Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Gündem Dışı

Gündem Dışı Genel internet Geyik vs muhabbetleri.

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25-11-2007, 14:34   #1
tek aşkı beşiktaş
 
Asi_melek1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Red face Arkadaşlar!!!

Beşiktaşımızla ilgili güsel şiirleri olan varmı çok şık bi defterim varda onu doldurmam lasım LÜTFEEENNN:::::::::::
__________________


Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık
Anlaki yok Allah(c.c) tan başka yakınlık ....
Asi_melek1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 14:37   #2
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Seyirci değil .........T A R A F T A R...

Bayramda değil.....K A R A G Ü N D E...

Moda için değil.......F O R M A için...

Kupa için değil.......A R M A için...

Hava için değil.......S E V D A için...

90 dakika değil......Ö M Ü R B O Y U..

Yalanla değil..........K A N I Y L A...

Ayrı ayrı değil........O M U Z O M U Z A...

Şerefsizce değil......O N U R L A...

Utanarak değil........G U R U R L A..

Eğilerek değil..........D İ M D İ K...

Sefada değil............C E F A D A...

Koltukta değil...........B E T O N D A...

Minderde değil..........Ç A M U R D A...

Skorda değil.............V E F A D A...

Bazen değil..............H E R M A Ç T A...

Yuhlayan değil.......... A L K I Ş L A Y A N...

Oturan değil............. Z I P L A Y A N...

Köstekle değil............D E S T E K L E ...

Puroyla değil.............A T K I Y L A...

Çekirdekle değil.........B A Y R A K L A...

Muhabbetle değil........T E Z A H Ü R A T L A

Kendine değil.............BEŞİKTAŞA

İhanetle değil............ S A D A K A T L E...

Zaferde değil.............H E Z İ M E T T E...

Şampiyonken değil.....H A S R E T K E N...

Görüntüde değil......... Ö L Ü M Ü N E...

B E Ş İ K T A Ş 'A

bağlı yaşayanlara.... Ç A R Ş I denir !..



Defalarca Konuştuk, Defalarca Tartıştık, Defalarca Çözüm Yolları Aradık...

Ama Artık Anladım ki Hepsi Boşuna. Çünki Öylesine Aciz, Öylesine Zavallı, Öylesine Karaktersiz Kişilere Söylüyoruz ki, Algılamaları,Analamaları,Erkekçe Davranmaları Asla Mümkün Değil...

Türkiye'nin Dört Bi Yanında Bu Acizlerden Bolca Görmek Mümkün... Her Ne Kadar Zorumuza da Gitse, Her Ne Kadar Sinirilerimizi Zıplatsa da Böyle Olmaya Devam Etmekte... Sözünü Ettiğimiz Zavallıları Gördükçe Bunun Değişeceğinide Sanmıyorum...

Perşembe Akşamaı Malum Kadınköydeydik.
Kendilerine Taraftar Diyerek Taraftarlara Hakaret Eden Acizler Topluluğu Büyük Bir Zevkle "Beşiktaşım Oleyyyy" in Farklı Versiyonlarını Hiçbir Utanma,Sıkılma Hissetmeden Söylemekten Çekinmediler. Ey Acizler! Karşınızda Aklınızca Kendinize Rakip Gördüğünüz Bi Grup Duruyor, ve Siz Yine Üstün Zeka!? nız Gereği Bu Grupa Küfür Ederken Bile Utanmadan Onların Bestesini Kullanıyosunuz... Ama Dedikya Biz Yenilerini Yapmaktan, Siz Utanmadan Çalmaktan Vazgeçmediniz!

Oyuncunuzu Tribüne Çağırmak İçin Bile Bunu Kullanıyosunuz! Bilmem ne Metin Oleeeyyyy! Tıpkı Sizin Gibi Şaibelerin de "Arda Turan Oleeeyyy","Cimbombomum Oleeeyyyy" ve diğer Örneklerinde de Olduğu Gibi...

Büyüklerimizin de Dediği Gibi Tutturmuşunuz Bi "İnleyen Nağmeler" Masalı Söyleye Söyleye Bitiremediniz! Büyüklerimizin de Dediği Gibi, "75-80'de Bunu Söylüyolardı Hala Söylüyolar..." Bu Kadar Acınası,Bu Kadar Aciz Bi Durumdasınız...

Opera Adında Bi Video Çıktı Ortaya... Beşiktaşımın Mekanı Denilebilecek Bir cafe'de Yapılmış Süper Bi Video... Ama Utanmadan Bunu Bile Çaldınız! Daha Ne Demek Gerekir ki? He Bitek Eziklermi? Asla! Şimdi Saymaya Kalksak Sabahı Ederiz...

Az Öncede Lig Özetlerinde şeftalisporun G.Antep maçında aynı sahneler vardı. Beşiktaşım Ollleeeyyy, Beşiktaşım Ollleeyyyy!..

Perşembe Akşamı; Adamlığı Geçtim, İnsan Olanın İnkar Edemeyeceği Atkı Salldığımız "Pulp Fuction" Olayını Bile Utanmadan Biz Yaptıktan 2 Dakika Sonra Yapma Yüzsüzlüğünü Gösterdiniz!

Yakında Beşiktaş Diye Bağırmayanın!

Söz Bizde Beste Bizde Taklit Yok Bizde,
Mevzuda Takmıyoruz Geri Vitese!
Kadıköyde Samiyende,
Kral Biziz Bu Alemde!

Ben Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur sözüne karşıyım..Mesela sen Fenerlisindir ancak doğru yolu bularak Beşiktaşlı olmuşsundur..Güzel bir olaydır..Sizleri gerçekten çok seviyorum..Bana hiçbiriniz sen eski Galatasaraylısın diye dışlayan olmadı ve aranıza aldınız..Ben birkaç sahte Beşiktaşlı gördüm ki bana ve eski takımı başka olan taraftarlara ' sen yol yakından dön ' dyen gördüm..Onları kınıyorum...Sizleri seviyorum


bjk özlü sözler

--------------------------------------------------- -------------------------------

» BASIN ÖNE EGILMESIN ALDIRMA KARTAL, ALDIRMA.EN BÜYÜK SEN DEGILMISIN ALDIRMA KARTAL, ALDIRMA KARTAL ALDIRMA...

» YAKIŞIR SANA YAKIŞIR, SANA ŞAMPIYONLUK YAKIŞIR, SEN ALEMDE TEKSIN, DEĞIŞILMEZSIN, BEŞIKTAŞ SEN BIZIM HERŞEYIMIZSIN!

» BESIKTAS DIYEREK SANA YÜZ VURDUK, SIYAHIN YANINA BEYAZI KOYDUK, YILLARDAN BERIDIR HEP SENIN OLDUK BESIKTAS SEN BIZIM HER SEYIMIZSIN ..

» BAZEN HÜZÜN, BAZEN KADER SENIN SEVGIN BIR ÖMRE BEDEL.BEŞIKTAŞ SEN BIZIM HERŞEYIMISSIN.

» GUN DOGDU HEP UYANDIK STADLARA DAYANDIK BESIKTASIN UGRUNADA BAYRAKLARA DONANDIK SEMTIMIZ ERKEK SEMTI ASIK EDER HERKESI UZERIMDE EKSILMESIN BAYRAGIMIN GOLGESI ISTE BIZ KOTU GUNDE HEP OMUZ OMUZAYIZ OVUNMEK GIBI OLMASIN BIZ KARAKARTALLIYIZ.

» SEMTIMIZ ERKEKLER SEMTI, AŞIK EDER HERKESI, ÜZERIMDEN EKSILMESIN BAYRAĞIMIN GÖLGESI, IŞTE BIZ KÖTÜ GÜNDE HEP OMUZ OMUZAYIZ, ÖVÜNMEK GIBI OLMASIN BIZ KARAKARTALLIYIZ...

» YILLARCA KAHROLSAK DERTTEN KEDERDEN!! BILSEKKI KELLEMIZ KOPAR BEDENDEN!! ASKIMIZ HARBIDEN HEMDE DERINDEN!! ASLA VAZGECMEYIZ BESIKTAS SENDEN!!

» DELIKANLI ADAM RENKLI TAKIM TUTMAZ?BEŞIKTAŞIM SEN BANA BABAMDAN KALAN MIRAS DEĞIL OĞLUMA OLAN BORCUMSUN...

» Övünmekte çok haklıyız çünkü Beşiktaşlıyız. .

» Karanlık aydınlıktan yalan doğrudan kaçar, güneş yalnızda olsa etrafına ışık saçar, unutma doğruların kaderidir yalnızlık, kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar

» Bu sene şampiyon görelim sizi, ölmeden mezara koymayın bizi, korkutmaz bizleri musalla taşı, ölümüne seviyoruz biz BEŞİKTAŞI... !

» Erkek adam renkli takım tutmaz...

» Beşiktaşlı olmayanlara sesleniyorum. Birgün bu takımı sevmeyeceksiniz ona tapıcaksınız.

» Ne para ne araba nede manita en büyük aşkımız B J K !!!

» Hayat ne kadar uzun ama sana olan aşk o kadar sonsuz çünkü biz hakiki beşiktaş lıyıız..

» Yagmurlu bir günde görmüştüm seni. üstünde çubuklu formalar vardı. o anda tutuldum aşık oldum ben hayatın anlamı siyah beyazdı. Ölümle yaşamı ayıran çizgi siyahla beyazı ayıramazki her yolun sonunda ölüm olsada sevenleri kimse ayıramazki...

» Beşiktaşım hayat sensin, dünyam sensin, herşey sensin, gelecekse tüm acılar biz hazırız senden gelsin, bu sevdadan vaz geçersek, Allah belamızı versin.

oku ey beşiktaşlı oku!!!

--------------------------------------------------- -------------------------------

ÇArşı, asallıktır, asalaklığı barındırmaz. · ÇArşı gereksinimlerine göre gelişir, Çarşı dayatmalarla, atıflarla hareket etmez. · ÇArşı, kanıtlar, dizgiler, düşünür ve hareket eder. · ÇArşı, oyunu ve dalavereyi bozar. · ÇArşı, etkinliktir, doyurucudur. Toku ağırlamaz aça vaat etmez gösterir. · Can sokağında bir nefestir ÇArşı. · Zorluk ÇArşı'nın çarkıdır bunu görmezden gelmek zorluğa uyumdur. · ÇArşı, karşıttır. · ÇArşı, kendini biçimlendiren özgür bir yasadır ve insani bir tavırdır. · Sessizliği dinleyen, sessiz ve hissiz kalandır.Şaşkınlık kişiye münhasırdır, şaşırmak istemiyorsan şaşırt. · ÇArşı kumpasa gelmez. · ÇArşı, bir şeyleri başlatmayı beklemez, başlatır. · Beklemeyip yapandır ÇArşı. · ÇArşı tavırdır. Yönlendirilemez. · Kafalarda yeterliliği olmayan modamsı tavırları ÇArşı silkeler atar. · ÇArşı, ciddiyetten uzak, varsayımlarla, beslemelerle hareket etmez. · Türküler sabırla aktarılır. Nesilden nesile geçen dilden dile dolaşan türküler uhrevi bir dışavurumdur. ÇArşı içimizdir. · Türkü dinlemekten bıkanların mabedidir ÇArşı. · Sen türkünü söyle, kendimiz olmaktır ÇArşı. · ÇArşı, erdemdir, yenilikçidir, gelişmişliktir, hassasiyettir, özgürlüktür. · ÇArşı BEŞİKTAŞLILIKTIR!!!
Bizki en sağır kulaklara fısıldardık: "Burası İnönü burdan çıkış yok oğlum, yok kızım " diye... Burası İnönü; golden sonraki sevinçle başlar ölüm-kalım savaşı; Beşiktaşımızın üstünde siyah-beyaz çubuklu forma, bizim dilimizde "Beşiktaşım sen çok yaşa, canım feda olsun sana"

... Gökyüzü simsiyah, ruhlar bembeyazdır artık. Ve, bir Kartal seyretmektedir bunları gökyüzünün en yüksek noktasından süzülürcesine... Beşiktaşlı olmak sadece "taraftar" olmak anlamına gelmez. Taraftarlığı da bir kutsal forma içerisinde kutsamaktır... İşte o zaman ruhlar ve bedenler tek bir varlık gibi dans ederler tribünlerde...

