Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı > Teknoloji

Teknoloji Bu Bölümde Uydu vb. teknolojik gelişimler izlenir.

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 31-10-2006, 16:45   #21
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YENIÇAGDA BILIM

A. Yeniden Doğuş (Rönesans) Dönemi'nde Bilim

(On Besinci Yüzyıl ve On Altıncı Yüzyıl)

Rönesans’ı, Ortaçağ ile Yeniçağ arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlayabiliriz; ancak Ortaçağ ansızın sona ermediği gibi Yeniçağ da ansızın başlamamıştır. Ayrıca Ortaçağ’ın bitmesi ve Yeniçağ’ın başlaması her ülkede ayni tarihlerde gerçekleşmemiştir; örneğin İtalya’da diğer ülkelerden daha önce, 14. yüzyılın ortalarında 'Petrarca Zamanı’nda başlamıştır.

Rönesans, diğer bütün özellikleri bir yana, Ortaçağ’ın kavramlarına ve yöntemlerine karsı bir başkaldırıdır. Herkes bilir ki her nesil bir öncekine karsı su veya bu ölçüde tepki gösterir; her dönem bir öncekine karsı yapılmış bir başkaldırıdır ve bu böyle devam eder; ancak, Rönesans’ta yapılan başkaldırı, diğerlerine göre daha sert olmuştur.

Ortaçağ’ın karakteristik özelliklerinden birisi yeniliklere karsı duyulan korkudur. Rönesans ise bu konuda daha hoşgörülü olmuştur. Her yenilik sorunlar yaratmış, ancak yenilikler insanların karsısına giderek artan bir sıklıkla çıkmaya başlayınca, bunlara alışılmış ve yeniliklere karşı daha az güvensizlik duyulur olmuştur; sonunda insanlar yeniliklerden hoşlanmışlardır.

Bilim alanında, yapılan yenilikler devrim niteliğindedir. Bu durum ürkek insanların neden bilimden korktuklarını açıkça ortaya koymaktadır; çünkü hiçbir şey bilginin gelişimi kadar çağ açıcı olamaz; her türlü toplumsal gelişimin kökeninde bilim bulunmaktadır. Rönesans döneminin bilim adamı yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya koymuştur. Yenilikler çoğu kez öyle büyük olmuştur ki o döneme Yeniden Doğuş ya da Rönesans değil, Gerçek Doğuş, Yeni Bir Başlangıç demek daha uygun olur.

Rönesans, insanin kendi üzerine eğildiği, kendini keşfettiği ve hümanist görüsün önem kazandığı bir dönemdir. Ortaçağ’da egemen olan Hıristiyan anlayışı bu dünyanın değerini, insani öbür dünyaya hazırlayışı ile ölçmüştür. Oysa hümanistler insanin bu dünyadaki yasamı ile ilgilenmişlerdir. Bütün bunlar insanin kendi üzerine eğilmesine, başka deyişle, insanin kendini keşfetmesine neden olmuştur.

a. Doğa ve Bilgi Felsefesi

Bu dönemde Yunan felsefe ve bilim anlayışına yeniden dönülmüş ve bu anlayışın daha derinden kavranabilmesi için Yunanca'dan çeviriler yapılmaya başlanmıştır.

Bu döneme damgasını vuran etkinlik, doğaya ilişkin doğru ve güvenilir bilgi elde etmek için gerekli olan yöntem arayışıdır. Bu yöntemin araçları olarak gözlem ve deney üzerinde durulmuştur.

Ayrıca, yeni bir insan ve yeni bir toplum arayışı yönündeki çalışmalar bir varlık olarak insan ve toplumun yeniden sorgulanmasını ve doğadaki yerinin yeniden belirlenmesi sorununu gündeme getirmiştir.

* Francis Bacon

Bacon (1561-1626), bilimin önemini ve insanlığın refahı yönünden vaat ettigi olanakları ilk kavrayan düşünürlerden birisidir. Onun asil ilgisi bilimi anlamak, bilgi edinmenin doğru ve etkili yolunu kesin bir biçimde bulup ortaya çıkarmaktır. Çünkü ona göre, doğanın gizemlerini çözmek ve kanunlarını keşfetmek insanlığın refahı ve ilerlemesi için gereklidir.

Bacon'a göre, bugüne kadar insanin doğa karsısında çaresiz ve zavallı bir duruma düşmesinin nedeni, ne insan aklinin yetersizliği ne de doğanın anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıdır. Neden, yalnızca yanlış bir yöntemin kullanılmasıdır.

Böylece yöntemin gerekliliğini ve önemini belirledikten sonra Bacon, bunun nasıl olusturulabilecegi üzerinde düşünmeye baslar. Bunun için de öncelikle insanların yanlışa neden ve nasıl düştüklerinin gerekçelerini belirlemeye yönelir.

Bacon'a göre, insanların yanlışa düşmelerinin nedenleri şunlardır:

1. Üniversitelerde öğretimin bozulmuş olması: Ona göre, bunun temelinde yatan neden skolastik düşüncenin egemen olmasıdır.
2. İnsan Akli: Bacon'a göre, insanların yanılmalarının nedenlerinden birisi de kendi aklidir. Çünkü insan akli çabuk karar vermeye ve genellemeye düşkündür. Bir konu üzerinde biraz durunca yorulur, gereken Sabrı gösteremez ve yanlışa düşebilir. Öyleyse doğru bilgi nasıl elde edilecektir? Bunun için iki şey gereklidir.

1. Önyargılardan sıyrılmak.
2. Sağlam bir yöntem uygulamak.

b. Matematik

Bu dönem diğer alanlarda olduğu gibi matematik alanında da yeniden bir uyanışın gerçekleştiği ve özellikle trigonometri ve cebir alanlarında önemli çalışmaların yapıldığı bir dönemdir. Rönesans matematiği özellikle Raffaello Bombelli, François Viète ve Simon Stevin ile doruk noktasına ulaşmıştır.

c. Astronomi

Bu dönemde en önemli gelişme astronomi alanında olmuştur. Kopernik, Yunan Dönemi'nden beri yürürlükte bulunan Yer Merkezli Evren Kuramı’nın yerine, Güneş Merkezli Evren Kuramı’nı kurmuş ve Yer'in, Güneş’in çevresinde dairesel bir yörünge üzerinde dolanan bir gezegen olduğunu savunmuştur. Böylece, Yer'in evrenin merkezinden kaldırılmasına bağlı olarak insanin evrendeki konumu da yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.

Tycho Brahe ise Yer'i evrenin merkezinden kaldırmanın doğuracağı bilimsel ve dinsel sakıncaları göz önünde bulundurmuş ve Yer-Güneş Merkezli Evren Kuramı ile Kopernik'e karsı çıkmıştır.

* Kopernik

Kopernik, düşünce tarihinde bir dönüm noktasını simgeler. Onun adıyla anılan sistem yalnız modern bilimin doğusuna değil, insanin evren içindeki yerini saptamada yeni ve daha ölçülü bir görüsün ortaya çıkmasına da başlangıç sayılır. Gerçekten de Kopernik’le birlikte insanoğlunun kendini evrenin merkezinde sayma iddiası yıkılmış, doğanın bir uzantısı, bir parçası olduğu düşüncesi doğmuştur. Bu devrimin kaynağı “Göksel Kürelerin Dolanımı Üzerine” adli yapıtıdır.

Kopernik sistemi birçok yönlerden Aristoteles görüsünden ayrılmaz. Kitabinin ilk bölümünün başlıkları bu gerçeği göstermeye yeter:

• Evrenin küresel olduğu
• Arzi’in küresel olduğu
• Göksel cisimlerin hareketlerinin düzgün dairesel, ve sürekli olduğu... gibi

Onun sistemine devrimci niteliği veren şey yerküreyi evrenin merkezi olmaktan çıkarıp, Güneş çevresinde dolanan sıradan bir gezegen saymasıdır.

