|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
31-03-2008, 15:47 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 24
Tecrübe Puanı: 17 |
Şöyle başlayalım; Fenerbahçe, İnönü’de Beşiktaş’a karşı kazanmak zorunda olduğunda kazanıyor. Başka bir ifadeyle Beşiktaş, iki senedir şampiyonluğu getirecek önemdeki maçları İnönü’de alamıyor. Maçtan önce Ertuğrul Sağlam’ın açıklaması: “En büyük kozumuz taraftarımızın desteği.”. Tamam, Beşiktaş taraftarının İnönü Stadı’nı inleten, rakip takımı afallatan tezahüratları ve tribün şovları önemli bir etkiye sahip; ancak maçlar sahada kazanılıyor. Kazanma şansını taraftar desteğine bırakan bir takım nasıl büyük olabilir? O halde Beşiktaş’ın Ali Sami Yen’de, Fenerbahçe Stadı’nda maç kazanmasını beklememeli. Maçın özetini şu şekilde verebiliriz: Fenerbahçe maçın ilk 15 dakikasında kendi evinde oynuyormuşcasına rahat, hırslı ve etikliliydi. Öne geçmelerini sağlayacak golü bulmaları gerektiğinde buldular, hem de iki kez. Bunun dışında tarihi bir fark da atabilirlerdi, ancak oyunu rölantiye aldılar. Beşiktaş ise bu tür maçların gerektirdiği olgunluğa, mental seviyeye henüz ulaşamadı. Bazı maçlar vardır, karşınızdaki rakip sizden üstün olsa da, en zor deplasmanda dahi olsanız kazanırsınız. (Örneğin Lucescu döneminde içeride – dışarıda oynanan derbiler, tarihi Chelsea galibiyeti). Fakat Beşiktaş, belirttiğim gibi, bu mertebelere ulaşmaktan çok uzakta. Bu durumun gerçek sorumlusu bence stajer teknik direktör Sağlam ve başındaki “patron” Yıldırım Demirören. Maç sonrası Ertuğrul Sağlam “Keşke daha geniş bir kadromuz olsaydı.” gibisinden bir ifade kullandı. Açıkçası Diatta ve Higuain gibi yetersiz oyuncuları alıp devre arasında gönderen, Tigana’nın ilk senesinde yıldızı parlayan Gökhan Güleç’i Denizli’ye kiralayan, Ricardinho’yu kadro dışı bırakan, devre arasında kurtarıcı olarak Schildenfeld’ i alan ve ondan faydalanamayan, Holosko için Koray’ı ve Burak’ı veren (bu oyunculardan önceden de verim alamayan) bir teknik direktörün böyle bir açıklama yapmasını kabul edemiyorum. Neticede Sağlam’ın sözlerinde net bir gerçeklik var, yadsınamaz. Geleceğin takımını yaratmak adına takımı genç ve tecrübesiz oyuncularla doldurmanın; genç, hırslı ama tecrübesiz bir teknik direktöre takımı emanet etmenin bir sonucudur, bahsedilen bu yetersizlik. Beşiktaş şu an öyle bir noktada bulunuyor ki, rakibinin yedekleri ve teknik direktörüne sahip olsa şampiyonluk yolunda çok daha şanslı olurdu. Geleceğin takımı demişken, sahi… 1.90’lık heybetli vücuduyla defansın göbeğinde oynayıp Alex’in o kafa golünü atmasına müsade eden, sürekli pozisyon hatası yapıp rakip oyuncuların hamlelerini izleyen Gökhan Zan’la mı; topu her ayağına aldığında izleyenlerin yüreklerini ağzına getiren, oyunu kurarken topu kaybeden, rakibe dengesiz ve şuursuz müdahalelerde bulunan Baki Mercimek’le mi; tekniği iyi olmasına rağmen çelimsiz, kıt bir futbol zekasına sahip Serdar Özkan’la mı, 2 maç iyi oynayıp 5 maç inisiyatif almayan Delgado ile mi geleceğin takımı yaratılacak? Bu oyuncuları yetiştirecek, eksik yönlerini kapatak büyük oyuncular ve büyük bir teknik direktör olmadan ancak bir yere kadar gelinebilirdi. O “yer” de işte tam burası, muhtemelen lig dördüncülüğü. Ertuğrul Sağlam’ın Kayserispor’u çalıştırmadığını derhal anlaması gerekmektedir. Büyük takım; vizyon sahibi, yöneticilik vasıfları gelişmiş, analiz yeteneğine sahip, taktik üretebilen teknik direktörlerce yönetilir. Ertuğrul Sağlam, bugüne kadar sıraladığım bu özelliklere sahip olduğunu camiaya gösteremedi. Takımının –şikayet ettiği- yetersizliğinden birinci derecede sorumlu kişi kendisidir, suç ortağı ise başkan Yıldırım Demirören.. Başkan Demirören için ne söylesek az, ama yine de söyleyelim: Öncelikle kulübün kendisine 40 milyon Dolar borçlu olması, tartışmasız başkanın hatalı transfer politikasından kaynaklanıyor. Bu yükün büyük bölümünü bedelsiz olarak alınan, başka takımların “artıkları” niteliğindeki, tutunamamış, Beşiktaş’a hiçbir katkı sağlamayan oyunculara (Okan Buruk, Çağdaş, Berkant, Mustafa Doğan, Tayfun Korkut, Mehmet Yozgatlı vs.) ve hatalı transferlere (Ailton, Higuain, Juanfran, Youla, Diatta vs.) verilen paralar oluşturuyor. Fakat Başkan, açıkça dile getirmese de, Aziz Yıldırım’ın bir zamanlar yaptığı gibi, “Başkanlığa talip olan, kulübün bana olan borçlarını da öder.” mantığını güdüyor ve her geçen gün kulübe daha çok sahipleniyor. Başarısız sonuçlar geldikçe cebinden daha çok para çıkarıyor, Beşiktaş için daha çok para harcadıkça paradoks derinleşiyor. Demirören’in yönetim biçimine ilişkin diğer bir tuhaflık, İMKB’ye kote olan ticari bir işletmenin başındaki üst düzey yönetici olarak, verdiği idari bir karar kulübü 8 milyon Euro zarara sokmasına rağmen halen koltuğunda oturabilmesidir. Bu durum, ancak şu önermeyle açıklanabilir: Beşiktaş profesyonellikten uzak bir patron şirketidir! Öte yandan kulüp, Serdar Bilgili – Hüsnü Güreli ikilisinin yönetimi acz içinde bıraktığı günden beri sahipsizdir. Şu anki idare ediliş biçimi itibariyle günümüz Türk siyasetindeki durum Beşiktaş’ta da mevcuttur; Başkan, karşısında herhangi bir muhalefet bulunmadığından kulübü üzerinde baskı olmadan yönetmektedir. Ekonomik olarak bakıldığında da kulübün kendisine olan borcu büyüdükçe, takım batağa daha çok saplanmaktadır. Kulübü içinde bulunduğu durumdan kurtaracak tek gelişme, bence, takımın düzenli olarak Şampiyonlar Ligi’ ne katılabilmesidir. Bu sayede gelirler artacak, daha kaliteli yabancılar transfer edilebilecek (kaliteli oyuncuların Beşiktaş’a gelmesi sağlanabilecek), taraftar başarılı bir takımın ürünlerini daha çok satın alarak takımı destekleyebilecektir. Fakat düzenli olarak Şampiyonlar Ligi’ne katılma hedefi, sürdürülebilir bir kalkınmanın ve başarının ürünüdür. Ve bulunduğumuz noktada bu kalkınmanın Yıldırım Demirören ile, Ertuğrul Sağlam ile, Sinan Engin ile gerçekleştirilebileceğini maalesef söyleyemiyoruz. Beşiktaş, en kritik haftalarda üst üste aldığı yenilgilerin ardından ağır yaralı, kanamalı bir hasta niteliğinde. Sivasspor deplasmanından bir mucize çıkaramazsa -başkan hariç- pek çok kişi için yolun sonu gözükecek ve muhtemelen sezon sonu tekrar bir ‘sil – baştan’ bizleri bekleyecek. K.Makaskesen Yukarıda yazılanlar büyük ölçüde bir çoğumuzun düşünceleri ile bağdaş tığı için bu yazıyı foruma taşıdım. Umarım benim olduğu kadar bu düşün celere katılanlarımız vardır. | ||
|
31-03-2008, 15:52 | #2 | ||
1903-1984-2008 Üyelik tarihi: Oct 2007 Yaş: 40
Mesajlar: 10.250
Tecrübe Puanı: 33 | Gazeteci Gizli Yazar Turgut iş başında Yine döktürmüşsün | ||
31-03-2008, 16:47 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Feb 2008 Yaş: 37
Mesajlar: 754
Tecrübe Puanı: 17 | E.Sağlam konusuna katılmıyorum,E.Sağlam camiayı karıştırmamak başkanına saygı duymak ve efendiliğinden taviz vermemek adına bazı işlerde bulunmuştur. Kadro kısıtlıdır,gelenlerde iyi oyuncular değildir,peki bu kadroyu kurarken E.Sağlam`ın gerçekten istediği transferlermidir,yoksa Yönetimin bütçeye göre olan transferleri ve aceleci olmakla beraber,transfer etmekteki kabiliyetsizliğmidir. Şunu bilir şunu söylerim Beşiktaş iyi yönetilseydi E.Sağlam yönetiminde şampiyon olurdu. Bu da demek oluyorki bu yönetim değişmeli,gelen yönetim iyi bir yönetim E.Sağlamla devam edip hem önümüzdeki seneyi kazanmalı hemde,geleceği kurtarmalı.
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
31-03-2008, 18:38 | #5 | |||
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 24
Tecrübe Puanı: 17 | Alıntı:
tesinin yeterli olmadığı Beşiktaş gibi büyük futbol takımının yükünü taşyabile cek yeteneklerini henüz oluşturamamış olması söz konusu. Keşke efendiliğinin, ağır başlılığının yanına biraz da teknik direktörlük yetenek lerini de koyabilseydi. Sözün özü: "Kayserispor nire, Beşiktaş nire" Konu Turgut_33 tarafından (31-03-2008 Saat 18:40 ) değiştirilmiştir.. | |||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/futbol/57914-kanamali-hasta/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 31-03-2008 16:54 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |