![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
![]() | #1 | ||
hüngürella ![]() ![]() Üyelik tarihi: May 2007 Yaş: 41
Mesajlar: 5.146
Tecrübe Puanı: 23 ![]() ![]() |
Mustafa Altıoklar çok beğendiğim, filmlerine hayran olduğum bir yönetmen değildir. Fakat onun geçmişte sinema eleştirmenleriyle yaptığı polemiklerde söylediği bir söz filmlerinden daha çok hoşuma gitmiştir. Altıoklar, kendisine saydıran eleştirmenlere cevaben, filmler olmasa film eleştirmenlerinin olamayacağını, ama eleştirmenler olmadan da filmlerin çekilmeye devam edeceğini söylemişti. Futbola dair bir şeyler yazan bizlerin de bu dönemde böyle ironik ve okkalı bir lafa ihtiyacımız olduğunu bugünlerde fazlasıyla düşünüyorum. Ne zaman ki Simon Kuper, “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” dedi, oyuna dair aklımıza bir değişim geldi. Oyunda hayatı görmeye başladık. Onu algılamaya çalıştık. Oyunda ona dair olmayan ne varsa yüklemeye çalıştık. Siyasette umduğunu elde edememişler, yenikler, hep topçu olmayı isteyip becerememişler, yetenek özürlüler kafalarını futbola verdiler. Hep sinemacı olmak isteyip olamayan ve sinema eleştirmeni olan; ama bununla da yetinmeyip çocukluğundaki futbol aşkından hareketle futbol yazmakta da bir sakınca görmeyen yazarlarımız da oldu. Bu futbola dair zenginleşmenin dilidir, güzeldir. Fakat, zenginlik deyince topraklarımızda üstencilik ve hakir görme anlayışı ikiz kardeş gibi yerleşiyor dile ve üsluba... Okumuş ve futbola başka yerden bakan yazarlarımız, önceleri spor sayfalarının azınlık tarafını temsil ediyordu. Azdılar ve sesleri az çıkıyordu. Sonra haliyle çoğalmaya başladılar. Okumuş, temiz, traşlı çocuklar, güzel de yazıyorlar haklarını yememek lazım; ama çoğaldıkça o elit üslup doğasındaki saldırganlığı açığa çıkarmaya başladı. Eski futbolcular hayatlarına yazar-yorumcu olarak devam etmeye başladıklarında dillerine, üsluplarına hakim olan temel şey “futboldan gelmeyenin bu işten anlamayacağı” efsanesidir. Bu söylem, kullanılmaktan o denli eskimiştir ki artık söylenmesinin bir kıymeti kalmamıştır. Ben de bu lafa çok kızanlardanım ve Bengay da kokladım; ama onların dediğinin aksine bir kerametini göremedim. ‘İstemezük’ kampanyası Fakat, son dönemdeki entelektüel üslubun şiddeti beni rahatsız ediyor. Medyada okumuş, dil bilen, araştıran; ama mahalle arasında bile top oynadığı kuşkulu yazarların, eski futbolculardan oluşan yorumcu kitlesine karşı ağız birliği etmişcesine başlattığı eleştiri kampanyası benim için can sıkıcı bir hal almaya başladı. Futboldan gelen aklı başında yorumcuların sayısı zaten az. Burada isim vermeye gerek bile görmüyorum. Takıldığım nokta şu ki, bu oyunu onların oyunu olmaktan çıkarıp, akıl, felsefe, eğlence ve hayata dair bilumum şeye dönüştürmek için kalem oynatanların onları bu arenada “istemezük” sancısıdır. Elitler istiyor ki oyuna dair her şeyi onlar bilsin. Oyunun aklından ziyade meziyetlerine dair de onlar yorum yapabilsin ve kimse onları geçemesin. Onun için de futbol için okulunu bırakan, kitap bile okumayan -öyle diyorlar- eski topçuların bazıları bu işe kafa yorup da ilgiyle izlendiğinde “öne çıkana saldırın” felsefesiyle saldırmaya başlıyorlar. Elitler böyledir. Onlar kimseye bir şey bırakmazlar. Sıradanların, Müslüm Gürses’i vardı. Dinleyip kahrolurlardı ve elitler Müslüm’e, dinleyenlerine burun kıvırır tepeden bakardı. Sonra bir gün arabesk müziği keşfettiler, ardından da Müslüm Gürses’in ne iyi bir sanatçı olduğunu. Onu kendi kitlesinden çekip almak için her şeyi yaptılar. Bugün Müslüm Gürses belki herkesin; ama eskiden ona tapanların değil. Futbol da böyleydi. Şimdi elitler onu da almak istiyorlar. Sadece tribünden aldıkları kombinelerle kapatmıyorlar oyunu, sayfalarda da aynı hükümranlığı yaratmak istiyorlar. Bu yolun başında, medyanın akıl yoksunu yazarlarından başlayarak sonuç alamayacaklarını bildikleri için, öne çıkanlarından başlıyorlar. Saygılı cümlelerinin bile içinden akan hıncı görebilirsiniz... Lütfen başka kapıya! Onlara göre futbolun bu eğitimsiz kuşağı, oynamalı, koşmalı ve terlemeli. Zaten bunun karşılığında kazanacağı parayı fazlasıyla kazanmakta. Bırakma zamanı geldiğinde ise köşesine çekilmeli. Çünkü orada artık enteller var. Gladyatörler gibi olmalı futbolcular. Yoksulluğun içinden çıkıp gelmeli ve bizleri eğlendirmeli. Öldüğünde ise adını bile hatırlamamalıyız. Merak ediyorum Roma İmparatorluğu gerçekten çöktü mü? Entelektüel dil ve zenginlerin dili birbirinden ayrıdır. Fikirlerin ayrılığının da getirdiği bir şeydir bu. Fakat spor sayfalarımızda bu dil birbirinden ayrılmaz bir bütünü oluşturuyor. Ben de gazetelerimizde kaliteli yazılar okumak istiyorum, aklı başında yorumlar dinlemek ve buna kafa yormak istiyorum; ama hayatla olan problemlerinin hıncını çıkarmak için kendine futbolu araç olarak seçenlerin de kafama takılmasını istemiyorum. Ve rica ediyorum. Bizim de bir şeylerimiz olsun. Çocuklarımıza, tarihe bırakabileceğimiz şeylerimiz olsun. Her şeye el atmayın. Bunlar bizim. Biz az okumuş, kafası az basanların... Bolluk bereket içinde büyüme- mişlerin... Futbol da bizim. Biz, biraz eğlenelim diye buldu bu oyunu bizim gibiler. Lütfen başka kapıya. Bizim olan bize kalsın. Ben, eski oyuncusuyla, akıllısıyla, okumuşu yazmışıyla bir spor arenası görmek istiyorum. “Biz sizden iyi biliriz” diye yeni bir oyuncak isteyen çocuk gibi ayaklarını yere vurarak ağlayan ve bu oyunun asli unsurlarını görmezden gelenlere karşı, bu oyunu ve o oyunun az okumuş ama hayatı bilen kesimini daha çok seviyorum. Okumuş çocukları da severek okuyoruz işte... İlk hedefiniz Intertoto, ileri! Şike yapmamızı gerektirecek bir durum yok, biz de iddialıyız (Sinan Engin) Ne iyi yaptın! Adnan abi ile Başkan olduktan sonra, nihayet üç gün önce konuşabildik. Abi diyorum çünkü; bu Galatasaray’da bir gelenektir. Hele kongre üyesi ise, senden de kıdemliyse; ona abi diye hitap etmek her makamdan önemlidir. O kişi Başkan dahi olsa, bu konunun altını çizmek istedim. (Yalçın Dümer-Fanatik) Seni dinlemiş Abi! Hatırlarsanız ben Mondragon’un zamanında bile, “Şu Aykut’u zaman zaman oynatın” diye Gerets’i çok uyardım. O da oynattı. (Turgay Şeren-Akşam) Okey! Hani nerede Başbakan’ın takımları... Kasımpaşa küme düştü... Rize gitti, gidiyor... Beyler biraz insaflı atalım, bu hayali senaryoları biraz insaflı yazalım... (Şansal Büyüka-Akşam) Yerseniz! Yabancı futbolcular Beşiktaş’ta çok mutlu, hatta kovsak bile gitmiyorlar. (Sinan Engin) Getiriniz efenim! Bir hafta sonraya taşıdığı üç puan mı, bir puan mı daha iyi olurdu Galatasaray adına? Bunu bizim alışkın olmadığımız bir soru olarak gündeme getiriyorum. (Mustafa Denizli-Milliyet) Gıcık kapıyormuş! Melih Şendil: Ümit Hocam, Deivid sol kanatta oynamayı sevmiyor mu? Ümit Kayıhan: Sevmiyor. (Ankaraspor-FB maçı, Lig TV) Kızma çocuğa! Göktuğ Sevinçli: Kezman da üzgündür şimdi Selim Abi! Selim Soydan: Banane üzgünse ya! (Ve Gool, TV8) Sus o zaman! Beşiktaş 4-4-2 oynadıysa bugün, hakikaten ben bu futbolu fazla bilmiyorum demektir. (Göktuğ Sevinçli - Ve Gool, TV8) Tabir-i caizse... Beşiktaş için, matematiksel olarak her şey bitmiş değil ama; şampiyonluk ihtimali, önümüzdeki yaz Mars gezegeninde tatil yapmayı ummak kadar hayal ötesi... (Ali Sami Alkış-Star) | ||
![]() | ![]() |
|
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |