![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
Batıl inançlar Ayağa neden basılır?Evlilik en fazla çocuk konusu açısından önemli bir kurum, bir kontrat. Bu derece karışık bir dünyada, bir siyasi istikrarsızlık içinde nefessiz kalan ülkemizde gençler 'nasıl çocuk yapılır?' gibi soruları sık sık sorar oldu. Aslında kolay cevap verilemiyor bu sorulara; ama gene de akıllı, uygun kişiler arasında yapılan evliliklerin her türlü iyi yürüyeceğine ve sağlık açısından da psikolojik açıdan da her iki cinse daha yararlı olacağına inanıyorum. Evde yalnızlık, ne kadar çok dostunuz, iş arkadaşınız, aileniz olsa da moral bozucu ve güç katlanılan bir yaşam şekli. Evde paylaşacak bir kişi gerek... Dost gerek... Gelelim evlilikle ilgili batıl inançlara: Aklıma ilk gelen en enterasan batıl inanç herkesin bildiği nikah kıyılırken ayağa basma. Hep gülmüşümdür bu olay gerçekleşirken. Bir kere bu iş ayağa basanın, evde hükmü geçsin diye yapılıyor, böyle inanılıyor. Halbuki evde zaten hep kadının hükmü geçer! İki bayram arası Bizde iki bayram arası evlenmek pek düşünülmez. Neden? Allah'ın tüm günleri için aynı uğur veya tersi geçerli değil mi? Bu herhalde evlenmenin, maddi manevi yükünü, bu kadar kısa zaman aralığıyla karşılamamak düşüncesinden kaynaklanmıştır. Gelinliği damadın önceden görmesi uğursuzluktur derler. Ama neden? Bence, son anda görüp, gelinliğin sihirli havası içinde şaşkınlıkla 'evet' demesinin garantiye alınması için; çünkü kadın zaten gerçek kararını verince evlilik hazırlığını uyguluyor, erkek ise son ana kadar kuşkulu ve korkuda. Hıristiyanlarda çok batıl inanç vardır. Evlilikle ilgili aklıma gelenlerden biri eskiden Venedik'te yapılan bir tören. Hazreti İsa'nın göğe çıkma yortusunun münasebetiyle yapılıyordu ve ‘‘Duka'nın Adriyatik Denizi ile evlenmesi‘‘ içindi. Bu da herhalde zenginlik göstergesi olarak kullanıldı. Damadı dövmek Bazı toplumlarda nişanlı damat, gelinin anne babasına bir süre hizmet etmekle yükümlüdür. Yoksa evlilik kutsanmaz. Bazı yerlerde ilk çocuk doğmadan evlilik geçerli değildir. Eski Yunan'da kız, çocukluk oyuncaklarını tanrılara sunarmış. Takdis edilmesi için evliliğin... Bu ilginç batıl inanç daha okumuştum: bazı ilkel kavimlerde ölüm cezasına çarptırılan kişiyle evlenmek isteyen kız, onun bağışlanmasını sağlıyormuş. Katoliklerde evlenme dini nikahtır. Kadınla erkeğin döl verici sevgisinin ve yuvalarının evlenme eylemleriyle doğa üstü düzeye girdiğini ifade eder ve bozulmaz. Hunlarda evlilik farklı farklı boylardan kişilerle oluyordu. Sağlık ve maddi açıdan zenginleşme murad ediliyordu. Bulgar dağı Yörüklerinde nişanlanacak erkek, kız evine geldiğinde kızın kardeşleri tarafından evlilik barış içinde ve uğurlu olsun diye bir güzel dövülüyor acaba? Bir de bizde inanılan söz var. Nikahta keramet vardır. İşte buna inanamıyorum. Evliliğin yürüyüp yürüyemeyeceği iki insanın anlaşıp anlaşmadığı ta başından bellidir değil mi? Hamilelikte batıl inançlar Hamile kişinin karnı yuvarlak ise çocuk kız, sivri ise erkek olurken, bebek anne karnında ilk kıpırdadığı anda anne kime bakarsa çocuk ona benziyor. | ||
![]() |
|
![]() | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| HAMİLELİKLE İLGİLİ BATIL İNANÇLAR Hamilelik ve doğuma ilişkin batıl inançlar hala günlük yaşantımızı etkiliyor. hamile kadının karni ‘sivri’ olursa ya da ‘tatlılara’ as ererse çocuk erkek, karni ‘yuvarlak’ ise veya ‘eksili ve acili’ yiyeceklere as eriyorsa çocuk kız oluyor. Bebek.com adli sitenin derlediği bilgilere göre, halk arasında “hamilenin karnı yuvarlak olursa çocuk kız, sivri olursa çocuk erkek olur” inancı yaygın. bu inançlar hamilelikle ilgili en yaygın batıl inançlar arasında yer alıyor. birçok kişi, kadının hamileliği sırasında baktığı, yediği, içtiği ve yaptıkları ile doğacak bebek arasında bağ kuruyor. bebeğin anne karnında ilk kıpırdadığı an kadın kime bakarsa bebeğin ona benzeyeceği, özellikle aşerme döneminde eksili, acili yiyeceklerin kız, tatlı yiyeceklerin de erkek bebeğe işaret ettiği, en yaygın batıl inançlar arasında yaralıyor. Doğacak Çocuğu Benzetme İnanışları: · Bir heybe üzerine oturan kadın ikiz doğurur... · Bir heybe üzerine oturan erkeğin, karısı ikiz doğurur... · Hamile kadın kuş ya da büyükbaş hayvan beyni yerse, doğacak çocuk da o hayvana benzer... · Bağırsak ve koç yumurtası yiyen kadının doğacak çocuğunun penisi ve hayaları büyük olur... · Hamile kadın balık yerse, çocuğun derisinde pullar oluşur... · Hamile kadın ayıya bakarsa, çocuğu kıllı olur... · Hamileliği sırasında aş eren kadın manda sütü içerse, doğum gecikir, bu süre on iki aya çıkar. · Hamileliği sırasında tavşan yiyen kadının çocuğu, uzun kulaklı ve patlak gözlü olur... · Hamile kadın gece mehtaba bakarsa, çocuğu ay gibi güzel olur... · Doğan çocuk iri ve kara gözlere sahipse, annesinin hamilelikte kara üzüm yediğinden derler... · Hamilelikte elma ya da nar yiyen kadının çocuğu, kırmızı yanaklı olur... Doğacak Çocuğun Cinsiyetin Bilme İnanışları: · Tandıra konulan hamur sertleşirse doğacak çocuk erkek, sertleşmezse kız olur... · Bir sacın üstüne dökülen şapın şekli sivri olursa çocuk erkek, yuvarlak olursa kız olur... · Pişmiş yumurta ikiye kesildiğinde ortası çukur olursa doğacak çocuk kız, ortası dolgun olursa doğacak çocuk erkek olur... · Evde dokunan bir kilim dışarı çıkarıldığında horoz görülürse çocuk erkek, tavuk görülürse doğacak çocuk kız olur... · Ekşi yiyen kadın kız çocuk, tatlı yiyen kadın ise, erkek çocuk doğurur... · Bir tastan suyu kepçeyle içen kadının çocuğu kız olur derler... Kolay doğum muskası Ayrıca doğumun kolay olmasını sağlamak için muska ve tılsımlardan medet umuluyor. doğum sırasında ‘kilit açma’, ‘örgülü saçları çözme’, ‘dilenciye sabun verme’ gibi adetler de sürüyor. bu tür inançların örneklerine eski uygarlıklarda da rastlanıyor. eski mısır’da ‘hamile kadın bedenli, su aygırı baslı doğum tanrısı’ thoeris’in heykelciğinin doğuran kadınlara uğur getirdiğine inanılırken, Asur ve Babil’de ‘Filistin’in rüzgar cini, rüzgar cinlerinin kralı hangi’nin oğlu korkunç yüzlü, dört kanatlı, kus ayaklı, hayvan pençeli ve akrep kuyruklu pazuzzu’ heykelciği, hamilelerin koruyucusu olarak görülüyor. Japon kadınları ise doğum sırasında, Japonca ‘kolay doğum’ anlamına gelen ‘koyasugai’ adli deniz kabuğunu avuçlarında tutuyor. eski Roma’dan beri gelen bir diğer inanış da hamileye kocasının yün kuşağının sarılması. bu inanış, Anadolu’da halen devam ediyor. ayrıca, içinde okunmuş kağıtların olduğu üçgen seklinde katlanmış muskalara da rastlanıyor. Loğusalık ve göbek bağı ile ilgili inanışlar halk arasında ‘loğusanın mezarı 40 gün açık kalır’ sözüne inanılırken, ‘nazar’ ya da ‘göz değmesi’nden korunmak için anne ve bebeğe nazarlık takılıyor, ev tütsülenip loğusaya kursun dökülüyor. bu dönemde özenle üstünde durulan konulardan biri ise 40 gün süreyle anne ve çocuğun evden dışarı çıkarılmaması. bunun yani sıra ayni günlerde doğum yapmış 2 annenin karsılaşmamasına da özen gösteriliyor. karsılaşırlarsa ‘kırklarının karışacağına’ ve loğusaların kötü etkileneceğine inanılıyor. ayrıca loğusa döneminde anne ve çocuk için en büyük tehlikenin ‘albastı’ olduğuna inanılırken, bunu önlemek için en yaygın uygulama kadının üzerinde kırmızı renk bulundurmak, loğusa şerbetinin ve loğusa sekerinin kırmızı renkli olması ya da annenin basına kırmızı renkli kurdele takılması. bu arada, halk arasında, doğan bebeğin göbek bağına ilişkin de inanışlar bulunuyor. çocuk ‘evcil’ olsun diye göbek bağı dolap ya da sandık içine saklanırken, ‘akilli’ olması için okul bahçesine, ‘dindar’ ve ‘imanlı’ olması için de cami bahçesine gömülüyor. | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| TRABZON - Bazı inanışlara göre: Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez. İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar. Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır... Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimizaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti. Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, “Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır” dedi. RUH, MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARET YERLERİ İLE İLGİLİ BAZI HALK İNANÇLARI: Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır. Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır. Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur. Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür. Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir. Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür. Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür. Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir. Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır. Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur. Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır. Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar. Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez. Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır. HAYVANLARLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur. Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar. Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur. İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir. İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır. İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar. Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür. Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir. Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir. OCAK VE ATEŞLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir. Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner. Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir. Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir. Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır. Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur. Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir. Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür. Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır. Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir. | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| TARIM VE BİTKİLERLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Kara ağaçtan düşen yaşamaz. Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz. İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür. Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür. Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz. Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır. Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur. Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir. İNSAN VÜCUDUYLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir. Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır. Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir. El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir. Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur. Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir. Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir. KARANLIK VE IŞIKLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Akşam soğan yenen yere melekler gelmez. Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur. Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez. Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir. Gece ıslık çalmak günahtır. Gece evden eve tuz verilmez. Akşam kapının önü süpürülmez. kmek aktaracağı evden eve verilmez. Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir. BEREKETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür. Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür. Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır. Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır. EVLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Evin temeline karataş koymak iyi değildir. Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar. Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır. Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur. Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz. Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır. Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur. Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur. Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır. CİNSİYETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI: Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur. Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur. Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz. Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez. Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur. Yarım çay içen kadın dul kalır. Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer. Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur. Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser. Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar. Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |