|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
13-10-2009, 00:24 | #1 | ||
forumun death metalcisi Üyelik tarihi: May 2009 Yaş: 38
Mesajlar: 3.542
Tecrübe Puanı: 22 |
1999 de yaşadığımız büyük deprem felaketi sonrası hepimizin duymaya alıştığı bir kalıptı. Sesimi duyan var mı, diye bağırıp insanlar binaların kalıntıları arasında bir can bir umut arayışı peşindeydi. Kimse bu bina yıkıntısının altında sağ çıkan olmaz diyip, sırtını dönüp gitmemişti, herkes bir umut peşinde günlerce aynı şekilde arayışlarını sürdürmüştü. Beşiktaş’ta da şuan ki durum aynen bu şekildedir. Yıkım çok büyükdür. Geçen senenin çifte kupalı şampiyonu ve onun getirdiği hava gitmiş, herkes kelle avına çıkmış ama unutulan çok önemli bir şey var. Nasıl ki deprem felaketinde önce kalıntıların altında sağ kalan var mı diye günlerce çalıştıysak, ondan sonra bu çürük binaları yapan firmaları yargıladıysak, şimdi bir Beşiktaş’lı olarak da yapmamız gereken aynen budur. Şuan bu çöküntüden nasıl en az zarar ile kurtulabileceğimizi düşünüp ona göre hareket etmeliyiz, ondan sonra da bu çöküntünün sorumlusu Demirören ekibinden hesap sormalıyız. Eğer bu sıralamayı yanlış yapacak olursak çok sevdiğimiz Beşiktaşımıza zarar vermiş oluruz. Denizli maçında gördük ki tribünlerin %99 Beşiktaş için gerçekten üzülen ve bir çıkış yolu arayan insanlardan oluşuyordu. Kimi tepkisini sert bir şekilde ortaya koyarken, kimi biraz daha sakin ve takıma zarar vermemek için uğraşıyordu. Herkes çok gergindi ve bu gerginliğin sonunda ve demin bahsettiğim %99 kısım hariç kalan %1 lik bir paralı askerlerin de etkisiyle ortalık savaş yerine döndü. Hâlbuki Beşiktaş’ın bu kötü gününde bile takımını yalnız bırakmayan o insanların tek amacı Beşiktaş’ını hak ettiği yerlerde görmekti. Şimdi önümüzde Kasımpaşa maçı ile başlayan bir yolculuk var ama yine Denizli maçında yaşananlar yaşanır ise, Beşiktaş için hiç iyi olmaz. Herkes birbirinden o kadar şüpheleniyor ki, ben bu köşede yıllardır yazmama ve yıllar önce nerdeyse Demirören gitmeli diyen ilk ben bile olmama rağmen, biraz daha sakin olmalıyız dediğim anda Demirören’in adamı olmak ile suçlandım. Beni takip eden okurlarım çok iyi hatırlayacak ki; bundan yıllar önce Demirören gitmeli diyip, eğer Beşiktaş’a bir başkan adayı da çıkmayacak ise, gerekirse biz aday oluruz ve Beşiktaş’ı sahipsiz bırakmayız demiştik. O günden bu yana fikirlerim hiç değişmedi, Beşiktaş kesinlikle Demirören’den kurtulmalı demiştim, bugün de diyorum ama bunu isterken de kesinlikle karşımızdaki insanın şuan Beşiktaş’ın başkanı olduğunu unutmamalıyız. Başkana yapılan yumurtalı saldırı Beşiktaş için bir utanç günüdür ama bunun yanında Denizli maçında yapılan ölçülü ve küfürsüz tepkiler takıma verdiği zararları saymak isek oldukça doğal ve demokratik idi. Şimdi tekrar oturup düşünelim, önümüzdeki maçlarda da aynı tepkileri vererek sadece takımımıza zarar veririz, bunun yerine stat dışında Beşiktaşlılığa yakışan yürüyüşler ya da eylemler ile Demirören’i istemediği dile getirebiliriz. Kongre günü geldiği zaman da , kongre üyesi arkadaşlar ile beraber gidip oyumuzu kullanırız, kongre üyesi olmayanlar arkadaşlar da salonun dışında tepkilerini dile getirebilir. Bu şekilde hem Beşiktaş’a zarar vermemiş oluruz hem de tepkimizi doğru yerde ve bize yakışan bir şekilde koymuş oluruz. Tabii olay Demirören gitsin demek ile bitmiyor, onun yerine kim gelirse daha iyi olur demek basit ve desteği olmayan bir düşünce. Beşiktaş’ın önde gelen isimlerinin birlik olarak, tek ve dolu bir yönetim hazırlayarak, Beşiktaş’ı içine düştüğü bu maddi çıkmazdan kurtaracak projeler ile gelmesi gerekiyor. Benim Eray Erdal olarak bu listede görmek istediğim olmazsa olmaz isimlerin en başında Hüsnü Güreli geliyor. Ne yapıp, ne edip bir şekilde Sayın Güreli ikna edilmeli ve göreve çağrılmalıdır. Beşiktaşlılığını çok iyi bildiğim Hüsnü Güreli’yi eğer gerçekten isteyebilirsek, o da Beşiktaş’ı bu durumda kaderine terk etmeyip görevi kabul edecektir. Sonuç olarak Beşiktaşlılığından zerre kadar şüphem olmadığı Demirören bir an önce görevini, kendine ve Beşiktaş’a yakışan bir şekilde bırakmalıdır. Burası Beşiktaş ve Beşiktaş tüm Beşiktaşlıların malıdır. Kimse çıkıp ben bu kadar para verdim burada benim borum öter diyemez. Belki Fenerbahçeliler bu diktatörlük durumunu kaldırıyor ve içlerine sindiriyor olabilir ama bir Beşiktaş’lı buna dayanamaz. Ayrıca kimse aptal değil, sen çıkıp milyon dolarlar harcayacaksın (ki zaten bir kuruşunu bile bırakmayacağını hepimiz biliyoruz), zamanın büyük kısmını Beşiktaş’a ayıracaksın ve sonunda hiçbir Beşiktaşlı tarafından istenmeyeceksin ama çıkıp ben Beşiktaş’a aşığım bu görevde kalmak istiyorum diyeceksin. Belki cebinden geri koymak üzere milyonlarca dolar harcamış olabilirsin ama Beşiktaş başkanlığı sıfatın ile o milyon dolarlardan daha fazlasını maddi ya da manevi olarak fazla fazla kazandın. Kendine göre Beşiktaş’ı iyi yerlere getirebilmek adına birçok şey yaptın ama olmadı, olmuyor ve de olmayacak. Sayın Yıldırım Demirören lütfen ama lütfen artık YETER… Not : Bu yazımın bir de futbolu, futbolcuları ve bu sezonu değerlendirecek ikinci bölümünü de bu hafta içi okuyabilirsiniz Eray Erdal | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |