![]() |
Milli Mücadele MİLLİ MÜCADELE Bu bölümden itibaren son asrın önemli olaylarının BİLİNMEYEN yönlerini vermeye çalışacağız…. Bilinenlerin de gözden kaçan ÖNEMLİ noktalarını vurgulıyacağız. Bunların bir kısmı NUTUK'ta anlatılanlardan farklı olabilir. (1) - 1908 MEŞRUTİYET'in ilanı... 31 Mart Vak'ası... Harekat Ordusu'nun Selanik'ten İstanbul'a gelişi...(2) Abdülhamid'in tahttan indirilişi... - Trablusgarp Harbi 1911, Balkan Harbi 1912. - 1. Cihan Savaşı (1914-1918) (3) sebepleri: Fransa 1871'de kaybettiği Alsace-Lorraine bölgesini geri almak ister... Avusturya-Macaristan Akdeniz'e inmek ister... Almanya Doğu Avrupa ve Ortadoğu'da sömürge ister... Rusya Boğazlar'ı ister ve Akdeniz'e inmek amacındadır. HEGEL'in (1770-1831)GÜÇLÜ DEVLET ve ALLAH fikri, KONT GOBİNEAU'nun (1816-1882) IRKLARIN EŞİTSİZLİĞİ, ÜSTÜN IRK anlayışı, NİETZSCHE'in ÜSTÜN İNSAN fikri Almanya'yı hep etkilemiştir. Çünkü bu düşünürlerin hepsi Alman'dır... Acaba TÜRKİYE'yi ve TÜRKLER'i etkiliyen böyle düşünce adamları var mı? Almanya, İtalya, Belçika 1848-1871 yılları arasında millet kavramını geliştirdiler. Japonya da aynı yıllarda geri kalmışlığın zincirini kırdı. Sonra sömürgecilikte geri kaldıklarını düşünerek daha bir hızla ve gaddarca savaşlara yol açtılar. Bilhassa Almanya ve Japonya. İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, ABD, Yunanistan İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan, OSMANLI DEVLETİ. İngiltere Kıbrıs(1878) ve Mısır'ı(1882); Fransa Mısır, Cezayir ve Tunus'u; İtalya Trablusgarp (1911), Rodos ve 12 Ada'yı işgal etmişti. |
Avusturya Veliahdi'nin Saraybosna'da bir suikast sonucu öldürülmesi (28.6.1914) üzerine Sırbistan ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu arasında çıkan savaştan hemen sonra, 2.8.1914'de Enver ve Sait Halim Paşalar Padişah ve hükümetten bile gizli olarak, Almanlar ile bir anlaşma imzaladılar. Buna göre Rusya Avusturya-Macaristan'a savaş açarsa, Osmanlı Almanya'nın yanında savaşa girecekti! OSMANLI saldırıya uğrarsa Almanya yardım edecekti. Savaş sırasında OSMANLI ordusunu Alman subayları yönetecekti!.. Enver Paşa yine hükümetten habersiz aynı gün seferberlik ilan etti. Yine aynı gün Meclis-i Mebusan tatil edildi. Böylece Enver başkanlığında bir diktatörlük fiilen başlamış oldu. Halbuki suikast olayı üzerine Avusturya-Macaristan 2 Temmuz'da Sırbistan'a harb ilan etmiş, Rusya seferberlik ilan edince(31 Temmuz) Almanya Rusya'ya savaş açmış (1 Ağustos), yani savaş fiilen başlamış bulunuyordu!.. Bizim yaptığımız anlaşma bir "savunma işbirliği" anlaşması değil; bir savaşa girme taahhüdü idi! Nitekim 3 Ağustos'da Almanya Fransa'ya, 5 Ağustos'ta da İngiltere Almanya'ya savaş ilan etti. Bizim sırtımızdan toprak vaadi alan İtalya 1915'de, Yunanistan 1917'de savaşa girdi. ABD'nin savaşa girişi de Alman denizaltılarından bunaldığı 1917 yılıdır. Buna mukabil Ekim İhtilali'nden sonra Rusya savaştan çekildi. (1917) |
Sömürgeler ile birlikte savaşa 1.170.935.000 nüfusun yaşadığı ülkeler katılmıştı. İttifak ordusu 22 milyon, İtilaf 43 milyon idi. ölüm İttifak safında 17 milyon, İtilaf safında 22 milyondu. Toplam savaş giderleri 186 milyar dolardı. OSMANLI'ya savaş 1.430 milyar dolara mal olmuştu. Goeben ve Breslau zırhlılarının sığınması 11 Ağustos, bunların Karadeniz'de Rus sahillerini bombalaması 29 Ekim ve Rusya'nın Kafkasya'dan saldırması 1 Kasım, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı'ya harb ilanı 5 kasım tarihlerinde oldu. Bunun üzerine OSMANLI DEVLETİ de istemediği halde savaşa girdi. Padişah 7 kasım'da halife sıfatıyla Cihad-ı Ekber ilan etti, ama Müslüman sömürgelerin buna cevap verme imkanı yoktu. Aksine zaman içinde OSMANLI topraklarındaki sözde Müslüman liderler OSMANLI'ya HAÇLILAR'ın yanında cephe alacak ve onu arkadan vuracaklardı! Medine müdafii Fahreddin Paşa, Dünya Savaşı sırasında Faysal'a 30.000 tüfek, fişek ve para verdi. Herif Mekke'ye gitti, bunlar ile aleyhimize isyan çıkarttı. Fahreddin Paşa, Padişah fermanına rağmen Medine'yi terketmeyi reddetmiş, son ana kadar çarpışmıştır. İngilizler Şerif Hüseyin'i de 400.000 altına ve krallık vaadi ile satın aldılar. İsyan ettirdiler. İkisi İngiliz'le birleşip bizi sırtımızdan vurdu. Biri Irak, biri Arabistan, bir başkası da Ürdün kralı oldu. Ancak 1924 yılında İngilizler Vehhabi Suud ailesini kışkırtarak Kral Hüseyin'i devirdiler. OSMANLI'ya ihanet eden bu aileden hiç kimse iflah olmadı. - Balkan ve Cihan savaşlarının sorumlusu Enver Paşa Harbiye Bakanı iken çok yolsuzluk yapmış, DEVLET'in kıt imkânlarını, parasını bol keseden dağıtmıştır. Bilhassa dönmeler (4) ondan çok para almışlar ve yemişlerdir. Sadece Ali Heba adlı Mısırlı'ya 3 milyon altın vermiştir!.. Biz ise İSTİKLAL SAVAŞI'nı Ruslardan aldığımız 1 milyon altın ile yürüttük. Enver şahsına bir milyon altın almış, başkalarından hediye de kabul etmiştir. (Rıza Nur'un iddiası) |
Enver Paşa'nın Doğu seferi de bir hezimetti. Suşehri'ne 3.000 kişi varabildi. 90.000 çıkmıştı yola... 87.000 kişiyi ALLAHUEKBER Dağı kar ve soğuk yedi bitirdi. Tabii Enver Paşa'nın maceraperestliği yüzünden... İttihatçıların hepsi Enver gibi iyi niyetli; ancak ahmaktı. Cahildi. Dönmelerin, Yahudilerin avucunda idiler. Talat'ın başmüşaviri sırdaşı Yahudi Metr Salem ile Amanuel Karasu idi. Yapacağını bunlara sorardı. Onlar da bu bilgileri Fransızlar'a, İtalyanlar'a satarlardı. İkisi de müthiş zengin olmuştur. O dönemde Türkiye'de burjuvalar, yani zenginler ve bürokratlar Fransız, karacı subaylar Alman, denizci subaylar da İngiliz hayranı idiler. Savaş sonrası bir de Amerikan mandacıları çıktı. - ŞARK MESELESİ çerçevesinde OSMANLI topraklarını yutmak isteyen BATILILAR, savaş öncesinde olduğu gibi savaş sırasında da çeşitli gizli anlaşmalar yapmışlardı. Bunlardan İSTANBUL Antlaşması diye bilineni (18.3-10.4.1915) İngiltere, Fransa ve Rusya arasında idi. Buna göre Boğazlar, Marmara Bölgesi, Kocaeli Yarımadası, İmroz ve Bozcaada Rusya'ya bırakılıyordu!.. Londra Antlaşması'na göre (26.4.1915) Antalya ve çevresi, 12 Ada, Rodos ve Trablusgarb İtalya'ya veriliyordu!.. Sykes-Picot Antlaşması (26.4.1916) Erzurum, Van, Bitlis ve Trabzon'u Rusya'ya; Kayseri, Zaza, Eğin gibi sözde "Ermeni" bölgelerini Fransa'ya; Bağdat ve Basra'yı İngiltere'ye veriyordu!.. Saint Jean de Maurienne Antlaşması (17.4.1917) savaşa girme karşılığı 12 Ada ve Antalya yöresine ek olarak Güneybatı Anadolu, İzmir, Aydın ve Konya'yı İtalya'ya veriyordu!.. Yani gavurlar savaş boyunca her Nisan ayında toplanıp OSMANLI DEVLETİ'ni dişlemeyi âdet edinmişlerdi!.. |
Bir de İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour'un Kasım 1917'de "Filistin Toprakları'nın yahudilere verilmesi" konusundaki bildirisi vardı. Ayrıca "TÜRKİYE'nin 100 Paylaşım Tasarısı" (Djuvara, Paris, 1915) diye kitaplar yayınlanıyordu. Mesele OSMANLI DEVLETİ'nin parçalanması değil, lokmaları kimin yutacağına gelip düğümleniyordu! İtilaf devletleri kendi aralarında San Remo'da anlaştılar (24.4.1920) sonra bu hususları Sevr'de OSMANLI heyetine dayattılar.(10.8.1920) Yunanistan'a 12 ADA dışındaki Ege adaları, Çatalca'ya kadar bütün Trakya ve İzmir; Fransa'ya Suriye ve Çukurova; İrgiltere'ye Irak ve Filistin; İtalya'ya Antalya civarı ve uzun bir kıyı şeridi; Ermeniler'e koca bağımsız bir devlet; Kürtler'e de bol keseden özerklik verdiler. Bununla da yetinmiyen BATILILAR ve onların Yunan, Ermeni gibi uşakları Karadeniz'de Pontus Devleti kurmak için, güney ve güneydoğuda Fransızlar'a yardım için, ve TÜRKLER'i de bölerek Konya'da yeni bir Selçuklu devleti kurmak için Anadolu'ya yayıldılar. Her yerde yerli hainlerden yardım gördüler. Bütün bunlara ek olarak Boğazlar İtilaf devletlerinin ortak kontrolüne giriyor, İstanbul "Vatikan" usülü bir şehir haline getiriliyor, OSMANLI Padişahı'nın lütfen ikamet etmesine izin veriliyordu!.. Sonradan Bursa, Balıkesir Yunan işgaline uğrayacak, Zonguldak'ta İtalyanlar hak iddia edeceklerdi! TÜRKLER'e ne mi kalıyordu?..Kastamonu, Yozgat,Ankara, Kayseri ve Sivas bölgesinden 200.000 m. kare kadar toprak...Bütün büyük şehirler ve ticaret merkezlerinin bu bölgenin dışında kalması bir yana; aydın tabaka ve meslek erbabı da onlardan koparılıyor, geriye sömürge ve köle olmaya mahkûm bir "köylü devleti" bırakılıyordu!.. |
1.Cihan Harbi sırasında dahi Suriye, Irak bizimdi. Mısır Hidivliği, Bulgaristan Prensliği, Kırım Hanlığı, Eflak Boğdan Voyvodalıkları, Mekke Şerifliği, Arabistan, Rumeli-i Şarki Vilayeti, Sisam Beyliği gibi topraklar sözde de olsa bağlı idi. Ayrıca Kıbrıs, 12 Ada, Tunus, Cezayir, Libya gibi işgal edilmiş bölgelerden de vazgeçilmiş değildi!.. Kemal Tahir toprağın 4.383.000 km. kare, nüfusun da 43 milyon olduğunu belirtir. Ayrıca CİHAD'a icabet eden olmamıştı ama, HİLAFET'in dünya müslümanları üzerinde hâlâ etkisi vardı. Düşman ordularındaki müslüman askerler bize silah doğrultmaktan hoşnut değillerdi. Bu gerçek, bir kaç yazar hariç, hâlâ gözlerden saklanmakta hatta İnkılap Tarihi derslerinde bile yeteri kadar işlenmemekte, böylece BATILI HIRİSTİYAN EMPERYALİSTLER'e karşı bir husumet uyanması önlenmeye çalışılmaktadır. O tarihlerde TÜRKİYE'yi lokma lokma bölüp yutmak istiyenler; bugün hâlâ çevirdikleri onca dolaba rağmen "dost ve müttefik" addedilmektedir... Sırtlan yiyicilikten vazgeçer mi hiç? - 1917 İhtilali'nden sonra Ruslar çekilirken ordusundaki Ermeniler Erzincan-Bayburt tarafında büyük katliam yaptılar. Amerikan tarihçileri dahi 1915 yılından sonra Doğu'da 2.5 milyon MÜSLÜMAN'ın katledildiğini, buna mukabil Ermeni kaybının 400.000 civarında olduğunu söyler. OSMANLI DEVLETİ ile Rusya arasında 8.12.1917'de savaş son verildi. Ruslar yenilince Kars'ta bir devlet kuruldu. Mütarekeden sonra İngilizler Kars'a girip burayı Ermeniler'e verdiler. - 4 Haziran 1918 Osmanlı-Azerbeycan anlaşması. Bu anlaşmaya dayanarak Nuri Paşa 8500 kişi ile Azerbeycan'a girmiş, Bolşevik ve Ermeniler'den Bakü'yü kurtarmıştır. (15.9.1918) |
Bakü 1. Dünya Savaşı sonlarında İngilizler'i çağırmıştır. Ama Ermeniler İngiliz desteğinde TÜRKLER'i kırmıştır. Sonra TÜRK ordusu Bakü'yü almış, TÜRKLER'i kurtarmıştır. Yusuf İzzet Paşa komutasındaki bu ordu, Kafkas Dağları'na kadar ilerlemiştir. Mondros Mütarekesi'nde biz Kafkaslar'da idik. Ancak bazı açıkgözler Kafkasya'da Azeriler'e para diye Osmanlı sancaklı padişah armalı cigara kâğıdı kapaklarını yutturmuşlardı!.. Köylülerden ayakbastı parası tahsil etmiş, makbuz istiyenlere bir kağıda beş kuruşun tuğralı tarafını basarak makbuz diye vermişlerdi... Bedava ekmek pişirmek istemiyen fırıncılardan ilk dört tanesini Enver Paşa'nın kardeşi Nuri paşa astırmıştı da, senelerce gelmelerini gözledikleri Osmanlı Türkleri'nin Çar ordusundan beter olduğu inancı bütün Kafkasya'da yayılmıştı!... TÜRKİYE Mondros ile 30.10.1918'de BAKÜ'yü boşaltmak zorunda kaldı. Azeriler 12 Ocak 1920'de Gürcüler ile birlikte Paris'te bağımsızlıklarının tanınacağına dair söz aldılar. Ama sonradan her üç ülke de Bolşevik işgaline uğradı. - O tarihlerde 10 milyon olan TÜRKİSTAN'ın MÜSLÜMAN ve TÜRK nüfusuna rağmen, 16 nazırdan 12'si 300.000 kadar olan Rus, Yahudi ve Ermeni nüfus içinden seçiliyordu. 36 azalı parlamentoda 11 TÜRK, idarede ise hiç denecek kadar az TÜRK vardı. |
BAKÜ'ye gelip yardım istiyen TÜRKİSTAN TÜRKLERİ: " Şimdi bizim kalbimiz tamamiyle BÜYÜK TÜRKİYE'ye iltihak ihtirası ile çarpıyor. Bütün TÜRKLÜĞÜN BİRLEŞMESİ ancak bizim ulvi maksatlarımıza uyan yoldur. Bugün arzumuz emelimiz budur. Bu mualla emel küçük büyük bütün halkın ve sınıfların en kutsal gayesidir," demişlerdi. 0 Bulgaristan 1918 başlarında Romanya ile mütareke yaptı, ve savaştan çekildi. Böylece Almanya ile bağlantı koptu. Zaten Almanya da 11.11.1918'de Fransa ile bir mütareke imzalıyarak mağlubiyeti kabul edecekti. Ortadoğu topraklarında geriliyen, ancak henüz yenilmemiş olan Osmanlı Devleti Talat Paşa kabinesinin çekilmesi ile savaşı bırakmak zorunda kaldı. - Mondros Mütarakesi 30.10.1918... İmzalayanlar: Rıza Tevfik ve Rauf Orbay'dı. Rauf cahil, durgun zekalı, idaresizdi. Ancak çok cesur ve atılgandı. Ayrıca iyi dil bilirdi. (5) Rauf Orbay Mondros'ta TÜRKİYE'nin başına gaileler açan 7. maddeyi kabul etmişti. Sonra "İngilizler beni aldattılar, söz verdiler tutmadılar" diye kendini savunmuştur!. (6) Mütarakeye göre biz gavur esirleri ve Ermenileri serbest bırakıyoruz, ancak gavurlar Türk esirleri bırakmıyorlardı. 7 ve 24. maddeler ülkeyi işgal imkânı tanıyordu. |
MUSTAFA KEMAL, MONDROS MÜTAREKESİ'nin nasıl çarpıtıldığını şöyle anlatır: - "İhtilaf Devletleri'nin herhangi sevkülceyş noktasını işgal hakkını haiz olmalarını, "emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda" şart-ı sarihiyle tayin etmiştir." (7. Madde) - "10. madde yalnız "Toros tünellerinin Müttefikler tarafından işgali"ne münhasırdır." - "12. madde "hükümet muhaberatı müstesnad olmak üzere" telsiz, telgraf ve kabloların murakabesini tecviz ediyor." - "15. madde "Memalik-i Osmanıyye dahilindeki hudud-u hadidiyenin yalnız ve ancak murakabesi" mevzuu bahistir." - "16. Madde Kilikya'daki ordularımızdan "mahallinin inzibatı için iktiza eden kuvvetin orada terki ve mütebakisinin 5. maddeye tevkifan terhisi" pek sarih olarak mezkurdur. Ve bundan başka hiç bir kayıt ve şart yoktur." - "24. Maddede vilayat-ı sittenin herhangi bir kısmının işgali hakkını İhtilaf Devletleri'ne muhafaza ettiren sebep "bu vilayetlerde iğtişaş zuhuru hali" olacağı sarihtir." - "Bu maddelerin mazmunları ile tatbikatı arasında tetabuk var mıdır?.." - "Müterakename'nin ilk akdolunduğu zamanlarda İngilizler Musul'u işgal etti! Müterekename'nin aktinde bizim ordularımız Musul'da, İngilizler cenupta idi. Oradaki komutanla igfalkarane temas ederek askerlerini Musul'a soktular." - "İstanbul'u berri ve bahri kuvvetleriyle işgal ettiler. Bu hususta mütarekenamede müsaade var mıdır?.." |
- "Adana havalisini, Urfa'yı Ayıntap ve Maraş'ı evvela İngilizler ve badehu Fransızlar işgal ettiler. Buna dair de Mütareke'de bir madde yoktur." - "İtalyanlar Antalya'yı işgal ettiler. Muhrip bulunmadığımız Yunanlılar da İzmir ve havalisini işgal ettiler." - "Hülasa Mütarekename'yi baştan başa hurdahaş ettiler!.." - "Memleketin dahili asayişini temin ve muhafaza için lüzumu kadar asker silah altında terkedilecekti. İlk zamanlarda 80.000'i mütecaviz bir kuvvet kafi görüldü. Bilahare İhtilaf Devletleri 43.000'e tenzil ettiler. Bir müddet sonra bu miktarın da dununu inildi. Milletimizi, memleketimizi tamamen müdafaasız bırakmak maksadını takip ettiler." - "Mütarekenamenin aktinde hür ve müstakil yaşamaya layık bir Osmanlı milleti, kabul ettikleri halde, 1-2 ay geçtikten sonra bu kanaatlerinden tecerrüt ediyorlar." - "Ecnebiler kendi menfaat-ı iktisadiye ve siyasiyelerini tatmin edebilmek için aleyhimize icat ettikleri iki mütaalayı yürütmeye başladılar." - "Bu mütalaalardan birincisi güya "illetimizin anasır-ı gayrımüslimeyi müsavat ve adalet düsturuna tevkifan idareye gayrı muktedir olduğu...'İkincisi de güya 'illetimiz heyet-i umumiyesiyle kaabiliyetten mahrum bulunduğundan, bahçe halinde bulunan yerlere girmiş ve oralarını harabezara çevirmiş!' "NT> Amerika Reis-i Cumhuru Wilson 14 maddeden ibaret bir programla ortaya çıktı.(1917) Bu program, milletlerin kendi mukadderatına hakimiyetini temin ediyordu. Programın 12. maddesi TÜRKİYE'ye devletimize ve milletimize aittir. |
Ama MÜtarekename gibi Wilson prensiplerin de tümü Amerika'nın, Batı Avrupa'nın ve küçük hıristiyan devlet ve halkların lehine; TÜRKİYE ve TÜRKLER, MÜSLÜMANLAR aleyhinedir. İnsani hiç bir yanı yoktur!.. Denizlerde güvenliğin sağlanması, ekonomik serbestliğin sağlanması, Boğazlar'ın ticaret gemilerine açılması gibi hep kendi menfaatlerine yöneliktir. Sonradan galip devletlerin toprak ve savaş tazminatı almaması ve milletlerin kendi geleceklerini tayin hakkı gibi iki madde daha eklemişse de (11.2.1918) bunlar uygulanmamış, hele mazlum milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı hiç bir şekilde dile getirilmemiştir. 12. maddede, Osmanlı egemenliği altındaki milletlerin özerkliği ve bağımsızlığı, Türkler'in oturduğu bölgelerin (lütfen) onlara bırakılması, Boğazlar'ın uluslararası güvenceye alınmasından söz edilir. Ancak aynı "humanist" Wilson başka devletlerin boyunduruğu altında yaşıyan Türkler, Araplar, Zenciler'e aynı hakları tanımaz. Kimse de bunu böyle anlamamıştır. Aslında ABD Monroe Doktrini gereği 1823'den 1917'ye kadar Avrupa işlerine karışmamayı prensip edinmişti... Onu savaşın içine çeken, Almanya'nın denizlerde ABD'yi taciz etmesi idi. (1917) Bu arada hiç alakası olmadığı halde OSMANLI DEVLETİ'nin paylaşılması meselesine de burnunu soktu. Bu hususta kendisini ilgilendiren bir tek Boğazlar'dan geçiş ve serbest ticaret konusu vardı. Ancak Amerikan hükümeti Akdeniz'de limanı olacak bağımsız bir Ermenistan kurulması, Avrupa topraklarının alınıp Bulgaristan'a verilmesi, Boğazlar ve Marmara'da uluslararası denetim ve ayrı bir "Konstantinopolis Devleti" kurulması, Güney Anadolu'da İtalya'ya toprak verilmesi, Yunanların Batı Anadolu ve İzmir konusundaki taleplerinin kabulü, Fransız mandasının benimsenmesi ve "Kürdistan" dediği bölgenin ayrı, özerk bir statüye kavuşması hususlarını dile getirmiştir. |
Amerikan halkı bu konulara tamamen ilgisizdi. Ülkede sadece 1915 tehcirinden sonra göç hakkı tanınan Ermeniler meseleye vakıftılar. Ancak Ermenistan mandası düşüncesi, ABD Senatosu'nda dahi kabul görmedi... ABD 1924'den sonra, bizimle barış dahi imzalamadan tekrar kabuğuna çekildi, ta 2. Cihan Savaşı'na kadar... 1. Dünya Savaşı sonunda üç imparatorluk yıkıldı. Biri Çarlık Rusyası ve Romanof sülâlesi... Yenenlerin safında olmasına rağmen parçalandı, 1917'den sonra eski müttefiklerinin (İngiltere ve Amerika) saldırısına uğradı... İkincisi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Habsburg sülalasi... Avusturya ve Macaristan bölündü, toprakları üzerinde Çekoslavakya ve Yugoslavya kuruldu... Üçüncüsü Osmanlı Devleti ve hanedanı... İşin enteresan tarafı, toprakları üzerinde Ermenistan hariç hiç bir bağımsız devlet kurulmadığı halde 4.4 milyon km. kareden 200.000 km. kareye düşürülüyor, yani Arabistan yarımadası, Ortadoğu, Ege Adaları, Trakya ve Anadolu'nun deniz sahilleri, göl kıyıları, en verimli toprakları, madenleri İtilaf devletlerince paylaşılıyordu!.. İşte sonradan "dost" ve "müttefik" diye boynuna sarıldığımız ABD'nin de katkısı ile Türkiye'nin başına örülen çorap buydu. Almanya, Avusturya ve Macaristan'da yenilgi baskısı ile Cumhuriyet ilan edildi... Burası enteresandır. Çoğu Avrupa devletlerinde krallık sürerken, neden "mağlup" devletlere rejim değişikliği bastırılmış, hanedanlar yıkılmıştır?.. |
Ocak 1919'da toplanan Paris Konferansı'na İtilaf yandaşı 32 ülke katıldı. Bunlar Osmanlı hariç diğer yenilen ülkeler ile barış taslağını hazırladılar. Almanya ile Versailles Anlaşması yapıldı. (28.6.1919) Alsace-Lorraine Fransa'ya, Batı Prusya Polonya'ya, Büyük Okyanus'taki sömürge adaları ve Çin'deki kapitülasyon hakları Japonya'ya bırakıldı. Afrika'daki sömürgeleri Fransa, İngiltere ve Belçika arasında paylaşıldı. Büyük ticaret gemilerine el kondu... ve 10 yıl bedava kömür vermesi istendi. Avusturya-Macaristan'la Saint-Germain Anlaşması yapıldı. (10.9.1919) Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya'ya bağımsızlık tanındı. Tirol ve Trieste İtalya'ya verildi. Bulgaristan'la Neuilly Anlaşması yapıldı. (27.11.1919) Güney Domruca Romanya'ya, Batı Trakya yoğun Türk nüfusa rağmen Yunanistan'a verildi. Bulgaristan'ın Ege ile bağlantısı kesildi. - İngiliz donanması İSTANBUL'a 13.11.1918'de girdi. Sonunda İstanbul'da 81.000 düşman askeri oluştu. (7) - İşgal zamanı bir gün MUSTAFA KEMAL, Pera Palas'ta çay içerken, onu görüp tanıyan General Harrington, masasına davet etmek istedi. Bir İngiliz subayı geldi Paşa'ya: Paşa Hazretleri, General Harrington sizi masasında görmekle çok mutlu olacağını söylüyor, dedi. MUSTAFA KEMAL o yana bile bakmadan: |
Biz yerliyiz. Harrington cenapları MİSAFİR sayılır, o bizim masamıza buyursun!" dedi. Cevabı duyan İngiliz subaylarının suratı asıldı. Biraz sonra MUSTAFA KEMAL onların masasına göz bile atmadan kalkıp odasına çıktı. - 20 Aralık 1918 gecesi Mustafa Kemal'in evinde, Ali Fuat (Cebesoy) ile aralarında şöyle bir konuşma geçti: - Benim anladığım, İngiltere'yi "Hindistan yollarının en kuvvetli bekçisi olduğumuza ve Musul vilayeti elimize geçtiği takdirde, petrollerinin işletilmesinde kendisiyle anlaşacağımıza" inandırabilirsek; pekala onunla anlaşabiliriz... ve icabında şimal komşularımıza karşı da iyi bir destek olur. - İngiltere'nin bizimle yeniden harbe girmek ihtimali var mıdır? - Hayır. O ne yapıp edip HAKEM durumunda kalmak ister. Aynı toplantıda Misak-ı Milli, Hilafet ve Saltanat meselesi, hatta Cumhuriyet ihtimali dile gelmişti. (Kutsal İsyan, cilt 1, sf. 259-261) Bu görüşme üzerine Ali Fuat Paşa kumandanı olduğu 20. kolordunun başına dönmüş, Konya ve Niğde'deki silah arkadaşları verilen talimat üzerine bütün işe yarıyabilecek eşya, silah ve cephaneyi toplatmışlardı. Kilikya'daki 7. ordu çekilmeden önce orada direniş örgütlerinin tohumları serpilmişti. 20. Kolordu Konya Ereğlisi'ne, oradan da Aksaray-Kırşehir üzerinden staretejik konumu olan Ankara'ya çekilmişti. ANKARA'nın önemi buydu! |
Ankara valisi İngiliz yanlısı idi. Bir İngiliz Muhipleri Cemiyeti Şubesi açılmış, yurtsever kişiler sürgün edilmiş, İngiliz birliği takviye edilmişti. Geri dönen Ermeni ve Rumlar, İngiliz altını ile kurulan ispiyon ağı ve yılgın Ankara halkı hiç ümit verici bir durum yaratmıyordu. Ali Fuat Paşa muzaffer bir kumandan gibi askerlerine bando-mızıka resmi geçit yaptırdı. Halkın moralini yükseltti. Bir gün bir İngiliz yüzbaşı gelip küstahça: - Askerlerinizde Alman palaska tokası gördüm. Bunları neden bana haber vermediniz? diye sordu. Ali Fuat Paşa cevap vermeyince de sinirlenip bağırmaya başladı. Paşa sükunetini bozmadan kendisini sömürgede sanan İngiliz'e sordu: - Rütbeniz nedir? - İngiliz yüzbaşısı. - Öyleyse sizden yüksek rütbede bulunan bir TÜRk subayı karşısında olduğunuzu unutmayınız, ve ona göre konuşunuz. Yüzbaşı şaşırdı, öfkeden kıpkırmızı kesildi. Bu adam delirmiş miydi? - Ne diyorsunuz?.. Ne diyorsunuz? diye kükredi. Paşa durgun sesiyle: - Ne dediğimi şimdi anlarsınız, diyerek zile bastı. İçeri giren iki ere: - Oğlum, alın bunu, Merkez Komutanlığı'na götürün. Bir hafta müddetle kendisine talim ve terbiye öğretsinler! emrini verdi... Gerçek TÜRK subayı İŞGAL altında bile haysiyetini kaybetmez! (Kutsal İsyan, cilt 1, sf.269-275) - 15.5.1919 İzmir'in işgali. Yunanistan'ın bu savaştaki durumunu Bülent Tanör çok güzel açıklamaktadır...(Bakınız: Kurtuluş, Cumhuriyet Yayını) Bazı Latin Amerikan ülkelerinin 1960'larda yapmaya çalıştıklarını Yunanistan 1920'de yapmıştır. Yani asıl EMPERYALİST KAPİTALİST BATI BLOĞU'na tabi olarak onun hizmetlerini görerek yayılma, toprak ve pazar elde etmeye çalışmıştır. |
Yunanistan'da 1909'daki devrimle Venizelos; İngiliz, Fransız sermayedarları ile ortak olan Yunan burjuvazisi desteğiyle iktidar olmuştu. Kendilerine yakın topraklarda yayılma sahaları aramaya başladılar. Bundan da Megalo İdea doğdu. Biz bunu kurtlar sofrasında kemiklere razı olan çakalların haline benzetiyoruz. Maalesef 1947'den itibaren Mandacı İsmet'in BATI'ya yamanmasıyla birlikte TÜRKİYE'ye de bu duruma düşmüş, hatta 1991'de TÜRK Cumhuriyetleri'nin bağımsız olmasından itibaren bunu açık açık ifade etmekten kaçınmamıştır. Çakallığın, kemik artıklarına talep olmanın adı da " Orta Asya'ya BATI'yla birlikte girmek" olmuştur! Fener Patrikhanesi 9.3.1919'da bir bildiri yayınlıyarak Rumlar'ı OSMANLI tebaalığından "azat" etmişti! Böylece OSMANLI DEVLETİ ile ilişkileri kestiğini açıklıyordu. Ayrıca İstanbul'un Yunanistan'a bağlanmasını, Kuzey ve Doğu Anadolu'da Portus Devleti kurulmasını talep etmişti!.. Bu tutum da şimdiki Patrik efendinin davranışından farklı değildir. Herif İstanbul'a "Vatikan" statüsü sağlamaya çalışıyor... İlk yapılacak iş, bu tutumundan vazgeçmediği ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ne sadakatini açıklamadığı takdirde, yurt dışına sürüleceğini açıklamaktır! Milliyetçilik heveslerine kapılmış olan Kürtler de; Ermeniler'i Amerikalılar almaya kalkınca, İngilizler'in himayesiyle "bağımsız" olma çabalarına girmişlerdir. |
Çerkezler ise 1921 yılında bir kongre toplıyarak "Şark-ı Karib Çerkezleri Temin-i Hukuk Cemiyeti" kurmuşlar, Yunan ordusunun himayesi altında örgütlenmişler, Adapazarı dolaylarında bir devlet kurma çabalarına girmişlerdi! Hepsi bir büyük ülkeye yamanarak, ona hizmet sunarak sözde bağımsızlık sağlamak peşindedir. Aslında kocasının baskısından kaçıp geneleve düşen kadının haline benzer. Halbuki ÇEÇEN halkı 1.5 milyon nüfusu ile koca Rusya'ya kafa tutup tek başına bağımsızlığını elde etmiştir. (1997) Bizim MİLLİ MÜCADELE'mizden sonraki tek örnektir! - MUSTAFA KEMAL Anadolu'ya geçmeden önce (8) son defa VAHDETTİN'i görmeye gittiğinde, Padişah kendisine şöyle hitap etmiş: - "Paşa, paşa!..Şimdiye kadar DEVLET'e çok hizmet ettin. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Fakat bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa!.. DEVLET'i kurtarabilirsin." Arkasından MUSTAFA Kemal, geniş bir örgüt istiyen çalışmaları için bir tahsisatın verilip verilmeyeceğini sorunca PADİŞAH: - Muktezi her türlü masrafın iş'arınız ve tensibinizle verilmesi hususunda Sadrazam Paşa'ya derhal irade edeceğim, demişti. (Kutsal İsyan, cilt 2, sf. 212-213) |
Yani VAHDETTİN, MUSTAFA KEMAL'e altın ve para vermiştir. Bu hususun artık CUMHURİYET TARİHİ'nde yer alması gerekir. Gerçek şudur ki, sarhoşu, aptalı, delisi vardır ama, HİÇ BİR OSMANLI PADİŞAHI "HAİN" DEĞİLDİR! - İttihat ve Terakki kadrosu bütün vatanperverliğine, idealist girişimlerine rağmen koca bir imparatorluğu elden çıkarmamıza neden olmuş; MUSTAFA KEMAL kadrosu ise yeni bir DEVLET kurmuştur... Bu iki kadro da az farkla hemen hemen aynı insanlardır. Son dönemdeki OSMANLI kadroların hemen hepsi Saray'a karşı bir azınlığın örgütlenmesidir. KUVVA-YI MİLLİYE kadrosu ise daha ilk baştan Saray'a karşı olmadığını, dış düşmana karşı olduğunu açıkça söylemiş antiemperyalist bir kadrodur. Bu antiemperyalist yapıyı hazırlayan elbetteki Mondros Mütarekesi idi. Bu mütareke OSMANLI Devleti'ni tasfiye edip TÜRKLER'i Orta Anadolu'ya hapsedince, o güne kadar Saray'a karşı olan kadrolar, karşılarında istedikleri "özgürlük, eşitlik, meşrutiyet, adalet" gibi şeyleri verecek Saray kalmayınca, emperyalist güçlere yöneldiler. |
Ordusuz kalmış subaylar, idealistler, aydınlar ve başıbozuklar... Bunlar, yani KUVVA-YI MİLLİYE çok yönlü ama tek hedefli bir kadro hareketidir. Ama kütlesel bir halk hareketi değildir. Kütlesel bir hareket olsa, İstiklal Mahkemeleri'ne ne ihtiyaç vardı?.. Kütlesel bir hareket olsaydı, Sakarya Subay Savaşı olmazdı. Halk ancak Sakarya'dan sonra zafer kesinleşince toplu olarak harekette yer almıştır. Bu gecikmede 1910'dan beri süren aralıksız savaş ve yoksulluğun etkisi büyüktür. - Ermeni göçü Orta ve Doğu Anadolu'da yeni bir durum ortaya çıkarmıştı. Ermeniler'in boşalttıkları topraklar, evler ve işyerleri; Kürtler, Lazlar, Çerkezler arasında bölüşülmüştü. TÜRKLER bu talandan hiç yararlanmamışlardır. Karşıda ise Sovyetler kurulmuş, Ermenistan meydana çıkmıştı. Bir orduları vardı, ve TÜRKİYE üzerine yürümeye hazırlanıyorlardı. Mücadelenin Doğu'da başlaması bu potansiyel direnmeden dolayıdır... (9) Havza Tamimi 10.6.1919 Amasya Mülakatı'nda (20-22.10.1919) İstanbul hükümeti ile Heyet-iTemsiliye barış konferansına gidecek kişilerin isimleri belirlenmişti.Ama savaş sonrasında bu uygulanmadı, çünkü aradan pek çok olay geçmişti. - Amasya Tamimi: MİLLETİN İSTİKLALİNİ, YİNE MİLLETİN AZİM VE KARARI KURTARACAKTIR!.. - MİLLİ HUDUT DAHİLİNDE VATAN BİR BÜTÜNDÜR. ONUN MUHTELİF KISIMLARI BİRBİRİNDEN AYRILAMAZ! - Hükümetin yıkılması halinde HER TÜRLÜ YABANCI İŞGAL VE MÜDAHALESİNE karşı MİLLET BİRLİKTE MÜDAFAA VE MUKAVEMET EDECEKTİR. (10) (23.7.1919) MANDA VE HİMAYE KABUL OLUNAMAZ!(23.7.1919)</< P> |
- Sivas Kongresi Kararları: - OSMANLI toplumunun bütünlüğü, İSTİKLAL'imizin temini, HİLAFET ve SALTANAT'ın korunması için KUVVA-YI MİLLİYE'yi amil ve MİLLİ İDARE'yi hakim kılmak esastır. - TÜRK VATANI'nın tamamiyetini ve TÜRK MİLLETİ'nin TAM İSTİKLAL'ini temin etmek için icabederse ayrıca bir HÜKÜMET kurulacaktır. (11) (4-11.9.1919) - MİSAK-I MİLLİ'yi İSTANBUL'da açılan OSMANLI MECLİS-İ MEBUSAN'ı hazırladı ve kabul etti. (12) (17.2.1920) MUSTAFA KEMAL şöyle diyordu: - "Mütareke aktolunduğu gün, hudut İskenderun Körfezi cenubundan ANTAKYA'dan, HALEP ile Katma istasyonu arasında, ÇARABLUS köprüsü cenubunda Fırat nehrine mülaki olur. Oradan DİRİZOR'a iner; badehu Şark'a temdit edilerek MUSUL, KERKÜK, SÜLEYMANİYE'yi ihtiva eder." (28.12.1920, Misak-ı Milli) - "ŞARKİ TRAKYA hinterlandımızın gayr-ı kabil-i fek bir kısmını teşkil etmekte ve TÜRK ekseriyetini haiz bulunmaktadır. TRAKYA'nın diğer aksamı için biz maalmemnuniye rey-i amm'a müracaat olunmasını kabul edeceğiz." |
Aralarındaki anlaşma icabınca Kasım 1919'da İngilizler GÜNEYDOĞU bölgesinden çekilip gitti. yerini Fransızlar'a bıraktı. Sözde HIRİSTİYAN halkı MÜSLÜMANLAR'ın saldırısından korumak için bir de EERMENİ gönüllülerden bir alay oluşturuldu. Bunlar 1915'de tehcire tabi tutulmuş çoğu hain ve çeteci Ermeniler idi. Asıl maksat bölgede BATI'ya bağlı bir ERMENİSTAN kurmaktı. Ermeniler halka çok zulüm yaptılar. Kendilerine ait olduğunu öne sürüp toprağını, evini, malını aldılar. Direnenleri öldürdüler. Bu arada işgal altındaki GÜNEY ve GÜNEYDOĞU ANADOLU kendi başının çaresine bakmaya başlamıştı. MUSTAFA KEMAL de bazı değerli kişileri bölgeye kurtuluşu örgütlemek üzere göndermişti. Bu kişilere halkın kolay hatırlıyacağı çarpıcı kod adlar veriliyordu. KİLİKYA diye bilinen ADANA yöresine Yüzbaşı Osman Bey'in adı TUFAN, MARAŞ'a giden Binbaşı Kemal Bey'in adı DOĞAN, Yüzbaşı Ratip Bey'in adı SİNAN, ANTEP'e gönderilen Teğmen Mehmet Sait'in adı da ŞAHİN Bey olmuştu. KILIÇ ALİ Bey de o bölgede idi. Bu kişilerin akıllara durgunluk veren kahramanlıkları; Maraş, Antep, Urfa ve Adana'yı Fransız ve Ermeni işgalinden kurtarmıştır. Bu bölgelerdeki çarpışmaların her biri en az bir İnönü "zaferi" kadar önemlidir. Ancak nedense gözardı edilir. Yine aynı şekilde TÜRK büyüklerinden, kahramanlarından çoğunun adını insanımız duymamıştır. Bunlar hakkında yazılmış kitaplar, romanlar hep baskısı tükenmiş, unutulmuştur. "Aydın"larımız Deniz Gezmiş gibi vatan haini bölücü teröristlerin, hikayelerini dile getirir, anma törenleri düzenlerler de, bu ülkenin kurtuluşu için canını tehlikeye atmış, tek başına büyük işler başarmış BULGAR SADIK, HASAN TAHSİN, EYÜP SABRİ, ŞAKİR ZÜMRE, FUAT BALKAN, ESAT TOMRUK, DEMİRCİ EFE, YÖRÜK ALİ EFE, KARAYILAN gibi kahramanlar hakkında tek cümle bile bilmez! - 8.2.1920'de milli kuvvetler Fransızlar'ı ve Ermeniler'i tepeliyerek URFA'ya girdi. 9 Şubat'ta Fransızlar MARAŞ'ı terketti. Hemen arkasından ANTEP kurtarıldı. Bölgede kalamıyacaklarını anlıyan Fransızlar ANKARA ile anlaştı ve 5.1.1922'de ADANA'dan da çekildi. |
- 16.3.20'de İngilizler Şehzadebaşı Karakolu'nu basıp uyuyan askerlerimizi şehit ettiler. İSTANBUL işgalini resmen açıkladılar. Ertesi gün MECLİS'i basıp milletvekli Rauf Orbay ile Kara Vasıf'ı tevkif ettiler. - Kızılay'ın İstiklal Savaşı'nda çok hizmeti oldu. Kervanlar ile Samsun'dan Ankara'ya çok silah ve malzeme nakletmiştir. Anadolu'dan İngiliz'in topladığı top, tüfek, cephane İstanbul'da depolanmış, İngiliz ve Fransız askerlerinin denetimine verilmişti. Silahlar bu askerlerden para ile alınır, ANADOLU'ya gizlice gönderilirdi. - MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ'nin önemli isimleri: İsmet Bey(Paşa) Amerikan mandacısıdır... Ne babası, ne anası, ne ailesi hakkında hiç bir yerde fazla bir bilgi yoktur. Herkes onu Malatyalı diye bilir. Ancak aslen "Bitlisli olduğunu" Rıza Nur'a söylemiş ve "Bitlis'te Türk var mı?" diye sormuştur!.. Malatya'da ailesi "Haçikler" diye bilinir. Bu kelime Ermeniler'e verilen addır. Babasının Malatya ile bağlantısı ise, orada "mahkeme başkatipliği" yapmasından ibarettir! MİLLİ MÜCADELE'ye sonradan katılmıştır. Ali Kemal İngiliz yanlısı... Abdullah Cevdet Kürtçü... Hüseyin Cahit (Yalçın) Arnavut...Eski Maliye Bakanı Cavit yahudi dönmesi... İsyancı Anzavur Çerkez... Celalettin Arif (Meclis-i Mebusan başkanı) Doğu illerini Türkiye'den koparmak istiyordu... Ahmet Cevat Emre Giritli'ydi... İbrahim Tali Lübnan dağlarından gelme bir Dürzi'ydi... Bekir Sami Osetyalı'ydı. |
Halide Edip dönme idi. Sultanahmet'teki ateşli konuşmalarıyla tanınmasına, Anadolu'da MUSTAFA kEMAL'in yanından ayrılmamasına rağmen, Amerikan mandacısı idi. Ecnebi etkilerden kurtulamamış, sonunda eşi Adnan'la birlikte yurt dışına sürülmüştür. Hanzadeler, İngiliz teşviki ile isyana hazırlanıyordu.(1919) O dönemdeki İngiliz casusları Arnavut, Kürt ve Arap idi. Bütün bu ve benzeri kişiler zaman zaman TÜRK'ten ayrı biri gibi davranmış, etnik köken ve düşünce tarzlarıyla MİLLİ MÜCADELE'ye zarar vermişlerdir. Amerikan mandacıları, İngiliz muhipleri, Fransız hayranları, Çerkez, Kürt, Ermeni, Rum bölücülerin yanısıra bir de "Federasyoncular" vardı. Aralarında Kara Vasıf Bey'in de bulunduğu bu grup 11.12.1918'de bir "Milli Kongre" topladı. "Anasır-ı Osmaniye itilafı" ile bir İslam Konfederasyonu fikrini ortaya attı. Bunların bir kısmı İngiltere'den medet umarken bir kısmı da Amerika'nın destek sağlıyacağını düşünüyorlardı... Enver Paşa da Rusya'da aynı fikirler peşinde koşuyordu. Bizce elbette TÜRK ve MÜSLÜMAN milletler arasında konfederasyon olabilir. Ancak bu TÜRKİYE'nin bölünmesi ile değil; tam tersine diğer ülkeler ile bir araya gelmesi ile ve TÜRKİYE'nin önderliğinde mümkün olabilir. Yoksa Özal'ın düşündüğü gibi önce Güneyeedoğu'yu TÜRKİYE'den koparıp devlet yapmak, sonra onu sözde federasyon şeklinde bağlamak tarzı çözümler asla kabul edilemez. |
- Öte yandan Hamdullah Suphi (Tanrıöver) TÜRK'tür, TÜRKÇÜ'dür. Ancak bunu milli duygulardan ziyade, mevki ve şöhret için kullanmıştır. İyi hatiptir. Ama bütün söylediği 20 kadar güzel cümledir. Her nutkunda bunları tekrarlar. Türkocağı'nın tepesine bu sayede yerleşmiştir. M. Eğitim Bakanı olmuştur. Rauf Orbay Abaza idi... Tevfik Bıyıkoğlu (Cumhurbaşkanlığı başkatibi) Keldani'ydi...Ethem, Reşit, Tevfik kardeşler ise Çerkez'di. Fevzi Çakmak İstanbul'da Harbiye Nazırı idi. Başta MİLLİ MÜCADELE'ye karşı çıkmış, MUSTAFA KEMAL'i tutuklamak üzere Sivas'a kadar gelmiş, Mart 1920'de Anadolu'daki komutanları uyaran üç tamim göndermişti. Ancak Nisan ayında Anadolu'ya geçip Milli Mücadele'ye katıldı. Kazım Karabekir Erzurum'daki 15. Kolordu'nun başında idi. Önce İngilizler'in çekilmekte olduğu DOĞU ANADOLU'yu güvenliğe kavuşturup, sonra bütün gücümüzle BATI ANADOLU'yu düşman işgalinden kurtarmayı savunmuş ve bu hususta büyük gayret göstermiştir. MUSTAFA KEMAL'in askeri açıdan en büyük destekçisiydi. Tarihçi Cemal Kutay o dönemin ileri gelenlerini "MİLLİ MÜCADELE'ye ÖNCEDEN katılanlar, SONRADAN katılanlar" diye ikiye ayırır... Önceden katılanların hepsinin MİLLİYETPERVER, FEDAKÂR olduğunu, sonradan katılanların ise hep İKTİDAR HIRSI ile malul olduğunu belirtir. Nitekim İsmet Paşa'nın icraatı, sonradan MUSTAFA KEMAL'i gölgelemiştir. Fevzi Paşa da İsmet'i hep desteklemiş, hatta hiç sevilmemesine rağmen ATATÜRK'ten sonra cumhurbaşkanı olmasını sağlamıştır. |
- 1. Düzce, Anzavur, 2. Düzce, Bolu, Yozgat, Viranşehir, Zile, Erbaa, Koçgiri, Konya isyanları... Başlangıçtaki bazı isyanların bastırılmasında Çerkez Ethem'in büyük rolü olmuştur. Kendisi ordudan ayrılma bir çavuş idi. Ancak 5000 süvari ve 500 piyade askeri vardı. Sonradan burnu büyümüş, MUSTAFA KEMAL'i bile asacağını söylemeye başlamıştır. - ANKARA yöresinden AZERBEYCAN'a dayanan bir KIZILBAŞ(Alevi) şeridi vardır. Bunlar Şiilik sebebiyle Sünniler'e Hıristiyanlar'dan fena gözle bakarlar. Diğer kesimlerdeki Sünniler de Aleviler'e kötü gözle bakar, "kestiği yenmez" der. Hatta cahil Sünniler "Bir alevinin müslüman olması için, önce Hıristiyan olması gerektiğini" bile öne sürerler. Hepsi cahillikten, İSLAM'ı bilmemektendir!.. Koçgiri Kürt isyanı sırasında (16.3-17.5.1921) Koçgiri Aleviler'e adam göndermiş, ALLAH'tan onlar, "Biz Alevi'yiz ama Kürt değiliz, TÜRK'üz" diye isyana katılmamışlardı. Gerçekten de "koçgır" Ortaasya'da koç anlamına gelen öz-be-öz TÜRKÇE bir kelimedir. Aşiret aslında TÜRKMEN'dir. İngilizler Anadolu'da isyanlar çıkarırken Rum'u, Ermeni'yi, Çerkez'i, Kürt'ü kışkırtıyorlardı. KIZILBAŞLAR'ı, TÜRKMENLER'i ayırıyorlardı. İtalyanlar da Konya halkına "siz Türk değilsiniz, SELÇUKLU'sunuz," diyerek Mevlevi Abdülhalim Çelebi ile "Selçuklu Devleti kurmak" için anlaşmıştı!.. Abdülhamid zamanında Ermeniler KIZILBAŞLAR'a "siz Ermeni'siniz" diye az daha kandırıyorlardı. Rus tarih kitapları onları da sayarak "ANADOLU'da 3 milyon Ermeni var" diye yazar... Onun için mezhep gütmeden mutlak TÜRK MİLLİ BİRLİĞİ şarttır!. |
Türkiye`de Saat: 23:34 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2