Kanatları son derece iyi kapatan, ilk toplara iyi basan Gençlerbirliği, ikinci yarıya iyi başlayıp golü de atınca Tayfur Havutçu “hocası gibi” daha maç başlarken yapması gereken değişikliklerle oyunun hakimiyetini Beşiktaş’a geçirdi. Nihat-Holosko, Tello-Yusuf değişiklikleri doğru ve maç kazandıran hamlelerdi. Nihat hala kendini arıyor ve kredisi var ama Tello’yla olmuyor. Eskiden goller atar, gol pasları verirdi. Artık onları da yapamadığı gibi savunmaya katkısı da sıfır. Üzülmez’in önünde İsmail ya da Yusuf olmadığı takdirde Beşiktaş bir kişi eksik oynamaya mahkum... Yusuf, ne kadar usta, ne kadar klas, ne kadar zeki bir futbolcu olduğunu bir kez daha gösterdi. Forma şansı bulduğu kısa sürede bütün pas organizasyonlarını yönetmekle kalmadı, Holosko ve Tabata’ya attırdığı gollerle hem iki futbolcunun, hem de camianın moral depolamasını sağladı. Tabata attığı golün dışında iştahı ve “pas aldığı” zaman takıma ne tür katkılar yapacağını gösterdi.
Kurtarabileceği bir golü yiyen Rüştü skor 1-1’ken Mustafa Pektemek’in 2 vuruşunda kalesinde büyüyüp, takımın krize girmesini engellerken, İbrahim Üzülmez kendisine burun kıvıranlara profesyonellik ve devamlılık gösterisi yapmaya devam etti.
Bir kötü, pek çok vasat futbolcuya rağmen Gençlerbirliği gibi bir takıma 4 gol atan takım, takım halinde iyi oynamayı başardığında ise şüphesiz ve doğal olarak şampiyonluk yarışında olacaktır. Zira misafirin defansında oynayan Orhan, İlhan ve Aykut benim ölçülerime göre 4 büyüklerin hepsinde hiç sırıtmadan oynar.
__________________ |'' Beşiktaş İçin Gerekirse Sahada Kanımı Bile Akıtacağım '' R.Quaresma | |