Böylece, duyulan husumetin toplumsal realite yerine, bunun içinde yer alan ve onun diğer kurbanlarını oluşturan kişilere doğru yöneltilmesi ve de bir boşalım alanının yaratılması söz konusu olmaktadır. “Günümüzde, toplumsal konumlarını iyileştirme umutları kalmayan kesimlerde daha yoğun olmakla birlikte, orta sınıflarda ve alt-orta sınıflarda epey yaygın olduğu gözlemlenen bu eğilimlerin yansımasını söz konusu kesimlerin okudukları resimli romanlarda, çizgi romanlarda, izledikleri gazetelerdeki nedenini, nasılını anlatmadan yapılan toplumsal eleştirilerde, porno yayınlarda şiddetin işlendiği romanlar ve çizgi romanlarda, gazetelerdeki popülerleşmiş sırt sıvazlayıcı köşe yazılarında, T.V. dizilerinde, siyasal hayattaki basmakalıp söylemlerin verili dil kullanımına koşut semantik yapısında bulmaktayız” (Oskay 1985: 60-63). Böylesi eğilimlerin ve ortamın oluşturulmasında, kitle iletişim araçlarının yaptığı katkının ortaya konulabilmesi, söz konusu araçların şiddet olaylarını nasıl verdiğinin gözler önüne serilmesine bağlı bulunmaktadır. Çünkü, modern toplumda şiddetin yaygınlaşması ve kültürel anlamda normalizasyonu/içselleştirilmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşan kullanımı ile daha etkin ve daha farklı bir boyuta ulaşmıştır. “Parçalanmış, çoğulcu ve sanayileşmiş toplumumuzun doğası gereği olarak –ki pek çok kimse kitle iletişim araçlarıyla oluşturulan kültürün değer ve davranışlarımızı biçimlendirmede gittikçe artan bir değer ve davranışlarımızı biçimlendirmede gittikçe artan bir değer taşıdığına inanmaktadır- kitle iletişim araçlarını şiddet ve sapkın davranışları betimlemesi, bugün, geçmişte olduğundan daha önemli etkiler yaratabilir” (Halloran 1983: 62-84). |