|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
18-01-2007, 17:47 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
Enerji Taşıyıcı Molekül Olarak ATP: TAŞIMA VE DOLAŞIM SİSTEMLERİ Çok hücreli canlıların çoğunda doku hücrelerine gerekli maddelerin ulaştırılması,doku hücrelerinde oluşturulan artık maddelerin de o bölgeden uzaklaştırılması kanallar ve sıvılarla yapılır.Bu sıvı ve kanalların oluşturduğu yapıya taşıma sistemleri denir. Taşıma sistemi,sindirm sisteminde sindirilen besinlerin monomerlerini ve akciğerden gelen oksijeni doku hücrelerini ulaştırır.Hücrelerde oluşan artık maddeleride (karbon dioksit ve azotlu artıklar) boşaltım organına taşır.Aynı zamanda ısının organizmaya dengeli bir şekilde dağılmasını sağlar.Endokrin bezlerden salgılanan hormonlar kana verilir ve kan aracılığı ile gerekli yerlere taşınır.Dolaşım olduğundan bütün doku ve organlar arasında ilgi kurulur.Bu sayede kanın,su,besin,tuz miktarı ve solunum gazları düzenlenmiş olur.Yani böylece hemeostazinin kurulması ve devamı sağlanır.(Hemeostasi=Sistemlerin canlıya sağladığı kararlı iç denge) 1.Bir Hücrelilerde Taşıma: Bir hücreliler ve basit yapılı çok hücrelilerde taşınma,vücut yüzeyindeki difüzyonla yapılır.Tek hücreli canlılarda,alınan maddelerden hücrenin tamamı kısa sürede yararlanabilir.Tek hücreli canlılarda,volvox kolonisi,süngerler,sölentereler ve yassı solucanlarda dolaşım sistemi yoktur. *Komplex bir hücrelilerde (ökaryotlarda) koful ya da endoplazmik retikulum madde iletimini sitoplazma içerisinde sağlarki bu da çok basit bir dolaşım sayılabilir. 2.Bitkilerde Taşıma: A.Basit Yapılı Bitkilerde Taşıma Sİstemi: Bitkiler aleminin en basit yapılı temsilcileri olan su yosunları,ciğer otları ve kara yosunlarında özel bir taşıma sistemi yoktur. Su yosunları,suyu,mineralleri ve karbon dioksiti bütün yüzeyleriyle su ortamından alabilirler,artıkları da aynı şekilde suya verebilirler. Kara yosunları ve ciğer otları su bulma problemiyle karşı karşıya oldukları için daha çok nemli ve sulak yerlerde yaşarlar,ya da ancak yağışlı mevsimlerde gelişebilirler.Taşıma sistemleri olmadığı için boyca fazla büyüyemezler.Bu bitkilerde topraktaki su ve mineralleri almayı sağlayan,köke benzeyen (rizoidler) bulunur.Gerçek gövde ve yapraklar ise bulunmaz. Eğrelti otları,at kuyrukları ve kibrit otları kara yaşamına daha iyi uyum sağlamışlardır.Çünkü topraktan kökleriyle aldıkları su ve mineralleri vücudun diğer kısımlarına taşıyan basit iletim demetlerine (damar) sahiptirler.Ayrıca tohumlu bitkilerdekine benzeyen gövde ve yaprakları da vardır. Bitkilerde taşıma sisteminin görevleri: *Su ve mineral taşımak *Besin taşımak *Su ve mineral emilimini kökler tarafından yapmak *Isıyı düzenlemek B.Yüksek Yapılı Bİtkilerde Taşıma Sİstemi: Gelişmiş bitkilerde fotosentez ve diğer hayat olaylarının çoğu yapraklarda gerçekleşir.Köklerle alınan suyun fotosentezde ve transprasyon (terleme)'da kullanılmak üzere yapraklara,yapraklarda sentezlenen besinlerin biyolojik faaliyetlerde kullanılmak veya depolanmak üzere diğer organlara iletilmesi taşıma sistemiyle sağlanır. 1.Yaprak ve Stomalar: a)Yaprağın yapısı ve özellikleri: Fotosentezle besin üreten organdır.Fotosentezde gerekli olan ışığı iyi şekilde alabilmek,karbon dioksit,su,oksijen gazı alışverişi yapabilmek için geniş yüzeylidirler.Yaprakların çoğunda meristem bulunmadığı için uzun ömürlü değillerdir.En fazla iğne yapraklılarda 3-4 yıl yaşabilirler.Bir dikotiledon yaprağı,yaprak sapı,yaprak kını ve yaprak ayasından oluşur.Yaprak ayası nemli ortam bitkilerinde geniş,kurak ortam bitkilerinde küçüktür.Böylece nemli ortam bitkileri daha çok ışık ve karbon dioksitten yararlanarak daha hızlı büyüme ve gelişme gösterirler.Kurakçıl bitkilerde ise yaprak yüzeyinin az olması su kaybını önleyen bir adaptasyondur. Gövde ve kökte olduğu gibi iletim demetleri bulunur.Ayadaki iletim demetleri çatallanarak damarları meydana getirir. Yapraktan alınan mikroskobik kesitte,alt ve üst yüzeyde epidermise rastlanır.Koruyucu epidermis hücreleri kütin salgılarlar.Oluşturdukları kütikula tabakasıyla ısının yalıtımını sağlayarak bitkinin su kaybını azaltırlar.Yaprağın su kaybını engellerken,ışık emilmesine engel olmazlar.Epidermis hücreleri arasında stoma (gözenek) denen açıklıklara rastlanır.Stoma hücreleri hariç diğer epidermis hücrelerinde kloroplast bulunmaz.Stomalar genellikle ışıkta açık,karanlıkta kapalıdır.Bu kapalı açık olma mekanizması,bekçi hücrelerin turgor basıncıyla kontrol edilir. Alt ve üst epidermis arasındaki bölgeye mezofil adı verilir.Üst epidermise yakın silindir şeklindeki hücrelerden oluşan tabakaya palizat parankiması,alt epidermis tarafındaki gevşek sıralanmış,hücreleri arasındaki boşlukları fazla olan tabakaya sünger parankiması denir.Palizat parankimaları ve sünger parankimaları arasındaki boşluklar,karbon dioksit deposu olarak görev yapar. Sıcak ve kurak iklimlerde; *Dar yüzeyli *Damar az, içe gömülmüş *İğne yapraklı (çam) *Stoma az, içe gömülmüş *Diken (kaktüs) -Terleme ve su kaybına engel olan adaptasyondur. -Fotosentez hızı düşüktür. -Bitki yavaş büyür. -Bitkiler küçük yapılıdır. Ilıman ve nemli iklimde; *Geniş yüzeyli *Damar sayısı çok ve yüzeyde -Terlemeye yönelik bir adaptasyondur. -Fotosentez hızı büyük -Bitki hızlı büyür. -Büyük yapılı Kütikula: *Epidermis hücrelerinin hava ile temas eden yüzeylerinde bulunur. *Kütin birikimiyle oluşur. *Hava ve su geçişini engeller. *Isı kaybını engeller. *Yaprağı dış etkenlerden korur. *Gözeneklerin olduğu bölgelerde yoktur. *Kalınlığı bitkinin bulunduğu ortama göre değişir. *Yaprağın üst yüzeyinde daha kalın, alt yüzeyinde daha incedir. *Işığı geçirgendir. b)Stomalar: Fotosentez için gerekli karbondioksit alınması alt epidermis hücreleri arasında bulunan gözenekler (stoma) ile sağlanır.Gözenekler ayrıca oksijen ve su çıkışını da ayarlar.Stomaların herbiri kloroplastlı iki stoma (kapatma) hücrelerinden meydana gelir.Stomalar terlemeyi düzenler ve gaz değişimini sağlar.Stoma hücreleri arasında stoma açıklığı bulunur.Bu açıklığın açılıp kapanması stoma hücrelerindeki turgor basıncının değişmesi ile olur.Stoma hücrelerinde fotosentezle glikoz yoğunluğu artar.Bu artıştan dolayı komşu hücrelerden stoma hücrelerine su geçişi olur ve turgor basıncı artar.Bu basınç ile hücrelerin dışa bakan kısımları gerginleşir ve stoma açılır.Işık şiddeti arttıkça sentezlenen glukoz miktarı ve buna bağlı olarak turgor basıncı da artar.Stomalar;kloroplastlı,bol stoplazmalı,çekirdeklidirler. *Glikozun nişastaya dönüşmesinde rol oynayan enzim fosforilaz enzimidir. *Stomanın kapanması; açılması sırasında gelişen olayların tam tersidir. C.Bitkilerde Su,Mineral ve Organik Besinlerin Taşınması: Bitkilerde su,mineral ve organik maddelerin taşınmasını sağlayan sisteme "taşıma sistemi" denir.Bu sistem **** (ksilem) ,soymuk (floem) demetlerinden meydana gelir.**** demetleri,**** boruları,canlı parankima hücreleri ve destek hücrelerinden meydana gelir. **** borularında;hücreler ölüdür,hücrelerin ara çeperleri tamamen erimiş ve yan çeperleri **** özü (lignin) biriktirerek kalınlaşmıştır,iletim yönü kökten gövdeye doğrudur,su ve mineral taşır.Geçit olan **** borularına trakeit,geçit olmayanlara ise troke denir. Soymuk demetleri,soymuk boruları,zengin stoplazmalı arkadaş hücreleri ve destek hücrelerinden meydana gelir.Soymuk borularında;hücreler canlıdır,ara çeperleri tamamen erimediğinden yer yer delikler meydana gelmiştir.(bu yüzden kalburlu borularda denir.),bitkide sentezlenen organik besinleri taşır.İletim yönü hem kökten yapraklara(topraktan alınan organik bileşikleri,örnek aminoasitler)ihem de yapraklardan kökedir.(fotosentez sonucu oluşan organik bileşikler) *Bitkide **** ve soymuk boruları boruları ilkbahar ve sonbahar olmak üzere iki kere meydana gelir.**** borularındaki iletim pasiftir.Soymuk borularındaki iletim ise aktiftir. Soymuk ve **** boruları arasında kambiyum (meristem doku) varsa "açık demetler",yoksa "kapalı demetler" denir. KÖK: Su ve mineraller bitkinin köküyle alınır,köklerbitkinin her tarafına dağılan taşıma sistemi ile bağlantılıdır.Topraktaki su ve minerallerin alınmasında kökteki emici tüyler görevlidir.Bu tüyler kökteki bir epidermis hücresinin dışa doğru uzaması ile meydana gelir.Emici tüyler kökün toprakla olan temas ve emme yüzeyini arttırır.Suyun topraktan emici tüylerle alınarak iletim demetine kadar iletilmesi osmoz ve difüzyon olayları ile olur.Her toprağın kendine has bir su tutma özelliği vardır.Genellikle toprak suyunda çözünmüş olan maddelerin yoğunluğu düşüktür.Epidermis hücreleri ise glukoz ve diğer organik bileşikler bakımından yoğundur.Bu yüzden su yoğunluğu az olan emici tüylere geçer.Su alan hücrelerin yoğunluğu artar ve aynı esasla su,kabuk bölgesini oluşturan ince çeperli parankima hücrelerine geçer.Buradan da **** borularına aynı şekilde taşınır.Bileşiminde erimiş madensel tuzların bulunduğu toprak sıvısı ile kök hücreleri arasındaki yoğunluk farkı çok küçük ise bitki topraktaki sıvıyı aktif taşıma ile alır. Topraktan alınan su ve madensel tuzların bitkinin en uç noktalarına kadar taşınması için ya kökten bir itme kuvveti ya da üstten bir çekme kuvveti olmalıdır.Bu iki kuvvet "kök basıncı" ve "terleme,kohezyon kuvveti"'dir. Kök basıncı:kök hücrelerindeki sıvının su yoğunluğu, toprak sıvısına göre daha azdır.Bu yoğunluk farkından doğan osmotik basınç kök basıncının meydana gelmesine sebep olur ve bu kuvvet ile su bitkinin üst kısımlarına taşınır. Terleme,kohezyon kuvveti;yapraklarda terleme ile kaybedilen su,yaprak hücrelerindeki osmotik basıncın artmasına ve bitkinin üst kısımlarında bir çekme (emme) kuvvetinin doğmasına sebep olur ve **** boruları içinde kökten tepeye kadar kopmayan bir su sütunu meydana gelir.Su molekülleri,hidrojen bağları ile birbirini çekerek birarada kalırlar.Buna "kohezyon kuvveti" denir. Kılcallık;suyun taşınmasında ayrıca **** borularının kılcallık özelliği de etkilidir.Kılcal borularda sıvı yüzeyindeki moleküller iç çeperdeki moleküller