Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Jeoloji - Jeofizik

Cevapla
 
LinkBack (1) Seçenekler Stil
Alt 02-11-2007, 21:26   #1
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Jeofizik nedir?

Click the image to open in full size.Jeofizik Nedir?
Yerküre ve atmosferinin, gezegenlerin, uyduların ve güneşin fiziksel ve yapısal özelliklerini fizik ve matematik yöntemler kullanarak inceleyen bilim dalına "Jeofizik" denir.
Click the image to open in full size.Jeofizik bilim dalında kullanılan başlıca yöntemler nelerdir?
Gravite: Yeraltı yapılarının yerçekimi özelliğini inceler,
Manyetik: Yeraltı yapılarının manyetik özelliklerini inceler,
Sismoloji: Depremlerin özelliklerini ve yerin derinliklerini inceler,
Sismik: Yeraltı yapılarının sismik hız değişimlerini inceler,
Elektrik: Yeraltı yapılarının elektrik iletkenlik özelliklerini inceler,
Elektromanyetik: Yeraltı yapılarının elektrik iletkenlik ve elektomanyetik özelliklerini inceler,
Jeomanyetizma: Uzaydaki ve Dünyadaki manyetik alanın özelliklerini inceler,
Palemonyetizma: Geçmiş dönemlerdeki yer manyetik alanının değişimlerini inceler,
Radyometrik ve jeotermik: Yeraltının radyoaktif ve sıcaklık özelliklerini inceler,
Kuyu logları: Sondaj kuyularında yapılan gravite, manyetik, radyometri, elektrik vb. jeofizik yöntemlerdir.
Click the image to open in full size.Jeofiziğin uygulama alanlarına örnekler
Levha tektoniği ve deprem araştırmalarıSismik yöntemlerle karada ve denizde jeolojik yapıların araştırılması
Jeolojik zamanlardaki yer manyetik alanının belirlenmesi
Yeraltı kaynaklarının araştırılması
Çevre jeofiziği
Arkeolojik araştırmalar
Atmosfer ve uzay araştırmalarıTermal alan araştırmalarıClick the image to open in full size.Jeofiziğe katkıda bulunan bilim adamları kimlerdir?
Newton, Humbolt, Gauss, Wegener, ...Click the image to open in full size.Jeofizik Mühendisliği nedir?
Yerkürenin daha çok sığ derinliklerdeki yapısal ve fiziksel özelliklerinin matematik ve fizik esasları ışığında ekonomik ve beseri amaçlarla araştırılması, tecrübe ve uygulama yolu ile kazanılmış bilgilerin insanlığın yararına kullanılması "Jeofizik Mühendisliği"nin konusunu oluşturur.
Click the image to open in full size.Jeoloji ve Jeofizik arasındaki fark nedir?
Jeoloji ve Jeofizik bilim dallarında amaç aynıdır: yerküre ve içinde bulundugu uzay ortamının özelliklerinin anlaşılabilmesidir. Aralarındaki en temel ayrılık araştırma yöntemlerinin farklılığıdır.

Jeofizikçi inceleme alanının özelliklerini en genel anlamda aletler kullanarak fiziksel değerlerle ilişkili veriler toplayarak ve bu verileri bilgisayar ortamında matematiksel ve fiziksel temellere dayalı yöntemlerle işler ve yoruma gider.
Click the image to open in full size.Ülkemizde "Jeofizik Mühendisi"nin çalışma alanları nerelerdir?
Kamu Kuruluşları: DSİ (Devlet Su Isleri), MTA (Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü), TÜBİTAK MAM (Türkiye Bilimsel Arastirma Kurumu, Marmara Araştırma Merkezi), Köy Hizmetleri, TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı), Belediyeler
Özel Kuruluşlar: Zemin etüdü yapan jeoloji/jeofizik şirketleri, geoteknik çalışmalar yapan inşaat firmaları, maden arama şirketleri, yeraltı suyu arama şirketleri

Sismik Çalışmalar
Sismik dalgaların yayılımıyla ilgilenir. Sismik yöntemlerde stress dediğimiz gerilme-deformasyon ilişkileri geçerlidir. Kayaçların elastik özelliklerini yansıtır. Bu tür parametreleri boyuna ve enine dalgalarla ortaya koyuyoruz. Birbirleriyle ilişkileri bizim için önemli elastik dalgaların yayılımıyla elde edeceğimiz yeraltı yapısıyla boyuna dalgaları elde ediyoruz. Mekanik özelliklere bağlı çalışmalar sonunda boyuna ve enine dalgaları elde ediyoruz.

İnşaat Mühendisliği’nde daha geniş uygulama alanı bulmuş olan bu yöntemde, yüzeyde darbe ya da patlama ile oluşturulmuş titreşimin değişik tabakalardan yansıma zamanının ölçülmesiyle yapılanıdır. Sismik yansıma metodu ses dalgalarının homojen elastik ortamda hareketi teorisinden geliştirilmiştir. P ve S Dalgalarının Özellikleri;
• Boyuna dalgalar "P Dalgası" (primer) olarak adlandırılır. P dalgaları yayılma doğrultusu ile ayni yönde parçacık hareketi oluştururlar.
• "S Dalgası" (seconder) olarak adlandırılan enine dalgalar, yayılma doğrultusuna dik yönde parçacık hareketine neden olurlar. Sıvı ortamda yayılamayan S dalgalarının hızı P dalgalarından yavaştır. Yapılarda hasara S dalgaları neden olur.
Sismik Yöntem
Sığ sondaj kuyularının dibinde dinamit patlatmak veya ağır bir cismi kaldırıp bırakmak suretiyle meydana gelen sarsıntıyı (titreşimi) atış noktasından belirli uzaklarda yerleştirilmiş olan sismometreler (jeofonlar) ve kayıtçılarla kaydettikten sonra elde edilen sismogramlardan yeraltının jeolojik yapısını hesap yoluyla çıkarma işlemine "sismik prospeksiyon" denir.
Temel sismik arama tekniği sismik dalgaların üretilmesi ve kaynaklardan( ekseriyetle kaynağı doğrultulmuş düz bir hat boyunca düzenlenmiş ) jeofon serilerine giden dalgalar için gerekli zamanı ölçmekten ibarettir. Çeşitli jeofonlara geliş zamanları bilgisi ve dalgaların hızlarından, sismik dalga yollarının yeniden oluşturulmasında çalışır.
Yapısal bilgiyi çıkarmada başlıca iki yol vardır;
1. İki kayaç tabakası arasında ara yüzey boyunca olan kırılma yolu (refraksiyon)
2. İki tabakayı birleştiren sınırda yansıtıp yer yüzeyine dönen yansıma yolu (refleksiyon)
Her iki tip için gidiş zamanları kayaçların fiziksel özelliklerine ve tabakaların durumlarına bağlıdır. Sismik aramanın amacı; gözlenen varış zamanları, genlik ve frekans değişiminden, kayaçlar ve özellikle tabakaların durumu hakkında bilgiyi ortaya çıkarmaktır.
Sismik yöntem harcamalar ve çalıştırdığı jeofizikçiler bakımından birkaç faktörden kaynaklanır. Bunlar arasında en önemlileri yüksek doğruluk, yüksek çözüm gücü (ayırım) ve sahip olduğu büyük nüfus derinliğidir.

Sismik Yöntem: Hız Araştırır:
1. Akıntı kanalları, körfezler, göller, lagünler, ayırıcı engeller, tuz ya da şeyl domları ve karstik boşluklar.
2. Denizin karaya doğru ilerlediği (trangressive) ya da gerilediği (regressive) yerler belirlenir.
3. Yeraltı boşlukları.

Sismik Yöntemin Kullanım Alanları

Hidrokarbon aramalarında yer içi kesitinin çıkarılması, yeraltındaki katmanların durumlarının saptanması, herhangi kuyudan elde edilmiş bulguların yanal değişimlerinin saptanması, yeraltının haritalanması ve sonuçta yeni açılacak kuyunun yerinin saptanması
gerekmektedir. Bu amaçla yapılacak tektonik ve stratigrafik çalışmalar sismik yönteme muhtaçtır. Hiç kuşkusuz en sağlıklı ve en doğru bilgi açılan bir kuyudan elde edilir. Fakat
kuyudan elde edilen bilgi haritada tek nokta için düşey yöndedir. Bu bilginin tek noktadan haritanın tamamına taşınabilmesi için sismik yöntemin kullanılması zorunludur. Sismik yöntemler yeraltı suyu aramalarında, büyük binaların, barajların, yolların inşaatında temel kaya derinliğinin belirlenmesinde de önemlidir. Farklı kayaç tipleri arasında düzensiz ara yüzeylerin tanımlanması iyi yapılmadığından, minerallerin doğrudan aranmasında pek az uygulaması vardır. Bununla beraber ağır minerallerin yığışabildiği gömülü kanalların yerinin gömülü kanalların yerinin saptanmasında faydalı olur.

Sismik Kırılma Yöntemi, veri toplama ve değerlendirme açısından oldukça pratik, hızlı ve ekonomik bir yöntemdir. Diğer önemli bir özelliği ise dalga yayınım hızının derinlikle arttığı tabakalı ortamlarda, tabakaların hızlarının ve derinliklerinin yeterli bir doğrulukla bulunmasını sağlar. Sismik Kırılma Yöntemi, yeraltı suyu araştırmalarında, mühendislik amaçlı zemin etütlerinde, özellikle deprem tehlikesinin beklendiği yörede sismik tehlike araştırmalarında yatay ve düşey yönde her bir katman için sismik hızların belirlenmesi ve gerçek tabaka kalınlıkları ve bunların dinamik özelliklerinin elde edilmesinde kullanılmaktadır.
İki Tabakalı Ortam İçin Sismik Kırılma Formülleri
1) Seyahat Zamanı Bağıntısı
zaman(ti) = [{2h1.(V2²-V1²)½}/(V1.V2)] + [x/V2]
Bu bağıntının x’e göre türevini alırsak dt/dx = 1/V2 elde edilir. Bu sonuca göre denebilir ki kritik açıyla kırılan ışınların seyahat zamanını veren bağıntı eğimi 1/V2 olan bir doğru denklemidir. V2>V1 olduğundan 1/V2 ‘nin eğimi 1/V1 ‘den daha düşük olması gerekir.
2) Jeofonlara Varış Zamanlarının Analizi
Arazide ölçü alındıktan sonra kaydedilen varış zamanları yol-zaman (x-t) grafiğinde gösterilir. 2 tabakalı ortam için çıkan grafikte iki tane farklı eğime sahip doğru olacağı için yeraltı hızları V1 ve V2 olan iki tabakadan oluştuğu söylenebilir. V1 ve V2 bu aşamadan sonra belirleneceği için h1 parametresi (ilk tabaka kalınlığı) bulunabilir.
3) Tabaka Kalınlığının Belirlenmesi
Kırılan dalgaların geliş zamanlarından çizilen doğru zaman eksenini kesene kadar uzatılır. Bunun teorik anlamına gelince x=0 uzaklığı için kırılarak gelen dalganın seyahat zamanıdır. Pratikte böyle bir zaman yoktur. Bu zamana kesme zamanı denir ve ti ile gösterilir.
x=0 ise zaman(ti) = [{2h1.(V2²-V1²)½}/(V1.V2)] dir
ve buradan h1 = [ti /2].[(V1.V2)/(V2²-V1²)½] elde edilir. (ti,V1,V2 ‘ye bağlı)
Böylece 2 tabakalı bir ortam için, doğrudan gelen ve kırılarak gelen dalgaların geliş zamanlarını biliyorsak birinci tabakanın kalınlığını ve birincil ile ikinci ortamın hızlarını belirleyebiliriz.
Doğrudan gelen ve kırılarak gelen dalgalar için çizilen doğrular bir noktada kesişmektedir. Bu kesişme noktasına kesişme uzaklığı denir ve xco ile gösterilir. Kesme zamanı ti yerine kesişme uzaklığı xco kullanılarak iki tabakalı ortamlarda birinci tabakanın kalınlığı h1 belirlenebilir.
h1 = [xco/2].[(V2-V1)/(V2+V1)] elde edilir. (xco,V1,V2 ‘ye bağlı)
Böylece 2 tabakalı bir ortam için, kesişme uzaklığı ve ortamların hızları biliniyorsa birinci tabakanın kalınlığı bulunabilir.
Elastik Parametreler
1) Poisson Oranı (µ)
Cisimdeki enine kısalmanın boyuna uzamaya oranıdır. Başka deyişle enine birim deformasyonun boyuna birim deformasyonun oranıdır. Mühendislik jeofiziğinde poisson oranı, etüt sahasındaki zemin ve kayacın suya doygunluk derecelerini aydınlatma açısından önemlidir. Vp ve Vs dalga hızları yardımıyla bulunur. Poisson oranı kesinlikle 0.5 değerini geçemez. Bu oran 0.5’e yaklaştıkça suya doygunluk artar.
2) Young (Elastisite) Modülü (E)
Bir malzemeye kuvvet uygulandığında, malzemede meydana gelen uzamalar elastik sınırlar içerisinde gerilmelerle orantılıdır. Buna Hook Kanunu denir. Cisme bir kuvvet uygulandığında meydana gelen gerilmenin boyuna uzama miktarına Young Modülü (Elastisite Modülü) denir. Mühendislik Jeofiziğinde dinamik elastisite modülü P-S dalgalarının hızlarının yanı sıra birde yoğunluğun bilinmesi ile bulunabilir. Bu modülün birimi kg/cm2 dir.
3) Bulk Modülü (k)
Basit bir hidrostatik basınç altında gerilme-deformasyon oranının ölçüsüdür. Burada gerilme basınç olup, deformasyon cismin hacimce değişme miktarıdır.
4) Kayma Modülü (G)
Cismin şekil değiştirmeye karşı gösterdiği dirençten Kayma modülü S dalga hızı ve yoğunluğun yardımıyla bulunur. Kayma modülü elastisite modülünde bulunması için gereken parametrelerden biridir. Birimi kg/cm2 dir. Kayma modülü özelikle heyelan sahalarında yamaç aşağı etkenden kuvvetin hesaplanmasında, büyük makinaların çalışmaları sonucu ortaya çıkan yüksek miktardaki titreşimlerin etkilerinin, patlatma ve depremin etkisi altında kalan bölgelerdeki yapıların stabilitesi ve güvenliği için bilinmesi gereken önemli bir parametredir.
Arazi Çalışmaları
İnceleme alanında planlanan serimler boyunca karşılıklı atışlarla ölçülen titreşimlerin farklı uzaklıktaki jeofonlara ilk varış zamanı kayıtlar üzerinden okunmaktadır. Bu serimlerde jeofon aralıkları ve offset mesafesi inceleme sahasının durumuna göre kararlaştırılır.
P ve S jeofonları kullanılarak yapılan ölçümlerde, enerji kaynağı olarak 10 kg. ağırlığında bir balyoz ile yerdeki çelik bir plaka üzerine vurulur. P dalgası için gerekli enerji, çelik plaka üzerine 10kg’lık balyozun düşey yönde; S dalgası için gerekli enerji ise zemine açılan bir çukur içine dik olarak yerleştirilmiş çelik plakaya yatay yönde, balyoz darbeleri ile elde edilir. Bu çalışmalar sonunda elde edilen kayıtlardan P ve S dalgalarının kırılma zamanları okunarak zaman-uzaklık (t-x) grafikleri çizilerek, elde edilen hızlar yardımıyla dinamik elastik parametreler belirlenir.
Click the image to open in full size.
ŞEKİL: Sismik Prospeksiyonda kullanılan aletler. Sırasıyla Geometrics SmartSeis (varış zamanları ölçü aleti) ve Sismik Balyoz (sismik titreşim yayan alet)
Bilgisayar Uygulamaları
Varış zamanlarını, zaman-uzaklık (t-x) grafiklerini,Vp-Vs hızlarını ve tabaka modelini bulmak için MS-DOS tabanlı SIP® programı kullanılmıştır.


Elektrik Çalışmalar
Elektrik özdirençlerine göre yeraltında gömülü süreksizlikleri arar. Haritalama yöntemi ile yeraltı süreksizliklerin iki boyutlu izdüşümleri, elektrik kaydırma ile sınırları ve elektriği delgi ile derinlikleri bulunur. Elektrik ölçülerde, doğru akım ya da 0.3 hz'den küçük frekanslı elektrik akımın yerde oluşturduğu gerilimi kullanarak yerin direnci ve kullanılan dizilime göre özdirencini ölçen yöntemdir. Elektrik Yöntem: Özdirenç Araştırır:
1. Sit alanlarının sınırlarını belirlemede,
2. Gömülü kalıntıların yerlerini, derinliklerini, geometrilerini belirleme ve eski kent planını görüntülemede,
3. Tümülüslerin yapısını çıkarma ve kazı yönlendirmede,
4. Yeraltına çizili boş odaların yer ve boyutlarını belirlemede,
5. Eski su yolları ve yeraltı donanımını belirlemede kullanılır.

Doğru Akım Özdirenç (DAÖ) Yöntemi
DAÖ yönteminde, çakılan elektrotlar ile yere akım uygulanır ve diğer noktadaki elektrotlar arasında oluşan gerilim farkı ölçülür (Şekil 1). Ölçülen gerilim farkı, tüm elektrotlar arasındaki uzaklığa ve ortamın jeolojik yapısına bağlıdır.

ŞEKİL: Akım (A ve B) ve gerilim (M ve N) elektrotları ile arazide oluşturulan ölçü sistemi
DAÖ yönteminde ölçülen büyüklük gerilim farkıdır. Ancak veri yorumu için gerilim farkı fiziksel bir büyüklük olan özdirence dönüştürülür.
Bu dönüştürme işlemi, ROa=k.(dV/I) bağıntısı ile yapılır.
Burada I, yere uygulanan akım (amper), k, elektrotların konumuna bağlı geometrik faktör ve dV, ölçülen gerilim farkıdır (volt). Bu bağıntı tekdüze ve izotrop bir ortam için geçerlidir. Gerçekte yer tekdüze değildir ve bu bağıntıdan hesaplanan özdirenç, görünür özdirenç (GÖ) olarak adlandırılır.
Bu yöntemde amaç yer altı yapısını, farklı jeolojik birimlerin farklı özdirençlere sahip olmalarından faydalanarak belirlemektir. Doğru akım özdirenç (DAÖ) yönteminde veri toplama işlemi çok kanallı özdirenç aletleriyle çok kısa sürede ve kolayca yapılabilmektedir. Ölçüm profillerinin konumu ve uzunluğu, ölçü noktalarının yerleri de aranan yapının vereceği yanıtı etkilemektedir. Bu nedenle bunların seçimi oldukça önemlidir.
Click the image to open in full size.
ŞEKİL Çok kanallı özdirenç aletleri. Sırasıyla McPhar Ampermetresi ve Voltmetresi
Ölçülen veriler yer altının özdirenç değişimi hakkında bilgi vermek amacıyla yapma kesitler olarak sunulabilir. Bu tip veri sunumunda yatay eksen uzaklık, düşey eksen görecel derinlik olmak üzere elde edilen veriler konturlanır. Bu tip veri sunumu ölçü alanı hakkında nitel yorum yapma imkanı verir. Aranan yapıların gerçek konumları ve özdirençleri (nicel yorum) uygun veri işlem teknikleri sonucu belirlenebilir. Ters çözüm olarak adlandırılan bu işlemler sonucunda yer altı yapısını gerçek değerleri ile gösteren yer elektrik kesitleri elde edilir.
(DAÖ)’nün Kullanım Alanları

Jeotermal enerji, arkeojeofizik, zemin etütleri, endüstriyel hammadde, petrol ve doğalgaz, kömür, masif cevher, yeraltı suyu ve çeşitli jeolojik yapısal sorunlara yönelik araştırmalarda uygulanmaktadır.
Diğer Elektrik Yöntemler ve Kullanım Alanları
1) Doğal Gerilim (SP) Yöntemi
Bir çift elektrot, bir multimetre ve yeteri kadar kablodan oluşan ekipmandan ibarettir.
Uygulamalı jeofiziğin jeoelektrik yöntemlerinde yer içine akım göndermeden işleyen, doğal elektrokimyasal, elektrofiltrasyon gibi olayların oluşturduğu yer içi akım akışının doğal alanını ölçen yöntemdir. Sığ madenlerin aranmasında, zemin ve sıcaksa etütlerinde, fay ve kırık kuşaklarının belirlenmesinde kullanılır.
2) İndüklen Polarizasyon (IP) Yöntemi
Metalik maden aramalarında yoğun olarak uygulanan bir yöntemdir. Kayaçların elektrik özelliklerinin zaman ve frekansla değişmesine bağlı olarak yapılan uygulamalar, özellikle sülfürlü cevher, grafit, petrol ve doğalgaz, endüstriyel hammadde aramalarında kullanılır. Sistem, yüzeyde kuyu içinde ve arazi numuneleri üzerinde ölçü almaya elverişlidir.
Elektrod Dizilimleri
Rezistivite çalışmalarında en yaygın olarak kullanılan elektrod dizilimleri;
• Schlumberger elektrod dizilimi
• Wenner elektrod dizilimi
• Dipole-Dipole elektrod dizilimi

1) Schlumberger Elektrod Dizilimi
Bir orta noktaya göre simetrik olarak yerleştirilen akım ve potansiyel elektrodlarının oluşturduğu dizilime denir. (Şekil 3.1) Burada, potansiyel elektrodlar akım elektrodlarına kıyasla birbirine daha yakındır. Akım elektrodları arasındaki mesafe AB ve potansiyel elektrodlar arasındaki mesafe MN ise Schlumberger diziliminde AB>5MN ilişkisi sağlanmaktadır.
2) Wenner Elektrod Dizilimi
Bütün elektrodlar arasındaki uzaklık birbirine eşittir ve genelde bu elektrod açıklığı a ile gösterilir. Wenner elektrod dizilimi bir profil boyunca kaydırılarak ölçüler alınır. Daha sonra elektrod açıklığı artırılarak profil boyunca işlem tekrar edilir.
3) Dipol-Dipol Elektrod Dizilimi Bu dizilimde akım ve potansiyel elektrodları bağımsız hareket etmektedir. Burada potansiyel elektrodları ile akım elektrodları arasındaki uzaklık çok büyük olabilir. Böylece çok daha derinden bilgi alınabilmekte ancak derin araştırmalar için akımın şiddeti çok büyük olmalıdır.

Gravite Çalışmaları
Gravite, yanal veya yatay olarak yeraltının yoğunluğunun değişmesiyle oluşan gravite ivmesinin değişimini inceler. Manyetik ise yer altındaki kütlelerin süseptibilitelerinin farklılıklarından ileri gelen manyetik alandaki değişimleri incelemektedir.
Gravite Yöntemi
Yer altının farklı yoğunluktaki kayaçlardan oluşması nedeniyle yeryüzünde ölçülen yer çekimi ivmesi (g)'de küçük değişimler meydana gelir. Bu değişimlerin yeryüzünde gravite aletleri ile ölçülerek elde edilen ölçülerin yorumlanması gravite yönteminin esasını teşkil eder. Buradan da anlaşılabileceği gibi yer altındaki aranan kütlenin yoğunluğunun kendisini saran yan kayaç kütlesininkinden farklı olması gerekir. Ayrıca yer altındaki kütleler yatay tabakalar durumda ise yoğunlukları farklı bile olsa gene gravite yöntemi ile bir netice elde edilmez. Bu da bize yoğunluk değişiminin yatay yönde olması gerektiğini gösterir. ŞEKİL (Bir Gravite Çalışması)
Gravite Yöntemi: Yoğunluk Araştırır:
1. Sit alanı sınırlarını belirlemede,
2. Yeraltı boşlukları, gömülü odalar, yer, boyut ve derinlikleri belirlemede,
3. Tümülüs araştırmalarında kullanılır.
Gravimetreler
Gravite yönteminde ölçüler Gravimetre olarak isimlendirilen aletlerle alınır. Ölçümler Mutlak veya Bağıl olarak alınırlar. Değişik türde gravimetreler vardır. Gravimetreler genel olarak astatik olmayan ve astatik diye ikiye ayrılırlar Astatik olmayan gravite aletleri: Sarkaç ve burulma “Tortion” terazisi bu tür gravite aletlerine örnek teşkil ederler. Bu aletlerin duyarlılıkları detay ölçümler için yeterli değildir. Burulma terazisi ilk defa petrol amaçlı bir etüd içinde kullanılmıştır.
Astatik gravimetreler: Modern gravite aletleridir. Worden-Master ve LaCosta-Romberg türünden aletler örnek teşkil ederler.
Worden Gravimetresi
Worden gravimetresinin esas kısımları kuvarstan yapılmıştır. Son derece pahalı bir alet olup piyasa değeri 20.000 € civarındadır. Aletle 0,01 mgal’e kadar değişimler ölçülebilir. Aletin kadranı 60 mgal’lik farkları ölçebilir. En altta ölçü aletinin üstüne konacağı içinde baloncuk bulunan alüminyumdan yapılmış bir taban bulunmaktadır. Baloncuk ortaya gelecek şekilde hizalanır ve zemine iyice yerleştirilir. Gravimetre bu tabanın üstüne düzgün bir şekilde yerleştirilir. Piller bölgelerine koyulur. Gravimetrenin ayaklarını sağa-sola çevirerek gravimetrenin tepesinde bulunan baloncuklar dengeye getirilir. Alet ON konumuna getirilir ve ortada bulunan noktadan bakılır. Bu noktanın içinde bulunan kuvars tel sarı ince parlak bir teldir. Bu tel ekvator hizasına gelene kadar soldaki düğme çevrilir. Telin orta hizasını aldığı yerde alet kapatılır ve ölçülen değer SKALA cinsinden yazılır.

ŞEKİL: Worden gravimetresinin normal ve şematik görünümleri
Gravite Ölçmelerine Uygulanan Düzeltmeler
1. Enlem düzeltmesi (gØ): 0,812.sin2Ø mgal/km
2. Serbest hava düzeltmesi (gh): 0,3086 mgal/m
3. Bouguer (Plaka) düzeltmesi (gp): 0,0419.RO.h mgal/m
4. Topografik (Teren) düzeltmesi (gT)
5. Gel- Git düzeltmesi
Yukarıdaki tüm düzeltmeler yapılarak elde edilecek gravite değeri şu formülle bulunur;

g = dgölç ± gØ ± (gh-gp) + gT (Bouguer Anomali Değeri)
Nettleton Yoğunluk Tayini Metodu
Bu yöntemin uygulanması için etüt alanında bir vadi veya tepeyi kesen bir profil seçilir. Bu profil üzerinde tespit edilen noktalarda gravite ölçüleri alınır. Bu ölçüler drift değerlerinden arındırılır. Eğer profil D-B istikametinde değilse enlem düzeltmeside yapılır.
Ölçü değerlerine aşağıdaki formül uygulanarak profilin gravimetri anomalisi elde edilir;
gRO = g + (0,3086-0,0419.RO).ROh + gT
Ancak bu formülde RO bilinmemektedir. Bunun için RO’ya çeşitli değerler verilerek birçok anomali elde edilir. Sonra bu anomaliler aynı koordinat sistemine grafiklenir. Eğer yer altında bozucu bir kütle yoksa düz olan anomali bir doğrudan ibaret olacağından, bulunan grafikteki anomalilerden doğruya yakın olanın yoğunluğunun aranılan yoğunluk olduğu kanaatine varılır.
Yoğunluk hesaplamalarının aşırı hassas yapılmasına gerek duyulmazsa Topografik düzeltme yapılmayabilir

Manyetik Çalışmalar
Dünya, etrafı mağnetik alanla çevrelenmiş büyük küresel bir mıknatıs gibi davranır. Dünya mağnetik alanı, kuzey ve güney kutupları olan, merkezde yerleşmiş bir dipol mıknatıs çubuk olarak tanımlanır. Dünyanın dönüş ekseni ile dipolün ekseni arasında yaklaşık olarak 11 derece fark vardır. Bu kuzey ve güney coğrafi kutuplarla, mağnetik kutupların üst üste gelmediğini gösterir. Herhangi bir noktadaki yer mağnetik alanı, ölçülen bileşen ve yön ile belirtilir. Sıklıkla ölçülen parametreler Mağnetik Deklinasyon D, Yatay Bileşen H, ve Düşey Bileşen Z dir. Bunlarla mağnetik alanın diğer tüm parametreleri hesaplanabilir.

Mağnetik alan değişik yerlerde değişik değerlerdedir. Mağnetik alan zamana ve yere göre değişir. Bu düzensiz değişimi bulabilmek için birçok yerde birçok mağnetik ölçüm yapmak gerekir. Bununla beraber mağnetik alanda bazı düzenli değişimler de vardır. Mağnetik kutuplarda düşey bileşen dip=90 derece, yatay bileşen 0 derecedir ve pusula mağnetik deklinasyonu göstermez. Kuzey uç, kuzey mağnetik kutupta aşağı doğru, güney kutupta yukarı doğrudur. Mağnetik ekvatorda düşey bileşen veya inklinasyon sıfırdır. Mağnetik ekvator dünyanın coğrafi ekvatoruna benzemez sabit değildir fakat çok yavaş değişir.
Manyetik Yöntem
Manyetik, yer altındaki kütlelerin süseptibilitelerinin farklılıklarından ileri gelen manyetik alandaki değişimleri incelemektedir.
Manyetik yöntem Arkeojeofizikte yerdeki gömülerin ayrı mıknatıslanma özelliklerinden kaynaklanan magnetik belirtilerinden tanınmasına dayanır. Özellikle geçmiş uygarlık kalıntıları olan kireç ve demir ocaklarının, ateş yakma yerlerinin, mıknatıslanabilir metallerin gömülü oldukları yerlerin bulunmasında son zamanda magnetik alan ölçümü yerine, değişimi (gradiometer) ölçülmektedir.
Eski mıknatıslanma (archeomagnetism) kalıntı yaşı belirleme yöntemidir. Kilden ve demirden yapılma malzemeler, yapıldığı zamandaki yer magnetik alanın yönünü kazanır ve şiddetinden etkilenir. Bu gibi malzemelerde mıknatıslanma yönlerini bulup, bunu yer magnetik alanının hangi tarihte, hangi yönde olduğunu gösteren çizelgelerle karşılaştırarak uygarlık yaşını bulmada kullanılır.
Malzemelerin mıknatıslanma özellikleri, yer magnetik alanı içinde ve onun etkisiyle mıknatıslanmış toprak taş ve demirli nesnelerle etkiyle mıknatıslanmış denir. Bunlarda magnetik alan kaldırılınca mıknatıslanma özelliği yok olur. Pişirilmiş kil, yakılmış ya da ısıtılmış taş soğumakta iken, kimyasal bozuşmaya uğrarken ya da çökelirken gereç, o günkü magnetik alanın yönünü alır. Daha sonra magnetik alan değiştiğinde kazanmış oldukları mıknatıslanma özelliğini korurlar. Bunlara kalıcı mıknatıslanma (remanent) denir. Doğanın kendi kimyasal gelişme süreciyle ve organik ayrışma ile ya da insan etkilerinin sürdüğü yerlerde hematitten, mıknatıslanma özelliği daha çok olan magnetite ya da maghemite dönüşler görülür. Sonuçta bu gibi yerlerde yüksek mıknatıslanmalar gözlenir. Dolayısıyla yüzey toprağın, yanmış evlerin, pişirilmiş taş ve toprağın, çöplüklerin, ocakların mıknatıslanması yüksek görülür.
Magnetik Yöntem: Mıknatıslanma Araştırır:
1. Kalıntı yeri, eski kil üretim ocak ve fırınlarını,
2. Uygarlık yaşı belirlemesinde kullanılır.
Yer Mağnetizmasındaki Ölçü Aletleri
1) Fluxgate Mağnetometresi (Akı Ölçer)
İki bobinden oluşur. Bobinlerden biri diğerine göre ters sarılmıştır. Bu iki bobine alternatif akım (A.C) verildiğinde berlirli bir mağnetik doygunluğa ulaşırlar fakat bu doygunluk tam doygunluk seviyesinde değildir. Arz mağnetik alanı kendi yönündeki bobini tamamen doygun hale getirirken diğerine etki etmez. Böylece iki bobin arasındaki fark, indüksiyon elektro motor kuvvetini oluşturur. Bundan faydalanarak Mağnetik Alanın F (Kuvvet) bileşenini tespit edebiliriz.
Click the image to open in full size.
ŞEKİL: Fluxgate mağnetometresinin sırasıyla normal ve şematik görünümü
2) Proton Mağnetometresi
Su içerisinde kendi enerjilerinden dolayı rastgele dizilmiş olan protonlara mağnetik alandan daha büyük bir mağnetik alan uygulanır (bobin yardımıyla). Uygulanan alan sonucunda protonlar uygulanan alan doğrultusunda yönelirler (bir dipol gibi). Bu sayede su veya hidrojen içindeki protonların titreşim frekansından yararlanılarak mağnetik alan tespit edilir.
Click the image to open in full size.
ŞEKİL: Proton mağnetometresinin sırasıyla normal ve şematik görünümü


Elektromanyetik Çalışmalar
Maddelerin elektriksel ve manyetik yapılarını, bunların sebep olduğu kuvvetleri, parçacıklarla ve birbirleriyle olan etkileşimlerini inceleyen fiziğin dalına genel bir ifadeyle elektromanyetizma adı verilir. Elektrik kuvveti ve manyetik kuvvet birbirleri ile ilişkilidir. James Clerk Maxwell , 1873'de elektrik ve manyetik kuvvet alanlarının uyduğu eksiksiz denklemleri bulmayı başardı ve böylece günümüzde elektromanyetizma denilen kuramı elde etmiş oldu.
Elektromanyetik Yöntem
Jeofizikte kullanılan elektromanyetik yöntem ile yapay olarak oluşturulan elektromanyetik alan etkisi altındaki yeraltı yapısının elektriksel davranışı incelenir. EM araştırmalarında bir bobinden geçirilen alternatif akımların yarattığı birincil elektromanyetik alan kullanılmaktadır. Yer içinde bulunan iletken yapılar ikincil elektromanyetik alan yaratır ve bu ikincil alan alıcı bobinlerle kaydedilir. Birincil ve ikincil elektomanyetik alanlar arasındaki fark yer içi hakkında bilgi sağlar. Henüz tümüyle okside olmamış eski metalik parçaların, eski ocak gibi magnetik belirti veren yerlerin, aynı işareti veren güncel metalik çöplüklerden ayırt edilmesinde, mezar içlerinde metalik parça olup olmadığını anlamada kullanılır. Yeraltı radarı (ground proping radar) arkeolojide kullanılan en yeni elektromagnetik aygıttır. Yüksek frekansta yollanan dalgaların yeraltındaki süreksizliklerden yansıma hızını ölçerek, adeta yeraltını görüntüleyen bu yöntemin uygulamasını sınırlayan etmenler, yüzey iletkenliği ya da kil katmanının alttan gelecek bilgileri örtmesidir. Sığ mezarların, sütunların, temellerin bulunmasında başarılı olmuştur. Yeraltına bakan radar, çoğunlukla hacim içindeki su oranı değişiminden kaynaklanan, yerin dielektrik özelliklerini haritalar. O nedenle yeraltı radarları metal ya da metal olmayan dielektrikle ayrılıklarına duyarlıdır. Esas olan elektromagnetik darbenin süreksizliğe gidip gelme yansıma zamanını ölçer.
Elektromanyetik yöntemin avantajları; yüksek dirençli ara katmanı indüksiyon ile geçerek yalıtkan altından bilgi edinmesini sağlar. EM yöntemlerin en büyük avantajı ise yatay katmanlı ortamlardaki katman ardalanmalarının boyuna özdirenç vermesidir.
Elektromagnetik Yöntem: İletkenlik Araştırır:
1. Gömülü definelerin yer, derinlik ve boyutlarını,
2. Yeraltındaki eski ve tesisatların uzanımlarını belirlemede kullanılır.
Meyil Açısı Teknikleri
Bu teknik iki şekilde adlandırılır. Birincisi “tilt açısı” diğeri ise “dip açısı”dır.
İkisi arasındaki fark;
dip açısı > polarizasyon düzleminin
tilt açısı ise > elipsin büyük ekseninin yatayla yapmış olduğu inklasyon açısıdır.
Meyil açısı tekniklerinde yapay biçimde oluşturulan primer alanlar için verici olarak, halka kullanılır. Bunun için gerekli değişken akım jeneratörlerden elde edilir. İletken zonun özelliklerine bağlı olarak birkaç uygulama şekli vardır.
1) Paralel Hat Yöntemi
Bu yöntem portatif verici ünitesine gereksinme gösterir. Bir alıcının bulunacağı yer, düzlemine uzanacağı şekilde yönlenen bir düşey halkadır. Yani alıcıdaki ölçü noktası düşey halkanın düzleminden geçmelidir. Ölçü paralel hat çifti boyunca aynı anda karşılıklı olarak hareket eden alıcı ve vericilerle yapılır.
2) Sabit Verici Yöntemi
Bu yöntemde verici halka sabit bir konumda tutulur. Alıcı, ölçü hattı boyunca hareket ettirilir. Düzenli aralıklarla “meyil açısı” ölçüleri yapılır. Alıcı yerinin verici düzleminden geçmesi için vericinin her ölçüde alıcının bulunduğu noktaya yönlenmesi gerekir. Verici ile alıcı arasındaki uzaklığa göre çeşitli jeneratörler kullanılır.
3) Shoot Back Yöntemi
İlk yöntemlerde arazi engebeli ise zorluklar çıkabilir. Alıcı, verici eksenin yukarısında veya aşağısında ise yanlış yönlenmeden dolayı yanlış meyil açıları ölçülür. Prospeksiyonda bu güçlüğü yenmek için başka bir sistem düşünülmüştür. Bu yöntemde alıcı ile verici aynı profil üzerine konur ve ölçüler hat boyunca düzenli aralıklarla yapılır. Verici primer alan gönderirken alıcıyı profil hattına döndürmek suretiyle meyil açısı ölçülür. Sonra alıcı ve vericinin işlevleri ile görevleri değiştirilir. Yer altında iletken kütle olması halinde son ölçü ilki ile aynı olur. Böyle bir durumda iki ölçü birbirinden çıkarılır ve aradaki fark anomaliyi oluşturur.
4) AFMAG Yöntemi
Doğal elektromanyetik alanları kullanan önemli bir meyil açısı yöntemidir. Ses frekansı denilen geniş bir frekans bandındaki (1-10000 c/s) manyetik alanlardan yararlanır. Atmosferdeki yıldırımlar tesiri ile doğal bir primer alan meydana gelir ve oldukça zayıftır. Fakat belirli frekanslara ayarlı alıcılarla ortaya çıkarılabilir. İyi bir iletkenin etrafı hariç genellikle düşey bileşen yataya kıyasla düşüktür. Bu sebepten AFMAG alanı tilt açısı tekniği ile bulunabilir. Alıcı genel meyil açısına çok benzer. Fakat primer alan şiddetindeki rastgele değişimler tek bir bobinle minimum yerin saptanmasını olanaksız kıldığından konvansiyonel meyil açısı alıcısından değişikliğe uğratılmıştır.
5) VLF Yöntemi
Deniz ve havacılık sistemleri tarafından yayınlanan VLF sinyalleri EM prospeksiyonda kaynak olarak kullanılırlar. Temel manyetik alan bileşeni AFMAG sinyaline benzer şekilde yataydır ve teorik olarak anten direğinin etrafındaki eşmerkezli çemberlere teğettir. Bunun sonucu olarak AFMAG ‘dan doğrultu olarak daha düzenlidir.
Keşif Elektromanyetiği
Elektromanyetik yöntemde en yaygın olarak kullanılan ölçüm aleti keşif elektromanyetiğidir. Keşif elektromanyetiği alıcı-verici olmak üzere 2 kısımdan oluşur. Alıcıda 1khz low-high ve 5khz low-high olmak üzere 4 değer ölçülür. Alıcıdan değer ölçmek için kulaklık değer ölçümetresindeki sesin minimuma gelmesi beklenir. Verici ise alıcıdan istenen frekans ayarlanarak yere paralel tutulur. Keşif elektromanyetiği ile ölçüm 2 kişi ile rahat yapılabilmektedir.
Click the image to open in full size.Click the image to open in full size.
ŞEKİL Keşif elektromanyetiğinin sırasıyla alıcı ve verici kısımlarının görünümü

Doğal Potansiyel Yöntemi (Self Potential)
Elektrik yöntemler içerisinde yere akım göndermeden uygulanan tek yöntemdir. Yöntemin esası, yer içinde doğal olarak bulunan akımların akışını incelemektir. Doğal elektro kimyasal olayların oluşturduğu yer içi akım akışının doğal alanını ölçen bu yöntem jeofizik literatürde “self potential method” olarak adlandırılır. Türkçede bu yönteme İngilizcedeki karşılığına yakın olan “doğal gerilim yöntemi” adı verilir. Yöntemin kaynağını oluşturan olay incelendiğinde bu yöntem, yer içindeki doğal bir polarizasyondan (uçlaşmadan) yararlanmaktadır. Doğal polarizasyonu meydana getiren yeraltı mekanizmaları değişik özellikte olup bunların her biri tek başlarına ortaya çıkabileceği gibi, bir kaçının birlikte oluşması da beklenmelidir. En etkili polarizasyon oluşumu mineralizasyon ortamlarında gözlenmektedir.

Doğal polarizasyon (SP) olayını yaratan nedenler yer altının jeolojik yapı ve koşullarına bağlılık gösterir. Genel olarak, yer altı jeolojik birimlerindeki mevcut farklılıkların ve yer içinde bazen birlikte oluşan çeşitli fiziksel olayların ortaya koyduğu doğal polarizasyon (SP) gerilimleri, yer yüzünde toplamsal bir etki olarak ölçülür.

SP yöntemi uygulandığı ilk yıllarda yalnızca maden arama jeofiziğinde kullanım alanı bulmuşken günümüzde bir çok jeolojik problemin çözümünde uygulanan bir yöntem olmuştur. Ayrıca, mühendislik jeofiziği, depremlerin önceden belirleme çalışmaları, jeotermal enerji kaynaklarının araştırılması gibi çalışmalarda da sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Kuyularda ölçüm ve formasyon sınırları hakkında önemli bilgilerde vermektedir.
SP yöntemi, jeofizikte kullanılan diğer yöntemlere göre, kullanılan cihazların maliyeti, ekonomiklik, uygulama sırasındaki işçilik ve ilerleme hızı bakımından avantajlar sağlamaktadır. Araştırma derinliğinin 70-80m civarında olması önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır.
Yeryüzünde ölçülen SP değerleri cevherin elektriksel özelliklerine, büyüklüğüne ve derinliğine bağlı olarak değişir. 500-1000mV ‘a kadar değerlerin ölçüldüğü gözlenmiştir. Doğal polarizasyon (SP) verilerinde topografik bozucu etkilerin, zamanla değişen elektriksel alanların (tellürik akımlar gibi) maskeleyici etkisinin ve yerden ileri gelmeyen diğer yapay elektriksel gürültülerin ayıklandığını veya bunların en aza indirildiğini varsaydıktan sonra değerlendirme aşamasına geçilebilir.
Doğal Potansiyel Kaynakları
SP yöntemi, doğal elektro kimyasal olaylar sonucu meydana gelen yer içindeki akım akışının doğal alanını ölçen bir yöntemdir. Yer içinde kendiliğinden oluşan yer potansiyellerinin oluş mekanizmalarına bağlı olarak elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile sonuca ulaşılır. Doğal potansiyeller mekanik veya kimyasal olaylar sonucunda oluşurlar. Bu oluşuma neden olan başlıca faktörler aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.
• Mercek tipi olan sedimanter maden yataklarındaki metallerin konsantrasyonları
• Boru hatlarının aşınması
• Yer altı sularının hareketleri
• Metalik maddelerle temas halindeki elektrolitik solüsyonların konsantrasyon farkları, çözeltilerle temas eden materyallerin kimyasal farkları, elektro kinetik akış potansiyeli
• Topografya
• Yer altında veya yüzeye yakın yerlerde bulunan metalik cisimler, civarda bulunan elektrik santralları, iletim hatları, elektrikle çalışan motorlar
• Jeoloji
• Organik materyalin bioelektrik aktivitesi
• Sülfürlü minerallerin etkilenmesi
• Mineral içeren kayaçların jeolojik kontaklarındaki özelliklerdeki değişmeler
• Yer altı akışkanlarındaki termal ve basınç gradientleri
Doğal Potansiyel Yöntem Ölçü Teknikleri
1) Yatay Kaydırma Ölçü Tekniği
  • Gradyent Dizilim: Bu dizilim türünde, bir doğrultu boyunca sabit aralıklı olarak birinci ve ikinci noktalara yerleştirilen bir çift elektrot arasındaki gerilim farkı ölçülür. Ölçünün ikinci aşamasında ilk noktaya konulan elektrot bu kez ikinci noktaya, ikinci noktaya konulan elektrot ise üçüncü noktaya yerleştirilir ve yine iki nokta arasındaki gerilim farkı ölçülür. Bu tekrarlamalar aynı şekilde yapılarak ölçü doğrultu boyunca alınır. Bu dizilimin kullanılması ile alınan SP ölçü değerleri iki ölçü noktası arasına yazılır. Bütün SP ölçü tekniklerinde olduğu gibi burada da potansiyel elektrotları yerde hazırlanan çamur içine konulur. Bu dizilim türünde dikkat edilecek olunursa iki elektrotta aynı anda hareket ettirildiğinden elektrotlar arası dengenin sağlanabilmesi için elektrotlar çamurlu çukurlar içine yerleştirildikten sonra kısa bir süre beklemek gerekir.
  • Kurbağa Atlaması Dizilimi (Leap-Frock): Yatay kaydırma ölçü tekniğinde kullanılan bir başka dizilim türü kurbağa atlaması dizilim türüdür. Bu dizilimde ilk ölçü sırasındaki birinci ve ikinci elektrotlar arasındaki gerilim farkı ölçülür ve iki nokta arasına yazılır. Ölçünün ikinci aşamasında ikinci noktadaki elektrot sabit kalırken birinci noktadaki elektrot üçüncü noktaya yerleştirilir. Bu durumda da ölçü alınır ve yine ölçüm sonucu orta noktaya atanır. Bu dizilim iki elektrotunda aynı anda hareket etmemesinden dolayı daha avantajlıdır.
ŞEKİL: Kurbağa atlaması diziliminin şekil ile ifadesi
2) Baza İndirgeme Ölçü Tekniği
Bu ölçü tekniğinde sıklıkla kullanılan dizilim türü Toplam Alan Dizilimidir. Bu dizilimde, ölçünün ilk aşamasında bir elektrot, seçilmiş ölçü doğrultusunun başlangıcında seçilecek bir baz noktasında sabit kalacak şekilde, hazırlanmış çamurlu çukur içine yerleştirilir. Eldeki uzun bir kablo yardımıyla ölçü doğrultusu üzerindeki her bir nokta ile baz noktası arasındaki gerilim farkları sırasıyla ölçülür. Ölçülen değerler hareketli elektrotun konulduğu noktaya atanır.
SP Ölçü Gereçleri
SP ölçümlerinde basit gereçler kullanılır. Bunlar;
• Bir adet sayısal multimetre
• İki adet polarize olmayan seramik veya PVC’den yapılmış potansiyel elektrot
• Potansiyel elektrotların içine doldurulacak olan bakır sülfat çözeltisi. (Mavi renkte)
• Birkaç keser
• Dışı yalıtılmış şekilde yeterli miktarda akım kablosu
Click the image to open in full size.Click the image to open in full size.
ŞEKİL: Sırasıyla potansiyel elektrotların ve multimetrenin görünümü
SP Anomalilerinin Nomogram Yardımı İle Değerlendirilmesi
Bir bölgeye ait SP anomali haritasından A-A ´ doğrultusunda bir kesit alınır. Kesit alınacak noktaların seçiminde, eğrileri en çok kesen iki nokta arasının belirlenmesi en uygun olanıdır. Alınan kesitten SP anomali eğrisi çizilir. SP anomalisinden Vmax ve Vmin noktaları belirlenir. Vmax ve Vmin arasındaki mesafe “d” bulunur. ŞEKİL (Örnek SP Anomali Haritası)
|Vmin|
——— = ? bulunur. Nomogram üzerinde bulunan değer işaretlenir.
|Vmax|
Yer altındaki yapı küre veya silindir olarak kabul edilerek, nomogram üzerindeki kesikli ya da düz çizgi göz önüne alınır. Nomogram üzerinde sırasıyla alpha, h ve xo değerleri bulunur.
alpha = Polarizasyon açısı (°)
h = Cevherin merkezinin yüzeyden olan derinliği (m)
xo = Po ile O noktası arasındaki uzaklık (m)
Po: Sıfır gerilimin gözlendiği nokta
P: Yer yüzündeki ölçü noktası



__________________

Konu asparagas tarafından (05-11-2007 Saat 13:16 ) değiştirilmiştir..
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-11-2007, 12:59   #2
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Click the image to open in full size.
__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-11-2007, 13:06   #3
 
MetiN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ah abim sunu gecen sene bulsaydık ya odev vardı
__________________
Forum Kurallarına Uyalım !!!

BesiktasForum.NET


.........
MetiN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-11-2007, 13:08   #4
 
bjk_bjk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler
bjk_bjk Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-12-2007, 23:05   #5
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Click the image to open in full size.
__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-12-2007, 23:07   #6
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

PETROL ARAMADA JEOFİZİK YÖNTEMLER


Petrol aramak son derece zor, zahmetli ve masraflı bir iştir. Yatırımların karşılanmama riski çok yüksektir. Petrol arama çok disiplinli bir çalışmayı gerektirir. Ancak arama ve saha geliştirme aşamasında en fazla görev jeolog ve jeofizikçilere düşmektedir. Bugün petrol şirketlerinde en çok tercih edilen kişiler yarı jeofizikçi-yarı jeolog olan kişilerdir.
Jeolojik çalışmalar jeoloji harita alımı, stratigrafi kesitlerinin ölçülmesi, yapısal ve tektonik araştırmalar, fasiyes araştırmaları, porozite ve permeabilite tayini, organik jeokimya, yeraltı haritalarının yapılması gibi saha ve laboratuar araştırmalarını içerir.
Magnetik, gravite ve sismik gibi jeofizik araştırmalar ise arama, sondaj ve saha geliştirme esnasında kullanılırlar.
PETROL ARAMADA JEOFİZİK YÖNTEMLER
Petrol aramacılığında kullanılan çok sayıda jeofizik yöntem olmakla birlikte bunlardan üç tanesi son derece önemlidir:
1-MAGNETİK 2-GRAVİTE 3-SİSMİK
MAGNETİK YÖNTEM
Kayalar içerisindeki mineraller yerin mıknatıslanma kuvvetine bağlı olarak manyetik özellikler kazanırlar.
Manyetik metodun amacı kayaların mıknatıslanma özelliklerindeki farklılıklara dayanarak farklı kayaların belirlenmesidir.
Petrol aramalarında magnetik araştırmalarla belirli bir sahadaki magnetik alanın şiddeti ölçülür.
Bir bölgede magnetik alan şiddetindeki farklılıklar yerin magnetik alanındaki değişimler ile o bölgede bulunan kayaların hacim ve magnetik süseptibilite (geçirgenlik) lerinin bir sonucudur.
Bölgedeki yer magnetik alanı belli ise oradaki kayaların magnetik şiddeti doğrudan ölçülebilir.
Magnetik araştırmalar karadan, gemiden veya uçakla yapılabilir. Magnetik alan şiddeti magnetometre ile ölçülür.
Magnetik araştırmalar petrol aramalarının ilk aşamalarında gerçekleştirilir.
Havza temelinin topoğrafyasını belirlemede
Fayları belirlemede
Magmatik veya metamorfik kayaların çökel kayalardan ayrılmasında
Volkanik kayaları, dayk ve enjeksiyonları, lav akıntılarını belirlemede kullanılır.
Dünyanın magnetik alanı zaman içerisinde değişiklikler gösterir. Bu değişimler anlık, günlük veya yüzlerce yıllık olabilir. Güneşten kaynaklanan manyetik fırtınalar sonucu gelişen günlük değişimler önemlidir ve magnetik prospeksiyonlarda bu değişimler düzeltilerek etkileri giderilmelidir.
Bu düzeltmeler sonucunda o bölgedeki magnetik fırtınalardan doğan anomaliler giderilerek jeolojik nedeni olan anomaliler bulunmaya çalışılır.
Ölçülen magnetik alan şiddeti bileşeni değerlerine göre gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra bu değerler bir harita üzerine konarak münhanili bir harita yapılır. Magnetik alanın yatay ve çoğunlukla da düşey bileşeni ölçülür.
Petrol aramaları ile ilgili magnetik çalışmalarda elde edilen anomaliler genellikle arama yapılan havzanın temel kayalarını oluşturan ferromagnezyen mineraller açısından zengin magmatik veya metamorfik kayalardan ileri gelir. Çünkü çökel kayaların magnetik süseptibiliteleri ve süseptibilite farkları genellikle küçüktür. Bu nedenle çökel kayalar magnetik anomali haritalarında bariz bir anomali vermezler.

GRAVİTE YÖNTEMİ
Dünyamız tam ve homojen bir küre olsaydı yeryüzündeki her kütleye eşit bir çekim uygulanacaktı. Ancak dünyanın şekli ve yapısındaki farklılıklar nedeniyle farklı bölgelerde farklı ivme değerleri ölçülmektedir. Gravite metodunun amacı bu farklı ivme değerlerinin belirlenmesi ve buna neden olan unsurların belirlenmesidir.
İvme değerlerindeki farklılığın başlıca nedenleri şunlardır:
Dünyanın dönmesi
Bulunulan enlem
Yükseklik
Topoğrafya
Jeolojik özellikler
Gravite metodunda gravimetreler yardımı ile araştırılan bölgede yerçekimi ivmesindeki değişimler ölçülür. İvme birimi gal (Galieo) dır. 1 miligal 1/1000 gal’dir.
Gravimetre ölçümleri iki nokta arasında deniz seviyesine göre iki nokta arasındaki fark elde edilecek şekilde yapılır. Daha sonra diğer faktörlerin bu değişime etkileri ortadan kaldırılarak gravite anomalisine neden olan jeolojik faktörler yorumlanmaya çalışılır.
Eğer bir kaya kütlesinin yoğunluğu çevreye nazaran büyükse pozitif, küçükse negatif anomalilere neden olur.
Gravite haritaları çökel havzalarının genel mimarisini anlamada kullanılırlar. Düşük yoğunluklu çökellerle dolu olan çökel havzaları negatif anomalilerle belirgindir. Yüksek yoğunluklu temel kayalarının oluşturduğu yükselimler, sırtlar vb. ise pozitif anomalilerle belirgindir.
Gravite metodu ile bilhassa çevreye nazaran düşük yoğunluklu tuz domları ve yüksek yoğunluklu resifler iyi belirlenebilir.

SİSMİK YÖNTEM
Sismik metod doğal ya da suni olarak yaratılan titreşimlerin (deprem dalgası) kayalar içerisinden geçerken uğradıkları değişimlerin incelenmesi esasına dayanır.
Deprem dalgaları esas itibariyle ikiye ayrılır:
1- Cisim Dalgaları
P dalgaları
S dalgaları
2-Yüzey Dalgaları
Rayleigh dalgaları
Love dalgaları

CİSİM DALGALARI : P DALGALARI
Hızları en fazla olan ve kayıt merkezine ilk gelen dalgalardır.
Titreşim hareketleri yayılma doğrultusundadır. Bu nedenle boyuna dalgalar olarak da bilinirler.
İçinden geçtikleri cisimlerin zerrelerini birbirine yaklaştırır ve uzaklaştırılar. Bu nedenle kompresyon veya dilatasyon dalgaları adı ile de anılırlar.
Sıvı ve gaz gibi rijid olmayan maddeler içerisinden de geçerler.
Sismik araştırmalar genellikle P dalgaları yardımı ile yapılır
CİSİM DALGALARI : S DALGALARI
Kayıt merkezine ikinci olarak gelen dalgalardır.
Hızları P dalgalarına göre daha düşüktür.
Titreşim hareketleri yayılma doğrultusuna dik düzlem üzerinde aşağıya ve yukarıya doğrudur. Bu nedenle enine dalgalar adıyla da bilinirler.
Sıvı ve gaz gibi rijid olmayan birimler içerisinden geçmezler.
YÜZEY DALGALARI
Cisim dalgalarına göre hızları az, periyodları büyük ve boyları daha uzun dalgalardır.
Kayıt merkezine en son gelen dalgalardır.
Yeryüzünde veya yeryüzüne yakın yayılırlar.
Rayleigh dalgaları yerin serbest yüzeyinin oluşturduğu dalgalar, Love dalgaları ise elastik dalga hızları farklı tabakaların bulunduğu ortamlarda oluşan yüzey dalgalarıdır.

Sismik prospeksiyonun esası yeryüzünde veya yeryüzüne yakın yerlerde sismik bir titreşim yaratarak bu hareket sonucunda oluşacak dalgaların yeraltındaki tabakalardan geçip yansıma ve kırılmasından sonra geri dönen dalgaların geliş zamanlarını ve amplitüdlerini ölçmeye dayanır.
Sismik prospeksiyonda refraksiyon (kırılma)dan çok refleksiyon (yansıma) dalgaları incelenir.
Eğer kayaların akustik hızları biliniyorsa refleksiyona neden olan arakesit düzlemlerinin derinlikleri hesaplanabilir:

SİSMİK VERİLERİN TOPLANMASI
Sismik prospeksiyonda ya yeryüzünde patlayıcı kullanılarak ya da bir ağırlık düşürülmek suretiyle sismik dalga oluşturulur.
Bu dalgaların yeraltından yansıyıp yeryüzüne dönüş zamanı belirli şekilde düzenlenmiş jeofonlar aracılığıyla alınarak kayıt merkezine gönderilir ve burada kaydedilir.
Atış noktası ile jeofonlar arasındaki uzaklık yeraltında inilmek istenen derinliğe bağlı olarak değişir.
Deniz sismiğinde bu iş için düzenlenmiş özel gemiler kullanılır.
SİSMİK VERİLERİN İŞLENMESİ ve YORUMU
Jeofonlar ve bunlara bağlı kayıt cihazları tarafından kaydedilen sismik veriler bilgisayar programları yardımıyla işlenerek çeşitli yan etkilerden arındırılır, kalitesi artırılır ve kesitler halinde çizilirler.
Elde edilen kesitler mevcut yüzey ve kuyu jeolojisi verilerinin de yardımı ile jeolog ve jeofizikçiler tarafından yorumlanır.
UZAKTAN ALGILAMA
Petrol aramada bilhassa başlangıç aşamasında kullanılan ve son derece ucuz ve verimli bir yöntem olan uzaktan algılama birkaç metre yüksekten üst atmosfer yüksekliğine kadar yapılabilir. Petrol aramacılığında görsel, radar ve multispektral yöntemler kullanılmaktadır.
Belli hatlar boyunca ve belli bir yükseklikten uçan özel donanımlı bir uçakla çalışma alanının hava fotoğrafları çekilir. Bunlar üç boyutlu bir görüntü oluşturacak şekilde aşmalı olarak çekildikleri için stereoskoplarla incelenir ve yorumlanarak çalışılan bölgenin jeoloji haritası oluşturulur.
Uçak veya bir uydudan yeryüzüne mikrodalga radyasyonları gönderilip bunların yansımalarının resmedilmesi esasına dayanır. Bu yöntemde bulut, sis vb. gibi atmosfer olayları resim kalitesine etki etmez, gece ve gündüz kullanılabilir. Radar görüntülerinin sıhhat ve detayı çekimi yapan uçağın altına yerleştirilen antenin özelliklerine bağlı olarak değişmektedir.
SONDAJ AŞAMASI
Eski dönemlerde petrol sızıntılardan elde edilir, sığ petrol için maden ocakları gibi ocaklar açılırdı.
19. Yüzyılın sonuna kadar kablolu sondaj aletleri kullanıldı. Bunlar darbeli sondajların bir türüdür ve kablo ucuna bağlanan bir delici ucun belli bir ivme ile kuyuya düşürülmesi esasına dayanırdı.
Günümüzde petrol arama ve işletmede rotary sondaj sistemleri kullanılmaktadır. Bunlar kara ve kıyı ötesi petrol alanları için farklı sistemler halinde dizayn edilmişlerdir.
ROTARY SONDAJ
Bir borunun ucuna takılan bir matkabın boru ile birlikte çevirilmesi esasına dayanır.
Boru içerisinden kuyuya sondaj çamuru denilen özel bir sıvı verilerek, kırıntıların yüzeye getirilmesi, matkabın soğutulması ve kuyu basıncının kontrol edilmesi sağlanır.
Kuyu büyük matkapla delinmeye başlanır, belli bir derinliğe gelinince muhafaza borusu indirilerek bununla kuyu cidarı arası çimentolanır. Daha küçük bir matkapla kuyu delinmeye devam edilir.
Rezervuardan zaman zaman karot alınır, bu iş için karotiyerler kullanılır.
FORMASYON DEĞERLENDİRME
Sondajlardan edinilen bilgiler bir sahanın araştırılması ve geliştirilmesi açısından son derece önemlidir.
Kuyulardan gelen kırıntılar sürekli olarak incelenir ve gerekli yerlerden karot alınır. Karot alımı son derece pahalı olduğu için mecbur olunmadıkça bu yola gidilmez.
Kesilen formasyonların değerlendirilmesi sondaj esnasında sürekli olarak ölçülen kuyu logları yardımı ile yapılır.
Petrol sondajları esnasında alınan başlıca loglar elektrik, radyoaktivite ve sonik loglardır.
Bu loglarla formasyonun litolojisi, porozitesi, permeabilitesi, basıncı, sıcaklığı, bulundurduğu akışkanın cinsi vb. özellikleri belirlenir.


KUYU JEOFİZİĞİ
Kuyularda log alımı kuyu muhafaza işleminden önce yapılır.
Silindir biçimli sonda cihazları kablo ile kuyu içerisine sarkıtılır ve istenen derinliklerde gerekli ölçümler kaydedilir.
Log alımı ve yorumu özel bir ihtisas dalıdır ve bunun için log analizcileri yetişmiştir.
ELEKTRİK LOGLARI: SP LOGU
SP (Spontaneous Potential, doğal potansiyel) logu en eski loglardan biridir. Kuyu içerisinde sonda yukarıya doğru çekilirken sonda içerisindeki elektrod ile yeryüzüne yerleştirilmiş elektrod arasındaki doğal elektrik akımı kaydedilir.
Kuyu içerisini doldurmuş olan sondaj çamuru geçirgen madde görevi yapar. SP ye neden olan akım sondaj çamuru ile formasyon suyu arasındaki tuzluluk farkına dayanır. Na+ ve Cl- iyonları daha konsantre sıvıdan daha seyreltik sıvıya doğru akar ve böylece bir elektrik akımına neden olur. Formasyonun permeabilitesi ile ilgili olan bu elektrik potansiyeli milivolt cinsinden ölçülür.
SP ölçümü esnasında kayıt aleti şeyl çizgisi denilen bir baz çizgisinden sağa veya sola doğru hareket ederek bir eğri çizer. Şeyl çizgisinden sola olan sapmalar negatif (normal) sapma, sağa doğru olanlar ise pozitif (ters) sapmalardır.
Normal sapma formasyonun gözenekli kumtaşı veya kireçtaşı olduğunu, ters sapma ise formasyon suyunun sondaj çamurundan daha tatlı olduğunu gösterir.
Eğer sapma yoksa veya zayıfsa bu da formasyonun geçirimsiz olduğunu ya da formasyon suyu ile sondaj çamurunun aynı tuzlulukta olduğunu işaret eder.
Sapmanın büyüklüğü formasyonun permeabilitesi ve formasyon suyu ile sondaj çamuru arasındaki tuzluluk farkı ile doğru orantılıdır.
SP eğrisinin şekil ve büyüklüğünü etkileyen başlıca faktörler şunlardır:
Tabaka kalınlığı
Alt ve üstteki tabakanın rezistivitesi
Kuyu çapı
Çamurun geçirgen tabakaya nüfuz derinliği
Geçirgen tabakalar içerisindeki ince tabakalar ve kil miktarı
ELEKTRİK LOGLARI: REZİSTİVİTE LOGU
Formasyonların elektrik akımına karşı göstermiş oldukları görünür direnci (rezistivite) ölçme esasına dayanan bir logdur. Rezistiviteyi etkileyen faktörler şunlardır:
Formasyon rezistivitesi
Rezistivitesi ölçülen birimlerin alt ve üstündeki birimlerin rezistivitesi
Formasyon kalınlığı
Çamurun rezistivitesi
Kuyu çapı
Çamur istila zonunun rezistivitesi
Formasyonların elektrik rezistivitesini ölçmek için 3 ana yol vardır:
NORMAL LOG:
Bu yöntemde kuyu dibine sarkıtılan sonda ile yüzey elektrodları arasında bir elektrik potansiyeli ve bir akım oluşturulur. Sonda üzerinde genellikle bir çift elektrod vardır. Sonda yukarıya çekilirken bunlar formasyon rezistivitesindeki değişimleri kaydeder.
Akımın verildiği elektrod ile kayıt yapan elektrod arasındaki mesafe 16 inç (kısa normal), 64 inç (uzun normal) ya da 8 ft 8 inç (uzun lateral) seçilebilir. Bu mesafe verilen akımın kuyudan formasyon içerisine ne kadar nüfuz ettiği ile ilişkilidir.
LATEROLOG:
Bu sistemde formasyon içerisine yatay olarak akım verilir. Böylece yanal olarak birimlerin içerisine daha fazla nüfuz sağlanarak daha doğru rezistivite değerleri ölçülür. Akım elektrodunun üzerinde ve altında iki tane koruyucu elektrod vardır. Bunlar akım elektrodundan verilen akımın yukarı veya aşağıya geçmesine engel olur ve yanal hareketi sağlarlar. Sonda hareket ettirildikçe rezistivite değerleri okunur.
İNDÜKSİYON LOGU:
Bu sistem tatlı su çamurlarında veya petrollü çamur sisteminde kullanılır. Sonda üzerinde yüksek frekanslı alternatif (değişken) akım veren bir verici ve bir alıcı vardır. Alternatif akım manyetik bir alan oluşturur, bu da formasyon içerisinde halka şeklinde Fourcault akımlarına neden olur. Oluşan bu akım formasyonun rezistivitesine göre değişim gösterir ve alıcı tarafından kaydedilir. Bu yöntemde formasyon ile sonda arasında bir iletkene yani çamura ihtiyaç yoktur.
REZİSTİVİTE LOGU YORUMU:
Katı kayalar, içerisinde tatlı su, petrol veya gaz bulunduran poroz kayalarda olduğu gibi yüksek elektrik rezistivitesine sahiptir.
Şeyl ve tuzlu su içeren gözenekli kayalar ise çok düşük rezistiviteye sahiptir.
SONDAJ ÇAMURUNUN REZİSTİVİTEYE ETKİSİ: Sondaj çamurunun görevlerinden biri geçirgen formasyonlardan kuyu içerisine akışkan girmesine engel olmaktır. Kuyu içerisindeki çamur kuyu çeperlerine yapışarak çamur pastası (mud cake) denilen bir sıva oluşturur. Çamur formasyon içerisine de girerek formasyon içerisindeki orijinal sıvı veya gazı öteler. Bu nedenle çamurun nüfuz ettiği zonun rezistivitesi ile çamurun ulaşamadığı yerin rezistivitesi farklıdır. Bazen de bu ikisi arasında bir geçiş zonu oluşur. Çamur tarafından istila edilen zonun rezistivitesi Rxo ile gösterilir ve bu mikrorezistivite logu ile ölçülür.
Rezistivite ve SP logu birlikte alındığında petrollü zonların tespit edilmesi daha kolay olur.
RADYOAKTİVİTE LOGLARI: GAMMA-RAY LOG
Kayaların radyoaktiviteleri arasındaki farklardan yararlanarak hazırlanan bir logdur.
Gamma logları kayalardaki radyoaktif maddelerin bozunması sonucu açığa çıkan gamma ışınlarını API derecesi cinsinden ölçer.
Kayalardaki en yaygın radyoaktif element potasyumdur. Bu mineral en bol olarak illitler içerisinde, daha az miktarda da feldspat, mika ve glokoni içerisinde bulunur. Zirkon, monazit ve çeşitli fosfat mineralleri de radyoaktiviteye sahiptir.
Organik maddeler bünyelerinde uranyum ve toryum biriktirirler. Bu nedenle petrol anakayaları, petrollü şeyller, sapropeller ve algli kömürler radyoaktiftir.
Gamma logu kuyu çapından etkilenen bir log olduğu için kuyu çapını ölçen kaliper logu ile birlikte kullanılır.
Gamma logu muhafaza borusu döşenmiş kuyularda da kullanılabilir.
Gamma logunun kullanıldığı alanlar
Litolojik ayırım
Rezervuarların şeyl veya kil oranlarının belirlenmesi
Kuyu korelasyonu

NÖTRON LOGU:
Bu log alımı esnasında formasyon radyoaktif bir kaynak tarafından nötron bombardımanına tutulur. Bu bombardıman sonucunda içerisindeki hidrojen miktarına bağlı olarak kayadan gama ışınları çıkar ve bunlar sonda üzerindeki bir alıcı vasıtası ile kaydedilir.
Hidrojen, formasyon içerisindeki minerallerde bulunmamasına karşılık bütün formasyon sıvılarında (petrol, gaz, su) mevcuttur. Bu nedenle nötron bombardınmanına kayanın vereceği tepki doğrudan kayanın gözenekliliği ile ilgilidir.
Nötron logu da kuyu çapından etkilendiği için kaliper logu ile birlikte değerlendirilir.
Nötron logu kireçtaşı (LPU) veya kumtaşı porozite birimi (SPU) olarak ölçülür.
YOĞUNLUK LOGU:
Gamma ışınlarının formasyon içerisine gönderilip geri dönen miktarın ölçülmesi esasına dayanan bir radyoaktivite logudur. Gamma-gamma aleti yardımı ile ölçülür.
Gamma ışınlarının geri dönme miktarı formasyon içerisindeki atomların elektron yoğunluğu ile, bu da formasyonun asıl yoğunluğu ile ilgilidir.
Formasyon içerisinde gaz bulunması yoğunluğu düşürür, yüksek porozite değeri verir.

SONİK veya AKUSTİK LOG:
Formasyonun akustik hızının ölçülmesi esasına dayanan bir logdur. Sismik dalga hızını derinlerde tayine yarar. Kuyu içerisine sarkıtılan aletin bir ucundan bir ses dalgası gönderilerek diğer ucundan dönüş zamanı ölçülür. Bu zaman kayanın gözenek miktarı ile denetlenir. Mikrosaniye/foot cinsinden ölçülen sesin transit zamanından bir formül yardımı ile kayanın porozitesi hesaplanır.
Sonik log muhafazasız kuyularda kullanılabilir.
POROZİTE LOGLARI KOMBİNASYONU: Formasyonun porozitesini belirlemeyi amaçlayan elektrik, radyoaktivite ve akustik loglar formasyon porozitesinin yanısıra litoloji, kil ve gaz içeriğinden etkilenirler. Bu nedenle tek başlarına kullanılmaktan çok birarada kullanıldıklarında daha doğru sonuçlar verirler.
Örneğin gaz zonlarında nötron logu çok düşük porozite değerleri verirken yoğunluk logu çok yüksek porozite değeri vermektedir. Bu farklı porozite değerleri birlikte değerlendirilerek bir avantaja dönüştürülebilir.
DİPMETRE (EĞİM) LOGU:
Kuyu içerisine sarkıtılan Dipmetre sondası denilen bir aletle kuyuda kesilen birimlerin eğimleri ölçülür. Bu alet ease itibariyle bir çok kollu bir rezistivite logudur ve içerisinde aletin yönünü tayin eden bir pusula mevcuttur.
__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-12-2007, 23:09   #7
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

SU KAYNAKLARI VE JEOFİZİK


1. Yeraltı Suyu, Önemi ve İstifade Şekilleri
Yeryüzüne düşen yağmur ve eriyen kar sularının derelerden akarak göllere veya denizlere ulaştığını
hepimiz biliriz. Yeryüzünde buharlaşarak atmosfere çıkan ve bulutları oluşturan su daha sonra
yoğunlaşarak tekrar yeryüzüne dönmektedir. Buna yağış diyoruz. İşte bu yağışların bir kısmı sel olarak
göl veya denizlere gitmekte, bir kısmı bitkiler tarafından emilmekte, bir kısmı tekrar buharlaşmakta, bir
kısmı ise geçirimli yer katmanlarına sızmaktadır. Bizi ilgilendiren yeraltı suyu işte böyle geçirimli yer
katmanlarına sızarak oluşmaktadır.
Bir sahada yeraltı suyu vardır diyebilmek için üç ana koşulun bir arada olması gerekir:
1. Beslenme sahası, yani yağmur sularının üzerine düşerek yeraltına bir kısmının sızacağı saha.
2. Poröz yani boşluklu bir ortam. Bu ortam kum, çakıl gibi taneli formasyonlar veya kaya çatlakları
olabilir. Kayalar içerisinde yeraltı suyu taşımaya en uygun olanı kireç taşlarıdır. Atmosferden bir miktar
CO2 alan yağmur suyu kireçtaşı üzerine düştüğünde yatay tabaka ve düşey çatlakları olan kireçtaşına
sızmakta ve zaman içerisinde çok büyük boşluk sistemlerini oluşturmaktadır.
Bu sistemlerde yeraltı nehirleri, gölleri bile meydana gelebilmektedir. Bu sistemlere karstik sistem
denilir ve bunlar yeraltı sularının en bol bulunabileceği ortamları teşkil ederler.
3. Üçüncü ana koşul ise boşluklu veya çatlaklı ortama sızan suların yeraltında depolanabileceği,
birikebileceği bir yapının var olmasıdır. Bütün bu şartları en iyi anlatmanın yolu içine kum ve çakıl
doldurulmuş bir banyo küvetidir. Burada banyo küvetinin yüzeyi geçirimsiz tabakayı, kum ve çakılın üst
yüzeyi beslenme sahasını, içindeki kum-çakıl boşluklu ortamı (yani akiferi), banyo küvetinin yapısı ise
rezervi yani yeraltı suyu deposunu oluşturur (Şekil 2).
Bu örnek bazı ana kavramları kolayca anlatmak için verilmiştir. Esasında olay tabiatta çok daha
karmaşıktır. Yeraltı suları dinamik bir yapıya sahiptir, beslenir, depolanır, boşalır. Su tablasının belli bir
eğimi vardır ve toplanan su belli bir istikamete hareket ederek membaları beslemektedir.
Yeraltı suyu banyo küveti örneğinde olduğu gibi her zaman serbest bir şekilde bulunmaz, genellikle
hapsedilmiş ortamlarda bulunur. Bunlara mahpus (hapsedilmiş) yeraltı suyu denir. Yani suyu tutan tabaka
(akifer) iki geçirimsiz zon arasında sıkışmıştır. Şekil 3'te görülüceği gibi böyle sahalarda açılan sondaj
kuyularında su seviyesi yükselecektir. Suyun kuyu ağızından akması halinde artezyen, daha aşağılarda
kalması halinde ise semi-artezyen kuyular denir.
Kısaca bilgi verdiğimiz yeraltı suyu kaynakları, dünya nüfusunun artması sebebi ile sulama, içme suyu,
kullanım suyu ve sanayi suyu rezervleri olarak her geçen gün önem kazanmaktadır. Özellikle yer üstü
sularının kifayetli olmadığı ortamlarda her geçen gün yeraltı suları daha çok kullanılır hale gelmektedir.
Tabii yeraltı suyu rezervleri bitmek tükenmek bilmeyen veya yoktan varolan zenginlikler değildir. Her
havzanın yıllık beslenmesi ve çekilebilecek emniyetli su miktarı çok yaklaşık olarak
hesaplanabilmektedir.
Devlet 10 metreden daha derin kuyuları tıpkı maden yataklarında olduğu gibi kamu malı kabul etmiş ve
yeraltı suyundan istifadeyi izine bağlamıştır. Bu izin DSİ tarafından verilmektedir. İzinsiz açılan kuyular,
yukarıda bahsi geçen kullanılabilir emniyetli su rezervi hesaplarını alt üst ettiği gibi bir çok sahada,
kullanılmaması gereken kötü kaliteli suların bilinçsizce araziye verilerek nebatların kuruması, verimin
düşmesi ve arazinin çoraklaşmasına neden olmaktadır. Bugün kuyu açılabilecek sahalar jeolojik etüdlerle
belirlenmekte, ayrıca çeşitli yeraltı problemleri jeofizik etüdlerle çözülmekte ve bilinçli yaklaşımlarla
kuyu açılmaktadır.
Bu etüdler sonucunda;
1. Sahada yeraltı suyunun bulunup bulunmadığı,
2. Suyun çıkabiliceği derinlik,
3. Yeraltında suyu tutan tabaka,
4. Suyun tuzluluk (NaCl), acılık (CaSO4) veya diğer kirlenmelere maruz kalıp kalmadığı, dolayısıyla işe
yarayıp yaramayacağı anlaşılabilmektedir.
Böylece boş yere yatırım yapılması önlenmiş olur. Buda milli ekonomiye katkı demektir. Özellikle sahil
kesiminde deniz suyu girişimi tehlike teşkil ettiğinden rasgele sondaj kuyuları açılmamalıdır.
2. Kuyu Sondajı
Yeraltındaki su, maden, petrol gibi zenginliklerden istifade amacıyla açılan dar ve derin kuyulara sondaj
kuyusu diyoruz. Yeraltı suyundan istifade amacıyla açılan sondaj kuyuları üçe ayrılır;
1. Çakma Kuyular,
2. Darbeli sistemle açılan kuyular,
3. Rotary sistemle açılan kuyular;
Çakma kuyular yumuşak alüvyon arazilerde yeraltı suyunun satıha yakın olduğu ve tek filtre ile netice
alınabilen akiferin kum çakıl gibi temiz seviyelerden teşekkül ettiği durumlarda iyi neticeler
verebilmektedir. Ucuz ve basit bir yöntem olup çakılan borunun içinden klapeli beyler kovası ile
tabandaki malzeme boşaltılarak boruyu sağa sola oynatarak istenilen seviyeye indirmek suretiyle
açılmaktadır. Büyük molozlar balta denilen özel aletlerle kırılmaktadır.
Darbeli sistem sondaj kuyuları kireçtaşı gibi sağlam zeminlerde açılmaktadır. Sistem çakma
kuyulardakine benzer ve ucuzdur. Ancak uzun sürede açılması sistemin terk edilmesine neden olmuştur.
Çamur sirkülasyonlu rotary sondaj en yaygın sistemdir. Matkap, drill-collar denilen ağırlık ve tijlerden
ibaret sistem döndürülmekte ve çamur sirkalasyonu ile matkabın soğutulması, kesilen parçaların dışarıya
atılması ve kuyunun göçmemesi temin edilmektedir. Rotary sondaj makinasının kuyu sondajına
başlamadan yapılması gereken en önemli işlem teraziye alınmasıdır. Makina mekanik veya hidrolik
krikolarla kaldırılır, önden ve arkadan takozlanır ve her iki istikamette teraziye alınır (Şekil 4). Bazı
sağlam olmayan zeminlerde zaman içinde meydana gelebilecek oturmalara mani olmak için beton
platformlar hazırlanmaktadır.
Eğri delinmiş kuyular üzerinde önemle durmak gerekir, ideal olan düşeyden sapmamış kuyu olmakla
beraber, pratikte her kuyuda bir miktar sapma vardır. Düşeyden sapmış kuyularda teçhiz borusu hiç
inmeyebilir veya bir tarafa sürterek iner. Bu durumda çakıl zarfı tek taraflı ve yetersiz olmakta (Şekil 5)
ve kuyu cidarına yaslanan filtre borusundaki delikler tıkanmakta, bu kısımdaki kil keki atılamadığından
su girişi azalmakta ve randıman düşmektedir. Eğri kuyularda daha teçhiz borusu indirilirken kopmalar
meydana gelebilir. Boru indirilse bile kuyunun silt çekmesi önlenemez. Bu yüzden kuyuda zaman içinde
dolgular meydana gelir, pompa aşınır, verim düşer ve randıman alınamaz. Kuyunun sapmaması için DC
(drill-collar, yani ağırlık) ve stabilizerler kullanılmakta dar çaplı pilot delikler açılarak daha sonra
hole-opener denilen tarama matkapları ile genişletilmektedir. Yukarıdan pull-down denilen hidrolik
baskılı makinalarda sapma çok daha fazla olmakdadır. Sert ve yumuşak formasyonların münavebeli yer
aldığı sahalarda, molozlu formasyonlarda ve jeolojik tabakaların yatay olmadığı durumlarda sapmalar daha
kolay olur.
3. Sondaj Kuyularında Teçhiz
Delme işlemi bitirildiğinde kuyunun teçhizine sıra gelmektedir. Her bir metre derinlikte alınan kırıntı
numuneler değerlendirilerek filtre boruların konulacağı yerler kararlaştırılır. Pratik bir ifade ile teçhiz
borusunun rahatça indirilebilmesi ve kuyu cidarı ile boru arasındaki boşluğa yeterli çakıl zarfı
yerleştirilebilmesi için kuyu çapı teçhiz çapının en az iki misli olmalıdır. Örneğin kuyuya 8 5/8" teçhiz
borusu indirilecek ise kuyu çapı en az 15" olmalıdır.
Sondaj boruları kuyu teçhizinde kullanılan PVC veya metal kökenli borulardır. PVC borular ile genellikle
sacdan imal edilen metal borular arasında tercih yapılırken sahanın özelliği ve yeraltı suyunun kimyasal
analizi dikkate alınmalıdır. Kalite bozukluğunun söz konusu olduğu sahalarda, tuzlu, acı ve PH dengesi
bozuk olan asit karakterli sularda sac borular problem yaratmakta ve genellikle kısa sürelerde çürüyüp
paslanıp kullanılmaz hale gelmektedir. Ayrıca bu borular özellikle içmesuyu kuyularında kirlenmelere de
sebep olmaktadır. Bunun yanısıra PVC boruların en sakıncalı özelliği kolayca kırılması ve bükülmesidir.
Bu borularla teçhiz edilmiş kuyularda eğrilikler meydana gelebilmektedir.
Teçhiz sırasında önemli bir konu da borunun kuyuya ortalanmasıdır. Özellikle PVC teçhiz borularında
ortalayıcı yayların kullanılması zorunludur. Sac teçhiz boruları daha rijit olmakla beraber bu tip borularda
da ortalayıcı (merkezleyici) yaylar kullanmakta büyük fayda vardır.
PVC borularla teçhiz edilecek kuyularda özellikle şu hususlara dikkat edilmelidir:
1. PVC boru kullanımı kalitesi bozuk, asit karakterli sahalarla sınırlı kalmalıdır.
2. Akma ve göçme olaylarının sıkça meydana geldiği konsolide olmamış, bağlantısız formasyonlarda yan
basınçlar çok fazla olabileceğinden bu nevi sahalarda kullanılması sakıncalı görülmektedir.
3. Bu boruların teçhizi sırasında mutlaka ortalayıcı yaylar (Centrelizer) kullanılmalıdır.
4. Yıkama ve çakıllama esnasında boru askıda tutulmalıdır.
5. Pompa montajında ve demontajında dikkatli davranılmalı hareketler yumuşak ve yavaş olmalıdır.
6. Özellikle pompa monte edilmiş kuyularda dışarıdan düşebilecek ufak bir somun bile pompanın
çekilmesi sırasında kuyu teçhiz borusunun yırtılmasına neden olabileceğinden kuyu ağızı sağlam bir
şekilde kapatılmalıdır.
Metal borular genellikle çelik sacdan imal edilmektedir. Bunun yanı sıra paslanmaz çelik borular da
kullanılmakta ancak çok pahalı olduğu için tercih edilmemektedir. Sac borular manşonlu veya kaynak
ağızlı olabilir. Daha sağlam, daha rijit borular olup kolay kolay kopmaz, eğrilmez ve bükülmezler. Bu
boruların teçhizde kullanılması durumunda dikkat edilecek hususlar;
1. Her şeyden önce boru imal edilecek sac TSE standartlarına uygun olmalıdır.
2. Et kalınlığı boru çapına uygun olarak 4-6-8 mm olmalıdır.
3. Kaynak ağızı açılmış olmalıdır.
4. Boruda ovallik olmamalı, kaynaklar muntazam olmalıdır.
5. Borunun uç kısımları düzgün olmalıdır.
4. Yıkama ve Çakıllama
Kuyularda yıkama işlemi temiz su ile ve tabandan itibaren yapılır. İdeal yıkama Şekil 6'da gösterilen
çalkalama pistonu ile yapılır. Piston en alttaki filtre borusunun hemen üzerine kadar indirilir ve pompa ile
su basıldığında tabandan itibaren kuyu cidarına su gittiğine böylece emin olunabilir. Şekil 7'de bu durum
gösterilmiştir. Yıkama işleminin sonuna doğru kuyu çakıllanır. Pratikte, kullanılan çakıl, 5-15 mm
çapında yuvarlak sert taşlardan oluşmuş, yıkanmış ve elenmiş olmalıdır, ayrıca suda erimemelidir.
Çakıllamanın faydaları aşağıda sıralanmıştır:
1. Kuyu cidarının yıkılmasını önler.
2. Silt, kum, kil gibi malzemelerin filtre yarıklarını tıkamasına mani olur.
3. İnce malzemelerin kuyu cidarı boyunca inerek tabandaki filtreyi tıkamasına mani olur.
4. Yine ince malzemelerin, filtre etrafına yığılıp su girişine mani olmasını önler.
5. Akifer tabakalardaki ince malzemelerin inkişaf sırasında dışarıya atılması nedeniyle meydana gelen
boşlukları önler ve yıkıntılara mani olur.
5. İnkişaf
Sondajı tamamlanmış kuyuda yapılan temizlik ve geliştirme işlemlerine inkişaf denir. Yaygın olarak kuyu
inkişafı için basınçlı hava kullanılır. Ancak daha önce bahsi geçen çalkalama pistonu en faydalı aletlerden
birisidir. Çalkalama pistonu, kuyu çapından 1" küçük çapta 3 adet kolay kırılmayan ve kopmayan ağaç
disk arasına, kuyu çapında kesilmiş 2 adet köselenin konulması ile yapılır. Yapılması ve kullanılması
kolaydır. Takımın ucuna bağlanan piston en alttaki filtre borusunun hemen üzerindeki kapalı boru
içerisinde aşağı yukarı hareket ettirilerek filtre karşısındaki formasyona tıpkı bir emme basma tulumba
gibi tesir ederek gözlerin açılmasını sağlar. Bu işlem bütün filtrelere yukarıya doğru uygulanır. Neticede
kuyuda dolgular meydana geleceğinden basınçlı hava ile temizlik ve inkişafa devam edilir.
Hava ile inkişaf Şekil 8'de görüldüğü gibi uygun inkişaf takımı ile yapılır. Teçhiz borusunun kolon borusu
gibi kullanılarak kuyuya sadece hava borusu indirilmesine açık inkişaf, kolon borusu ve hava borusunun
beraber indirilmesine kapalı inkişaf diyoruz. Her iki durumda da inkişaf takımının su içerisinde kalan
kısmının toplam takım uzunluğuna oranı %60 olmalıdır. Bu durumda randıman alınabilir. İnkişaf işlemi
uygun kompresör ile ve kuyudan temiz su alınıncaya kadar devam eder.
İnkişaf işlemi derinkuyu pompaları ile aşırı pompaj yapılarak da olabilir. Bu yöntem ancak statik su
seviyesinin kuyu tabanına yakın olduğu ve havalı inkişafın netice vermediği durumlarda uygulanmalıdır.
Anlatılanların dışında, özellikle kireçtaşı gibi formasyonlarda asit, patlayıcı madde ve kimyasal
yöntemlerle de inkişaf işlemi yapılabilmektedir.
6. Pompa Tecrübeleri
İnkişaf işleminden sonra sondaj kuyularının hidrolik özelliklerini tespit amacıyla su verim deneyleri
yapılmalıdır. İnkişafta alınan ön bilgiler ışığında uygun motopomp monte edilerek kuyudan su çekilmesi
ve izlenmesine pompa tecrübesi diyoruz. Tecrübe iki şekilde yapılır:
1. Sabit debili pompa tecrübesi,
2. Kademeli pompa tecrübesi,
İdeal olanı her iki şekilde de tecrübenin yapılmasıdır. Elde edilen bilgiler neticesinde istihsal kuyusunun
azami randımanla çalıştırılması ve uygun motopompun seçilmesi sağlanır.
7. Kuyu Logu
Kuyu logları sondaj kuyularının açılması esnasında karşılaşılan tüm olayların ve uygulanan tüm işlemlerin
ayrıntılı yer aldığı bir bilgi formudur. Bir kuyu logunda; açılış tarihi, açan makina, kuyunun yeri, çapı,
teçhiz planı, geçilen formasyonlar, inkişaf ve pompa tecrübesi değerleri ile kimyasal ve bakteriyolojik
analiz neticeleri yer alır. Kuyu logları, kuyunun işletme safhasındaki olaylar ve karar açısından büyük
önem taşır. Kuyu logu, pompa seçiminde, zaman içinde meydana gelebilecek dolguların, debi
azalmalarının nedenleri ve çözümleri hakkında doğru kararlar alınmasına aynı zamanda her türlü tahlisiye
işleminin doğru yapılmasına yardımcı olur.
8. Pompa Montajı
Her hangi bir sondaj kuyusuna pompa seçilmesinden önce kuyu logu dikkatli incelenmelidir. Ancak
uygulamada kuyu sahibine log bile verilmediğine sıkça rastlanmaktadır. Bu nedenle sağlıklı bilgiler elde
edilememekte ve uygun pompa sezorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu durumda şu hususlara dikkat
edilmelidir:
1. Kuyu çapı ve derinliği tahkik edilmelidir. Bunun için iki ucu konik sağlam yapılmış bir mastar kuyuya
sağlam bir iple sarkıtılabilir. Bunun çapı kuyu çapından 1" küçük olmalıdır. Böylece kuyu çapı, kuyudaki
kaynak çapakları veya borudaki ezilmeler tahkik edilmiş olur. Ayrıca kuyuda eğrilikler varsa fikir
verebilir.
2. Teçhiz borusunun yüzeyde etrafı incelenerek kuyu çapı hakkında fikir edinilebilir. Ayrıca çakıllamaya
bakılır.
3. Kompresörle temizlik ve inkişaf yapılıp yapılmadığı tetkik edilir.
4. Kimyasal analizler incelenir, yoksa fikir sahibi olmaya çalışılır. Ayrıca kuyudan temiz su alınıp
alınamayacağı, silt sorunu bulunup bulunmadığı tetkik edilmelidir. Yapılan bu incelemeler sonucunda yine
de sağlıklı bilgiler alınamıyorsa yeniden kompresörle temizlik ve inkişaf yaptırılmalıdır. Pompa tecrübesi
yok ise inkişaf değerlerinden bir neticeye gidilebilir.


Kaynak: Abdurrahman TAŞLI (Jeofizik Mühendisi, Ankara - Ocak 1996)
URL: http://www.laynebowler.com.tr/yeralti.htm




TÜRKİYE'nin TOPRAK ve SU KAYNAKLARI
TOPRAK KAYNAKLARI ( milyon ha )
Türkiye'nin Yüzölçümü (İzdüşüm Alanı)............................................ .............. .77,95
Tarım Alanı............................................. .................................................. ......... 28,05
Sulanabilir Alan.............................................. .................................................. .25,75
Ekonomik Olarak Sulanabilir Alan.............................................. ......................8,50
Sulamaya Açılan Alan (1997 yılı başı brüt alan)............................................. ..4,543
DSİ'ce işletmeye açılan alan( 1997 yılı başı net alan ).....................................2,072
SU KAYNAKLARI
Ortalama ( aritmetik ) Yıllık Yağış............................................. ..................... 642,6 mm
Türkiye'ye düşen ortalama yıllık yağış miktarı........................................... ....501,0 km3
YERÜSTÜ SULARI
Yıllık yüzey akış miktarı........................................... ......................................186,05 km3
Yıllık yüzey akış / Yağış oranı............................................. ........................... ...0,37
Yıllık tüketilebilir su miktarı........................................... ................................ .95,00 km3
Fiili yıllık tüketim........................................... ............................................... ..29,55 km3
YERALTI SULARI
Yıllık çekilebilir yeraltı suyu rezervi........................................... ......................12,3 km3
( Yıllık güvenilir verim)
DSİ'ce tahsis edilen yıllık miktar............................................ ........................ 8,8 km3
Fiili yıllık tüketim........................................... .................................................. ..6,0 km3
  1. 1 km3 = 1 milyar m3
  2. 1997 yılında yaklaşık 100 000 ha alanın sulama şebekesi tamamlanmıştır.
  3. 1998 yılında yaklaşık 80 000 ha alanın sulama şebekesi tamamlanacaktır.
TÜRKİYE'DEKİ 26 NEHİR HAVZASININ YILLIK ORTALAMA VERİMLERİ Havza AdıHavza NumarasıOrtalama yıllık akış(km3)Potansiyel oranı%(***)Ortalama yıllık verim(1/s/km2)Fırat Havzası (*)2131.6117.08.3Dicle Havzası (**)2621.3311.513.1Doğu Karadeniz Havzası2214.908.019.5Doğu Akdeniz Havzası1711.076.015.6Antalya Havzası0911.065.924.2Batı Karadeniz Havzası139.935.310.6Batı Akdeniz Havzası088.934.812.4Marmara Havzası028.334.511.0Seyhan Havzası188.014.312.3Ceyhan Havzası207.183.910.7Kızılırmak Havzası156.483.52.6Sakarya Havzası126.403.43.6Çoruh Havzası236.303.410.1Yeşilırmak Havzası145.803.15.1Susurluk Havzası035.432.97.2Aras Havzası244.622.55.3Konya Kapalı Havzası164.522.42.1Büyük Menderes Havzası073.031.63.9Van Gölü Havzası252.591.35.0Kuzey Ege Havzası042.091.17.4Gediz Havzası051.951.13.6Meriç - Ergene Havzası011.330.72.9Küçük Menderes Havzası061.190.65.3Asi Havzası191.170.63.4Burdur Gölleri Havzası100.500.31.8Akarçay Havzası110.490.31.9TOPLAM 186.05100.0 (*) Fırat nehri anakol yıllık akışı 30.25km3'dür.
(**) Dicle nehri anakol yıllık akışı 16.24km3'dür.
(***) Bu değerler havzaların en mansabındaki baz istasyon akışlarından elde edilmiştir.

Kaynak: DSI Genel Müdürlüğü
__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-12-2007, 23:09   #8
 
asparagas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ULUSLARARASI JEOFİZİK PROGRAMLARI

Jeofiziğin temel bir özelliği, geni?leyen bir zaman aralığında birçok yerden elde edilen çok miktarlarda veri niceliklerinin kaydı, toplanması, karşıla?tırılması, analizi ve sentezinin gerekliliğidir. Bu, uluslararası i?birliğini ve koordinasyonunu, geni? bilim adamı ve teknisyenleri grubunu ve en hızlı elektronik bilgisayarlarla desteklenen laboratuar aktiviteleri kadar sofistike alet donanımının da kullanıldığı geni? arazi programlarına ihtiyaç duyan kompleks ve zor bir görevdir.
Genelde jeofiziğin çe?itli disiplinleri daha ileri bir geleceğe sahiptir yani onlar insan dü?üncesi için temel öneme sahip olguları kapsarlar. Aile ve i? çevresinde meteorolojik ya da diğer jeofizik olaya dayanan yönetim kararına ihtiyaç dumadan nadir gün geçirilir. Jeofizik çalışmalar bilim adamları kadar ülkelerle de ili?kilidir ve jeofizik programlarının planlanması resmi ve gayri resmi ki?ilerin çabalarının temel bir fonksiyonu sonucu olu?mu?tur. Uluslararası hükümetlere bağlı kurumlardan biri olan Birle?mi? Milletler'in uzmanla?mış ajansları, çe?itli programaları kapsayacak ?ekilde (örneğin UNESCO -Birle?mi? Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü- hidroloji ve o?inografi sahasında, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) atmosfer bilimi alanında) olu?turmu?lardır. Uluslararası hükümetlerle ilgisi olmayan (nongovernmental) yapıla?malar durumunda, böyle aktivitelerde, Uluslararası Bilim Birlikleri Konseyi (ICSU)'nin bile?en disiplinleri, öncelikle Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği (UJJB) gibi bilimsel birlikler ile bireysel Jeofizik programlarına karşılık gelen özel bilimsel ve birliklerarası komiteler yer alır. Bu programlarda açığa çıkan eğilim, hükümetlerle ilgili-ilgisiz (resmi - gayri resmi) kurumla?malar arasındaki i?birliğinin artmasıdır. Birle?mi? Milletler Genel Kurulu sıksık böyle özel olu?umları te?vik etmi?tir.
Geni? kapsamlı uluslararası Jeofizik Programları hem sayıca hem de büyüklük olarak (nicelik ve nitelik) artmıştır ve bu Uluslararası Jeofizik Yılı (UJY)'nın muhte?em ba?arısına bağlanır. Uluslararası Jeofizik Yılı (1957-1958) bilimle ilgisi olmayan halkın ilgisini ve hayalini de esir almıştır. Bilim adamları için UJY, hemen hemen global ve hemen hemen e?zamanlı gözlem programlarına izin verdiğniden ba?arılı idi ancak jeofizik çalışmalar seferlerin yan uğraşını değil amacı olu?turmu?tur. Antartika kıtası ve onun atmosferinin dü?ey ve yatay problanması seferlerin ana amacı olarak jeofizik çalışmaların muhte?em örneği idi (maalesef ?imdi de!)
Çe?itli savunulabilir ve zahmete değer projeler, uluslararası bir jeofizik programında varolabilirken, böyle bir program finansal ve personel desteğinin artan varlığını i?letmek için sadece bir giri?im değildi fakat ara?tırma ve ili?kili alanlarda teknolojinin düzenli ilerleyi?i ile global bir temelde planlama yapmak için oldukça tedbirli bir giri?imdi. E?zamanlı ya da en az koordineli çalışmalar için ihtiyaçların var olması nedeniyle bir mekan ya da zaman parçasında yeni ya da geli?i güzel bir ?ekilde geni?leyen programlara girmek etkili ya da ekonomik değildir. Bu bağıl olarak yeni gözlemsel çalışma türleri üzerine temel bir nokta koyan uluslararası jeofizik programının görünümünün kesin olarak nedenidir, diğer yanda bu programlar önemli sonuçları (ba?langıcından bu yana biriktiren insanlık için) olu?turabilir. Aynı zamanda varolan programları sınamak ve onların yetersizliklerini (alet, ?ebeke, eğitim gibi) bilmek için (özellikle onlar daha yeni çalışmalar için temel öneme sahipse, seçilen bir gözlem ve inceleme periyodu sırasında da bu zayıflıklar en aza indirilir ya da ortadan kaldırılır) gereklidir. Uluslararası jeofizik Programı ortaklık için izin verilen bütün ülkelerin ek avantajlarına sahiptir.

GÜNESE YÖNELİK PROGRAMLAR

Temmuz 1957'den Ekim 1958'e dek olan süre Uluslararası Jeofizik Yılı (UJY), öncelikle güne? ve yer atmosferleri üzerine yoğunla?mış ve koordineli jeofiziksel ara?tırmalarının uluslararası olarak kabul edilen süresi idi. Onun güçlü insanlık etkinliği olması kadar güçlü güne? etkinliği ile de sınırları çizilmi?tir, bu iki faktör nedeniyle kabul görmü?tür. 1960'lar ile görülmü?tür ki UJY'na yeni bir liyakat olarak konu, yoğunla?ma ve koordinasyon olarak izleyen minumum güne? aktivitesi sırasında ikinci bir uluslararas› zaman dilimi olu?turulabilir. Bu periyod, maksimum ve minimum güne? aktivitesi zamanında olaylar ve parametreler arasında bir karşıla?tırmaya izin veren Ocak 1964'den Eylül 1965'e dek süren Uluslararası Sakin Güne? Yılı (USGY) olarak isimlendirilmi?tir. USGY program, JBBK tarafından uluslar, birlikler ve izleyen disiplinlerde tartışmaların temeli oldu; bunlar, meteoroloji (16 km yukarıda atmosferin geni? ölçekteki fiziksel ve dinamik karakteri), Jeomanyetizma, aurora, airglow, iyonosfer, dü?ey geli?, adsorbsiyon, kayma çalışmaları artı roket ve uydu verisi), güne? aktivitesi, kozmik ısınlar, uzay ara?tırmaları ve aeronomi. 71 ülke USGY'na ortaklık etti ve sonuçlar bilimsel dergilerde ve USGY'nın Annals'larında yedi ciltte özetlenerek yüzlerce araıtırma makalesi olarak görüldü.
USGY'nı izleyen güne?-yer disiplinleriyle ili?kili ulusal ve uluslararası i?birliği, Güne?-Yer Fiziği Üzerine Birliklerarası Komisyon (IVCSTP)dan geldi. Ba?langıç amaçları, uluslararası aktif güne? yılı (IASY) olarak bilinen maksimum güne? aktivite peryodu (1968-1970) üzerine idi. Bu peryod için spesifik koordineli programlar izleyen alanlarda gerçekle?tirildi. Güne?-Yer çevresinin dinlenmesi (monitoring), proton flare, iç gezegenlerin manyetik alanlarının konfigürasyonlarının dağılımları, manyetosferin karakteristikleri, kesi?en nokta deneyleri, manyetik rüzgarlar, dü?ük enlem auroraları, yukarı atmosferin yapısı ve dinamiği, iyonosferik kimya ve iyonosferik dağılımlar.

KATI YER JEOFİZİĞİ PROGRAMLARI

Dünya manyetik ölçümleri olarak bilinen, katı yerküre çalışmaları kadar uzay problemlerine de yönlenmi? olarak, yüksek derecede etkin bir program, Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği'nin Dünya Manyetik Ölçüm Kurulu tarafından UBBK yararına koordine edildi. Bu program›n amacı, 1965 epokunda, yerin manyetik alanı konusunda duyarlı ve ayrıntılı olarak ön fikir birliğine ula?maktı. Yüzey ve havadan elde edilen verinin her ikisiyle mümkün olan 1965'e ekstrapole edildi. Ve birçok özel gözlem programlar›na giri?ildi. Tanımsal bir iskelet ile yüzeyde ve yüzeyden 100 km yukarısındaki (roket ve uydularla) normal ve normal dışı olarak sınıflandırılabilen jeomanyetik olguların ilerideki (gelecekteki) gözlemleri kurulabildi.
Arı katı yerküre disiplinleri için, koordineli programlara ihtiyaç jeofiziğin diğer dallarından oldukça azdır. Zamandan zamana birçok temsili alanda dü?ünülen belirli çalışmalar yerine getirilir getirilmez spesifik bir alanın hızla ilerleyebileceği görülür. Böylesi çaba, UJJB ve altı diğer UBBK Birliği'nin üst manto komitesi tarafından organize edilen 1960'ların ortalarında pik aktivite olan "Üst Manto Programı" için bir durumdur. Vurgulanan amaç, yerkürenin üst mantosunun indirekt olarak problanması idi.

ULUSLARARASI HİDROLOJİ ONYILI

Onun muazzam önemine rağmen, hidroloji daha az geli?mi? jeofizik bilimlerinden biridir. Özellikle geli?mi? uluslarla global su problemlerine önemli katkılar sağlamak amacıyla UNESCO, Uluslararası Hidroloji Onyılı'nı olu?turdu. UNESCO'nun koordinasyon konseyi, UBBK'nin Su Ara?tırması Üzerine Bilimsel Komite (COWAR)'dan elde edilen ilerleme ile onyılın planlaması ve promosyonu için merkezi ajans idi. Koordinasyon konseyi, ?ebeke Planlama ve Dizayn, Global Su Dengesi, Hidrolojik haritalar, temsili ve deneysel havzalar, kırıklı kireçtaşı havzaların hidrolojisi, doymu? ve doymamış zonlardaki su içeriğini belirlemek için nükleer teknikler, hidrolojik döngüde insanlığın etkileri, su basması ve onların hesaplanması ve bilginin deği?imi, yayın, standardizasyon problemleri, öğrenim ve eğitimi içerecek biçimde çalışma programı grupları kurdu.

O?İNOGRAFİK PROGRAMLAR

O?inografik Jeofizik programlar için ön koordinasyon kurumu, UNESCO içinde özerk bir örgütlenme olan Hükümetlerarası O?inografi Komisyonu (IOC)dur. IOK'ya bilimsel katkı, UBBK'nin Okyanus Ara?tırması Üzerine Bilimsel Komite (SCOR) tarafından sağlandı. Uluslararası Hind Okyanusu Seferi (Expedition) gibi azçok sınırlanmış geni?liğe sahip Uluslararası Osinografik programların bir kaçına giri?ilmi?tir (1961-1966). Bununla birlikte, bu tür yama-çalışma programları, çe?itli aktivitelerde üstünlük sağlanması zor olduğu için tatmin edici değildir. Sonuç olarak, SCOR tarafından, global bir perspektife vejyonal çalışmaları koyan "Dünya Okyanusu Ara?tırmaları için Genel Bilimsel Yapı" ba?lığı altında bir döküman üretmi?tir. Hemen hemen e? zamanlı olarak Birle?mi? Milletler Genel Kurulu, Okyanus Ara?tırmaları için yeni etkiler sağlayan Deniz Kaynakları üzerine 2172 Çözümünü kabul etti, Uluslararası örgütler, okyanuslar ve onların kaynaklarının ara?tırılmasına ili?kin geni?leyen, ivmelenen ve uzun süreli programlara seri önem vermektedirler.

ATMOSFER BİLİMİ ÇALI?MALARI

Meteorolojideki güçlü programlar UJY ve USGY ile ili?kili olarak olu?turuldu. Fakat öncelikle uzay teknolojisindeki sonraki geli?meler uluslararası ışığı atmosfer bilimlerine de uzatmaktadırlar. Birle?mi? Milletler Genel Kurulu'nun iki anahtarı (172 ve 1802) Uluslararası hükümetlerle ilgili (WMO) ve hükümetlerle ilgili olmayan (JBBK) organizasyonları atmosfer bilimlerinde (hem aletsel, dünya hava saati -WWW hem de ara?tırma ile ilgili Global Atmosferik Ara?tırma Programı- GARP) olarak geli?im için adlandırıldı.
Dünya Hava Saati (WWW), global veri toplama, i?leme ve amacı WMO içinde bütün insanlara optimum hizmet sağlamak olan yayım sistemidir. Lokal ya da global ölçekte laboratuar ya da atmosferdeki ara?tırmaya ihtiyaç duyabilen WWW'nin bir çok yönü vardır. Sayısal hava tahmini önerir ki geni?leyen aralıkta tahmin etmek, izleyen ayrıntı sağlandığı taktirde mümkün olabilir:
1- Atmosfer ve hava-yer sınırında yeterli ba?langıç verisi varsa
2- Bütün önemli atmosferik ve sınır süreçleri, problemin fiziksel formülasyonunu yeterince kapsıyordu
Bütün önemli atmosferik ve sınır süreçleri, problemin fiziksel formülasyonunu yeterince kapsıyordu
3- Son derece sofistike bilgisayarlar ve yüksek derecede doğru ve kararlı nümerik prosedürler kullanılıyorsa... GARP'ın amacı bu hipotezleri test etmektir. Ön altprogramlar bireysel problem alanları ve bireysel coğrafik alanlara, atmosferik modellerin ve atmosferik önceden belirlenebilirliliğin ayrıntılı olarak denenmesi için ham verinin üretilmesiyle gerçek global ve bütün atmosferik gözlem programını kapsayan GARP'ın temel konusu ile giri?ilmi?tir. Bu programlardan biri GARP Atlantik Tropikal Deneyi (GATE), tpopiklerde yağış üzerine doğuya ait alize rüzgarlarındaki geni? ölçekteki dalgaların etkilerinin ke?fini içeren tropik meteoroloji üzerine önemli veri sağladı. Hint Okyanusu Deneyi (INDEX), GARP Global Deney'den elde edilen meteorolojik veriyle entegre olmu? veri ile GARP'ın o?inografik bir bile?enidir.
__________________
asparagas Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/jeoloji-jeofizik/40843-jeofizik-nedir/
Mesaj Yazan For Type Tarih
Untitled document This thread Refback 27-03-2008 20:37

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 07:57 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580