Karaağaç Ölümü Hastalığı GİRİŞ Birçok sebepten dolayı Dünya Ormanları ve orman kaynakları hızla azalmakta, her yıl yaklaşık 7.5 milyon hektar orman alanı yok olmaktadır. İnsanlar çoğaldıkça ve yeteneklerini doğal dengeleri gözetmeden kullandıkça yok olan bitki ve hayvan sayısı artmıştır. Ceratocystis ulmi'nin neden olduğu Karaağaç Ölümü Hastalığı sonucunda önemli bir ağaç cinsimiz yek olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Doğada hayvan ve bitkiler ayrı ayrı değil, karşılıklı ilişkiler içinde yaşarlar. Bir ağaç türünün azalması besin ve barınak olarak ondan yararlanan tüm canlılarında yaşamını tehdit eder. Soyu tükenen birçok canlı türünün, eğer yeterli zaman ve olanak bulunsaydı, yaşamsal önemdeki gereksinimlerimizi karşılayabileceğini bilmek, içine düştüğümüz durumu belki de en çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır. Birçok canlı türü bilim adamlarının haberi bile olmadan yok olmaktadır. Bu canlıları kurtarmak için etkin önlemler alınmazsa 2000 yılı geldiğinde her gün 100 türün soyu tükenecektir. Sıranın bize gelmesini istemiyorsak geriye kalan bitki ve hayvanları yaşatacak köklü çözümler bulmalıyız. Karaağaç ölümü Hastalığının ilk ortaya çıkışı, simptomları, etmeni, taşıyıcıları ve yayılması, gelişimi, karaağaç türlerinin hastalığa karşı hassasiyeti, hastalığın ülkemizdeki durumu ve hastalık ile mücadele imkanları bu çalışmada incelenmektedir. |
ULMUS L. -KARAAĞAÇLAR Kuzey Amerika'nın doğusunda, Avrupa ve Asya'nın ılıman bölgelerinde, özellikle yapraklı ağaç ormanlarında küçük gruplar halinde yayılış gösteren 18-20 kadar türü bulunmaktadır. Güzel cila kabul eden ****ları bakımından önemlidirler. Ayrıca parkçılık ve peyzaj yönünden de değerli süs bitkileridir. Örneğin, Avrupa'nın ve ülkemizin doğal bir türü elan Ulmus glabra Huds. yaşlı ağaçlarında bile, beyazımtrak renkli gövde kabukları pürüzsüz ve çatlaksızdır. Kuzey Amerika'da geniş çapta park, bahçe ve yel ağacı olarak da değerlendirilmektedir. Bundan başka, aşı yolu ile çoğaltılan U. glabra Huds. Cv. Comperdewnii (Şemsiye Karaağacı) parklarda çok sık görülür (Yaltırık, 1988). Karaağaçlar yapraklarını döken, 30-40 m. ye kadar boylanabilen orman ağaçlarıdır. Tomurcuklar kiremitvari dizilmiş olan çok sayıda pullarla örtülmüştür. Sürgünler pseudeterminal tomurcukludur ve tomurcuklar sürgünlere iki sıralı sarmal (almaşlı) dizilmişlerdir. Yaprak ve çiçek tomurcukları farklı şekil ve büyüklüktedirler. Yaprak tomurcukları küçük, dar, yumurtamsı-konik biçimde olmalarına karşın, çiçek tomurcukları büyük ve hemen hemen küreseldir. Yapraklar sade (basit), kısa saplı, dip tarafı az veya çok çarpık (asimetrik), kenarları çift dişlidir Yaprak saplarının sürgün üzerinde bıraktığı izler, dar elips şeklinde olup, üzerinde 3 adet iletim demeti izi vardır. Çiçekler erdişidir. Çiçeğin çan şeklindeki çanağı 4-9 lordudur ve lop sayısı kadar da etamini vardır. Ovaryumu basıktır, derin parçalanmış iki stigması vardır. Erdişi çiçeklerin birçoğu bir arada yarı durumlu olarak yaprak koltuğunda demet halinde kurul oluştururlar. Çiçekler ilkbaharda yapraktan önce açarlar veya bazı toksonlarında ise çiçekleri sonbaharda görülür (U. parvifolia Jacg.-Küçük yapraklı Çin Karaağacı, U. serotina Sarg.- Kızıl Karaağaç). Meyve basık bir nustur. Nüsün etrafı damarları belirgin, zarsı bir kanatla çevrilmiştir. Çiçek açmasından kısa bir süre sonra (1-2 hafta içerisinde) olgunlaşır. Karaağaçların yaşlı gövdelerinde kabuklar çoğunlukla kalın ve boyuna oluklu çatlaklıdır. Birkaç taksonunda ise, örneğin U. glabra Huds.,gövde kabukları uzun yıllar çatlamadan, düz ve parlak kalır ("glabra":düz, parlak anlamındadır ve bu isim kabuğundan dolayı verilmiştir.), Amerika'daki "Kızılderililer" bir zamanlar bazı karaağaç kabuklarının liflerinden ip ve halat yapmışlardır, iç kabuk (canlı kabuk)'larını da ilaç olarak kullanmışlardır (Yaltırık, 1988). Öz****ları koyu, diri ****ları açık renkli olan ve güzel cila kabul eden ****ları, "büyük halkalı traheli" gruba dahildir, ilkbahar ****unda, büyük traheler bir veya iki sıra halinde yan yana gelerek halka şeklinde düzenli bir diziliş gösterir. Yaz ****unda ise dar lümenli küçük traheler, birbirine paralel uzanan, dalgalı bantlar üzerinde bir araya gelerek devamlı şeritler halinde görülürler. ****ları sert, ağır, yüksek şok dirençli ve elastikidir; kolay yarılmaz. Kullanış yerleri mobilyacılık ve kaplamacılıktır. Karaağaç tomurcukları (özellikle U. procera sali sebe.-İngiliz Karaağacı) 18. asırda ve daha önceki devirde Londra'da su borusu olarak kullanılmıştır(Yaltırık, 1988). Genellikle sıcak severler, sulak yerlerde, nehir ve dere kenarlarında yetişirler. Çok derin topraklarda (sığ-orta-çok derin) yetişirler. Su ihtiyacı orta- (U.glabra) ve su ihtiyacı az olan (U. minör) türlerdir. (Su ihtiyacı bakımından türler; su ihtiyacı yüksek, orta, az, çek az olanlar diye sıralanır). Sıcaklık istekleri ortadır. Rutubetli, geçirgen, balçıklı topraklarda iyi gelişir. Kuru toprakta kaybolur. Tek başına büyürse azman yapar. Sıkışık yetiştirilirse dolgun gövde yapar (Yaltırık,1988). |
1.1. KARAAĞAÇLARIN DÜNYADAKİ VE ÜLKEMİZDEKİ YAYILIŞI Kuzey Amerika'nın doğusunda, Avrupa ve Asya'nın ılıman bölgelerinde, özellikle yapraklı ağaç ormanlarında küçük gruplar halinde yayılış gösteren 18-20 kadar karaağaç türü bulunmaktadır (Yaltırık, 1988). Ülkemizde doğal olarak yayılış gösteren üç önemli karaağaç türü bulunmaktadır. Bu karağaç türleri ve yayılışları sırasıyla aşağıda açıklanmıştır (Yaltırık,1988). Ulmus minör Mill.-(Ova Karaağacı): Ülkemizde bu türün iki önemli alt türü bulunmaktadır: (1) Ulmus minör Mili, subsp. minör- Kuzey ve Kuzey Doğu Anadolu'da, örneğin Tekirdağ, İstanbul, Bolu, Çankırı, Samsun, Trabzon, Çanakkale, Ankara, Kayseri: Erciyes dağı, Elazığ, Malatya, Kars, Van dolaylarında subasar ormanları ile dere kenarları, yapraklı ve iğne yapraklı ormanlarda, açık alanlarda, vadi içlerinde tek tek veya küçük gruplar halinde görülür (Yaltırık, 1988). (2) Ulmus minör Mili. subsp. canescens-Batı ve Güney Anadolu'da örneğin Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Aydın, Denizli, Antalya, İçel, Adana, Hatay gibi illerin sınırları içerisinde görülürler (Yaltırık, 1988). Ulmus glabra Huds.(Dağ karaağacı): Vatanı, Kuzey, Orta ve Batı Avrupa, Balkanlar, Batı Asya'dır. Trabzon-Meryemana (1200 m.), Mars Deresi ve Çataldere (1050 m)de yayıldığı tespit edilmiştir (Anşin 1976). Dünyada ayrıca Sibirya, Himalaya ve Kuzey Afrika'da da yayılış gösterir (Boissier.P..E. 1879). Ulmus leavis Pall.(Hercai Karaağaç veya Saplı Karaağaç): Avrupa ve Kuzey Kafkasya'da yayılış gösterir. Ülkemizde İğneada, Longes ormanları ile Adapazarı Süleymaniye Dişbudak ormanlarında çek sınırlı bir yayılışı vardır (Yaltırık, 1988). 1.2. KARAAĞACIN ÖNEMİ Karaağaç Kuzey yarım kürede yetişen en değerli ağaçlardan biridir. Mobilya ve kaplamacılıkta çok tutulan odunu tekerlekçilik ve fıçıcılıkta da aranır. Bazı ülkelerde insan besini olarak da değerlendirilen tohum, yaprak ve nişastaca zengin olan kabuğunun iç kısımları, hayvan yemi olarak kullanılır. Kurutulmuş yaprakları kışın, sığıra yemlik temini bakımından önemli bir kullanım sahasına sahiptir. Tarımda, su ve rüzgar erozyonu, ayrıca tarla bitkilerinin kurumasını önlemek üzere "rüzgar perdesi ağacı" olarak koruyucu fonksiyonu vardır. Karayolu, demiryolu ve çiftlikleri kar ve rüzgara karşı korumak maksadıyla “çift ağacı" olarak yetiştirilir. Son zamanlarda şehir ve kasabalarda cadde kenarlarında güzellik ve gölge temin eden ağaç olarak dikilmesi yaygınlaşmıştır. Parkçılık ve peyzaj yönünden değerli süs bitkileridir. Kısaca, ekonomik önemi elan bir ağaç cinsimizdir. |
KARAAĞAÇ ÖLÜMÜ HASTALIĞI 2.1. KARAAĞAÇ ÖLÜMÜ HASTALIĞI VE HASTALIĞIN İLK ORTAYA ÇIKIŞI Bir iletim sistemi hastalığıdır. Karaağaç ölümü dendiğinde Ceratocystis ulmi'nin (Ascomycetes) neden olduğu ve dış hastalık tablosu olarak dalların ölmesi ve karakteristik solma belirtileri gösteren bir hastalanma anlaşılır. Hastalık için kullanılan "Hollanda Karaağaç Hastalığı" tanımlaması ise, hastalığın karaağaçlarda Hollanda'da büyük ölçüde ortaya çıkması ve ilk defa 1921 yılında orada tanımlanmış ve araştırılmış olmasından ileri gelmektedir (Selik, 1986). Hastalık, ilk defa, I. Dünya Savaşı sonlarında Kuzey Avrupa'da görülmüş, hızla Avrupa'nın diğer ülkelerine karaağaçları öldürerek yayılmıştır. 1930-1940 arasında Hollanda'da karaağaçların %30’unu öldürmüştür. Fransa'dan ihraç edilen, hastalıklı tomruklar vasıtasıyla 1920'lerde Amerika'ya ulaşmış ve 1940'larda Kanada'da görülmüştür (Selik,1986; Butin, 1995). Ülkemizde ise 1940 yılında İstanbul (Bahçeköy), İzmir ve Ankara civarında hastalık ortaya çıkmıştır. Sümer'in tespitlerine göre (1978-1984) yerli karaağaç türlerinden Ulmus minör ve subsp. Canescencens’ler de hastalık şiddetli, U. glabra'lar genellikle sağlıklı, bazen hastalıklı; U. leavislerdeise hastalık görülmemektedir (Selik, 1386; Butin, 1995). 2. 2. HASTALIĞIN SIMPTOMLARI Hastalığın ilk belirtileri bütün ağaç veya tek tek dalların yapraklarının ani veya yavaş yavaş solmasıyla kendini gösterir. Solgun yapraklar ekseriya kırışır, önce sararır, sonra esmerleşir ve sonunda normalden daha erken dökülürler. Kronik formunda yavaş yavaş seyreden ve önce bir veya birkaç dalda görülen hastalık, ağacın diğer dallarına da yayılır. Böyle bir ağaçta veya ağacın bir kısmında birçok ölü dallar ortaya çıkar. Her ne kadar bu durumda bazı büyükçe dallardaki uyuyan tomurcuklar sürerse de, hasta ağaçlar, dallar birbirini isleyerek birkaç yıl içerisinde yavaş yavaş ölür veya bazen birçok yıllar hayatta kalabilen hasta ağaçlar nadiren tekrar sağlıklarına kavuşurlar. Kronik hastalanma genelde 30 yaşın üstündeki yaşlı ağaçlarda kendini gösterir. Akut form'da ise bütün ağaç veya bir kısmı ani olarak hastalanır, yapraklar solar ve sürgün uçları kıvrılır. Hastalanan ağaçlar normal olarak birkaç hafta veya o vejetasyon periyodu içerisinde ölürler. Akut form'da hastalanma özellikle genç, yaklaşık 10-30 yaşındaki ağaçlarda görülür. Normal olarak ilkbahar veya yaz başlarında hastalık bulaşan ağaçlar hızla ölür, yaz sonlarında hastalığa yakalananlar ise daha az etkilenir ve hatta hastalık yeniden bulaşmadıkça, yeniden sağlıklarına kavuşabilirler (Sümer,1987). Karaağaçların, bazı taksonlar dışında çiçeklenmenin ilkbaharda yapraklardan önce açtığı bilinmektedir. Kronik form 'da hastalanmış veya yaz sonlarında hastalığa yakalanan akaçların uçlarındaki dal ve dalcıkların da çiçeklenme görülmemektedir. (Resim-1). Bu, korumuş olan ölü dallar hastalık iyileşmediği takdirde hızla çoğalmakta ve sonunda ağaç tümden ölmektedir. Hastalığa yakalanmış dal ve dalcıkların kabuğu soyulduğunda, en dış **** kısımlarında boyuna yönde teğetsel esmer şerit veya küçük çizgiler görülür. Bu dalların enine kesitlerinde en dış bir veya daha fazla yıllık halkanın ilk bahar ****unda çıplak gözle bile fark edilen kopuk veya devamlı halkalar biçiminde, koyu renk bozulmaları görülür. Bu renklenmelerin nedeni trahelerin lümen’lerinde gelişen mantar hif ve sporları ve komşu **** paranşimi hücrelerinin ölümü esnasında bitkiye özgü fenalık maddelerin oksitlenmesidir (Selik, 1386). |
2.3. HASTALIĞIN ETMENİ Hastalığa, Ceratocystis ulmi (Buis) (:Ceratostomella ulmi : Ophiostoma ulmi; konidi safhası: Graphium ulmi) adıyla bilinen mantar (Ascomycetes) sebep olur. Bu fungus ilk defa 1921 yılında Hollanda'da karaağaçlardan izole edilerek tespit edildi. Karaağaçlar için çok tehlikeli bir fungustur (Webber & Hedger, 1986; Baydar1990). Avrupa’ da ve Kuzey Amerika’da en tahripkar hastalıklardan biri olduğu rapor edilmiştir (Brasier, 1991; Butin, 1995). C. ulmi'nin miselyum'u krem gibi beyazdır ve hasta karaağaçların ksilem boruları içinde ve hastalık yüzünden ölmüş ağaçların kabuk ve ****undan yaşar. Miselyum ayrıca başka nedenlerden ötürü ölmüş karaağaç ve kesilmiş tomruklara taşınabilir ve burada yaşayabilir. Miselyum borularda bulunduğu sürece kısa hif dalcıkları geliştirir ve bunlarda maya mantarları tarzında Cephalasporium tipi konidi yığınları oluşturulur. Bu tip gelişen mantarın tracheler içerisinde kolay ve hızlı olarak yayılmasını mümkün kılar (24 saatte 5 m’ye kadar). Buna karşılık ölmüş veya ölmekte olan ağaçlarda ise bir kısım cephalosporium oluşturur fakat daha çok, ****dan biraz ayrılmış olan kabukta karaağaç diri **** böceği ve larvaların yenik kanalları içinde gelişen Koremium'larda Graphium tipi spor oluşturur. Koremium'lar dik, koyu ve sağlam bir başçıktan oluşur.Sporlar başçığa önce beyazımtrak, daha sonra hafifçe sarımtrak, yapışkan parlak bir damlacık oluşturarak tutunurlar (Selik,1386). Mantar heterothallik'dir ve eşeysel üreme için eşeysel olarak birbirine uygun iki ırk gerektirir. Doğada eşlerden çoğu kez sadece biri bulunduğu için, eşeysel üreme son derece enderdir, örneğin ABD'de mantar nadiren, buna karşılık Avrupa'da biraz daha sık eşeysel üreme yapar. Eğer iki eş tip temas haline gelecek olursa, döllenme olur ve perithecium'lar oluşur. Küresel siyah renkli, yaklaşık 120 mikron çapındaki perithecium1ların renksiz küflerden oluşan bin saçağı bulunan bir ostiolum'la sonuçlanan uzun bir boynu (300-400 mik.) vardır. Perithecium örtüsünün dış tabakalarından az miktarda hif iplikleri de gelişebilir. Perithecium’lar tek tek veya gruplar halinde ve kabukta koremium’larla aynı yerlerde oluşur (Selik,1986; Butin, 1995). Perithecium'un iç tarafında, her birisi renksiz hafifçe kıvrılmış eski ascospor içeren çok sayıda ascus oluşur. Ascus'lar olgunlaştığında sporlarını perithecium bırakarak parçalanırlar. Ascosporlar boyun,kanalı vasıtasıyla boşaltılır ve ostiolum'u çevreleyen hiflerden oluşan saçak tarafından desteklenen yapışkan bir damlacık halinde toplanırlar. Mantar ölü veya ölmekte olan ağaçlar ve tomrukların kabuklarında misel ve spor oluşturan koremiumlar halinde kışlar (Selik,1986; Butin,1995). |
HASTALIĞIN TAŞIYICILARI VE YAYILMASI Karaağaç ölümü hastalığının taşınmasında Scolytus scolytus (Fabr.), S. multistriatus (Marsch.) ve Hylurgppinuş rufipens (Eichhofı.) adlı kabuk böceklerinin rolü çok büyüktür.Mantar ayrıca toprak içinde kökleri sağlam ağaçlara temas eden hasta ağaçlardan da kök kaynaşması ile geçebilmektedir. C. ulmi sporları su, nadiren hava ile, ekseriya böceklerle taşınır.Bunların yanında az da olsa omurgalı hayvanlar ve kuşlarla da sporlar taşınabilir. Ayrıca taşınan tomruk ağaç malzeme, araç ve gereç vb. ile taşınması da mümkündür. Karaağaç kabuk böceklerinin hem beslenme hem de üremeyi yalnız canlı karaağaçlarda çoğunlukla bunların ince sürgünlerinin çatal yerlerinde olur. Üreme yiyimi ise yumurta bırakmak ve genç erginler meydana getirmek için yapılır. Üreme yiyimi yapılan yerler arasında; (1) Kuraklıktan şiddetle zayıflamış canlı ağaçlar. (2) Hastalıktan süratle ölmüş veya son zamanlarda kesilmiş karaağaç ****u sayılabilir. Fakat böcek populasyonu büyük olduğu zaman, üreme yerleri çeşitli olabilir. Buna karşılık çok iyi gelişme şartlarındaki ağaçlar nadiren üreme yeri olarak seçilir (Sümer,1984). 2.4.1. BÖCEĞİN BESLENME YİYİMİ Kabuk böceği erginleri, karaağacın bütün vejetasyon devresi boyunca canlı ağaçlarda beslenirler. İlkbaharda karaağaçların tomurcuk uyanması sırasında bunların erginleri kışlamış bulunan lavralardan çıkmaya başlar. Birinci uçma zamanı mayıs, ikincisi ağustos ayına rastlar. Sıcaklığa bağlı olarak, ilkbahar ve yazın tam bir generasyon için gerekli zaman 35-4-5 gün arasında değişir (Sümer,1984) Böceklerin çoğu, erginler olarak çıktıkları yerlere en yakın canlı karaağaçlarda beslenme yiyimi yaparlar. Böcek populasyonunun fazla olduğu yerlerde beslenme yapan böcekler ağaçlardan birçok ince sürgünü budayabilirler. Beslenme yiyimi zararları, ağaç tepesinin dış tarafındaki sürgün çatallarında çok fazladır. Bazen tepenin iç kısımlarında da bu zararlar meydana getirilir (Sümer,1984). Beslenme yiyimi yapan böcekler, karaağaç ölümü hastalığına sebep olan mantarı vücutlarının üzerinde veya içinde taşıdıkları zaman canlı ağacı hastalandırmış olabilirler. Bu mantarlarla bulaşmış olan böceklerin, hastalığı sağlıklı ağaçlara bulaştırma ihtimali birçok faktöre bağlıdır.Hastalığın kontrolünde faydası olan iki faktör şunlardır: Beslenme yiyimi zamanı ve üzerinde beslenilen sürgünün yaşı. İlkbahar ve yaz başlarındaki beslenme yiyimi, hastalıkla etkilenme bakımından önceki ve sonraki zamanlardakinden çok daha ciddi sonuçlar doğurur. Çünkü bu zamanda ilkbahar ****unda bulunan uzun traheler açık ve fonksiyon görür durumdadır. Bu traheler kabuk yüzeyine o derece yakındır ki burada bulunan kabuk böcekleri tarafından parçalanırlar. Bu uzun, aktif ilkbahar trahelerinin içine dahil edilen mantarın sporları, bütün ağaç organlarına hızla taşınır. Yaz içerisinde daha sonra oluşan ****un traheleri nisbeten kısadır. Yaz ****unun bu kısa traheleri içine dahil edilen sporlar Tutana yavaş ve daha kısa mesafelerde hareket ederler.Bu suretle, geç meydana gelen bulaşmalar, nadiren ciddî zararlara sebep olan mevzi hastalanmalara yol açarlar. Uzun ilkbahar traheleri, içinde bulunan sene oluşmuş olan sürgün çatallarına kadar nadiren uzanır. Bu yeni gelişen kısım içinde böceklerin beslenme yiyimi genel bir hastalık ve ölüm sonucu doğurmaz. Halbuki, böceğin ilkbahar ve yaz başlarında bir veya daha yaşlı sürgünlerin çatallarında-ki beslenme yiyimi çoğunlukla şiddetli bir hastalıkla sonuçlanır (Sümer, 1984). |
