| |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
| |||||||
| Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
 |
| | LinkBack | Seçenekler | Stil |
29-12-2009, 12:35
| #1 | ||
| forumun death metalcisi   Üyelik tarihi: May 2009 Yaş: 38
Mesajlar: 3.542
Tecrübe Puanı: 22  |
2009-2010 sezonu bizlerde büyük hayal kırıklığı yarattı… Öfkenin bu denli artmasının en büyük sebebi, kötü futbol, transfer yanlışları, taraftar-yönetim çatışması ve Şampiyonlar Ligi’ndeki başarısızlık… Aslında madde madde bakıldığında taraftar başarıdan daha çok istikrar arıyor… Kimse takımını başarısız görmek istemez, fakat istikrar çok daha önemlidir… Tabii ki, doğru yönde istikrar… Zira Beşiktaş’ta ilk yarı değerlendirmesi yapıldığında, büyük bir istikrar vardı… Bir… Kötü futbol… İki… Yanlış transferler… Üç… Kötü yönetim… Demirören yönetiminden alışık olunan bir tablo… Taraftar tepki göstermekte haklı… ** 2008-2009 sezonuna baktığımız zaman aşağı yukarı aynı tablo ortaya çıkıyor… 17 karşılaşmayı değerlendirdiğimiz zaman Beşiktaş’ın artı 10 averaj ve 31 puan ile 6. sırada yer aldığını görüyoruz… Geçen sezon ile bu sezon arasında sadece ‘bir’ fark var… 32 puan ve 5. sıra… Hani bu kadarı da tesadüf olamaz… Beşiktaş’ın çıtası var… Daha doğru bir ifade ile “kötü Beşiktaş” aşağı yukarı Ligde böyle bir performans sergiler… Şimdi asıl mesele, Şampiyonluk sıçrayışı yapılabilecek mi? Bunun için nelere ihtiyaç var? Geçen sezon devre arası gelen Yusuf ve Fabian Ernst’li Beşiktaş bunu başarmıştı… Kim ne derse desin, devre arası toplanan 40 puan iyi bir görüntü… Son on sezona bakarsak bu performans 4 kere yakalanmış ve aşılmış… 2002-2003’nun her iki devresi… 2003-2004 sezonunun ilk yarısı ve 2004-2005 sezonunun ikinci yarısı… Demek oluyor ki küçümsenmeyecek bir başarı… Ama… İşte problemi yaratan, Fabian Ernst performanslı futbolcu bulmak… Bu sezon Ernst zaten elinden geleni yapıyor… Ondan daha iyisini beklemek haksızlık olur… Peki, Beşiktaş’ın çıtası kim veya kimler tarafından yükseltilecek… Mevcut kadroda aslında bunu başaracak isimler var… Nihat, Holosko, Delgado, Tabata… Beğensekte, beğenmesekte verebileceklerinin yüzde 50’sini sahaya yansıtsalar, Beşiktaş Şampiyon olur… Denizli, çözümü çok uzakta aramadan doğru hamleler ile problemleri çözmeyi başarırsa geçen sezon yakalanan grafiğe rahatlıkla ulaşılır… ** Beşiktaş’ı bölge bölge değerlendirirsek; Kale: Rüştü, Hakan ve Korcan… Aslında rekabet yok… Denizli kafasında sıralamayı yapmış durumda. Rüştü… Bir sakatlık varsa Hakan… Korcan’ın tamamen tesadüf eseri kaleyi koruduğunu herkes biliyor… Çünkü Korcan’ın en son gündeme geldiği durum, ilk 18’de Hakan ile beraber oturması olmuştu… Yani ilk 18’de 3. kaleci(!)… Kesinlikle kaleye transfer şart… Rüştü’nün de sezon sonu sözleşmesi sona erdiğine göre, 2. bir kaleci transferi bile yapılabilir… Kalede ilk yarı çok istikrarlı bir grafik sergilemedik… Özellikle Rüştü yediği hatalar goller ile ön plana çıktı… Defans: Beşiktaş’ın en güvenli bölgesi… Özellikle Ferrari. Son yıllarda yaşanan Ronaldo sendromunu sona erdirdi. Aslına bakarsak çok benzer özellikleri yok. Ronaldo hem topla hücuma çıkıp hücuma katkı sağlardı, hem de skorerdi… Ferrari ise yumuşak görüntüsünün altında sakladığı sert futboluyla, rakiplerine ezici bir üstünlük sağlıyor… Gol yollarında işi yok… Soğukkanlı ve hiç riske girmez… Ronaldo ile Ferrari kıyasında taraftarın bahsettiği sadece ‘güven’… Ferrari savunmadaysa sorun yok demektir… Sivok, İbrahim Kaş ve İbrahim Toraman… Sivok her ne kadar uyumlu bir grafik çizmiş gibi görünse de aslının öyle olmadığını Bursaspor ve Manisaspor karşılaşmasında gördük… Sivok çok telaşlı futbol oynuyor… İngiltere’de olmayan Sivok’un boşluğu çok kolay dolmuştu… Bu sebepten Ferrari’nin yanına kimi koyarsak koyalım sıkıntı çekmeyiz… Savunmanın solu ve sağı çok değişken isimler tarafından doldurulmaya çalışıldı… Sağ tarafta önce Erhan, daha sonra İbrahim Kaş, Ekrem, İbrahim Toraman görev aldı… Az da olsa Rıdvan’ı da izleyebildik… Hiç birisi istenileni veremedi… Özellikle Ekrem’in büyük düşüşü ilk yarı hayal kırıklığı yarattı… Yine de Ekrem iyiyse o bölge onun, sonrasında iyi bir Rıdvan, Ekrem’e rakip olabilir… Savunmanın solunda üç isim görev aldı… İbrahim Üzülmez, İsmail ve azda olsa Ekrem… İyi bir İsmail her zaman o bölgenin sahibi olmalı. Fakat Denizli, rotasyona giderek istikrarı yakalayamadı… İbrahim büyük bir özveriyle mücadele etse de, bitiricilik yönü çok zayıf… En büyük özelliği savunma yönü… Onda da son maçlarda yaptığı hatalar, Beşiktaş’ın ipini çekti… İsmail’in sadece genç olması değil, aynı zamanda çok yetenekli bir kanat oyuncusu olması savunmanın solunun onun olması için yeterde artar bile… Orta Alan: Beşiktaş’ta orta alan denince aklıma Ernst ve Fink geliyor… Sezon başından itibaren bu ikili üzerinde ısrar edilseydi. Beşiktaş 3-4 puan daha fazla kazanabilirdi. İki Alman çok disiplinli ve birbirleriyle uyumlu… Onların tek eksiği önlerinde oynayan orkestra şefinin bir türlü bulunamaması… Tabata, Tello, Yusuf, Nihat ve son 2 karşılaşmada Nobre(!)… Bir türlü istenileni veremediler… Uğur İnceman ise sürekli idare etti. Fink ve Ernst sahada olmadığı zaman hep o vardı… Beşiktaş’ın ağırlığını kaldıracak bir isim değil. Fakat nedense Denizli eski öğrencisini çok tutuyor… Denizli’nin 2 kez denediği İbrahim Toraman ise orta alan benim bölgem değil diyerek, çok sırıttı… Mevcut isimlerde ideal olan Fink – Ernst ve önlerinde Tabata… Tabata’da ısrar edilmesi gerektiğini savunuyorum… Öz güven kaybı çok büyük, verilen paranın altında ezildi… Ciddi anlamda önce psikolojik desteğe, sonra da taraftar desteğine ihtiyacı var… Hücum: Kartal’ın aksayan bölgesi… Üçlü bölgede kimler oynamadı ki… Bobo, Nobre, Nihat, Tello, Holosko, Yusuf, Serdar Özkan, Tabata, Ekrem, İsmail… Tek tutunabilen Bobo oldu… Geri kalan bütün oyuncular yokları oynadı… En büyük hayal kırıklığını ise Nihat ile yaşadık. Yeteri kadar şans tanınmasına rağmen bir türlü istenileni veremedi… Son vuruşlardaki beceriksizliği saç yoldurttu… Üzerinde büyük bir baskı var… Sakat diyenleri yanıltmasına rağmen performans anlamında bir türlü patlamayı yapamadı. Denizli’ye ayak uydurdu… Tello’yu da ayrı değerlendirmek gerekiyor. Kesinlikle Tello bu değil. Problem takımın bütün yükünün üzerine binmesi… Mustafa Hoca ondan fazlasını bekliyor… Geçen sezon alternatif olarak ortaya çıkıyordu. Şimdi ise varsa yoksa Tello… 10,5 numara sıkıntısı en çok ona darbe vurdu… Delgado’nun gelişi ile O’nun gitmesi gündeme geliyor… Yanlış. Hem sözleşmesi sonra eriyor hem de Dünya Kupası var… Tello sezonun 2. yarısı kendini kanıtlamak için çok iş yapar… Aksi zaten Tello’nun sonu olur… Yusuf, Nobre ve Serdar arasında beni en çok yanıltan Yusuf oldu… Çünkü Yusuf ara sırada olsa ortaya çıkartı… Ama bunu ilk yarı hiç yapmadı. Düşüşte payı çok büyük… Nobre ve Serdar ise kendileri gibiydiler, çok büyük beklenti içine girmemek gerekiyor… Beşiktaş’ın futbolcusu değiller… Genel bir değerlendirme ile Denizli’nin sürekli rotasyona gitmesi, hücum gücünü bitirdi… Buna birde futbolcuların son vuruşlardaki beceriksizliği eklenince gol yollarında bir türlü istenileni veremedik… Zaman zaman denenen Ekrem ve İsmail ise biraz hovardalıktı… Rotasyonun bu kadarı biraz fazla oluyor. Beşiktaş gol yollarında zaten sıkıntı yaşarken defansif zihniyeti pekişmiş futbolcular nasıl çözüm üretir? Tamamen maceraydı… Mustafa Denizli: Şampiyonluk sonrası devam etmeme yönünde karar aldı. Sonra Demirören’in ricasıyla(!) yeniden sözleşme imzaladı. Beşiktaş’ı en iyi o biliyordu. Fakat kafa karışıklığı ile istenilen kamp ortamını yaratamadı… Bu olayda en büyük sorun Teknik anlamda 2. adamın olmayışı… Ama bunu isteyende Denizli’nin ta kendisi… Bütün planlamayı o yaptığı için sonuçlarına da o katlanmak zorunda… Sürekli rotasyona giderek, kadroyu bir türlü şekillendirememesi tepkilere neden oldu… Futbolcuları saha içinde değişik bölgelerde değerlendirmek istedi, aşı tutmadı… Israr etti. Bu durumu kanayan bir yara haline getirdi… Yapılan transferleri olumlu kullanamadı. Ferrari, Fink ve İbrahim Kaş dışında pek istenileni alamadı… Süper Lig, Şampiyonlar Ligi ve Türkiye Kupası sonuçlarına baktığımızda hem performans hem de sonuçlardan öte yönetimsel olarak çok başarısızdı… Yıldırım Demirören ve Yönetim: Kuruçeşme’de her şey yolunda gidiyordu… Ne olduysa taraftara verdiği yıldız transfer sözünü tutmasıyla oldu… Üstüne Tabata’ya verilen 8 Milyon Euro eklenince sabır taştı… Fakat asıl patlama yaratan olay Denizlispor karşılaşmasında oldu… ‘İstifa’ diyenlere atılan dayak(!) taraftar ile yönetim arasında bulunan o incecik bağı giyotin ile paramparça etti… Küfür olayında tribünün önde gelenlerine kesilen cezalar, taraftarın canını yaktı… Tepkiler azda olsa durdu… Ancak taraftar - yönetim gerginliği Ocak’ta olacak kongrede yönetimin kucağında pimi çekilmiş bir el bombası gibi duruyor… Başkan’ın kendi yöneticileri ile yaşadığı sıkıntılarda yönetimsel olarak bağların ne kadar kopuk olduğunu gösterdi… Şimdilerde Demirören yönetiminden istifa eden Levent Erdoğan’ın, Murat Aksu saflarına katılması, bunun apaçık örneği… ** Geçen sezon ile bu sezon arasında bir değerlendirme yaparsak 2009’a nasıl girdiysek öyle bitiriyoruz… Beşiktaş çok basitçe bir ifade ile futbolcular gibi ‘idare etti’… Genel görüntü çok karamsar değil. Şampiyon olmanın çok ince noktaları var… Başarırsak, sonuca kolay gideriz… Rekabet ortamında diğer rakipleri de gözlemlersek bu sonuca ulaşmak zor olmasa gerek… Kısacası Denizli başarırsa çok büyük bir iş yapmamış olacak… Fatih Kaya / HABER1903
__________________  | ||
|  |
| |
|
29-12-2009, 12:47
| #2 | ||
| Hayatın Anlamı Siyaz Beyazdı  Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 39
Mesajlar: 4.228
Tecrübe Puanı: 32  | Hani Reçete?? ben reçete falan göremedim..Arkadaş durum değerlendirmesi yapmış,önemli olan durum değerlendirmesi değil,çözüm önerileri sunmak nacizane.. | ||
|
| |
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
 |  |
Normal
