Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > islam

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 28-12-2009, 01:30   #1
zɐʎaq ɥɐʎis
 
SahEmre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Şehitler Serdarı İmam Hüseyin

Şah-ı Şehid-i Kerbela, İmam Hüseyin


Saadete Ermişlerin Bahçesinde ( Hadikatüsssuada ) yazıldığına göre, Hz. İmam Hüseyin doğduğu zaman Cenab-ı Allah, Cebrail-i Emin’ emir verdi; “Git Hüseyin’in doğumunu kutla ve ayrıca baş sağlığı dile” dedi.

Cebrail-i Emin, gelip aldığı buyruğu Hz. Muhammed’e bildirdiği zaman Hz. Muhammed; “Ey kardeşim! Tebriğin sebebini anladım fakat baş sağlığının sebebi nedir?” dedi.

Cebrail; “Ya Resulallah! Doğmuş olan bu mazlum Hüseyin, senden sonra Kerbela denilen yerde zalimler tarafından acımasızca şehit edilecektir” dedi.

Bu haberi duyan Allah’ın Resulü ağlamaya başladı. O sırada orada hazır bulunan Hz. Ali’de meseleyi öğrenmişti. Hz. Ali, eve varıp bu olayı eşi Hz. Fatıma’ya anlatınca Hz. Fatıma ağlayarak babasının yanına gitti ve meseleyi bir de O’nun ağzından dinledi.

O vakit Hz. Fatıma: “Ey babacığım! Bu olay ne zaman olacak” diye sordu.
Hz. Peygamber; “Bu olayı ne beni ne sen ne de Ali ve ne de Hasan göremeyeceğiz” dedi.
Bunu duyan Hz. Fatıma; “Ey babacığım! Bizlerin olmadığı zamanda, benim mazlumum için kimler ağlayıp, kimler göz yaşı dökecekler?” diyerek tekrar ağlamaya başladı.

O vakit hafiften şöyle bir nida geldi; “Ey hatun! Ahir zaman ehlinden Peygamber hanedanına bağlı olan öyle bir topluluk olacak ki, her yıl senin mazlum Hüseyin’in için ağlayıp onun matemini tutacaklar” dedi.
Bilindiği gibi Kufeliler, Hz. İmam Hüseyin’in Küfe’ye davet edip, kendilerinin imamı olmasını istediler ve bu yolda Hz. İmam Hüseyin’e pek çok mektup gönderdiler. Hz. İmam Hüseyin, karar verme arifesinde iken Abbas’ın oğlu Abdullah bu yolculuktan vazgeçmesi için İmam Hüseyin’e çok yalvardı ve O’nu Küfe’ye gitmekten alıkoymak istedi. İmam Hüseyin’de kendisine bir gün sonra kesin cevap vereceğini söyledi. Bunun üzerine Abdullah evine döndü ve gelecek cevabı beklemeye başladı. Bu arara İmam Hüseyin, kendi kaderini belirlemek üzere Allah’ın kelamı Kuran’ı eline alıp rastgele bir ayet açtı. Açılan ayette: “Külli nefsin zaikatülmevt...” yazılı idi. Yani, “Her nefis ölümü tadacaktır” yazılı idi.

Bu ayeti okuyan İmam Hüseyin; “Büyük Allah ve O’nun Peygamberi doğru söylemiş. Çıkan ayet bunu doğruluyor” diyerek Küfe’ye gitmek için kesin kararını verdi. Çünkü, Kuran’da çıkan ayet dedesinin söylediklerini doğruluyordu. Buradan da şunu anlıyoruz ki, Hz. İmam Hüseyin’in kader çizgisi belirlenmiş. Yani “Levh-i Mahfuz” denen kader defterinde yazılmış olan bu olay gerçekleşecektir. Şurası çok iyi bilinmelidir ki Nübüvvet makamının sahibi olan Allah’ın Resulünün benim “Al-i Abam” dediği bu kimseler, kendi akılları ile değil, şuhudları ile iş görürler. Çünkü, “Lavh-i Mahfuz” onların kitapları, kalem-i a’la ise hadimleridir. Nitekim İmam Hüseyin, kendisi için belirlenmiş olan kader çizgisine uygun bir biçimde hareket etmiştir.

Hz. İmam Hüseyin, Abbas’ın oğlu Abdullah’a gerçek niyetini söylediği zaman Abdullah, “Anladım ki gideceksin, hiç olmazsa Yemen tarafına git, oraları daha güvenlidir” dedi. O vakit İmam Hüseyin; “Ey Abdullah! Hikmetin gizli sırlarına akıl ermez, kader beni Irak topraklarına çekmektedir” dedi. Abdullah’tan sonra Muhammed Hanife, Abdullah’ın oğlu Ömer ve Abdullah’ın oğlu Zübeyr’in de yalvarmaları, İmam Hüseyin’i kararından döndürmedi. Çünkü, O gerçekleri öğrenmişti ve kendisini bu yolculuktan alıkoymaya çalışanlara:
“Ey benim sadık dostlarım! Bu gece rüyamda dedem Hz. Peygamberi gördüm.” Dedem; “Ey Hüseyin! Sakın Küfe’ye gitmeyi geciktirme. Çünkü ululuk tahtının sultanı olan Hazreti Allah, seni o topraklarda, tozlara ve kanlara bulanmış olarak görmek ister ve meleklere senin sabırda kemal mertebesine eriştiğini bildirip itaatinin derecesini göstermek diler” dedi diyerek, Hz. Peygamberin rüyasında kendisine söylediklerini aktardı.

Bu arada Hz. İmam Hüseyin’in kızı Sakine ile kardeşi Zeynep; “Küfelilerin dedemize ve amcamız İmam Hasan’a yaptıklarını biliyorsun. Buna rağmen gidip bizim boynumuzu bükük mü koyacaksın?” diye feryat etmeye başladılar. Bu feryadı duyan İmam Hüseyin, atından inerek ikisini de kollarına aldı; “İleriye bakın!” dediğinde, bir anda İmam Hüseyin’in hayat filmi, gözlerinin önüne geldi. O vakit İmam Hüseyin’in muhterem kızı Sakine; “Baba! Senin hayat filmini görüyorum, seni parçalıyorlar” diye haykırınca, İmam Hüseyin; “Ben bunu görerek gidiyorum” cevabını verdi.

Şu çok önemli anıyı da anlatmadan geçemeyeceğim.Hazreti İmam Hüseyin, mini mini yavrusu kucağında olduğu halde savaş meydanına girdi; “Beni buraya sizler çağırmadınız mı? Davet edenler sizler değil misiniz? Beni tanımıyor musunuz? Ben kimim? Hazreti Fatıma’nın oğlu, Peygamberinizin torunu değil miyim? Herhangi birinize benden bir zarar geldi de bunun intikamını mı alıyorsunuz? Hiç olmazsa şu kucağımdaki yavruya acıyın ve ona bir yudum su verin” dedi.

Bu sırada hatiften, yani Cenab-ı Hakk’tan bir ses; “Ey sevgilimin sevgilisi Hüseyin! Ben senden yiğitlik değil, şehadet bekliyorum. Sen ise yiğitlik göstermeye kalktın” diye sesleniyordu.
Bu hitabı duyan İmam Hüseyin, savaşmaktan vazgeçince, düşman askeri derhal etrafını sardı. Mızrak ve kılıç darbeleriyle onu atından yere düşürdüler.

“Düştü Hüseyin atından sahra-yı Kerbela’ya,
Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya”

Şimdi gelelim işin bir başka yönüne, tüm anlatılanlara rağmen İmam Hüseyin bu yolu seçmemiş olsaydı. Küfe’ye gitmekten vazgeçseydi veya Kerbela’da iken bir yoklunu bulup savaş meydanından kaçsaydı o vakit İmam Hüseyin, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olacaktı ve Hz. Peygamberin tüm söyledikleri de gerçekleşmemiş olacaktı. Böyle olunca da, Hz. İmam Hüseyin için söyledikleri yalanlanmış ola Caktı.

Eğer, Hz. Peygamberimizin söylediklerini doğru kabul edersek, elbette ki doğru, bu defa da Hz. İmam Hüseyin’in Allah’ın rızasına boyun eğmediğini ve Allah’a asi olduğunu düşünecektik.

Hz. İmam Hüseyin, bu yolu seçmekle, her şeyi doğrulamış , aynı zamanda Allah’ın rızasını kazanarak “Şehitler Serdarı” ünvanını kazanmıştır. Tüm bunların aksi olsaydı, Hz. İmam Hüseyin, tarihlere bir korkak olarak ve Allah’ın rızasına boyun eğmemiş bir asi olarak geçecekti.

Fakat İmam Hüseyin, dünya saltanatı ve zalimleri önünde eğilmeyerek, taşıdığı asil kanını, Allah yolunda akıttı ve zalimin önünde aman dilemeyerek gelecek nesillere bir ibret dersi verdi. Hz. İmam Hüseyin, bu asil davranışıyla dedesi Muhammed Mustafa’nın ve babası Ali’yyel Murtaza’nın yakmış oldukları meşalenin günümüze kadar hiç sönmeden gelmesini sağlamıştır.

Bugün bizler, her yıl O’nun matemini tutuyorsak; O’nun ölümü dahi göze alıp Allah’ın rızasına boyun eğmiş olmasından ve aynı zamanda kıyamet gününe kadar bizlerin Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi ve muhabbetiyle yaşamamıza vesile olmasındandır.

Düşünebiliyor musunuz? İmam Hüseyin’e bu zulmü yapanlar “Müslümanız” diyorlar, namaz vakti gelince namazlarını kılıyorlar, namazlarını kazaya dahi bırakmak istemiyorlardı. Birbirlerine; “Acele edelim şu işi bir an önce bitirelim, yoksa öğle namazımız kazaya kalacak” diyorlardı.

Bugün Hz. Peygamberin sakalından bir tek teli kutsal sayıyoruz ve onu mücevher kutular içinde saklıyoruz. Her yıl Ramazan Ayı içerisinde bu mübarek sakalı şerifi görebilmek, ona dokunabilmek ve bu vesileyle o mübarek peygamberin şefaatine nail olabilmek için yarışıyoruz.

Gel gör ki Hz. Peygamberin bir tek sakalını görebilmek ve ona dokunabilmek için yarışan, Müslüman olduğunu iddia eden topluluklar, Hz. Muhammed’in vefatının üzerinden henüz 35 yıl geçmişti ki O’nun öpüp kokladığı ve sırtında taşıdığı ciğer köşesi torununu, hiç acımadan boğazını keserek şehit ettiler.

Bu nasıl Müslümanlıktır ki, sen bir taraftan Hz. Muhammed’in şeriatına sıkı sıkı sarılacaksın, namazlarını dahi kazaya bırakmaktan korkacaksın, fakat, Hz. Muhammed’in, öpüp sevdiği ve omzunda taşıdığı sevgili torununa kastedeceksin!

Bizleri, Hz. Hüseyin’in şehadeti üzmüyor, çünkü O, Allah’ın rızasını yerine getirdi ve Hakk O’ndan razı oldu. Bizleri üzen gerçek olay, yukarda anlattığım gibi, hem biz Müslümanız diyeceksin, namazını dahi kazaya bırakmayacaksın, ama o mübarek peygamberin torununu, biricik göz bebeğini kılıç ve mızrak darbeleriyle parça parça etmekten korkmayacaksın.

Bir kutsi hadisin bildirdiğine göre: “Yarın hepimizin, şah da olsak yoksul da olsak, hiç ayrım yapılmaksızın toplanacağımız bir yer var. İşte orada toplandığımız zaman, Arş’ın ötesinden, oranın memuru olan bir tellal, şöyle seslenecek: “Ey ehl-i mevkıf! Ey “toplan” emri ile toplananlar! Gözlerinizi kapayın, Hz. Muhammed’in kızı ve aynı zamanda cennet seyidesi Hz. Fatıma gelecek.”

Bunun ardından Hz. Fatıma, İmam Hüseyin’in kanlı elbisesini giymiş olarak geçecek, Arş’da kendisine tahsis edilen makamına oturacak, sonra Cenab-ı Hakk’a: “Allah’ım! Oğlum ve oğlumun katilleri arasında hükmünü ver” diyecek.

O vakit ilahi hüküm verilecek!...

Cenab-ı Hakk hükmünü verdikten sonra, Hz. Fatıma tekrar: “Yarabbi! Bizim musibetimiz için ağlayanı, benim şehitlerim için gözünde bir damla nem olanı, gönlünde hüzün olanı bağışla” diye Allah’a niyazda bulunacak.

Cenab-ı Hakk: “Derhal! İstediğin yerine gelsin” buyuracak.

Sevgili Canlar! Bu da bize gösteriyor ki, ben Müslümanım diyen bir kimse, özellikle Muharrem Ayı içerisinde İmam Hüseyin ve yakınları için gözünden bir damla yaş akıtır ve Kerbelâ şehitleri için içinden gelerek yas tutarsa, Hz. Fatıma’nın şefatine nail olacaktır. Allah-u Teala bizleri onların şefaatinden mahrum kılmasın.

Tüm bu olanlara rağmen İmam Hüseyin, kendisinden isteneni yerine getirmemiş olsaydı, daha önce de söylediğimiz gibi İmam Hüseyin bir yolunu bulup bu olaydan kendisini kurtarmış olsaydı; bugün ne Ehl-i Beyt sevgisi olurdu ne de İmam Hüseyin için yaz tutulurdu.

Şimdi buraya kadar anlattıklarımın ışığında Mah-ı Muharrem meselesini yeniden ele alırsak, “Ah Hüseyin Vah Hüseyin! Keşke Kûfelilerin ağzına bakıp Kerbelâ denen bu yere gitmeseydin. Başına böyle bir musibet gelmeseydi” diyerek yas tutmak yerine, O’nun göstermiş olduğu Allah’a olan bağlılığını ve insanlık dersini hiç aklımızdan çıkarmadan O’nun yasını tutacağız ve o mübarek kimselerin şefaatine nail olmaya çalışacağız.

Kerbelâ olayını bir başka açıdan daha ele almamız gerekiyor. Hz. Peygamberi çekemeyen bazı kimseler, erkek evladı İbrahim’in vefatından sonra kendisine soyu kesilmiş anlamına gelen “Ebder” dediler. Bu söze Peygamberimizin canı sıkılıyordu. Çünkü kızı Fatıma’dan başka evladı kalmamıştı. Bunun üzerine Cebrail-i Emin şu ayeti kerimeye getirdi: “İnna ae’tayna kel kevser. Fe salli li rabbike venhar. İnne şeanieke hüvel ebter.” Anlamı şudur: “Resulüm! Kuşkusuz biz sana kevseri verdik. Şimdi sen Rabbine şükret, ibadet et ve kurban kes, asıl soyu kesilmiş olan sana soyu kesik diyenlerdir”

Biz bu ayetten şunu anlıyoruz: Kevser, “Hz. Fatıma’dır” ve dolayısıyla Hz. Ali’dir. Çünkü, birisi Hz. Muhammed’in göz bebeği kızı, diğeri ise kanı kanımdandır, canı canımdandır ve biz bir nurun ikiye bölünmüş parçalarıyız dediği amcasının oğlu ve damadı Hz. Ali’den gelecektir ve öyle de olmuştur. Hz. İmam Hüseyin, henüz 3 yaşında olan Ali Asgar’la birlikte Kerbelâ meydanında 72 şehit vermiş. Ancak, İmam Hüseyin tüm ısrarlarına rağmen oğlu Zeynel Abidin’i: “Ey gözümün nuru oğlum! Şu anda henüz senin için şehitlik müsaadesi verilmedi” diyerek savaş meydanına göndermedi.

Hz. İmam Hüseyin, annesi Hz. Fatıma’dan kalan Musaf’ı, dedesi Hz. Muhammed’den ve babası Hz. Ali’den kalan mukaddes emanetleri, oğlu Zeynel Abidin’e teslim edip kendisi savaş meydanına gidip şehadet şerbetini içti. Cenab-ı Allah, bizleri onların şefaatinden mahrum etmesin.

Burada çok açık olarak şunu görüyoruz ki, Kevser Suresi gerçekleşmiştir. Eğer İmam Zeynel abidin de Kerbelâ meydanında şehit olsaydı Hz. Peygamberin soyu kesilmiş olacaktı ve böylece Kuran’daki Kevser Suresi de hükümsüz kalacaktı. Zeynel Abidin’in sağ kalması ile Kevser Suresi gerçekleşmiş, nübüvvet sahibi olan Hz. Peygamberin soyunun kesilmeyip günümüze kadar devamı gerçekleşmiştir.

Özetleyecek olursak, Kevser Suresin’de Hz. Peygamberimize, “Şükret, ibadet et ve kurban kes” deniyor. İşte bu nedenle bizler de Muharrem Ayı’nda tutmuş olduğumuz on iki gün orucun sonunda cem evlerimizde Zeynel Abidin’in sağ kalıp, Hz. Peygamberin soyunu ve Ehl-i Beyt’ten geri kalan mukaddes emanetleri günümüze kadar getirdiği için, Allah’a şükredip kurban kesiyoruz ve böylece tutmuş olduğumuz on iki günlük yası sevinç ve mutluluğa dönüştürüyoruz.
__________________
Emre - 1981 - Yeşilköy - Arh +
SahEmre Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 11:02 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580