BÖCEĞİN ÜREME YİYİMİ Bir karaağaç kabuk böceği, üreme yerinden çıkar çıkmaz beslenme yiyimi yapılacak ve yumurta bırakma galerileri için yer aramaya başlar. Bu böceklerin çiftleşme ve yumurta bırakma ipinden önce, canlı karaağaçlarda genellikle beslenme yiyimi yapmalarına rağmen, bu yiyimi yapmaları mutlaka lüzumlu değildir.Böceklerin kendilerine uygun üreme yerleri araştırmaları bütün vejetasyon mevsimi müddetince arazide devam eder ve gerçekleşir. Ergin böcekler olarak çıktıkları yerlerden 25 km’den daha fazla mesafelere yumurta bıraktıkları bilinmektedir (Sümer,1984). Ergin böcekler, genç erginler meydana getirmek için ölü ve ölmekte olan karaağaç materyalini tercih etmelerine rağmen. daha çok zayıflamış fakat canlı olup sonunda ölecek ve böceğin hayat devrelerini kolayca geçirebileceği ağaçlara saldırma girişiminde bulunurlar.Bu durum bilhassa karaağaçların uzun süren kuraklık devrelerine maruz bulundukları yörelerde ortaya çıkar. Son yıllarda artan çevre kirliliği karaağaçları da olumsuz yönde etkilemiş ve zayıf düşüp, ölmelerine neden olmuştur. Ercin böcekler için yumurta bırakma yeri olarak bu ağaçlar idealdir. Karaağaçların bulunduğu yörelerde yayılan kabuk böcekleri, karaağaçların büyük ölçüde öldürüldüğü, kesildiği veya yaralandığı her yerde hızlı artış göstermektedir. Kabuk böceği üreme yiyimi için uygun olan, yani ölü, zayıflamış, kuraklığa maruz karaağaç materyalinin azalması maksadıyla yapılan her faaliyet bu sahada böcek sayısının azalmasına büyük ölçüde katkıda bulunacaktır. Eğer karaağaç kabuk böcekleri, Ceratocystis ulmi mantarını vücudunun üzerinde veya içinde taşıyorsa, üreme galerilerini yaptığı zaman, mantarı ölü ve ölmekte olan ağaç veya kesilmiş ****un içerisine yerleştirir ki burada mantar parazit veya saprofit olarak ölü materyalde gelişebilir. Daha sonra bu üreme galerisinde gelişen yeni genarasyonun ergin böcekleri sporlara temas ederler ve vücutlarında onları taşırlar, daha sonra bunları beslenme yiyimi yaptıkları zaman canlı karaağaçların dokuları içerisine sokarlar. Bu yolla karaağaç ölümü hastalığı, ergin böceğin aktif olduğu bütün dönem müddetince uzak mesafelere götürülebilir (Sümer, 1384), Hastalığın bulunmadığı yöreler, kabuk böcekleri ve Ceratocystis ulmi tarafından yayıldığında, ilk hastalıklı ağaç görüldükten birkaç yıl önce mantar, böceğin ölü ****daki üreme galerilerinde saprofit olarak bulunabilir. Bunun sebebi, muhtemelen böceklerin üreme kanallarına mantarı, canlı ağaçlardakinden daha sık olarak yerleştirdiğidir.Bununla beraber, kabuk böceklerinin yer ettiği bir bölgede bir kere hastalık görüldükten sonra, kontrol önlemleri alınmazsa hastalık çok hızlı artar. |
. HASTALIĞIN GELİŞİMİ Karaağaç ölümü hastalığı bir böcekle bir mantar arasında gerçekleşen alışılmamış bir hastalığın sonucudur. Hastalıktan her ne kadar yalnız mantar sorumlu ise de, böcek mantarın sporlarını hastalıklı ağaç ****undan sağlıklı karaağaçlara taşıyan, mantarın vazgeçilmez taşıyıcısıdır. Hastalığın yayılması karaağaç diri **** böcekleri S. multistriatus ve H. rufipens kanalıyla gerçekleşir. Mantar ölü ve ölmekte olan ağaçlar ve tomrukların kabuklarında misel ve spor oluşturan korumium'lar halinde kışlar. Karaağaç diri **** böcekleri yumurtalarını tercihen kuraklık, hastalık v.s. yüzünden ölmekte olan veya zayıf düşmüş ağaçların **** ve kabukları arasına koyarlar. Ergin dişi böcek kabuğu kateden ana kanal açar ve Scolytus'da teğetsel kesitte yıllık halkaların yönüne paralel (Resim.2). Hylurgopinus'da bunlarla 45°lik açı yapan bir galeri açar. Dişi galerinin kenarı boyunca yumurtalarını koyar, yumurtalar çok geçmeden açılır ve lavralar ana galeriye dik açı yapacak şekilde tüneller açarlar. Şayet ağaç daha önceden mantarla bulaşmışsa o zaman mantar böceğin tünellerinde miselyum ve yapışkan, graphium tipinde sporlar oluşturur. Böceğin kanallarında kitle halinde geliştirilen bu yapışkan konidiler genç böceklerin sindirim aygıtlarına geçer, ayrıca binlercesi de vücutlarında taşınır. Sporla yüklü olan genç böcekler, henüz sağlıklı olan diğer ağaçlara uçar ve orada genç dallarda primer olgunluk yemesine başlarlar. Şekil 1.2.Ceratocystis ulmi'nin (Karaağaç ölümü hastalığı) gelişim safhaları, Scolytus'lar yasayan kuvvetli karaağaç dallarının çatal yaptıkları yerde, Eylurgopinus'lar ise 2-12 cm çapındaki gövdelerde beslenirler, böcekler kabuk ve ****u oyar, sporlar ağacın yaralanmış dokuları içerisine depolanır, çimlenir ve hızla yaralanmış kabuk ve **** içinde büyürler. Mantar ilkbahar ****unun geniş su iletim borularına ulaştığı takdirde, burada cephalosporium tipi sporlar oluşturur, bunlar da yükselen su akımı ile yukarı doğru taşınırlar. Bu sporlar maya mantarları gibi tomurcuklanarak çoğalır, çimlenir ve yeni enfeksiyonları başlatırlar. Ağaç tepesindeki symptomların derecesi iletim borularına olan saldırı ile orantılıdır. Hastalığın erken döneminde misel öncelikle trachelere, ancak nadiren tracheid, **** lifi ve bunları çevreleyen paranchym hücrelerine saldırır. Dokulara genel bir saldırı hastalığın son veya yaygın sürgün ölümü evresinde başlar. Bu sırada aynı zamanda mantar paranchym hücreleri arasında önemli derecede büyüme yapar. Misel hücreden hücreye geçitlerden girer. Biçim ve büyüklük bakımından değişen sporlar, sadece trache ve tracheid'lerde olmak üzere pek fazla oluşturulmaz. Sakız ve thyll oluşumu geniş trache'lerde ve bazen de sakız, thyll ve mantar miseli ile kombine olarak bloke edilmiş izole diri **** kısımlarında gerçekleştirilir. Enfeksiyon iletim borularında, muhtemelen mantarın toksik salgılarına reaksiyon olarak bitki dokuları tarafından çıkarılan maddelerin enzimatik oksidasyonu ile oluşan bir esmerleşmeye neden olur. Bu koyu renkli fenolik maddeler daha sonra trache çeperleri tarafından adsorbe edilir ve onların esmer renklenmesini artırır (Selik, 1986; Butin, 1996). Bulaşmış dal ve dalcıklar çok geçmeden solar ve ölür. Karaağaç ölümü hastalığının solgunluk symptomlarına sebep olma mekanizması tam olarak anlaşılmış değildir. Trachelerin misel, sakız ve thyll'lerle tıkanmaları ve böylece su iletiminin bloke edilmesinin solgunluğun gelişmesinde bir rol oynamasına rağmen, bu olay genel değildir ve bazı araştırıcılar, bunun bizzat solgunluğa neden olması için yetersiz olduğu görüşündedirler. Mantar tarafından toksik madde salgılanması ise kanıtlanmış olup, bunların bitkinin Auxin systemi dengesine müdahale ettiği hakkında belirtiler vardır fakat bunun solgunluktaki rolü ile ilgili ayrıntılı bilgi şimdiye kadar sağlanamamıştır (Selik, 1986; Butin,1996). İlkbahar ve yaz başlarında gerçekleşen bulaşmalar karaağaç ilkbahar ****unun geniş ve uzun trahelerinin hücumuna uğraması sonucunu verir ve sporlar bunlarla hızla ağacın bütün kısımlarına takınabilir. Eğer iletim borularına genel bir saldırı olursa, çoğunlukla 10-50 yaşlarındaki genç ağaçlarda olduğu üzere (hastalığın akut formu) ağacın ölümü birkaç hafta içerisinde gerçekleşir. Geç bulaşmalarda ise, iletim borularına saldırı yaz ****unun dış, kısa iletim boruları ile sınırlı kalır ve bunlar içerisinde hastalık ancak kısa mesafede hareket eder. Bunun neticesi olarak geç bulaşmalar ekseriyetle lokalize edilmiş enfeksiyonlar oluşturur ve ağaçlarda nadiren ani ciddi zararlara neden olur. Karaağaç diri **** böceği canlı ağaçlarda sadece birkaç gün yeme yapar ve sonra ölmekte olan veya zayıf düşmüş karaağaçlara gider ve bunlarda yeni galeriler açar ve yumurtalarını koyar. Normal olarak bu böcekler bir vejetasyon devresinde 2-3 generasyon verirler. Her generasyonda genç ergin ölü veya zayıf düşmüş karaağaçlardan, yaşayan kuvvetli ağaçlara gider, orada beslenir ve sonra ölü veya zayıf ağaçlara yumurta koymak üzere geri döner. Bunun sonucu olarak, böcek bir kere mantar sporlarıyla bulaşırsa, sporları hem sağlıklı, hem de hastalanmış ****lara taşır ve burada büyür, çoğalır, yeni çıkan bütün genç böcek ve hasta ağaca gelen başka böceklere de bulaşırlar (Selik, 1986). Trabzon ve yöresinde yayılış gösteren karaağaçlarda yapmış olduğum tespitler sonucunda mantarın hasta ağaçlardan karaağaç kabuk böceklerinden başka karaağaçların kabuk ve kombiyumunda zarar ya£an diğer böcekler tarafından da az da olsa taşınabileceği olasılığının varlığını tespit ettim. Tamamen kurumuş, ölmekte olan veya zayıf düşmüş ağaçların kabukları kesilerek bloklar halinde kaldırıldığında karaağaç kabuk böceklerinin ana ve lavra yolları (Resim.2) dışında birçok böceğe ait galerileri de sıkça rastlamak mümkündür. |
KARAAĞAÇ TÜRLERİNİN HASTALIĞA KARŞI DAYANIKLILIKLARI YA DA DUYARLILIKLARI Yabancı karaağaçlardan, Amerika orijinliler, bilhassa Ulmus americana L. (Amerika karaağacı) ve ayrıca Ulmus proaera Salisb. (İngiliz karaağacı) hastalığa çok hassastır. Bundan başka Ulmus minör Miller (Ova karaağacı) ve Ulmus glabra Huds. (Dağ karaağacı) da duyarlı türler arasındadır. Buna karşılık Asya türleri olan Ulmus pumila L. (Sibirya karaağacı) ve Ulmus parvifolia Jacg. (Çin karaağacı) dayanıklı türlerdir (Sümer,1984). Ülkemizde bulunan üç yerli karaağaç/türümüz arasında, en hassas durumda olan ve en fazla zarar veren karaağaç Ulmus minör Miller subsp minör (Ulmus suberosa moench) dur. Hastalığın yayılmış bulunduğu yörelerde Ulmus minör Miller subsp. canescens'ler da akut olarak hastadır. Ancak Akdeniz bölgesindekiler sağlıklıdırlar. Ulmus glabra türünde hastalık bazen ortaya çıkmaktadır. Ulmus leavis pall. Hastalıksız ve en dayanıklı karaağaç türümüz olarak görülmektedir. 2.7. HASTALIĞIN ÜLKEMİZDEKİ DURUMU Hastalık Trakya'da aşırı şekilde şiddetli ve yaygındır. Marmara bölgesi ve bütün Karadeniz bölgesinde karaağaçları yok edecek derecede çok şiddetli olarak hüküm sürmektedir. Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki karaağaçlarda görülmemiş olmasına karşılık, Ege ve İç Anadolu bölgelerinde yer yer yayılmış durumdadır. Sağlıklı ağaçların da bulunduğu Ege ve İç Anadolu'da hastalık, Muğla ve Kayseri'ye (Yeşilhisar) kadar güneye inmektedir. Tespitlere göre karaağaç ölümü hastalığı Türkiye'de, Muğla (Gökova Körfezi)- Artvin arasında çekilecek bir hattın kuzey batısı ve özellikle kuzeyinde hüküm sürmektedir. Çok aşırı zarara uğramış karaağaçların da bulunduğu güney batıdaki üç yayılış yeri olan Muğla yöresinden başka, orta Anadolu'da, hastalığın şiddetli tahribat yaptığı Kuzey Anadolu ve mevcut bulunmadığı Güney Anadolu arasında bir geçiş bölgesi durumundadır (Sümer, 1984). Ülkemizde hastalık görülen yörelerde yaşlı ağaçların çoğunlukla kurumuş, hastalıklı olan genç karaağaçların da patolojik bir görünüm arz ettikleri gözlenmektedir. Kuruyup yok olmuş yaşlı ağaçların yerlerinde şimdilik sağlıklı olan oldukça genç fertler yetişmiştir fakat bunları da kabuk böceği saldırısı için yeterli büyüklüğe geldiklerinde muhtemelen yok olacaklardır. Trabzon-Meryemana ve Karataş dereleri yörelerinde Dağ karaağaçları (Ulmus glabra Huds.) kitleler halinde bu hastalık nedeni ile ölmektedir (Anşin 1976). Trabzon ve yöresinde doğal yayılış gösteren Ulmus minör Miller ve (Ulmus glabra Huds.) larda hastalık çok şiddetli bir şekilde hüküm Sürmektedir. Bölgede 1970'li yıllardan sonra görülmeye harlayan hastalık 1980'den sonra hızla yayılmıştır. Deniz seviyesinden, Abietum orman zonuna (1600 m.) kadar, bölgede yayılan karaağaçların çoğu hastalıktan dolayı kuruyup yok olmuştur (Resim. 4). Hastalık günümüzde de etkisini sürdürmektedir. Birçoğu kuruyarak ölen karaağacın bulunduğu bir yörede hastalıktan etkilenmemiş aynı türden genç ve iyi yetişme muhiti koşullarına sahip fertlere de rastlamak mümkündür.Arazide artık yaşlı karaağaçlara rastlamak bir mucize olarak görülmektedir. |
1. Hastalığın taşıyıcısı olan kabuk böcekleri tarafından üreme yiyimi için aranan karaağaç materyalinin yok edilmesi yolu ile böcek populasyonunun azaltılması. 2. Sağlıklı karaağaçların, kabuk böceklerinin beslenme giyiminden korunması. 3. Hasta bir ağaçtan komşu sihhatli ağaçlara, bunların temas eden kökleri yolu ile hastalığın etmeni olan C. ulmi mantarının toprak altından geçmesinin önlenmesi. 4. Karaağaç ölümü hastalığına dayanıklı ağaçlar yetiştirilmesi. 3. 2.1. KORUMA YÖNTEMLERİ Karaağaç ölümü hastalığının etkili olarak kontrolü bakımından sağlık korunması tedbirleri önemlidir. Bu koruma mümkün olduğu kadar erken, bir bölgede karaağaç kabuk böceği saldırısı olur olmaz başlatıldığı takdirde etkili olmaktadır. Yani bir koruma programı uygulamak için mutlaka hastalık ortaya çıkmasını beklememek gerekir. Mantar-böcek ilişkisinin hastalık meydana getiren hayat devrini bozmak için şöyle bir korunma programı takip edilmelidir. Nisan ve Eylül ayları arasında hastalığın simptomlarını gösteren bütün karaağaçlar 30 gün içerisinde yok edilmelidir. Böylece, hastalık etmeni mantarı daha sonra sıhhatli karaağaçlara taşıyacak olan kabuk böceklerinin bu materyal üzerinde kolonize olmaları önlenecektir (Sümer, 1984). Karaağaç kabuk böcekleri için üreme yerleri olarak hizmet görebilecek bütün karaağaç materyali ortadan kaldırılır. Sözü edilen **** materyali, istiflerdeki tomruklar, ağaçlar ve kalın dallarıdır ki bunlar kuraklıktan zayıflamış, fırtınadan yeni yaralanmış, hastalıkla öldürülmüş olabilir. Düşük kaliteli olup da tek tek veya meşcere halinde bulunan karaağaç fertlerine de yüksek kaliteli olanlara yapıldığı kadar koruma ihtimamı göstermek gerekir. Kesim işi tamamen ölmüş ve ağaç tepesinin yarısından fazlasının öldürülmüş olduğu karaağaçlarla sınırlandırılmalıdır. Yani, infekte olmuş bulunan bazı ağaçlara iyileşme şansı verilmelidir. Kesim toprak seviyesinden yapılarak kabuk soyulmalıdır. Bir yörede bu hastalığa karşı insektisidlerle mücadele yapılmayacaksa, ya ağacın tamamının yakılması veya kerestesinin kullanılması gerekiyorsa yalnızca kabuğunun uzaklaştırılması ve yakılması suretiyle bütün kabuk materyali yok edilmelidir. Karaağaç kabuğu iki yıl kadar kabuk böceği üreme yiyimi için uygun kalır. Bu devreyi geçmiş olan, yani toprak üzerinde böyle uzun zaman kalmış olan ağaçlarla uğraşmaya gerek y oktur (Sümer, 1984). Kabuk böceklerinin üreme yiyimi yaptıkları yerleri sistemli şekilde aranır ve tahrip edilir. Böcekler dikili ağaçlardan başka tomruk ve kütüklere de yumurta bırakabilir ve genç erginler üretebilirler. Saldırıya uğramış olan bir karaağaç ****u için yapılması gereken muamele, kabuğu ile beraber yakmaktan veya toprağa gömmekten ibarettir. Yukarıdaki korunma önlemlerinin yerine getirilmesiyle kabuk böceklerinin hızlı artışı önlenir, bunların sayısındaki azalma ne kadar erken başlarsa hasta ağaçlar o kadar geç ortaya çıkar ve hastalanmalar azalır. Böcek sayısının azalması ve böylece püskürtülen ilaçların etkili olma ihtimalinin artması imkanı doğar. Korunma önlemleri sayesinde hastalığa sebep olan mantarın üreme organları ve sporlarının bulunduğu yenik kanallarındaki hastalık ocakları tahrip olunmuş olur. Ayrıca diğer zararlı mantar ve böcekleri barındıran ölü ve ölmekte olan ağaç kısımları ortadan kaldırılmış olur (Sumer, 1984). |
AĞAÇLARIN KORUNMASI Ağaç korunması kuvvetli ve sağlıklı ağaçlar yetiştirmek suretiyle yapılır. Kabuk böcekleri için üreme yiyimi yapılan yerler veya hastalıklara sebep olan organizmalar için giriş yerleri olarak kullanılabilen **** kısmı, periyodik budamalarla uzaklaştırılır. Budamalar aynı zamanda rüzgâr veya buz kırmalarına uğrayan ve böylece de tehlikeli yaralara sebep olabilen dalların uzaklaştırılmasını sağlamış olur. Bununla beraber karaağaçları böceğin erginlerinin çıkış devresi olan Nisan ve Ekim arasında budamak doğru olmaz. Budanacak dallar, ****da hastalıktan dolayı meydana gelen renk değişmesinin görülebildiği noktanın en az bir metre aşağısına kadar kesilmelidir (Sümer, 1984). Zararlılarla mücadele ilaçları ile muamele etme, sulama ve gübreleme; ağacı kuvvetli tutma ve ıslah etme bakımından önemlidir. Mücadele ilaçlarına böcekler ve ağacı zayıf düşüren hastalıkların kontrolü için ihtiyaç duyulabilir. Park ve çimenlik sahalarda iyi toprak şartlarında yetişen araçlar sık gübreleme istemezler. Bununla beraber, kökleri kaldırım altında kalarak dar bir çimenlik şeridinde yetiştirilen cadde ağaçları, normal gelişmelerini sürdürmek ve kuvvetlerini korumak için daha fazla gübre ihtiyacındadırlar. Ağaçlar sık ve şiddetli şekilde, motorlu vasıta vs. çarpması sonucu oluşan mekanik yaralanmalardan korunmalıdır. Kabuğu soyulmamış karaağaç tomrukları hiçbir surette canlı ağaçların yakınında bırakılmamalıdır. Bütün kesim ve budamalar kabuk böceği erginlerinin çıktığı Nisan ayından önce bitirilmelidir. Hastalıkla etkilenmediği taktirde karaağaç kerestesinin değeri yüksek olduğundan bunun satışıyla elde edilecek kazanç bütün mücadele masraflarını fazlasıyla karşılayabilir. Kabuk böcekleri, yakınlarında bulunan karaağaç materyali üzerinde üreme yiyimi ve beslenme yiyimi yapma eğiliminde olmalarına rağmen, birkaç kilometre uzağa da gidebilirler. Belediye yetkililerine, süsleme maksadıyla cadde ve parklarda yetiştirilen karaağaçlardan ölenlerin hemen çıkarılması ve ölü dalların budanması önerilir. Çünkü şehir ve kasabalarda uzaktan gelen hastalığa yakalanma şansı, kırlık yörelerdekinden daha azdır. 3.2.2.1. İlaç Püskürtmek Yoluyla Gerçekleştirilen Kontrol Son elli yılı askın zamandan beri Avrupa ve Amerika'da hastalık için bir kimyasal kontrol yolu bulmak maksadıyla çok sayıda çalışma yapılmıştır. Böceklerin beslenme yiyimini önlemek için ağaçlara püskürtülebilen insektisid'ler ağaç kökleri civarında yere sıvı halde dökülebilen veya gövde içerisine şırınga edilebilen sistematik fungisid ve insektisid'ler üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Bunlar arasında, ağaçlara püskürtülebilen insektisid'ler üzerinde dikkatler yoğunlaşmıştır. Ağaç üzerinde uzun zaman kalabilen ve çevre şartlarından bozulmayan, insan ve faydalı canlılara zarar vermeyen, çevre kirlenmesine sebep olmayan bir madde bulunmayışı, bu yaklaşımı kesintiye uğratmıştır. Örneğin 30 sene kadar öncesinin en tesirli ilâcı DDT insan ve hayvanlara zararlı olduğundan bugün bırakılmıştır. Bu konudaki çalışmalar devam etmektedir (Sümer |
Karaağaçlara İnsektisit Püskürtülmesi Karaağaçların hastalıktan dolayı fazla telef olmaları karşısında ilâçla mücadelenin gerekli olduğu anlaşılmış, şimdilik en uygun ilâcın da Methoxychlor (ticari ismi Marlate'dir) olduğu sonucuna varılmıştır (Sümer, 1984). Püskürtme maddeleri ağaçlara, ya hidrolik püskürtücüler ya da ilâcı sis halinde üfleyen makineler kullanılarak uygulanabilir. İnc kareye[1] 600 pound[2] kadar basınçla dakikada 60 galon 'luk[3] bir çıkışa sahip olan hidrolik pülverizatörler en iyi neticeyi vermiştir. Sis üfleyen makineler, dakikada en azından l galon püskürtme maddesi çıkışlı olmalıdır. Ağaçların yapraklı olduğu zamanlarda ilâç püskürtüldüğü taktirde ağaç kabuğunun ilâçla örtülmesi tam gerçekleşmez. Bu sebeple ilâç uygulaması ilkbaharda tomurcuklar patlamadan ve çiçekler görülmeden hemen önce, sonbaharda ise yapraklar döküldükten sonra yapılmalıdır. Bu şekildeki tatbikat için %25'lik methoxychlor ec'dan[4] 8 kısım alınır, 100 kısma tamamlanmak üzere su ile karıştırılır, bu karışım hidrolik püskürtücüler için uygundur. Sis üfleyen makinelerde kullanılacak karışım da yine %25'lik methoxychlor ec’un 5 kısmına 10 kısma tamamlanmak üzere su ilave edilerek hazırlanır. Bunlara benzer kullanma talimatları methoxychlor ambalaj kutularında yazılıdır (Sümer, 1984). Hidrolik püskürtme ekipmanı kullanıldığı zaman, hiçbir ilâçsız kısım kalmamak., şartıyla kabuk yüzeyini ıslatmak için yeterli oranda püskürtme ilâcı kullanılmalıdır, fakat kabuğun üzerinden akma olmamalıdır. Bunu sağlamak için meselâ 15 m. boyunda bir karaağaca 20-30 galon ilâç gereklidir. Sis atan makineler kullanıldığı taktirde, ilâç kalıntısı öyle çabuk kurur ki kabuk yüzeyinden aşağı akma meydana gelmez (Sümer, 1984). Kabuk böceği beslenme ve üreme yiyiminin önüne geçmek için ilâcın kabuk yüzünü tam kaplaması önemlidir, yani bunun için dikkat edilmelidir. İlâçla kabuğun iyice örtülmesinin sağlanması iki işçi çalıştırılarak kolaylaştırılabilir. işçilerden biri püskürtme yaparken diğeri belli uzaklıkta durarak ilâçsız kalan kabuk kısımlarını ona işaret eder. Methoxychlor gibi emülsiyon tipinde püskürtme maddeleri, bir saat içinde yağmur yağmadığı taktirde, çok çabuk kurur. İlkbaharda Scolytus sp. böcekleri aktif hâle geçmeden evvel karaağaçlar ilaçlanmalıdır. Püskürtme işi rüzgârsız, yağmursuz ve sıcaklığın donma noktasının üstünde olduğu günlerde yapılır. Rüzgarlı günlerde ilaçlama yapılırsa, methoxychlor, balık üretme göleti, dere, tarla, otlak ve çayırlıklara taşınabilir. Arıların ve tozlaşmaya hizmet eden böceklerin çiçeklere koyduğu periyotta bu ilaç kullanılmaz. Methoxychlor'un zehirli etkileri vardır. Bu bakımdan, ilaç ambalajları açılmadan önce üzerinde yazılı olan talimat mutlaka okunur. Talimatta belirtilen miktar ve zamanlarda kullanılır. Kullanılmadığı zaman orijinal kutusunda ve kilit altında saklanır. Besinlerin taşındığı araçlarda asla tanınmamalıdır. Püskürtme yapılırken, ilâcın yerde göllenmesinden kaçınılır. Çünkü kuş ve hayvanlar bundan içebilir. Püskürtme işi sırasında insan ve hayvanlar uzaklaştırılır. Lastik eldiveni ve yağmurluk giyilir. Püskürtme maddesi teneffüs edilmez, ilaçlamadan hemen sonra, yemek yemeden ve sigara içilmeden önce el, yüz ve elbiseler sabunlu su ile yıkanır. Alet de yıkanır, içinde artan cadde akarsulara yakın yerlere dökülmez (Sümer, 1984). Methoxychlor kaza ile insan vücuduna dökülürse kirlenen elbise derhal çıkarılır ve deri sabunlu su ile yıkanır. ilaçlamadan sonra baş ağrısı ve bulanık görme gibi rahatsızlıklar olursa doktora müracaat edilmelidir (Sümer,1984). |
Karaağaç Tomruklarına İnsektisit Uygulaması Kabuğun yakılması bir alternatif olmasına rağmen, zaman zaman arazideki istif yerleri ve kereste depolarında, karaağaç tomruklarında böcek kolonizasyonlarının önüne geçmek veya önceden kölenize olmuş tomruklardan böceklerin ergin halde çıkışına engel olmak amacıyla insektisid püskürtmesi uygulanır. Bu amaç için, bir benzenhegzaklorür (C6H12Cl6) olan % 25'lik gamma BHC (Ticari adı Strykol BHC veya Lindane'dir), parafin veya başka bir hafif yağ da emilsiyon haline getirilerek kullanılır. Püskürtme yüksek güçlü bir aletle yapılır, elle çalışan püskürtücüler ancak az miktarda tomruk ilaçlamak için uygundur (Sümer,1984). Püskürtme Mart ve Nisan 'da kabuk kuru olduğu zaman yapılır, çok soğuk havalardan kaçınılır, istif sahasının her metrekaresine bir litre ilaç hesap edilerek, bunun l/-2/3 kısmı tomrukların arasına ve kesit yüzeylerine, kalanı da istifin dışa gelen kısmına püskürtülür (Sümer,1984). KARAAĞAÇ ÖLÜMÜ HASTALIĞININ VE KONTROLÜNÜN AYLARA GÖRE DURUMU HAZİRAN: Kabuk böceği erginleri çıkmaya devam eder. Mecburi olmayan beslenmesinden sonra zayıflamış veya hasta karaağaçlarda toplanarak üreme kanalları yakarlar bu kanallarda çiftleşme olur ve her dişi elli kadar yumurta bırakır. Yaprakların solma, sararma ve esmerleşmesi olarak beliren hastalığın ilk simptomları gözükür. TEMMUZ: Yumurtadan bir hafta içinde gelişen larvalar 4-5 hafta boyunca kabuk ve **** arasında kanal açarlar, iletim borularına paralel giden bir ana kanal ve buna dik olarak çok sayıda ışınsal kanal açılır. AĞUSTOS: Her olgun larva bir pupa yapar ve 1-2 haftada ergin forma dönüşür, ikinci generasyon erginler çıkmaya başlar. Kesim yapmak üzere, ölü ve tepesinin yarısından fazlası ölmüş olan karaağaçlar işaretlenmelidir. EYLÜL: Ergin böceklerin çıkması, bunların taşıdığı mantar sporlarıyla hastalığın yayılması ve üreme yiyimleri devam eder. Ergin böcekler sağlıklı ağaçlarda beslenirler, ilk generasyona ait böceklerin mantar sporları taşıması sonucu hastalanmış olan karaağaçların bir kısmı ölmüştür. Ve şimdi bunlar ilk generasyon için beslenme yiyimi yeri olarak kullanılabilir. Ayın ortasından itibaren yapraklardaki hastalık simptomları sonbahardaki renklerle karıştırılabilir, hastalığın teşhisi bakımından dikkatli olmak gerekir. Ağaç tepesinde sürgünlerin yana kıvrık bir şekil alması ve sağlıklı şişkin tomurcukların bulunmaması bu zamandaki simptomlardır. Bu gözlemleri kuvvetlendirmek için böcek kanallarından larvalar araştırılır. EKİM: Ilık bölgelerde bu ayda da yumurtadan çıkan larvalardan kısmen üçüncü generasyon erbinler meydana gelebilir. KASIM-ARALIK – OCAK: Böcek bakımından bir faaliyet yoktur. Daha önce işaretlenmiş bulunan ağaçlar kesilir ve yakılır. ŞUBAT: Karaağaçlardan çiçeklenmeye başlayabilir ve çiçeklenme oluşturmayan karaağaç fertlerinin böcek ile kolonive olmuş bulunduğu ihtimal dahilindedir. Ayrıca artan ağaçkakan faaliyeti de bir ağacın böcekli olduğunu gösteren belirtidir. MART: Kesilmiş ****lar ve ağaçlardaki larvalar, ılık günlerde gelişmelerini tamamlarlar. NİSAN: Gelişmesini tamamlayan her larva, karaağaç kabuğunun altında bir pupa yapar ve ergin böcek haline gelir. Ayın sonundan önce, depolardaki tomrukların püskürtme yoluyla ilaçlanması, bütün kesme ve yakma işleri tamamlanır. MAYIS: İlk generasyonun ergin böcekleri dışarı çıkmak için kabukta delik açar, yayılır ve yakınındaki sağlıklı karaağaçlara saldırırlar. Bunlar, hastalığın etmeni olan mantarın yapışkan sporları ile bulaşır. Ve 2-4- yaşındaki sürgünlerde karaağaçlara hastalığı taşımış olurlar. |
Kök Kaynaşması Yoluyla Gerçekleşen Hastalık Yayılımının Kontrolü Kök kaynaşması kökleri temasa gelen karaağaçlar arasında oluşur. Bir karaağaç hastalığa yakalanmışsa, mantar, kaynaşmış kökler yoluyla sağlıklı ağaca geçebilir. Hastalığın köklerden yayılmasının önüne geçmek için, hasta ve sağlıklı ağaçlar arasına kök temasına zarar veren bir kimyasal engel konulmalıdır. Kök kaynaşması oluşan toprak civarının Sodyum N-methyl - dithiocarbamate (SMDC) ile muamele etmek ve temas eden kökler bir bant halinde öldürülmek yoluyla bu amaca ulaşıla bilinir. Hastalık simptomları görüldüğünde derhal hasta ve sağlam ağaçlar arasına bu ilaç uygulanmalıdır. Bunun için iki komşu karaağaç arasında tek bir hat halinde toprağa 30-75 cm. derinlik ve 10-25 cm aralıklarla delikler oyulur. Bu deliklerin, ağaçların tepe damlama hattının dışına kadar uzanması gerekir. Bir kısım SMDC'nın dört kısım su ile karıştırılmasıyla elde edilecek çözelti her bir deliğe bir fincan kadar olacak şekilde dökülür. Tehlikeli bir madde olan SMDC, ambalaj kutusu iyice okunduktan sonra dikkatle kullanılır (Sümer, 1984). SMDC yerine Türkiye'de üretilen N abam adlı dithiocarmat da aynı dozda kullanılabilir (Sümer, 1984). Kök temasını mekanik olanak bozmak da mümkündür. 3.2.4. Hastalığa Dayanıklı Fertlerin Seçimi Karaağaç ölümü hastalığına karşı karaağaç türlerinin hassasiyeti değişik olmakla beraber, hiçbiri muaf değildir. Maalesef, memleketimizin en yaygın karaağaç türü olan Ulmus minör Miller hastalıktan en fazla etkilenmektedir. Hastalığa bu kadar hassas olmalarına karşılık, karaağaç türleri ekonomik ve estetik faydalarından başka, çok çeşitli iklim şartlarına dayanıklıdırlar. Hızlı büyüme ve şehir şartlarına iyi uyabilme yetenekleri vardır. Ağaçlar hastalıktan ölse bile kök sistemleri çoğunlukla canlı kalmaktadır, böylece istenmese de uzun bir zaman sonra ağaçlar kök sürgünleri ile yenilenmektedir, ancak bu şekilde zayıf büyüme şartlarında bulunduklarından yeniden hastalık tehlikesini beraber getirmektedirler (Resim. 6). Karaağaçların bu olumlu özellikleri, hastalığa dayanıklı melez ve kültivarları üzerinde araştırıcıları çalışmaya yöneltmektedir (Sümer, 1984). Hollanda'da yapılan çalışmalarla hastalığa dayanıklı "Chpistine Buisman karaağacı" (Ulmus minör'un seleksiyonu), "Cammelin" ve "Groeneveld" kültivarları bulunmuştur. Fakat bunlar henüz deneme halindedir. Ve ayrıca hastalık bazen bunlarda da zarar meydana getirmektedir. Çin karaağacı (U. parvfolia Jacg.) ve Sibirya karaağacı (U. pumila L.) hastalığa dayanıklı görünmektedir, ancak Sibirya karaağacının ülkemize uyum sağlayacağı şüpheli olmakla beraber, yaprak böceği gibi doğal düşmanı kar ve rüzgar kırmasına hassas yönü vardır. Bu nedenle seleksiyon ve melezler elde etmek, bazı istenmeyen özellikleri ortadan kaldırmak için kullanılması gereken ikinci bir yoldur ve bugüne kadar hastalığa dayanıklılık ve diğer aranan üstün özelliklere sahip karaağaç seleksiyonu bulmak mümkün olmamıştır. Ülkemizde geniş bir yayılışa sahip olan karaağaçlar, kara ve demir yolu kenarı ağaçlandırmalarında kullanılmaktadır.Ayrıca iç Anadolu'nun ağaçlandırılmasında uygun ağaç cinslerinden biridir. Cadde ve yol kenarlarında tek tür kullanma yerine, U. minör subsp. minör ve U. mimör subsp. canescens fertleri grup grup dikilmelidir. Böylece hastalıktan dolayı meydana gelecek kayıp asgari seviyede tutulmuş olur. Şiddetli hastalık görünen yörelerde dikilmek üzere bir zaman için karaağaçtan başka ağaç cinsleri de düşünülebilir. Kırlık sahalarda bunun uygulanmasının biraz zor olmasına karşılık, şehir ve kasaba ağaçlandırmalarında gerçekleştirilebilir. Zelkova gibi karaağaca yakın ağaç cinsi, ayrıca yöreye uygun olarak ıhlamur, kavak, akçaağaç, meşe, dişbudak, çınar ve gürgen karaağaç yerine ikame için önerilebilir (Sümer, 1984). |
SONUÇ İlk defa I. Dünya savaşı sonlarında Kuzey Avrupa'da görülmüş olan ve hızla Dünyaya yayılarak karaağaçlara büyük zararlar veren hatta karaağaçları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getiren karaağaç ölümü hastalığı ülkemizde de önlenebilmiş değildir. Hastalık sebebiyle ülkemiz ormanlarında genelde münferit olarak bulunan karaağaçların sayısı artık yok denecek kadar azdır. Avrupa ve Amerika'da hastalığa karşı ciddi uygulamalar yapılırken ülkemiz bu soruna henüz el atmamıştır. Karaağaç Ölümü Hastalığı ile en kısa sürede mücadele etmeye başlanılmalıdır. Ormanlarımızda ziynet ağaç olarak bilinen kalın çaplı karaağaçlara artık rastlayamıyoruz. Eğer yetişmekte olan genç fertlerin de kurumasını istemiyorsak hastalıkla etkin bir mücadele yapmalıyız. 6. ÖNERİLER Bu çalışmada ele alınıp incelenen karaağaç ölümü hastalığı ile mücadele imkanları derhal uygulanmaya konulmalıdır. Ormanlarımızda hastalık sebebiyle kurumuş bütün ağaçları kesip çıkarmalıyız. Tuzak ağaçları kullanarak kabuk böceklerine karşı savaş yapılmalıdır. Hastalık nedeniyle ölmüş veya hasta olan karaağaçların ****unun kalitesi büyük ölçüde zarar gördüğü için bu materyalin en iyi şekilde değerlendirilmesine yarayacak yollar aranmalıdır. Örneğin ormanlarımızda kuru karaağaçlar üzerinde doğal olarak gelişebilen ve yenilebilen, değerli mantarlar yetiştirilebilir (Resim 11-12). Karaağaç kabuk böceklerinin kolonizasyonuna uygun olan bu materyal böceklere karşı korunup, kontrollü bir şekilde doğada yenilebilen değerli mantarlar yetiştirilebilir. Ayrıca bu tür hastalıklı ve tamamen kurumuş karaağaçlar toprak yüzeyine yalın bir yerden kesilerek bu yetiştiricilik uygun koşulların sağlandığı bir ortamda veya yine ormanın içinde ancak böceklerle mücadeleyi daha etkili ve ekonomik kılmak için topluca bir yerde de yapılabilir. |
Türkiye`de Saat: 09:32 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2