Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Bæsın Yayın (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=240)
-   -   Genel Olarak Gazetecilik (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=21989)

imparator 07-02-2007 14:48

No.: 21 Sayfa 39 27 Cemaziye’l-evvel 1313
ARZU-YU MARİFET
Pederimin mütala hanesinde duvarları tezyin eden elvahtan (rütbetü’l alim alir rütbe) levhası gözüme iliştikçe gönlüm yanar. Ağzımdan ateşli bir ah çıkar. Gönlüm rütbe-i ilmi arzu eder. Kalbim ne surette bir mahluk olmamı arzu ettiğini tarif edemem. Çünkü kalemim tercüman-ı kalbim olmak iktidarına haiz değil. Cüz i iktidara malik olsam yazacağım. Ma’mafih elimden geldiği kadar yazmaktan da geri durmayacağım. İlmim öyle ali mertebede olmalı ki kendimin ne olduğunu bilmeliyim diyorum. Fakat buna cevaben bir cahil çıkar da ne olacaksın Cenab-ı Rabbü’l-Aleminin halık buyurduğu bir insan derse ne diyeceğim heyhat öyle değil vakıa Cenab-ı Rabbü’r-Rahim’in yarattığı bir insan kadar insanlık nedir Cenab-ı kadir mutlak bizi ne iktidara malik etmiş sa’ir hayvanat misüllü yiyüp içmekten ma’da bir şey bilmemek için halık buyurmamış. Bize ihsan buyurdukları envai nimetlerin en başlıcası ve en büyüğü akıl denilen bir cevher-i keranbaha değil mi?... İşte şimdi fikrimin tasavvur ettiği noktaya geldim. Mülahazatım mütemadiyen bu nokta üzerindedir. Mesela bir kadın veyahut bir erkek bir meslek ittihaz edip te daima yalnız onunla meşgul olursa tabii hayatının son mederkati ona münhasır kalıp başka bir şey bilmez. Nitekim ekser esnaf böyledir. Faraza bir değirmenciyi zihninizde tasavvur ediniz ne bilir? Değirmeni düzüp koşmağı buğdayı öğütüp un yapmağı değil mi?
Halbuki nev-i beşer kendilerinin ve dünyanın ve beni nevin ne olduğun ve Cenab-ı Hakkı ve Fahr-ı Kainat Efendimizi ve umuru diniyyeyi bilmek ile insan olurlar. İşte bunlar saye-i ilim ve marifetde vücuda gelir. Ama bir cahil bu sözlerime itiraz edip diye bilir ki bir değirmenci familyası bu gibi dünyayı fehme cehtetse sonra değirmencilik vazifesini kim icra eder acizinde ona karşı yine kendi diyerek cevap imza eylerim. Çünkü bir değirmenci sabahtan akşama kadar değirmen taşının devrini seyr ile heder-i vakt edeceğine okumak bilip hem vaktini icra ve hem de kendinde olan bir cevherden istifade etmiş olsa medeniyyete de ...................... olur. O kitap onun fikrini yontar. İhtimal ki vazifesi olan değirmene bakarak bir şey ihtira eder de umuma da faide mend olur.

imparator 07-02-2007 14:48

Madem ki bir cevher-i keranbaha olan nimet-i akla malikiz, onun ne gibi bir şey olduğunu bilmeden ahval-i umumiyeyi anlamadan veda çekmek yakışmaz. Bizim aklımız o derece dakik ve dakik şeyleri terk edebilir ki tarifi gayri kabildir. Lakin o aklın kıymetini takdir edip te fehme çalışmak lazımdır. Benim de şu sırada bulunmamı Cenab-ı Rabb’ül Aleminden ümit ile niyaz ederim. Biz etrafımıza bir kere atf u nazar etsek pişkahımızda akla velev hayret verici bin türlü şeyler müsadif -i enzarımız olur. Edebiyat derslerimizde bil münasebe bellediğimiz:
Bu kar-gah-ı san’ aceb dershanedir
Her hakş bir kitab-ı ledünden neşadır.
Beytiyle:
Berk-i dırahtan sebz-i dernazar haşyar
Her varak defterist-i marifet kerdkar
Beyti ve:
Kitap alemin evrakıdır ebad-ı na-mahdud
Satur hasdas dehrdir asar-ı na-mabud
Basılmış destgah-ı levh-i mahfuz u tabiatde
Mücessim lafz-/ı manidardır alemde her mevcut
kıtası

imparator 07-02-2007 14:48

Hep bunları gösterir, ah bunları görmek için en birinci elzem olan şey de ilimdir. Ey mukaddes ilm-i şayan taksidin benim yegane arzum sensin. İşallah senden tekmil insaf edinceye kadar müfarakat etmem.
Ganimet Binti Rif’at
No.: 22 Sayfa 43 4 CemaziyelAhir 1313
Tenbih 7
(Malumat) ımızın 17 numaralı nüshasında ahenk-i lafzinin tarifi zammında münderic olan numune mücerred hatalı ve tashihli bir temsilden ibaret olduğundan daha bazı emsal-i müntehaba irat olunacağı beyan kılınmıştı.
Mevani-i Hususiyyeye binaen şimdiye kadar bu vadimizi infaz edememiş olduğumuzdan dolayı kariet-i kiramdan taleb-i afv ile Bemne Te’ala hem emsal-i mezkureyi irad ve eşare hem de talim kitabımızı takip ve ekmale mübaderet eyledik.

NUMUNE
Aile demek kadın demektir. Cemiyet-i beşeriye ailelerden ibarettir. Cemiyet-i beşeriyyenin saadeti aile saadeti ve ailelerin saadeti kadınların terbiyesine mütevakıf olduğundan (kadınların terbiyesi cemiyet-i beşeriyenin saadetini mucibdir ilaahire).
Ş.Sami Bey

imparator 07-02-2007 14:48

NUMUNE
Şu masuma bakın, ne güzel uyuyor! Bütün azası nasıl gelişi güzel istirahata varmış!
Göğsünü hafif hafif kabartıp inivermekte olan latif nefesine ve yüzünde dalgalanır gibi görünen masumane tebessümüne ve henüz yere değmemiş mini mini tombul ayaklarına baktığınız vakit bir melek gökte uça uça yorularak inmiş de şu beşiğin içine yatıyormuş diyeceğiniz gelmez mi?
Muallim Naci Merhum
NUMUNE
Anamın muhabbetini iyiden iyiye hissetmeye başladığım zamandan beri zihnimde bir sual-i mühim hasıl olmuştu. Kendi kendime: Bu kadın beni neden bu kadar seviyor? Der irem gözümde biriken bir katre yaş anın gözlerine bir baran kerd, yüzümde görülen bir ................ ye’is onun yüzünde bir istiraf-ı müftir bene tevlid ediyor. İla ahire.
Rasim Bey
İşte buruca bala derc ve imla kılınan numuneleri lisana sıklet ve sem’e kerahet verecek bazı elfazı havi oldukları halde mücerred hüsn-ü tertip ve intizamdan naşi okunuşta rana getden ari ve ahenk-i lafziyeye misal olmak meziyetine haizdirler.
Yukarıda dediğimiz vecihle muharriranımızı seve seve okutmak için ahenk-i lafziye riayet lazım olup ancak ahenk-i lafziye riayet edeceğim diyerek manaya halel vermemelidir.
N. Serveri

imparator 07-02-2007 14:48

No.: 23 Sayfa 47 11 Cemaziye’l Ahir 1313
Tenbih 8
Ahenk ifadenin lafzi ve manevi iki kum olduğunu beyan ile kısm-ı lafzisini tarif ve izah etmiştik. İfadatımızı ihtiva eden elfaz ve kelimatın hüsn-ü imtizacıyla lisana sıklet ve sem’e kerahet verecek suretde tertip olunmamasından salif üt Zikr ahenk-i lafzi yani intizam-ı ibarede hasıl olduğu cihetle eğer çe şayan-ı itina ve dikkat ise de husus u mezkur esasen manaya talik etmeyip bir nev-i intizam-ı ibare kabilinden bulunmakla yukarıda dediğimiz cehle ve mücerred ahenk-i ibareyi tahsil için ruh’ul kelam olan manaya halel verecek teklifler de bulunmak lazım gelir. Zira elfazu kelimat kavalib mani olup onların telaffuz ve kıra etlerinde lisanen hasıl olacak zevkden ziyade manaları muteber olduğundan ahenk in en mühimini bu cihetde aramak iktiza eder. Benim buluşuma göre göre elfaz ve kelimat beden ve libas gibi olup ondan mündemic ve münderic olan mana ise zat ve ruh makamında bulunmakla bunların da suret ve siret ve zahir ve batın kadar fark vardır. Binaenaleyh ahenk-i lafziden ziyade ahenk-i maneviye riayet ve dikkat lazım olup lafzi ve maneviye haiz ahenk olan ifade ise numune-i letafet addolunacak kadar güzel ve cazibeli bir kızın endam-ı dil arama münasebet ki kisve-i rarife ile hıraman olmasına benzer.

imparator 07-02-2007 14:49

AHENK-İ MANEVİ
Elfazı mukteza-yı zahire ve kelama icab-ı hal ve mevkiye tatbik ve tevfikden bahseden alem-i mani ahenk-i maneviye talim ve eşar etmekte olduğundan lisanımızın şive-i nezaketerini ile lisan-ı azab’ül beyan-ı Arabinin ol babdaki kavaid-i mahsusası buruca ati memrucen şerhu beyan olunur.
(Kelam) havi olduğu kelimelerin nisbetleri tam olup muhataba sahih sükut - u ifade eden terkiptir. Bunun Türkçesi tam söz demek olup işitin acaba nedir? Ve ne demektir? Diye tereddüd ve intizarda kalmayarak maksudun ne olduğunu anlar.
Mesela (Manzume Hanım Mektebe Geldi.) terkibi nispetleri tam bir kelam olup bunu işitin başka bir söze intizarda kalmayıp manzume hanımın mektebe geldiğini anlar. Fakat (Manzume ve mektep kelimeleri zikr olunur ise işinin bundan bir şey anlamayıp acaba manzume ve mektep kelimelerinden maksut nedir? Ve ne olmuştur? Diye tereddüdle sözün tamamlanmasına muntazır kalır.

No.: 23 Sayfa 48
(Nispet) bir şeyin ya sebuti yahut selbi esasından ibaret olup sebut ve selp ise (Olmak ve olmamak) demekdir ki nisbet-i sebutiye ve nisbet-i selbiye namlarıyla yad olunur.
Kelamı teşkil eden kelimelerden birisinin subuten veya selban diğerine nisbet olunmasına (isnad) denir.
Bu kelimelerden nisbeti havi olan kelimeye (müsned) ve kendisi için nisbetin mefhumu sabit veya menfi olan kelimeye (müsned iley) tabiri olunur.

İZAH ve TEMSİL
Hafide hanım geldi. (Müsbet)
Neşide hanım gelmedi (Menfi)
Bu misallerin birincisinde (Nisbet-i sebutiye) ikincisinde (Nisbet-i selbiye) vardır. Çünkü biri geldiğini diğeri gelmediğini isbat ve eşar etmektedir.
Kendisine gelmek fiili nisbet olunan Hafide hanım (müsnad ileyh) dir. Gelmek nisbetini havi olan (Geldi) kelimesi (müsned) dir. (nisbet-i selbiye) ye misal olan (Neşide hanım gelmedi) kelamında dahi böyledir. Yani Neşide Hanım (müsnet-i ileyh) gelmedi (müsnettir.) Şu kadar ki bu misallerin biri sebuti diğeri sülbidir.

imparator 07-02-2007 14:49

Müsnet ve müsnedü’l-ileyhiniyice anlaşılması için şu misallere dikkat olunsun:
Arz yuvarlaktır: (Arz) müsnedü’l-ileyhdir. (Yuvarlaktır) (Müsnet) tir.
Yaz sıcaktır: (Yaz) müsnedü’l-ileyh, (sıcaktır) müsnettir.
Bahar Geldi: (Bahar) müsnedü’l-ileyh, (Geldi) müsnedtir.
Çiçek Açtı: (Çiçek) müsnedü’l-ileyh, (Açtı) müsnettir.
Müsned ve müsnedü’l-ileyhin bir ismi ve tabiri daha olup o da müpteda ve haberdir.
Cümle-i ismiyelerde müptedalar müsnedül ileyh ve haberler müsned olur. Cümle-i fiiliyelerde fail veya naib failler müsnedül ileyh ve fiiller müsned olur.
Arz yuvarlaktır. Yaz sıcaktır. Misallerinde müsnedül ileyh oldukları gösterilen (Arz ve yaz) kelimeleri müpteda ve yuvarlaktır, sıcaktır kelimeleri haberdir.
Demek oluyor ki müsned ve müsnedülileyh ve müpteda ve haber başka başka şeyler olmayıp birer tesmiyeden ibarettir.
Nazif Serveri

imparator 07-02-2007 14:49

No.: 24 Sayfa 51 12 Cemaziye’l Ahir 1313
Tenbih 9
Beyanlarını fark edenlere göze her kelam - cümledir. Fakat her cümle kelam değildir. Zira yukarıda dediğimiz vecihle kelam-ı nam söz demek olup mütekellim dediğini onunla ifade eder. Muhatap da ne denildiğini anlayıp başka bir söze muntazır olmaz yani söz yarım kalmaz. Mesela: (Neşide Hanım geldi) terkibi ifade-i temaya haiz olup hem kelam hem cümledir. (Neşide hanım gelir ise) terkibi cümle olduğu halde kelam değildir. Çünkü (gelir ise) kelimesinden sonra ne olacaktır. Ne yapacaktır, falan gibi tereddüd ve diğer bir sözle ekmal-i kelama intizar lazım geldiğinden nakıstır. Binaenaleyh kelam addedilemez.
Kelamı teşkil eden cümleler ya (haberiyye) yahut (inşaiyye) olur. Haber-ı sadıka ve kezbe yani yalana ve gerçeğe ihtimali olan sözler. Mesela: (Neşide hanım gelmiştir.) yahut (gelmemiştir) terkipleri birer cümle-i haberiyye olup zira gerek gelmiş ve gerek gelmemiş densin: Bunun sıdk ve kezbe ihtimali vardır.
Fakat (mektebe git). (Ders çalış) kelamları gelmemiştir, gelmiştir gibi haber nevinden olmayıp emr ve tenbih kabilinden bulunmakla yalan, gerçek addolunamayacağından cümle-i inşaiyye demek olur.
İşte kelamımızı teşkil eden cümleler bu vecihle yani sıdk ve kezbe ihtimali olan haberle sıdk ve kezbine ihtimali olmayan inşaiyandan ibaret olmakla (isnad-ı haberi) ve inşa namlarıyla iki kısma ayrılmıştır.
İsnad-ı haberi ve inşa ile bunlara talik eden kavaid ve sairenin sırasıyla tarif ve izahı mulkarrer olup ancak buraya kadar yazdığımız kavaidden serlevhamız olan (Ahenk-i manevinin) suret-i husulini istihrac edebileceğimiz cihetle mukaddemeten ve muntasaran beyanına lüzum görülmüştür.

imparator 07-02-2007 14:49

İlm-i mesai elfazın mukteza-yı zahire ve kelamın icab ve mevkia muvafık olmasından bahseder demiştik.
Bu mutabakat söylenecek sözün makama ve muhatabın hal ve şanına ve işin icabına göre olmalıdır. Mesela viladet ve nikah-ı tebriknamelerinde tes’id ve tehnete dair sözler yazılıp mahzuniyyeti meşar olfazın kullanılmaması yani düğün evine matem elbisesiyle gider gibi hareket olunması suretiyle mutabakat aranır.
Bir validenin kızına karşı (cariyeniz) damesi ve kendisinden büyüğüne kızım diye hitap eylemesi dahi bu kabilden olup binaenaleyh söylediğimiz ve yazdığımız sözlerde hal ve mevkie ve muhatabın şanına ve işin icabına mutabakat aramak (ahenktir) bununla beraber kelamı teşkil eden müsned ve müsnedlerin ve cümlelerin yekdiğerine takdim ve tehirinde dahi (Ahenk) mevcud olup mesela müsned’ül - ileyh takdimi lazım gelen yerde takdimi muvafık ahenk olmadığından bu cihetle de tertip - kelama dikkat olunmalıdır. Buruca ati derc olunan hassalı ve tashihli numunelerden kelamın muktezayı hale mutabakatı müsteban olup müsned ve müsned’ül-ileyhin takdim ve tehirleri, hakkındaki muamelat ise sırası gledikçe yazılacaktır.
Nazif Serveri

imparator 07-02-2007 14:49

No.: 25 Sayfa 55 26 Cemaziyel-Ahir 1313
Tenbih 10 (Numunelerden)
Kızından Validesine Mektup
İltifatnamenizi kemal-i tazim ile aldım. Mealinden sıhhat ve afiyetinizi anlayıp dünya benim olmuşçasına memnun hal ve afiyetinizi anlayıp dünya benim olmuşçasına memnun oldum. Cenab-ı mevlaya şükürler olsun cariyeleriyle küçük hemşirem Nevbahare’nin dahi sıhat ve afiyetini ber- kemal olup gece gündüz davet-ı hayriyenizi tilavet etmekteyiz. Mektebe devamda kusurumuz yoktur.
(Zira ki) ulum ve marifetten büyük nimet olmadığı hakındaki nesayih-i maderaneleri cariyelerini tenbellikten men ile tarik-i tahsile sevk etmiştir. Mektebe devam ettikçe tavsiye-i şefikanelerinin isabetini anlayıp bizi şehrah-ı ilm ve irfana sevk buyurmuş olduğunuzdan dolayı sizi takdis etmekteyiz. Baki 2 (Her ahvalde) emir ve nesayihinize muhtaç bulunduğumuzu arz ile çok ........... metanelerindeki hissiyat hissiyat-ı halisanemizi teyid ve ezhar eyleriz. Ol babda..............
Bu mektup oldukça muvafık matlup olup ancak (hissiyat-ı halisanemizin teyid ve ezharı) gibi ehibbaya söylenecek bir sözün kızı lisanından validesine karşı iradı münasip ve muktezayı hale mutabık olmadığından cümle-i mezkurenin (ta’zimat-ı gayr-i mahdude) yahut (tekrimat-ı masumanemizin kabulü) misullü muhatabın şanına şayan olacak tarzda tashih iktiza eder. Bu tashih (Ahenk-i maneviye) tevfik-i kelam demek olur.
1 ve 2 rakamlarıyla işaret olunan (rıza ki) ve (her ahvalde) kelimeleri üse ahenk-i lafziye taalluk eden mugayyeratlardan olup ki zira (zira ki) denemez (ki) fazladır. (ki) nin isti’mali muvafık şive değildir.
(Her ahvalde) buradaki (her) edatı zaittir. (Zira) bu edat müfrede dahil olur,


Türkiye`de Saat: 06:02 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580