__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:46   #22
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tycho Brahe

Copernicus'un Güneş-merkezli sistemi, Yermerkezli sistemden çok daha basarili değildi. Ayrıca henüz yeni fizik kurulmadığından, Güneş’in evrenin merkezinde ve Yer'in de bir gezegen gibi onun çevresinde döndüğünün kanıtı da verilemiyordu. Bu nedenle, astronomlar Copernicus'u hemen kabul etmediler. Ancak astronomların karsısında gök olaylarının hesabini verebilen iki sistem vardı. Bunlardan hangisinin evrenin gerçek yapısını yansıttığının bilinmesi gerekiyordu. Bu da doğru gözlemler yapmakla mümkün olacaktı.

Brahe, sisteminden çok, yaptığı gözlemlerle önem taşır. Onun yaptığı gözlemler sayesinde Aristoteles fiziği ve kozmolojisi büyük darbeler almıştır. 1572 yılında, Cassiopea takımyıldızında yeni bir yıldız ortaya çıkar. yaptığı hesaplamalarla Brahe, bu gökcisminin sabit yıldızlar bölgesinde bulunduğunu ve yeni bir yıldız olduğunu ortaya çıkardı. Aristoteles fiziğine göre eterden yapılmış olan bu bölge mükemmeldi ve burada yeni hiçbir şey varlığa gelemeyeceği gibi, var olan bir şey de yok olamazdı. Oysa bu 1572 yıldızı (bugünkü deyimi ile nova) Aristoteles'in temel prensiplerine karsıydı. Brahe, 1577'de ise, bir kuyruklu yıldız gözlemler. Bu yıldızın Ay küresinin dışında, bu kürenin çok uzağında olduğunu saptar. Bu da Aristoteles kozmolojisine aykırı idi. Çünkü Aristoteles'e göre, kuyruklu yıldızlar Ay küresinin altındadır. Böylece onun yaptığı bu gözlemler sayesinde Aristoteles kozmolojisi büyük darbeler alır. Bundan sonra Kepler'i beklemek gerekecektir.

1576 yılında Hven Adası’nda dönemin en önemli gözlemevini kuran Brahe, bu gözlemevinde, o zamana kadar Bati Dünyası’nda karşılaşılmayan büyük boyutlu gözlem araçları inşa edilmiş, özellikle duvar kadranı çok ilgi çekmiştir.
Pratik astronomide büyük bir yenilik olan günlük gözlemler de yapmıştır.

d. Fizik

Bu dönemde fizik alanı diğer alanlar kadar gelişmemiştir. Ancak Gilbert'in mıknatıs üzerine yapmış olduğu deneysel incelemeler deneysel yöntemin güçlenmesini sağlamıştır.

e. Biyoloji

Bu dönemde diğer bilimlerin yani sıra biyolojide de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Otto Brunfels, Herbarum Vivae Eicones (Bitkilerin Canlı Resimleri, 1530-1540) adli yapıtıyla botaniği ve Conrad Gesner ise Historiae Animalium (Hayvanlar Tarihi) adli yapıtıyla zoolojiyi yeniden canlandırmıştır.

f. Tip

Bu dönemde Leonardo da Vinci ve Andreas Vesalius'un yapmış olduğu direksiyon çalışmaları sonucunda çağdaş anatominin temelleri atılmıştır.

Ayrıca Paracelsus, bütün varlıkların ortak bir temeli olduğu düşüncesinden hareket ederek, canlılar ve cansızların birbirinden farklı olmadıklarını ve temelde yedi öğeden oluştuklarını söylemiştir. Bu nedenle cansızların yapısını açıklarken kullanılan yasa ve ilkelerin, canlıların yapısını açıklarken kullanılan yasa ve ilkelerle özdeş olması gerektiğini savunmuştur. Öyleyse hastalık canlı yapıdaki kimyasal dengenin bozulması, sağlık ise bu dengenin yeniden kurulmasıdır.

g. Teknik

Bu dönemde bulunan ve kullanılan barut, pusula ve matbaa doğa bilimlerinin gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir.

Rönesans döneminin en büyük gelişmesi hiç kuskusuz ki baskı tekniğinin bulunması olmuştur. Bu tekniğin kültürün yayılmasında ve standartlaşmasında büyük bir önem taşıdığı açıktır. Yazma yapıtlar bir çok açıdan özgündür, ama yanlışlara, eklemelere ve çıkarmalara çok açıktır. baskı teknolojisi ise tek seferde, birbirinin ayni olan yüzlerce kopyayı yayımlamaya ve bir kitabin belli bir sayfasına gönderide bulunmaya olanak tanımıştır.

baskı tekniğinin bulunması, ayni dönemlerde, gravür tekniğinin de bulunması ile zenginleşmiştir. Ağaç ve bakir levha oymacılığı, grafik alanında, matbaanın yazı alanında yaptığı katkının tam olarak aynisini yapmıştır. Sanat ürünleri yaygınlaşmaya ve standartlaşmaya başlamıştır.

Bu iki buluş yani, baskı ve gravür, bilginin gelişiminde çok büyük bir önem taşımaktadır. baskı, temel alınabilecek matematiksel ve astronomik tabloların, gravür ise bitkilerin, hayvanların, anatomik ya da cerrahî ayrıntıların ve kimyasal araçların kitaplara resimler biçiminde girmesine olanak sağlamıştır.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:46   #23
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

B. On Yedinci Yüzyıl’da Bilim

(Bilimsel Devrim)

Bu dönemin en büyük özelliği, bilimsel yöntemin, yani önermelerin doğruluğunun deneysel olarak sınanması yolunun ortaya çıkması ve buna bağlı olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin felsefeden bütünüyle ayrılmasıdır.

Özellikle astronomi alanında Kepler ve fizik alanında ise Galilei ve Newton'un yapmış olduğu araştırmalar ve kurmuş olduğu kuramlar sonucunda bilimde çok büyük bir atilim gerçekleştirilmiş ve bilim, diğer düşünsel etkinlikleri yönlendiren bir düşünsel etkinlik konumuna yükselmiştir. Bu nedenle bu çağ, bilim tarihçileri tarafından Bilimsel Devrimler Çağı olarak adlandırılmıştır.

a. doğa ve Bilgi Felsefesi

Bu dönemde bilimin giderek güçlenmesi ve diğer düşünsel etkinlikleri yönlendirir bir konuma yükselmesi bilimin nasıl bir etkinlik olduğuna ilişkin araştırmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bu konuda özellikle Bacon ve Descartes önemli görüşler ileri sürmüşlerdir.

* Descartes

Modern felsefenin ve analitik geometrinin kurucusu olan Descartes (1596 - 1650) için de, Bacon'da olduğu gibi, amaç doğayı egemenlik altına almaktır. Çünkü insan ancak o zaman mutlu olabilir. Fakat doğa, skolastiğin sağladığı bilgilerle egemenlik altına alınamaz. Böylece Descartes'in da skolastiğin insanı yanlışa götürdüğünü, düşündüğü anlaşılmaktadır. Ona göre, bunun iki nedeni vardır.

1- skolastiğin kavramları açık ve seçik değildir.
2- Bu yöntem doğru bilgi elde etmeye uygun değildir.

Böylece Descartes yeni bir yönteme gereksinim olduğunu belirtir. Çünkü ona göre doğruyu yanlıştan ayırt etme gücü, yani akil (sağduyu) eşit olarak dağıtılmıştır. O halde bu kadar yanlış bilginin kaynağı akil olamaz. Böylece Descartes, insanların yanlışa düşmelerinin tek nedeninin doğru bir yönteme sahip olmamaları olduğu sonucunu çıkarır.

Bundan sonra yöntemini kurmaya çalışan Descartes, öncelikle bu konuda kendine nelerin yardımcı olacağını araştırır ve iki şeyin bulunduğuna karar verir:

1- Klasik mantık
2- Eskilerin kullandığı Analiz

Descartes bu iki yoldan analizin daha doğru olduğuna karar verir. Matematikle ilgili çalışmaları sonucunda da analitik geometriyi bulur. Burada esas olan bir cebir denkleminin bir geometrik şekille anlatılmasıdır. Descartes'in bu önemli bulusundan sonra diğer önemli bir katkısı da geometri ile cebir arasında kurduğu paralelizmin ayni şekilde matematik ve diğer bilimler arasında da kurulabileceğini belirtmesidir. Çünkü ona göre her hangi bir bilimde bir şeyi bilmek demek aslında sayı ve ölçüden başka bir şey değildir. Bundan dolayı da bütün bilimlerde tek bir yöntem uygulamak olanaklıdır. Bu da matematiksel yöntemdir. Böylece ilk defa bütün bilimlerin yönteminin tek bir yöntem olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle Descartes'in yöntemine evrensel matematik yöntem denmiştir.

Descartes'in bu analiz ağırlıklı, yöntemsel kuşkuculuğa dayanan yöntemi, felsefe için gerçekten çok yenidir.
Bilimin yöntemi ve kartezyen felsefe sistemiyle ünlü olan Descartes, ayni zamanda büyük bir matematikçidir. Cebirsel işlemleri geometriye uygulayarak analitik geometriyi kurmuştur. O zamana kadar geometri ve cebir problemleri kendi özel yöntemleri ile ayrı ayrı çözülmekteydi. Ancak Descartes, cebir ve geometri arasındaki bu mesafeyi ortadan kaldıran, cebiri geometriye uygulayan genel bir yöntem ileri sürdü.
Descartes bütün fiziğin bu şekilde geometrik ilişkilere indirgenebileceğini düşünerek, bütün evreni matematiksel olarak açıklamaya çalışmıştır.

b. Matematik

Bu dönemde çağdaş matematiğin temelleri atılmış ve Pierre de Fermat sayılar kuramını, Pascal olasılık kuramını, Leibniz ve Newton ise diferansiyel ve integral hesabı kurmuşlardır

c. Astronomi

Kopernik'in kurmuş olduğu Güneş Merkezli Evren Kuramı çerçevesinde yürütülen araştırmalar sonucunda Eudoxus, Aristoteles ve Batlamyus'tan beri savunula gelmekte olan Yer Merkezli Evren Kuramı yıkılmış ve Galilei ile Kopernik kuramı gözlemsel açıdan, Kepler ile kuramsal açıdan geliştirilmiş ve çağdaş astronominin temelleri atılmıştır. Böylece Kepler'in Elips Yörüngeler Kanunu ile gök mekaniğine giden yol açılmıştır.

* Sir Isaac Newton

Newton (1642 - 1727), tarihin yetiştirdiği en büyük bilim adamlarından biridir ve matematik, astronomi ve fizik alanlarındaki buluşları göz kamaştırıcı niteliktedir; klasik fizik onunla doruğa erişmiştir. Bilime yaptığı temel katkılar, diferansiyel ve entegral hesap, evrensel çekim kanunu ve Güneş ışığının yapısı olarak sıralanabilir. Çalışmalarını doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri (Principia) ve Optik adli eserlerinde toplamıştır.

Newton 1665 yılında uzunluklar, alanlar, hacimler, sıcaklıklar gibi sürekli değişen niceliklerin değişme oranlarının nasıl
Principia'da Newton, Galilei ile önemli değişime uğrayan hareket problemini yeniden ele alır. Uzun yıllar Aristoteles'in görüşlerinin etkisinde kalmış olan bu problemi Galilei, eylemsizlik ilkesiyle kökten değiştirmiş ve artık cisimlerin hareketinin açıklanması problem olmaktan çıkmıştı. Ancak, problemin gök mekaniğini ilgilendiren boyutu hâlâ tam olarak açıklanamamıştı. Galilei'nin getirdiği eylemsizlik problemine göre dışarıdan bir etki olmadığı sürece cisim durumunu koruyacak ve eğer hareket halindeyse düzgün hızla bir doğru boyunca hareketini sürdürecektir. Ayni kural gezegenler için de geçerlidir. Ancak gezegenler doğrusal değil, dairesel hareket yapmaktadırlar. O zaman bir problem ortaya çıkmaktadır. Niçin gezegenler Güneş’in çevresinde dolanırlar da uzaklaşıp gitmezler?

Newton bu sorunun yanıtını, Platon'dan beri bilinmekte olan ve miktarını Galilei'nin ölçtüğü gravitasyonda bulur. Ona göre, Yer'in çevresinde dolanan Ay’ı yörüngesinde tutan kuvvet yeryüzünde bir tasın düşmesine neden olan kuvvettir. Daha sonra Ay’ın hareketini mermi yoluna benzeterek bu olayı açıklamaya çalışan Newton, söyle bir varsayım oluşturur:

Bir dağın tepesinden atılan mermi yer çekimi nedeniyle A noktasına düşecektir. Daha hızlı fırlatılırsa, daha uzağa örneğin A' noktasına düşer. Eğer ilk atıldığı yere ulaşacak bir hızla fırlatılırsa, yere düşmeyecek, kazandığı merkez kaç kuvvetle, yer çekim kuvveti dengeleneceği için, tıpkı doğal bir uydu gibi Yer'in çevresinde dolanıp duracaktır

Böylece yapay uydu kuramının temel prensibini de ilk kez açıklamış olan Newton, çekimin matematiksel ifadesini vermeye girişir. Kepler kanunlarını göz önüne alarak gravitasyonu F = M.m /r olarak formüle eder. Daha sonra gözlemsel olarak da bunu kanıtlayan Newton, böylece bütün evreni yöneten tek bir kanun olduğunu kanıtlamıştır. Bundan dolayı da bu kanuna evrensel çekim kanunu denmiştir.

Newton'un diğer bir katkısı da fizikte kuramsal evreyi gerçekleştirmiş olmasıdır. Kendi zamanına kadar bilimde gözlem ve deney aşamasında bir takım kanunların elde edilmesiyle yetinilmişti. Newton ise bu kanunlar ışığında, o bilimin bütününde geçerli olan prensiplerin oluşturulduğu kuramsal evreye ulaşmayı başarmış ve fiziği, tıpkı Eukleides'in geometride yaptığına benzer şekilde, aksiyomatik hale getirmiştir. Dayandığı temel prensipler şunlardır:

1. Eylemsizlik prensibi: Bir cisme hiçbir kuvvet etki etmiyorsa, o cisim hareket halinde ise hareketine düzgün hızla doğru boyunca devam eder, sükûnet halindeyse durumunu korur.
2. Bir cisme bir kuvvet uygulanırsa o cisimde bir ivme meydana gelir ve ivme kuvvetle orantılıdır (F = m.a).
3. Etki tepki prensibi: Bir A cismi bir B cismine bir F kuvveti uyguluyorsa, B cismi de A cismine zıt yönde ama ona eşit bir F kuvveti uygular.

Newton'un ağırlıkla ilgilendiği bir diğer bilim dalı da optiktir. Optik adli eserinde ışığın niteliğini ve renklerin oluşumunu ayrıntılı olarak incelemiştir ve ilk kez güneş ışığının gerçekte pek çok rengin karışımından veya bileşiminden oluştuğunu, deneysel olarak kanıtlamıştır. Bunun için karanlık bir odaya yerleştirdiği prizmaya güneş ışığı göndererek renklere ayrılmasını ve daha sonra prizmadan çıkan ışığı ince kenarlı bir mercekle bir noktaya toplamak suretiyle de tekrar beyaz ışığı elde edebilmiştir. Ayrıca her rengin belirli bir kırılma indisi olduğunu da ilk bulan Newton'dur.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:46   #24
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

GALILEO GALILEI (1564-1642) ( Ek1)

d. Fizik


Bu dönemde çağdaş mekanik ve optik bilimleri kurulmuştur. Galilei kinematiksel yaklaşımı benimseyerek çağdaş mekaniğin temel problemlerini matematiksel olarak açıklanmış ve çözüme kavuşturulmuştur. Eylemsizlik İlkesi’nin formüle edilmesi ile birlikte klasik mekaniğin doğal yer, ivme ve kütle gibi temel kavramları matematiksel bir biçimde yeniden ifade edilmiş ve durağanlık, hareket gibi, hareket de durağanlık gibi doğal bir olgu niteliğine kavuşturulmuş ve bu bağlamda hareket bir problem olmaktan çıkarılmıştır.

Newton ise Eylemsizlik İlkesi’nin doğal bir hareket olarak kabul edilmesi sonucunda döngüsel hareketin açıklanmasının gerekliliğini vurgulayarak, kinematiksel yaklaşımın yerine dinamiksel yaklaşımla göksel cisimlerin döngüsel hareketlerini çekim kavramı çerçevesinde çözüme kavuşturmuştur.

e. Kimya

Bu dönemde kimya alanında maddenin yapısına ilişkin deneysel çalışmalar başlamış ve özellikle Böyle, ve Hook gibi bilim adamları sayesinde yeni bir atom kuramı geliştirilmiştir.

f. Biyoloji

Bu dönemde geliştirilen mikroskop aracılığı ile Malpighi, Leewenhook ve Swammerdan gibi bilim adamları, değişik canlı yapılar üzerinde araştırmalar yapmış ve böylece Hücre Kuramı’nın kurulmasını sağlamışlardır.

Ayrıca, Willis, Hooke ve Mayow yapmış oldukları çalışmalar sırasında canlı ve cansız yapıların çok küçük parçacıklardan oluştuğunu ve temel yapılarının benzer olması dolayısıyla işlevlerinin de birbirine benzemesi gerektiğini düşünmüşlerdir.

g. Tip

Bu dönemde anatomi, fizyoloji ve embriyoloji konusundaki araştırmalar geliştirilmiş ve özellikle Harvey, büyük Yunan hekimlerinden Galenos'u eleştirerek kan dolaşımını bulmuştur.

h. Teknik

İnsanin gündelik gereksinimlerini karşılamak ve doğal çevresini çıkarlarına uygun bir şekilde değiştirmek için, çoğu zaman bilimsel bilgi birikiminden yararlanarak bir takım alet ve makineler yapması eylemi diye tanımlanabilecek teknolojinin oldukça eski bir geçmişi vardır; ancak asil önemli gelişmeler, bilimle teknolojinin buluşturulmaya başlandığı bu dönemde yaşanmıştır.

Sonradan Sanayi Devrimi (1750-1900) olarak isimlendirilecek olan bu gelişimlerin en belirgin niteliği, üretimin insan, hayvan, su ve rüzgar gücü yerine buhar makineleriyle gerçekleştirilmesidir.

Atmosfer basıncında çalışan ilk pistonlu buhar makinesi 1712'de İngiliz mucit Thomas Newcomen tarafından icat edilmiş ve 1769'da James Watt tarafından geliştirilerek sanayinin hizmetine sunulmuştur. Buhar makinelerini buharlı gemi (1807) ve buharlı lokomotif (1825) gibi ulaşım araçlarının geliştirilmesi izlemiştir.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:47   #25
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YAKINÇAGDA BILIM

A. On Sekizinci Yüzyıl’da Bilim

(Aydınlanma Dönemi)

Aydınlanma, insanin kendi akli ve deneyimleri ile geleneksel görüşler ve ön yargılardan kurtulmak ve akla dayanarak, dünyayı kavramak düzenlemeye çalışmaktır. Bu anlamda Aydınlanma Çağı insan aklinin bağımsız olması gerektiği düşüncesine dayanır. Öyleyse benimsenmesi gereken tavır inanmak değil, bilmek olmalıdır.

Bu genel belirlemeden anlaşıldığı üzere, burada sorgulanmak istenen insan varlığının anlamı ve bu Dünya'daki yeridir. Nitekim Aydınlanma’nın gelenekselleşmiş bir tanımını veren Kant'a göre Aydınlanma, insanin kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz durumdan, yine kendi aklini kullanmak suretiyle çıkma çabasıdır. Gerçekte insan içinde bulunduğu olumsuz duruma aklin kendisi yüzünden değil, ama onu gerektiği gibi kullanmayı bilmemesi yüzünden düşmüştür. Bu yönüyle Aydınlanma’nın, Ortaçağ düşüncesine ve yasam anlayışına karşıt bir dünya görüsü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Aydınlanma’nın temel özelliklerinden birisi de, doğa ile akil arasında bir uygunluk olduğunu ve akılsal yapıda olan bu doğayı aklin rahatlıkla kavrayabileceğidir.

a. doğa ve Bilgi Felsefesi

Bu dönemde bilginin doğasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış ve Tümevarım Yöntemi Hume tarafından sorgulanmıştır. Fransız ansiklopedistlerinden D'Alembert ve Diderot gibi araştırmacılar Rönesans'tan bu yana üretilen yeni bilimsel bilgi birikimini, Ansiklopedi adli yapıtta bir araya getirmeye çalışmışlardır.

b. Matematik

Bu dönemde Euler ve Lagrange integral ve diferansiyel hesabına ilişkin on yedinci yüzyılda başlayan çalışmaları sürdürmüş ve bu çalışmaların gök mekaniğine uygulanması sonucunda fizik ve astronomi alanlarında büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Mesela Lagrange, Üç Cisim Problemi'nin ilk özel çözümlerini vermiştir.

* Leonardo da Vinci

Rönesans’ın habercilerinin başında gelen Leonardo da Vinci (1452-1519) sistematik bir eğitim görmemiş olmasına karsın, bilgi dağarcığını iyi geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır. Leonardo, öncelikle bir ressam olarak ad yapmıştır; onun muhteşem yapıtları bazı kiliselerin duvarlarını; günümüzdeki önemli müzeleri süslemektedir. Ancak resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu çalışmalardan perspektifle ilgili olanını Leon Battista Alberti ve Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçileriyle birlikte yürütmüştür. Bunlardan Francesco matematiğin yani sıra resimle de ilgilenmiştir.

Diğer yandan Leonardo, yapı bilgisine gereksinme duymuş ve basta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak, yani dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi zerk ederek, yapıyı tespit edip, onu en ince ayrıntısına kadar, en doğru şekilde belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda, özellikle kalp, mide, muhtelif damarlar ve kasların yapısını günümüze uygun olarak belirlemeyi başarmıştır. Kalbin kapakçıkları ve hareketi üzerinde dikkatini yoğunlaştırarak, kalbin adeta bir tulumba seklinde çalıştığını belirtmiştir.

Leonardo anatomi çalışmalarını karsılaştırmalı olarak yürütmüş, insanin anatomik yapısı ile muhtelif hayvanların anatomik yapılarını karsılaştırmıştır. Bunlardan biri de atların bacak ve ayak kemikleri ile insanınki arasında yaptığı ilginç ve günümüzde de doğru olarak kabul edilen karsılaştırmasıdır.

Teknoloji ile ilgili olarak bazı projeler geliştiren Leonardo, kuşların kanat ve kas yapısından hareketle, insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Ayni şekilde balıklar gibi, insanların da denizin altında yasayabileceğini varsayan Leonardo'nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği görülmektedir.

Leonardo bir ressam, bir bilim adamı ve bir mühendistir; ancak o günlerde yaygın olarak kabul gören hümanizm görüsünü de desteklemiş ve klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır.

On altıncı yüzyıl bilimlerde otoritelerin yıkıldığı bir dönemdir; astronomide Batlamyus sistemi yıkılırken, tıpta Galen otoritesi son bulmuştur.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:47   #26
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

c. Astronomi

Yakın dönem astronomi çalışmalarının genellikle üç alanda yoğunlaştığı görülmektedir:

1. Özellikle Herchell ve Halley'in yapmış oldukları gözlemler sonucunda Güneş sistemine ilişkin gözlemsel veriler artmıştır.

2. Astronominin kuramsal yönünü oluşturan ve elde edilen gözlemsel verileri değerlendirerek gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel açıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace, Güneş sistemindeki bütün gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak gösterilebileceğini öne sürmüştür.

3. Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda yıldızların yapısını inceleyen astrofizik ve evrenin yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya çıkmıştır. Özellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff'un, kozmolojide ise Kant ve Laplace'in yapmış olduğu araştırmalar çığır açıcı niteliktedir.

d. Fizik

Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke'in ardından, Du Fay, Franklin, Cavendish, Coulomb, Galvani, Ampere ve Volta’nın çalışmaları sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Ayrıca, ses, ışık, isi ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler matematiksel olarak gösterilmiştir.

Dalton, kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı’nı, Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı’nı geliştirmiştir.

f. Biyoloji

Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'in yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı’nın temelleri atılmıştır.

g. Coğrafya

Bu dönemde on besinci yüzyılda başlayan coğrafî kesifler, Cook 'un özellikle Antarktika ve Dünya’nın diğer bölgelerine yapmış olduğu gezilerle tamamlanmıştır.

h. Teknik

Bu dönemde Sanayi Devrimi'nin temelleri atılmış ve bu sayede üretime makineler hakim olmaya başlamıştır. Deniz ve kara araçlarının yani sıra, hava araçları da geliştirilmiştir. Montgolfier Kardeşler'in bu alandaki çalışmaları sonucunda havacılığa ve uzay çalışmalarına giden yol açılmıştır.

Kimyanın gelişmesine bağlı olarak madencilik ve metalürji sanayi de ilerlemiş ve üretim biçimi ve buna bağlı olarak ürün verimi köklü bir değişim geçirmiştir. Ayrıca tarımda da sanayileşme sürecine girilmiştir.

B. On Dokuzuncu yüzyılda Bilim ( Endüstri Devrimi ve Bilim )

Endüstri Devrimi İngiltere’de buharlı makinelerin kullanılmasıyla baslar. İnsan ve hayvan gücü yerine buhar ve elektrik gücüyle çalışan fabrikaların kurulmasıyla büyür.

Bu dönemin önde gelen özelliklerinden birisi bilimle teknolojinin yakınlaşmaya başlamasıdır. Özellikle bu yüzyılın ikinci yarısından sonra, bilimsel bilgi birikimi, gündelik ihtiyaçların karşılanması maksadıyla teknolojinin hizmetine verilmiş ve teknolojideki gelişmeler yerleşik yasam biçimlerini değiştirmeye başlamıştır. Örneğin, kuramsal elektrik araştırmalarından elde edilen sonuçlar, hemen elektrik dinamosu ve motoruna, telgrafa, telefona ve diğer cihazlara dönüştürülmüş ve bunların yaygınlaşmasıyla Dünya yeni bir çehre kazanmaya başlamıştır.

Bu dönemin en önemli gelişmelerinden birisi, üretime yönelik araştırma laboratuarlarının kurulmasıdır. Bu laboratuarlarda geliştirilen ürünler, bunlara bağlı olan fabrikalarda seri olarak üretilmiş ve satışa sunulmuştur. Özellikle ABD'deki sanayi atılımında, gerek devlet ve gerekse özel teşebbüs eliyle kurulan dev araştırma laboratuarları etkin rol oynamışlardır.

Bilimlerle felsefenin birbirlerinden kesin sınırlarla ayrıldığı bu yüzyılda, bilimlerde uzmanlaşmanın başladığı ve bilgi üretiminin ivmesinin inanılmayacak boyutlarda arttığı görülmektedir. Artık daha önceki devirlerde olduğu gibi bilimin bütün sahalarının bilinmesinin ve hattâ tanınmasının imkanı kalmamış, bilim adamları öğrenme ve araştırma faaliyetlerini bir ye da birkaç saha ile sınırlandırmaya başlamışlardır.

Bu yüzyılda, çeşitli alanlarda elde edilen bulgulara dayanarak büyük çaplı bilimsel kuramlar doğmuştur. Fizikteki termodinamik ve elektromagnetik kuramları ile biyolojideki evrim kuramı bir alanın sınırlarını asmış ve birçok uzmanlık sahasında tartışılır hale gelmiştir.

Dönemin en belirgin özelliklerinden bir diğeri de, neredeyse Rönesans'tan beri beslenen bilim sevgisinin bu dönemde had safhaya ulaşmasıdır. İnsanlar birbiri ardısıra gelen bilimsel ve teknolojik gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmiş, bilime büyük bir tutku ile bağlanmış ve bilimin her sorunun çaresini bulacağına inanmışlardır. Bu hayranlık ve iyimserlik, 20. yüzyılın ortalarına değin büyüyerek sürmüştür.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:47   #27
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

EVRIM KURAMI VE DARWIN

C. Yirminci yüzyılda Bilim ( çağdaş Bilim )


Yirminci yüzyılı bilimsel gelişmeler açısından sıcağı sıcağına değerlendirmek bilim tarihçileri açısından oldukça güçtür. Bunun nedenlerinden birisi, bilimlerdeki gelişmelerin henüz tamamlanmamış olması ve henüz önemi kavranamayan bazı buluşların ileride yaratabilecekleri büyük gelişmeleri bugünden kestirmenin oldukça güç olmasıdır. Dolayısıyla önemsiz olanı önemli olanın önüne alma gibi bir hatanın yapılma olasılığı vardır. Ancak fizikteki Kuantum kuramı ile Görelilik Kuramı’nın ve astrofizikteki Büyük Patlama Kuramı’nın bu dönemin en önemli buluşları olduğunu söylemek mümkündür.

EINSTEIN Devrimi ( Özel Relativite Teorisinin Doğusu ) ( Ek3)
KUANTUM TEORISI ve Atom Fiziğinin Doğusu ( Ek4)

a. doğa ve Bilgi Felsefesi

On dokuzuncu yüzyıldan itibaren bilimde ortaya çıkan olağanüstü gelişmeler, bilimin kendisini de felsefî bir sorun haline getirmiş, bilimin kavramlarını ve yöntemini, felsefî açıdan anlamak ve anlamlandırmak üzere çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

Bilimsel alanları ürün ve etkinlik açısından değerlendirme çalışmaları yapılmış ve özellikle bilimsel kuramların mantıksal yapıları bakımından tutarlılığının denetlenmesi ve bilimsel önermelerin yapı ve içerik açısından taşıması gereken özelliklerinin bir standarda bağlanması gerektiği savunulmuştur.

Bilimi etkinlik açısından ele alan çalışmalarda ise özellikle kuram seçiminin hangi ölçütlere göre yapılması gerektiği tartışılmıştır. Yeni Pozitivizm veya Viyana Çevresi bilim önermelerinin doğruluk değerlerinin Doğrulama İlkesi açısından belirlenmesi gerektiğini savunurken, Popper ise Yanlışlama İlkesi’ne göre belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bilimi bir etkinlik olarak gören Kuhn ise, bilimsel gelişmenin ayni zamanda bilim topluluklarının sosyal yapısıyla da ilgili olduğunu vurgulayarak, bilimin felsefî boyutunun yanında sosyolojik boyutunun olduğuna da dikkat çekmiştir.

b. Matematik

Bu dönemde matematiğe daha sağlam bir temel oluşturmaya yönelik felsefi ağırlıklı çalışmalar genişleyerek devam etmiştir. Russell, Poincaré, Hilbert ve Brouwer gibi matematikçiler bu konudaki görüşleriyle katkıda bulunmuşlardır.

Russell, matematik ile mantığın özdeş olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. matematiğin, şayi gibi kavramlarını, toplama ve çıkarma gibi işlemlerini, küme, değilleme, veya, ise gibi mantık terimleriyle ve matematiği ise "p ise q" biçimindeki önermeler kümesiyle tanımlamıştır.

Hilbert'e göre ise, matematik soyut nesneleri konu alan simgesel bir sistemdir; mantığa indirgenerek değil, simgesel aksiyomatik bir yapıya dönüştürülerek teyellendirilmelidir.

Sezgici olan Brouwer de matematiğin temeline, kavramlara somut içerik sağlayan sezgiyi koyar; çünkü matematik bir teori olmaktan çok zihinsel bir faaliyettir.

Poincaré'ye göre de matematiğin temelinde sezgi vardır ve matematik kavramlarının tanımlanmaya elverişli olması gerekir.

Yine bu dönemin en orijinal matematikçileri olarak Dedekind ve Cantor sayılabilir. Dedekind erken tarihlerden itibaren irrasyonel sayılarla ilgilenmeye başlamış, rasyonel sayılar alanının sürekli reel sayılar biçimine genişletilebileceğini görmüştür. Cantor ise, bugünkü kümeler kuramının kurucusudur.

c.Astronomi

Bu dönemde astronomi alanında yıldızlar ve evrenin yapısına ilişkin çalışmalar artarak devam etmiş ve evrenin oluşumuna ilişkin Büyük Patlama kuramı ortaya atılmıştır. Diğer taraftan, insanin bu evrende yalnız olup olmadığı tartışılmış ve bunu belirlemeye yönelik çeşitli projeler geliştirilmiştir.

Yine bu dönemde gezegenlere ilişkin çalışmalar da ön plana çıkmış ve 1930 yılında Tombaugh tarafından Plüton gezegeni ve daha sonra da bu gezegenin uydusu Charon bulunmuştur.

d. Fizik

Bu dönemde Görelilik ve Kuantum kuramlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, fizik alanı kavram ve kuramları açısından yeni temellere oturtulmuştur. Atom altı parçacıkların bulunmasından sonra Atom kuramı bütünüyle yeni bir görünüme kavuşmuştur.

e. Kimya

Bu dönemde kimya, sanayinin belkemiği haline gelmiştir; ancak kimya çalışmaları sadece sanayide değil, tip basta olmak üzere değişik bilim dallarında da önemli rol oynamıştır. Atom konusundaki çalışmalar, genetik ile ilgili çalışmaları ve canlıların temel maddesi konusunda yapılan araştırmaları büyük ölçüde etkilemiştir.

f. Biyoloji

Bu dönemde hücrenin yapısı ve işlevlerine ilişkin çalışmalar biyolojiyi büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yani sıra genetik alanında çok önemli adımlar atılmış ve özellikle son dönemde yapılan araştırmalarla klonlama yöntemine götüren yol açılmıştır.

Ayrıca kimyaya dayanan hormon çalışmaları tarım alanındaki verimi arttırmış ve canlıların kökeni ve evrimiyle ilgili araştırmalar, yeni bilimsel bulgularla güç kazanmıştır.

g. Jeoloji

Bu dönemde jeoloji iki gelişmeden büyük ölçüde etkilenmiştir. Teknolojik atilim, radyometrik tarihleme yönteminin uygulanmasında, kayaç ve minerallerin kimyasal çözümlenmesinde ve sismolojik incelemelerde büyük ilerlemelere yol açmıştır. Levha tektonogi ise bu yüzyılın ikinci yarısından sonra yerbilimlerinin hemen bütün dallarında büyük dönüşümlerin gerçekleşmesine neden olmuştur.

h. Tıp

Bu dönemde tıp alanında yoğun bir uzmanlaşma görülmektedir. Artık genel olarak tıp değil pediatri, oftalmoloji, kardiyoloji ve ilerleyen süreç içerisinde genetik ve embriyoloji çalışmaları yoğunlaşmıştır.

Yirminci yüzyıl tıbbının en önemli özelliği, gelişen teknolojiyi çok iyi kullanması ve teşhis ve tedavide daha kesin ve ayrıntılı sonuçlar elde etmesidir. Mikroskobun olağanüstü bir şekilde gelişmesiyle başlayan süreç röntgenle devam etmiştir.

i. Teknik

Yirminci yüzyıl teknik alanında önemli gelişmelere sahne olmuştur. 1903 yılında Wright kardeşler Flyer I ismini verdikleri ilk uçakla yerden havalanmış ve 59 saniye süreyle 260 metre uçmuşladır. Daha sonraki yıllarda gaz tribünleriyle donatılan jet uçakları, 1960'larda ses üstü hızlara ulaşmışlardır.

1895'te X ısınlarının bulunmasıyla başlayan bir dizi buluş nükleer çağın kapısını açmıştır. 1938'de atom çekirdeğinin parçalanması sonucunda açığa çıkan muazzam enerjinin kullanım şekilleri, bilim adamlarının topluma karsı sorumluluğu konusunu gündeme getirmiştir.

Enrico Fermi'nin 1942'de şikago Üniversitesi'nin spor sahasında kurmuş olduğu küçük bir reaktörde zincirleme çekirdek reaksiyonlarının denetimini başarması, elektrik enerjisi üreten reaktörleri gündeme getirmişken, 6 Ağustos 1945'de Hiroşima’ya atılan atom bombası, insanların bilim ve teknolojiye bakışlarını ciddi şekilde sarsmıştır. Ancak bilimsel ve teknolojik bilginin üretilmesi ile kullanılması, birbirlerinden oldukça farklı süreçlerdir ve bunların üretiminden sorumlu tutulabilecek bilginlerin kullanımından da sorumlu tutulması doğru değildir.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:48   #28
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

k. Uzayın Keşfi

Uzaya seyahat edebilmek sadece roketlerle mümkün olduğundan, roket gelişiminin tarihi, bir bakıma uzay uçuşlarının tarihi olarak görülebilir. İlk roketin ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte, onun bir Çin bulusu olduğu söylenmektedir. 1232 yılında Çinliler Moğolları uçan ateşli oklarla geri püskürtmüşlerdir. 1379'da ise Venedikliler ve Cenevizliler arasında yapılan bir savaşta kaba bir roket kullanılmıştır. 19. yüzyıl savaş roketlerinin geniş ilgi gördüğü bir yüzyıldır. Büyük Britanyalı Sir William Congreve, Napolyon savaşlarında ve 1812 savasında kati yakıtlı itici kuvvetle çalışan bir roket geliştirmiştir. Ancak akaryakıtlı roketlerin kullanılması ile uzaya seyahatin mümkün olacağını savunan ve bu konuda ilk bilimsel eseri yayınlayan kişi Constantin Tsiolkovsky adli bir Rus bilim adamıdır. Onun bu çalışması ciddiye alınmazken, Robert H. Goddard adında bir Amerikalı ve Hermann adında Romanya asilli bir Alman ayrı ayrı çalışarak modern roket biliminin temellerini atmışlardır. Ayrıca Oberth adında bir bilgin Dünya'dan bir cismin başka bir aleme gitmesi ile ilgili teorilerini ve formüllerini bir kitapta toplamış ve bu kitaptan esinlenerek Almanya'da Uzaya Seyahat Kurumu kurulmuştur. Goddard ise, uzun süre üzerinde çalıştığı konu ile ilgili görüşlerini bir rapor olarak yayınlamıştır. 1919'da çıkan bu raporda Ay'a atılacak bir roketten de söz edilmektedir. 1926'da bir deney roketi hazırlamış ve bu roket yaklaşık 60 metre kadar havalanmıştır. 1929 yılında ise Goddard, içinde barometre, termometre gibi ölçü araçlarının ve bir fotoğraf makinesinin bulunduğu ilk roketi havaya fırlatmıştır.

Füzecilik ve uzay yolculuğu denildiğinde akla ilk gelen isim kuskusuz Wernher von Braun'dır. Goddard ve Oberth'in çalışmalarından haberdar olan Von Braun, Uzaya Seyahat Kurumu'nda füze denemeleri yapmış daha sonra Alman Hava Kuvvetleri hesabına çalışmış ve bu iş için bir füze üssü kurulmuştur.

Bu çalışmalar sonucunda İkinci Dünya Savası’nın en güçlü silahı olan V-2 roketleri doğmuştur. Savaştan sonra von Braun planları ile birlikte Amerika'ya kaçmış ve Kaliforniya'da kurulan Cape Canaveral (şimdiki adi Cape Kennedy) Uzay araştırmaları Merkezi'nde çalışmaya başlamıştır.

4 Ekim 1957 tarihinde ise Ruslar dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik-1'i Dünya’nın yörüngesine oturtmayı başardılar. 31 Ocak 1958'de ilk Amerikan yapay uydusu yörüngeye oturtuldu ve uzaya uydu gönderilmesi bu tarihten sonra bas döndürücü bir hızla devam etti.

Amerikalılar, uzay çalışmalarını bir çatı altında toplamak için Ekim 1958'de NASA’YI (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) kurdular. 12 Nisan 1961'de ilk defa uzaya insanlı bir roket fırlatıldı. Vostok-1 adli roketle birlikte uzaya çıkan bu ilk insan Rus Yuri Gagarin idi. 21-27 Aralık 1968'de Frank Borman, James Lowel ve William Anders, Ay çevresini Apollo-8 ile dolaştılar ve inişe uygun yerleri tespit ettiler. 20 Temmuz 1969 günü ise, Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins idaresi altındaki Apollo-11 uzay aracı Ay’ın Sessizlik Denizi denilen issiz bir düzlüğüne inmeyi basardı ve Neil Armstrong, Ay'a ilk ayak basan insan unvanını elde etti. Bu başarı, gezegenlere gönderilen insansız araştırma gemileri ve 1981'de uzay mekiğinin geliştirilmesiyle sürdü.

l. Bilgisayar

İnsanoğlunun ilk hesap makinesi abaküslerdir ve abaküse benzeyen ilk araçlar bundan 3000 sene önce kullanılmıştır. Otomatik hareketlerden yararlanan ilk toplama makinesini Blaise Pascal geliştirmiştir. Pascal bu makineyi tasarlarken, bir tarafa doğru döndürülen dişli çarkların hareketinden faydalanmıştır. Daha sonra Leibniz ayni prensiple çarpma işlemi de yapabilen bir makine daha geliştirmiştir.

Hesaplamada elektronik sistemin öncüsü İngiliz bilim adamı Charles Babbage'dir. Babbage'nin Analitik Motor adını verdiği cihaz belli bir programlama içinde hesapları otomatik olarak yapabilmekteydi.

Gerçek anlamda bilgisayarlar 1941 yılında Berlin'de Kondrad Zuse tarafından geliştirilmiştir. Onun yaptığı bilgisayar elektron lambalarından oluşuyordu ve ayni yıllarda Busines Machines Corporation adli firmanın yaptığı otomatik bilgisayardan çok daha hızlı çalışıyordu.

1946'da, Amerikalı J. Presper Erchert ve John W.Mauchly, yüksek işlem hızına sahip tam elektronik ilk sayısal bilgisayarı geliştirdiler. 17500 civarında elektron tüpü, 1500 röle, 70000 direnç ve 10000 kondansatörden oluşmuş 30 ton ağırlığındaki bu dev makine, on haneli beşbin sayıyı bir saniye içinde toplayabiliyordu. Sonraki yıllarda inanılmaz bir süratle geliştirilen bilgisayarlar, bilgiyi çabuk ve doğru bir şekilde işleme ve saklama özellikleri nedeniyle, kısa sürede günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Bilgi üretimi ve dolaşımı hızlandı. Bu gelişmeler sayesinde, bir toplumun bütün bireylerinin bilgiye kolayca ulaşmaları ve onu tüketmeleri mümkün oldu. Bilgi toplumunun oluşumunu hızlandıran bu gelişmelerin yanısıra, basımevlerinden uzay gemilerine kadar hemen bütün makine ve araçların kontrolünü de bilgisayarlar üstlenmeye başladı. Böylece insanlar uzun süre alan ve oldukça karmaşık olan yorucu ve bıktırıcı işlerden kurtuldular.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 31-10-2006, 16:48   #29
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kısa Tarih Blgileri

150
Ptolemaios, yıldızlarla gezegenlerin hareketleri hakkındaki Almagest'i yazdı.
161
Yunanlı anatomici Galenos, daha sonra ünlü bir doktor olacağı Roma'ya yerleşti.
287
M.Ö. 287'de matematikçi ve mucit Arşimet doğdu.
335
Aristoteles, doğa tarihiyle ve evrenin yapısıyla ilgili önemli bilimsel kitaplar kaleme alır.
387
M.Ö. 387'de Filozof Platon, Atina'da Akademia'yı kurdu.
399
Yunanlı filozofların en büyüklerinden olan Sokrates öldü.
450
M.Ö. 450'de Hippokrates, Kos (İstanköy) adasında doğdu.
500
M.Ö. 500'de Pythagoras, evrende sayıların ve uyumun gizemli önemini irdeler.
551
Çinli filozof Konfüçyüs doğdu.
600
Orta Amerika'da Maya uygarlığı gelişti.

700
M.Ö. 700'de eski bir Hint tıp metni olan Ayurueda'nın ilk derlenişi.
813
Bağdat'ta gökbilim okulu kuruldu.
854
Arap simyacı Ebubekir Razi (Rhazes) doğdu.
965
Optik konusundaki çalışmalarıyla ünlü Arap fizikçi İbnülheysem (Alhazen) doğdu.
1253
Matematik ve bilim dersleri veren Robert Grosseteste'in öldü.


1264
**uinolu Thomas, Hıristiyan düşüncesini Aristoteles'in öğretisiyle uzlaştırdı.
1267
Roger Bacon, geleneksel Hıristiyan eğitimine karşı çıktı.
1452
Mucit ve sanatçı Leonardo da Vinci doğdu.
1453
Copernicus, gezegenlerin Dünya'nın etrafında değil, Güneş'in etrafında döndüğünü ortaya atan kuramını yayımladı.
1453
Andreas Vesalius, insan anatomisiyle ilgili yeni bir elkitabı çıkardı.
1527
Paracelsus, Basel Üniversitesi'nde profesör oldu.
1543
Copernicus, gezegenlerin Dünya'nın etrafında değil, Güneş'in etrafında döndüğünü ortaya atan kuramını yayımladı. Andreas Vesalius, insan anatomisiyle ilgili yeni bir elkitabı çıkardı.
1551
Conrad von Gesner, hayvan krallığıyla ilgili incelemesini yayımlamaya başladı.
1557
Conrad von Gesner, hayvan krallığıyla ilgili dev incelemesini yayımlamaya başladı.
15 Şubat 1564
Bilim adamı Galileo doğdu.
1574
Tycho Brahe, gökyüzünü gözlemek için Hven adasında bir gözlemevi kurdu.
31 Mart 1596
Matematikçi ve filozof Rene Descartes doğdu.
1610
Galileo Galilei, teleskop kullanarak yaptığı gökbilimsel keşifleri konu alan Yıldızların Habercisi'ni yayımladı.
1616
William Harvey, kan dolaşımı konusunda dersler verdi.

1687
Newton'un, evrensel çekim yasalarını formülleştirdiği Principia başlıklı kitabının yayımladı.
1703
Newton, Kraliyet Derneği'nin başkanlığına getirildi ve 1727'de ölümüne dek bu görevde kaldı.
1704
Newton, mercekler ve ışık hakkındaki, Optik başlıklı kitabını yayımlar.
1704
John Ray, 17 000 bitkiyi içeren sınıflandırmasını tamamladı.
1705
Francis Hauksbee, vakumlu bir küreyi sürterek anlık, parlak elektrik ışıkları elde etti.
17 Ocak 1706
Benjamin Franklin doğdu.
1729
Stephen Gray, elektriği büyük uzaklıklara iletti.
1745
Elektrik depolayan bir alet olan Leiden şişesi bulundu.
1748
Georges de Buffon, 36 cilt tutan, "Doğa Tarihi İncelemesi"ni tamamladı.
1752
Benjamin Franklin, yıldırımın elektrikten kaynaklandığını gösterdi.

1753
Carl Linnaeus, yeni, iki terimli bitki sınıflandırma sistemini yayımladı.
1756
Joseph Black, kimyasal maddelerin ısıtılmasıyla elde edilebilen "sabit hava"yı buldu.
1774
Joseph Priestley, bugün bizim oksijen olarak bildiğimiz gazı ayrıştırdı ve ona "flojistonlu hava" adını verdi.
1775
Abraham Werner, Freiberg'te bir madencilik okulu kurdu ve yavaş yavaş, yerbilimsel değişmeyle ilgili "Neptün" kuramını geliştirdi.
1779
Antoine Lavoisier, "flojistonlu hava"nın varlığını kanıtladı ve ona "oksijen" adını verdi.
1787
Caroline Herschel, gökbilime yaptığı katkılardan dolayı sarayın takdirini kazandı.
1789
Lavoisier'nin, 33 elementi sıraladığı ve bu elementlerin adlandırılması ile ilgili modern sistemi sunduğu "Kimyasal Adlandırma Yöntemi" yayımlandı.
1791
Luigi Galvani, kurbağalarla yaptığı elektrik deneylerinin sonuçlarını yayımladı.
1795
James Hutton, "Yer Kuramı" adlı kitabında Kitab-ı Mukaddes'te yaradılış konusunda söylenenleri sorguladı. Yerbilimsel değişikliklerin, Kitab-ı Mukaddes'te söylenenlerin tersine, milyonlarca yılda meydana geldiğini ileri sürdü.
1796
Edward Jenner, bir çocuğu çiçek hastalığına karşı aşıladı.
1799
Alessandro Volta, ilk elektrik bataryasını yaptı.
1808
John Dalton'un kitabı "Yeni Kimya Felsefesi Sistemi", atom kuramı hakkında önemli ve yeni fikirler ortaya attı.
1809
Jean de Lamarck, canlı varlıklardaki değişmeyle ilgili açıklamasını yayımladı. Bu açıklamada, sonradan kazanılmış özelliklerin kalıtsal olarak aktarılabileceğini ileri sürdü.
1820
Hans Oersted, elektrik akımının pusulanın iğnesi üzerinde manyetik etki yarattığını gösterdi.
1824
Justus von Liebig, Almanya'da, Gissen'de kendi araştırma laboratuvarını kurdu.
1831
Charles Lyell, Londra King's College'da profesörlüğe atandı.
1841
Michael Faraday, hareketli bir mıknatıstan elektrik akımı elde etti.
1843
Ada Lovelace matematik çalışmasını yayımladı.
1858
Alfred Wallace'ın "Doğal Seçilim " hakkındaki elyazmaları Darwin'in eline ulaştı.
1859
Darwin, evrim kuramlarını içeren, "Türlerin Kökeni"ni yayımladı.

1867
Joseph Lister, antiseptikler kullanılarak mikrop kapmaların azaltılabileceğini gösterdi.
1868
Gregor Mendel, bezelye bitkileriyle yaptığı, modern genetik kuramının temellerini oluşturan araştırmalarını bitirdi.
1869
Dimitriy Mendeleyev, Periyodik Çizelge'yi hazırladı.
1871
Darwin, evrim konusundaki ikinci kitabı "İnsanla Türeyişi'ni" yayımlar.
1872
James Maxwel, Faraday'ın elektrik kuramlarını sayıya dökmek için cebir denklemleri kullandı.
14 Şubat 1876
ABD’li bilim adamı Alexander Graham Bell, telefonu icat etti
1882
Robert Koch, kolera virüsünü buldu.
1882
Sophia Krukovsky, Prix Bordin'i kazandı.
1885
Louis Pasteur, bir dizi aşı yaparak, kuduz bir köpek tarafından ısırılmış bir çocuğun yaşamını kurtardı.
1886
Heinrich Hertz, radyo dalgalarının varlığını gözler önüne seren araştırmalarına başladı.

1895
Wilhelm Röntgen, X-ışınlarını buldu.
1896
Antoine Becquerel, uranyumun radyoaktif olduğunu buldu.
10 Aralık 1896
Dinamiti ve daha güçlü başka patlayıcı maddeleri geliştiren İsveçli bilim adamı Alfred Nobel öldü. Bilim adamının vasiyeti üzerine kurulan vakfın verdiği "Nobel Ödülleri"nin ilki de, 10 Aralık 1901'de verildi. Ödüllerin her yıl fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış dallarında, 'bir önceki yıl insanlığa en büyük yararı sağlayanlara' verilmesi öngörüldü. 1901'de, fizik dalındaki ödülü, "x ışınları"nı bulan Wilhelm Roentgen kazandı.
10 Mart 1903
Paris Tıp Akademisi yetkilileri, alkolü insan bedenine büyük zararlar verdiğine ilişkin bir rapor yayımladılar.
3 Kasım 1903
Hollandalı araştırmacı Willem Einthoven, kalp atışlarını gösteren elektrokardiyografi aygıtını geliştirdi.
10 Aralık 1903
Fransız bilim insanları Pierre ve Marie Curie, radyoaktivite alanındaki çalışmalarından ötürü, uranyum üzerine buluşlarıyla tanınan Henri Becquerel ile Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştılar.
1905
Albert Einstein, Özel Görelilik kuramı da içinde olmak üzere, üç bilimsel yazı yayımladı.
1910
Thomas Morgan'ın sirkesinekleriyle yaptığı deneyler, Mendel'in kalıtımla ilgili düşüncelerini doğruladı.
1911
Marie Curie, radyoaktiflik konusunda kendi başına yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel Ödülü aldı; böylece de bu ödülü iki kez alan ilk kişi oldu.
1911
Ernest Rutherford, atomun merkezinde bir çekirdek olduğunu gösterdi.

1911
Kandilli Rasathanesi Rasathane-i Amire Mehmet Fatih Gökmen tarafından Kandilli Rasathanesi kuruldu.
1913
Niels Bohr, hidrojen atomu için yeni bir model önerdi.
1915
Alfred Wegener, "Kıta Kayması Kuramı"nı yayımladı.
1919
Einstein, "Genel Görelilik" konusundaki yazısını yayımladı.
1927
Georges Lemaître, evrenin sürekli genişlediği düşüncesini ortaya attı.
1928
Bugün penisilin dediğimiz bir oluşumun bakterileri öldürmesi Alexander Fleming'in dikkatini çekti.
15 Eylül 1928
İskoç bakteriyolojist Alexander Fleming, pek çok zararlı bakteriyi yok ettiği bilinen bir 'küf' buldu. Bu küfe 'Penicillium Notatum' adını veren Fleming, Londra'daki St. Mary Hastanesi'nde çalışıyordu.
1929
Hubble, gökadaların birbirlerinden uzaklaştığını gösterdi. Bu da "Büyük Patlama Kuramına" temel oluşturdu.
1930
William Beebe, derin deniz küresini tasarladı.
1948
Hermann Bondi ve Thomas Gold evrenle ilgili "Durağan Durum " kuramını ortaya attı.
1953
Francis Crick ile James Watson DNA molekülünün yapısını keşfetti.
1963
Yerbilimsel deneyler Wegener'in düşüncelerini doğruladı ve "Levha Tektoniği Kuramı" yerleşti.
1964
Robert Wilson ile Arno Penzias uzayda radyo parazitleri saptadılar. Bunların, Büyük Patlama'nın yankısı olduğu düşünüldü.
3 Haziran 1965
NASA'nın "Gemini 4" projesi kapsamında uzaya gönderilen McDivitt ve White adlı astronotlar, uzayda ilk yürüyüşü gerçekleştirdiler. Ekibin uzay yürüyüşünün görüntü ve fotoğrafları, dünyadaki toplam 1068 gazete, dergi, radyo ve televizyonda yer aldı.
11 Aralık 1998
İlk kez bir hayvanın DNA'sı cözüldü. Bilim adamları, insanın genetik yapısıyla büyük benzerlikler taşıyan bir milimetre boyundaki bir kurtçuğun genetik k****u tam olarak deşifre ettiler.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-11-2006, 02:48   #30
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

3. paragraftan sonrasını okumaya gözlerim mani oldu ama teşekkürler onur
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 10:10 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580