Dedikya; burası İnönü! Burada yaşanılanlar, anlamayanların akıl sağlığını bozar. Mabedimiz İnönü kutsaldır bizim için. Kucaklaşmanın olduğu güne siyah-beyaz peynir zeytinle başlarsın; sonra Kartal olur 40 bin kişi konarsın tribünlere, topla birlikte sen de tribünde atağa geçersin; orta yaparsın; kafa topuna çıkarsın; gol atar gol kaçırırsın; rakibin atağını kesmek için tribünde kendi kalene koşarsın; arasıra sen de tribünde sakatlanırsın ama kimseye çaktırmazsın; totem yaparsın; maçı bırakıp, koridora çıkıp dua edersin; kulaklarına gelen sesin tansiyonuna dayanamaz, tekrar tribüne koşarsın; inanmışlığın verdiği haykırmayla tekrar tribünde atak üstüne atağa geçersin... "Haydi Kartalım... Haydi Beşiktaşım..." diye yalvarırcasına bağırırsın...

Çünkü sen 12. Adamsın!

12. Adam asla yorulmaz, inancını yitirmez, heppozitif olmak zorundadır, bu enerjiyi sahaya yansıtmalıdır. Giydiği 12 numaralı formanınhakkını verir. Akıttığı terden güneşte çay demler. Maçı Kartallar edasında koparır, kazandırır. İnönü'de maç oynanırken orada olamayan 12. Adamların gözleri açık gider ölüme.

12. Adamlar zor bulunurlar... Öldüklerinde İnönü'nün Beleştepe'sinde gömülmek için oranın kendilerine mezarlık yeri olarak ayrılmasını isterler ya da küllerini İnönü'nün çimlerine savrulmasını vasiyet ederler. Ama, ruhları asla ve asla ölmez! 12. Adam giydiği Kartal Baskılı ÇARŞI Formasını stad yapılırken İnönü'nün çimlerine çoktan ruhuyla birlikte gömmüştür. Şimdi o formanın üstünde gelecekteki başarılar ve zaferler özgürce yeşermektedir... Ve, artık sahada 12'ler savaşmaktadır.

Forma nerede mi gömülü? Eski açık tarafı ceza alanı dışındaki sağ iç köşede... '12.Adam Çarşı Forması'nı yaptığımız ayinle mabedimize gömdük ve üzerine de şu dörlüğü yazdık:

İnönü'ye karanlık çöktüğü zaman
Dışarıda yağmurlar yağdığı zaman
Tibünlerde ÇARŞI coştuğu zaman
Haydi bastır Şanlı Karakartalım...

O forma Beşiktaşımıza ömür vermiş ve vermekte olan tüm Kartallara hitaben oraya gömülmüştür. Dünyada başka örneği varsa buyursunlar çıkarsınlar.

Bir ömür de bizden Kartalım... Bir ömür de bizden Beşiktaşım...

Tüm Kartallara selam olsun
BİZİM İSYAN BİZİM GELECEKTE BİZİM.....



Varsın tarih göstermeyiversin 2007 yılının şampiyonu olarak seni BEŞİKTAŞ'ım...

Ben, SENi,tarihler seni şampiyon olarak gösteriyor diye sevmedim ki...

Ben, senin içimi çoğunlukla zindana çeviren SİYAHın,nadir de olsa aydınlatan BEYAZın için sevdim...

Ben sana hep AŞK dedim BEŞİKTAŞ,mutluluk kaynağım demedim ki sana...

Sana,"beni mutlu et" de demedim...

Bana seni soranlara,senin için AŞK dedim,SEVDA dedim,İNANÇ dedim,HIRS dedim,ÖZLEM dedim,KAVGA dedim,İSYAN dedim...

Seni hiç sevmediğim kadar seviyorum BEŞİKTAŞ'ım...

Ve geçen her gün,hiç sevmediğim kadar sevmeye devam edeceğim...

Ve sana yemin ediyorum ki DÜNYADAKİ EN BÜYÜK SEVGİ SEN OLACAKSIN dünya döndükçe...

Hiçbir ana bir yavrusunu,hiçbir Ademoğlu bir Havva'yı sevemeyecek benim seni sevdiğim kadar...

senin,sevenlerin içine siyahını zift gibi,zindan gibi çökerttiğin yeşil sahalara inecek olursam,

O puan farkı 8 değil 88 de olsa

Bu sene şampiyon göremesem de seni...

SEVDAMI da,

İNANCIMI da,

İSYANIMI da,

HIRSIMI da,

KİMSELER ALAMAYACAK ELİMDEN...

ve biz biliyoruz ki;

Aşk Bizim,İsyan Bizim... Gelecek de Bizim...


beşikten mezara

--------------------------------------------------- -------------------------------

Doğduğu anda başlar Beşiktaşlının aşkı. Beşiktaşlı, doğduğunda hayatı siyah beyaz görür. Bir bebeğin gözünü açtığında ilk algıladığı renkler siyah beyazdır. Sonra tanır diğer renkleri. Beşiktaşa karşı duyulan aşkta doğumla başlar, işte o yüzden Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur. Beşiktaşlılık, çocukluğunda mahallede top oynarken kendini Metin, Ali, Feyyaz yapmaktır ya da kapalıda açılan bir pankarta, çocukça akılla yapılan yorumdur. Bir babanın “Yarın ben oğluma ne diyeceğim?” sorusunda gizlidir Beşiktaşlılık. İlk aşkı Beşiktaşla yaşıyan insan, unutamaz ilk aşkını hayatı boyunca. İnsan büyüdükçe aşkıda büyür Beşiktaş’ına. Bu aşk, Beşiktaşa geldiğinde kalbinin kıpır kıpır atmasıdır, bazen Çarşıda yürümektir, bazen de Kazanda delikanlılığa ilk adımdır. Kolkola yürümektir Çarşıdan İnönüye, bazen helal parayı kazanmaktır Köyiçinde. Maç sonrası sonuca bakmaksızın aşkını beklemektir Fulyada, bazen de her şeyi Köyiçinde başlatmaktır inadına.

Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonluk sayılarıyla övünürken, şerefiyle kazandığı ikinciliklerle mutlu olabilmektir, Beşiktaşlılık,

Ulu Önderin kulubü sadece bir kere ziyaret etmesiyle övünmeyip, kurtuluş savaşı yıllarında her gün Beşiktaşın antremanlarını izlediğini, gün aşırı kulüp binasını ziyaret ettiğini bilip, Atatürk bizim takımı tutuyordu diyenlere gülebilmektir, Beşiktaşlılık,

Ulu Önderin kurduğu Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkıp, kendi kendine cumhuriyet kuranlara “Nerede sizin Atatürkçülüğünüz?” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,

Halkın takımı olmaktır, Beşiktaşlılık,

Vefalı olmaktır, köy takımına elendikten sonra İnönüdeki ilk maçta stadı doldurup aşkını tazelemektir, Beşiktaşlılık,

Yaratıcı zekasıyla besteleriyle, tezahüratlarıyla, pankartlarıyla diğer takımların kendini bire bir taklit etmesini izlemektir, Beşiktaşlılık,

Rakip takımın taraftarına, dünya yıldızı dediği futbolcusuna, deplasmanda “Korkak Tavuk” dedirtecek zekaya sahip olmaktır, Beşiktaşlılık,

Yıllarca hasreti çekilmiş olan şampiyonluğa çok yaklaşıldığı bir anda takım öndeyken ezeli rakibinden talihsizce gol yiyip şampiyonuğu hediye eden kalecisini, tesislerde dövmek yerine alkışlayıp bağrına basabilmektir, Beşiktaşlılık,

Vefalı taraftar sıfatını Türkiyede başlatan ve hala da taşıyan tek taraftar topluluğu olma gururudur, Beşiktaşlılık,

Siyahla beyazı, ölümle yaşamı ayıran çizgiyle bağdaştırmaktır, Beşiktaşlılık

Kulüp başkanının dedikleriyle hareket etmeyip kendi başkanına “O koltuk kutsaldır nasip olmaz herkese” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,

Halkın takımı olmanın verdiği gururla, alın teriyle kazanılan parayla dalga geçenlere, “Hepimiz Kapıcıyız” diyip “Silah mı satsaydık?”diye sorabilmektir, Beşiktaşlılık,

Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonlukları ile taktıkları yıldızlarla övünürken, Milletimizin uğruna şehit düştüğü ay yıldızımızı gururla taşıdığını bilip, bizim ay yıldızımız yeter diyebilmektir, Beşiktaşlılık,

“Takım böyle tutulur” diyenlere, ilk kurulan takım olmanın gururuyla bakabilmektir , Beşiktaşlılık,