tarafından çekilerek yükseltilir. *Adhezyon kuvveti farklı maddelerin birbirini çekme kuvvetidir. Soymuk borularındaki madde hareketinin esası sıvı basıncının farklılığına dayanır.Bu basınç farkı organik maddelerin sentezlendiği hücrelerde şeker ve diğer ürünlerin yoğunluğunun fazla olmasından kaynaklanır.Organik maddelerin yoğunluğunun fazla olduğu hücrelerden soymuk borusu hücrelerine,difüzyon esasına göre madde geçişi olur.Bu maddeler soymuk borusunda aynı esasa göre bir hücreden diğerine iletilerek taşınır.Köklerde oluşan aminoasit ve azotlu bileşiklerin bitkinin üst kısımlara taşınması da aynı şekilde meydana gelir. (soymuk borularında madde iletiminde aktif taşıma da etkili olur.) Hayvanlarda Taşıma Sistemi: Hayvanlarda vücudun belirli yerlerinden alınan besleyici maddelerin ve oksijenin hücrelere taşınmasını ve hücrelerde meydana gelen artık ürünlerin atılmasını sağlayan "taşıma sistemi" bulunur.Yüksek yapılı hayvanlarda bu sisteme "dolaşım sistemi" denir.Bir hücrelilerde gaz ve besin alış verişi doğrudan hücre zarı ile yapıldığı için dolaşım sistemleri yoktur.Mesela terliksi hayvanda besin kofulu sitoplazmanın hareketi ile hücre içinde dolanır ve artık maddeler de ekzositoz ile hücre anüsünden dışarı atılır.Süngerlerde dolaşım sistemi yoktur. Sölenterlerde de dolaşım sistemi yoktur. Solucanlarda mezenzim hücreleri alt ve üst meydana getirir ve dolaşım sistemleri vardır. a.Açık Dolaşım:Taşıma sıvısı olan kan tümüyle kapalı bir sistem içinde dolaşmayıp damarlardan dokular arasındaki özel boşluklara yayılır.Bir veya birkaç odacıklı kalp ve kısa damarlardan meydana gelir.,kan kalbin çalışmasıyla atar damardan dokular arasındaki boşluklara (Sinüs boşlukları) yayılır.Bu boşluklarda yavaş hareket eden kan ile hücreler arasında madde alışverişi olur ve kan toplayıcı damarla kalbe geri döner.Yumuşakçalarda,derisidikenlilerde ve eklem bacaklılarda görülür.Açık dolaşıma sahip canlılarda kılcal damar yoktur. Eklam bacaklılarda Yumuşakçalalarda *Derisi dikenlilerde kan sadece besin taşıma görevi yapar."Ambulaksal sistem" oksijen ve karbondioksit taşıma görevi yapar ve hareketi sağlar. b.Kapalı Dolaşım:Kan, kalp ve damarlardan oluşan kapalı bir sistem içinde dolaşır.Kanın hareketi açık dolaşıma göre daha hızlıdır.Bütün omurgalılarda ve halkalı solucanlarda bu sistem görülür. Açık Dolaşım Sis. Kapalı Dolaşım Sis. *Kan, kalp, damarlar ve sinüs boşlukları *Kılcal damarlar bulunur, kan sürekli damarların içerisinde arasında dolaşırlar. dolaşır.Vücut boşluklarına geçmez. *Yumuşakçalar, eklem bacaklılar ve derisi *Solucanlar ve omurgalılarda görülür. dikenliler açık dolaşım sistemine sahiptir. *Dolaşım yavaştır.Bundan dolayı *Dolaşım hızlıdır. metabolizma da yavaştır. NOT:Böceklerde kan, oksijen ve karbondioksit taşımaz.Bunun yerine trake sistemi gelişmiştir. Balıklarda kalp iki odalıdır.Vücutlarına dağıtılan kan temizdir yani oksijence zengin kandır, sıcak kanlı hayvanlardır. Kurbağalarda kalp üç odaklıdır.Vücutlarında dolaşan kan karışıktır.Soğuk kanlı hayvanlardır, bunlar oksijence fakir olduğu ve ortam ısısına göre vücut ısısı değiştiği için kış uykusuna yatarlar. Sürüngenlerin vücutlarında karışık kan dolaşır, sğuk kanlı hayvanlardır. Kuş ve memelilerin kalbi dört odalıdır.Kirli ve temiz kan birbirine karışmayıp vücutta ayrı ayrı dolaşır.Sıcak kanlı canlılardır. NOT:Timsahlarda Aort ve akciğer toplar damarı arasında bir damar vardır.Bu damara "Panizza" denir. İNSANDA DOLAŞIM SİSTEMİ: Kalp üstte iki kulakçık, altta iki karıncık olmak üzere dört odalıdır.Sağ bölümde sağ kulakçık ve sağ karıncık bulunur.Sağ kulakçığa üst ve alt ana toplardamar gelir,sağ karıncıktan ise akciğer atar damarı çıkar.Sol bölümde ise sol kulakçık ve sol karıncık vardır.Sol kulakçığa akciğer toplar damarı gelir, sol karıncıktan ise Aort çıkar. Kulakçıklar ile karıncıklar arasındaki kapakçıklar karıncıklara doğru tek yönde açılır.Bu kapakçıklar kalp iplikleri denilen sağlam yapılı özel kaslarla karıncıkların damarlarına bağlanmıştır. Kalbin yapısında içten dışa doğru endokart, miyokart ve perikart bulunur.Endokart (Epitel Doku); kalbin iç yüzeyini örten tabakadır.Tek hücre sırasından meydana gelmiştir.Besin ve artık maddeleri difüzyonla alır verir.Kan damarı bulunmaz ve kaygandır. Miyokart (Kas Doku); kalbin çalışmasını ,kasılıp gevşemesini sağlayan kaslı bir yapıdır.Bu tabaka kanı karıncıklara pompalayan kulakçıklarda ince,kanı vücuda pompalayan karıncıklarda (Özellikle Aortun çıktığı sol karıncıkta ) kalındır.Bu tabakayı meydana getiren kalp kası çizgili kas dokusu gibi miyofibrillere sahiptir fakat farklı olarak miyofibriller çaprazlar yapmış ve dallanmıştır. Perikart (Bağ Doku); esnektir.,içi doku sıvısıyla doludur., bu da kalbin rahat kasılıp gevşemesini sağlar. Kalpte kulakçık ve karıncıkları ayıran yağ tabakası ısıyı korur ve dış etkileri önler. Kalbin Çalışması: *Otonom çalışır. *İlk uyarı S.A.(sinoatrial düğüm)'dan çıkar,sağ ve sol kulakçıkları çalıştırır.Bu uyarılar A.V.(atrioventrikular düğüm)'yi de uyarır ve ikinci uyarılar A.V.'den oluşur,oluşan uyarılar his demetleriyle karıncıklara yayılır ve karıncıklar kasılır. Kalbin Çalışmasını Etkileyen Faktörler: *Otonom sinir sistemi: -Sempatik sinirler hızlandırır. -Parasempatik sinirler yavaşlatır. *Hormonlar: -Tiroksin (tiroid bezinden salgılanır)=hızlandırır. -Adrenalin=hızlandırır. -Asetil kolin=yavaşlatır. Diğer: -Sıcaklık=S.A. uyarılarını hızlandırır. -Karbondioksit miktarı:Çoksa hızlandırır. Azsa yavaşlatır. -Stress=hızlandırır. -Kafein=hızlandırır. -Bazı içecek ve yiyecekler Tansiyon:Kanın damarlara yaptığı basınçtır. Büyük Tansiyon:Kalbin kasıldığı (sistol) zamanki tansiyon Küçük Tansiyon:Kalbin gevşediği (diastol) zamanki tansiyon *Yüksek tansiyonda iç kanama,küçük tansiyonda bayılma meydana gelir. Nabız:Kalp atışlarının damardaki etkisine nabız denir.Normal bir insanda 75-85 arasındadır. İnsan dolaşım sisteminde; 1)Atar damarlar 2)Toplar damarlar 3)Kılcal damarlar olamk üzere üç tip damar vardır. 1)Atar damarlar; Kanı kalpten diğer organlara taşıyan damarlardır.Üç tabakadan meydana gelmiştir.En dışta lifli bağ dokusundan yapılmış bir dış tabaka vardır.Bu tabakadaki bağ dokusunun elastik lifleri kalp atışları sırasında meydana gelen kan basıncına karşı damarların dayanıklılığını arttırır.Orta kısmında kuvvetli düz kaslardan meydana gelen bir tabaka bulunur.Atar damarların çoğunda bu tabakada elastik lifler yer alır.Bu liflerin damar duvarına kazandırdığı esneklik kanın hareketini kolaylaştırır. Düz kasların çalışması otonom sinir sisteminin kontrolü altındadır; damar çapları değişerek organlara giden kan miktarı ayarlanır.İç yüzeyi tek sıralı yassı örtü epitelden meydana gelen endotel ile kaplıdır.Kaygan bir yapıya sahiptir.Kanın kolayca akmasını sağlar. 2)Toplar damarlar; Vücuttan toplanan kanı kalbin kulakçıklarına getiren damarlardır.Üç tabakadan meydana gelmiştir. *Atardamarlardan farklı olarak dış tabakada bağ dokusu lifleri az, orta tabakada ise elastik lifler yoktur.Ayrıca vücudun alt kısımlarındaki toplardamarlarda üste doğru açılan tek yönlü kapakçıklar bulunur. 3)Kılcal damarlar; Atar ve toplar damarları birbirine bağlama görevi yapar.Tek sıralı epitel dokudan meydana gelmiştir.Madde alışverişinin gerçekleştiği damarlardır. *Kılcal damarlardaki kan basıncı çok düşüktür.Eğer basınç fazla olsaydı çevresindeki tabaka çatlayabilirdi, ayrıca dokulardan kılcal damarlara madde geçişi olmazdı. Özellikleri: *Atardamarlardan gelen kanı dokulara yaymak., *Dokulara dağılan kanı toplayıp,toplardamara iletmek. *Doku sıvısı ile kan sıvısı arasında madde alışverişini sağlamak *Toplardamarda kanın hareketini sağlayan basınç: 1)Kalbin kana yaptığı basınç 2)Damardaki elastiki liflerin kana uyguladığı basıncı toplardamarda iskelet kasları yapar. 3)Nefes alırken göğüs boşluğunun genişlemesi ve kanın bu boşluğa dolması 4)Kulakçığın gevşemesiyle boşalan yere kanın dolması *Atar damarlarda kanın hareketini sağlayan basınç: 1)Karıncıkların kasılmasıyla ortaya çıkan basınç 2)Atardamarların kana yaptığı basınç ile kan hareket eder. İNSANLARDA KAN DOLAŞIMI: 1)Büyük Kan Dolaşımı: Sol karıncıktan başlar, sağ kulakçıkta sona erer.Aorttan çıkan temiz kan tüm vücudu dolaşır ve kirlenmiş olarak akciğer toplardamarından sağ kulakçığa ulaşır. 2)Küçük Kan Dolaşımı: Sağ karıncıktan başlar, sol karıncıkta sona erer.Akciğer atar damarından çıkan kirli kan temizlenmek üzere akciğerlere gider ve temiz kan sol karıncıktan tüm vücuda yayılmak üzere sol kulakçığa gelir. *Karaciğerle kalp arasında karaciğer atardamarı,karaciğer kılcal damarları ve karaciğer toplardamarlarından oluşan bir döngü vardır. **Bağırsak,karaciğer,kalp,dalak dolaşım yolu sol karıncıktan başlar-Aort-Bağırsak atardamarı-Bağırsak kılcalları-Bağırsak topları-Kapı toplar damarı (Karaciğere)-Karaciğer kılcalları-Karaciğer toplardamarı-alt ana toplardamar-sağ kulakçık *Kalp ve beyin KAN DOKU: Hayvansal dokulardan sıvı olan tek dokudur.İki kısımdan oluşur,kan plazması ve kan hücreleri. Görevleri;Taşıma görevi yapar (besin,oksijen,metabolizma artıkları,hormon), homeostasiyi sağlar, savunma görevi yapar ve pıhtılaşmayı sağlar. 1)Kan plazması:Beslenme görevi yapar.Bileşiminde %90 su, %7-8 kan proteini (globin), aminoasitler, glikoz (1 lt. kanda 1 gr.'dır), yağlar (kollestrol gibi yağ çeşitleri), madensel tuzlar (%9-Madensel tuz çözeltisine fizyolojide su denir.) (No,Ca,Mg,Cl,HCO3,Fe,Cu,I,K gibi tuzlar), metabolizma artığı maddeler (üre,ürik asit), antikor, antitoksin, virüsler için interferon, kanın pıhtılaşmasını sağlayan fibrinojen, erimiş gazlardan karbondioksit,oksijen,azot. 2)Kan hücreleri:Alyuvarlar, akyuvarlar, kan pulcukları (trombositler) a)Alyuvarlar (eritrositler); Kanda en çok bulunan ortası çukur, çekirdeksiz hücrelerdir.Yapılarında oksijen ve karbondioksit taşıması yapan hemoglobin (Demirli bir bileşiktir) bulunduğu için kırmızı renklidirler. *İlk meydana geldiklerinde çekirdeklidirler, daha sonra çekirdek yok olur ve hemoglobin yüklenirler. Kemik iliğinde üretilirler.Yapısında Fe,protein,B12,B6,B2 vitaminleri ve folik asit vardır.Kana geçtikten sonra en fazla 3 ay yaşarlar ve kendilerini yenileyemezler, ölen alyuvarlar dalak tarafından tutulur ve karaciğere getirilip parçalanırlar, parçalanma sonucu meydana gelen protein yeni alyuvar yapımında kullanılır.Kan ve vücut sıvısının asit-baz dengesini kurarlar ve oksijen taşırlar.) *Alyuvarlar ilk 5 ay dalak ve karaciğerde üretilirler.Yükseklere çıkıldıkça alyuvar sayısı artar. b)Akyuvarlar (lökositler); Beyaz kan hücreleridir.Kandan başka lenf sıvısı içinde, dokular arası sıvıda bulunur.Hemoglobinleri yoktur.Çekirdekli hücrelerdir.Yalancı ayak çıkartarak damarlara tutunarak karın tersi yönde hareket edebilirler, fagositoz yapabilirler.İkiye ayrılır; granüllü ve granülsüz akyuvarlar. 1)Granürlü akyuvarlar;Kırmızı kemik iliğinde yapılırlar,çekirdekleri boğumludur, sitoplazmalarında lizozomların meydana getirdiği tanecikler vardır.Nötrofil (bakteri ve görevsiz hücreleri fagosite ederler.), eozinofil (yabancı proteinleri yok ederler, damar içindeki kan pıhtılaşmasını çözerler, alerjik durumlarda sayıları çoğalır.) ve bazofil (yağ ve kan pıhtılarınıyok ederler) olmak üzere üçe ayrılır. 2)Granülsüz akyuvarlar;Lenf düğümlerinde, dalak ve timusta üretilirler, tek parçalı çekirdekleri vardır, küre veya atnalı şeklinde. Monosit:En büyükakyuvarlardır.Makrofaja dönüşüp bakterileri fagosite ederler. Lenfosit: Monosit ve makrofaja dönüşebilirler, ayrıca fibroblastlara da dönüşerek lif yapabilirler. 1.T-lenfositi;Fagositoz yoluyla yabancı dokuları, kanser hücrelerini yok ederler. 2.B-lenfositi:Antikor, antitoksin, interferon gibi bağışıklık maddelerini salgılarlar. Trombositler (kan pulcukları); En küçük kan hücreleridir.Kırmızı kemik iliğinde dev çekirdekli hücrelerin parçalanmasıyla meydana gelirler.Çekirdeksiz hücrelerdir, ışınsal yalancı ayakları vardır.Pıhtılaşmayı sağlarlar. Kanın pıhtılaşması için, doku zedelenmesi, hava ile temas, trombositlerin olması, trombinaz enzimlerinin olması, protrombin ve fibrinojen (pasif görev yapamayan protein) enzimleri, Ca+2, K vitaminleri gereklidir. *Heparin pıhtılaşmayı önler. Doku Sıvısı ve Lenf: Doku sıvısı kan plazmasının kılcallardan doku hücreleri arasındaki boşluklara kontrollü olarak sızması ile meydana gelir.Bu sıvıda kılcalların duvarından geçebilen küçük moleküllü proteinler, glukoz, aminoasit ve sodyum, klor gibi iyonlar (madensel tuzlar) ve su bulunur.Kılcalların duvarından dışarı doğru olan sıvı çıkışı fazla olduğundan plazma proteinlerinin yaklaşık %4'ü bir saatte doku sıvısına geçer.Bu kaybı önlemek için doku sıvısına geçen fazla plazma ikinci bir taşıma sistemi olan lenf sistemi ile tekrar kan dolaşımına döner. Lenf sistemi lenf damarları ve lenf düğümlerinden meydana gelmiştir.Lenf damarlarıyla taşınan ve içinde akyuvar bulunan doku sıvısına lenf denir.Kan damarlarına göre ince duvarlı olan lenf damarları dokular arasındaki alanlara yayılmış olan kapalı uçlu lenf kılcalları ile başalar.Lenf kılcalları daha büyük lenf damarlarına bağlanır.Bu damarlar tıpkı toplardamarda lduğu gibi kanın geriye akışını önleyen tek yönlü kapakçıklara sahiptir.Lenfin hareketi toplardamarlardaki gibi iskelet kaslarının basıncı ve solunum hareketleri ile sağlanır.Kanın hareketine göre oldukça yavaştır. Lenf düğümleri lenf damarlarının dolaşım sistemi ile birleştiği yerlerde bulunan özel hücre kümeleridir.Bu yapılarda akyuvarlar meydana gelir. Lenf bezleri;bademciklerde ,koltuk altlarında,kasık bölgesinde,göğüs kemiğinin üzerinde timus bezinde,boyun bölgesinde bulunur. *Lenf bezleri iki yolla kan damarlarına açılır. 1)Sol taraftaki lenf sıvısı sol köprücük altı toplardamarıyla kana karışır. 2)Sağ tarafta lenf sıvısı sağ köprücük alt toplardamarıyla kana geçer. Kan ve Vücut Hücreleri Arasında Sıvı Alışverişi: Kılcal damarlardaki kan ile doku sıvısı arasındaki sıvı alışverişikılcallardaki osmotik basınca ve kan basıncıetkisinde meydana gelir.osmotik basınç plazmadaki protein yoğunluğundan kaynaklanır ve doku sıvısı ile orada bir basınç farki doğar.Kılcal damarlardaki kan basıncı da kalbin kanı atardamarlara pompalamasıyla doğar. Kılcalların atardamar ucunda kan basıncı osmotik basınçtan daha yüksek olduğundan su ve çözünmüş maddeler kılcal damarlardan doku sıvısına difüzyonla geçer. Kılcalların toplardamar ucunda ise osmotik basınç kan basıncından büyüktür,su ve çözünmüş maddeler doku sıvısından kılcal damara geçer. Homeostasi (iç denge): Canlılarda iç ortamın belli sınırlar içinde dengeli tutulmasına "homeostasi" denir.İç dengeyi korumada görevli sistemler;sinir,endokrin,solunum,boşaltım ve taşıma sistemleridir. İç denge; kanın pH'ının 4,4'de kalması,vücut ısısının korunması,kanın belirli bir su yüzdesinde sabit tutulması,tuz ve iyon yoğunlğunun korunmasıdır. Kan homeostasiyi nasıl sağlar? -Dokularda meydana gelen artık maddeleri ve karbondioksiti dokulardan uzaklaştırarak -Dokuların ihtiyacı olan maddeleri ve oksijeni dokulara ileterek -Hormonları gereken yerlere ileterek sağlar. Mononükleotitler aynı zamanda nükleozit monofosfat olarak da isimlendirilirler.Bunlara bir veya iki fosfatın eklenmesiyle "nükleozit difosfat veya trifosfat molekülleri oluşur.Nükleozit trifosfatlar içersinde hücre enerjisi için en önemlileri "Adenozin trifosfat (ATP) ve Guanozin trifosfat (GTP) "dir.Çünkü çok miktarda bir enerji bu moleküllerin son fosfat gruplarında bulunmaktadır. ATP = Adenin + Riboz + 3 (PO4) ATP sentezinin başlıca gerçekleştiği reaksiyonlar: * glikoliz (sitoplazmada) * hücre solunumu (mitokondri) * fotosentez (kloroplast) AMP + PO4 + enerji (E) -------> ADP + H2O ADP + PO4 + E(7.3 kcal) ------->ATP+ H2O ATP molekülünün başlıca kullanıldığı reaksiyonlar: * Çoğu anabolik reaksiyonlarda.Örrotein,DNA, RNA, polisakkarit ve yağların sentezinde. * Moleküllerin ve iyonların aktif taşınmasında * Sinir hücrelerindeki uyartıların iletiminde * Kasların kasılmasında ATP + H2O -------> ADP +PO4 + E ADP + H2O -------> AMP + PO4 + E Her hücrede ~ bir milyar ATP molekülü vardır.Bu miktar hücrenin sadece birkaç dakikalık ihtiyacı için yeterlidir. Bu nedenle bu molekül hızlı bir şekilde yenilenmek (recycle) zorundadır. İnsanda yüz trilyon hücrenin olduğu düşünülürse ~ 10²³ ATP molekülü bulunmaktadır. Her ATP molekülünde dakikada üç defa son fosfat molekülü eklenip, kopartılıyor. (Kornberg, 1989, p-65) İnsan vücudunun tamamındaki ATP sadece 50g gelmektedir ve bu miktar mutlaka hergün yenilenmelidir. ATP 'nin kaynağı ise besinlerdir. 24 saatini sadece dinlenerek yatakta geçiren kişinin hücreleri ~ 40kg ATP molekülü kullanır. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |