|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
20-01-2007, 21:52 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
RUSSELL BERTRAND ; Doğum tarihi 1872, İngiliz Matematik Bilgini ve Filozofu. Birinci Dünya savaşına karşı barışçı fikirler ileri sürdüğü için, 1916'da kürsüsünden ayrılmak zorunda kaldı. Çin'e ve Rusya'ya kadar uzanan bir seyahate çıktı. Uzun yıllar Amerika'da Profesörlük yaptı. 1944'de tekrar Cambridge'deki kürsüsüne döndü. Yeni Mantığın öncülerindendir. Felsefesi Bilgi Teorisi üzerine toplanmıştır. Hayatı boyunca Dünyada sürekli bir Barışın kurulması yolunda çalışmıştır. Bu amaç ile kurduğu ( BERTRAND RUSSELL FOUNDATION ) Dünyanın her tarafındaki Barışseverleri zaman zaman bir araya toplamaktadır. Bertrand Russel, Philosophie des Abendlandes, Wien, Zürich 1992 Berber paradoksu ; Sonu Başına Çıkan Çıkmaz Sokak Paradoks : Yunanca karşı, karşıt, zıt anlamına gelen para önekiyle, fikir düşünce anlamına gelen daxos sözcüğünden oluşmuş bir kelimedir paradoks. Mantık oyunları olarak da görülebilecek paradokslar, kendilerini çözdürmek için, heyecanlandırıcı ve eğlendirici bir serüvenin içine çekerek neredeyse insanı kışkırtırlar. Paradoksal durumlarda birlikte gerçekleşmesi beklenmeyen iki olgunun ya da birlikte varolması beklenmeyen iki niteliğin birarada çıkması söz konusudur, bazen de varılan paradoksal sonuç düpedüz mantıksal bir çelişkidir. İsterseniz paradoksları birlikte inceleyelim Yalancı paradoksu "Şimdi yalan söylüyorum." Bu önermenin doğruluk değeri nedir? Yani "şimdi yalan söylüyorum" derken doğru mu söylüyorum yoksa yalan mı söylüyorum? Düşünecek olursakBu önermenin doğru olduğunu varsayalım. Öyleyse yalan söylüyorum. Ancak önermenin doğru olduğunu varsaymıştım öyleyse çelişkiye düştümBu önermenin yalan olduğunu varsayalım. O zaman bu cümle doğru olmalıdır. Gene bir çelişki. (farkındayım zihniniz zorlanıyor.)Berber Paradoksu Bertrand Russell'ın 1918'de ortaya attığı berber paradoksu da "yalancı paradoksu" na benzer bir paradoks. "Seville'in kendini traş etmeyenlerini traş eden berberi kendini traş eder mi etmez mi?"Kendini traş etmeyenleri traş eden berber kendini traş ederse kendi kendiyle çelişki içine düşer. Kendini traş etmezse tanımdan ötürü kendini traş etmesi gerekir, ama bu da bir çelişkidir. Bu durumda bu berber berber dükkanını kapatıp yeni bir mesleğe atılmalıdır)Bu iki paradoksta da sonsuza uzanan bir kısır-döngü vardır.İstisna Paradoksu1. Bütün kuralların istisnaları vardır 2. Yukarıdaki cümle de bir kuraldır. 3. O halde onun da istisnaları vardır 4. Demek ki istisnaları olmayan kurallar da vardır. Görüldüğü üzere 1. ve 4. cümleler birbirleriyle çelişki halindedir.Timsah Paradoksu Bir annenin elinden çocuğunu kapan timsah, çocuğa ne yapacağını annenin bilmesi durumunda çocuğu vereceğini söyler. Anne, timsaha çocuğunu yiyeceğini söyler, böylelikle meydana gelen paradoksal durum sonucunda çocuğunu kurtarır. Şöyle ki, timsah çocuğu yiyecekse anne timsahın ne yapacağını bilmiş olacak ve timsah çocuğu teslim edecek ancak çocuk teslim edilince anne timsahın ne yapacağını bilememiş olacak; timsah çocuğu yemeyecekse anne bilemediğinden çocuğu yiyecek ama o zaman anne timsahın yapacağının bilmiş olacak ve bu yüzden yememesi gerekecek. Kısaca, bu iki durumda da timsah çocuğu ne yiyebilir ne de yiyemez.İşte size başka paradokslar " YAPTIĞIM AÇIKLAMA YANLIŞTIR " Eublides " BÜTÜN GİRİTLİLER YALANCIDIR " Giritli Eupiminides " DÜŞMANLA KARŞILAŞTIK VE O BİZİZ " Walt Kelley" KENDİ KENDİSİNİ ELEMAN OLARAK İÇERMEYEN KÜMELERİN KÜMESİ KENDİ KENDİSİNİ ELEMAN OLARAK İÇERİR Mİ?" Bertrand Russell ALGI YANILMALARI Matematikte paradoks olarak geçen algı yanılmalarını daha yakından tanıyalım.Göze veya akla ilk bakışta bakılan yönde doğru gelen şekil,ifade,anlatım vs. denir.Paradokslar çok çeşitlidir.Felsefe de de geçen bu konu Matematik 'ten çok eğlence bilimine daha yakın..Binlerce yıllık geçmişi olan paradokslar, insanların kafasını devamlı meşgul etmiştir. Aslında doğru gibi görülen bir önerme veya fikir, tamamen yanlış olarak çıkar karşımıza. Tam tersi de mümkündür; yıllarca yanlış zannettiğimiz olayların, fikirlerin, hesaplamaların, doğru olduğunu görmek, bizi şaşkınlığa ve hayrete düşürür. İleride bolca misal vereceğimiz paradoksların, yapılmış birkaç tanımını aktaralım:Kısaca paradoks:'Çok mantıksız görünen, aslında çok mantıklı bir değiş''Kağıt-kalem veya mantık ilüzyonu' BİR KAÇ PARADOKSParadokslar ilginçtir, eğlencelidir, öğreticidir, şaşırtıcıdır, zihni açar...Tarihte bilinen ilk paradoks örneklerini Epimenides vermiştir. Giritli olan Epimenides:-'Bütün Girit'liler yalancıdır!' diyerek bizi çelişkiye götürür. Nasıl mı?Şöyle ki :Eğer gerçekten giritliler yalancı ise kendisi de giritli olduğuna göre o da yalancıdır. Yani söyledikleri yalandır(mesela yukarıdaki cümlesi). Bu cümle yalan olduğuna göre doğrusu şu olmalı:-'Bütün Giritliler doğrucudur, doğru söyler.'O halde söylediği doğrudur. Yani 'bütün Giritliler yalancıdır.Günlük hayatta rastladığımız bir tane daha: - Beni duyabiliyor musun? - Hayır. Sesin gelmiyor (!)Hemşerim memleket nire?Memleketimizde bazı yer adları, kendisi ile çelişir:Bakırköy: Adı "köy" olmasına rağmen ilçedir. Hem de yaklaşık 50 vilayetten bile büyük bir ilçe.Viranşehir: "Şehir" değil, Ş.urfa'nın bir ilçesidir.Kuşadası: "Ada" değildir.Denizli: Denizli'de deniz yoktur.Elmadağ, Kadifekale, Akdeniz, Gümüşhane...vs.Bir otobüs ilanı:-"Okuma-yazma öğrenmek isteyenlere müjde! Hemen aşağıdaki adrese başvurun..."Okuma-yazma bilmeyen bir insan nasıl bu ilanı okuyacak! Okusa zaten o adrese başvurması gerekmez...BU CÜMLEDEKİ HARF SAYISI OTUZYEDİ DEĞİLDİR. (37 Harf var)SOCRATES'ten:" Bildiğim tek şey var; o da hiç bir şey bilmediğim."Karışım Paradoksu:Bir fincan sütümüz ve bir fincan da kahvemiz var. Bir kaşık sütten alıyoruz ve kahve fincanına döküyoruz. İyice karıştırıp oradan da bir kaşık alıyoruz ve süte döküyoruz. Şimdi sorumuz geliyor:Kahvedeki süt mü yoksa sütteki kahve mi daha fazladır?CEVAPBerber Paradoksu: Klasik paradokslardan biri daha:Bir berber, bulunduğu köydeki erkeklerden, yalnızca kendi kendini traş edemeyen erkekleri traş ediyor. Berberi kim traş edecek?CEVAPRussel Paradoksu:1970 yılında 98 yaşında ölen Bertrand RUSSEL'ın çok bilinen paradoksu:" Bir odada papa ve ben varım. Odada kaç kişiyiz?" Cevap:" Bir kişiyiz. Çünkü ben, aynı zamanda papayım "Russel'ın "Kümeler" Paradoksu:Russel'a göre iki çeşit küme var: a) Kendisinin elemanı olan(ihtiva eden) kümeler.b) Kendisinin elemanı olmayan kümeler.Şimdi, "Kendisinin elemanı olmayan kümeler"in kümesine 'X' diyelim. X, kendisinin elemanı mıdır? devamı yakında..Nasreddin Hoca: Nasreddin Hoca bir gün heybe almak için pazara gider. Güzel bir heybe görüp pazarcı ile pazarlık yapar ve 1 akçeye anlaşırlar. Tam oradan ayrılacaktır ki daha güzel bir heybe dikkatini çeker:- Kaç akçe şu heybe muhterem?- 2 akçe hocam.- Aldım gitti, diyen hoca elindekini bırakır ve onu alıp tam gidecekken pazarcı seslenir:- Hocam. Bu heybe 2 akçe. Sen 1 akçe verdin.Hoca sinirlenir:- Bre cahil adam! Sana önce 1 akçe verdim. Sonra da 1 akçelik heybe bıraktım! İkisi eder 2 akçe. Daha benden neyin parasını istersin!Temelden:Temel, çalışmak için gittiği şehirden, köye babasına mektup yazar. Klasik mektup cümleleriyle başlayan mektup, şu notla biter:-"Babacuğum. Acele cevabini bekliyrum. Yalnız, zarfa biraz da para koyarsan iyi olir. Oğlin Temel."Aradan onbeş gün geçer ve mektubun cevabı gelir. Temel büyük bir heyecanla zarfı açar. İçinden sadece mektup çıkar. Mektubun sonunda da bir not vardır:-"Oğlim Temel. Sana para göndereceydum. Ama aha bu geri zekali anan zarfi kapatmiş. Bir daha ki sefere evladim. İmza:Buban."Müfettiş Paradoksu:Bir işyerini, önümüzdeki on gün içinde vergi müfettişleri denetlemeye gelecektir. Müfettişler, mantık oyunlarını sevdikleri için işyeri yetkilisine telefon açarlar ve:-"Hangi gün geleceğimizi, o günün sabahında tahmin edebilirseniz, denetimden kurtulacaksınız" derler.Defterleri denetimden geçemeyecek kadar karışık olan işyerinin yetkilisi, biraz düşünür ve müfettişlere:-"Galiba bu denetimi yapamayacaksınız efendim. Çünkü buraya geleceğiniz günü çok kolay tahmin edebilirim. Şöylekienetimi, onunucu ve sonuncu güne bırakmazsınız. Çünkü ben ilk dokuz gün gelmediğiniz takdirde onuncu gün geleceğinizi hemen bilirim. Dokuzuncu gün de gelmezsiniz. Çünkü ilk sekiz gün içinde gelmezseniz, dokuzuncu gün geleceğiniz açıkça belli olur. (Onuncu gün gelmeyeceğinizi az önce ispatlamıştım). Onuncu ve dokuzuncu gün gelemeyeceğinize göre denetimi, sekizinci güne de bırakamazsınız. Çünkü ilk yedi gün içinde gelmediğiniz takdirde sekizinci gün geleceğinizi hemen anlarım...Yetkili, mantık oyunlarına müfettişlerden daha meraklıymış Introduction to Mathematical Philosophy ; Bertrand Rusell "Introduction to Mathematical Philosophy" adlı eserinin son bölümünde "Şu an totoloji'yi nasıl tanımlayabileceğimizi bilmiyorum" diye itiraf ettiği yerde şöyle bir dipnot düşer: - "Totoloji'nin matematiğin tanımı için önemine, bu problem üzerinde çalışan eski öğrencim Ludwig Wittgenstein dikkatimi çekmişti. Problemi çözüp çözmediğini, hatta yaşayıp yaşamadığını dahi bilmiyorum." (Matematik Felsefesi, s. 102, Ankara, 2004) İnsafsızlık değil, gerçek: Russell yaşadığı sürece neyi bildi ki? Hiçbir şeyi! Evet hiçbir şeyi. Çünkü bilme çabası süresince bilmediğini bilemedi. Wittgenstein da önüne gelmiş hiçbir problemi çözmedi, çözemedi. Fakat herşeyi bildi. Çünkü bilme sürecinde en nihayet bilmediğini bilmek noktasına ulaşabildi. Bilmediğini bilmemek, bilinmesi gereken herşeyi bilmek demektir. - "Wittgenstein'in hayattayken yayınladığı tek felsefe kitabında, Büyük Savaş'ın siperlerinde yazdığı "Tractatus Logica-Philosophicus"ta, yazar büyük bir tevazuyla felsefenin bütün temel sorunlarını çözdüğü sonucuna varıyordu. Daha otuzuna gelmeden, bu yenilir yutulur iddia değildi ve yayıncıları pek ikna etmemişti. (Wittgenstein'in Maşası, s. 48, İstanbul, 2004) Wittgenstein da kabul etti bu gerçeği ve gürültülü bir biçimde susuverdi. Şaşkındı hayatı boyunca. Sanırım en büyük yeteneği de şaşmak/şaşakalmak'tan ibaretti. Şilin yağmurları (!) altında ıslanmayı sürdüren Russel'ın anlamadığı da esasen onun bu yönüydü. Çözümsüzlüğü kendi yeteneksizliğiyle açıklıyordu. Öyle ki kendisinden daha yetenekli birini görünce, çözümün ondan geleceğine inandı. - Ludwig ilk sömestrin sonunda Russel'a bir soru sorar: "(Whitehead), benim budalanın teki olduğumu mu düşünüyor?" "Bunu neden bilmek istiyorsunuz?" "Çünkü budalanın tekiysem pilot, değilsem filozof olacağım." "Sevgili dostum, sizin budalanın teki olup olmadığınızı bilemiyorum. Ancak tatilde bana ilginç bir konu hakkında bir deneme yazarsanız, onu okur ve size bilmek istediğinizi söylerim." Wittgenstein denemeyi eline tutuşturduğunda, Russel ilk cümleyi okur okumaz onun bir dâhi olduğuna karar verir. Haziran 1912'de kendisini ziyaret eden Hermine Wittgenstein'a şu sözleri söyleyerek onu şaşırtır: "Felsefe'nin bir sonraki büyük adımının, kardeşiniz tarafından atılacağını düşünüyoruz." (Ludwig Wittgenstein ve David Pinsent, s. 56-57, İstanbul, 2002) Felsefe'de büyük adımların atılmasını beklemek, hikmet'in talepkârlarına değil, heveskârlarına mahsus keyfiyetlerdendir. Bilineni bilmek "adım atmak" anlamına gelmez. Bilinmeyeni bilmek ise felsefenin değil, bilimin işidir. Bilim, bütünlüğü olmayan bir bilmecenin parçalarıyla meşgul olmanın bir diğer adıdır. Hareket tarzı doğrusaldır; felsefe'nin ise dairesel. Bilimin durup dinleneceği bir menzil yoktur. Felsefe ise son adımını ilk adımında atabilmeyi başarmış olanlara özgü bir kavrayışla kendini ortaya koyar; yani felsefe, bilineni bilmektir. Gerisi gevezeliktir. - Felsefe yapmak da, müzik dinlemek gibi onu (Ludwig Wittgenstein'ı) neşelendirir ve hüzünlendirir. Dostlarından biri bir defasında kapısının önünden gizlice Beethoven'ın müziğine kulak kabartır. Besteci o esnada bir füg üzerinde çalışmakta, aynı anda ağlamakta, şarkı söylemekte ve küfretmektedir. Bir saat sonra odadan dışarı çıktığı zaman, sanki içeride şeytanla boğuşmuş gibi bir görünümü vardır. 36 saat boyunca hiçbir şey yememiştir, aşçısı ve hizmetçisi kaçıp gitmiştir. "İşte böyle bir insan olmak gerekir!" diye bağırır Ludwig hayranlıkla. "Bu insanlar Tanrı'nın gerçek çocuklarıdır." (s. 49) Yeni yılın ilk yazısını son bir alıntıyla bitirelim ki kendimizi başladığımız yere geri dönmüş sayabilelim: - Bir adam Norveç'in Skjolden yöresinde bulunan evinde akşam yemeğinden sonra dua etmek için diz çöker ve ağzından şu sözler dökülür: "Burada kimse yok!" Yeni yılın ilk günündeyiz. O halde Cenab-ı Aşk, hakikat arayıcılarına bu yeni yılda da "Burada kimse yok!" demeyi nasib etsin! Bertrand Russell'ın bir öğrencisi Ludwig Wittgenstein (1889-1951), 1930'da çekilmiş bir resmi Ludwig Josef Johann Wittgenstein (26 Nisan 1889-29 Nisan 1951) Avusturya doğumlu filozof. Mantık ve dil felsefesi konularında yaptığı çalışmalarla modern felsefeye önemli katkılarda bulunmuştur. 20. yüzyılın en önemli filozoflarından sayılır. Ölümünden sonra, defterlerinden, makalelerinden ve ders notlarından seçilmiş bir çok yazısı yayınlanmış olmasına rağmen, hayatı boyunca yayınladığı tek kitap, 1921'de Cambridge'de Bertrand Russell'ın gözetimi altında bir öğrenciyken yayınlanan Tractatus Logico-Philosophicus isimli eserdir. Kendisine doktorasını sağlayan Tractatus 'un yayınlanmasıyla felsefenin bütün problemlerini çözdüğüne inanmış, çalışmalarını bırakmış ve ilkokul öğretmenliği, bir manastırda bahçıvanlık ve kızkardeşinin Viyana'daki evinin mimarlığı gibi çeşitli işlerle ilgilenmiştir. Buna mukabil, 1929'da, Cambridge'e dönerek bir öğretim görevi üstlenmiş ve önceki çalışmalarını gözden geçirmiştir. Zirvesine, ölümünden sonra yayınlanan ikinci şaheseri Felsefî Soruşturmalar'da ulaşan yeni bir felsefî yöntem ve lisan anlayışı geliştirmiştir. Erken dönem çalışmaları, büyük ölçüde Russell'ın mantık çalışmaları, Alman felsefeci Gottlob Frege ile olan kısa süreli bir öğrenim ve Arthur Schopenhauer'den etkilenmiştir. Tractatus yayınlandığında, Viyana Çevresi adını almış pozitivist grup üzerinde hayli etki yaratmıştır. Bununla beraber, Wittgenstein kendini bu okuldan saymamış ve mantıksal pozitivizm'in Tractatusla ilgili olarak ciddi yanlış anlamalar taşıdığını ifade etmiştir. Her iki dönem eserleri de Analitik Felsefe, bilhassa Lisan Felsefesi, Zihin Felsefesi ve Hareket Teorisi'nin gelişimi üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Wittgenstein'ın met****u sürdüren öğrencileri ve çalışma arkadaşlarından Gilbert Ryle, Friedrich Waismann, Norman Malcolm, G.E.M. Anscombe, Rush Rhees, Georg Henrik von Wright ve Peter Geach sayılabilir. Wittgenstein'dan etkilenen çağdaş felsefeciler arasında James Conant, Michael Dummett, Peter Hacker, Stanley Cavell ve Saul Kripke bulunur. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |