Cumhuriyet Döneminde Eğitim CUMHURİYTET DÖNEMİNDE EĞİTİM 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye’de cumhuriyet resmen ilan edildikten hemen sonra bütün toplumsal yapılar ve kurumları yeni baştan düzenleme çalışmaları hızla başlatılmıştır. Çağdaş değerlerin toplum ve insan yaşamına yansıması için başta hukuk sanat, bilim ve eğitimin yeniden yapılandırılması yoluna gidilmiştir. Özellikle toplumsal değişmede eğitimin yerini ve önemini çok iyi kavrayan, algılayan ve bilen Atatürk; eğitime büyük değer ve önem vermiştir. Cumhuriyet eğitiminin temel özellikleri şöyle özetlenebilir. 1. Dönemin siyasal, ekonomik, hukuki, kültürel, değişmeleri gerçekleştirildiğinde toplumun % 10’u bile okur yazar değildir. Bu yüzden eğitim stratejik bir önem taşımaktadır. 2. Atatürk, bizzat kendisi “Başöğretmen ünvanı ile, eline tebeşiri alarak öğretmen ve eğitimcilere çok değerli bir manevi destek sağlamıştır. |
1. Eğitimde genel olarak sayısal bakımdan önemli gelişmeler sağlanmıştır. 2. 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat diğer adıyla öğretim birliği yasası ile tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. 3. Eğitim laikleşmiştir. 4. Eğitim demokratikleşmiştir. 5. Özellikle tarih ve dil konularında milli amaca yönelme başlamıştır. 6. Latin harfleri kabul edilmiştir. 7. Kadın eğitimine önem verilmiş, bu alanda ciddi gelişme sağlanmış ve karma eğitim kesinlikle gerçekleşmiştir. 8. İlkokul öğretmenlerinin maaşları 1948’de Devlet bütçesinden ödenmeye başlamıştır. 9. Bir süre, köy için eğitim ve öğretmen konusunda önemle durulmuş ve bazı uygulamalara gidilmiştir. 10. Laik ve Atatürk ilkelerine bağlı, yeni bir insan tipi yetiştirmek eğitimin amaçlarından biri olmuştur. 11. Özellikle 1940’lara kadar halk eğitimine önem verilmiştir. 12. Eğitim bilimlerindeki gelişmeler, 1945’lerden başlayarak ABD’deki eğitim görüşlerinin ve uygulamalarının etkisine girmiştir. 13. Eğitim ve öğretimde, “şekilsel” tutum ve davranışlara fazla yer verilmiş, bu da bazen “özü” unutturmuştur. İstikrarlı bir milli eğitim politikası kurulamamıştır. 14. Çok partili döneme geçildikten sonra değişik yerlerde pek çok okul açılmıştır. |
1. Öğretmen yetiştirmede, zaman zaman nitelik gözetilmemiş; bundan eğitim-öğretim zarar görmüş ve öğretmenlik mesleği toplumda istenen düzeye yükselmemiştir. 2. Kitle iletişim araçları eğitim ve öğretime yeterli destek ve katkıda bulunmamıştır. 3. Öğretim yöntemleri ve öğrenci disiplini konusunda, geçmişten gelen etkiler kısmen sürüp gitmiştir. 4. Siyasal etkenler, bozuk kentleşme, kaynak yetersizliği, umursamazlık, şekle önem verme vs. nedenlerle eğitimde nitelik yeterince sağlamamıştır. 5. Türk eğitim tarihinin geniş deneyim ve düşünce birikiminden asıl günümüzde ders alınması gerekirken, ilgililerde ve aydınlarda bu konuda yeterli bilinçlenme ve çaba görülmemektedir. Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği Devrimi) 1 Mart 1924 tarihinde TBMM açılış söylevinde cumhurbaşkanı M. Kemal Atatürk, 1934’e kadar çıkartılacak ve hayata geçirilecek “İnkılap Kanunlarının” başlama işaretini verirken, öncelikle eğitim birliğini vurguladı. Bunu şu sözlerle dile getirdi: “Türkiye’nin eğitim ve öğretim politikasının tam ve hiçbir kuşkuya yer vermeyen bir açıklıkla belirtilip uygulanması gereklidir. Bu politika, her anlamda Milli bir kapsamda olmalıdır... Memleket evladının birlikte ve eşit olarak edinmeye mecbur oldukları bilimler ve fenler vardır. Yüksek meslek ve ihtisas erbabının ayrılabileceği eğitim dereceleri kadar eğitim ve öğretimde birlik sağlanması, sosyal yaşantının gelişmesi ve yükselmesi için önemlidir... 2 Mart 1924 günü Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda görüşülen yasa ertesi günkü Genel Kurul’da kabul edildi. |
Saruhan Mebusu Vasıf Çınar ve 57 arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gerekçesi özetle şöyleydi: “Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamak gereklidir. Bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamıştır. Tam tersi ikililik çıkmıştır. Bu ikililik eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı sonuçlar doğurmuştur. İki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır. Önerimiz kabul edildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti dahilindeki bütün eğitim kurumlarının tek mercii maarif vekaleti olacaktır. Böylece bütün eğitim yuvalarında, Cumhuriyet’in irfan siyaseti, ortak bir eğitim yolu izlenecektir. |
Cumhuriyetin ilk beş yılında eğitim (1923 – 1928) Bu beş yıllık dönemi, önceki ve sonraki dönemlerden ayıran iki önemli özellik, Tevhid-i Tedrisat (1924) ile Harf Devrimidir. (1 Kasım 1928). Ne Osmanlı İmparatorluğu’nu düze çıkartmayı batılılaşmakta gören Tanzimat ve Meşrutiyet aydınları ne de Atatürk sonrası yöneticileri bu boyutlarda reformları gündeme getirmemiş ve göze alamamışlardır. Ancak, söz konusu iki devrimin de yasal birer düzenleme olduğu dikkate alındığında, denilebilir ki her düzeydeki eğitim kurumlarını çağdaş yapılara, kadro ve örgütlere kavuşturucu, büyük yatırımları gerektiren ve aynı zamanda yasal düzeydeki reformların da gereği olan yeniliklere esaslı biçimde yaklaşılmamıştır. Milli Şef Dönemi (1938 – 1950) |
Demokrat Parti Dönemi (1950 – 1960) Bu dönemde eğitimin yaygınlaşması beklenirken yeni yeni kökleşen eğitim felsefesinin terk edilip, oy kaygılarıyla plansız ve hesapsız okulların açıldığı, buna karşılık iyileştirilmesi yoluna gidilmeyerek Köy Enstitüleri’nin kapatıldığı görülmektedir. |
Türkiye`de Saat: 05:01 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2