![]() |
Terakki adab-ı milliyenin muhafazasıyla temden ulüm ve fünun ve sanayiye vukuf ile olur. Biz Avrupa’nın fünun ve sanayi müterakkiyesini bırakıyor, ahlakımızı bozan adet-i şuhanesini alıyoruz. Parisli gibi giöymek, gezmek, yaşamak istiyoruz. Bu adet-i milliyeye tevafuk eder mi? Böyle yapacağımıza Avrupalı gibi ulum ve fünun ve sanayiye çalışarak terakki etsek ve onlara olan ihtiyacatımızı bertaraf eylesek daha ala ve mucib-i muhassenat-ı bi-intiha olmaz mı? Manzume Aferin sad aferin ey hame-i Fahrunnisa: Oldun hakkıyla musaverdin-i İslamiyeti ............ binen zamana karş cidden sözlerin Öyle bir seyf-i şeriattir ki vardır heybeti Mektube-i Makam seraskeri beyefendinin hamşerizadeleri Darul Muallimat Muavenelerinden Hamire Alafranga Terbiye Onuncu nüshada Fahrunnisa Hanımefendi’nin yazmış olduğu makaleye karşılık olarak yazılmıştır. Onu destekler niteliktedir. Şöyle der: Bir kavmin efradından bulunan bir çocuk diğer bir kavmin terbiyesiyle büyürse o artık anasının, babasının oğlu olmaz. Mensup bulunduğu kavimden sayılamayacak derecede başkalaşır. |
Frenkler çocuklarını fena büyütüyor denemez. Onlar terbiye-i etfalde çok ileriye gitmişlerdir, nerede güzel muvafık bir şey varsa onu kabul ederek takdire şayan bir pedagoji oluşturdular. Onlar orada pedagojiyi tatbik edebilir biz edemeyiz demek hatadır. Bizde bu bahse ehemmiyet verilmemektedir. Terbiye alafranga olsun alaturka olsun behak terbiye namına kesb-i istihkak ederse makbuldür. Fahrunnisa Hanımefendi’nin deyimiyle: Bir miletin terbiyesi diğerinin terbiyesine tevafuk etmez. Bunun için Avrupalılar pedagoji taliminde adet ve ahlak-ı umumiyelerini tatbik ederek terbiye-i maddiye ve maneviyelerine dikkat ederler böylece ingiliz hiç bir vakit Fransıza benzememektedir. Evladımızı yed-i terbiyetine tevdi ettiğimiz kadın veya erkeğin ahlak nokta-i nazarından sıfat muallimiyete haiz olabilecek iktidarda mıdır=? Ecnebi mürebbiye elinde islam çocuğu büyütmek caiz midir? Evimize aldığımız mürebbiyeler biçim hakkında telakkiyatla bulunduklarından ellerine geçen çocuk bir hafta sonra frenk çocuğuna dönüyor, bu adet evdeki gençlere de sirayet ediyor. |
Hergün sokakta rastladığımız mürebbiyelerin urbalarının başka tarzda olduğuna yanındaki çocukların islam oldukları halde Fransız veya Alman çocuğuna benzedikleri görülüyor. Fahrunnisa Hanımefendi’nin şikayet ettiği alafranga terbiye ile büyüyen çocuk öğrendiklerini büyüterek kendini allame-i cihan kıyas ederek kendi gibi terbiye almayanları tahkire kalkışmalarıdır ki bu fikir alafranga terbiye gören çocukların terbiye-i hakikiden hisse-yab olamadıklarını gösterir. Dünyanın her tarafında ona çocuğun ilk hocasıdır. Eğer, biz çocuklarımızı hüsn-i terbiyeye muktedir kızlar yetiştirecek olursak sui ahlaktan korkmayız. No.: 14 Onuncu nüshadaki Fahrunnisa Hanımefendi’nin makabelisini okuyan bir kari kendi fikirlerini beyan ediyor. Biz insanlar bir takım şeylere ve bu şeylerin hepsini tedarik ve ihsar etmek bir ferdin karı olmadığı için birbirimizin muavenatına muhtacız. Bu ihtiyaç ikidir: İhtiyac-ı maneviyye: Terbiye-i maneviye ve ahlak-ı hamidenin istilzam ettiği ihtiyaçtan ibarettir. İhtiyacat-ı Maddiye: Bu cihan-ı fenada yaşamaklığımızın icab ettiği ihtiyacattır. İhtiyacat-ı maneviyemiz kamilen ızhar olunmuştur. Onları Avrupalılardan iktibasa muhtaç değiliz. Cenab-ı Allah’ın ihsan buyurduğu kanun-u ilahi terbiye-i fikriyemizi sırat-ı müstagime rabtetmiştir. İnsanlar mesut yaşamak için hazır olan vasıtaları yetersiz görüp düşünüyor yani bir vasıta icat ediyor. Biz ihtiyacat-ı maddiyemizin icad etiği esbab ve vesaili Avrupalılardan iktibasa mecburuz. Çünkü onlar gayretleri ve zekaları sayesinde rahat geçinmeye başladılar. |
Biz Avrupalılardan ne istiyoruz? Esbab-ı rahat ve mesudiyet-i dünyeviyye değil mi? O halde niçin gidip onların fenalıklarını alıyoruz? İyiliklerini almıyoruz? Mürebbiye elinde büyüyen kız çocuğu ister istemez ondan etkileniyor, dini terbiye görmüyor. Böyle yetişen bir valide çocuklarına ne gibi fikir ve his ilka edecek artık siz düşünün. Erkeklerimizden de Avrupa’nın israf ve sefaletini aynen tatbik edenler pekçok. Avrupalıların elbise şekillerini, şıklıklarını taklit edeceğimize, sanatlarını, fenlerini, maharetlerini alsak daha iyi olmaz mı? Gencin biri kantarcının yanına çırak giriyor. Kantarcı çok para kazanınca şaşırıp yanlış yola giriyor ve parayı kaybediyor. Genç ustasından öğrendikleriyle dükkan açıyor, çalışıyor. Avrupa’dan gelen kantarları ve dikiş makinalarının tamirini öğrenip zengin oluyor. Fenni almanın faydasını gösteriyor. İzmir: Hüsn-i Maksut-zade Mehmed Cemal Bu varaka emsali gibi Fahrunnisa Hanımefendi’nin terbiye-i evlad-ı vatana dair yazdıklarını müeyyid görünüyor. Aynen Varaka-i Mahsusa Fahrunnisa Hanımefendi’nin etfal-i terbiye makalesini okuyan bir karienin mahzuziyetini anlatan bir varakadır. İlim ve maarifdeki terakkiyatımız ne kadar artmışsa bilakis adab-ı muaşeretimizde o kadar değişmiş, Frenkleşmiştir. Taklit vasıtasıyla Avrupa’dan siyaset eden moda sebebiyle şark tavrını garba tercih ederek ortaya çıkan inkılabatı mahv ve izale etmek oldukça zordur. Bunca zamandır kemal-i iz ve şerefle paydar olan Osmanlı edeb ve terbiyesi ve hüsn-ü muaşereti taklit fikri sayesinde asırlık fezail-i islamiyemizi mahvettik. Medeniyet taklit olur! Fakat milliyetini muhafaza etmekle kabul edilebilir. Fahrunnisa Hanımefendi’nin tebligat-ı diyanet-i perveranesi bizim için destur u hakikat-i beyandır. Edeb-i Osmaniye ve şeriat-ı islamiyemizin Avrupalılara sername-i bahs olan adet-i hüsnamızı böylelikle muhafaza edelim. Etfal-i Terbiye ile ilgili makale yazanlara malumat bir müsabaka sütunu açmıştır ki bu şayan-ı takdire değer. H. İkbal |
Malumat Sizin gibi fazılalar tarafından böyle güzel makaleler aldıkça şevkimiz tezayid ediyor. Gönderilecek makaleleri bekleriz. No.:21 Terbiye-i Etfal-i Müslimin Fikr-i Taklid Terbiye-i etfal o kadar mühim bir meseledir ki Avrupa ve Amerika gibi düvel-i mütemeddine insanların mesut yaşamaları için pedagoji namıyla ayrıca fenn-i mahsus tedavün etmişlerdir. Bizde pedagojiye riayet edilmediği gibi o yolda neşriyatta dahi bulunulmuyor. Avrupalı’ların neşrettikleri kitaplara göre hareket ediliyor. Bir milletin terbiyesi diğer milletin terbiyesine umaz. Terbiye-i umumiyeyi kabul etmiyor değilim. Avrupalılar ilim ve irfanı üzerine bina edilmiştir ki bütün milleti muhtelife bizim kurduğumuz esası terbiye ve fezail-i islamiyeyi kabul edip kendilerine mal etmişlerdir. Avrupalıların pedagojisi gibi biz de milli terbiyemize genel ahlakımıza göre uygulayarak kabul etmeliyiz. İki kişi konuşurken mesele birden bire sen eski fikirlisin ben yeni fikirliyim diyorlar. Eski fikirli olan din-i mübin-i İslamın ahkamına tamam uyan mümin yeni fikirli de bunun tam aksi olup Avrupanın iyi şeylerini bırakıp bir takım mevad-ı mazarrayı kabul edenler. Bugün bizden pedagoji yazacağım diyen Fransızcadan ve Goftenden aynen bizim kaidelerimizi dikkate almadan, eser yazarlar bu da dikkate alınmaz. Biz niçin ecdadımızın bize bıraktığı asarın, çığırların ıslahına, terakkisine çalışmadan Avrupa’yı taklid ediyoruz. |
No.: 22 Terbiye Meselesi Fahrunnisa Hanımefendi’nin onuncu nüshada yazmış olduğu makale için bir teşekkür beyanatındaki makaleyi Abdulsettar isminde bir zat yazıyor. Onun fikirlerini şiddetle destekliyor. Çocuklar nasıl büyürse öyle yaşarlar ahlakı ve adatı gördüğü terbiyenin tesirindedir. Çocuk ebeveyninden alaturka terbiye alıp ayrı lisan duyuyor, mürebbi ve mürebbiyesinden alafranga terbiye alıp farklı lisan duyarsa bu çocuk için yararlı olmaz. Bizim ulüm ve fünun ve sanayimiz onlardan noksan ama ahlakımız onlarınkinden ekmel ve alidir. Çocuklara mürebbiyelerden gelecek zarar Ayşe Menlalar, Halime kadınlar, İbrahim Ağaların zararından fazladır. Tahsil-i lisan meselesine gelince: Frenkçe lüzumludur. Onu öğrenelim fakat buna üç yaşında başlamayalım. Çocuklar taze fidan gibidirler nasıl eğilirlerse öyle kalırlar. Ecnebi bağbanların elinde kalan bu körpe fidanlar yetiştirenlerin etkisi altında kalırlar. Elsene-i ecnebiyye tasavvur olunduğu kadar zor değil. Usul-ü talimler sayesinde çok kolaylaşmıştır. Bir çocuğa ilk lazım olan şey kendi milletinin diyanet, lisan ve edebini öğrenmektir. No.: 23 Terbiye-i Etfal-i Müslimin (Fikr-i Taklit) Edison falan şeyi icad etti de biz niçin bu gibi bir şey vücuda getiremedik. Çünkü biz mütalaasız ve fikir yormadan tetkik ve tetebbus edip senelerce uğraşmadan taklit edip işin içinden çıkıyoruz. Avrupalılardan biri valusiped icad etti. Diğerleri bunun türlüsünü icat etmeye çalıştılar ve yaptılar. Şurası şayan-ı takdirdir ki mekteplerde ezberleyerek hafızamızda sakladığımız Volter, Russo, Lamartin, Hügo gibi birtakım felasefe-i ecnebiyenin halini bilmeden ise erbabında isimleri malum olan İbn-i Sina, Farabi, İbn-i Batuta, Fatıma, Binti İbas gibi ulema-islamın terceme-i hallerini, eserlerini okuyup izah ederek fikirlerini taklide çalışsak muhabbeti milliye ile tevhid-i islam-ı fikri kalbperilimize te’ali etmiş olmaz mı? H. İkbal |
G. Sağlık ve Ev Eczahanesi Malumat’ın on, yirmi dört ve yirmi beş numaralı nüshalarda sağlıkla ve ev eczahanesiyle ilgili yazılar çıkmıştır. Bunları şöyle özetledik; No.:10 Dişleri nasıl temizlemeli? Kırmızı dudaklar arasından kor gibi dişleri görmeyi herkes arzu eder bunun için dişleri temiz tutmalı. Dişleri temizlemek için en güzel terkip şudur: İnce toz halinde fehm nebatı, Karboniyat, kırmızı kasekane, nane ruhu, hepsini karıştırmalı sabah akşam yumuşak fırça ile dişleri ovmalı Evde Eczahane Hastalıkta, afiyette insan için olduğu cihetle evlerimizde tıb celbinden ikdam bazı malzemeleri bulundurmak için ufak bir eczahane bulundurulması elzemdir. Evde tesis edilecek eczahane için nelerin icab edeceğini düşündük ve sonunda Avrupa fazılat-ı nisvenden Madam Esta’nın kitabından bir bölümü iktibas ettik. Hardal Yakısı: Şiddetli baş ağrılarında kalçalara, bacaklara yapıştırılan ve regulu denilen hardallar nafiadır. Perkalurever düfer, Tuzlu rakı: Ezik ve çürük mahalle konur. Kafurili ispirto, mayise suyu, adi şurup, alman rakısı, nane suyu, naneli ve yeşi hapları, nane ruhu, eter mağnezya, kavak kömürü tozu. |
No.: 25 Borakis (Toz halinde): Şap Tozu, madeni karmiz, Ezher-i Sadriye, papatya çiçekleri, nane ve melise yaprakları, ıhlamur çiçeği: Espasmoza karşıdır, sıcak içilmeli Kireç suyu, kireç kaymağı: Kokuyu defeder. Hamız fenidk, Mayi amonyak: Böcek sokmasına karşı kullanılır. Yağ lekelerini çıkarır. Limon şurubu, iyot ruhu (Tentürdiyot) Sinemaki yaprağı: Müshildir. Yarım litre suya on - onbeş gram konur. Sidliç: İki veya üç bardak su içine 30 - 40 gram konup içmeli. Müshildir. Üç defa almalı. H. Varaka ve Mektuplar 8. Nüsha Gazetemizin Muharriresi Namına Varid Olmuştur. Manzume Hanımefendi’nin saçları hakkında yazdığı makale üzerine bayanların teşekkür mahiyetinde gönderdikleri bir verakadır. Kendileri saçlara zarar veren Avrupa malı boyaları kullanmayıp yerlileri kullanmalıyız ama burada bunu imal eden yok diyorlar. Makbule |
Malumat Makbule hanımefendi’nin bu şikayet mi duyan kimyageranemizde-kiler inşallah bunu nazar-ı dikkate alacakları ümit olunur. Varaka Geçenlerde bir düğünde bulundum. Nazar-ı dikkatimi celb eden şey hanımlarımızdaki tağyur-i tabiat oldu. Kara gözlü bir kadın saçlarını sarıya boyatmış. Öyle kötü bir şekilde kendini boyamış ki paskalya yumurtasına dönmüş. Cenab-ı Allah’ın tezyin buyurdukları çehre hepsinden güzeldir. Bun belirtmek için bu varak-poremi yazıyorum. Kari’elerinizden: Müfide Malumat Müfide Hanımefendinin bu varakası ol babtaki fikr-i acizanemize muvafıktır. Kendisine teşekkür ederiz. Safiye Hanım imzasıyla Varid Olmuştur: Muharri Beyefendi! Neşrine himmet buyurduğunuz Malumatınızı tebrik ediyorum ama kadınlarımızın istifadesine temin olunacak yerlere az tesadüf ettiğimden dolayı müte’essifim. Malumat’ınız herkes için neşr-i irfan bir ceride-i makbule olmak meziyetine haiz olacağından bizim için de bir sahife bulundurmanızı rica ederim. |
Malumat İhtarınız Malumat’ın heyet-i tahririyyesince de düşünülmüş ve (Hanımlara Mahsus) namıyla bir kısım bile açılmıştır. Fakat bu konuda bizi irşad edecek ve kadınlarımızın cidden istifadesini temin edecek cihetleri düşünen vakuf ve bahr-ı ilmiyesi aşikar olan hanımefendilerin himmetini bekliyoruz. Mektup: Malumat Muharriresi Hanımefendi Namına Varid Olmuştur. Malumat’ın hanımlara mahsus kısmında istifade edilecek makaleler olup hepsi bize lazım olan adab ve maarifden bahsediyor. Lakırtı hep kadınlara ait, vezaife tahsis edilip kadının kocasına nasıl ve ailesine ne yada hizmet edeceğinden bahsediyor. Bahis aile üzerine ailenin iki rükunu olan zevc ve zevce bile tefrik-i terbiye olunmak iktiza eder. Öyle kocalar vardır ki nasihate muhtaçtır. Misal olarak dört çocuk sahibi henüz genç sayılacak bir aile var ki hanım şayan-ı merhamet bir halde. Kendisini mutlu edecek olan kocası karısının ve çocuklarının yanına uğramıyor aldığı bin beşyüz kuruş maaş ile de vaktini fena mahallerde geçiriyor. Bunlara sebeb hep içkidir. Herif aybaşında aldığı parayla meyhanelere borç ödüyor. Kadın ne kadar sabırlı ve namuslu imiş. Erkeklerin böylesi de var. Bunlara nasıl koca denir? Bu sebeple malumat sözü hep kadınlara hazretmeyip erkeklerden de bahsetse iyi olur. İrfan Alem-i Matbuatta şaşa endaz, feyz-i marifet olan Malumat’ı mütala ettim. Okuyanları müstefid eden o neşr-i füyüzat ve belagatin devamını dilerim. Gençliğin daha yeni devresinde bulunan bizim gibi acizenelerin yazacakları eserin hüsn-ü kabulü edibaneleri olmak meziyetinden kari olduğuna şüphe yoktur. Fahriye |
Türkiye`de Saat: 01:44 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2