|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
22-02-2007, 20:33 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 |
Fala inanmayın ama falsızda kalmayın..! Bu sözü duymayanınızın olduğunu sanmıyorum. Peki hiç düşündünüz mü nasıl oluyor da oluyor..? Herkes yaşamındaki bazı dönemleri merak eder. O dönemler özel dönemlerdir. Acaba o dönemlerde neler olacaktır? Gelecek öğrenile bilinir mi? Buna imkan var mı? Fallar çok çeşitlidir. Dünyada kullanılan yada bilinen fal sayısı binden fazladır desek abartmış olmayız. Her Şeye rağmen gelecek yinede belli ortamlar ve metotlar içinde görülebilir. Falların hepsinde amaç hep aynıdır. Geleceğin görülmesine çalışılır. Bunların bazıları üst düzeyde bilgi gerektiren mistik veya akült yöntemlerdir. Daha da ötesi doğuştan gelen bazı algılama yöntemleridir. Benim burada sizlere açıklayacağım fallar bunların dışında; Mistizm gerektirmeyen yöntemler olacaktır.
__________________ Besiktas JK . | ||
|
22-02-2007, 20:33 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | Kahve Falı Hazırlanışı Tercihen şekerli kahve olmalıdır, iyice kaynatıldıktan sonra geniş ağızlı dik fincanlara yavaş bir biçimde köpüklü olarak dökülür. Ancak fincandaki telve az yada çok olur ise şekiller meydana gelemezler, telve şekillerin meydana gelmesine yetecek kadar bir miktarda olmalıdır, kısacası ne az, ne de çok olmalıdır. Kahve fincandan hep aynı yerden içilir, fincanda içilen kahvenin telvesi ne sulu, nede kuru bırakılmalıdır. Niyet tutulduktan sonra fincan tabağa ters olarak bir kerede çevrilmelidir. Fincan, tabak soğuyunca yavaş bir biçimde kaldırılır, önce fincana sonra tabağa bakılmalıdır, ancak unutmayın ki aynı fincana birden fazla bakılmamalıdır. Fincan yada tabak falında ilk önce renge bakılmalıdır. Şayet renk koyu ise dilediğiniz olamayacak demektir, fakat bunu fincanın içindeki şekiller değiştirebilirler. Eğer renk açık ise dilediğinize kolay kavuşacaksınız, ne açık ne de koyuysa muradınız eninde sonunda olacak demektir.Fal bakıldıktan sonra fincan açık bir biçimde bırakılmalıdır, eğer kapatılır ise fal bozulmuş sayılır.
__________________ Besiktas JK . | ||
22-02-2007, 20:33 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | İskambil kağıtlarıyla fal bakmak yüzyıllardan beri rağbet gören bir usuldür. Ve nesilden nesile devredilen bir çok tarzları vardır. Kartomani adını taşıyan iskambil falında, fala tek başına bakmak uğursuzluk sayılır. Süje, yani falına bakılacak kimse, diğeri de bakıcı, yani geleceği okuyacak kimsedir. Kağıtları süje keser. Fala başlamadan önce, bir kağıt süjeyi temsil amacıyla seçilir. Eğer süje esmer ise, kadınlar için maça kızı, erkekler için maça papazı, eğer kumral ise kadınlar için sinek kızı, erkekler için sinek papazı, eğer sarışın ise erkekler için karo papazı, kadınlar için karo kızı ve son olarak da eğer kumral saçlı, mavi veya yeşil gözlü ise, erkekler için kupa papazı, kadınlar için kupa kızı seçilir. İskambil falında iki ana yöntem vardır. Otuz iki'lik deste ile bakılan fallar. Elli iki'lik deste ile bakılan fallar.
__________________ Besiktas JK . | ||
22-02-2007, 20:33 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | Kum manasına gelen reml sözcüğünden türeyen Remil falının kökenini İdris Peygamber, Danyal Peygamber zamanına kadar dayandığını söyleyenler çoğunluktadır. Bir ismi de kum falı olan Remil, ilk önceleri kumun üzerinde yapılan noktalara bakarak açılırdı, sonraları ise, bu fal için özel tahtalar yapıldı, bunların üzerinde bakılma yöntemine başlandı. Remmaller, yani remil falı bakıcıları, bu falın kökeninin on altı satıra rasgele olarak işaretlenen noktalar olduğunu belirtirler. Bunların şekil ve yorumları, tek veya çift sayıdan oluşlarına göre belirlenirlerdi. Sorulan sorunun özelliğine göre cevap sistemi olan remilin tek olarak mana içeren şekilleri vardır. Remilde tek sayılar nokta, çift sayılar ise birer çizgi olarak gösterilir. Kumu parmakla işaretlemek suretiyle, bir kağıda saymadan satırlar şeklinde noktalar koymak suretiyle veya zar atarak bakılabilmektedir remil falına. Ayrı yeten remilin temelini teşkil eden on altı işaretin kağıtlara çizilerek, torbadan çekilerek bakılma biçimi de vardır. Bu durum her işaretten dört adet hazırlanması gerektiği bakımından biraz zor bir yoldur. Dörderli olarak ayrılan on altı satırdan meydana gelen remilde, satırların on beşten az, otuzdan çok nokta oluşturmaması gereklidir. Bu bir meleke işidir, onu falı bakacak olan remmal göz kararı yolu ile ayarlar. Dördüllerin ikinci satırı, ilk satırdan, üçüncü satırı ikinci satırdan, dördüncü satırı da üçüncü satırdan uzun olmalıdır. Remilin bu kuralına bir tek Reml-i Hazreti Ali adlı fal kitabında uyulmamaktadır. Onda üç satır hazırlanan noktalar ve her bir satırın bir önceki satırdan kısa olma zorunluluğu vardır. Ve o satırdaki noktaların sayısından sekiz çıkarılarak, yıldız isimlerinin yer aldığı listedeki yorumu okunur. Remil İşaretleri Nasıl Değerlendirilir: Bu işlemin başlaması bakımından adeta ibadet yapar gibi hazırlanmak gereklidir. Kişinin öncelikle aptesli olması, falın bakılacağı yerin son derece temiz olması gereklidir. Falı bakacak olan, baktıracak olan kişi temiz giyinmelidir, remil atmaya başlamadan evvel bir Ayete-l Kürsi, üç defa Ya Latif, üç defa İhdas, bir defa Fatiha ve özel bir dua okumak ve bütün bunları yaparken de kıbleye doğru dönmek gereklidir. Bu işleme başlamadan evvel ise kişi, tüm düşüncesini tuttuğu niyetine yoğunlaştırıp, sağ eli ile soldan sağa doğru noktalamaya başlamalıdır, her bir nokta atışında Allah'ın ismini anmalıdır. Remil falı bakımından uğurlu saatler veya durumlar vardır, bunlar ise ; bulanık hava, yağmur, kar, fırtına gibi durumlar ile kişinin karnının tıka basa dolu olduğu anlardır. Remil için en uygun zaman ise, deneyimler neticesi kuşluk vakti olarak isimlendirilmiştir. Dokuz iyi, yedi kötü on altı işaretten ortaya çıkan remil de, pozitiflik ve negatiflik belirtileri de dört adet ayrı değer taşırlar. Bunlar; birinci derecede en güçlü oldukları anı sembolize eder iken, dördüncü derecede en zayıf değeri taşımaktadır. Pozitifliğin ismi sa'd, negatiflik belirtisinin ismi ise nahs olarak geçer. Derecelendirme ise,birinci derece dahil , ikinci derece sabit, üçüncü derece hariç , dördüncü derece munkalip ismiyle yapılmaktadır. Remilde oldukça önemli bir durum da remil baktıracak kişinin niyetini fal bakılmadan önce, açıkça söylemek zorunda olmasıdır. Buna neden olarak da işaretlerin sorulan soruya göre, cinsiyet, zaman, hastalık cinsi, yaş, eşyalar ve renklerin yorumu gösterilmektedir.
__________________ Besiktas JK . | ||
22-02-2007, 20:33 | #5 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | Sevgili okuyucular, şimdi size "el çizgilerinin okunması" denilen ve insanı adeta gözler önüne seren sanattan bahsedeceğiz. Belki de şimdiye kadar gündelik hayatınızla çok meşgul olduğunuz için, elinizdeki çizgilerin anlamını öğrenmeyi merak etmemiş, ya da zaman ayırmamışsınızdır. Belki de hayat denilen çetin mücadelede elinizdeki çizgilerin anlamını bilmenin size ne gibi faydalar sağlayacağını dahi bilmiyorsunuz. Size el falına bakmayı öğretmeye çalışacağız ve emin olun öğrendiğiniz hiçbir şey size bu kadar fayda sağlamıyacaktır. Zira elinizdeki çizgilerin anlamını öğrenirseniz, her şeyden önce kendi kendinizi öğrenmiş olacaksınız. Kendi kendini bilmek kadar da önemli bir şey yoktur. Bu bilgi para ile ölçülemez. Aynı zamanda başkalarının da karakterini ve gelecekteki durumunu öğrenebilirsiniz. Bu da size adeta bir nevi üstünlük verecek ve her gittiğiniz yerde daima birçok kimseler tarafından saygı duyulmanıza sebep olacaktır. Zira herkes kendi ellerindeki çizgileri merak eder. Bu yüzden el falı artık bir salon oyunu olmuştur. Şimdi bu "ilmin" kısa bir tarihçesini yapalım. Bu "ilim" nereden geldi, hangi memleketlerde ilgi gördü? Bu çizgilerin haber verdikleri şeylere önem veren insanlar nasıl hareket ettiler? Bu sorulara yanıt vermeye çalışalım. EL FALINI "İCAT EDENLER" El falının bir tarihçesi olabileceğini hiç düşünmediniz değil mi? Bu fal şeklinin daha çok batıl itikatlara inanan kimseler tarafından ortaya atıldığını ve sadece kapı, kapı dolaşan çingeneler için bir kazanç vasıtası olduğunu zannediyorsunuz değil mi? Eğer bunu düşündünüzse, bunun sebebi el falı hakkında fazla bir şey bilmemenizdir. El falı ilk olarak Hindu'larda başlamıştır. O çağlarda ilmin başlıca konusu insandı. Hindu'lar insan'ı kainatın en mükemmel varlığı sayıyorlardı. Onların nazarında insan gerçekten Allah’ın evladı idi ve dünyada her şey onun için, onun kullanabilmesi için yaratılmıştı. Bunun içindir ki, insanı inceliyerek tanrıyı öğrenmeye imkan bulacaklarını zannediyorlardı. Gözlerini göklere doğru çevirmişlerdi. Yıldızların insanın hayatı üzerinde etkili olup olmadığını araştırıyorlardı. Meşhur "Fadik" rakamlarını da ilk kez Hindular bulmuşlardı. BURÇLARIN ETKİSİ Aynı zamanda herhangi bir burç'ta doğan bir insanın falan yahut filan karakterde olacağını, doğuştan falan yahut filan yıldızların şu veya bu durumlarda olmalarının bir rol oynayabileceğini ilk kez ileri sürenler onlardır. Bildiğiniz gibi, bugün dahi burçların insanların hayatı üzerine etki ettiğine inanan pek çok insan vardır. Hindular önce vücudun çizgilerini ve şeklini tetkik ederek "Mastrika" adını verdikleri bir ilim kurdular. Ondan sonra eldeki çizgilere dikkat ettiler ve "Samudrika" adını verdikleri el falının esaslarını kurdular. FİLOZOFLAR DA EL FALI BİLİYORLARDI Hindulardan sonra el falı öncelikle Çin'de, Tibet'te, İran'da, Mısır'da ve nihayet eski Yunan'da ilgi gördü. Özellikle eski Yunan'da çok itibar edilen bir şeydi. Yunan filozoflarından birçoğu el falını öğretiyorlardı. Filozof Anaksagoras milattan 440 yıl önce öğrencilerine bu el falını öğretmiştir. Hispanus Büyük iskender'e el falı konusunda bir eser göndermişti. Bu esere sonradan "Altın harflerle yazılı eser" adlı verilmişti. SEZAR KARŞISINDAKİNİ NASIL TANIMIŞTI Aristo, Paracelsus, Cardamis ve İmparator Augustus gibi kimseler, o devirde, el falına çok önem vermişlerdir. Sonradan tarihçi Josep Huş'un kaydettiğine göre, Sezar el falını o kadar iyi biliyordu ki, kendisine Herod'un oğlu süsünü veren bir adam Sezar'la görüşmek istemiş, fakat Sezar bu adamın elinde kraliyet işaretlerini görmediği için Kral Herod'un oğlu olmadığından şüphelenmiş, sonra da bunun doğru olduğu anlaşılmıştı. Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasını takip eden korkunç savaşlardan sonra el falı da birçok diğer ilimler ve sanatlar gibi unutuldu. Batıl itikatlar seviyesine indi ve kapı, kapı dolaşan çingenelerin yahut göçebelerin işi oldu. NEDEN YASAKLANMIŞ Ancak 1475 yılında bir Alman, "El-Çizgilerini Okuma Sanatı" isminde bir kitap yayınladı. 1490 yılında (Cyromantia Aristotlis cum Figurs) isimli eser yazıldı. Bu eser bugün İngiltere'de Birtish Museum'dadır. Avrupaya yayılan el falı, sonra İngiltere'ye de yayılmış fakat Kral VIII. Henry, belki de talip olduğu kadınlar geleceklerini el fallarından öğrenirler diye el falını yasaklamıştı. Bilindiği gibi Kral VIII. Henry evlenmiş olduğu bütün eşlerini katletmiştir. Fakat ne gariptir ki, Kral VIII. Henry'nin kızı Kraliçe Elizabeth'de el falına çok merak.sarmış ve bu sanatın ilerlemesini teşfik etmiştir. Böylece İngiliz Sarayına ilk olarak resmen bir falcı tayin edilmiş ve Dr. John pee dönemindeki bu falcı Kraliçe Elizabeth’e birçok işlerinde tavsiyelerde bulunmuştur. Bir gün falcı Dr. John Dee, Kraliçe Elizabeth'e İspanyol armadasının İngiltere'ye hücum etmesinin muhtemel olduğunu söylemiş, bunun üzerine armadanın yolunu kesmek üzere harp gemilerinin yapılması emredilmiştir. AKLIN HİZMETÇİSİ O tarihten bu yana el falı daima insanların araştırma isteğini tahrik edip durmuştur. Akıl ile el arasında, vücudun başka bir organı ile akıl arasında olduğundan daha fazla duyu sinirleri vardır. Bu sinirler nesiller boyunca o kadar büyük bir önem taşımıştır ki, el hareketli olsun hareketsiz olsun daima "insanın zihninden geçen herhangi bir düşüncenin en sadık hizmetçi sidir." denilebilir. 1853 Yılında profesör Mesmer isminde bir bilim adamı parmaklarının ucunda ve el'in avuç içi çizgilerinde, belleğe bağlı sinirlerin uçlarının bulunduğunu ve bu uçların, bir insan yaşadıkça birtakım titreşimlerde bulunduğunu ispat etmiştir. Demek ki, çizgiler bir insana mizacını, karakterini hatta sağlık durumunu ortaya sermektedirler. Bu bakımdan dünyada hiçbir insanın avucundaki çizgilerin neden başka bir insanın avucundaki çizgilere benzemediğini kolaylıkla anlamak mümkündür. DOĞADA HİÇBİR ŞEY SEBEBSİZ DEĞİLDİR Sir Thomas Browne, "Religoio Medici" isimli eserinde şunları yazmıştır: "Yüzümüzdeki çizgilerden başka elimizde de birtakım esrarengiz çizgiler yardır. Bunların rastgele bir şekilde çizildiklerini zanetmiyorum. Zira onları çizen el hiçbir zaman bir şeyi sebepsiz yapmaz... Bundan başka, şuna da eminim ki, kendi elimde gördüğüm işaretleri ve çizgileri asla başka bir elde bulamayacağım." İnsanlar, yüz hatlarının mesela burnun, gözlerin yahut kulakların sınırlı birer şekli olduğu kabul edildiğine göre, eldeki çizgilerin de sınırlı bir şekilde olması gerektiğini kabul etmişlerdir. Burnu anormal derecede iri olan bir insanın yüzüne baktığınız zaman "Bu adamda bir anormallik var" diye düşünürsünüz ve bu hususta haklı olabilirsiniz. Aynı şekilde mesela: "Bir kadının yahut bir erkeğin elinde akıl çizgisinin herkesin elinde olduğu gibi ufki olacak yerde birdenbire yukarıya doğru uzadığını görünce, haklı olarak: "Bu insanda bir anormallik var diye düşünebilirsiniz.
__________________ Besiktas JK . | ||
22-02-2007, 20:34 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | HER ÇİZGİNİN ANLAMI VAR Fakat el falında biraz daha ileri giderek böyle bir çizgisi olan bir insan hakkında ''cinayet işlemeye eğirimi vardır" diye düşünebilirsiniz. Aynı zamanda el falı hakkında daha fazla bir bilginiz varsa "Bu insanın falanca tarihte bir cinayet işlemesi muhtemeldir" diyebilirsiniz. Aynı şekilde bir insanın elindeki çizgilere bakarak ne kadar başarılı olup olamıyacağını anlıyabilirsiniz. Zira bir insanın hayatta başarılı olup olmaması kabiliyetlerine, eğilimlerine bağlıdır. En mütevazı ailede doğmuş olan bir bebeğin elinde net bir şekilde bir başarı çizgisi varsa, bu çocuk, ileride karşısına çıkan engeller ne olursa olsun, hepsini yener ve başarılı olur. Öğreniminin veya kültürünün az olması ona engel olmaz. Çocuk ne pahasına olursa olsun kişiliğini geliştirmek imkanını bulur. KIRIK KÖPRÜYE GELMEDEN Bilgi eksikliğini gerekiyorsa akşam kurslarına devam ederek tamamlar ve daha ilerideki yıllarda içindeki bu irade ve azim onu hayat mücadelesinden alıp ön plana geçirir. Böylece çocuk doğarken sahip olduğu yetenek sayesinde kendisini geliştirir. Bir insanın elinde cinayet eğilimini gösteren çizgi nasıl daha çok küçük yaşta kendini belli ediyorsa, o insanın başarıya ulaşıp ulaşamayacağını ve yetenek sahibi olup olmayacağını gösteren çizgiler de daha küçük yaşta kendilerini belli ederler. Bu yetenekleriylede başarıyı sağlarlar. Bir insan herhangi bir yerden geçerken karşısına yıkılmak üzere olan bir köprü gelirse, başka bir yola mı sapar yoksa köprünün tamir edilmesini mi bekler? Yoksa bu köprünün yıkılmak üzere olduğunu gördüğü ve bunun peşin işaretlerini hissettiği halde, buna önem vermeyerek yoluna mı devam eder? Şüphesiz, akıllı bir insan bu son hareketi yapmaz. Bir insan elindeki çizgilerde hayat yolunda kendisini böyle bir şey bekliyorsa, bu işareti hesaba katarak zamanında tedbir alarak bu yıkık köprüye doğru kendisini yönelten eğilimlere gem vurabilir. Hatta gerekiyorsa bambaşka bir yol da seçebilir. ÇİZGİLER BİRER "HABERCİ" DİR Elinde cinayet işleyebilir işaretleri bulunan şahıs, belki de çocukluğunda gayet uslu bir çocuktu. Fakat henüz çocukluğunda elinin içindeki çizgilerden, iradesini kemiren zaafların işaretini okumasını bilmediği için daha o zaman ruhunda kötü bir tohum halinde gelen eğilimlerinin gelişmesine fırsat vermiştir. Aradan yıllar geçtikten sonra zavallı annesi, oğlunun işlediği cinayet yüzünden idam cezası ile cezalandırıldığı zaman büyük bir olasılıkla çocuğun elindeki o "kırık köprü'' işaretini görmemiş olduğu için vaktinde tedbir alamamış olduğunu aklına bile getirmemiştir. Birçok durumda olduğu gibi, bu olay da bilgisizliğin bir neticesidir. Zamanında tedbir alınacak bir durumun olduğunu bilmemekten ileri gelmiştir. Bir genç kız evlenince, mesut olup olmadığını bilmek ister, elindeki çizgiler, ona hemen evlenmektense, bir müddet daha beklediği takdirde, daha mesut bir evlilik yapacağını işaret ediyorsa, bunu görüp ona göre hareket etmesi şüphesiz mesut olma şansını çok daha fazla arttırır. ZAMANINDA TEDBİR ALMALI Tabiat hiçbir şeyi boşuna yaratmaz. Herşey insanlığın en mükemmel seviyesine ulaşmasını temin edecek şekilde yaratılmıştır. Tabiatın bu planının işaretleri elimizdeki çizgilerde mevcuttur. Doğru bir şekilde bu çizgilere bakılırsa bir insan kendisini daha mükemmel bir hale getirmeye çalışabilir ve böylece kendi kendini tanı***** en iyi kabiliyetlerini kullanmanın çarelerini bulabilir.
__________________ Besiktas JK . | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |