Fay hattında futbol
Türk futbolu hiçbir zaman böylesine tehlikeli bir "fay hattı" üstüne oturmamıştı. Altınızda 8 şiddetinde depreme yol açacak "fay hattı" varsa "kurtuluş" yoktur. Ya binayı "çürük" yapar, binlerce ölü verirsiniz ya da "akılcı önlem" alıp, can kaybını önler, yıkıntıları "asgari" düzeye indirirsiniz. Bunun iki örneği Türkiye ve Japonya'dır. Türkiye'nin bütün statlarında sadece "fay hattı" değil, öfke ve şiddeti körükleyen kravatlı, şık ama "dehşet" çağrısı yapan bazı yönetici kimlikli insanlar oturuyor. Bu "sahte kriz" üreten insanlar, hedefi saptırıp "masum" taraftarı kullanarak sadece ve sadece "kendilerine" oynuyorlar.
"Öfkeyi" körükleyerek Türk futbolunu "kardeş kavgasına" sürükleme konusunda her kulüpte "yeterli sayıda" yönetici bulmak için fazla zorlanmazsınız. Bir sıralama yaparsanız; bu sezonun 3-5 Fenerbahçeli yöneticisi "birinciliği" kimseye bırakmaz. Şu son iki-üç hafta içinde yaptıkları açıklamalar "savaş" çığlıklarını aratmıyor. Federasyona ve rakip kulüplere hakaret, hakemleri "emir kulu" görme, federasyonu devlete şikayet etme, seyirciyi "sokağa dökme" gibi kışkırtmalar yazık ki bu büyük kulübümüzün yöneticilerinden geldi. Öteki kulüplerin de zaman zaman "arızalı" yaklaşımları, "yakışıksız" tavırları vardı ama "kriz tırmandırma" yarışı onları ilk sıraya oturtmadı. Futbolda; "TV yayın rezaleti", "kablo kesmek", vatandaşın "görme" hakkını "gasp etmek" gibi görülmemiş bir olayı da yaşamış olduk. Öyle bir noktaya geldik ki hakemin "en ufak" hatası bile birilerine mal edilmeye başlandı. Hakemin hata yapma hakkı vardır. Çünkü o da insandır. Kimse "mükemmel" değildir!