![]() |
II.TÜRKİYE’DE DEVALÜASYON UYGULAMALARI A. 1931 Yılı Devalüasyonu Türkiye’de doların fiyatı 211 kuruş olarak ayarlanarak, ilk devalüasyon 1931 yılında yapılmıştır Fakat 1931 yılında yapılan devalüasyonun, devalüasyon mu yoksa o yılların ekonomik şartları gereği kısa vadeli TL değerinin düzenlenmesi mi olduğu uzun süre tartışılmıştır. B. 7 Eylül 1946 Devalüasyonu 1946 yılında Türkiye Cumhuriyetinin başında Recep PEKER hükümeti bulunuyordu. Türk lirasının ikinci dünya savaşı içerisinde iç ve dış değerleri arasında önemli farklar belirmiştir. Recep Peker hükümeti, bu farkı yok etmeye kesin olarak karar vermişlerdi. 1931 yılından 1946 yılına kadar tam on beş yıl, Türk lirası değerini hiç dokunulmamıştı. Türk ekonomisi bu zaman zarfında monoton bir fasit daire içinde, kendi çapındaki hamlesi ile baş başa idi. Recep Peker Hükümeti 1946 yılında Türk Parasına gerçek değerinin verilmesini istiyordu. Bu gerçek değeri vererek, dış fiyatlarla iç fiyatlar arasındaki farkın ortadan kaldırılması sağlanacaktı. Diğer taraftan da dış ticaretteki sun’i önlemler ortadan kaldırılacak. Dış ticaret canlandırılacaktı. 1943 yılından önce düşük oranda bir mini devalüasyon yapıldı. 1946 yılında “7 Eylül Kararları” diye anılan devalüasyon ile Türk Lirasının değeri % 40’a yakın bir oranda düşürülmüştür. Bir Dolar, iki lira 82 kuruş (2.82) olmuştur. Türk Parasının değeri çok aşağı tutulmuştu. Çok aşağıda olan Türk Parasının kıymeti ise, ithal mallarının fiyatlarını artırmış, yurt içindeki fiyat istikrarını bozmuştu. Hükümet bol mal ithal etmek istiyor, ithal edilecek bol mallarla dahildeki fiyat hareketlerini rekabetle ayarlayabileceğini umuyordu. Bu çeşitli ekonomik etki ve faktörlerle gerçekleşemedi. 1946 Devalüasyonu ağır olumsuz sonuçlarla sonuçlandı. Üretimde beklenilen sonuç sağlanamadı. Devlet giderleri arttı. Bütçe açıkları çoğaldı. Nakit hacmi yükseldi. Türk Parasının satın alma gücü düştü. İthalat çoğaldı, ihracat düştü. O yıllarda iş adamlarımız, çalışan insanlarımız, bugünkü gibi çeşitli dış ülkelere yayılmamışlardı. Ayrıca dış finansman kurumlarında, bankalarda tasarruf meblağları olanlar olmadığı için, dışarıdan bu yollardan döviz girdisi de sağlanamadı. Bunların yanında 1946 devalüasyonunda, dış ticaret blânçosundaki açıklar büyüdü. Döviz stokları azaldı. Hayat pahalılığı artamaya başladı. 1946 yılı devalüasyonu, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, devalüasyon kapsamında ilk defa uygulanan gerçek bir devalüasyon olmuştur. |
