|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
31-12-2009, 14:01 | #1 | ||
forumun death metalcisi Üyelik tarihi: May 2009 Yaş: 38
Mesajlar: 3.542
Tecrübe Puanı: 22 |
Beşiktaş Dergisi Ocak 2010 sayısına konuşan Teknik Direktör Mustafa Denizli, şampiyonlukta en az geçen yıl kadar iddialı olduğumuzu söyledi. Geçen yıl bu zamanlardı... BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde Mustafa Denizli’nin odasında ilk yarının geride kalan haftalarını konuşup, ikinci yarı öncesi bir değerlendirme yapmak üzere buluşmuştuk... Malum, geçen yıl Takımımız ilk yarıyı liderin 6 puan gerisinde bitirmişti... Açıkçası şampiyonluğa inanan Beşiktaşlılar’ın sayısı da çok fazla değildi... O söyleşinin sonunda Mustafa Denizli’nin “Beşiktaşlılar’ı Üzmeyeceğiz” ifadesini manşete taşımış, şu yorumu da eklemişiz; Her zamanki gibi kararlı, inançlı ve cesur olan Mustafa Denizli’nin bu özelliklerinin ikinci devre takımımız üzerinde çok daha fazla hissedileceğine inanıyoruz... Yine ilk yarının hemen bitiminde yine o odada Mustafa Denizli ile röportaj yaptık... “Aynı” olan bir başka durum da takımın puan cetvelindeki yeriydi; geçen yıldan sadece bir puan fazlamız olmasına rağmen bu kez çok farklı olan bir durum var: Artık Beşiktaşlılar’ın büyük bir kısmı şampiyonluğa inanıyor... Bu inancınız bu röportajda Mustafa Denizli’yi dinledikten sonra çok daha fazla artacak... 2009 Beşiktaş’ın senesi oldu. 2010 yılından aileniz, kendiniz ve Beşiktaş için neler bekliyorsunuz? 2009’daki beklentilerimiz 2010’da da devam ediyor. Tabloyu şöyle bir değerlendirecek olursak, geçen yılla aşağı yukarı aynı yolu izliyor gibiyiz. Tabii hedeflerin yanında en önemli konu sağlık... Ailem, futbolcularım, Beşiktaşlılar ve bütün insanlar için öncelikle sağlık diliyorum. Biz Beşiktaş olarak geride kalan yılda sağlıktan pek iyi not alamadık. Hastalıklar, sakatlıklar Beşiktaş adına çok olumlu bir tablo çizmedi açıkçası. Ama ümit ediyorum ki bütün bunlar bizim hedeflerimizi engellemeyecek. İlk yarıyı bitirdik. Liderin 5 puan gerisindeyiz. Ancak rahat ve umutluyuz. Malum geçen sene de ilk yarıdaki 6 puan farktan sonra sezonu çifte kupayla tamamlamış bir takımız. Bu sene aşama var. Geçen seneden bir puan daha yakınız lidere (gülüyor). Geçen seneki yolu tekrar yürüyeceğiz gibi gözüküyor. Ligin başında ve sonunda aldığımız sonuçlarla düşündüklerimizin biraz uzağında kaldık. Ligin başında yaşadığımız tablo normaldi, benim beklemediğim bir tablo değildi. Ancak son oynadığımız Diyarbakır, Manisa ve Bursa maçlarındaki kayıp 7 puan, benim düşüncelerimin çok uzağında bir kayıptır. Ben her şeye optimist yaklaşan bir insanım ama bu üç maçtaki kayıplara çok sinirlendiğimi açık açık söyleyeyim. Bunu telafi edecek olan yine bu takım. İki sezon arasındaki en önemli fark; geçen yıl rakiplerimiz bizi belirgin bir korku unsuru olarak görmezken, bu sene korku unsuru olarak görüyorlar. Bunu ikinci yarıda da hissedecekler. Bu durum bizim için zaman zaman avantaj zaman zaman dezavantaj olabilir. Çünkü hepsinin aklında “Bak geçen yıl bunlar yaşandı. Böyle bir Beşiktaş yine gelecektir” düşüncesi belki onları biraz daha fit durumda tutar. Ama neticede nereden bakarsan bak, bir de bunlarla bizim oynayacağımız maçlar var. Yani artık şampiyonluğun birinci derecede belirleyicisi bu beş takımın kendi arasında oynayacağı maçlar olacak. Peki bizim bu ilk beşle yapacağımız maçlar bizi nasıl etkiler? Tabloya baktığımız zaman üçüne kaybetmişiz; Galatasaray, Kayseri ve Bursa’ya. Fenerbahçe’yi yendik. Böyle bir tablo ikinci yarıda da oluşur mu? Söz konusu değil. Nerede oynarsak oynayalım böyle bir tablo bir daha olmaz. Beşiktaş’ın ilk yarıda bu dört maçtan üç puan alması, ilk yarıdaki puan cetvelindeki yerinde belirleyici unsurlardan biri oldu. Dolayısıyla buradaki tabloyu değiştirecek güce sahip olan bir takım Beşiktaş. Bütün bunların değerlendirmesini tabii ki biz kendi içimizde yapacağız. Geçen yıl, ilk yarı bittiğinde yine sizinle röportaj yapmıştık. O zaman dile getirdiğiniz şampiyonluğa yönelik iddialı yorumlar, “26. haftaya” yaptığınız vurgu yine çok tartışılıyordu. Siz röportajımızda “Ben takımıma güvenerek bu iddiaları ortaya koyuyorum” demiştiniz. Sonunda yanılmadınız. Takımınız da sizin güveninizi boşa çıkartmadı. İkinci devreye baktığımız zaman da takımın defanstaki başarısını hücumda tam olarak gösteremediğini, bazı yıldız futbolcularımızın beklentileri ilk yarıda karşılayamadıklarını görüyoruz. Ancak bunların hepsine sizin bir önleminiz vardır diye de düşünüyoruz... Yine ben takımıma güvenerek söylüyorum; biz en az geçen yılki kadar bu şampiyonluk yarışında iddialıyız. Bu takım normal çizgisinde olduğu zaman da bu iddiasını gerçekleştirir. Bundan hiç kimsenin, hiçbir Beşiktaşlı’nın şüphesi olmasın. Beşiktaş bu ligin belirleyici takımıdır. Ve kendi durumunu da yine kendisi belirleyecektir. Geçen yıl kazandığımız unvanları bir defa bizden almaları için olağanüstü çaba sarfetmeleri ve başarı çizgisine yaklaşmaları lazım. Biz ancak ve ancak bütün bunları aldığımız sonuçlarla, oynadığımız futbolla gerçekleştiririz. Şu anda söylediklerimin çok büyük bir mana ifade etmesi söz konusu değil. Biz düşüncelerimizin gerçekleşmesini kendi çalışmalarımızla ortaya koyacağız. Onun için en azından şu anda hiç kimse Beşiktaş bu yarışın içinde değil diye bir yargıya varamaz. Bugün önümüzdeki takımlarla aramızdaki farklar 1-2 maç çizgisine endeksli. Neticede bu takımlarla da biz içerde ve dışarda mücadele edeceğiz. Beşiktaş’ın neyi başarıp neyi başaramadığını da o zaman daha rahat göreceğiz. Sizin yorumlarınız, duruşunuz ve başarılarınız basında bazı isimleri oldukça rahatsız ediyor. Sizin gerçi bunlara çok güzel bir yorumunuz oldu; “Başarı faturasız kalmaz” diye... Bu insanlar size baktıklarında kendi başarısızlıklarını mı görüyorlar acaba? Hiç hak etmediğiniz o yorumları artık futbolla açıklayabilmek çok zor; bunları psikolojik, sosyolojik olarak incelemek gerekir diye düşünüyorum. Bir nevi kimlik arayışında olan kişiler var. Bu kimliği nasıl bulur? “Belki Mustafa Denizli beni muhatap alırsa, buraya kadar bir şey olamadım belki