Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Edebiyat - Türkçe

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20-01-2007, 21:02   #1
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Can Dündar Yazıları

Kelimeler eksik, kelimeler yarali.
Kelimeler ciliz.
Tasimiyor, anlatmiyor, tanimlamiyor bu duyguyu.
Ben de...
Çok baska bir sey. Sevginin ortasinda, derin acilar
hisseder mi insan?
Aydinlik gülümsemelerin içine, hüznü yerlestirir mi
durup dururken?
Gözlerine bugu,diline sitem, yüregine burukluk,
çöreklenir kalir mi
asirlarca?
Gelmeyecegini bildigi mektup için, posta kutusunu hep
ayni heyecanla
açar
mi?
Dedim ya, baska bir sey bu.
Ne kadar yalnizsam, o kadar seninleyim su günlerde.
Belki de en basta, tutup seni en derinlere koydum diye
oldu bunlar.
Kimseler ulasmasin diye, kimselerin bilmedigi,
bulamayacagi yollara
götürdüm
seni.
En derinlerde tuttum.
Bana sakladim.
Derine, hep daha derine...
Seni yapayalniz, bir tek bana biraktim.
Paylasamadim Yanlis yaptim.
Sana ulasan yollari kaybettim diye bütün bu
saskinliklar.
Kendimi oradan oraya vurmam.
Sagimda, solumda, ne zaman dikildigini bilmedigim
duvarlara çarpmam,
hiç
görmedigim çukurlarla bogusmam.
Denizlerin, gürültüyle gelip vurdugu dehlizlerin,
acili duvarlari
gibiyim.
Duvarlarim yosunlu, duvarlarim kaygan, duvarlarimdan
hiç tükenmeyen
sular
siziyor.
Tutunamiyorum.
Renklerim, gün içinde degisiyor.
Soluyorum, soguyorum.
Günes ulasmiyor içerilerime.
Küfleniyorum, yaslaniyorum.
Yalnizliklar pesimde.
Dokundugum her islak duvardan, pis kokulu bir
yalnizlik bulasiyor
üstüme.
Yapis yapis, vicik vicik bir yalnizlik bu.
Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladigim yere ulasamaz oldum.
Yollar, gitgide uzadi ve karisti.
Ümidimi isitacak, parlatacak, kimildatacak bir seylere
ihtiyacim var.
Ah onun ne oldugunu biliyorum.
Sonu sana geliyor her cümlenin.
Her seyin basinda, içinde ve sonundasin.
Bu degismiyor.
öyle içimsin ki.
Birden aklima geldi, tuttum sana bir mektup yazdim
dün.
çok mutluydum...
Gün içinde neler yaptigimi, nelere kizip, nelerle
mutlu oldugumu, tek
tek
anlattim.
Mevsimlerin ve insanlarin nasil karisik ve beklenmedik
olduklarini
yazdim.
"Yine zamansiz yagmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu
kadar zayif degildi
günes
isinlari" dedim, "Gerçekten buradaki sarkilari hiç
ögrenmeyecek,
bilmeyecek,
söylemeyecek misin?"
dedim.
Çok uzun bir mektup oldu..
Basindan sonuna kadar okudum da.
Neler yazmisim diye merakimdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çikarip, Adini yazdim.
Büyük harflerle, yalnizca adini.
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde.
Cebim yüregime yakin.
Yüregim sende.
Sen yüregime yakin.
Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin iste.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:03   #2
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yalnizlar için...


Her sokak, her vitrin, her mesken, böyle koskocaman,
kipkirmizi, kanli canli, yusyuvarlak kalplerle
doluyken kaburgalarinin arasinda bos ya da kirik bir
kalple dolasmak ne can yakicidir bilirim.
Bir dönem gurbette o Sevgililer Günü yalnizligini
bizzat tecrübe ettim.
Okyanusun ortasinda susuzluk çekmek gibi bir seydi.
Parkta tahterevallisinin karsi kefesini dolduracak
arkadas bekleyen bir çocuk hüznü...
Öksüzlere özgü bir Anneler Günü...
* * *
Zamane sevdalilarinin ortalikta sereserpe koklasmasi,
reklamlarin mütemadiyen âsiklari alisverise çagirmasi,
Sevgililer Günü'nün küresel çapta uluorta kutlanmasi,
yalniz kalplerin issizligini perçinler bir kat daha...
Gördükleri her çiftten ayri bir ani, dinledikleri her
anidan tarifsiz bir aci süzerler.
Ask dillendirildikçe, yitik bir dostun adi gibi
çinlar.
Henüz reklamlardaki gibi bir sevda kismet olmamistir
kimine; ama çogu doludizgin yasamis ve sonunda
kiymistir yarine...
Onu acilar çektirerek öldürmüs ve eski bir sarkiya
gömmüstür.
Ortak hatiralar mezarligina...
Ya da ihanetler kabristanina...
* * *
Kimi fazla sevgiye sarip nefessiz koymustur askini,
kimi sevgisiz birakip bogmustur.
Kimi busesine kuskunun zehrini katmis, kimi
ilgisizligin kodesine atmistir.
Kiskançligin atesiyle bilenen hançer, sahibi ne kadar
çok sevdiyse o kadar derine saplanmistir.
Doyamadan ayrilanlarin damaginda buruk bir istirap
tadi kalmistir.
* * *
Iste o yüzden, terk eden, terk edilen, sevdigini
öldüren ya da sevdigince gömülen, izler cilvelesen
âsiklari, Sevgililer Günü'nün haber bültenlerinde;
biraz hüzün, çokça çelebi bir gülümsemeyle...
Kendisi kiymistir sevdigine...
Ve bilir ki, diger kumrular da, yakin bir kiskançlik
krizinde ya da özensiz bir birlikteligin
tekdüzeliginde, kiyacaktir yarine...
Çünkü Ferhat ile Sirin'den, Kerem ile Asli'dan, Leyla
ile Mecnun'dan, Romeo ve Jülyet'ten bilir ki, tipki
Sevgililer Günlerinin taze gülleri gibi, ömrü uzadikça
solar atesli sevdalar...
Sadece öldürülen âsiklar yasar.
Askta ölümle yasam arasinda ters oranti var.
* * *
Ey sadik üyeleri Kirik Kalpler Kulübü'nün!
Sevgilisi olmayanlar,
Sevgilisinden ayrilanlar,
Sevgilisi uzakta olanlar,
Hiç iliskiye girmemis ya da her gömdügü iliskiyle bir
parça eksilmis, her yitik sevdalinin ardindan aci
çekmis üvey evlatlari Sevgililer Günü'nün...
Yarin gece tek kisilik sofraniza çift kadeh koyun...
Izleyin canli yayinda potansiyel katillerin
buselerini...
Siz içtikçe canlansin o güzelim anilar...
Unutmayin ki, yalnizligin da kahredici bir tadi var.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:03   #3
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ESKİDEN

Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden
Silahlar tahtadan
Resimler kömür karasından yapılırdı
Kızlara ninelerinin,
erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur
Saatli maarif okunurdu
Komþuda pişen
Bize de pişer
Bizde pişen komşuya düşerdi
Geceler ayaz
Sokaklar karanlık
Yıldızlar parlak olurdu
Turşu,salça,mantı
Evde yapılır
Karpuz kuyuda soğutulurdu
Erik ağacının çiçeği
Pencere camımıza yaslanır
Güz yaprakları bahçemize düşerdi
Kardan adam yapılır
Evlerde soba yakılır
Kış gecelerinde masal anlatılırdı
Merdiven çıkılır
Aidat ödenmez
Yönetici seçilmezdi
Evler badanalı
Sokaklar lambasız
Mahalleler bekçili olurdu
Ajans radyodan dinlenir
Çizgili roman okunur
Defterlere kenar süsü yapılırdı
Hayat
Arkası yarın gibiydi
Kesintisizdi
Her gün yaşanacak bir şey vardı
Herkes kendi düşünü kurar
Kendi hayatini oynardı
şimdi
Hayat tek perdelik bir oyun
Stand-up bir yalnızlık gibi
Simdi
Herkes
Yoğun
Yorgun
Ve
Tek başına
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:03   #4
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bahar

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
Afrodizyakların en etkilisi, sevdanın suç ortağısın.
Yapma bunu bana!..
Bahar, yalvarırım çek git isine!..
Salma üstüme çiçeklerini, aklimi çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
Sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor..
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, islik ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtüböcek...
Yapma bunu bana bahar, Böyle üstüme gelme!.
Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir..
Bir de sen çıldırtma beni...
Krizdeyim ben...
Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi islik çalıp sokağa çağırmasınlar beni..
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..
Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,
Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana!..
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka;
Gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını,
Beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak,
Ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları...
Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
Yeşerttiğin çiçekler yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz..
Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak. İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
İş açma başıma...
Git isine! Yoldan çıkarma beni!..
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:03   #5
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İlk yarı bitti : Hayat:1 - Ben:0...!!!...

Ama belliydi böyle olacağı

Nicedir başlamıştı belirtiler:

Yolda çocuklar "Amca şu topu atıversene" diye seslendiklerinde kuşkulanmıştım ilkin...

Sonra saçlarımdaki beyaz teller tescilledi yarı yolun ufukta göründüğünü,

Baktım; lise fotoğraflarım sararmış, sınıf arkadaşlarım yaşlanmış.

Eş dost sohbetlerinde sağlık ve çocuk konuşulur olmuş, seyahat ve aşk yerine...

Gök gibi gürlemeye alışkın müzik setimin ses düğmesini kısar olmuşum, içimdeki uçurtmanın ipini çekercesine...

Bizim zamanımızda diye başlayan nutuklar atmaya başlamışım mezuniyet törenlerinde,

-Hayret daha dün değil miydi benimkisi?-

Yıllar yılı dudak büktüğüm "ölümden sonra hayat" masallarına kulak kabartmaya başlamışım gizliden gizliye...

İple çektiğim Haziranlara sırt çevirmişim.

Yaşamın orta sahasına girmişim, irkilmişim...

Ruhumun ikizleri yine çekiştiriyorlar kollarımdan;

Biri, "daha ne gördün ki" diyor yüzünde papatyalarla, asıl şimdi başlıyor hayat!... Bundan sonrası rahat!"

Lakin "Buydu görüp göreceğin" diye efkarlanıyor öteki... ikinci yarı geçer hızla, yaşlanırsın zamanla...

Yaşı genç olanlar 35'e uzak durduklarını sanarak "Sahi oldu mu o kadar? Hiç göstermiyorsun" tesellisindeler.

35'le çoktan tanış olanlarsa "Hayata hoşgeldin" pankartlarıyla karşılamadalar...

İlk yarı sadece bir ısınmaymış meğer: asıl ikinci yarıda anlaşılırmış tadı, hayatın... kavganın... aşkın...

Bense şaşkın... devre arası bilançolarındayım.

Son dönemde kimbilir kaç kez eski anıları yaralı ele geçirdim, belleğimin derinliklerinde?...

Kimbilir kaç kez kendime yakalandım, kendimden kaçarken?...

Ve sustum vicdan sorgularında...

Aksi sedamla bile dertleşmedim. Meğer ne yaman serüvenmiş hayat? Bazen yediveren gülleri gibi bereketli...

Sanki hayat değil, Körfez Krizi mübarek: Bir koyup, beş alıyorsun...

Yaşıyor, seviyor ve seviliyorsun... Bazense kıtlıktan kırılıyor ortalık, şaşıp kalıyorsun...

Oysa -herkes bilmezden gelse de- skoru bellli oyunun:

30'larda dedeni ve nineni kaybediyorsun, 40'larda anneni ve babanı... Ve 70'lerde kendini...

Şimdi devre arası, yolun yarısı...

Bugüne dek ancak tanıştık hayatla... Ben ona kendimi tanıttım, O bana kendini...

Göğsüme madalya gibi dizdim hatalarımı...

Zaferlerim onlar benim, olgunluğumun yapıtaşları...

Ve derin bir yara gibi sakladım başarılarımı...

Asansör çıkarken yukarı, dönüp bakmadım bile aşağı...

Dönmesin diye başım...

Ben istikballe arkadaşım...

Ne var ki herşey yarım...

Hayat da yarım, sevdalar da...

Daha diyeti ödenmedi sevinçlerin...

İhanetlerin hesabı sorulmadı...

Nazım'ın dedidği gibi "Kopardım portakalı dalından ama, kabuğu soyulmadı, sevdalara doyulmadı..."

"Doydum diyen görmedim ki ben zaten..."

Lakin gel de zamana anlat bunu...

Sahi nedir bu telaş, bu kin? Sanki ölüye can yetiştireceksin...

Baktım ikinci yarı kapıda... ve hayatın ceza sahası yakın...

Doldurdum bir kara kutuya 35 yılın hesabını.

Acılar, sancılar bir çekmecede sevdalar diğerinde...

Bir yerde hüzünler ve korkular, bir üstte sevinçler ve zaferler...

Kat kat, dizi dizi dizdim kullanılmıştakvimlerimi,

Sabırla kapattım kutuyu, sevgiyle mühürledim ağzını...

İlk yarı bilançom o benim: Yangında ilk kurtarılacak... Kazada ilk açılacak...

Yarımlar tam olduğunda kara kutuyu açıp bakanlar teşhis koyacaklar halime...

"Çok mutlu olmuş, fazla yüksekten uçmuş zavallı" diyecekler

Ya da,

"Sebepsiz alçalmış... Bile bile vurmuş kendini dağlara!..."

Fakat kara kutu ancak bir kısmını söyleyecek hikayenin...

Kalanı benimle gelecek...

Dağların yamaçlarına savuracağım en mahrem hatalarımı...

Reyhanlar saklayacak sırlarımı...

Skoru birtek Ege'nin suları bilecek...

Denize kavuşabilirse eğer içimdeki nehir...



HAYAT : 0 - BEN: 1
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:04   #6
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Özledim seni...

Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl
içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
sürekli bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup
seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak,
bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken...
Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler,
geceler boyu nöbet tuttuk başında... O şen kahkahalarına
yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak,
doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde...
Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi,
"O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek
ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın
mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden,
sesin, kokun hala beynimdeyken...
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın
arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı,
yan yana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı,
onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına,
arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla
uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
Yokluğunu beklemek, ne zor...
Bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda bir yerlerde
üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp,
terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları, yalnız bulvarları arşınlayarak
sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak
ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe
dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde,
terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da
yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak,
yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek
ve "Dön bebeğim" demek istiyorum:
"Geri dön... Kulüben seni bekliyor..."
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:04   #7
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aşık Olmadan Bir Düşün Diyor Can Dündar

Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın...
Sokaklar da dar gelecek...
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin...

Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan sağlık."
"Yasamak güzel."
"Bos ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksın...
Göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp Ne dedin?" diye sormayacaksın...
Yalnız kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
İkisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittiğin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksın...
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın...
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin...
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
İlaçlara sığınacaksın...
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahı iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile...
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin...
Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
Aramayacağını bile bile...
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
Yüreğin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yani tutuşacaksın...
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin...
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karsılaşma umudu...
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
Gel gitler içinde yaşayacaksın...
Buna yasamak denirse...
Razı mısın bütün bunlara...?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde aşık olabilirsin
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:04   #8
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Can Dundar'dan

Sil?


Yeni cep telefonuma eskisinin rehberini
geçiriyordum dün...
Baktım, bazı isimlerin numaraları duruyor;
kendileri yok...
Bir deprem sonrasının hazin sınıf yoklaması gibi:
"- Cem Karaca?"
"- Yok!"
"- Barış Manço?"
"- Yok!"
"- Erol Mutlu?"
"- Yok!".
"- Melih Kibar?"
"- Yok!"
* * *
Sanki mazinin kumsalına yazılmış isimler... Eninde
sonunda
geleceğini
adımız gibi bildiğimiz halde hiç gelmez
zannettiğimiz bir dalga
geliyor
ve
yıllar yılı özene bezene sahile işlediğimiz o
güzelim yazıları bir
darbede
siliyor. Kum gibi dağıtıp ummana sürüklüyor.
Sonrası boşluk... Sonsuz bir boşluk...
* * *
Yitik dostların, tanışların ekrandaki isimleri
üzerinde geziniyor
parmağım... "Sileyim mi" diye soruyor telefon...
Başparmağın ucunda bir ömür...
Can, bir tuş mesafesinde...
"Sil" komutuna elim varmıyor.
"Sil"mek ihanet gibi geliyor.
* * *
Rehberim isim dolu... Kimi canlı, kimi ölü...
"Sil"meye kıyılamamış
nice
isim, yaşayanlarla birlikte duruyor orada...
"Yaşayanlar" dediğim,
sırasını
bekleyenler... Kim bilir hangisi, hangisinin ardı
sıra... "Ha 3 gün
önce,ha 5 gün sonra..."
Kimi vakitli, kimi apansız, bir anda...
Rasgele arıyorum yitenlerden birini...
Gençten bir kadın sesi yanıtlıyor:
"Aradığınız numaraya şu an ulaşılamıyor."
Gelecekte ulaşılması da mümkün görünmüyor. "Daha
sonra tekrar deneyiniz"
tavsiyesine gülüyorum.
Denemeye söz veriyorum.
> >Ölmüş de hafızadan silinmemiş dostlar, ölmeden
silinenlerden daha
uzun yaşıyor bu rehberde...
* * *
Hep merak ederim:
Nereye gider bu bilgisayarların, cep telefonlarının
posta
kutularından
silinen mesajlar, mektuplar, yazılar...
Onca harf, cümle, satır?.. Sanal âlemin görünmez
kablolarına tutunup
bir ekrandan yüreklere ulaşan haykırışlar, özlemle
tuşlanmış, mesaj
kutularında saklanmış aşklar... ne olur silinince?..
Uzay boşluğunda dağılır mı?
Yoksa bir yerlerde saklanır mı?
Bir gün yeniden toplanır mı?
Silinmiş yazılar diyarında...
Bir pişmanlık kurultayında...
Ya ölenler?
Onlar hangi keşfedilmemiş ülkeye gider?..
* * *
Galiba hayattan kayıt sildirdikten sonra ilkin
gelip sevenlerinin
hafızasına kaydoluyorlar.
Bilgisayar gibi değil insan hafızası...
Bir tuşluk "sil" komutuyla silmiyor sevdiğini...
silemiyor.
Emir, ferman dinlemiyor.
Hatıralara sarıp saklıyor orada... anıyor, yâd
ediyor, "yaşatıyor".
Belki hiç unutmuyor ve yanına gidene dek orada
koruyor. Belki -5-10
yıl sonra- bir gün "hafızası doluyor", onu silip yerine
bir başka ismi
yazıyor.
İşte insan asıl o zaman "sil"iniyor.
Sözün özü, demem o ki;
Unutmazsak yaşatırız!
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:05   #9
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Öyle Bir ilişkiye

En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin nedeni; yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Göz yaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkalarınızdadır.
Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;
“Ölmek var, dönmek yok”tur.
Gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya

Şurasından, burasından eleştirmeye başlarsınız;
“Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa...”
Başkalarını örnek göstermeye,
“Bak onlar nasıl yaşıyor” demeye başlarsınız
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını arasınız.
Aşkınızın gözü kör değildir
artık yanlışını görür düzeltmek istersiniz.
“Eskiden böyle miydi ya...”
diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirilerin kapısı;
açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle sürmeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar.
Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
“Ya sev böyle ya da terk et” diye gürler...

Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya,
bir kabusa dönüşür birden...
Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size...
Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar, mahkum eder;
mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı,
siler sizi defterden...
“İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için...”
dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız, yaşayamayacağınızı bilirsiniz,
ama öyle de sevemezsiniz.

İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek terk edersiniz...
“Madem öyle...”nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir,
madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde “Günah sizden gitmiştir”
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre...
Ne var ki unutamazsınız, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni...

Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur.
Delikanlılar, elikanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler
sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...

“Bana ne... kendi seçimi” diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra...
Ansızın kulağınıza çalan bir şarkı ya da
kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...

Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi,
yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh şarap içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız,
sular kulağına fısıldasın diye...dönüp
“Seni hala seviyorum”
diye bağırmak geçer içinizden... dönemezsiniz.
Görmedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
Anlarsınız ki bir ç****iz aşktır bu, ne onunla,
ne de onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu,
Hem “Ne olacak sonunda” kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz,
sürünür gidersiniz.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 21:05   #10
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

TANRI'NIN GÖKTAŞLARI

Önceki gece,kutsal katında sıkkındı Tanrı...
Dev aynasının karşısında oturmuş elindeki taşlarla oynuyordu.Yine böyle sıkıntılı bir anında yarattığı insanoğlu,başlı başına sıkıntı vesilesi haline gelmişti.
Kulları aşağıda yoksul yanlız ve mutsuzdu.
Acı çekiyor,kan döküyor,eziyor öldürüyorlardı.Sevgiden ziyade nefret kusuyor,sevaba değil günaha sarılıyorlardı.
Şeytan,zulmün bayrağını dikmişti yerküreye...
"Bıktım diye mırıldandı Kainatın efendisi,"...yoruldum asırlardır aynı filmi görmekten!Bilseniz kaç nesilde böyle kaç savaş,kaç yangın izledim ben."
Kederle avucunda çevirdiği taşları,yerküreye doğru attı.
Taşlar;karanlıkta alevli ışıklar saçarak süzüldü aşağıya..
Aşağıda umutla pencerelere üşüştü Ademoğullar..
Kainatın ışıkla dansı başlamıştı.
Bu ışıltı "yıldız yağmuru'na türlü çeşit manalar vehmettiler.
Toprağa yanyana uzanıp gözlerini gökyüzüne diktiler ve kayan her yıldız için ayrı dilek tuttular.
"Sevdiğime kavuşayım " dedi biri,"yoksulluktan kurtulayım"diye yalvardı öteki...
Gökyüzünün "taş yağmuru"nu,yeryüzü "dilek yağmuru" ile yanıtladı sanki.
"Acı çekmeyeyim",Yanlız kalmayayım", "Mutsuz olmayayım".
Acı ile güldü Tanrı yukarıda..
"Ah kullarım dedi,"Buradan ne kadar zavallı görünüyorsunuz.
Göktaşları,gözyaşlarınızı dindirir mi sanıyorsunuz.Bu mu onca asırda yaratabildiğiniz uygarlık?Yağanın taş olduğunu biliyor,ama hala o taşlardan medet umuyorsunuz.Derdinizin devasını onlarda arıyorsunuz.Oysa attığım taşlardan duvar ören sizsiniz.Birbirinin önüne setler çeken siz..
Alçakgönüllülük istedim sizlerden;gönülsüz davrandınız,geriye kala kala alçaklık kaldı."
"Ah zavallı ümmetim"diye dertlendi Tanrı,
"yıldızlara baktığınız kadar,birbirlerinize baksanız daha çok mutlu olacaksınız.
Benimle konuştuğunuz kadar birbirinizle konuşsanız hiçde yanlız kalmayacaksınız.
Gökyüzünde arayıp durduğunuz çareyi kendinizde,birbiriniz de bulacaksınız.
Sonra efkarla dev aynasına çevirdi yüzünü...Yanlızlığını savmak için onunla dertleşmeye başladı:
"Onca kalabalıkta kendilerini yanlız sanıyorlar.Asıl ebedi yanlızlığa mahkum olan benim,bilmiyorlar" diye iç geçirdi.
Ayna da kendini süzdü uzun uzadıya...
Sonra aşağıya baktı.
Yeryüzünde ç****iz gözbebeklerinden uçsuz bucaksız bir samanyolu vardı.
Milyonlarca çift göz ,yanlızlığından kurtulmak için umutla kendisine çevrilmiş bakıyordu.
Aniden aynasını çevirip dünyaya tuttu.
Milyonlarca ışıltı gözbebeği yansıdı göğün yüzünden...
İnsanlar,gökkubbenin aynasında kendi gözbebeklerinin ışığını görüp,takım yıldızı sandılar.
"Tanrım bu ne mucizevi güzellik,keşke bizde yıldızların gibi ışıldayabilseydik"diyerek hayran hayran dilek tutup duaya daldılar.
Bulutlandı Tanrı'nın yüzü....
Tuvalindeki resme kızan ressam gibi,çevirdi aynasını geri...
Söndü gökkubbenin ışıkları.....
Sabah oldu.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 01:28 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580