Bunu gösteren örneklerinden birisi de, George Gerbener’in ‘Televizyon ve Kültürel Göstergeler’ konulu çalışmasıdır; “Televizyonların ana programlarında, yani büyük izleyici kitlelerini çeken akşam yayınlarında, gerçek dünya, çarpıtılarak verilmektedir. Böylelikle gerçek yerine, sunulanların benimsenmesi sağlanmaktadır. Bu programların diğer bir amacı da, akşam izleyicilerini içinde yaşadıkları dünyanın gerçekte olduğundan daha kötü ve tehlikelerle dolu olduğunu inandırmaktadır”(Howlana 1990: 30-31). Bu durumda kitle iletişim araçlarının, şiddet ve heyecan dolu olaylar üzerinde yoğunlaşarak ve ağırlık vererek, bunları abartarak, hem toplumdaki yalnızlık duygusunu ve korkuyu beslediğini, hem de bireylerin aşırı haber ve bilgi bolluğu içinde, şiddet olaylarına ilişkin yeterli birinci el bilgilere sahip olmalarından dolayı, onların şiddetin niteliğine ilişkin algılamalarını biçimlendirdiğini söyleyebiliriz. Bunda özellikle kitle iletişim araçlarını, habere konu olan şiddet içerikli olay üzerinde yoğunlaşan ve olayın geçmişine yönelik nedensellik bağlarını göz ardı edecek biçimde, dış gerçeği (Habere konu olan olayın, oluşum ve gerçekleşim süreçlerine tanık olmayan gazetecinin gerçekliği yeniden oluşturması) zamansal ve mekansal boyutta yeniden oluşturarak dramatizasyon ve yan öğelerle örülü bir söylemi, görsele kayacak biçimde sunmasının önemli bir payı olduğu söylenebilir. |