Bu anlayışla Beşiktaş'ın işi çok zor Atıf Keçeci | | Son zamanlarda Beşiktaş'taki gelişmelere bakarken bardağın dolu tarafından bakmak misali yol gösterici ve yapıcı olmaya gayret ettim . Yazıp söylediklerimi Başkan Yıldırım Demirören'in yüzüne 3 cümleyle de olsa söylemek fırsatım oldu. Kendisine, "Gerçek Beşiktaş sevgisini taşıyanlarla çevrendeki menfaat gruplarının ve şahısların ayırımını yapmalısın." diyerek görevimi yaptım.Geçtiğimiz haftaya dönüyorum. Menajer Ankaragücü'nden Bebbe ile görüşme yapıldığını söylüyor. Akabinde kulüp resmi sitesinden açıklama geliyor: "Kulübümüz bu oyuncu ile ilgilenmemektedir." Abdülmuttalip isimli bir genç elinde çantası tesislerin kapısında antrenör Mutlu ile görüşmeye geldiğini gazetecilere anlatıyor. Oynadığı kulübü, mevkisini söylüyor. Sonra gene bir yalanlama. Benzer şeyler Bobo için oluyor. Sakatlığının tedavisi ve Brezilya Olimpik Takımı'na seçilmesi nedeniyle erken gitmesine izin verildiği açıklanıyor. Bunlar olurken menajer Sinan Engin bombayı patlatıyor: "Bobo takımı satmasaydı şimdi şampiyonduk." Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. En büyük gelir kapısı olarak gördüğün futbolcunu "takımını satmakla" suçlamaktan daha büyük bir "satış" düşünebiliyor musunuz? Bu oyuncu ile ilgilenen kulüpler neler düşünürler? Bu kadar sorumsuzluğun bir arada yaşandığı bir kurumun iyi yönetildiği söylenebilir mi? Tuhaflıklar bitmiyor. Beşiktaş'ın 61 yıllık futbol mabedinin yıkılarak yenisinin yapılacağı söyleniyor. Ve bu tarihî mekânda Kartallar son defa bir resmi müsabakaya çıkıyorlar. Tribünler dolu, elveda vakti olan gelmiş, bir kişi hariç. Başkan böyle anlamlı bir günde İnönü'de olmak yerine Cannes'a güneş banyosu yapmaya gitmeyi tercih etmiş. Bence bu gitmek değil, bir anlamda taraftar tepkisinden kaçış. Yüreği yanan, gönlü siyah-beyaz aşkı ile tutuşanlar dileklerini haykırıyor "Yeter Demirören yeter". Evet sessiz kalanlar da var. Onlar zaten hep sustular, hep inecek zarfın kalınlığını hayal ettiler. Bu vesile ile sayıları da belli oldu. Kapalının üstünde "kutu" tabir edilen yerdeki 100-150 kişi. Belki öğle vakti stada giden yollardaki direk ve ağaçlara asılan "Yeter Demirören" flamalarını toplarken yorulmuşlardı. Yöneticilerden tuhaf açıklamalar geldi. Biri 'bağıran 3-5 kişiydi', diğeri '3.'lük başarılı bir sonuçtur' dedi. Maçın bitiminde protokol tribününde sinirli bir şekilde otururken çevresine, "Ertuğrul Sağlam alkışlanıyor, bize bağırılıyor" diye dert yandı asker arkadaşım. Sonrasında gündemi değiştirmek için yeni transferlerin isimleri neredeyse alfabetik sırayla medyaya fısıldanmaya başladı. İlgilendikleri gene ikinci üçüncü sınıf futbolculardı. Bu işleri yürütmek üzere kulübün teknik direktörü ve menajeri varken iş! dışarıya verildi. Bir menajerlik firmasına yetki verildiği açıklandı. Yönetimin başkandan sonraki en yetkili iki ismine "Bu konuda bir yönetim kurulu kararı var mı?" diye sordum. Aldığım cevap "Yetki Ümraniye'den verildi." oldu. Yetkiyi resmi antetli kâğıda yazarak menajerin verdiğini söylediler. Ağzım açık kaldı.
__________________ |