bundan sonra bir şey olurum” diye düşünce yapısına sahip olanlar da var. Dikkat çekmek isteyenler de var. Biz, bizi kendi meslek çalışmalarımız için eleştirenlere hep saygı duyduk. Onlara çok kibar, sevecen yaklaştık. Tabii onlar benim Beşiktaş Teknik Direktörü olduğumu bazen unutuyorlar. Onlara o çizgide cevap vermemi beklerlerse daha çok beklerler. Daha bir o kadar süre beklerler. Beşiktaş Teknik Direkörlüğü yapan biri o çizgideki eleştirilere muhattap olmaz, cevap vermez. Ne olur? Beşiktaş Teknik Direktörlüğü’nden ayrılırsam ne olur? Belki bunları üç kişi beş kişi okuyorsa ondan sonra okumaz. Benim Beşiktaş Teknik Direktörlüğü’nden sonra onlarla ilgili bir çalışmam olmaz. Onların da yazacak bir şeyi kalmaz. Bu eleştiriyi yapanların Beşiktaş’la ilişkileri var mı yok mu, severler mi sevmezler mi onu bilmiyorum. Ancak camia tarafından hoca ve takım hiçbir şekilde yalnız bırakılmaz. Benim kendimi savuncak bir durumum olduğu zaman zaten savunmaya muktedirim. Onun dışında kimseye ihtiyacım olmaz. Bunlar tarafından ilk yarıda yapılan yorumlara baktım; 6 haftanın sonunda bizi küme düşürüp Galatasaray’ı şampiyon ilan etmişler. “Beşiktaş 12 puan farkı kapatamaz”, “Beşiktaş’ın bundan sonrası iyi olamaz.”, “Deniz bitti”, “Alzheimer olmuş balıkçı” gibi yorumlar yapmışlar. Bunları anlayabilmek mümkün değil. Bunların hakikaten bir önemi yok. Ne bunlar akıllanır veya doğruyu görüp doğru eleştiri yaparlar, ne de Beşiktaş’ın bu yarıştaki sevgisi, mücadelesi sona erer. Eğer ligi 6 haftada 8 haftada bitiriyorlarsa zaten futbolla ilişkilerinin ne olduğunu söylemeye gerek yok. Burada önemli olan şu; Türkiye’de öyle veya böyle tribün insanı bazı şeylerden etkileniyor. Bu etkilenmeyi ortaya da koyuyor. 1.5 yıldır yedikleri, içtikleri, yazdıkları hangi çizgide olduğu belli olan insanlara, bu insanlar herhangi bir paralellik göstermiyor. Tepki gösteriyor, paralellik göstermiyor. Dolayısıyla onlara benim buradan ekstra bir şey söylemem gereksiz. Beşiktaş’ın ne olduğu ve ne olacağı 6 mı 8 mi yoksa 34 haftada mı belli olur bunu birlikte göreceğiz. Şimdi de 30. hafta konuşuluyor hocam... Bu 30. hafta şu; bunu söylediğim zaman herhalde ligin 9 ya da 10. haftasıydı. Bu sene geçen yılki gibi şampiyonluk yarışının son haftaya kalmayacağına, şampiyonun 30. haftada belli olacağına, bu takımın Beşiktaş olmasını da ümit ettiğime vurgu yaptım. Bu benim birinci derecede isteğim. Ondan sonra, çalışarak gerçekleştirebileceğim bir konu. Onun dışında ilave ettiğim bir söz de var; Beşiktaş tamamen bu yarışın dışında da kalabilir. Ama lig bir şampiyon çıkaracaksa bu sene muhtemelen 30. haftada bu belli olur dedim. Bu sözlerimden, “Beşiktaş 30. haftada şampiyon” anlamını çıkarttılar. İnşallah... Bir defa da onların dilekleri olsun (gülüyor). Ortaya koyduğunuz iddiaların sürekli gerçekleşmesi nedeniyle “kahin” diyorlar size... Oysa kahin; doğaüstü yollardan, gizli, bilinmeyen şeylerle geleceği bilme iddiasında bulunan kişilere deniyor. Bu yakıştırmada dahi sizi kabul edememe, bu iddialarınız arkasındaki bilgiyi, tecrübeyi görmek istememe çabası olduğunu düşünüyorum. Bu kahin ifadesi de hiç hoş değil bence... Sizin hoşunuza gidiyor mu? Hiç hoşuma gitmiyor. Zaten benimle onların futbola bakış açısını çok açıkça gösteren yargılardır. Bu yargıları ben ortaya koyarken hiçbir şekilde yanılmam diye de koymuyorum. Ben kendi düşüncelerimi, tecrübelerimi ve görünen tablonun analizlerini ileriye dönük olarak yaptığım zaman o sonuçlara varıyorum. Kendi kişisel sonuçlarımı da açıklama cesaretini gösteriyorum. Kendinden korkanlar, kendine güvenemeyenler bu düşüncelerini açığa vuramazlar. Benim onlarla aramdaki fark bu. Onlar düşünceleri, tahminleri varsa bile ancak evde hanımlarına, çocuklarına falan söyleyebilirler; ondan sonra da onlara “Ben sana dememiş miydim?” derler... Sizin demeçlerinizin büyük cesaret gerektirdiği bir gerçek tabii... Ama sizin o duruşunuz bütün Beşiktaşlılar’da, özellikle de takım üzerinde gerçekten büyük bir güven, inanç, rahatlık ve her zaman bir umut barındırıyor. Zaten benim söylediklerim kişisel bir sonuç değil. Takımla ilgili sonuçları ben ortaya koyuyorum. Kişisel olsa daha farklı şeyler söylerim. O ifadeler, “kahin” kelimesinin kimin tarafından kullanıldığına bağlı. Hafta sonu çok hoş bir yorum okudum. Yorumun sahibi; Ahmet Hakan... Siz de okudunuz mu bilmiyorum. “Mustafa Denizli’ye olan sevgimden takım değiştirdim, Beşiktaşlı oldum. Mustafa Denizli’nin karizmatik duruşu beni çok etkiledi” diyor. Bu karizmanız bazen size sorun yaratıyor ama bazen böyle güzel şeylere sebep olabiliyor. Hiçbir şey yapmadıysak en azından bir kişiyi Beşiktaş’a kazandırmışız. Yapmayın hocam... Yani en kötü şartlarda bu (gülüyor). En azından “Mustafa Denizli sayesinde Beşiktaşlı oldum” diyebiliyorsa, hiçbir şey yapmasak Beşiktaş’a, varolan taraftar sayısına, kitlesine bir kişi ilave ettik ki; Ahmet bunu açığa vurdu. Ahmet gibi medyada yer alan ama bunu açığa vuramayan bir sürü insanı da ben çevremde tanıyorum. Tabii bunlar takım adına önemli şeyler. Benim davranış biçimim ve duruşum varsa, Beşiktaş’la ilgili davranış biçimim ve duruşumdur. Tabii her takımın kendine has özellikleri vardır ama bu duruş Beşiktaş’ta önemli. Beşiktaşlı duruşu diye kamuoyuna verilen bir görüş de var. Biz duruşumuzdan memnunuz. Şu anda sırtımızdaki yükün ağırlığının farkındayız. En yakın süreçte omuzlarında yükü taşıyan, omuzlarında iki apoletli unvanı taşıyan takım Beşiktaş. Daha hiç kimse bunları alamadı. Önce bir alsınlar sonra konuşuruz. O zaman konuşacaklarımız varsa söyleriz. Siz hakemlerle ilgili hiçbir zaman konuşmak istemezsiniz biliyorum ama Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın demeci hakemleri etkiler mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bir kulüp başkanının çok sert ifadeler kullanmadığı sürece, bazı şeylerden rahatsızlıklarını ifade etmesi çok kötü bir şey değil. Neticede kulüp başkanları omuzlarında büyük bir yük taşıyan, sorumlulukları tüm camiaya karşı fazla olan insanlar. Tabii Aziz Yıldırım’ın veya bir kulüp başkanının ne söyleyip söylemediği çok önemli değil. Eğer bundan etkileşim varsa karşı tarafı sorgulamak lazım. Herkes çıkıp bir şey söyleyebilir. Bundan niye etkileneceksin ki sen? Bunun üzerine tabii birkaç hatalı karar da olunca hemen üzerine konduruluyor. Aziz Yıldırım’ın bu tür konuşmaları dönem dönem diğer kulüp başkanları tarafından yapılmıştır. Onun üzerine çok fazla durmuyorum. İlk yarıdaki en unutamadığınız, en keyif aldığınız maçınız hangisiydi? Tabii iki tane unutulmaz maç var, bunlar sezon sonunda hatırlanması gereken maçlar olarak hafızalarda kalmalı. Bir tanesi Fenerbahçe bir tanesi Manchester maçı. Fenerbahçe maçı büyük bir ihtimalle arşive girecektir, Manchester maçı da tarihe geçecektir. Yani bunların iki tanesi Beşiktaş tarihi açısından, bir tanesi ezeli rekabet açısından, bir diğeriyse ülke adına çok önemli. Beşiktaş olarak çıkıp kimlik değiştiriyorsun, ülke takımı adına başarıyorsun. Bu sadece senin ülkende hatırlanan bir galibiyet olmuyor, bütün dünyada uzun süre unutulmayacak bir galibiyet olarak hafızalarda kalacak. Tabii ki bunlar benim birinci yarı itibariyle mutlu günlerim. Ama mutluluk futbol takımlarının yarışında, sonuçta yaşanacak olan mutluluktur. Ona da önümüzde 4-5 aylık bir süre var. Son sözde nasıl bir mesaj vermek istersiniz taraftarlarımıza, camiamıza? Bir filmin tekrarı gibi bir sezon yaşıyoruz. Geçen yıl da aşağı yukarı aynı tabloları yaşadık. Sonuç itibariyle söylemiyorum; tribün ve takım görüntüsü olarak söylüyorum. İkinci devredeki Beşiktaş taraftarıyla, Beşiktaş takımının buluşması gerektiğini artık hem onların hem bizim idrak etmemiz lazım. Geldiğim günden beri taraftarla ilgili mesaj vermiyorum. Çünkü bu kadar çok sosyal içerikli, sportif içerikli mesaj üreten gruba karşı herhangi bir mesaj vermeniz havada kalabilir. Çünkü onlar da son derece üretken. Sadece şunu söyleyelim; onlar bizi biliyor biz de onları. Gerisi problem değil. Teşekkür ederim. Röportaj: Çiğdem Işık / Resmi site | ||
|
31-12-2009, 17:48 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 48
Mesajlar: 1.375
Tecrübe Puanı: 21 | sirf cene, cenesi kadar beynide calissaydi yurtdisinda irandan baska ülkelerdede calisirdi... | ||
01-01-2010, 00:48 | #5 | ||
.::Huzur::. Üyelik tarihi: Oct 2009
Mesajlar: 715
Tecrübe Puanı: 20 | İddialı olmak yetmez, çalışmak lazım..Sonuç ne olursa olsun güvenimiz sonsuz ama gerçek anlamda çalışma elden bırakılmamalı ciddi anlamda şampiyon olunmak isteniyorsa..
__________________ . Siz onları üzdünüz,siz onları kapının dışına sürdünüz..Onları ağlattınız,saçlarını dağıttınız,rüzgarlara bıraktınız..Siz bıçaklar sapladınız,sessiz olun deyip ağızlarımızı kapadınız. O yaşlı başlarınızı kaldırın!..Ve hem yaşınızdan hem de başlarınızdan utanın!.. Evet ! Konu Sükut tarafından (01-01-2010 Saat 00:49 ) değiştirilmiştir.. | ||
01-01-2010, 01:31 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 13.850
Tecrübe Puanı: 51 | Herzaman Iddaa'lıyız , Şampiyon Beşiktaş , Herzaman Beşiktaş !
__________________ Besiktasforum.NET KayıpKentinYakışıklısı. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |