İte-kaka... (Ali Sami Alkış) | | Lider dediğin takımın liderliği, yalnız puan cetvelinden anlaşılmaz. Bir tavrı, bir edası, farklı bir stratejisi olur. Liderliğinin ipuçlarını, bir şekilde vermesi gerekir.
Beşiktaş; gerilerde olduğu haftalarla lider olduğu haftalar arasında, belirgin bir fark içinde değildi. Ha öyle, ha böyle; onun için farketmiyor... İlk 45 dakikayı gene boya geçirmişti. Pozisyonu az, az olanlar da etkisizdi.
Gençlerbirliği daha takım gibiydi. Kendi sahasından çıkışı ve rakip ceza alanı içine ulaşması, Beşiktaş’tan çok daha süratli ve hatta çok daha akıllıydı.
Baki; tehlikeli olabilecek birçok pozisyonu yerinde ve zamanında önlüyordu. Çok kritik toplar çıkardı.
Isaac’i iten pozisyonu, biraz tartışmalı olsa da; birçok hakemin penaltı çalacağı türdendi. Hakem çalsa, bir şey diyemezsin. Yani devreyi; ucuz demeyeyim de, kazasız atlattılar.
Beşiktaş birçok maçta yaptığı gibi; ilk devreyi huzurevi sakini gibi geçirip, ikinci yarının başında bir anlık parlayıverdi.
Delgado’nun direkte patlayan şutu, yaklaşan golün ilk habercisi olmuştu. Kısa bir süre için tempo ve baskı arttıran Siyah-Beyazlılar, bu silkinişin ödülünü erken aldılar. Ama Gençlerbirliği, kolay pabuç bırakacak bir takım gibi görünmüyordu. Goller eşitlendi.
Beşiktaş Holosko ile oynadığında, maçta fark yarattığını bildiği halde; dün de onu yok saydılar. Gören, pas veren, besleyen olmayınca; Holosko sanki sahada hiç yokmuş gibi kaldı.
Bobo’nun pozisyonunda, bana göre penaltı yoktu. Ama yan hakem; bayrağı göğsüne çapraz koyup penaltı işaretini verirken; hakemin oyunu devam ettirmesi baş ağrıtır.
Beşiktaş, lider gibi olmasından vazgeçtim, maçı kazanmayı hak etmiş gibi bile oynamadan kazandı. Kargaşadan gol attı. Şans her zaman yaver gitmez. |