C. 1958 Yılı Devalüasyonu 1946 yılı devalüasyonunu ağır bir dille eleştiren, o zamanın güçlü muhalefet partisi olan Demokrat Parti, 1950 yılında iktidar olduktan 8 yıl sonra, 1958 yılında, bu sefer yüksek oranda devalüasyon operasyonu uygulanmıştır. 1958 yılı devalüasyonu da beklenilen sonucu vermemiştir. İhracat tıkanıklığına faydalı yönleri olmuşsa da zorunlu ithal mallarında büyük darlıklar ve fiyat yükselmeleri olmuştur. Yükselen ithal malları fiyatları, iç fiyatları yükselmiş ve ülkenin ekonomik istikrarını sarsmıştı. Paranın iç piyasa değeri ile dış piyasa değeri arasındaki belirli farklar her geçen gün büyüyordu. İç piyasadaki istikrarsızlık kendini toparlayamıyordu. 1950 yılından sonra birden girişilen enflasyonist yatırımların ve altın karşılığı kağıt para sisteminden uzaklaşılarak, karşılığında altın stoku bulunmayan dinamik kağıt para sisteminin uygulamasının doğurduğu fiyat yükselmeleri devalüasyon operasyonundan sonraki yıllarda da devam ediyordu. Sabit ve dar gelirli vatandaşın geçim sıkıntısı, her geçen gün artıyordu. Özellikle, Türk Parasının dış piyasalardaki değerinin sürekli olarak düşmesi, ülke ekonomisinin itibarını sarsıyordu. Bütün bunlar yanında, 1958 yılı devalüasyonu, ödemeler blânçosundaki bazı önemli boşlukları kapatmış fakat beklenilen ekonomik dengeyi sağlayamamıştır. 4 Ağustos 1958 tarihinde “İktisadi İstikrar Tedbirleri” adı altında yapılan bu devalüasyonda Türk Lirası % 220 değer kaybederek, Bir dolar (900) kuruş (9) TL olmuştur. D. 10 Ağustos 1970 Devalüasyonu 1958 yılında 12 yıl sonra iktidara gelen Adalet Parti hükümeti % 70’lere varan 3. ağır devalüasyonu yapmıştır. Belirli dönemlerdeki ihracat rakamlarımızın memnuniyet verici olmaması ithalatımızın ihracatımıza göre sürekli olarak çok fazla büyümesi, fiyatlarımızın iç ve dıştaki istikrarsızlığı, ödemeler blânçomuzdaki dengesizlik her zaman olagelen milli sermayemizin yetersizliği, finansman kaynaklarındaki kıtlığımız ve özellikle diğer ekonomik ve sosyal faktörlerimiz nedeniyle 10 Ağustos 1970 Devalüasyonu da beklenilen sonucu sağlayamamıştır. İhraç edilemeyen milli ürünlerimizin ihracını sağlamak, dış ticaret dengemizde, milli üretimimizi çoğaltmada, dış ülkelerdeki vatandaşlarımızın dövizlerinin Türkiye’ye akmasında, turizm gelirlerimizin çoğalmasında 10 Ağustos 1970 devalüasyonun faydaları olmuş fakat, Türk Ekonomisinin muhtaç olduğu istikrarı sağlayamamıştır. Paramızın dış değerinin düşmesi, içerdeki fiyatların sürekli olarak yükselmelerine neden olmuş, yeni vergiler ve diğer zamlar, fiyatları daha da yükseltmiştir. İthalat ve ihracat açığı yeterli şekilde kapanamamış, ödemeler blânçosundaki açık devam etmiştir. Dış ticaret açığını kapamak, özellikle milli ürünlerin dış satımını artırarak, Kalkınma Planının amaçları düzeyinde gerçekleştirmek amacı ile 10 Ağustos 1970 Devalüasyonu ile Türk Lirası % 66 değer kaybı ile bir dolar 15.15 oldu (On beş lira on beş kuruş). |
E.1970-1980 Kur Ayarlamaları (Devalüasyonları) 1970 Devalüasyonundan sonra, 1974 yılında itibaren Dolar, TL. karşılığı yükseltilmeye başlandı. Yılda birkaç kez yapılan bu “ayarlamalar” sürekli devalüasyon izlenimi bırakarak, TL’nin dış değerini belirsiz hale getirdi. 1979 yılı Nisan ayında % 30 oranında ve aynı yılın temmuz ayında % 88.4 (primli) oranlarında devalüasyonlar yapıldı. Bir dolar 47.80 TL. oldu. F.24 Ocak 1980 Devalüasyonu 24 Ocak 1980 yılı devalüasyon operasyonu ile birlikte alınan ekonomik önlemler, Türkiye Cumhuriyeti ekonomi tarihine “24 Ocak Kararları” olarak geçmiştir. 24 Ocak 1980 yıllarında; yüksek enflasyon ve her gün artan hayat pahalılığı, döviz darboğazı, bazı maddelerin yokluğu, kuyruklar ve karaborsa, düşen üretim ve ulaşım faaliyetlerinin, enerji darlığı, yoğunlaşan grevler, hızla artan işsizlik, gelir dağılımının bozulması, anarşinin artması, petrol sıkıntısı, vergi sistemindeki bozukluk, kamu iktisadi teşebbüslerinin aşırı zararları nedeni ile 24 Ocak 1980 devalüasyonu ile Türk Lirası % 33 oranında devalüe edilmiştir. 24 Ocak 1980 yılında yapılan devalüasyonla enflasyon oranını düşürmek, enflasyonu körükleyen KİT’leri yeniden organize etmek, döviz gelirlerimizle giderlerimizi kapatmak ihracatı artırarak dış ödemeler dengesini düzenlemek, sermaye piyasasını düzenlemek, yatırımları hızlandırmak, para arzındaki genişlemeyi önlemek gibi önemli amaçları kapsıyordu. Devalüasyonla Döviz Kuru 1980 yılında 190 TL’yi bulmuştur. 1981’de (133), 1982’de (191) TL. olmuştur. Bu devalüasyonla faiz oranları yükselmeye başlamış, bunun yanında işsizlik çoğalmıştır. Paranın değerinin sürekli ve hızlı düşüşü, özellikle sanayi kesiminde girdi maliyetlerinin aşırı derecede yükselmesine neden olmuştur. Firmalar finansman sıkıntısıyla karşılaşmışlardır. Finansman sıkıntısı faiz oranlarını yükseltmiştir. Piyasa maliyet enflasyonu içine girmiştir. Kitlerin zararlarını kapatmak, 24 Ocak kararlarının temel amaçlarından biriydi. Açıkları kapatabilmek için hemen hemen bütün mal ve hizmet ürünlerine ard arda zamlar yapıldı. Aşırı zamlar fiyatların yükselmesini körükledi. Kit açıkları büyüdü. |
24 Ocak kararları programı, kısa dönemde istikrarı sağlayacak önlemler yanında, uzun sürede uygulamaya devam edilmesi gerekli bir kalkınma stratejisini ortaya koymuştur. Önemli ölçüde de başarılı olmuştur. 1 G. 5Nisan 1994 Devalüasyonu 5 Nisan 1994 tarihinde “Ekonomik İstikrar Programı” adı altında uygulamaya konulan kararlar çerçevesinde, kamu harcamalarının kısılması, kamu gelirlerinin artırılması öngörülmüş ve böylece kamu açıklarını kapatarak enflasyonun düşürülmesi planlanmıştır. Bu çerçevede TL serbest piyasada % 60 oranında devalüe edilerek 1 dolar 32.000 TL. olmuştur. Devalüasyon ihracatı teşvik etti. İç piyasada talep daralınca ihracatçılar dış piyasalara yönelmek zorunluluğu duydular. Programın uygulanmasının ilk üç ayında ne ihracatta, ne turizm gelirlerinde, ne de yabancı sermaye girişinde umut verici bir gelişme olmadı. İhracat gelirlerinde Nisan 1994’te % 2.7 Mayıs 1994’te % 8.8 oranında gerileme kaydedildi. Haziran ayından itibaren ihracat gelirleri yükselmeye başladı. Haziran-Ağustos 1994 döneminin ihracat gelirleri önceki yılın aynı dönemine kıyasla % 40 oranında arttı. Bu ayların ithalat giderleri ise önceki yılın aynı dönemine göre % 29 oranında bir daralma gösterdi. Bu nedenle hem dış ticaret blânçosu açığı hem de ödemeler blânçosu açığı küçüldü. Ödemeler blânçosundaki bu gelişmelere rağmen, 5 Nisan istikrar programının 1994 yılı ile ilgili sonuçlarını olumlu karşılamak mümkün değildir. Hükümet 5 Nisan 1994 istikrar programının kısa vadeli önlemlerini, 1994 yılı içinde bir ölçüde kararlılıkla uygulayabildi. Bunun sonucu olarak, mali piyasalardaki dalgalanmalar kısmen durduruldu. Fakat programın, yapısal reform öngören uzun vadeli önlemleri uygulanamadı. 2 |
H. 19 Şubat 2001 Devalüasyonu 19 Şubat 2001 Krizi Türkiye Ekonomisin, tüm yönleri ile çok ağır sarsmıştır. Türk Lirası dolar karşısında neredeyse % 100’e yakın bir oranda değer kaybetmiştir. Krizden önce (680.000 TL) olan Dolar krizde (1.300.000 TL’ye) yaklaşmıştır. Döviz rezervimiz, Şubat 2001 krizinden önce 28 Milyar dolayındaydı. Bu rezerv Mayıs 2001’de 18 Milyar dolayına gerilemiştir. Alman Detsche Bank verileni göre; Ocak 2001 ayı itibariyle Almanya’daki Türk vatandaşlarının, sadece Almanya’daki finans kuruluşlarındaki mevduatı (125 Milyar Alman Mark’ı) dolayındadır. Fransa, Avusturya, Hollanda’daki Türk vatandaşlarının mevduatları ile birlikte bu miktarın (100 Milyar Doları) olabileceği hesaplanmaktadır. Şubat 2001 krizinden sonra % 100’e varan devalüasyonla bu paranın önemli miktarının Türkiye’ye akabileceği hesaplanıyordu. Fakat, dış ülkelerdeki Türklerin Türk bankalarına ve Türk İşletmelerine olan güvensizliği nedeniyle, Türkiye ekonomisi için çok önemli olan bu mevduatın pek az miktarı bile Türk bankalarına akamamıştır. 3 Genel Olarak, 1923-2000 Yılları Döviz Kurları; Amerikan Doları ve Alman Markı Bazında Her Yıl İçin Şöyledir; Yıl $ DM 1924 Ortalama 1.67 Lira-Krş. Ortalama 0.44 1930 “ 2.07 “ “ 0.46 “ 1931 “ 2.12 “ “ “ “ 1932 “ 2.11 “ “ “ “ 1933 “ 2.11 “ “ “ “ 1934 “ 1.66 “ “ “ “ 1935 “ 1.26 “ “ “ “ 1936 “ 1.26 “ “ “ “ 1937 “ 1.26 “ “ “ “ 1939 “ 1.26 “ “ “ “ 1940 “ 1.28 “ “ “ “ 1941 “ 1.31 “ “ “ “ 1942 “ 1.31 “ “ “ “ 1943 “ 1.31 “ “ “ “ 1944 “ 1.31 “ “ “ “ 1945 “ 1.30 “ “ “ “ 1946 “ 2.82 “ “ 0.66 “ 1950 “ “ “ “ “ “ 1951 “ “ “ “ “ “ 1952 “ “ “ “ “ “ 1953 “ “ “ “ “ “ 1954 “ “ “ “ “ “ 1955 “ “ “ “ “ “ 1956 “ “ “ “ “ “ 1957 “ “ “ “ “ “ Yıl $ DM 1958 “ “ “ “ “ “ 1959 “ 9.00 “ “ 2.14 “ 1960 “ 9.00 “ “ 2.14 “ 1961 “ 9.00 “ “ 2.25 “ 1962 “ “ “ “ “ “ 1963 “ “ “ “ “ “ 1964 “ “ “ “ “ “ 1965 “ “ “ “ “ “ 1966 “ “ “ “ “ “ 1967 “ “ “ “ “ “ 1968 “ “ “ “ “ “ 1969 “ “ “ “ 2.46 “ 1970 “ 1485 “ “ 4.09 “ 1971 “ 14.00 “ “ 4.34 “ 1972 “ 14.00 “ “ 4.34 “ 1973 “ 14.00 “ “ 5.25 “ 1974 “ 13.88 “ “ 5.65 “ 1975 “ 15.00 “ “ 5.95 “ 1976 “ 16.50 “ “ 6.85 “ 1977 “ 19.13 “ “ 8.80 “ 1978 “ 25.00 “ “ 13.87 “ 1979 “ 35.00 “ “ 20.22 “ 1980 “ 89.25 “ “ 45.16 “ 1981 “ 132.30 “ “ 58.35 “ 1982 “ 184.90 “ “ 78.25 “ 1983 “ 280.00 “ “ 101.75 “ 1984 “ 442.50 “ “ 141.20 “ 1985 “ 574.00 “ “ 233.15 “ 1986 “ 755.90 “ “ 387.95 “ 1987 “ 1018.35 “ “ 638.65 “ 1988 “ 1813.02 “ “ 1022.86 “ 1989 “ 2311.37 “ “ 1364.45 “ 1990 “ 2927.13 “ “ 1947.53 “ 1991 “ 5074.83 “ “ 3339.81 “ 1992 “ 8565.85 “ “ 5302.66 “ 1993 “ 14458.03 “ “ 8347.69 “ 1994 “ 38418.00 “ “ 24683.00 “ 1995 “ 59501.00 “ “ 41527.00 “ 1996 “ 106682.00 “ “ 68579.00 “ 1997 “ 203700.00 “ “ 114600.00 “ 1999 “ 417000.00 “ “ 232000.00 “ 2000 Ekim “ 687000.00 “ “ 295000.00 “ 2001 Ocak “ 680000.00 “ “ 325000.00 “ |
I. SONUÇ Buraya kadar açıkladığımız devalüasyonun kapsamı, uygulama zorunluluğu, amaçları ve uygulanma yöntemlerini ve Türkiye’deki uygulamaları göz önüne aldığımızda, 1923 yılından günümüze kadar ülkemizde yapılan devalüasyon uygulamalarının hiçbiri beklenilen olumlu sonuçları vermemiştir. Ekonomisi sağlıklı, ithalat ve ihracatı, ödemeler blânçosu dengeli ülkelerde, zaten devalüasyon uygulamalarına gerek duyulmamaktadır. Ekonomisi darboğazda olan ülkelerde gerekli bütün önlemler alınarak ekonomiyi darboğazlardan kurtarabilmek amacıyla belli süreler ve olumlu sonuçlar için uygulanır. Ekonomisi sağlıklı, üretim gücü yeterli ülkeler bazı dönemlerde girdikleri darboğazları aşmak için gerekli önlemleri alarak uyguladıkları devalüasyon uygulamalarını fazla tahribat görmeden atlatabilirler. Fakat Türkiye gibi eğitim seviyesi, milli tasarruf ve üretim gücü henüz yeterli olmayan milli geliri bölgeler ve kişiler arasında dengeli hale gelememiş, aşağı yukarı her yıl bütçesi açık veren, iç ve dış borçları kabarık ve diğer ekonomik ve sosyal sorunları bulunan ülkelerde devalüasyonun tahribatlarını önleyebilmek ve olumlu sonuçlar almak çok güçtür. Bir süre için ihracatı artırarak döviz girdilerini artırmak mümkündür. Fakat kalkınmakta olan ülkelerin ithal girdilerine ihtiyaçların fazla olduğundan, devalüasyon nedeni ile ithal mallarının yükselen fiyatları ülkede hemen hemen tüm üretim alanlarında maliyet enflasyonunu yükseltecek ve bu yükseliş de kısa bir sürede ihraç mallarının fiyatlarını ağır ağır da olsa artıracaktır. Bu yükselişler sonucunda ihracatta azalmalar görülecektir. Enflasyon yine tırmanışa devam edecek, diğer ekonomik darboğazlar ortadan kalkmayacaktır. Türkiye kalkınmakta olan bir ülke olarak, ithal mallarına daima muhtaçtır. Bunların ve diğer ithal mallarının yüksek fiyatlarla ithali, ister istemez iç fiyatları yükseltecektir. Fiyatların yükselmesi yanında, uygulanan devalüasyonlarla, elde dövizi bulunanlar, menkul ve gayri menkul sahipleri bir kat daha zenginleşmekte, bunların yanında sabit gelirli dar gelirli vatandaşımız iyice fakirleşmektedir. Türkiye’de yabancı kuruluşları kâr transferlerini yeni kurlardan yaparak büyük kârlar elde etmektedir. Yine Türkiye’de yatırım yapacak yabancı sermayedarlar yeni devalüasyon kurları üzerinden üretim araçları ve nakit yatırımları yapacaklarından, avantajları ve kâr marjları çok büyük olacaktır. Bunların yanında, başarılı bir devalüasyonun, ihracatı çoğaltma, ödemeler blânçosundaki açığı kapatma, döviz girdilerini artırma, turizm gelirlerini çoğaltma, iç fiyatları yeterince istikrarlı tutma, Türk parasını yine yeterince istikrara kavuşturma gibi faydalar sağlayabilmesi, yukarıdaki olumsuz sonuçların etkisini, çoğa zaman önemli sektörlerde ülke ekonomisi lehinde sonuçlandırabilecektir. Serbest kur politikasına girdiğimiz 1980’den günümüze kadar TL’nin serbest kur piyasasında sürekli değer kaybetmesine pek çok iktisatçımız, serbest kur piyasası uygulanması nedeni ile TL’nin değer kaybetmesini, devam ede gelen devalüasyon olarak kabul etmektedirler.4 |
III. TÜRKİYE’DE 1980 SONRASINDA DÖVİZ KURU POLİTİKALARININ DIŞ TİCARETE ETKİLERİ A. Giriş Türkiye7de 1980 öncesi dönemde uygulanan korumacı dış ticaret politikası ve sabit döviz kuru sistemi dışa kapalı rekabetten yoksun bir yapının oluşmasına neden olmuştur. Türkiye 1960’larda içe dönük stratejinin uygulanmasında başarılı idi. Ancak bu başarı sürdürülememiştir ve ithal ikameci politika 1960’ların sonunda bitmiştir. Bunun birinci nedeni daha fazla kazancı ve kolaylığın tercih edilmesidir. İkinci nedeni ise, ithalata rakip endüstrilerle ihracat endüstrileri arasında döviz kontrolü ve ithalata etkiler sonucunda ülkenin ithalat girdileri azalmakta, ihracat gelirleri artmakta, böylece dış ticaret blânçosu açığı giderilmiş olmaktadır. Döviz kuru politikası nispi fiyat yapısı bozulmuş bir ülke için dış ticarette tıkanıklığı gidermede sık kullanılan bir araçtır. Kur ayarlamaları ile iç ve dış fiyatlar arasındaki ülke aleyhindeki dengesizliğin ortadan kalkmasıyla ihracat kârlı hale gelir. Aynı zamanda ithal mallarına talebin azalmasıyla ithalatın miktar olarak azalması dış ticaret açığının kapanmasını sağlar. 1 B. 24 Ocak 1980 Devalüasyonunun Etkileri a. Dış Ticaret Hacminde Meydana Gelen Değişmeler Tablo 1: 1979 1982 % Değişim İhracat 2261 5746 % 154.1 İthalat -5069 -8843 % 74.4 Dış Ticaret Dengesi -2808 -3097 % 1 Karşılama Oranı % 44 % 65 Kaynak: TCMB Elektronik Veri Sistemleri 24 Ocak istikrar programı uygulamalarıyla Türk Lirasının yeniden değerlendirilmesi sonucunda döviz piyasasında karaborsa büyük ölçüde daraltılmıştır |
Türkiye ekonomisinin dışa açılması ve dünya ile bütünleşmesi kolaylaşmıştır. Sonuçta hem ithalat hem de ihracat artmıştır. 1979-1982 döneminde ihracatta % 154 artış, ithalatta ise % 74 oranında artış olmuştur. Dış Ticaret açığı %1’lik artışla 2808 dolardan 3097 dolara yükselmiştir. 1979-1982 döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı % 44’den % 65’e yükselmiştir. b. İhracat Üzerinde Meydana Gelen Değişmeler Tablo 2’de görüldüğü gibi toplum ihracatımız 1979 yılında 2 milyon dolardan 1982 yılında 5 milyar 746 milyon dolarak fırlayarak son üç yılda % 154’lük bir artış göstermiştir. Son üç yıldaki ihracat artışı tarım kesiminde % 59, madencilikte % 32, sanayi kesiminde % 337 olmuştur. Tablodan anlaşıldığı gibi 1979 yılında ihracatımızın % 59.5’i tarım ve hayvancılık ürünlerinden, % 5.8’i madenlerden ve % 34.7’si sanayi kesimi mamullerinden oluşurken, bu oranlar 1982 yılında, sırasıyla % 37.4, % 3ve % 59.7 olarak değişmiştir. Görüldüğü gibi, son üç yılda ihracatımızın bünyesinde tarım kesimi ve hayvancılıkla sanayii kesimi adeta yer değiştirmiştir. Diğer taraftan 1980 yılında ihracat listemizde yer alan mal sayısı 956 olduğu halde bu sayı 1981’de 1366’ya, 1982 Eylül ayında ise 1593’e yükselmiştir. Şüphesiz ihracatımızda tarımın payının azalması Türkiye’nin ihracatında tarım kesiminin öneminin azaldığı anlamına alınmamalıdır. Çünkü, hala bu kesim Türkiye’ye 2.1 milyar dolar kazandırmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin 1982 yılında tarıma dayalı işlenmiş ürünlerden 568 milyon dolar, dokumacılıktan bir milyar 56 milyon dolarlık döviz geliri elde ettiği ve bu mamullerin girdilerinin tarıma dayalı olduğu hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalıdır. |
c. İthalat Üzerinde Meydana Gelen Değişmeler Türkiye’de ithalatın artması bir anlamda, çelişkili gibi de olsa, ekonominin iyiye gittiğinin en önemli bir göstergesidir. Çünkü Tablo 4’de görüldüğü gibi toplam ihracatımızın % 95’inden fazlası başta petrol olmak üzere ara malı ve yatırım mallarına (makine, teçhizat gibi sanayi ürünleri) gitmektedir. Tablo 4: İthalat, 1981-1982 (Milyon Dolar) Kesimler 1981 1982 124.9 176.0 3.478.0 3.630.9 3.257.5 3.418.6 220.5 212.3 5.261.4 4.872.4 228.7 175.7 620.7 220.9 4.412.0 4.481.7 69.0 49.1 TOPLAM 8.933.4 8.734.4 Kaynak: Ticaret Bakanlığı ve D.P.T. Tablodan anlaşıldığı gibi 1981 yılına göre ithalatımız 1982 yılında yaklaşık 200 milyon dolarlık bir gerileme göstermiştir. Ancak bu gerileme bir ölçüde zahiridir. Çünkü, Türkiye 1982 yılında sadece ham petrol ithalatından, petrol fiyatlarındaki gerilemeden dolayı, yaklaşık 400 milyon dolarlık bir tasarruf sağlamıştır. Nitekim, Türkiye 1981 yılında 11.6 milyon tonluk ham petrol için 3 milyar 257 milyon dolar ödediği halde, 1982 yılında ithal edilen yaklaşık 13.5 milyon ton ham petrole 3.4 milyar dolar ödemiştir. İthal malları fiyatlarındaki gerilemeye rağmen 1981 ve 1982 yılı mukayese edildiğinde Türkiye’nin dış ticaret hadleri lehimize dönmüş değildir. Çünkü, 1982’de ihraç malları fiyatlarımızdaki fiyat gerilemesi de % 9 olmuştur. İthalatın dağılımına gelince; Türkiye ithalatının % 51’ini OECD ülkelerinden, % 42.5’ini Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden yapmaktadır. Türkiye 1982 yılında Irak’tan 1.3 milyar, İran’dan 747.7, Libya’dan 919, Suudi Arabistan’dan 477.2, İtalya’dan 415, İngiltere’den 433.8, Fransa’dan 263.2, Japonya’dan 357 ve İsviçre’den 330.4 milyon dolarlık ithalat yapmıştır. 2 |
C. 5 Nisan 1984 Devalüasyonunun Etkileri a. Dış Ticaret Hacminde Meydana Gelen Değişmeler 5 Nisan 1994 tarihinde Ekonomik önlemler Uygulama Planı ile Türk Lirasının değerinin yeniden belirlenmesi ve ekonomideki küçülmenin ithalat üzerinde daraltıcı etki yaratması sonucu 1994 yılının Ocak-Eylül döneminde ihracatta % 16.4’lük artış kaydedilirken ithalatta % 23.1’lik düşüş olmuştur. Dış ticaret hacmi % 9.8’likdüşüşle 31,865 milyon dolardan 28,738 milyon dolara, dış ticaret açığı % 63.7’lik düşüşle, 10,440 milyon dolardan 3,792 milyon dolara gerilemiştir. 1993 yılının Ocak-Eylül döneminde % 50.6 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 1994 yılının aynı döneminde % 76.7’ye yükselmiştir. b. İhracat Üzerinde Meydan Gelen Değişmeler 1994 yılının Ocak-Eylül döneminde ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre % 16.4 oranında artarak 10,712,5 milyon dolardan 12,472,6 milyon dolara yükselmiştir. (Tablo 5) Tablo 5: Dış Ticaret (Milyon Dolar) 1993 Ocak-Eylül Değer Pay (%) Değişim % 1993 Pay (%) 1994 Pay (%) Değişim % 15,349.4 100.0 4.3 10,712.5 100.0 12,472.6 100.0 16.4 2,380.9 15.5 5.4 1,512.9 14.1 1,685.2 13.5 11.4 238.3 1.6 -9.8 166.8 1.6 186.2 1.5 11.6 12,730.2 82.9 4.4 9,032.8 84.3 10,601.2 85.0 17.4 29,429.4 100.0 28.7 21,152.1 100.0 16,265.1 100.0 -23.1 9,565.7 32.5 41.2 6,564.5 31.0 4,977.2 30.6 -24.2 4,116.6 14.0 38.5 2,878.4 13.6 1,938.8 11.9 -32.6 15,747.1 53.5 20.0 11,709.2 55.4 9,349.1 57.5 -20.2 Kaynak: DİE Tarım ürünleri ihracatı 1993 yılının aynı dönemine göre % 11.4’lük artışla 1,512.9 milyon dolardan 1,685.2 milyon dolara, madencilik ve taşocakçılığı ürünleri ihracatı % 11.6'’ık artışla 166.8 milyon dolardan 186.2 milyon dolara, sanayi ürünleri ihracatı ise % 17.4'’ük artışla 9,032.8 milyon dolardan 10,601.2 milyon dolara yükselmiştir. Toplam ihracat içinde tarım ürünlerin payı 1993 yılının Ocak-Eylül döneminde % 14.1 iken 1994 yılının aynı döneminde % 13.5’e, madencilik ve taşocakçılığı ürünlerinin payı %1.6’dan % 1.5’e düşerken, sanayii ürünlerinin payı % 84.3’ten % 85’e yükselmiştir. 1994 yılının birinci üç aylık döneminde yapılan ihracat geçen yılın aynı döneminde göre % 4.1 oranında artarak 3,647 milyon dolardan 3,826 milyon dolara yükselirken, ikinci üç aylık dönemde % 10.2 oranında artarak 3,477 milyon dolardan 3,831 milyon dolara, üçüncü üç aylık dönemde % 35.2 oranında artarak 3,562 milyon dolardan 4,816 milyon dolara yükselmiştir. (Tablo 6) |
Türkiye`de Saat: 02:07 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2