|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
24-01-2007, 09:55 | #1 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 |
Beklenecek adam Delgado Güven Taner Çok sık sakatlandığı ve çıtkırıldım oyun yapısı ile 'Camdan Çocuk" dediğim Delgado'yu telefonla yazımı alan arkadaşım 'Candan Çocuk' olarak duymuş, gazetede öyle yayımlandı. Beklenecek adam Delgado Çok sık sakatlandığı ve çıtkırıldım oyun yapısı ile 'Camdan Çocuk" dediğim Delgado'yu telefonla yazımı alan arkadaşım 'Candan Çocuk' olarak duymuş, gazetede öyle yayımlandı. Candanlık da yerine oturmuş. Delgado verimliliği ile 'candan' görüntü de verdi. Çok şey beklendiği halde bunları verme fırsatı bulamayan Delgado 'beklenilmesi gereken' bir oyuncu olduğunu gösterdi Beşiktaşlıya. Onun gelişi, maçın mutlaka kazanılma zorunda olmasından ötürü hücum ağırlıklı oynanması gereği, Tigana'yı 4-4-2'ye zorladı. Zira hücum etkinliği yaratabilmek için Delgado'yu da Rico'yu da (Delgado'ya da Delgo mu desek acaba?) çok etkin oldukları forvet arkası görevden uzaklaştırdı. Delgo sağa Rico sola kaydırıldı. Ankaragücü, Delgo'nun (bu sesleniş kulağımı tırmaladı) Delgado'nun hücum etkinliğini sezince ve daha başlangıçta savunma ağırlıklı oyunu benimsediği için, Beşiktaş'ın sağını hücum için pek zorlamadı. Delgado da uzun boylu savunma görevi yapmak durumunda kalmadı. Özellikle ilk yarıda diriliğini koruyup hücum işlerini iyi yapabildi. Evet, Delgado geldi iyi oldu ama bu kez ortanın soluna zorlanan Rico açığa çıktı! Bu adam kenarın işini bilmiyor. Soldan direksiyonlu arabanın sağ koltuğuna oturtulmuş gibi oluyor. Arabanın içinde olsa da, arabayı kullanamıyor. Elinde dümen yok! Boşlukta kalıyor. Maçın amacına ve rakibin karakterine göre bu iki adam kenarlarda oynatılabilirler. Maçın yapısı, Delgado'yu sağ kenarda kaldırabiliyor. Rico solda sırıtıyor. İkisi de forvet arkası oyuncuları. Onlar iyi savaşan orta alanın önünde, az savaşıp çok iyi top kullanarak oynamalı. Rico'nun doğası fazlasına uygun değil. Delgado'nun yapısı uygun. Verimli olması için mutlaka fizik gücünü artırması gerek. Ankaragücü maçının ikinci yarısında nerede ise bayılıp düşecekti. Demirören'in seçim sıkıntısı Birlik beraberlik" dedikçe, "Tek Yumruk olalım" dedikçe, ayrılıklar ve dağınıklıklarla karşılaşıyor Yıldırım Demirören. Tek adaylığı uzun süre önce belli olmasına karşın, egemen olacağı güçlü bir yönetim kurulu listesi oluşturmakta sıkıntı çekiyor. Yönetimde en çok destek aldığı, "Her zaman yanımda duran, kader birliği ettiğim arkadaşım" dediği Murat Aksu ile bile ters düştü. Durum, 'demokrasi'nin 'lider'in önüne koyduğu zorluktur. Durum belli sayıda oyuncusu olan takıma, o sayıdan fazla adayın bulunmasının ürettiği zorluktur. Durum, takıma, takımın ihtiyaçlarından çok kendi duygularını karşılamak için katılmak isteyenlerin yaptığı baskının doğurduğu zorluktur. Durum, takımda oynaması garanti olanların yaptıkları kaprisleri, dayatmaları göğüslemenin gerektirdiği zorluktur. Lider bunlara karşı sağlam ayakta duruşuyla güçlenir. O sırada vermemesi gerekir gibi görünen ödünleri, vermemekle güçlenir. Lider, seçtikleri adamlar tartışılmadığı zaman güçlenir. Demirören son listesini, kulübün görev ihtiyacını karşılayacaklar arasından seçmelidir. Sonradan kendisini ve kulübü incitecek seçimler yapacağına, kimilerini yönetime almayarak, incitmeyi yeğlemelidir. İlk üç yılındaki başarısızlıkların önemli derecede 'işin adamını' bulamamaktan kaynaklandığını bilmelidir. Bravo Gökhan Zan Sessiz maçların yararları da var. En önemlisi sahadaki oyuncuların maç akışı içinde ne denli çok konuşup, bağrıştıklarını duymak. Beşiktaş-Ankaragücü maçında Gökhan Zan'ın oyunundan çok konuşmaları ilgimi çekti. Gökhan'ın işini ne denli düşünerek yaptığını, oyuna ne denli kendini verdiğini daha iyi anladım. Sık sık arkadaşlarına sesleniyordu: "...Bas baaas, döndürme... Yakın al. O yolu kapa. " daha neler neler. Kendini öylesine kap tırıyor ki, sahadaki teknik adam haline geliyor. Sanırım sık sık sakatlıklar yaşamasının nedenlerinden başlıcası da, bu kendini mücadeleye yoğun biçimde kaptırması. Onun maça yoğunlaşması ve bunu arkadaşlarına bulaştırma çabası, övgüye değer. İşini düşünerek yapmanın önemini kanıtlıyor Gökhan. Onun için kısa zamanda önemli aşama gösterdi. Keşke İ.Akın ve Burak da onun kafasında olsalar. Yeminli taraftar Seyircisiz maç izlemelerimiz sıklaştı. İyi ki, TV icat olmuş. Bakarsınız bu garip cezalandırma anlayışının garip bir uzantısı da ortaya çıkarılır ve TV'den maç yayını da yasaklanır bir gün! Yalnız bizim Federasyon'un değil, Dünya ve Avrupa futbolunu yöneten FİFA ve UEFA'nın da mantığında bu "Cezayı, suçu işleyen yerine, suçu önleme olanağı bulunmayan kulüplere vermek" var. Belki onlar haklı. Çoğu ülkede taraftar, kulübüne zarar gelir diye kendini tutuyor. Bizim ülkemizde bir kulübün, kim olduğunu bilmediği tribündeki adamı susturma olanağı yok. Yakalayıp cezalandırma olanağı da yok. Aklıma bazen 'Zihni Sinir tipi' buluşlar geliyor! Yeminli taraftarlar oluşturulsun! Adam, taraftar kabul edilirken ayağını falan kaldırmadan, "...kulübümün ceza almasına neden olacak biçimde davranmayacağıma, küfür etmeyeceğime..." gibi söz verişlerde bulunsun. Maçlara da yeminli taraftar kartı taşımayanlardan başkası alınmasın... Falan yani... Dostlar, tribünde azgınlaşan, saygısızlık eden, söven sayan, başkalarını rahatsız eden, sporun tadını kaçıran adamları kulaklarından tutup ayıklamaz, cezalarını vermezseniz, maçlar pek yakında, sürekli cezalar yüzünden tribünleri olmayan semt sahalarında oynanır ve yalnızca TV'den yayımlanır hale gelir. Bizim azgınımız, kulübüne verilen cezadan hiç etkilenmiyor. Aslında onlar kulüplerini değil, yalnızca kendilerini seviyorlar. Ve kendi keyifleri yerine gelsin diye sövüyorlar. Cezasını nasılsa kendileri çekmiyor. Üzülmez, üzmez Hiç tanımayan biri ile maçı izleseniz ve ona İbrahim Üzülmez'i sorsanız, size "çok iyi bir genç, kimi hatalarını giderirse, geleceği çok parlak olur" diyebilir. Öylesine dinamik öylesine istekli ki, takıma yeni girmiş ve kendini kabul ettirmeye çabalayan isimsiz bir genç sanırsınız. Geçen yıl çok tepki aldığı bir dönemde "Sakın onu satmayın" diye ortaya çıktığımda, bana tepki verenler, hâlâ aynı kanıdalar mı, bilmem. İbo, gençliğinden beri süre gelen eksiklerini de giderse, adı Roberto Carlos'a çıkar... Aman nazar değmesin!
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |