Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Bæsın Yayın (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=240)
-   -   Genel Olarak Gazetecilik (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=21989)

imparator 07-02-2007 14:44

Terzilik dersiyle de biraz iştigal edildikten sonra muhavereye hıtam verdiler. Gelecek hafta yine görüşülmek üzere yekdiğerinden müfarakat ederlerken biri öbürüne dedi ki:
- Gelecek hafta gelirseniz yine bu gibi istifadeli muihaverelerde bulunuruz. Bakalım bu sefer (Hanımlara Mahsus Malumat) kısmında ne gibi eserler göreceğiz.
-Geleceğimi va’d ederim.
İCLAL

No.: 15 Sayfa 31 14 Rabi’ul Ahir 1313
Tenbih 5
Kitabımızın hüsn-i letafetini bozan tenafür-ü huruf ve tenafür-ü kelimat ve garabet ve kıyasa muhalefet ve za’if-i telif ve ta’kıd ve tekrar ve tetabu-ı izafet sırasıyla bast ve beyan olmuştu. Hatalı ve tashihli numunelerimizde görüldüğü üzere onlardan hali bulunan ibareler cidden hoşa gidecek ve sevilecek bir tarz ve şivede olup alel mezkur mevcut olan ibarat ise çirkin sıkıntılıdır.
Bunlardan başka bir de harif-i atf olan vavın ibare arasında tekrarı muhal-i fesahat add olunmuştur.
Çünkü kıra’etde lisana sıklet ve rekabet vermektedir. Mesela: “Muallime-i farısi ve muallime-i tarih ve hesap ve hüsn ü hat geldiler ve şakirden ve bevap-ı vesa’ire henüz gelmediler:”
Cümlelerinde birbiri ardınca irad olunan (vav) lar ibarenin letafetini muhal olduğundan haric-i fesahattir.
Binaenaleyh ilk dersimizden beri sebat ve ta’dad olunan nekayisden salim olarak tanzim-i kelama (dikkat olunmalıdır ki) ifademizin letafet maddiye ve maneviyesi hasıl olarak fasih ve baliğ ünvan-ı ehraz edebilsin. Zira tenafür-ü huruf ve kelimat ile tekrar ve tetabu-i izafetden selamet (ahenk-i ifadeyi) ve ta’kid-i ma’nevi ve lafzi ve zai’if-i telif ve garabet ve kıyasa muhalefetden tevki (vuzuh-u ifade)yi ve külfetli suretde tanzim-i kelama uzanılmayıp elfaz-ı mekalıka ve tabirat-ı münsec’a istimal olması (tabiyyet) ve sadeliği istihsal ile üslup-u ifadeyi tanzim ve ekmal eyler.

KAVA’İD
İki kelime-i Arabiyye sıfat, mevsuf edilmek istinyalince mevsufu müzekker ise sıfat dahi müzekker, mevsuf müennes ise sıfat dahi müennes olur.
Kava’id-i Arabiyye, kelime-i fasiha kitab-ı kadim, gibi.
Bu kaide lisanımızda o kadar şiddetli değildir. (Şive-i Osmani) kaide-i Farısi üzre dahi sıfat ve mevsuf kabul eder.

imparator 07-02-2007 14:45

Mesela: (Ni’met-i ilahiyye) denildiği gibi (Ni’met-i ilahi) dahi denir.
Türkçe isimlere la-hak olan sıfatları te’niste letafet yoktur.
İhtiyare kadın, müsta’de kız gibi.
Mevsufun ahirinde Türkçe edatdan biri bulunduğu halde yine te’nis edilmemelidir.
Mesela: Felan Hanım mektebe müdavemedir.
Demek gibi ki bir güna-ı letafeti haiz olmadıktan başka adeta mühal fesahat addolunacak surette soğuktur.

No.: 15 Sayfa 31
Mevsuf cem-i müzekker salim ise sıfatta cem-i müzekker salim yahut cem-i mükesser sigası üzre gelür.
(Musannafin-i evvelin) muallimin-i kiram gibi.
Mevsufu cem-i müennes salim ise sıfatta Cem-i müennes salim olur.
(Salvat-ı Zakiyat) gibi.
Arabide cemiler müennes itibar edildiklerinden sıfatlar ekseriya müfret müennes olarak yazılır.
(Tahiyyat-ı şerife, derecat-ı refi’a, makamat-ı celile) gibi.
Mevsuf zavi’l-ukulden olup cem-i mükeser ise sıfatı ya cem-i mükesser, yahut cem-i müennes salim, ya müfret müennes olur:
Bilgay-ı kiram, irfa-yı feham, ilma-yı amilin, hutba-yı meşhure, gibi.
Eğer mevsuf zavi’l ukulden değil ise sıfat ya cem-i mükesser olur, ya müfret müennes olur.
Makalat-ı muhtelife, muharrirat-ı adliye, mesal-dahiliye mevat-ı şeti, mesail-i gamze gibi.
Kitabımızda ekseriyette müsta’mel olan tavcsifatı kaideye muvafık surette tahrir ve tertip edip tezkir ve te’nis beyninde aranılan mutabakatı gözetmek lazım olmağla buruca sebat ve imla kılınan kavaidin tafsilatını görmeki arzu edenler (Muharrir şehir Rasim Beğin .......... ve nazari ta’lim-i lisan-ı Osmani) nam eserine müracaat edilebilir.

imparator 07-02-2007 14:45

TENBİH 6
Ahenk-i ifade
Ahenk-i ifade iki kısım olup biri lafzi, diğeri ma’nevidir.
Ahenk-i lafzi kelamı teşkil eden elfaz ve kelimatın lisana sıklet. Sem’a-ı kerahet olmamasıyladir.
Okunuşu kolay ve lezzetli olduğu cihetle ahenk-i lafziye ha’iz olan ibareler-Hacim ve letafette müsavi tanelerden müteşekkil inci dizisine yahut yek renk ve nisk ise giyen saf beste-i intizam olmuş bir sınıf mekteb-i talibatına teşbiye olunur.
İrili ufaklı, sarılı beyazlı tanelerden müteşekkil inci dizisi hoşa gitmediği gibi birbirini tutmayan renkli kumaşlardan yapılan elbise dahi zevk-i selime mülayim gelmez.
Mesela bir fistanın üst tarafı al kumaştan alt tarafı mai kumaştan yaka ve kollarına da yeşil kurdeladan süs yapılıp telbis olunvsa elbette sakıl ve barid bir manzara teşkil ederki okurken lisana sıklet verecek ve sami’an kulağını zahımdar eyleyecek ve edban müptezal add edilecek kelimelerden ve birbirine uymayıp ibareye yakışmayan lafızlardan tertip ve teşkil olunan kelam dahi onun gibi olduğundan ahenk-i lafziden ari addedilir.
Nazif Serveri

No.: 15 Sayfa 32
MÜTEVERRİME
-Hararet göğsümü yakıyor. Öyle zannediyorum ki hayatım bu ateş ile bitecek. Gözlerimde bir zaif var. Bir sahife okusam yoruluyor. Fakat Hemşire! Gözümü kapadığım zaman elimden tahtalar üzerine düşen kitap nakş-i me’anisini zihnimde bırakıyor. Geceleri üzülüyorum. Yalnız bu mezinat beni sevindirmiyor. Eğlendirmiyor.
-Merak etme. Bunların cümlesi geçer.

imparator 07-02-2007 14:45

- Öyle mi zannediyorsunuz. Ben de öyleyim. Her gün iyileştiğimi hissediyorum. Lakin dermansızlık artıyor.
-Kardeşim! O da geçer.
-Elbette. Tabib ilk önce bahara kadar bir şeyim kalmayacağını söyledi. Geceleri terlediğimi anlattım. Güldü. Çokça örtündüğümü bahane etti. Fakat ben muttasıl terliyorum. Bak! Elimi tut. Ne kadar ateş var. İçime baygınlık gibi bir hal geliyor.
-Acıkmışsın. Bir parça soda iç. Derhal geçer.
-Ayağa kalktıkça başım dönüyor. Ah! Bir zaman ne kadar kuvvetli idim. Koşar, oynar, gezer, yorulmazdım. O zaman bana hayatı latif bir rüya gibi geçiren derd şimdi elim bir azap gibi tesir ediyor. İşittim. Gizli gizil konuşurlarken duydum. Bana uğradığım bir hastalığı isnat ediyorlar. Bana müteverrim diyorlar.
-Yalandır kardeşim.
-Ben de yalandır diyorum. İnsan kendini tanıyamaz mı? Bilmez mi? Her öksüren, her terleyen verem midir? Birkaç ay evveli soğuk aldım. Biraz kuvvetim yok. (Öksürür) İşte ufak bir öksürük. Ziyade üşümüşüm. Bana yan taraflarımdan kopuyor gibi geliyor. Yine ter basıyor.
-Kendini çok dinliyorsun. Ferah şen dur.
-Yalnız bu mümkün değil. Her yerde gam içindeyim. O geceden beri bu keder benden gitmedi. Öyle zannediyorum ki bendeki bu derd yalnız o kederin mahv olmasıyla bitecektir.
Fatıma Edibe

imparator 07-02-2007 14:46

No.: 15 Sayfa 32
(Ma’lumat)
-Hemşire! Malumat gazetesini iyice mütalağa ettiniz mi?
-Bu haftanınkini henüz görmedim.
-Görseniz pek ziyade mmenun olacaksınız. Çünkü.......
-Çünkü.... ne olmuş?
-Gazete sade erkeklerin istifadesini değil, kadınların da okuyup müstefid olabilmelerini temin maksadıyla ayrıca bir bahs açmış. (Hanımlara Meahsus Malumat) namıyla ayrıca bir kısım bulundurmaya karar vermiş.
-Pek iyi! Nerede bulsak.
-Bende var. Gelin şöyle oturalım beraber okuyalım.
-Son moda elbise. Kabartmalı bir yazlık libas.
-Dahası var. Hemşirelerimiz ile pek çoğunun mahsul kalemi olarak bendeler, manzumeler, şarkılar yazılı. Bakın Fahr’unnisa, Manzume, Fatıma Edibe, Leyla Feride hanım efendilerin, Nadire Hanımın, Makbule Hanımın, Müfide Hanım ın yazdıkları ne kadar güzel.
-Evet. Evet. Terzilikten de bahsediyor. Mübahis-i sıhhiyeyi gayet güzel yazmışlar. Ya! Prenses Urusuva’nın (Genç kızlara rehname) namı tahtında terceme edilen kitabına diyecek yok.
-Şu halde biz de yazalım. Madem ki (Malumat) cümlemizin himmet-i kalemiyyesine arz-ı ihtiyaç ediyor. Biz de müştereken bir şey kaleme alırız, fakat yazacağımız pek yeni olsun. Yahut .............. iyi bir bahs olsun da ne olursa olsun.
¨
Malumat idarehanesi mektup-u atiyi ahaz eylemiştir:
Muharrir Bey!
(Malumat) ınızda kadınlar için dahi kısım açarak istifademizi temine hasr-ı gayret edildiğinden dolayı evvel emrde arz-ı şükran eylleriz. Zamanımızda kadınlarımız dahi okuyup yazmak denilen lazımme-i insaniyyeti bi - hak takdire muvaffak olduklarından öğrendiklerinin hemen bir nev-i ameliyyatı demek olan tahrir sanatına dahi pek çok hahiş göstermektedirler. Nisvanın ilim ve marifetle tahliye-i zat ve sıfat eylemesi bilhassa vezaif-i mukaddesesini göre göre takdir ede ede ifaya kesb-i iktidar etmesine ba’is müstakil olduğundan pederimiz bu nokta-i nazardan ikimizi de terbiye etmiş hiç bir zaman nazar-ı şefkatini üzerimizden ayırmayarak bu ana kadar talim ve tedris namına ne türlü fedakarlık varsa cümlesini hityar eylemiştir. Filvaki tahsilimiz son derece mükemmel değil isek (Malumat) ınızı okuyacak ve içindeki mübahis-i ciddiyeyi takdir edecek mertebede olduğundan neşrine vuku bulan himmetlerinden dolayı bir daha arz-ı teşekkürat eyler ve yolladığımız şu eserciğimizi bir takdime-i şükran olmak üzere kabul buyurmanızı niyaz ederiz

imparator 07-02-2007 14:46

İki Hemşire

Her akşam pederimin avdetini beklerim. Onun bar-ı hayat altında hemen hemen bükülmüş denilecek hale gelen kameti sokağın görünür görünmez gönlümde mahi-i estiber bir şevk-i ru’yet hasıl olur. Hanede yalnız o zamana mahsus bir velevle ile koşar. Tapınmak önünde kaddümüne muntazır bulunurum. İçeriye girdiği zaman ekseriya beni görür. Gözleri her vakit bir dikkat-i mahsusa ile birini arar. Derhal:
-Ablan nerede? Diye sorar. Garib bir hiss-i mütava’at karane ile başımı eğerek:
-Siz öte beri hazırlamakla meşguldür diye cevap veririm.
Ahh! Son derece yorgun, merdivenleri güç hal ile çıkar. Koltuğuna gireyim de yardım edeyim derim. Kabul etmez. O bizim hiç bir zaman eziyet çekmemizi istemez. Hatta bu tabiattan dolayı kendisine şikayet bile ederiz bir gün yine böyle bir şikayetimiz vakı buldu. Sözlerimizi dinledikten sonra gayet müte’essir bir tavırla dedi ki:
-Ben yaşadıkça hayatın üzerime tahammil ettiği bor karane tahammül etmeyi öğrendim. Onun için yanı hiss ile sevdiğim sizin gibi iki evlada daha şimdiden bar olmasını istedim.
Pederim ikimizi de sever. Fakat muhabbet bir hiss ise onun ikiye taksimi kabil mi? Suali bir türlü zihnimden çıkmaz. Hemşiremi kıskanmam. Hatta benden büyük olduğu için muhabbetime birde hürmet mezc ederek hakkında o vecihle haraketimi tanzim ederim. Lakin evde nazar-ı dikkatimi celbeden bir made var. Bana öyle geliyor ki ikisi de benim için çalışıyorlar. Ben mutbaha ne de çamaşıra girerim. Zavallı kardeşim! Evin bütün işini uhdesine almış, çabalar. Uğraşır. Ben karışacak olsam darılır, yorulma der. Dikişime bile yardım eder. Bunu kendisinden sorayım dedim. Cesaret edemedim. Bir gece o fart müteabden yatağına çekilip yattığı zaman ben pederimde yalnız kalmıştım. Bu fırsattan istifade ederek meseleyi açtım. O güzel çehreli babam kedersiz bir tebessüm ile mukabele etti. Dedi ki:

imparator 07-02-2007 14:46

-O senin sade hemşiren değil. Ananızın vefatında sen pek küçük idrin. Kadınlık anasını himaye için bir hiss-i deha verdi ki o his ana şefkatine me’adildir. O da benim gibi evde kimseye bar olmasını istemez.
Ben hertürlü muhabbetlare, hürmetlere, hizmetlere cilve kah olan vede koşup yürüdükçe yorulmaya başladım. Boş durdukça çanım sıkılır. Gönlümde bir arzu var. Bu arzuya galebe etmek mümkün değil. Pederimin lutf ve inayeti hemşiremin rahm ve mürüvvetine ne ile mukabele edeyim? Bu his bende peyda olduğu zamandan beri düşünüyorum. Fakat elimde bir şey yok. Fakat nice zamandan beridir alıştığımız bir tarik var. Ben herşeyi pederimden sormaya mecburum. Bunu da sordum. O benim suallerimden ziyade memnun oldu. Hatta bu sefer:
-Kızım! İkimizin de senden istediğimiz ancak budur. Bundan böyle bütün ömrümü bahtiyarane geçirdiğime kail oluyorum. Hayat bana iki nihal-i ismet yetiştirdi.
Diyerek gözleri sirişk-i mesar ile dolduğu halde beni yüzümden öptü. Okşadı.
Bu nümayiş peder muhabbetinin evlat kalbinde hasıl edeceği tesiratın en vicdan füruz bir tecelli-i muhsusu idi. KBilmem ne oldu? İki kalp bir halisiyyet-i matiyane ile mütehassis olmalı ki ben de hemşirem de babamızın ayaklarına kapanmış. Onu mesutu lezzet-i hayat ile raşedar, giryenak bir halde bırakmış idik.

No.: 17 Sayfa 35 28 Rabiu’l Ahir 1313
Tenbih 6
Ahenk-i İfade
Ahenk-i ifade iki kısım olup biri lafzi diğeri manevidir.
Ahenk-i Lafzi, kelamı teşkil eden elfaz ve kelimatın lisana siklet, sem’a-ı kerahet bahş olmasıyladır.
Okunuşu kolay ve lezzetli olduğu cihetle ahenk-i lafziye haiz olan ibareler Hacim ve letafetde müsavi tanelerden müteşekkil inci dizisine yahut yek renk ve nuk elbise giyinip beste-i intizam olmuş bir sınıf mekteb-i talibatine teşbiye olur.
İrili ufaklı, sarılı beyazlı tanelerden müteşekkil inci dizisi hoşa gidmetiği gibi birbirini tutmayan renkli kumaşlardan yapılan elbise dahi zevk-i selime mülayim gelmez.

imparator 07-02-2007 14:46

Mesela bir fistanın üst tarafı al kumaştan, alt tarafı mai kumaştan, yaka kollarına da yeşil kurdeladan süs yapılıp telbis olunsa elbette sakil ve barid bir manzara teşkil ederki okurken lisana siklet verecek ve samian kulağını zahmdar eyleyecek ve ebeden mübtezil addedilecek kelimelerden ve birbirine uymayıp ibareye yakışmayan lafızlardan tertip ve teşkil olunan kelam dahi onun gibi olduğundan ahenk-i lafziyyeden ari addedilir.
Binaenaleyp yazdığımız yazıları seve seve okutmak ve nazarlara hoş ve latif göstermek üzere ahenge riayetle tenafürden ve tekrar ve tetabu-i izafetden hasıl sıklet ve kerahati mücib olan her nev-i illetten musavver olarak tanzim ve tertibine sa’y ve ihtimam olunmalıdır.
Numune -“Bu Agustos ayının sayesinde mektebe girişimizin beşinci yılı bitip sonuncu imtihanımıza binaen ile muvaffakiyetimiz husul buldukda çıkılacağından sevincimiz füzunterdir.”
Tahlil: İşte bu misalde mütenafir kelimatın bir araya gelmesinden ibarenin telafuz ve kıratı güçleşerek ahengi bozmuştur.
Tashih: Agustos nihayetinde mektebe duhulumuzun beşinci senesi tekmil olup huruc-u imtihana başlanacaktır. Muvaffak olur isek şehadetname olarak çıkacağız. Bundan dolayı sevinmekteyiz.

imparator 07-02-2007 14:47

Ahenk-i lafziyeye mugayer olan numunenin bu vecihle tashih-i mücerred bir misal iradından ibaret olup yoksa tashih-i mezkurenin ahenge misal olacak derecede haiz liyakat ve letafet olmadığı aşikardır.
Fakat buruca ati derc ve imla kılınan misaller letafeti, ahenk-i eşara kafidir.

No.: 19 Sayfa 41
VARAKA
Muharrir Bey Efendi!
(Hanımlara Mahsus Gazete) nin onbeş numaralı nüshasını okudum. Bu nüshada zaptiye nazırı sabık, merhum Kemal Bey kerimesi Makbule hanım efendinin (Valide Muhabbeti) ünvanlı küçük bir hikayeleri nazar-ı dikkatime ilişti. Üslup-u ifade hakikaten güzel. Fikir de fena değil: “Fakir bir köylü ailesi tasvir ediliyor. Bu ailenin reisi, bir ****cudur. ****cu, bir soğuk almak neticesi ölerek vefat eder. Şimdi Ail ile Aliye namında iki masufmun maişeti validelerine münhasır kalır. Valide **** keser, çocuklarını besler. Bununla beraber **** kesmeye gittiği vakit, henüz dört yaşında bulunan Ali’yi de beraber götürür. Bir gün beraber **** kesmeye giderlerken oğlu Ali’ye bir yerde beklemesini tenbih eder, valide ormana dalar. Avdet ettiği zaman bir kurdun oğlunun üstüne yürüdüğünü görür. Bunun üzerine çocuk ile kurtun arasına atılır. Kadın canavarla pençe pençeye gelerek nihayet kurdu bir hendek içine düşürür. Derken iki yaralı haykırır. Köylüler yetişirler. Mecruhlar kurtarılır.” Esas bundan ibarettir.
Vakıa, valide muhabbeti herşeyi galebe eder. Fakat tasavvur edilemez ki değil bir kadın, en kavi-l bünye bir erkek bile bir kurdu böyle hendek içine itiversin! Bundan dolayı Makbule Hanımefendi hemşireme, eski masalcıların daire-i tahayyülünde dönen bu gibi mubalaat-ı acemaneye enba etmek zamanın çoktan geçmiş olduğunu tavsiye ederim.

imparator 07-02-2007 14:47

Keçecizade İkbal Hanımefendinin “Tulu” pek parlak! Bu muvaffakiyet-i edebiyelerini bütün nisvan-ı islam namına tebrik ederim.
Üsküdarlı Münire hanımın “Hasta Kızı” da fena değil: Bir müteverimeden bahsediyor. Fakat bir çok hikayeleri de yine “verem” den bahistir. Mümkün olsa da hikayelerimiz için başka bir mevzu bulsak!... Bir hikayeyi hasta tablasına döndürmekte münasebet yok!..
Yine bu nüsha da asar gazetesinden menkul olan “Hasta ve fakir bir kadının çocuklarına teslisi” ünvanlı manzume oldukça değerli. Bu manzume Sadi Efendiye mensup olduğu halde (Hanımlara Mahsus Gazete) nazmının imzasını yazmayı unutmuş!... Herkes bir eserin kime mensup olduğunu anlamak ister.
Mahmut Bey Kerimesi Münever hanımın makalesi, hakikaten şefkat-ı maderaneyi tasvir ediyor. Hiss-i madarane, bu nadir ismette bütün tesiratıyla mütecelli görünüyor.
İşte Muharrir Bey Efendi! Şimdi yazdıklarım bu kadar. Bu varakamı intikal-i edebiyye sütununda görürsem şevkimin .................. edeceğine itimat ediniz.
Üsküdarlı Ayşe Har


Türkiye`de Saat: 00:42 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580