Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Beşiktaş > Futbol

 
 
LinkBack (1) Seçenekler Stil
Alt 07-05-2008, 18:08   #10
Optik bArikAtı
 
uMuT TaCiRi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
once_biz_vardik1903´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
bugunun futbolunda ve bugunun sartlarinda futbol bu duruma gelmisse ben yeni stat olayini destekliyorum artik sart oglu sart bence kimse bosa konusmamali artik futbol romantiklikten cikti futbol artik para oyunu sirf uzerine oynanan kumarin parasiyla 20 tane ulke kurarsiniz bu sartlarda hala romantik futbolda kalalim demek bana gore altini cizeyim sacmaliktir rekabet etmek icin yeni stat sart eger biz bu ulkede fenerle galatasarayla rekabet etmiceksek avrupada sampiyonluk icin caba sarfetmiceksek o zaman kapatalim sadece amator branslarla ve sirf ogrenci ve egitim okullariyla devam edelim yolumuza ama biz bu rekabetlere gireceksek yeni stadi istemeyenlerin hepsi bos konusuyor bence
Daha önce yazmış olduğum bir yazıda (Neden son barikat?),endüstriyelleşme olgusunun genel hatlarına değinmiş ve “Son barikat” esprisinin anlamını kendimce yorumlamaya çalışmıştım. Şimdi ise bu konuyu biraz daha derinleştirmek niyetindeyim. Hazır şu önümüzde ki on-oniki günlük süreçte gündemimizde Beşiktaş maçı yokken verimli bir tartışma çıkarma şansımız olsun.

Halkın Takımı platformu, genel anlamda endüstriyelleşmiş futbol olgusuna karşıt fikirlerin sunulduğu, Beşiktaş geleneklerinin ve felsefesinin muhafazasını besleme sportif başarıların önüne koyan bir nitelik sergilemekte ve bununla da gurur duymaktadır. Bu anlamda Halkın takımı forumu standart taraftar forumlarından tematik olma özelliğiyle ayrılmaktadır. Halkın Takımı ahalisinin endüstriyelleşmiş futbol üzerine söylenecek bir çift lafı her zaman olmalı ve sloganların da biraz dışına çıkıp, sahip olduğu birikimi bu bir çift lafın temeline harç gibi koyarak onun sağlamlaştırılması amacını gütmeli.

Bu doğrultuda derinleşecek tartışmalardan alınacak olan verimin kalitesi, konulacak tavrın netleşmesine hizmet edebilecektir.

19. yüzyılın ikinci yarısında (1870 ler), nüfusun artması sonucu kentlerin oluşması, ihtiyaçların çeşitlenmesi, icat ve buluşların yoğunluk kazanması sonucu başlayan endüstri devriminin ilk aşaması fabrikaların ve dolayısıyla tarım dışı proleteryanın doğması ve gelişmesini de getirdi. İkinci aşama olan makineleşme, bilgisayarın icadı ve internet sayesinde bugün etrafımızı saran ve adına endüstri devriminin 3. aşaması da denilen Globalleşmeye evrilmiş durumda artık.

Sanayi devrimiyle birlikte sermayenin azınlık elinde birikmesi sonucu oluşan geniş tekel ağları, karteller artık kitlelerin mevcut ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yapılan üretim-tüketim ilişkisiyle yetinmemeye başladı. Yeni ihtiyaç alanları yaratmak, dahası ihtiyaç dışı lüks tüketimi körüklemek amacıyla beslenen yeni trendler, moda, marka yaratmak gibi yollara hızla sapan sermaye birikimi elbette ki milyarlarla ifade edilen büyüklükte bir kitleyi çekim alanına hapseden futbola kayıtsız kalamazdı ve kalmadı da.

Bu aşamada başlayan bir ele geçirme süreci sonucu kitlelere ait olan tüm kulüp yapılanmalarına çeşitli sermaye gruplarınca önce sızıldı ve sonra el konuldu. Kitlelerce futbola ve kulüplerine atfedilen tüm değerlerin yerine yavaş yavaş yeni değerler konuldu ki çıkış noktası, insanoğlunun egemen olmakta en isteksiz olduğu o onulmaz “zafer” duygusudur. Kitlelerin bu duygusunu kaşıyarak itinayla yerleştirilen yeni değerler tıpkı bir tahtakurusu kolonisi becerisiyle, kitlelerin sahip olma duygusunu da koca bir kütük gibi kemirip içi boş kocaman bir kabuğa çevirmiştir bile. Sahip olduğumuzu sandığımız şey artık o şey değildir. Bize sunulan sadece incelikle oyulup süslenmiş, boyası cilası yerinde ama canı olmayan içi boş kuru bir kütükten ibarettir. Kısacası bir “marka” dır artık.

Genel olarak endüstriyel futbola karşı koyduğumuz tavır sloganların ötesine pek geçememektedir. Nasıl geçsin ki? Endüstriyelleşmenin köşkü kapitalizme karşı, en büyük karşıtı işçi sınıfı bile 100 yılı aşkın mücadelesinde, onca gücüne, sendika örgütlerine, ideolojik tabanlı parti teşkilatlarına ve devrimci potansiyeline karşın kısmi zaferlerin dışında kalıcı bir başarı elde edememiştir. Teknolojik gelişme ve sermayenin artık üretimden çok daha karlı hizmet alanlarına yaptığı yatırımlar sonucu eski devrimci geleneği de iyice aşınan işçi sınıfının ideolojisini bile güncellemeye vakit bulamadan pasifize olmaya yüz tutması kapitalizmin tek bir global kutup haline gelmesi sonucunu doğurmuştur artık.

En küçük mahalle takımından başlayarak çok uluslu sermayenin bayraktarlığını yapan dünya takımlarının ve onların dev organizasyonlarının önüne “Barikat” olarak dikilmenin romantik bir ütopya olarak kalacağını anlamak pek zor olmasa gerek. O halde biz neye karşı çıkıyoruz ve neden karşı çıkıyoruz?

Futbol ve onun alyuvarları olan tüm futbol kulüpleri efendileri olan dev endüstri canavarına bizlerden can taşımaya devam edecektir. Büyük ama çok büyük kitleler de bu oyunun gönüllü birer parçası olmayı da sürdüreceklerdir. Tüm bu işgal edilmişlik ve hatta ötesinde dönüştürülmüşlük içerisinde biz ne yapabiliriz?

Yıllar önce İngiltere’de yayımlanan bir futbol dergisinin yaptığı araştırmada Beşiktaş, dünyada felsefesi olan çok az takımdan biri olarak tanımlanmıştır.

Felsefesi olmak... Bu deyişi çok sevdiğim ya da beni daha akıllı gösterdiği için kullanıp durmuyorum. Kendine ait bir felsefesi olmak nadir rastlanan bir özellik. Peki diğer irili ufaklı bir çok takımın bir felsefesi yok mudur? Sorusuna verilecek cevap; Yoktur.
Endüstriyel heyülanın markaları durumunda ki bir çok takım arkalarında ki bu büyük gücün, yani sermayenin felsefesini taşırlar.

Nedir bu felsefe?
-Oyun sadece kısıtlı bir alanda oynanıp bitmez..
-çok önceden oynanmaya başlar ve sadece güçlü olan kazanır. Sahada olan biten sadece sonuçların açıklanma törenidir.
-Bu felsefe sadece kazanmayı kutsar. Herşey kazanmak hedefine göre şekillendirilir, kullanılır ve gerekirse harcanır.
-Gelenekler sadece aşılması gereken alışkanlıklardır. Sermayenin baş döndürücü dinamiği ve çöplük kavgasında geleneklerin yeri yoktur.
-Kuralları mevcut koşullar ve sahip olunan güç belirler. Her türlü ahlak ve adalete ilişkin endişeler zayıflara ve kaybedenlere mazeret teşkil etmekten başka bir işe yaramazlar.
-Güçlerin dengelendiği yerlerde devreye giren kural “win-win” yani kazan,kazan kuralıdır. Yenişemeyen güçler karşılıklı çıkarlarını gözeterek birlikte kazanma adına her türlü işbirliğinden kaçınmazlar.
-Hiçbir şey satılamaz, hiç kimse vazgeçilmez değildir.
-Para eden herşey değerlidir
-Tek değer paradır.

Bir takımın futbol endüstrisinin yoğun ilgisine mazhar olabilmesi için sahip olması gereken potansiyel nasıl hesaplanır?

Ortalama 10-15 milyon taraftarı olan bir kulübün her taraftarı haftalık olarak o kulüp için 50 YTL bütçe ayırırsa hareketli sıcak sermayenin haftalık değeri 500-750 milyon YTL dir. Bu anılan rakam sadece potansiyeldir ve bu potansiyel yatırım yapmaya değer ciddi bir potansiyeldir. Peki nasıl harekete geçirilebilir bu büyük potansiyel?
Önce başarı beklentisinde olan kitlelerin desteği alınarak direksiyona geçilir.
Sonra bu kitleye ceplerinde ki 50 YTL leri harcayabilecekleri seçenekler tasarlanıp sunulur.
Bu iş yapılırken sermaye grupları müthiş bir işbirliği sergilerler. Örneğin;
Formalar için lisans hakkı kulüp adına sabitlenir. Sonra büyük bir markaya imalat hakkı satılır. Markalı olarak imal edilen bu ciciler taraftara satılmaya başlanır. Satışı artırmak için büyük isimlerin peşine düşülüp o formayı sırtına geçirmesi sağlanır. Bu nedenle oyunun ruhuna aykırı olarak belirlenmiş mevkii numaraları oyuncuların plaka numaraları haline getirilir. Artan satışlarla birlikte formaların muhtelif yerlerine yüksek bedellerle reklam alınma şansı yaratılır. Artan gelirler daha büyük transferleri, o da daha çok forma satışını o da daha çok reklam gelirini birlikte getiren ucu açık bir spiral yaratır. Tabii aynı taraftara birden fazla forma satabilmenin yolu da her yıl yeni modeller yaratarak, bunları süslü defilelerle tanıtımını yaparak pazarlamak olarak bulunmuş ve bu eğilim zaman zaman kulüp renklerine müdahale edilebilmesine kadar varmıştır.
Tasarım işte bu.

Bu örneği atkı,bere,saat,şampuan,parfüm,deodorant,polar,pija ma,T-shirt,ıvır,zıvır olarak genişletin istediğiniz kadar.

Diğer bir yöntem ise sahip olunan stadyumu büyüterek yerleri peşin satmaktır. Hem böylelikle sezon başının gazıyla tüm sezonun seyirci ortalamasını baştan garanti etmek ve muhtemel başarısızlık halinde ortaya çıkabilecek olan seyirci (müşteri) sayısında ki düşüş riskini en aza indirmek hedeflenmiştir.

Tüm taraftarın stada gelemeyeceği gerçeği üzerine hariçte kalanların maçları izleyebilmeleri için yayın hakkı TV kartellerine pazarlanır ve parası peşinen garanti edilir. Bu parayı riski alan yayıncı kuruluş müşteriden toparlasın artık.

Açıkta kalan kupa ya da hazırlık maçları ise yine başka TV şirketlerine ayrıca satılıp onun da paraları peşin tahsil edilir.

Ne kaldı? Radyodan dinleyenler... Onları da sat artık bu saatten sonra.. Niye ayıp olsun?

Kulüp kısmen sermaye şirketi haline getirilip borsada sözüm ona “Halka!!” satılır ve parası peşin olarak tahsil edilir.

Kulübün sahip olduğu gayrimenkuller teminat gösterilerek bankalardan bol kredi toparlanır ve yukarıda dönen çarka taşıma su olarak eklenir. Hatta kat karşılığı inşaat şirketlerine pazarlanılıp tamamen kurtulunabilir bu hareketsiz değerlerden. İş, paraya dönsün bir an önce...

Devamını öğrenebilmek için aslında bir yönetici yakalayıp onun ağzından dinlemek lazım çünkü benim hayal gücüm sınırlı kalıyor ve bunları tasarlayabilmek için hiçbir profesyonel yardım alma şansım da yok.

Şimdi...
Hiçbir taraftar gücü takımını bu çarkın içinden çekip çıkaramaz. Peki teslim mi olunacak. Eğer ki sahip olduğunuz geleneksel bir felsefeniz, bir duruşunuz mevcut değilse evet; Teslim olacaksınız ve cebinizde ki 50 şer YTL leri de akıtmayı sürdüreceksiniz.

Ya da...
Bu tezgah kapsamında başarı olarak pompalanan tüm sahtekarlıklardan vazgeçeceksiniz.
Kulübüme yardım ediyorum ve kombinemi alıyorum, formamı korsandan almıyorum, lisanslı ürün kullanıyorum, yayıncı kuruluş decoderlerine saldırıyorum ki kulübüm bu kuruluşlar karşısında daha güçlü durabilsin gibi bir anlayışı da bu sahte başarıların kuyruğuna ekleyip kıçına şaplağı basacaksınız.

Ekonomik desteğini yani sermaye karşısında ki endüstriyel değerini yitirmeye başlayan gemiyi en önce terkeden farelerin elinden direksiyonu alacaksınız ve endüstriyel sermayenin karşısına endüstriyel sermaye olarak dikileceksiniz. Ama felsefesini yitirmeden, geleneklerini yanında taşıyarak, mevcut duruşunuzu bozmadan.

Ütopya?.... Belki.
Başarı şansı?.... Belki hiç yok.
Peki sonuç?...
Endüstri canavarının sıradan bir markası olarak var olmak yerine, tarihe o canavarın karşısına dikilmiş son barikat olarak kaydedilmek.

uMuT TaCiRi Ofline   Alıntı ile Cevapla
 

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/futbol/60900-yeni-stad-falan-istemiyorum/
Mesaj Yazan For Type Tarih
Untitled document This thread Refback 07-05-2008 17:21

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 18:16 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580