Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Dış Ticaret (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=244)
-   -   Uluslararası Pazarlama (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=21719)

imparator 05-02-2007 09:38

Uluslararası Pazarlama
 
1. ULUSLARARASI PAZARLAMA

Tanımlamaların dayandığı temel ve içerik yönünden ortak görüşler mevcuttur:
Uluslar arası pazarlama, “ulusal sınırları aşan, Pazar konusunda bilgi edinme, yapın geliştirme, fiyatlandırma, dağıtım ve geliştirme etkinliklerinin bir veya daha çoğunun uygulanması” olarak tanımlanmaktadır.
Hess ve Cateora, uluslar arası pazarlamayı “bir firmanın mal ve hizmetlerinin birden çok ülkedeki tüketiciye veya kullananlara akışını yöneten işletmecilik etkinliklerinin uygulanması” şeklinde tanımlamaktadır. Kramer’e göre ise, “uluslar arası pazarlama tek bir temel nedenle ulusal pazarlamadan ayrılmaktadır; uluslar arası pazarlama diğer ülkelerdeki bireyler, firmalar, organizasyonlar ve/veya yönetim bölümleriyle yapılan ticareti kapsamaktadır.”
1.1. Uluslar arası ve Ulusal pazarlama Ayrımı

Ulusal pazarlama ile uluslar arası pazarlama arasındaki temel ayrım, uluslararası pazarlamanın diğer ülkelerdeki bireyler, firmalar ve kamu kuruluşları ile işletmecilik etkinliklerini içermesidir.
Pazarlama ile ulusal pazarlama arasındaki ayrımlardan biri bir firmanın pazarlama programının niteliğini saptayan parametrelerin, firmanın girdiği her dış Pazar için ayrımlı olmalıdır. Bu ayrımın nitelikleri arasında, isteğin niteliği, rekabet ve dağıtım yapısı belirtilebilir. Bu ayrımların pratik sonucu şudur; bir yöneticinin “uluslar arası” pazarlama yöneticisi olarak, her bir özgül dış ülkedeki özgül/spesifik pazarlama için gerekli rekabetten daha geniş bir rekabet ve ulusal pazarlama yöneticisi tarafından istenilenden daha açık bir şekilde ayrımlı bir rekabeti kazanmak gereksinmesidir. Diğer bir deyişle, uluslar arası pazarlama yöneticisi, uluslar arası pazarlama (ulusal sınırları aşan pazarlama) ile olduğu kadar, çokuluslu pazarlama ile de bağlanmıştır.
Uluslar arası pazarlama, yalnızca bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan ve genellikle dışsatım olarak tanımlanan etkinlikten daha kapsamlı ve boyutludur. Ulusal pazarlama bir yönden ulusal pazarlamayı bütünlemekle beraber, uluslar arası ticaretteki sürekli, dinamik ve karmaşık gelişmeler nedeniyle giderek daha bağımsız bir niteliği zorunlu olarak kazanacağından atılımcı, girişken ve Pazar olanaklarından en üst düzeyde yararlanma olanağını veren bir pazarlama yönetimini gerektirmektedir.

imparator 05-02-2007 09:39

1.2. Uluslar arası Ticaret ve Uluslar arası Pazarlama Ayrımı

Uluslar arası ticaret değişik pazarlama işlevlerini kapsamaktadır. Fakat bu tür ticaretin büyük bir bölümü, uluslar arası pazarlama yönetimini kapsam dışında tutmaktadır. Pazarlama yönetimi deyimi ile bir firmanın uluslar arası bir pazarlama programı yönetimi belirtilmekte, buna karşılık dünya ticareti deyimi ile daha çok, az bir oranda veya hiçbir şekilde aktif pazarlama yönetiminin uygulanmadığı, satın alma ve satış etkinliklerinin yer aldığı ve malların daha çok değişimi belirtilmektedir.
İki terim arasındaki diğer bir ayrım da uluslar arası pazarlamanın/malların akışı olmaksızın da belirli bir yeri olmasıdır. Örneğin, ABD ve Batı Avrupa firmalarının dış ülkelerdeki bağlı firmaları tüm satışlarını, ulusal bir Pazar içerisinde ve uluslararası ticaret istatistiklerine girmeden yapabilirken, bu bağlı firmaların çeşitli pazarlama işlevlerini, örneğin, pazarlama planlaması, yapın geliştirme uluslararası nitelikte uygulayabilmektedir.
2. ULUSLAR ARASI PAZARLAMANIN ÖNEMİ VE DIŞA AÇILMA DÜŞÜNCESİNDE OLAN İŞLETMELERİN DİKKATE ALMASI GEREKEN FAKTÖRLER

İnsanlar yeryüzünde var olduklarından beri, yaşamlarını sürdürebilmek için bir yandan doğa ile mücadele ederek ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlarken, diğer yandan da kendi güçlerinin yetmediği veya bulun­dukları bölgeden sağlayamadıktan ihtiyaçlarını, bunları temin edebilen insanlardan, mal değişimi (takas) yoluy­la tatmin etmeye çalışmışlardır. Bu süreç, insanlığın evrimi ile, gelişerek çeşitli şekillerde devam etmiştir. Uluslar, önceleri kendi komşuları ile bir takım mal ve hizmet alış verişinde bulunurlarken, gerek Üretim teknolojilerinde ve gerekse telekomünikasyon ve ulaşım alanlarındaki hızlı gelişmeler sonucu, sınırlarının çok ötesindeki uluslarla bile ticari işlere girebilmişlerdir. Böylelikle, ticaretin uluslararası boyutlara ulaşması sonucu, uluslararası pa­zarlar doğmuştur. Buna bağlı olarak da uluslararası pa­zarlama büyük önem kazanmıştır.
Tanımlarda ortak özellik, insan arzu ve ihtiyaçlarını tatmin çabalan üzerinde durulmasıdır. Buradan hareketle, konuyu işletmeler açısından ele aldığımızda, amacın hedef pazar­daki tüketici veya müşterilerin arzu ve ihtiyaçlarını tatmin yoluyla satış ve kâr olduğunu söyleyebiliriz.
İşletmeler, içinde bulunduktan ülke ve bu ülkede bu­lunan hedef pazardaki çeşitli olumsuz etkenler veya dış pazardaki cezbedici olaylar nedeniyle, ya atıl kapasitele­rini kullanarak sağladıkları üretim artışı ya da dış pazarlara yönelik üretim yapmak üzere yeni yatırımlara gire bilmektedir. Ancak, o niyette olan işletmeler, işe başlamadan evvel, hedef dış pazarları çok yönlü olarak analiz etmek durumundadırlar. Aksi halde başarısızlık, kaçınılmazdır.

imparator 05-02-2007 09:39

Özellikle, gelişmiş ülkelerdeki büyük işletmeler, ci­rolarının ve kârlarının büyük bölümünü ülke dışındaki üretimlerinden ve pazarlama faaliyetlerinden elde etmek­tedirler. Gerek iç pazarda ve gerekse dış pazarlarda faaliy­et gösteren işletmeler, rakiplerine nazaran çok daha fazla avantaj sağlayabilirler. Bu avantajları, dolayısiyle işletmeleri, dış pazarlara yönelten başlıca etkenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1- İç pazardaki talebin azalması
Ülkede çıkabilecek ekonomik durgunluk, mevsim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan talep yetersizliği, ülke nüfusundaki gerileme veya yetersiz artış gibi talebi menfi olarak etkileyen nedenlerden dolayı, iç pazarda or­taya çıkan talep yetersizliğinden etkilenmemek için, dış pazarlar kurtarıcı olabilir.
2- Çeşitli nedenlerden, işletmede atıl kapasite var ise, üretim arttırılarak, ihracat yoluyla, satış ve kâr arttırılabilir. Böylelikle, kapasite kullanımının artması sonucu, birim maliyetler-düşeceğinden, birim, do­layısiyle toplam kârlılıkta artı; sağlanabilir .
3- İç pazardaki rekabetten kurtularak, riski azaltmak, iç pazardaki yoğun rekabet, işletmelerin kârlılığını ve pazar payını menfi yönde etkiler. Böyle durumlarda işletmeler, yoğun rekabete maruz kalan ma­mullerini dış pazarlara satmak suretiyle, rekabetten kur­tularak, risklerini azaltabilirler.
4- İç pazarlarda ömrünü tamamlamak üzere olan mamullerin ömrünü uzatmak.
Tıpkı insanlarda olduğu gibi, mamullerin de belli bir ömrü bulunmaktadır (4). Pazara sunulan bir mamul önce pazara giriş dönemi, sonra sırasıyla büyüme, ol­gunluk dönemi ve nihayet satışların düşmeye başlamasıyla, işletmenin mamulü pazardan çekmesiyle, sonuçlanan bir çeşit "mamul ölümü" evrelerinden geçmektedir, işte böyle bir mamul, dış pazarlara satılarak, ömrü uzatılabilir.

imparator 05-02-2007 09:39

5- Dış pazarlardaki vergi ve diğer teşvik avantaj­larından yararlanmak.Özellikle gelişmekte olan ve geri kalmış Ülkeler ya­bancı-sermayeyi ülkelerine çekerek, kalkınmalarını hızlandırmak amacıyla, dış yatırımcıları, yatırım yaptıkları taktirde, vergi ve diğer teşvik araçlarıyla özendirmeklerdirler.
6- Ülkemizde olduğu gibi, bazı ülkeler döviz girdisi sağlamak amacıyla, dış satımcılara vergi iadesi, ihracatı teşvik kredisi, vergi istisnası gümrüksüz üretim faktörleri ithalatı ve benzeri teşvik imkânlarından fayda­lanmak.
7- Dış pazarlarda, güçlü rakiplerin mamulleriyle re­kabeti öğrenerek, iç pazarlarda da güçlü hale gelme.
Dış pazarlarda, çeşitli ülkelere mensup işletmelerin mamulleri rekabet halinde bulunmaktadır. Aynı pazara girmek isteyen işletmeler, rekabette güçlü rakiplerle yarışabilmek için, pazarlama araçlarını en etkin biçimde kullanmayı öğrenmek zorundadır. Böylelikle dış pazar­larda deneyim kazanan işletmeler, iç pazardaki rakiple­rine göre daha avantajlı duruma gelebilirler.
8- işletmenin politik etkinliğini arttırmak .Dış pazarlara açılarak, ihracat yapan ve / veya dış ülkelerde yatırım ve üretim yapan işletmeler, diğer işletmelere göre, politik olarak daha etkin duruma gele­bilmektedirler.
Şüphesiz ki, yukarıda sıralanan, etkenler daha da arttırılabilir. Etken veya etkenler ne olursa olsun, dışa açılmayı hedefleyen işletmelerin, her şeyden önce ulus­lararası ticaret sistemini öğrenmeleri gerekmektedir .

imparator 05-02-2007 09:39

Ülkeler, sanayilerini korumak amacıyla, gümrük ta­rifeleri, kotalar ve benzeri yollarla dışarıdan gelecek mallara çeşitli kısıtlamalar getirebildiği gibi, bazı du­rumlarda, tamamen yasaklama anlamına gelen ambargo dahi koyabilmektedir. Ayrıca ithal mallarına getirilen çeşitli standartlar da-koruyucu kalkan-olarak kul­lanılmaktadır. Öte yandan bazı ülkeler, aralarındaki tica­reti kolaylaştırmak amacıyla, ticaret ve tarife anlaşmaları (Örnek: GATT anlaşması) veya ekonomik topluluk anlaşmaları (Örnek: AT) yaparak, toplu halde ekonomik bir güç oluşturmaktadırlar. Dışa açılacak işletmeler, hedefledikleri pazar ülkesinin hangi ticaret sistemini uyguladığını iyi analiz etmek durumun­dadırlar. Aksi halde, önlerine aşılması çok zor engelle­rin çıkması kaçınılmazdır.
Yukarıda bahsedilen analizlerin yapılması gereği yanında, hedef pazar ülkesinin ekonomik, kültürel, pol­itik, hukuki, kambiyo sistemi, politik istikrar ve bürokrasi gibi dış satımcıyı yakından etkileyebilecek faktörlerin incelenmesi gerekmekledir. Bu faktörleri kısaca aşağıdaki gibi analiz edebiliriz.


2.1. Ekonomik Faktörler

Dış satımcının girmeyi düşündüğü pazarın bulunduğu ülkenin ekonomik yapısı ve bu ülkedeki gelir dağılımı dış satımcıları o ülkeye hangi mallan ihraç edebilecekle­ri hakkında önemli bilgiler vermekledir.
Dış pazarın bulunduğu ülkenin geri kalmış, gelişmekle olan veya gelişmiş olması, o ülkedeki ya­bancı mallara olan talebi farklı şekillerde yönlendirebilmekledir. Bu nedenle, hedef ülkenin ekono­mik yapısının iyi analiz edilerek, pazarlama stratejileri­nin ona göre yapılmasında fayda bulunmakladır. Keza hedef pazarın bulunduğu ülkedeki gelir dağılımı da ihra­catçının, hangi gelir gurubunu potansiyel tüketici olarak seçebileceği hakkında önemli bilgiler vermekledir.

imparator 05-02-2007 09:39

2.2. Kültürel Faktörler

Bilindiği üzere, her ülke kendine has birtakım örf, âdet, inanç ve benzeri özelliklere sahiptir. Bu nedenle, dış "satımcıların hedef pazardaki tüketicilerin kültürel yapılarını iyi analiz ederek, pazarlama programlarını ona göre yapmaları gerekmektedir.
2.3. Politik, Hukuki ve Bürokrasi Faktörleri

Bazı ülkeler, yabancı mallara ve müteşebbislere karşı açık bir politika izlerken, bazı ülkelerde tam tersi bir politika izleyebilmekledir. Keza, hedef ülkenin yönelim biçimi ve politik yapısı da dış satımcı ve yatırımcılar için risk derecesini belirlemekledir, iktidarların sık sık el değiştirdiği ve her iktidarın yeni ekonomik sistemler koyduğu ülkelerde, her an ortaya çıkabilecek olumsuz faktörler, dikkate alınmalıdır. Dikkate alınması gereken diğer bir faktör de devlet bürokrasisidir. Ülkemizde de okluğu gibi, bitmek tükenmek bilmeyen kırtasiye işlemleri, dış satımcıları bezdirmektedir.Bu nedenle, zaman ve maliyet hesaplan yapılırken, bürokrasi de dikkate alınmalıdır. Kambiyo Sistemi:
Gerek dış satımcılar ve gerekse yabancı ülkelerde yatırım yapmayı planlayan işletmeler, hedef ülkenin kambiyo rejimini çok iyi etüd etmelidirler. Sözgelimi ihraç edilen malların bedeli uluslararası kabul görmüş para birimleri (USS., DM., Sfr., Sterling gibi) ile tahsil edilemiyor, yabancı ülkede yatırım yapmış olan bir işletme yıllık kâr payını kendi ülkesine transfer edemi­yor veya benzeri kambiyo kısıtlamaları ile karşı karşıya kalıyorsa, böyle bir ülkenin pazarına girmek, çok riskli olabilir.

imparator 05-02-2007 09:42

Dış pazarlara girmeye karar veren işletmelerin öncelikle, uluslararası pazarlama amaç politikalarını belirlemesi gerekmektedir .
Bahsi geçen amaç ve politikalar; hangi ekonomik sisteme sahip olan ülkeler hedef alınacak?
(Gelişmemiş, gelişmekte olan ve gelişmiş gibi) bir ülkeye mi? yoksa birden fazla ülkeye mi? girilecek ve dış satımların, işletmenin toplam satışları içerisindeki yeri ne olacak? diğer bir deyişle, dış salimin hacmi ne olacak? gibi stratejik soruların, rasyonel cevaplan bulu­narak, belirlenmelidir.
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz faktörlerin dikkatle incelenmesi sonucu işletmeler, dış pazarlara satış veya yatırım yapmaya karar verdikleri taktirde, bu defa hedef ülkedeki hangi pazara gireceklerine karar vermek duru­mundadırlar. Bunu yaparken, hedef pazarın mevcut duru­mu, mevcut rakipler ve pazar paylan, pazarın gelecekte­ki potansiyel; ve muhtemel satış hacmi dikkate alınmalıdır.
Şayet, yatırım ve üretim söz konusu ise, tüm mali faktörleri içine alan ciddi bir fizibilite hazırlanmasında fayda bulunmaktadır. Yabancı ülkedeki hedef pazar be­lirlendikten sonra, dış satım planlanan mamullerin pa­zardaki tüketiciye ulaştırılması aşağıdaki sekilerde ola­bilmektedir.
a. İhracat:

işletmeler, ellerinde bulunan fazla mallarını satarak arızi veya plânlı ve sürekli olarak hedef pazara mal sa­tabilir, tik defa ihracat yapanlar riski azaltmak amacıyla, hedef yabancı ülkede bulunan pazarlama kuru­luşlarıyla çalışmayı tercih etmektedirler. Belli bir tecrübeden sonra, biraz daha riskli ve yüksek maliyetli olmakla beraber, daha etkin bir sistem olan, hedef paza­ra doğrudan yapılan ihracat, tercih edilmektedir. Bunun için ise, ihracat servisi veya bölümü kurularak ihracat gerçekleştirilmekledir. Ayrıca, ihracatın hacmine göre, yabancı ülkede şube veya acente açarak, ihracat formali­telerini kolaylaştırmakta ve ihraç mallarını alıcılara teslim etmekledirler. Ayrıca, şube veya acente elemanları vasıtasıyla hedef pazardaki olaylar hakkında sürekli olarak haberdar olmaktadırlar.

imparator 05-02-2007 09:42

b. Yabancı -ülkede bulunan bir işletme ile ortaklık kurmak,

Hedef pazara ihracat yoluyla girerek deneyim kazanan işletmeler daha sonra, geniş bir uygulama alanı bulan ve joint venturc olarak bilinen, yabancı ülkedeki bir işletme ile işbirliğine girmektedirler. Bahsi geçen işbirliği lisans ve patent anlaşmaları, mamullerin ya­bancı işletmenin tesislerinde üretilmesi için anlaşmalar veya yabancı işletme ile ortak yatırım şekillerinde ola­bilmekledir.
c. Yabancı ülkede yatırım

Şayet yabancı ülkedeki işçilik, hammadde ve benzeri yatırım faktörleri ucuz ve bol pazar uzun vadeli gelecek vaad ediyor ise, işletme, hedef pazarın bulunduğu ülkede üretim yapmak üzere yatırıma karar verebilir. Tabiatıyla, buraya kadar anlatmaya çalıştığımız tüm faktörlerin ayrıntılı biçimde analiz edilmesi ve ondan sonra karar verilmesi gerekmektedir.
Bundan sonraki aşamada ise, hedef pazardaki tüketici arzu ve ihtiyaçlarını tatmin edebilecek mal, fiyat, tutundurma ve dağılımdan oluşan "pazarlama karması"nın geliştirilmesidir.
Son olarak değinmek islediğimiz konu, dış pazarlara mal ve hizmet satmak düşüncesinde olan işletmelerin sahip olması gereken organizasyon yapısıdır.
Dış pazarlara ihracat yoluyla giren işletmeler, öncelikle bir ihracat departmanı kurmaktadır. Bu departman, ihracat müdürü ve elemanları tarafından yönetilmektedir. İhracatın giderek hız kazanması veya çok sayıda ya­bancı pazara girilmesiyle, ihracat departmanı artık ye­terli olamamaktadır. Bu durumda, genel müdür yardımcısı veya başkan yardımcısı unvanlı bir üst düzey yöneticisinin yetki ve sorumluluğunda, uluslararası bölüm veya dış ticaret bölümü kurulmakladır. Bu bölüm de kendi içerisinde, bölge bazında, mamul veya mamul gurupları bazında veya işletmenin amaç ve he­deflerine uygun biçimde departmanlara ayrılarak, etkin bir pazarlama organizasyonu sağlanabilmektedir.
Daha ileriki aşamalarda ise, işletmeler, dış pazarlar­daki etkinliklerini arttırabilmek ve başlıca dünya pazar­larından pay alabilmek için, çok uluslu organizasyonlara girmekledirler.

imparator 05-02-2007 09:42

Hangi tip pazarlama organizasyonu olursa olsun, işletmelerin, finans, muhasebe, hukuk, personel ve diğer işletme fonksiyonlarının sürekli olarak pazarlama faaliyetlerini destekleyici yönde olması gerekmektedir. Ayrıca, istihdam edilecek personelin, pazarlamayı iyi bi­len elemanlardan seçilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, dışsatımcılığın kolay bir iş ol­madığını, atılacak her adımın pazarlama kavramı içerisinde ele alınarak çok iyi planlanması gerekliğini, aksi halde dışsatımcılığın hasbelkader bir-iki defadan ile­riye gidemeyeceğini belirtmek isliyoruz.
Uluslararası ticaret insanlık tarihinde önemli bir yer tutmuş faaliyetlerden biri­sidir. İlk çağlarda Mezopotamya'da üre­tilen ürünlerin Anadolu'ya ve yakın çev­resine pazarlandığını görmekteyiz. Di­ğer yönden. Latin Havzasında üretilen ekonomik değerlerin de Kral Yolu ile Anadolu'ya, Önasya'ya ve Ortadoğu'ya aktarıldığı bir gerçektir. Ayrıca İpek Yolu ile de Çin'in ve-Uzakdoğu ürünleri Or­tadoğu, Önasya ve Avrupa içlerine ka­dar getirilmiştir.
Yüzlerce yıllık geçmişe sahip ulusla­rarası ticaretin ekonomik boyutu, ilk de­fa ciddi olarak Adam Smith tarafından "Mutlak Üstünlükler" teorisiyle ortaya konulmuştur. Uluslararası ticaretin taraf ülkeler açısından karşılıklı olarak refahı artırdığı bu teoride ortaya konulmuştur. Adam Smith'in bu teorisi üzerine Ricardo "Mukayeseli Üstünlükler" teorisini geliştirerek, bir anlamda uluslararası ti­carete taraf ülkeler için stratejik yön ver­miştir.

imparator 05-02-2007 09:42

Buhar gücünün sanayiye uyarlan­ması ve sonraki bilimsel ve teknik geliş­meler üretimi sorun olmaktan çıkarmış­tır. Bu nedenle hammadde kaynaklarına ve pazarlara yoğunlaşıldığını görmekte­yiz. Hammadde kaynakları ve Pazar arayışları dünyamızı l. ve II. Dünya sa­vaşlarına iterken, son yıllarını yaşadığı­mız yirminci yüzyıl da bütünüyle ulus­lararası ticaret açısından farklı bir niteli­ğe kavuşmuştur. Artık ikili olan uluslara­rası ticaret hızla çoklu bir özelliğe sahip olmaktadır. Diğer bir ifadeyle uluslara­rası ticarette uluslararalılaşmadan söz etmek mümkündür. Uluslararası, ticaret­te meydâna gelen bu eğilim beraberin­de "Rekabetçi Üstünlükleri" de getirmiş­tir.
- İşletmelerin mal ve hizmetlerinin iç piyasaya rağmen direkt veya indirekt olarak dış piyasalara pazarlanması
- Yabancı ülke kaynaklı rakip firmaların kendi mal ve hizmetlerini bizim iç piyasamızda direkt veya indjrekt olarak pazarlaması-
- İşletmelerin yabancı ülkelerdeki fir­malarla gerek çeşitli aşamalarda ortak­lıklar ve birleşmeler yaparak, gerekse yabancı ülkelerde direkt yatırıma başvu­rarak mal ve hizmetlerini kendi iç pa­zarlarında ve uluslararası piyasalarda pazarlamasıdır.
Yukarıda verdiğimiz bu tanım çerçe­vesinde işletmelerin uluslarsılaşması temelde dört aşamadan geçer. Bu aşa­malar:
1-) İlk aşamada işletmelerin düzenli ihracat faaliyetle/i yoktur
2-) Düzenli olarak bağımsız aracılar vasıtasıyla ihracat faaliyetleri yürütülür.
3-) Gerek organizasyon içerisinde, gerekse yurt dışında ihracat birimleri kurulur ve ihracat bu birimler kanalıyla düzenli olarak gerçekleştirilir.
4-) Son aşamada da, ulusal sınırlar dışında üretim olanakları teşkil edilir.

imparator 05-02-2007 09:43

İşletmelerin uluslarsılaşması ilk adımında düzenli olarak sürdürülen ihracat pazarlamaları yoktur. Bu nokta­da önemli olan işletmeyi uluslarsılaşma sürecindeki ikinci adıma taşımaktır. Bu da genellikle işletmelerden bağımsız olan aracılar vasıtasıyla gerçekleştirilir. Daha sonra söz konusu işletme ulusla­rarası pazarlamadaki bağımsız aracılarıyla ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdü­rebilmek için, bünyesinde bir ihracat departmanı oluşturur. Hatta bu aşama­nın daha ileri boyutlarında uluslarsılaşma sürecindeki işletme kendi ihracat irtibat bürolarını uluslararası pazarlarda açabilir. Uluslarsılaşmanın son adımında işletmelerin ulusal sınırlar dışında üretim imkanlarını tesis ettiğini görmek­teyiz.
3. ULUSLARARASILAŞMA YOLLARI

İşletmelerin uluslararasılaşma yolla­rını temelde üçe ayırarak inceleyebiliriz. Sözü edilen uluslararasılaşma yolları aşağıda açıklanmaktadır.
3.1. İhracata Dayalı Uluslararasılaş­ma Yollan

Uluslararasılaşma yollarında ilki ih­racata dayalıdır. İhracat; kazanç elde et­meye yönelik müşteri gruplarının gerek­sinimlerini, isteklerini ve tercihlerini tat­min etmek için işletme olanaklarının değerlendirilmesi, planlanması, kullanılması ve denetimi faaliyetlerinin ulusla­rarası alanda yürütülmesi olarak ifade edilebilir.
Diğer bir tanıma göre de ihracat; potansiyel müşteri­lerin başka bir ülke pazarında belirlen­mesi, ürün satışının yapılması ve ürünle­rin tüketiciye ulaştırılmasıdır. Bu noktada ihracata dayalı uluslararası­laşma yollarını indirekt ihracat ve direkt ihracat olarak sınıflandırmak yararlı ola­caktır.
3.1.1. İndirekt İhracat

Uluslararasılaşma sürecinde indirekt ihracat bir anlamda ikinci aşamadır ve en az riske sahiptir. Uluslararasılaşma sürecinde indirekt ihracat yoluna başvu­ran işletme, kendisinden bağımsız bir aracı kurumla (middleman) ihracatı ger­çekleştirir.
Doğal olarak bu yöntemde işletmelerin başvurdukları aracıların çe­şitliliği de fazladır. İndirekt ihracatta rol oynayan başlıca aracıları aşağıdaki gibi açıklayabiliriz

imparator 05-02-2007 09:43

Çeşitli komisyoncular
- Yerli tüccarlar
- Yabancı uyruklu tüccar ve temsilciler
- İhracatçı birlikleri ve kooperatifler
- Üretici firmadan bağımsız fakat onun ürünlerini yurt dışına pazarlayan ihracat şirketleri
- Birleşik ihracat yönetimi şirketleri
- Genel ihracat şirketleri
İndirekt ihracatın en büyük avantajı, üretici firmanın hiçbir ihracat tecrübesi olmasa dahi bu şekilde ihracat yapabilmesidir. Bunun yanında indirekt ihracat­ta politik ve pazar riski de üretici firma için söz konusu olamaz. İndirekt ihracat bu avantajları sağlarken, meydana getir­diği en büyük dezavantajlardan birisi de, işletmenin ürün dışında pazarlama karmasının diğer elemanları üzerinde kontrolü sağlayamamasıdır. Uluslararası pazarlar hakkında çok sınırlı bilgi edinil­mesi ve ihracatla elde edilen satışlar üzerinden sağlanan gelirin de düşük ol­ması indirekt ihracatın diğer dezavantajlarını oluşturmaktadır
3.1.2. Direkt İhracat

Direkt ihracat uluslararasılaşma sü­reci içerisinde üçüncü adımı oluştur­maktadır. Direkt ihracatta işletmeler biz­zat kendileri çeşitli yöntemler kullana­rak ihracat faaliyetlerini gerçekleştirmek­tedirler. İşletmeleri direkt ihracata yön­lendiren en büyük nedenlerden biri uluslararası pazarlamada indirekt ihra­cata kıyasla daha fazla kontrolü elinde tutmak gerekçesi öne sürülebilir. Bunun yanında direkt ihracat-firmalara daha fazla kazanç elde etme olanağı tanır. Bunun yanında direkt ihracatı tercih eden işletmeler-sağlam bir-organizasyo­nu da kurmak zorundadırlar. Bu organi­zasyon içerisinde uluslararası bölüm ay­rı olabileceği gibi, ana firmaya bağlı ayrı bir ihracat şirketi de olabilir. Fakat so­nuçta işletmeler bu ihracat birimleriyle tam bir bütünleşme içerisinde olmak zo­rundadırlar

imparator 05-02-2007 09:44

İndirekt ihracata göre direkt ihracat daha fazla risk taşır. Fakat daha yüksek kazanç olanağı ve uluslararası pazarla­mayı kontrol etme amacı işletmeleri di­rekt ihracata zorlar.
Genellikle işletme­ler direkt ihracatta aşağıdaki yöntemleri kullanırlar:
- Yurtdışı satış büroları
- Yurtdışı satış şirketleri
- Üretici mümessilleri
- Üretici distribrtörleri
- Gezici satışçılar
- Yabancı ülkelerdeki ithalatçılar ve toptancılar
- Yabancı ülke hükümetlerine bağlı kurumlar
Direkt ihracatın en büyük dezavan­tajları ise; işletmelerin direkt ihracata başvurabilmeleri için bazı örgütsel ve iç yatırımlar yapmaları zorunluluğudur. Bunun yanında pazarlama giderlerinin artması ve dağıtım kanallarıyla gümrük vergileri yüzünden pazar fiyatı üzerin­deki kontrolün azalması da dezavantaj olarak görülebilir
3.2. Sözleşmeye Dayalı Uluslarara­sılaşma Yolları

Sözleşmeye dayalı uluslararasılaşma yolları içerisinde; lisans anlaşmaları, franchising, yönetim anlaşmaları ve söz­leşmeli üretim ortaya konulabilir.
3.2.1. Lisans Anlaşmaları

Sözleşmeye dayalı uluslararasılaşma yollarından en yaygın olanlardan birisi de lisans anlaşmalarıdır. Lisans anlaşma­sında lisansör (lisans hakkını veren) lisansiye (lisans hakkını alan) belirli öde­me ve diğer şartlar altında patent, ticari marka, çoğaltma veya kopyalama ve know-how haklarından birini veya bazı­larını devreder. Bunun sonucunda lisans anlaşması çerçevesinde ürünle­rin imalatını, belirli bir bölgede pazarlanmasını ve satış hasılatına bağlı olarak da bir miktarı lisansöre ödemeyi taahhüt eder. Genellikle lisans anlaşmalarının kapsamı; patentler, icatlar, formüller, süreçler, dizaynlar, modeller, kopyalama veya çoğaltmalar, edebi, müziksel ve sanatsal derlemeler, ticari markalar, ticari isimler, marka Esimleri, metotlar,-programlar, prosedür­ler ve sistemleri içerir

imparator 05-02-2007 09:45

Genellikle yeni bir ürün belirli bir zamanda ve firmanın ürün yelpazesinin belirli bir bölümünde etkili olur. Bu du­rumda satış hacmi ulusal sınırlar dışında üretim veya satış birimlerinin kurulması­na izin vermeyecek kadar geniş olmaya­bilir.
Ayrıca uluslararası pazarlarda faali­yet göstermenin ekonomik risklerinden dolayı da üretici bu riskleri düşürme eği­liminde olabilir. Bu noktada lisansı; söz konusu ürünü kendi kendine geliştirme­nin daha maliyetli olacağı inancını taşı­ması durumunda, üretici firma ile lisans anlaşması yapmayı tercih edecektir.

Hatta teknolojik gelişmelerin çok sık ol­duğu ve bu değişikliklerden farklı birçok ürünün etkilenmesi durumunda da ulus­lararası pazarlardaki işletmelerin birbir­leriyle her ürün ve pazarda rekabet et­mek yerine karşılıklı lisans anlaşmaları (cross-licensing) yaptıklarını görmekteyiz. Ayrıca lisansör firmalar ulusal sınır­ları dışında lisanslama olanağı vererek ek kazanç da elde edebilirler. Üstelik bu firmalar sözü edilen ek kazançlarını ye­ni araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanabilecekleri gibi, eski araştırma ve geliştirme faaliyetlerinden de getiriyi ar­tırmış olurlar.Bu­nun yanında lisans anlaşmaları lisansör firmaya hiçbir sermaye yatırımı zorunlu­luğu getirmez. Bir anlamda lisansör firma ekonomik riskle­re ve sermaye yatırımına girmeden, ürünlerini uluslararası alanda pazarlamış olur. Ancak bunun karşılığında li­sansör firmanın direkt yatırım veya ortak girişime göre daha az kazanç elde ede­bileceği söylenebilir.

imparator 05-02-2007 09:45

Lisans anlaşmalarına stratejik açıdan bakıldığında; teknolojik yönden güçlü firmalar ürün hatlarını sürekli yenileye­rek, rekabette kendilerine avantaj sağla­yan nitelikleri uygularlar. Bunun sonu­cunda sözü edilen işletmeler bazı ürün­leri ve teknolojileri bırakmak zorunda kalabilirler. Fakat bırakılması gereken ürün veya teknolojilerin, kârlı bir şekilde ulusal sınırlar dışında başka işletmelere transferi de mümkündür
Bu sayede işletmeler kendi üretim stratejisine uygun olmayan teknoloji ve ürünleri başka firmalara lisans anlaşma­larıyla devrederek, stratejik amaçlarına ulaşabilirler. Diğer taraftan lisanslama işletmele­rin uluslararası pazarlara girmesinde ge­nellikle en kolay ve hızlı yoldur.
Uluslararasılaşma süre­cindeki bu işletmeler yabancı ülkelerin gümrük mevzuatlarından kaynaklanan sorunlarla karşılaşmadıkları gibi, ürünle­rinin pazarlanmasında da hazır bir dağı­tım ve servis hizmetine sahip olurlar. Ayrıca lisansör firmalar lisanslama saye­sinde hızlı bir şekilde lisansının bulun­duğu pazar hakkında bilgi edinir ve sağ­lam bir pazar geliştirme stratejisi ortaya koyabilir.
Zaten uluslararasılaşma sürecinde pazar geliş­tirme çabaları içerisinde bulunan ana firma, lisans anlaşması kanalıyla uluslar arası pazarlar hakkında sağlıklı ve hızlı bilgiler edinir. Bu sayede lisansör işlet­meler uluslararası pazarlarda olumlu imaj ve ürün kabulünü teşkil edebilirler. Hatta oluşturulan bu ürün kabulü ve ima] sayesinde lisansör firmalar diğer ek ürünlerini de yabancı ülkelere pazarla­ma olanağına kavuşur.

imparator 05-02-2007 09:45

Lisans anlaşmalarının stratejik açı­dan en büyük sakıncalı yönü, lisansör firmanın gelecekteki rakibini kendi eliy­le oluşturmasıdır. Lisans anlaşması süre­si boyunca lisansör lisansıyı teknik ve üretim açısından destekleyecektir. Fakat lisans anlaşmasının sona ermesi duru­munda, lisansör firma yabancı ülke pa­zarını ve hatta bu ülkeye komşu pazar­larını kaybetme tehlikesiyle karşı karşı­yadır.
Lisans anlaşmasının sona ermesinde genellikle lisans hakkını alan lisansının bu hakkı kendi işletmesinin amaçları doğrultusunda kullanma arzusu yatar. Lisansı' firma lisansör firmanın istekleri doğrultusunda pazar potansiyelinin ge­liştirilmesi için gerekli finansal ve yönet­sel istekleri uygulamak istemeyebilir Stratejik açıdan her ne kadar lisans anlaşması iki taraf için de sorumlulukları detaylı bir şekilde belirlese de, lisansörün lisansı üzerinde kontrolü kaybetmesi ve uygulamada yanlış anlaşılmaların ve çatışmaların gö­rülmesi her zaman mümkündür. Söz konusu yanlış anla­şılmalar, çatışmalar ve kontrol kayıpları lisansör firmanın stratejik amaçlarına za­man içerisinde hizmet etmeyebilir.
"Yine" stratejik açından özellikle ya­bancı ülkelerde tekel durumundaki eko­nomik alanlara girmek için lisans anlaş­maları kullanılabilir. Örneğin birçok ülkede tütün ve sigara işkolu hükümetle­rin tekelinde olmasına rağmen, Philip Morris bu hükümetlere lisans anlaşması çerçevesinde üretim ve pazarlama yap­maktadır. Ayrıca lisans anlaşmalarının stratejik yönden farklı şekillerde de kullanılması müm­kündür. Örneğin konfeksiyon işindeki Murjani şirketi satışlarını artırmak için Coca-Cola ve Chrysler firmalarının lo­gosunu kullanma hakkını lisans anlaş­malarıyla almıştır

imparator 05-02-2007 09:45

3.2.2. Franchising Anlaşmaları

Anlaşmaya dayalı uluslararasılaşma yollarından biri de franchising anlaşmalarıdır. Esas itibariyle franchising anlaşmalarının lisan anlaşmaları başlığı al­tında incelenmesi gerekmektedir. Fakat özellikle oto kiralama ve fast-food gibi iş kollarında franchising anlaşmalarının devleşmesi ve dünya ticaretinde önemli bir yere sahip onası, franchising anlaşmalarını uluslarasılaşma yolları içeri­sinde ayrı bir başlık altında incelenmesine neden olmuştur.
Franchising bir işletme sistemi altın­da kendisini ima ve marka konusunda piyasaya kabul ettirmiş, bu imaj ve mar­ka kapsamında faaliyet gösteren bir fir­manın desteği ve birbirlerinin benzeri hatta kopyası olan firmaların, mal ve hizmetlerin üretim ve/veya dağıtımını hedef alarak, bırakım ödemeler karşılı­ğında söz konusu marka veimajın sahi­bi olan franchising ile girmiş oldukları bağımsız bir ticari anlaşma türüdür.
Franchising anlaşmaları­nın temelde dört unsuru bulunmaktadır. Bunlar; franchiser (ticari adını-markasını, pazarlama veüretimle ilgili teknik haklarını satan gerçek veya tüzel kişi), franchisee (yukarıdaki hakların kullanı­mını belirli bir süre için bazı ödemeler karşılığında elde eden girişimci, yatırım­cı veya firma) franchising anlaşması (franchisor ve franchisee arasındaki iliş­kinin niteliğini belirleyen bağımsız bir ti­cari anlaşma) ve franchisee'dir. Franchising çeşitleri değişik kriterler temel alınarak olaya konulabilir. Bu kri­terler dağıtım kararlarını esas alabilece­ği gibi, franchising sözleşmesinin özel­liklerini de göz önünde bulundurabilir­ler. Fakat uygulamadaki genişliği ve franchising kavramına yoğunlaşması ba­kımından aşağıdaki çeşitlendirmeye başvuracağız:

imparator 05-02-2007 09:46

- Ticari Marta Franchising (Trade-mark and Logo Franchising);
Gerçekte bu franchising türünü kısmi bir franchi­sing şekli olarak da düşünebiliriz. Bu franchising şeklinde, piyasada kendini imaj ve kalite yönünden ispatlamış bir franchisor francnsee'ye ticari marka ve adını kullanma, aynı zamanda söz ko­nusu ürünlerini satma hakkı verir
- İşletme Seki Olarak Franchising (Business Forma Franchising);
Franchi­sor franchising stceşmesinin bütün ana unsurlarıyla belirlediği franchisee'ye kendi ticari manasını kullanma ve söz konusu ürünü satma hakkı, yanında, üre­tim, personel, yönetim ve işletim gibi konularda standartlar ve kapsamlar geti­rerek, bir bütün halinde işletme sistemi sağladığı bir franchising türüdür
- Dönüştürme Franchising (Conversion Franchising);
Satış sorunları olan firmaların bu problemlerine çözüm ola­rak ortaya çıkmıştır Bu franchising tü­ründe faaliyetini sürdürmekte olan bir işletme, yine aynı sektördeki ana bir firmayla ticari ilişki içerisinde söz konusu ana firmanın perakende satış işlevini üstlenmektedir. Bu sayede ana firma genişleme politikasını gerçekleştirmekte ve franchisee'nin .im­kanlarını da kullanmaktadır. Diğer yön­den franchisee de düşen satışlarını artı­rarak, bu sorununu çözmektedir.
3.2.3. Yönetim Anlaşmaları (Mana­gement Contracts)

Bir ücret karşılığında ve belirli bir zaman diliminde genel veya özel yöne­tim fonksiyonları için yabancı bir ülke­deki firmaya yardımcı olmak amacıyla, başka bir yabancı işletmenin yönetim elemanlarının kullanılması esasına da­yanır.

imparator 05-02-2007 09:46

Bu tür yöne­tim anlaşmalarında yönetim elemanlarının belirli bir süre için başka bir yabancı şirkette çalıştırılmasındaki amaç, gerek­sinim duyulan işletme fonksiyonu ile il­gili olarak sözü edilen işletmenin sorun­larının çözülmesidir.
3.2.4. Sözleşmeli Üretim (Contract Manutacturing)

Uluslararasılaşma stratejilerinden bi­risi olan sözleşmeli üretimi; sözleşmeye dayalı uluslararasılaşma yolu içerisinde görebileceğimiz gibi; üretime dayalı uluslararasılaşma yolu içerisinde de in­celeyebiliriz. Sözleşmeli üretim; bir yönüyle üretimin ulusal sınırlar dışına ta­şınması özelliğine sahipken, diğer yö­nüyle de anlaşma koşulları altında belir­li ürün veya ürünlerin imalatını yabancı bir firmaya verilmesini içermektedir. Ör­neğin Türkiye'deki bir konfeksiyon fabri­kasıyla Portekiz kökenli bir firma fason üretim için anlaşma yapabilir. Söz ko­nusu anlaşma koşulları altında Portekiz firması bütün ilk madde ve materyalleri kendisi karşılaması şartıyla, belirli kon­feksiyon ürünlerinin Türk firması tarafın­dan nihai mamul haline getirilerek, tek­rar mamulün tamamının Portekiz'e gön­derilmesini isteyebilir. Bu durumda sözleşmeli üretim; bir şirketin ürünlerinin yabancı bir ülkede yine başka bir şirkete sözleşme koşulları altında imal ettirilmesidir. Üretim yapan firmaya ödemeler genellikle üretim hac­mi üzerinden yapılır. Bu tür üretimlerde kalite ve belirli spesifikasyonlar son de­rece önemlidir. Ürünün pazarlanmasını ise, ana firma gerçekleştirir
3.3. Üretime Dayalı Uluslararasılaş­ma Yollan

Üretime dayalı uluslararasılaşma yolları içerisinde, ulusal sınırlar dışında işletmelere yabancı ülkelerde üretim olanakları sağlayan yöntemleri inceleye­ceğiz.

imparator 05-02-2007 09:46

3.3.1. Ortak Girişim (joint Venture)

Uluslararasılaşma sürecinde ortak girişim genellikle dördüncü aşamada gündeme gelir. Ortak girişim konusunda iktisatçıların, işletmecilerin ve hukukçu­ların üzerinde anlaştıkları tam bir tanım mevcut değildir.
Ancak uluslararası pa­zarlama açısından ortak erişini tanım­larsak; iki veya daha fazla isletmenin ge­nellikle üretim ve dağıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek için kurdukları fakat hiçbirinin bu ortak girişim üzerinde tam hakimiyetinin olmadığı ancak yönetim­de söz sahibi olduğu ortaklık seklinde tanımlayabiliriz.
Ortak girişimler çeşit; aşamalarda yatırım gerektirdiklerinden uluslararası pazarlamada yüksek riskli bir stratejidir. Fakat ortak girişimde bir veya birkaç or­tak ev sahibi ülkede olduğundan ve or­tak girişimin çok ortaklı far nitelik taşı­masından dolayı politik W pazar riskleri direkt yatırıma kıyasla düşüktür. Örne­ğin General Motors'un Mısır'da politik ve pazar risklerini aşağıya çekmek için bir devlet şirketi plan .Kasar Car Company ile ortak girişime gittiklerini gör­mekteyiz. Diğer yönden Toyota şirketinin Türkiye'de Sabancı Holding ile ortak girişime gitmesinde yi­ne aynı amaçların olduğu söylenebilir. İşletmelerin uluslararası pazarlarda reka­bette avantaj elde etmek amacıyla da ortak girişime yöneldiklerini görmekte­yiz. Bazı işletmeler, zayıf fonksiyonlarını göz önüne alarak bu yöneriyi güçlen­dirmek ve rekabette üstünlük elde et­mek için ortak girişim karan alabilirler. Örneğin, bu nedenle Coca-Cola ve Nestle içime hazır çay ve kahveleri üret­mek ve pazarlamak için bir ortak girişim kurmuşlardır.

imparator 05-02-2007 09:46

Uluslararası pazarlarda işletmeleri ortak girişime zorlayan birtakım dina­miklerden söz etmek mümkündür. Özellikle ortak girişime gidilecek işlet­me aşağıdaki özelliklere sahipse, ortak girişim daha çekici ölür
- Ortaklık kurulacak firma veya fir­maların çok özel beceri ve yapabilirlik­leri varsa
- Ortaklık kurulacak işletmelerin da­ğıtım kanallarını etkin bir biçimde kul­lanma olasılığı varsa
- Eğer girilecek pazarda bölgesel bir ortak firma bulmadan faaliyet göstermek yasalara aykırı ise
- Eğer ortaklık kurulacak işletme ve­ya işletmeler personel veya sermaye vö-nünden uluslararası pazarlarda yayılma politikasını destekleyici nitelikteyse
Ortak girişimde iki veya daha fazla ortak, ortaklık oranı sonucunda yatırımı gerçekleştirdiklerinden, sınırlı finansal kaynaklara sahip bir yabancı firma daha fazla ulusal pazarlara girebilir. Ayrıca düşük yatırım nedeniyle de, ortak giri­şim finansal ve kamulaştırma risklerini de azaltmaktadır. Diğer yönden geliş­mekte olan ülkelerin birçoğunda serma­ye piyasalarının yetersiz olması ortak gi­rişimi sözü edilen ülkelerde tek alternatif olarak gündeme getirmektedir
Özellikle petrol gibi bazı hammad­delerin işlenmesinde yabancı firmaların tek başına faaliyet göstermesi yerine, hükümetler bu firmaların bir ülkedeki bir şirketle ortak girişime gitmelerini ter­cih ederler. Ayrıca hükümetlerin bu ko­nularda ekonomik milliyetçilikle de ha­reket ettikleri görülmektedir.

imparator 05-02-2007 09:46

Bu nedenle ortak girişim direkt yatı­rımın, ortaya çıkardığı sorunları azalt­maktadır.
Bunun yanında ekonomik blokların etkin olduğu uluslararası pazarlarda, or­tak girişim stratejisiyle bir ihracat üssü geliştirmek mümkündür Örneğin Türkiye ortak pazara dahil ol­masa da, Türk Firmaları ortak pazarüyesi bir ülkede ortak girişim gerçekleş­tirerek, bu ekonomik blok içerisinde ko­layca faaliyet gösterebilir. Ortak girişim gelişmekte olan ülkele­re kalkınmış ülkelerin teknoloji pazarla­masında da önemli bir araçtır. Bu sayede gelişmiş ülkeler bırakma aşamasında oldukları teknoloji ve ürünleri kolayca gelişmekte olan ül­kelere transfer ederek, söz konusu ürün ve teknolojiden en fazla faydayı sağla­mış olurlar.
Yukarıda özelliklerini ortaya koydu­ğumuz ortak girişimin kurulmasında ge­nellikle üç amacın rol oynadığını gör­mekteyiz. Bunlar; kaynak, pazar ve riske yönelik amaçlardır. Ortak girişim saye­sinde işletmeler finansal, hammadde ve fiziksel teçhizat, teknoloji ve yönetim sorunlarını çözmektedirler. Ayrıca ortak girişimle dağıtım kanallarının genişledi­ği, pazarlara girişte karşılaşılan büyük sorunların aşıldığı, doymuş ya da azalan ürün hatlarının yeniden yapılandırıldığı ve rekabet avantajlarının sağlandığını da görmekteyiz. Risk açısından da ortak gi­rişimin araştırma-geliştirme, yatırım, pa­zar ve politik riskleri ortaklar arasında paylaştırarak her bir ortak için toplam riski düşürmektedir.

imparator 05-02-2007 09:47

3.3.2. Yabana Direkt Yatırım (Foreign Direct Investment)

Uluslarârasılaşma süreci içerisinde başvurulabilecek en riskli yoldur. Fakat sağladığı önemli avantajlar nedeniyle cazip olabilir, ulusal sınırlar dışında ya­bancı bir ülkede yönetime tamamen ha­kim olacak şekilde üretim imkanlarının teşkil edilmesi veya satın alınmasıdır Tanımımızdan da anlaşılabileceği gibi, kurulu bir üretim biriminin satın alınması veya bizzat ya­bancı firma tarafından ulusal sınırları dı­şında kurulması gerekmektedir. Diğer bir unsur da, ulusal sınırlar dışındaki söz konusu üretim biriminin yönetimini ta­mamen elde tutmaktır. Fakat yabancı direkt yatırım sadece Uluslarârasılaşma sürecindeki bir işlet­menin kendi ülkesinin dışındaki yabancı bir ülkeye sermaye transfer etmesi ve -genişlemesi -değildir. Yabancı direkt ya­tırım bölgesel ve ihraç pazarları için ana firmanın sermaye, teknoloji ve yönetim niteliklerini ev sahibi ülkeye aktararak, ev sahibi ülkenin de bölgesel üretim fak­törlerini (hammadde ve emek gibi) kul­lanmak suretiyle mal ve hizmetlerin üretimini kapsar. Yani yabancı bir ülkede tamamen yönetime hakim bir şekilde üretim olanaklarının satın alınması veya kurulması yanında; ana firma teknolojik veya yönetsel nite­liklerini de aktararak, bölgesel bazı üre­tim faktörlerini de kullanacak şekilde bölgesel ve ihraç pazarları için mal ve hizmet üretmesi esastır.
Yabancı direkt yatırımlarda ana fir­manın yönetime tamamen hakim olma­sı uygulamada çok fazla olanaklı değil­dir. Hatta söz konusu yabancı direkt yatırımda ana firma %100 oranında üre­tim olanaklarına sahip olsa dahi, bu oran kendisine tam kontrol garantisi ver­mez. Yatırımın bulunduğu ülke hükü­meti fiyatlandırma ve para transferi gibi konularda yatırıma firmaları sınırlayabi­lir. Örneğin General Motors İngiltere'de­ki Vauxhall şirketinin yaklaşık %100 oranında sahibidir. Bu şirketin %1'den daha az bir oranı İngiltere'ye aittir. Fakat İngiliz Hükümeti şirketin personel alımı­nı, ihraç fiyatlarını ve kazanç oranlarını etkilemektedir

imparator 05-02-2007 09:48

3.3.3. Yabana Direkt Yatırımlara Yönelik Monopolistik Avantaj Teorisi

Monopolistik avantaj teorisi; yatırım yapan firmaların bölgesel rekabet eden firmalardan daha kârlı faaliyet gösterebi­leceği ve monopolistik avantajlar sağla­yabileceği temellerine dayanır. Bu avan­tajlar üretim bölgesinden ziyade belirli bir firmaya aittir ve pazardaki diğer fir­maların monopolistik avantaj sağlaya­bilmeleri söz konusu değildir. Yabancı bir ülkede direkt yatırım yapan bir firma monopolistik avantajları kendisinde bu­lunan çok özel becerilerle sağlayabile­ceği gibi, bu avantajlar ürünün yaşam seyrinden de kaynaklanabilir.
Yatırım yapan firmaların monopolis­tik avantaj sağlayan çok özel yetenekleri teknoloji, organizasyon, yönetim ve pa­zarlama gibi alanlardan kaynaklanmak­tadır. Bu tür niteliklere sahip olan işlet­melerin de, genellikle ulusal, sınırları dışında kendisinin bulunduğu ana sektör­de direkt yatırım yaptığını görmekteyiz. Aynı şekilde ürünün uluslararası yaşam eğrisi de, işletmelere monopolistik avan­tajlar sağlamaktadır. Ürünün tanınma aşamasında ana firma öncelikle ihracat­ta monopolistik bir yapı kurmaktadır. Ürünün büyüme aşamasında ise; sözü edilen ana firma direkt yatırıma yönele­rek, bu monopolistik eğilimi direkt yatı­rımla sürdürmektedir Doğal olarak burada da işletmenin yatı­rım yaptığı alan kendisinin bulunduğu sektördür (horizontal investment).
Ayrıca yabancı direkt yatırımların çoğunluğu oligopolistik endüstrileri oluşturmuş bazı büyük firmalardır. Bu firmalar rekabet açısından birbirlerinin hareketlerini yakından takip etmektedir­ler. Rekabetteki bu duyarlılık işletmeleri farklı oligopolistik davranışlara da it­mektedir. Direkt yatırımların çoğunluğu bu oligopolistik firmaların genellikle amaçları; kârlarını maksimize etmekten ziyade, rakipleri kadar hızlı büyümeyi sürekli kılmaktır. Sonuçta sözü edilen firmaların bulundukları sektörlerden farklı sektörlere yatırım yaptığını (verti-calforeign investment) görmekteyiz.

imparator 05-02-2007 09:48

3.3.4. Yabancı Direkt Yatırımlara Yönelik Uluslararasılaşma Teorisi

Bu teori ihraç,-lisanslama, franchising ve ortak girişim gibi uluslararasılaşma yollarına rağmen, niçin direkt yatırı­mın uluslararası pazarlarda genişlemede etkin olabileceği üzerinde durur. Diğer yönden bu teori şu temellere dayanmaktadır; pazarlar doğal ve politik nedenlerden dolayı etki­li bir şekilde mal ve hizmetlerin dağıtı­mını yapamayabilir, işletmeler ve pazar­lar mal ve hizmetlerin değişiminin orga­nizasyonunda alternatif unsurlardır, iş­letme maliyetleri pazardaki değişim ora­nından düşük ise bir firma içerisinde bu değişim uluslararasılaşmıştır ve uluslararasılaşmış işletmeler direkt yabancı yatı­rımla ma| ve hizmetlerin değişimini kar­şılıklı olarak uluslararasılaştıran kurum­lardır.
Uluslarârasılaşma teorisi yabancı ül­kelerde işletmelerin bulunduran sektör­lerle ilgili aynı alanda yatırım yapmaları­nı; patent, ticari marka ve lisans anlaş­malarına konu haklarını, kontrol etmek amacıyla olduğunu vurgular. Uluslara­rası alanda farklı sektörlerde direkt yatı­rım yapılmasını da bu teori, etkin olma­yan dış pazarların meydana getirdiği boşluğun doldurulması şeklinde açıkla­maktadır.
3.3.5. Yabana Direkt Yatırımlara Yönelik Seçme (Eclectic) Teorisi

Monopolistik avantaj ve uluslararası-laşma teorileri direkt-yatmıjnlafi-kendi bakış açılarından izah etmektedir. Bu te­orilerin açıklamakta boşlukta bıraktığı noktalar da, seçme teorisinin temellerini oluşturmaktadır. Seçme teorisi bir anlamda ülkeler ve firmalar arasındaki farklılıklara dayan­maktadır. Genellikle bu farklılıklar da, maliyet faktörüyle ilişkilidir.

imparator 05-02-2007 09:49

Monopolis­tik avantajlara ve firmanın uluslararasılaşma niteliğine ek olarak, yabancı ülke­de direkt yatırım yapmanın getirmiş olduğu vazgeçilemez avantajları da söz konusudur. Yabancı bir ülke üretimde kullanılan faktörler açısından ucuz ola­bileceği gibi, ihracat stratejisine başvur­mak da yüksek navlun giderleri nedeniyle maliyetli olabilir. Diğer yönden maliyet faktörünün yanında, işletmeleri yabancı ülkelerde yatırım yapmaya zor­layan hasılatla ilgili faktörlerden de söz edilebilir. Örneğin ihracata uygun olma­yan yüksek gümrük vergileri ve engelleri veya pazardaki müşterilere daha kaliteli hizmet ve mal sunma arzusu önemli olabilir. Bu teori ülkelerin ve işletmelerin sa­hip oldukları olanaklara yoğunlaşarak, yabancı direkt yatırımları açıklamaya çalışmaktadır. Ayrıca uluslararası ticaret teorisi, monopolistik avantaj ve uluslararasılaşma teorilerinin prensipleri çerçe­vesinde yabancı direkt yatırımlara yak­laşmaktadır.
3.3.6. Yabancı Direkt Yatırımlara Yönelik Uluslararası Çeşitlendirme Te­orisi

Bu teoride yabancı direkt yatırımlar riski azaltıcı bir strateji olarak algılan­maktadır. Uluslararası alanda faaliyet gösteren firmaların riski, ulusal ekono­mik konjektürleri birbirleriyle ilişkili ol­mayan ülkelere yatırımlar yayıldığında düşecektir Bu şekilde ana firma yabana tek bir ülkedeki üretim birimine bağlı olmaktan kurtul­maktadır. Diğer taraftan da yatırımcı fir­ma bir anlamda diğer pazar ve politik riskler gibi olumsuzlukları da etkisiz ha­le getirmektedir.
3.3.7. Ulusal Sınırlar Dışında Anah­tar Teslimi Yapılan Projeler

Uluslararasılaşma sürecindeki firma­nın bir üretim tesisini kendi ulusal sınır­ları dışında kurup, personeli eğitmesi ve projenin tamamlanması sonucunda da esas sahibine devretmesidir. Buradaki üretim faaliyeti ortak gi­rişim veya direkt yatırım gibi süreklilik arz etmemesine rağmen; belirli bir süre içerisinde de olsa projeyi gerçekleştiren firma bunu ulusal sınırlarının dışına taşı­dığı için, yabancı bir ülkede yapılan anahtar teslim projeleri üretime dayalı uluslararasılaşma yolları içerisinde ince­lemek olanaklıdır. Örneğin buna Türki­ye Şeker Fabrikaları A.Ş.nin Özbekis­tan'da anahtar teslimi şeker fabrikası kurması verilebilir.

imparator 05-02-2007 09:49

Ulusal sınırlar dışında anahtar tesli­mi yapılan projeleri bir başka bakış açı­sıyla da, ihracata dayalı uluslararasılaş­ma yolları içerisinde görebiliriz. Çünkü burada da projeyi gerçekleştiren firma yönünden; bilgi birikimini, teknolojisini ve hatta çok önemli stratejik unsurlarını başka bir ülkeye ihraç etmesinden söz edilebilir.
3.3.8. Müşterilik Anlaşmaları (Gus­tom Contracts)

Firmaların sürekli bir şekilde yaban­cı şirketlerin elinde bulunan olanaklara gereksinim duyması halinde yapılan an­laşmalardır. Bu tür anlaşmalar daha çok petrol gibi hammaddelerin araştırılması ve işlenmesinde yapılır. Çıkarılacak hammadde üzerinden firmalar belirli bir yüzde alma karşılığında; araştırma, ge­liştirme ve diğer üretim faaliyetleriyle il­gili riskleri üstlenirler. Burada işletme kendi ulusal sınır­ları dışında başka bir şirketin sahip oldu­ğu üretim olanakları dahi olsa, sözü edi­len üretimin gerçekleştirilebilmesi için bazı riskleri üstlenmekte ve üretim faaliyetlerine katkıda bulunmaktadır.

imparator 05-02-2007 09:49

3.3.9. Sonuç

Yüzlerce yıllık geçmişe sahip ulusla­rarası pazarlama, II. Dünya savaşından sonra çok daha değişik bir nitelik kazan­mıştır. Artık genellikle ikili olan uluslara­rası pazarlama çok taraflı bir özelliğe sa­hip olmuştur. Bunun sonucunda artan rekabet ve rekabetçi üstünlükler, kay­nakların etkin ve verimli kullanılması zorunluluğu, firmaların ve ülkelerin bir­birlerinden farklı özelliklere ve olanakla­ra sahip olmaları ve diğer mikro ve makro faktörler de uluslararasılaşmayı gündeme getirmiştir.
işletmeler için uluslararasılaşma sü­reci içerisinde kullanılabilecek çeşitli yollar vardır. İşletmelerin çeşitli yetenek­leri ve risk faktörleri bir anlamda kulla­nılacak uluslararasılaşma yolunu ve stra­tejisini tayin etmektedir. Bu noktada iş­letmelerin başvurabilecekleri uluslarara­sılaşma yolları; ihracata, sözleşmelere ve üretime dayalı olurken, kullanabile­cekleri stratejiler de; direkt-indirekt ih­racat, lisans anlaşmaları, franchising, yönetim anlaşmaları, sözleşmeli üre­tim, ortak girişim, yabancı direkt yatı­rım, ulusal sınırlar dışında anahtar tesli­mi yapılan projeler ve müşterilik anlaş­malarıdır.
Ayrıca uluslararasılaşma stratejile­rine bakıldığında; en az riskli olan in-direkt ihracattan en fazla riskli direkt yatırıma kadar olan uluslararasılaşma stratejilerinin, riskleri azaldıkça firma­ların temelde kazanç oranının ve kont­rol kapasitesinin de azaldığını görmek­teyiz.

imparator 05-02-2007 09:49

4. ULUSLARARASI TİCARETİ ENGELLEYİCİ KOŞULLAR

Uluslararası ticaretin esası karşılaştırmadan üstünlük ilkesidir. Her ülke bazı ürün ve hizmetleri diğer ürün ve hizmetlerden daha verimli şekilde üretebilir. Ülkenin teknolojik gücü, nüfusunun eğitim ve kültür düzeyi, doğal kaynakları ona bazı konularda üstünlük sağlar. Ör­neğin, Türkiye hem buğday hem de otomobil üretmektedir. Ancak, ikliminin elverişli, tarım alanlarının geniş ve verimli olması, Türki­ye'nin buğdayı otomobilden daha verimli üretmesine neden olmak­tadır.
Bir ülkenin kaynaklarını en verimli biçimde kullanabilmek için on­ları avantajlı olduğu şanolara yöneltmesi, bu sahalardan elde ede­ceği ihraç geliri ile de dezavantajlı olduğu ürün ve hizmetleri ithal etmesi çıkarı gereğidir. Sonuçta uluslararası ticaret doğmakta, bu ticarete katılan ülkelerin kaynakları daha verimli şekilde kullanıl­makta, tüketiciler daha ucuza ürün ve hizmet alabilmektedirler.
Ancak, uygulamada çeşitli etkenler serbest uluslararası/ticareti en­gellemektedir. Devletler ulusal güvenlik amacıyla ekonomik avantajları olmayan, verimsiz alanlara yatırım yapmakta ve ithalatı zorlaş­tırıcı önlemlerle bu sektörleri korumaktadırlar. Gene ülkenin üstün­lüğe sahip olmadığı, devri geçmiş sanayi sektörleri de işsizliğe yol açmamak için devlet bütçesinden yardım yani sübvansiyon yoluyla ayakta tutulmakta, ithalatın rekabetinden gümrük duvarları ile ko­runmaktadır Bu çaba günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerin doku­ma ve demir-çelik sanayilerinde izlenmektedir.
Yukarıdaki nedenlerle serbest uluslararası ticareti engellemek is­teyen devletlerin kullandıklar] en önemli araçları şöyle özetleyebiliriz ;

imparator 05-02-2007 09:51

4.1. Gümrükler

Yabancı ülkelerden gelen malların sınırlarda, istasyonlarda, havaalanlarında alınan harç ve resim ithalatı pahalılaştırmak su­retiyle dış ticareti engeller. Gümrük vergileri gümrüklenen malın de­ğeri (ad valorem} veya ağırlık veya benzeri bir baz üzerinden [specifîc) alınır. Bu iki verginin birlikte uygulandığı ürünlerden ise karma (çpmpound) gümrük vergisi alınır.
Uluslararası ticareti yapılan ürünler "Brüksel Nomenclature" adlı katalogda ayrıntılı olarak numaralanmıştır. Ülkeler kendi gümrük ver­gilerini bu listedeki ayırımlara göre cetvel haline getirir ve ilân ederler.
4.2. Kotalar

ithalata adet veya toplam değer olarak konulan sınırlamalar yani kotalar da çeşitli ülkelerce dış refcasetr engelleyici bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Kotaların yönetimi genellikle ithal lisansları ile ya­pılır.
4.3. Kambiyo Sınırlamaları

Döviz tahsisine konan sınırlamalar, ithalata uygulanan farklı kur­lar ve ithalatta alınan teminatlar da mali yöntemlerle ithalatın sınır­lanmasına yöneliktir.
4.4. Boykotlar

Boykotlar uluslararası ticareti engelleyen etkenlerdendir. Boy­kotlar, Arap ülkelerinin İsrail ve onunla ticaret yapan şirketlerle ti­careti yasaklamaları gibi resmî veya Amerikan liman işçisi sendika­larının zaman zaman Rusya'ya mal taşıyan gemileri yüklememeleri gibi gayrıresmî olabilir.

imparator 05-02-2007 09:51

.5. Diğer Engeller

Uyulması güç standartlar, paketleme ve etiketleme şartlan, sağlık kontrolleri uzun ve karışık formaliteler ve benzer idari uygula­malar ile ithalatı güçleştiren piyasa koşulları da diğer engeller ara­sında sayılabilir, örneğin, Japonya resmî engeller yerine yabancı şir­ketlerin uyması güç piyasa koşullan ile uzun yıllar ithalatını düşük bir düzeyde tutabilmiştir. Dağıtım kanalının uzunluğu, ufak peraken­deci sayısının çokluğu ve bunların finanse edilmesi koşulu mallarını Japonya'da pazarlamak isteyen yabancı firmaları ürkütmektedir.
5. ULUSLARARASI TİCARET BLOKLARI

Aralarında ticareti engelleyen koşulları kaldırıp, ticaret hacmini ve dolayısı ile ekonomilerinin boyutlarını ve verimini arttırmak isteyen bazı ülkeler bölgesel ticaret blokları oluşturmaktadır. Genellikle bu bloklar ülkelerin tarihi ve coğrafi bağlantıları çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Tarihteki yakın politik dostluk veya sömürge ilişkileri bazı ülkelerin dış ticaretinde halâ ağırlığa sahiptir. Örneğin, Fransa'nın dış ticaretinin % 10'u eski sömürgeleri olan Afrika ülkeleri iledir.
Ulaştırma maliyetleri nedeniyle bazı ülkelerin dış ticaretlerinin önemli bir kısmını komşuları ile yapmakta olduklarını görmekteyiz. Bu coğrafi bağlar da tarihi ilişkilerin yanında ticaret bloklarına böl­gesel nitelik vermektedir. Bu tür ticaret bloklarının en önemlileri şun­lardır :

imparator 05-02-2007 09:51

5.1. AB

1,957 yılında kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu. (European Economic Community) en önemli ticaret blokunu oluşturmaktadır. AET ülkelerinin aralarındaki toplam ticaret 1977 yılında dünya ticaretinin % 34'ünü, mamul ürün ticareti ise dünya mamul ürün ticaretinin % 44'ünü oluşturuyordu. Genellikle Ortak Pazar diye adlandırdığımız bu topluluk kuruluşundan yirmi yıl sonra ana amacına ulaşmış ve topluluk içinde sanayi ürünlerindeki tüm gümrük vergilerini ve kota­larını kaldırmıştır. Ayrıca, topluluk dışı ülkelerden yapılan ithalata da her üye aynı gümrük tarifesini uygulamaktadır.
Topluluğun diğer amaçları arasında şunlar vardır :
a. Üye ülkeler arasında işgücü, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı.
b. Üye ülkeler kanun ve mevzuatının topluluğun çalışmalarını kolaylaştıracak şekilde yeknesak hale getirilmesi.
c. Ülkelerin ekonomi politikalarının koordine edilmesi, ödeme dengelerinin ve rekabet koşullarının korunması; müşterek taşımacılık ve tarım politikalarının uygulanması.
d. d) Yaşam standartlarını ve istihdam imkânlarını geliştirmek için Avrupa Sosyal Fonunun yürütülmesi.
e. Ekonomik gelişmeyi özendirmek amacıyla Avrupa Yatırım Bankasının çalıştırılması.
f. Sosyal ve ekonomik gelişmelerine katkıda bulunmak için deniz aşırı ülkeler ve eski sömürgeleri ile ilişkiler kurulması.
5.2. COMECON

Doğu Avrupa'nın ortak pazarı diyebileceğimiz COMECON5 (Council for Mutual Economic Assistance - Karşılıklı Ekonomik Yardımlaş­ma Konseyi) AET'den daha az dışa bağımlı bir blok oluşturmakta­dır. Üyelerinin ithalâtlarının % 54'ü COMECON içinden gelmektedir.
1949'da kurulan COMECON'un kapitalist ülkelerle arasındaki ticare­tin önemli bir bölümü kliring sistemi ile yani mal değişimi şeklinde ol­maktadır. Aralarındaki döviz kurları da piyasa koşullarına göre değil, merkezi planlama gereklerine göre saptandığından, batı paralarına karşı resmi kurların yapay yüksekliğini kanıtlayan karaborsalar oluş­maktadır. Topluğun ana amacı üyelerin ulusal ekonomilerini planlı bir şekilde geliştirip, halklarının sosyal yaşamını yükseltmektir.

imparator 05-02-2007 09:51

5.3. ASEAN

1967'de kurulmuş olan ASEAN8 (Association of South East Aslan Nations-Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği) gelişmekte olan ülkelerin kurmuş oldukları çeşitli ticaret toplulukları arasında en başarılısı olarak görülmektedir. Topluluk içindeki gümrük tarifelerini azaltmak­ta, ticaret hacmini arttırmakta ve hızlı bir kalkınma temposu göster­mektedir.


6. ULUSLARARASI TİCARETİ TEŞVİK EDEN KURULUŞLAR

6.1. GATT

Gelişmekte olan ülkelerin çabalarına yardımcı olan kuruluşların başında GATT'ı sayabiliriz. Birleşmiş Milletlere bağlı bir .kuruluş ola­rak kendisine üye ülkeleri belirli konferanslarda toplayan ve sonuç­larını da Cenevre'deki merkezinden izleyen GATT'ın temel amaçları gümrük tarifelerini azaltmak ve ticaret kotalarını kaldırmaktır. 1950 ve 1960'larda birçok üründe kotaların kalkması .konusunda üyeleri arasında anlaşma sağlayan GATT. son yıllarda bazı üyelerin ödeme­ler dengesi sorunlarını neden göstererek, bazılarının da yerli sanayii korumak amacı ile yeniden kotalar uygulamalarını engelleyememiştir. Gümrük indirimlerinde daha başarılı olan GATT'ın 1967'de düzen­lediği "Kennedy görüşmeleri" sonucu sanayileşmiş ülkelerin mamul mailara uyguladıkları gümrük tarifesi ortalama % 7.7'ye, hammad­delere uyguladıkları ise ortalama % 2'ye indirilmiştir. Ancak, 1973'de başlayıp 1979'da biten "Tokyo görüşmeleri". GATT'ın uğraşılarına karşın, ülkelerin gümrük tarifeleri dışında uyguladıkları yönetsel en­gellemelere, ihracata ve tarıma yaptıkları sübvansiyonlara çözüm bu­lamamıştır.

imparator 05-02-2007 09:51

6.2. UNCTAD

United Nations Conference on Trafo and Development (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) ilk kez 1964'de toplanmış­tır. Amacı, uluslararası ticarette gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını koruyabilmek, sanayileşmiş ülkelerden gelişmekte olanlara sürekli ve sistemli şekilde yardım akışını organize edebilmekti. Daha sonra Bir­leşmiş Milletler Genel Kurulunun bir organı haline gelerek Cenevre'ye yerleşen UNCTAD, üyeleri arasındaki çıkar farklılıkları ve sanayileş­miş ülkelerin direnmeleri sonucu amaçlarına erişememiştir. Ancak, az gelişmiş ülkelerin dünya ticaretindeki payını arttırmak ve kalkınma­larını hızlandırmak için sanayileşmiş ülkelerden ticari ödün ve doğ­rudan yardım almak için çalışmalarını sürdürmektedir.
6.3. IMF

1944'de savaş sonrası uluslararası ekonomik ilişkileri düzenle­mek amacı ile toplanan Bretton Woods Konferansının yarattığı Inter­national Monetary Fund (Uluslararası Para Fonu) 140 devletin üye olduğu bir mali klüp şeklinde çalışmalarını sürdürmektedir. Amaçları uluslararası mali işbirliğini kuvvetlendirmek ve uluslararası ticareti ge­liştirmektir.
Dünya ticaretini engelleyen en önemli etkenlerden biri özel­likle birçok gelişmekte olan ülkenin ödemeler dengesinin açık vermesi, yani bu ülkelerin ihtiyaçları olan ithalâtı yapacak yeterli dövize sahip olmamalarıdır. IMF geçici güçlükler nedeniyle döviz sıkıntısına giren ülkelere ödemeler dengelerini düzeltecek döviz kredileri verir. Bu kre­dilerin kaynağı üye devletlerin ödedikleri kotalardır. Kotaların mik­tarı ülke ekonomisinin boyutlarına göre saptanır. Kotaların % 25'i al­tın veya döviz, % 75'i de ülkenin ulusal parası ile ödenir. Kotanın "altın dilimi" ödeyen ülkece istendiği anda kullanılabilir. Geri kalan dilimleri kullanma koşulları giderek ağırlaşır. Ancak bu koşullara uyan ülkeler bu sınırların çok üstüne çıkabilirler; örneğin Türkiye BOO milyon SDR'lik (Özel Çekme Hakkı) kotasının % 625'ini kullanmak­ladır. IMF'nin kredi vermesi ayrıca uluslararası ticari bankalara o ülke için yeşil ışık yakmaktadır. IMF kendisinden borç alan ülkelerin bunu heri ödeyebilmeleri için ekonomilerini istikrara kavuşturacak önlem­ler almalarını şart koşmaktadır, özellikle para arzının ve devlet har­camalarının kontrolü ve ihracatı arttıracak devalüasyonlar IMF ko­şullarının başında gelmektedir. Son zamanlarda IMF mal arzını art­tıracak önlemler üzerinde de durmaktadır.

imparator 05-02-2007 09:52

6.4. IBRD (Dünya Bankası)

Gelişmiş ülkeler ve S. Arabistan'ın atadığı altı ve diğer 134 üyenin seçtiği 15 kişiden oluşan bir Yönetim Kurulunca yönetilen IMF’nin kardeş kuruluşu Dünya Bankası da Washington'da kurulu olup MF'in benzeri bir yönetim biçimine sahiptir. Tam adı Uluslararası İmâr ve Kalkınma Bankası (International Bank of Reconstructlon and Development) olan bu banka IMF gibi ödemeler dengesi açıkları ye-Ine, belirli kalkınma projelerini ve dolayısı ile bu projelerin ithalat girdilerini finanse etmektedir. Borçlandırma için genel ekonomik po­litikalar yerine projelerin yararı ve verimliliği değerlendirilmektedir.
Dünya Bankası grubuna dahil olan International Finance Cor-joratlon (Uluslararası Finansman Kurumu) kalkınmakta olan ülkeler­deki özel sektör yatırımlarına kredi sağlamaktadır.
Aynı gruptaki in-ernatlonal Development Association ise az gelişmiş ülkelere düşük faizli ve uzun vadeli kredi açmakta ve ülkelerin ödeme dengelerini bozmamak için geri ödemeyi ülkenin kendi parasıyla kabul etmektedir.
6.5. OECD

"Sanayileşmiş kapitalist ülkelerin çoğunun ve Türkiye'nin üye ol­duğu O.E.C.D.'nin (Organlzation for Economic Cooperation and De-yelopment-Ekonomik İşbirliği ve kalkınma örgütü) amacı üyelerinin üretiminin ve üyeler arasındaki ticaretin arttırılmasıdır. Merkezi Pa­ris'te olan O.E.C.D. bu amaçla kur istikrarını korumaya çalışmakta, üyelerin ekonomik durumlarını yıllık olarak incelemekte, gerektiğinde üye ülkelere kredi vermek için konsorsiyumlar kurmaktadır.

imparator 05-02-2007 09:52

6.6. Madde Anlaşmaları

Yukarıda incelenen kuruluşlara ek olarak çeşitli Madde Anlaş­maları (Commodity Agreements) da dünya ticaretini istikrarlı bir şe­kilde geliştirmek için faaliyet göstermektedir. Belli bir ürünün sunum ve istemi dengesiz oldukça fiyatı istikrarsız seyretmektedir. Bu, özel­likle sunumu hava koşullarına bağlı olan ve isteme göre ayarlanama-yan tarım ürünleri için geçerli olmaktadır. Önemli fiyat iniş çıkışları da üretici veya tüketicileri etkilemektedir. Fiyat dalgalanmalarını önle­mek için üç ayrı yol izlenmektedir.
a. Çok taraflı anlaşma sisteminde tüketici ülkeler asgari bir fiyat düzeyini korumak için gerektiğinde o fiyatlara ürün satın almayı, üretici ülkeler ise bir tavan fiyatını aşmamak için gerektiğinde mal satmayı kabullenmişlerdir.
b. Kota sisteminde, ürün fazlası olunca üretici ülkeler üretim ve ihracatlarını sınırlamakta, darlık meydana geldiğinde ise tü­ketici ülkelere, belirli .kotalar tanımaktadırlar.
c. Üçüncü yöntemde, fiyat istikrarı tampon stoklarla sağlan­maktadır. Dünyâ fiyatları önceden 'saptanan'' tabanın altına düşme eğilimini gösterilice stoklar için alım yapılarak fiyat düşüşü önlenmekte, fiyat, saptanan tavanı aşacağı zaman ise stoklardan satış yaparak fiyat artışı durdurulmakta­dır;'Bu yöntemlerle denetlenen 'başlıca "piyasalar buğday, şe­ker, .kahve ve kalay piyasalarıdır. Bu piyasalarda üretici ülke bir tekel kurmak yerine, tüketicilerle birlikte çalışarak istikrarı korumak ve dünya ticaretini geliştirme yolunu seç­mişlerdir

imparator 05-02-2007 09:52

7. PAZAR ARAŞTIRMASINDA TOPLANACAK BİLGİLER

7.1. Pazarla İlgili Bilgiler

1. Ülkemizin ihracat mevzuatı
— Sınırlamalar,
— Vergi, vergi iadesi ve kambiyo mevzuatı,
— Tescil, lisans ve diğer dokümantasyon şartları.
2. Pazara giriş
— Gümrük ve kotalı Türk .ve diğer..menşeli. mallar..için)
— Dahili vergiler,.
— Kambiyo sınırlamaları,
— Sağlık ve standartlarla ilgili mevzuat,
— Politik etkenler.
3. Pazarın boyutları ve gelişmesi
— İthalât (miktar, değer, Kaynak, gelişme eğrisi)
— Tüketim (miktar, gelişme eğrisi, coğrafi özellikler)
4. Pazarın bölümlenmesi
— Muhtemel bölümler (yaş, gelir, kültürel, coğrafi gibi)
—Tipik "tüketici profili.
7.2. Ürünle İlgili Bilgiler

1. Ürün Nitelikleri
— Renk,
— Tad.
— Boyutlar,
— Dizayn ve stil,
— Hammaddeler,
— Kullanım,
Teknik koşullar.
2. .Ürün Ambalajı
— Koruma,
— Bilgi,
— Sergileme ve satış,
— Yasal yükümlülükler,
— Alış veriş yöntemleri,
— Tüketici.
3. Dış Ambalajı
— Taşıma,
— Yükleme, boşaltma,
Depolama.

imparator 05-02-2007 09:52

7.3. Pazarlama Yöntemleri İle İlgili Bilgiler

1. Taşıma
— Bulunabilme, hız ve frekans,
— Güvenlik ve risk.
— Maliyet.
2. Satış ve dağıtım kanalları
— Kanallar ve kullanımları,
— Stok düzeyleri ve sevk süreleri, -Kârlılık oranları,
— Satış koşulları,
— Önemli dağıtıcılar.
3. Fiyatlar
— Üst ve alt sınırlar.
— Rakiplerin fiyatları ve fiyat stratejileri, — Ürün avantajları.
4. Teknik hizmetler
—Müşavirlik,
— Şikâyetleri karşılama,
— Bakım, onarım ve.yedek parça,
— Eğitim,
— Garanti.
5. Reklâm ve satış promosyonları
— Rakiplerin teknikleri ve harcamaları,
— Medyaların maliyetleri ve etkinlikleri,
— Rakiplerin verdikleri mesajlar.
Dağıtım kanallarınca yapılan tanıtma çalışmaları

imparator 05-02-2007 09:53

8. ÜRÜNÜN DIŞ PAZARDA TANITILMASI

8.1. Fuarlar

Uluslararası ticaret ve sanayi fuarları ihracatçı için hem vitrin hem de pazar yeri görevini yaparlar. Buralarda ihracatçı malını ser­gileyebilir, ilgilenenlere ayrıntılarını iletebilir; alıcılarla bağlantılar kurabilir. Fuarlar genel ve özel diye iki ana gruba ayrılırlar. Genel fuarda gıda maddelerinden konfeksiyona veya ağır sanayi makinalarına değin çok değişik ürün grupları sergilenir. Bunlar ülkelere göre ayrılabilecekleri gibi ürün tiplerine göre de ayrı pavyon ve sek­siyonlarda sergilenebilirler. İzmir ve Milano uluslararası fuarları ge­nel türdeki fuarlar arasında sayılabilirler. Özel fuarlar veya uzmanlık fuarları tekstil, deri eşyası, otomotiv gibi belirli bir sanayi grubunun ürünlerini toplarlar. Örneğin, Köln'deki ANUGA, Münih'deki IKOFA ve Paris'teki SIAL fuarları sadece gıda maddeleri üzerine uzmanlaş­mıştır.
Genel fuarlar toplumun değişik kesimlerinden ziyaretçi çektik­lerinden özellikle dayanıklı ve dayanıksız tüketici mallarının tanıtılma­sında yararlıdır. Bu tür fuarlara katılan ülkeler genellikle mallarını bir pavyonda toplarlar. Bu yolla ülke sanayinin gücü ve ürünlerinin genel bir imajı da iletilir.
8.2. Reklâm

^Reklâm, ihracatçının satmak istediği ürününün kartvizitidir; onun kim olduğunu (marka), ne iş yaptığını (ürün avantajı), ve adresini (satış noktası) bildirir. Temelde, reklâm bir haber ve bilgi verme aracıdır. Ürün hakkındaki temel bilgileri onunla ilgilenebilecek kitleye aktarır. Amacı, ürünün kim olduğunu söyleyip, ne yaptığını anlat­mak ve bu suretle ürünü potansiyel alıcılar kitlesinden yeni kişilere denetmek, o kitle içinde markanın bilincini yaratmaktır.

imparator 05-02-2007 09:53

Ürününün reklâmını yapmaya karar veren ihracatçı ilk olarak bir reklam ajansı bulmak zorundadır. Sonra reklâm stratejisini, bu ajansa iletecek veya ajansla birlikte oluşturacaktır. Reklâma ayı­racağı Bütçenin değişik reklâm araçları arasında nasıl dağılacağına karar verdikten sonra ihracatçı, ajansın hazırladığı reklâmları değer­lendirecek, uygulatacak ve sonuçlarını denetleyecektir.
8.3. Satışı Teşvik Yöntemleri

Reklam ve kişisel satış etkinliklerinin dışında kalan, ürünle ilgili olan ve planlı haberleşmeye dayanan bütün pazarlama çalışmaları, sözgelimi, örnek, kupon ve hediye dağıtımları, her çeşit piyango ve yarışmalar, perakende fiyat indirimleri ve piyasa Iskontoları, piya­saya ve satış örgütüne verilen normalin dışındaki her türlü primler, tüketici ve piyasa ile olan doğrudan her türlü iletişim satışı teşvik (satış promosyonu) yöntemlerinin kapsamına girer.
Uluslararası pazarlara giriş zorluk ve zamanlama açısından işletmeler için önemli karar alanlarından birini oluş­turmaktadır. Günümüzde uluslararasılaşma olgusu, işletmeler için artık alter­natif olmaktan çıkıp zorunluluk haline gelmiştir.
Dış pazar fırsatlarını değerlendirmeyip, sadece yurt içi faaliyetlerde bulu­nan firmalar gümrük tarifelerindeki in­dirimler ve liberal ekonomik politikalar "nedeniyle, eninde sonunda kendi ülke­lerinde bile yabancı rekabetle karşılaş­mak durumunda kalmaktadırlar. Bu "bağlamda," artık yerel firmaların uluslar arası rekabetle karşılaşılmayacağı an­lamına gelmemektedir. O halde kendi pazarlarını yabancı firmalarla paylaş­mak zorunda kalan firmalar için yaban­cı rakiplerin pazarlarını da hedeflemek kaçınılmaz hale gelmiştir. Ayrıca, pek çok ülkede kronikleşmiş ticaret açığı firmaları hükümetlerin de desteğiyle uluslararası pazarlara girmeye, yeni pa­zarlar aramaya ve mevcut pazarlardaki paylarını arttırmaya yöneltmektedir.


Türkiye`de Saat: 04:20 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580