![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ama MÜtarekename gibi Wilson prensiplerin de tümü Amerika'nın, Batı Avrupa'nın ve küçük hıristiyan devlet ve halkların lehine; TÜRKİYE ve TÜRKLER, MÜSLÜMANLAR aleyhinedir. İnsani hiç bir yanı yoktur!.. Denizlerde güvenliğin sağlanması, ekonomik serbestliğin sağlanması, Boğazlar'ın ticaret gemilerine açılması gibi hep kendi menfaatlerine yöneliktir. Sonradan galip devletlerin toprak ve savaş tazminatı almaması ve milletlerin kendi geleceklerini tayin hakkı gibi iki madde daha eklemişse de (11.2.1918) bunlar uygulanmamış, hele mazlum milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı hiç bir şekilde dile getirilmemiştir. 12. maddede, Osmanlı egemenliği altındaki milletlerin özerkliği ve bağımsızlığı, Türkler'in oturduğu bölgelerin (lütfen) onlara bırakılması, Boğazlar'ın uluslararası güvenceye alınmasından söz edilir. Ancak aynı "humanist" Wilson başka devletlerin boyunduruğu altında yaşıyan Türkler, Araplar, Zenciler'e aynı hakları tanımaz. Kimse de bunu böyle anlamamıştır. Aslında ABD Monroe Doktrini gereği 1823'den 1917'ye kadar Avrupa işlerine karışmamayı prensip edinmişti... Onu savaşın içine çeken, Almanya'nın denizlerde ABD'yi taciz etmesi idi. (1917) Bu arada hiç alakası olmadığı halde OSMANLI DEVLETİ'nin paylaşılması meselesine de burnunu soktu. Bu hususta kendisini ilgilendiren bir tek Boğazlar'dan geçiş ve serbest ticaret konusu vardı. Ancak Amerikan hükümeti Akdeniz'de limanı olacak bağımsız bir Ermenistan kurulması, Avrupa topraklarının alınıp Bulgaristan'a verilmesi, Boğazlar ve Marmara'da uluslararası denetim ve ayrı bir "Konstantinopolis Devleti" kurulması, Güney Anadolu'da İtalya'ya toprak verilmesi, Yunanların Batı Anadolu ve İzmir konusundaki taleplerinin kabulü, Fransız mandasının benimsenmesi ve "Kürdistan" dediği bölgenin ayrı, özerk bir statüye kavuşması hususlarını dile getirmiştir. | ||
![]() |
|
![]() | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Amerikan halkı bu konulara tamamen ilgisizdi. Ülkede sadece 1915 tehcirinden sonra göç hakkı tanınan Ermeniler meseleye vakıftılar. Ancak Ermenistan mandası düşüncesi, ABD Senatosu'nda dahi kabul görmedi... ABD 1924'den sonra, bizimle barış dahi imzalamadan tekrar kabuğuna çekildi, ta 2. Cihan Savaşı'na kadar... 1. Dünya Savaşı sonunda üç imparatorluk yıkıldı. Biri Çarlık Rusyası ve Romanof sülâlesi... Yenenlerin safında olmasına rağmen parçalandı, 1917'den sonra eski müttefiklerinin (İngiltere ve Amerika) saldırısına uğradı... İkincisi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Habsburg sülalasi... Avusturya ve Macaristan bölündü, toprakları üzerinde Çekoslavakya ve Yugoslavya kuruldu... Üçüncüsü Osmanlı Devleti ve hanedanı... İşin enteresan tarafı, toprakları üzerinde Ermenistan hariç hiç bir bağımsız devlet kurulmadığı halde 4.4 milyon km. kareden 200.000 km. kareye düşürülüyor, yani Arabistan yarımadası, Ortadoğu, Ege Adaları, Trakya ve Anadolu'nun deniz sahilleri, göl kıyıları, en verimli toprakları, madenleri İtilaf devletlerince paylaşılıyordu!.. İşte sonradan "dost" ve "müttefik" diye boynuna sarıldığımız ABD'nin de katkısı ile Türkiye'nin başına örülen çorap buydu. Almanya, Avusturya ve Macaristan'da yenilgi baskısı ile Cumhuriyet ilan edildi... Burası enteresandır. Çoğu Avrupa devletlerinde krallık sürerken, neden "mağlup" devletlere rejim değişikliği bastırılmış, hanedanlar yıkılmıştır?.. | ||
![]() |
![]() | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ocak 1919'da toplanan Paris Konferansı'na İtilaf yandaşı 32 ülke katıldı. Bunlar Osmanlı hariç diğer yenilen ülkeler ile barış taslağını hazırladılar. Almanya ile Versailles Anlaşması yapıldı. (28.6.1919) Alsace-Lorraine Fransa'ya, Batı Prusya Polonya'ya, Büyük Okyanus'taki sömürge adaları ve Çin'deki kapitülasyon hakları Japonya'ya bırakıldı. Afrika'daki sömürgeleri Fransa, İngiltere ve Belçika arasında paylaşıldı. Büyük ticaret gemilerine el kondu... ve 10 yıl bedava kömür vermesi istendi. Avusturya-Macaristan'la Saint-Germain Anlaşması yapıldı. (10.9.1919) Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya'ya bağımsızlık tanındı. Tirol ve Trieste İtalya'ya verildi. Bulgaristan'la Neuilly Anlaşması yapıldı. (27.11.1919) Güney Domruca Romanya'ya, Batı Trakya yoğun Türk nüfusa rağmen Yunanistan'a verildi. Bulgaristan'ın Ege ile bağlantısı kesildi. - İngiliz donanması İSTANBUL'a 13.11.1918'de girdi. Sonunda İstanbul'da 81.000 düşman askeri oluştu. (7) - İşgal zamanı bir gün MUSTAFA KEMAL, Pera Palas'ta çay içerken, onu görüp tanıyan General Harrington, masasına davet etmek istedi. Bir İngiliz subayı geldi Paşa'ya: Paşa Hazretleri, General Harrington sizi masasında görmekle çok mutlu olacağını söylüyor, dedi. MUSTAFA KEMAL o yana bile bakmadan: | ||
![]() |
![]() | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Biz yerliyiz. Harrington cenapları MİSAFİR sayılır, o bizim masamıza buyursun!" dedi. Cevabı duyan İngiliz subaylarının suratı asıldı. Biraz sonra MUSTAFA KEMAL onların masasına göz bile atmadan kalkıp odasına çıktı. - 20 Aralık 1918 gecesi Mustafa Kemal'in evinde, Ali Fuat (Cebesoy) ile aralarında şöyle bir konuşma geçti: - Benim anladığım, İngiltere'yi "Hindistan yollarının en kuvvetli bekçisi olduğumuza ve Musul vilayeti elimize geçtiği takdirde, petrollerinin işletilmesinde kendisiyle anlaşacağımıza" inandırabilirsek; pekala onunla anlaşabiliriz... ve icabında şimal komşularımıza karşı da iyi bir destek olur. - İngiltere'nin bizimle yeniden harbe girmek ihtimali var mıdır? - Hayır. O ne yapıp edip HAKEM durumunda kalmak ister. Aynı toplantıda Misak-ı Milli, Hilafet ve Saltanat meselesi, hatta Cumhuriyet ihtimali dile gelmişti. (Kutsal İsyan, cilt 1, sf. 259-261) Bu görüşme üzerine Ali Fuat Paşa kumandanı olduğu 20. kolordunun başına dönmüş, Konya ve Niğde'deki silah arkadaşları verilen talimat üzerine bütün işe yarıyabilecek eşya, silah ve cephaneyi toplatmışlardı. Kilikya'daki 7. ordu çekilmeden önce orada direniş örgütlerinin tohumları serpilmişti. 20. Kolordu Konya Ereğlisi'ne, oradan da Aksaray-Kırşehir üzerinden staretejik konumu olan Ankara'ya çekilmişti. ANKARA'nın önemi buydu! | ||
![]() |
![]() | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ankara valisi İngiliz yanlısı idi. Bir İngiliz Muhipleri Cemiyeti Şubesi açılmış, yurtsever kişiler sürgün edilmiş, İngiliz birliği takviye edilmişti. Geri dönen Ermeni ve Rumlar, İngiliz altını ile kurulan ispiyon ağı ve yılgın Ankara halkı hiç ümit verici bir durum yaratmıyordu. Ali Fuat Paşa muzaffer bir kumandan gibi askerlerine bando-mızıka resmi geçit yaptırdı. Halkın moralini yükseltti. Bir gün bir İngiliz yüzbaşı gelip küstahça: - Askerlerinizde Alman palaska tokası gördüm. Bunları neden bana haber vermediniz? diye sordu. Ali Fuat Paşa cevap vermeyince de sinirlenip bağırmaya başladı. Paşa sükunetini bozmadan kendisini sömürgede sanan İngiliz'e sordu: - Rütbeniz nedir? - İngiliz yüzbaşısı. - Öyleyse sizden yüksek rütbede bulunan bir TÜRk subayı karşısında olduğunuzu unutmayınız, ve ona göre konuşunuz. Yüzbaşı şaşırdı, öfkeden kıpkırmızı kesildi. Bu adam delirmiş miydi? - Ne diyorsunuz?.. Ne diyorsunuz? diye kükredi. Paşa durgun sesiyle: - Ne dediğimi şimdi anlarsınız, diyerek zile bastı. İçeri giren iki ere: - Oğlum, alın bunu, Merkez Komutanlığı'na götürün. Bir hafta müddetle kendisine talim ve terbiye öğretsinler! emrini verdi... Gerçek TÜRK subayı İŞGAL altında bile haysiyetini kaybetmez! (Kutsal İsyan, cilt 1, sf.269-275) - 15.5.1919 İzmir'in işgali. Yunanistan'ın bu savaştaki durumunu Bülent Tanör çok güzel açıklamaktadır...(Bakınız: Kurtuluş, Cumhuriyet Yayını) Bazı Latin Amerikan ülkelerinin 1960'larda yapmaya çalıştıklarını Yunanistan 1920'de yapmıştır. Yani asıl EMPERYALİST KAPİTALİST BATI BLOĞU'na tabi olarak onun hizmetlerini görerek yayılma, toprak ve pazar elde etmeye çalışmıştır. | ||
![]() |
![]() | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yunanistan'da 1909'daki devrimle Venizelos; İngiliz, Fransız sermayedarları ile ortak olan Yunan burjuvazisi desteğiyle iktidar olmuştu. Kendilerine yakın topraklarda yayılma sahaları aramaya başladılar. Bundan da Megalo İdea doğdu. Biz bunu kurtlar sofrasında kemiklere razı olan çakalların haline benzetiyoruz. Maalesef 1947'den itibaren Mandacı İsmet'in BATI'ya yamanmasıyla birlikte TÜRKİYE'ye de bu duruma düşmüş, hatta 1991'de TÜRK Cumhuriyetleri'nin bağımsız olmasından itibaren bunu açık açık ifade etmekten kaçınmamıştır. Çakallığın, kemik artıklarına talep olmanın adı da " Orta Asya'ya BATI'yla birlikte girmek" olmuştur! Fener Patrikhanesi 9.3.1919'da bir bildiri yayınlıyarak Rumlar'ı OSMANLI tebaalığından "azat" etmişti! Böylece OSMANLI DEVLETİ ile ilişkileri kestiğini açıklıyordu. Ayrıca İstanbul'un Yunanistan'a bağlanmasını, Kuzey ve Doğu Anadolu'da Portus Devleti kurulmasını talep etmişti!.. Bu tutum da şimdiki Patrik efendinin davranışından farklı değildir. Herif İstanbul'a "Vatikan" statüsü sağlamaya çalışıyor... İlk yapılacak iş, bu tutumundan vazgeçmediği ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ne sadakatini açıklamadığı takdirde, yurt dışına sürüleceğini açıklamaktır! Milliyetçilik heveslerine kapılmış olan Kürtler de; Ermeniler'i Amerikalılar almaya kalkınca, İngilizler'in himayesiyle "bağımsız" olma çabalarına girmişlerdir. | ||
![]() |
![]() | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Çerkezler ise 1921 yılında bir kongre toplıyarak "Şark-ı Karib Çerkezleri Temin-i Hukuk Cemiyeti" kurmuşlar, Yunan ordusunun himayesi altında örgütlenmişler, Adapazarı dolaylarında bir devlet kurma çabalarına girmişlerdi! Hepsi bir büyük ülkeye yamanarak, ona hizmet sunarak sözde bağımsızlık sağlamak peşindedir. Aslında kocasının baskısından kaçıp geneleve düşen kadının haline benzer. Halbuki ÇEÇEN halkı 1.5 milyon nüfusu ile koca Rusya'ya kafa tutup tek başına bağımsızlığını elde etmiştir. (1997) Bizim MİLLİ MÜCADELE'mizden sonraki tek örnektir! - MUSTAFA KEMAL Anadolu'ya geçmeden önce (8) son defa VAHDETTİN'i görmeye gittiğinde, Padişah kendisine şöyle hitap etmiş: - "Paşa, paşa!..Şimdiye kadar DEVLET'e çok hizmet ettin. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Fakat bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa!.. DEVLET'i kurtarabilirsin." Arkasından MUSTAFA Kemal, geniş bir örgüt istiyen çalışmaları için bir tahsisatın verilip verilmeyeceğini sorunca PADİŞAH: - Muktezi her türlü masrafın iş'arınız ve tensibinizle verilmesi hususunda Sadrazam Paşa'ya derhal irade edeceğim, demişti. (Kutsal İsyan, cilt 2, sf. 212-213) | ||
![]() |
![]() | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yani VAHDETTİN, MUSTAFA KEMAL'e altın ve para vermiştir. Bu hususun artık CUMHURİYET TARİHİ'nde yer alması gerekir. Gerçek şudur ki, sarhoşu, aptalı, delisi vardır ama, HİÇ BİR OSMANLI PADİŞAHI "HAİN" DEĞİLDİR! - İttihat ve Terakki kadrosu bütün vatanperverliğine, idealist girişimlerine rağmen koca bir imparatorluğu elden çıkarmamıza neden olmuş; MUSTAFA KEMAL kadrosu ise yeni bir DEVLET kurmuştur... Bu iki kadro da az farkla hemen hemen aynı insanlardır. Son dönemdeki OSMANLI kadroların hemen hepsi Saray'a karşı bir azınlığın örgütlenmesidir. KUVVA-YI MİLLİYE kadrosu ise daha ilk baştan Saray'a karşı olmadığını, dış düşmana karşı olduğunu açıkça söylemiş antiemperyalist bir kadrodur. Bu antiemperyalist yapıyı hazırlayan elbetteki Mondros Mütarekesi idi. Bu mütareke OSMANLI Devleti'ni tasfiye edip TÜRKLER'i Orta Anadolu'ya hapsedince, o güne kadar Saray'a karşı olan kadrolar, karşılarında istedikleri "özgürlük, eşitlik, meşrutiyet, adalet" gibi şeyleri verecek Saray kalmayınca, emperyalist güçlere yöneldiler. | ||
![]() |
![]() | #19 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ordusuz kalmış subaylar, idealistler, aydınlar ve başıbozuklar... Bunlar, yani KUVVA-YI MİLLİYE çok yönlü ama tek hedefli bir kadro hareketidir. Ama kütlesel bir halk hareketi değildir. Kütlesel bir hareket olsa, İstiklal Mahkemeleri'ne ne ihtiyaç vardı?.. Kütlesel bir hareket olsaydı, Sakarya Subay Savaşı olmazdı. Halk ancak Sakarya'dan sonra zafer kesinleşince toplu olarak harekette yer almıştır. Bu gecikmede 1910'dan beri süren aralıksız savaş ve yoksulluğun etkisi büyüktür. - Ermeni göçü Orta ve Doğu Anadolu'da yeni bir durum ortaya çıkarmıştı. Ermeniler'in boşalttıkları topraklar, evler ve işyerleri; Kürtler, Lazlar, Çerkezler arasında bölüşülmüştü. TÜRKLER bu talandan hiç yararlanmamışlardır. Karşıda ise Sovyetler kurulmuş, Ermenistan meydana çıkmıştı. Bir orduları vardı, ve TÜRKİYE üzerine yürümeye hazırlanıyorlardı. Mücadelenin Doğu'da başlaması bu potansiyel direnmeden dolayıdır... (9) Havza Tamimi 10.6.1919 Amasya Mülakatı'nda (20-22.10.1919) İstanbul hükümeti ile Heyet-iTemsiliye barış konferansına gidecek kişilerin isimleri belirlenmişti.Ama savaş sonrasında bu uygulanmadı, çünkü aradan pek çok olay geçmişti. - Amasya Tamimi: MİLLETİN İSTİKLALİNİ, YİNE MİLLETİN AZİM VE KARARI KURTARACAKTIR!.. - MİLLİ HUDUT DAHİLİNDE VATAN BİR BÜTÜNDÜR. ONUN MUHTELİF KISIMLARI BİRBİRİNDEN AYRILAMAZ! - Hükümetin yıkılması halinde HER TÜRLÜ YABANCI İŞGAL VE MÜDAHALESİNE karşı MİLLET BİRLİKTE MÜDAFAA VE MUKAVEMET EDECEKTİR. (10) (23.7.1919) MANDA VE HİMAYE KABUL OLUNAMAZ!(23.7.1919)</< P> | ||
![]() |
![]() | #20 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| - Sivas Kongresi Kararları: - OSMANLI toplumunun bütünlüğü, İSTİKLAL'imizin temini, HİLAFET ve SALTANAT'ın korunması için KUVVA-YI MİLLİYE'yi amil ve MİLLİ İDARE'yi hakim kılmak esastır. - TÜRK VATANI'nın tamamiyetini ve TÜRK MİLLETİ'nin TAM İSTİKLAL'ini temin etmek için icabederse ayrıca bir HÜKÜMET kurulacaktır. (11) (4-11.9.1919) - MİSAK-I MİLLİ'yi İSTANBUL'da açılan OSMANLI MECLİS-İ MEBUSAN'ı hazırladı ve kabul etti. (12) (17.2.1920) MUSTAFA KEMAL şöyle diyordu: - "Mütareke aktolunduğu gün, hudut İskenderun Körfezi cenubundan ANTAKYA'dan, HALEP ile Katma istasyonu arasında, ÇARABLUS köprüsü cenubunda Fırat nehrine mülaki olur. Oradan DİRİZOR'a iner; badehu Şark'a temdit edilerek MUSUL, KERKÜK, SÜLEYMANİYE'yi ihtiva eder." (28.12.1920, Misak-ı Milli) - "ŞARKİ TRAKYA hinterlandımızın gayr-ı kabil-i fek bir kısmını teşkil etmekte ve TÜRK ekseriyetini haiz bulunmaktadır. TRAKYA'nın diğer aksamı için biz maalmemnuniye rey-i amm'a müracaat olunmasını kabul edeceğiz." | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |