Daha dün... Ranza dibinde volta atan yüreği cehennem, zulası asi bir delikanlıyı andırıyorduk. Daha dün... Avaz avaz sesimizle, raydan çıkmış futbol takımına methiyeler düzüyorduk! Daha dün... Mali kongrenin sancılarında, ibra kelimesinin imarsızlığında kavak yelleriyle dans ediyorduk. Daha dün... Mali kongrenin mali kangren haline dönüşmesinde, ihanet senaryolarının hülyamsı ve fulyamsı kuklacıklarını konuşuyorduk. Daha dün... Küfürleri, yönetimleri, hakemleri, federasyonu, onu, bunu bir çuvalın içine atıp irdelemiyor muyduk? Daha dün... Hatta demincek; yılar da geçse demincek, Metinler'i, Aliler'i, Feyyazlar'ı yadetmiyor muyduk? Sahi ne oldu? Sihirli değnek mi değdi kanayan yaralara! Yoksa, güneşin adeta batıdan doğmasını nasıl açıklayabiliriz. Bir "Ruhunuz Yeter" pankartının tüm yaralara pansuman olmasını mesela!
Tribünler gerçeği yansıtır
Kadıköy'de başlayan özgüven sürecinde pabucun pahalı olduğunun ortaya çıkması, basketbolcuların takdire şayan mücadelesinin futbolculara örnek gösterilmesi, bu gizli rekabetin kimselerin haberi olmadan camiaya "tarafımızca" enjekte edilmesi, gençlere önem verilmesi, Samsun'da 10 yıllık "güleç" yüzlü bir golcü kazanılmasını ya da... Nasıl açıklayabiliriz? Tigana'ya derisi kara diye sevinmedik mi, ezgin büyümüş gibi güvenmedik mi? Madida'ya, Amokachi'ye baksanıza... Nouma'yı saymıyorum bile. Bize, "Ohen" bile ihanet etmedi. Bu gözler bir kere bile faka basmadı. Taraftarın mücadeleyi maksimumda isteriz yırtınması akılları başa getirdi. Açıklıkta olan açıklanacaklar, taraftarın civan duruşunda gizlidir. Tribünler bir aynadır, sadece gerçekler yansır. Gece yarısı sokağa çıkıp güneş doğmadan eve dönenlerin esamesi bile okunmaz. Ve daha dün... Küfürü bahane edip küfür kusanlara, tertemiz ve küfürsüz tribünler hediye ettik. Yalnızca insanlığın menfaati için. Lakin; biz güzelden yana ne varsa yelken açmışken, bataklık ağzıyla yorum yapanlar hâlâ televizyonda kan emiyorlar. Hem de salya salya. RTÜK beye sormak geliyor içimden; sizin evin TV'si bozuk mu? ALEN MARKARYAN |