Tesiste futbolcusunu dövmek yerine, kötü oynayan takımını sahaya arkasını dönerek, maçtan sonra stadı terketmeyip şarkılarla türkülerle protesto etmektir, Beşiktaşlılık

Bir gün herkesi Beşiktaşlı yapmak gibi kompleksli bir düşünce yerine “Beşiktaşlı olmanın ayrıcalığını Beşiktaş ruhuyla yaşayabilmektir”, Beşiktaşlılık,

Nihat, Sergen, Metin ,Ali, Feyyaz, Rıza gibi yüzlerce futbolcuyu kendi özkaynak düzeninde yetiştirip Türk futboluna kazandırmaktır, Beşiktaşlılık,

Sportif Başarıların bilincinde olup, mazisiyle övünürken, yıldız savaşı yapan rakiplerine yukarıdaki ahlaki ve etik değerleri sayabilmektir, Beşiktaşlılık,

Bütün bu sayılanları bir cümlede toplayıp, “Beşiktaş Sen Bizim Herşeyimizsin” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,

Herkes Beşiktaşlı olamaz, zaten ahlak ister, değer ister, tabi biraz da yürek ister.

Beşiktaşlıyız...Sevinmek İçin Sevmedik!!!

--------------------------------------------------- -------------------------------

Benim maçları kaybedişimin üstünden yıllar geçti, yıllardır verilen haksız penaltıya gıkım çıkmadı, çok eleştirdi beni skor yazarları, yerden yere vurdu, onlar vurdukça ben güçlendim, kaskatı kesildim, kenetlendim benim gibilerle, KARTAL bakışlılarla.

Çok hain girdi benim içime, dünya kulübü yaptılar beni, kurumsallaştırdılar akıllarınca, yıldız oyuncular aldılar, başarı için her yol mübah dediler, bense bakmadım skor tabelasına, RUHTUR dedim onlara önemli olan, yılmaz savaşçısı oldum doğru bildiğim yolun.

Hep belden aşağı vurdular, arkamdan iş çevirdiler, kendileri gibi olmamı istediler, kirli oyunlarına alet olmadığım için azsınız dediler, nerede şampiyonluklarınız, nerede kupalarınız dediler, ben ŞEREFLİ İKİNCİYİM dedim, azız ama özüz dedim.

Yuvamın üstüne pahalı pahalı kafesler yaptılar, sandılar ki müşteriyiz, sandılar ki paralarıyla, pahalı içkileriyle oturup ahkam kesecekler, biz de boyun eğip, kaçıp gideceğiz, cevabım sert oldu onlara, sizin viskinize karşılık benim maçtan once içtiğim ucuz şarabım, sizin pahalı kafesinize karşılık benim tribünde hiç oturmadığım koltuğum var dedim. Ne müşteriyim ne seyirci ben TARAFTARIM diye haykırdım onlara.

Çok küfür ediyorsun dediler, herşeye karşısın dediler, bu kadar muhaliflik olmaz dediler, her oyunun kuralı var dediler, oyunu kuralına gore oyna, düzene uy sen de bizim gibi ol dediler, A’sını gösterdim duvarda bir maç öncesi yazılan yazının, bırakın beni, çekemezsiniz bataklığınıza beni dedim, ben herşeyin karşısındayım kendimin bile, ben buyum dedim, ben HALKIM dedim.

Renkli formalarıyla evlerinden sallamaya başladılar, benim şarkılarımla bana küfrettiler, bir de yanlarına yasaları aldılar, gelemezsin dediler, ben de dedim ki onlara onbinimiz değil onbirimiz yeter, RUHUMUZ YETER.

Şimdi yeniden kuşanıyorlar kılıçlarını, evime sokmamaya çalışıyorlar beni, yıldırmaya çalışıyorlar, ne acıdır ki savunması gerekenler beni onlar da susuyor, adeta göz yumuyor kendi hesapları için, şimdi bana düşeni biliyorum, başkaldırmak zamanı, ŞEREFİMLE OYNADIM HAKKIMLA KAZANDIM deme zamanı yine.

Zaman yine geçecek, güzel günler de gelecek, kötü günler de, ama siyah beyaz atkımla ve havadaki yumruğumla ben hep yanında olacağım, çünkü ben BEŞİKTAŞLIYIM. Çünkü ben SEVİNMEK İÇİN SEVMEDİM.


alıntıdır...BeŞİktaslilik BÖyle Bİr Şey----------------------------------------------- -----------------------------------

Bir kışgünüydü Beşiktaşımızın avrupa kupası maçı vardı..memur babam emekli maaşını almış ve çok istediğim ayakkabıyı almam içi bana para vermişti..Kış ayının yarısı bitmiş bense ayağımdaki yazlık ayakkabılarla idare ediyordum.günlerden çarşambaydı maç perşembe akşamıydı 2 gün önce kar yağmıştı.çarşamba sabahı erkenden kalkıp babamın bana verdiği paranın yarısıyla maç bileti almak için üsküdardan motora bindim semte inip biletimi aldım hava okadar soğuktuki sanki kanım donuyordu sanki birileri benim orda olmamı istemiyordu.o gün evime gidip sabahın olmasını bekledim çok heyecanlıydım çok sevdiğim Beşiktaşımı izleyecektim.kahvaltımı yaptıktan sonra kazağımı üstüne formamıda giydikten sonra atkımı takıp evden çıktım cebimde babamın bana verdiği 30 milyonun yarısı yani 15 milyon kalmıştı diğer yarısıylada bilet almıştım maça daha yaklaşık 3-4 saat vardı hava çok soğuktu 3 gün önce yağan kar yoktu belki ama iliklere kadar hissedilen bir soğk vardı semtte yürümeye başladım..bir sokağa girdim etrafıma bakınarak yürüyordum..bir cebimde biletim diğer cebimdede aylardır beklediğim memur babamın bana verdiği ayakkabı parası duruyordu..10 dakika yürüdükten sonra ileride ağlayan bir çocuk dikkatimi çekti..köşeye çekilmiş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu hava soğuk olduğundan sokak pek kalabalık değildi etraftan geçen az sayıda insanda onu umursamamıştı ben çocuğun yanına gittim kalk bakalım ne oldu dedim...
bana git bırak beni dedi..ben kararlıydım tekrar ne oldu koçum dedim.çocuk kafasını kaldırdı ve annem çok hasta ve biz çok fakiriz günlerdir ilaç alamıyoruz kimsede yardım etmiyor dedi gözlerim dolmuştu gözlerimden yaş akmaması için kendimi bütün gücümle sıkıyordum..bir an babamın bana verdiği para aklıma geldi ama nasıl olurdu babama ne derdim..ama içimde elvermiyordu bırakıpta gitmeye al bunu dedim hayır olmaz dedi ben dilenci değilim...
ben ısrar ettim ve parayı zorlada olsa cebine koydum çok gururlu bi çocuktu kafasını utanarak ve ağlayarak kaldırıp bana sarıldı Allah sana ne istiyorsan onu versin tuttuğun altın olsun demişti...Bu kez kendimi tutamadım gözlerimden yaş biren boşaldı bu dua benim için bir ayakkabıdan daha çok önemliydi belki bütün kış ayakkabım olmayacaktı ama bir ihtiyaç sahibini sevindirmiştim onun mutluluğu buna değerdi..bir başka sokağa girdim..ellerim cebimde düşünmeye başladım bu ayakkabılarla bütün kış geçermi diye düşünüyordum..saate baktım maça artık 1.5 saat kalmıştı.dedimki ben buraya beşiktaşım için geldim herşeyi unutup stada girdim..maç başlamıştı soğuğa aldırış etmeden bağırıyordum sanki ses tellerim kopacaktı ama esen rüzgara rağmen beşiktaşımı desteklemeliydim..ilk yarı 1-0 bitti..ikinci yarı başlamıştı bi anda Ahmet dursun,İ Mansız ve Ronaldo 4-0 yapmıştı sevinçten havalara uçuyordum artık son 10 dakkaya girmiştik iki kişinin dikkatle beni süzdüğünü gördüm bu arada bastığım taşlar yazlık ayakkabımın içine buz gibi doluşuyordu adeta ama ben yinede aldırış etmiyordum...birden maç 4-1 oldu artık son 7-8 dakika kalmıştı...adam hala beni süzüyordu.derken 86.dakikada 4-2 oldu bir gol daha yersek elenecektik..bütün kalbimle takımımı destekliyor ve dua ediyordum bu aradada sanki soğuk benimle alay edercesine kanımı ve ayaklarımı donduruyordu..artık son dakikaya girmiştik..biz bütün gücümüzle bağırıyorduk..artık soğuk sesimi bitirmek üzereydi ama büyük beşiktaş taraftarları soğuk dinlermiydi..son saniyelere girilirken karşı takım ceza sahası sol çaprazından bir serbest atış kullanacaktı kalbim duracak gibiydi sanki..ve olan oldu serbest atış kullanıldı cordobayı aşan top kaleye girdi..bütün stad sanki buz kesmiş ağızları soğuk tıkamıştı derken birden orta hakem kaleye doğu koşmaya başlamıştı Aman Allah'ım hakem golu vermemişti daha önce kaleceiye faul olduğunu söyledi..bütün stad kabustan uyanmıştı artık derken cordoba atışı kullandı ve maç sona erdi..tur atlamıştık ayakkalarımızın acısını bile hissetmiyordum.staddan müthiş bir sevinçle çıktım..artık maç bitmişti ayaklarım çok üşüyordu dolmabahçeden beşiktaşa yürümeye başladım kafamın bir kenarında kazandığımız zafer diğer yanındada memur babamın bana verdiği ayakkabı parası vardı çünki o parayı bir daha bana veremezdi ona ne söyleyecektim..düşünceli bir şekide yürürken stadda bana bakan adam genç bir dakka bakarmısın dedi.arkamı döndüm adamı hemen tanıdım evet efendim dedim..bak dedi bana sesi titreyerek ben arkadaşımla bir iddaya girdik benim ayakkabı dükkanım var eğer kazanrsak birine yakkabı hediye edeceğim bense sana hediye vermek istiyorum dedi..
ben kabul etmedim çok ısrar etti..birden gözlerimden yaş boşalmıştı yaptığım iyilik bana tekrar geri dönmüştü..adam neden ağlıyorsun dedi..bir günde üç mutluluk yaşadımda ondan dedim.adam şaşırmıştı.o çocuğun duasını yüce Allah kabul etmişti.hem o sevinmiş hem beşiktaşım kazanmış hemde çok istediğim kışlık ayakkabılarıma sahip olmuştum..Beşiktaşım o gün bana 3 mutluluk yaşatmıştı..ve o günden sonra kendi kendime söz verdim her ne olursa olsun..ölene kadar hep beşiktaşlı kalacaktım...

Ruhumuzdadır Yada Hiçbir Yerde

--------------------------------------------------- -------------------------------

Dedik ya Beşiktaş Ya Ruhumuzdadır Yada Hiçbir Yerde

Bizki en sağır kulaklara fısıldardık: "Burası İnönü burdan çıkış yok oğlum, yok kızım " diye... Burası İnönü; golden sonraki sevinçle başlar ölüm-kalım savaşı; Beşiktaşımızın üstünde siyah-beyaz çubuklu forma, bizim dilimizde "Beşiktaşım sen çok yaşa, canım feda olsun sana"

... Gökyüzü simsiyah, ruhlar bembeyazdır artık. Ve, bir Kartal seyretmektedir bunları gökyüzünün en yüksek noktasından süzülürcesine... Beşiktaşlı olmak sadece "taraftar" olmak anlamına gelmez. Taraftarlığı da bir kutsal forma içerisinde kutsamaktır... İşte o zaman ruhlar ve bedenler tek bir varlık gibi dans ederler tribünlerde...

Dedikya; burası İnönü! Burada yaşanılanlar, anlamayanların akıl sağlığını bozar. Mabedimiz İnönü kutsaldır bizim için. Kucaklaşmanın olduğu güne siyah-beyaz peynir zeytinle başlarsın; sonra Kartal olur 40 bin kişi konarsın tribünlere, topla birlikte sen de tribünde atağa geçersin; orta yaparsın; kafa topuna çıkarsın; gol atar gol kaçırırsın; rakibin atağını kesmek için tribünde kendi kalene koşarsın; arasıra sen de tribünde sakatlanırsın ama kimseye çaktırmazsın; totem yaparsın; maçı bırakıp, koridora çıkıp dua edersin; kulaklarına gelen sesin tansiyonuna dayanamaz, tekrar tribüne koşarsın; inanmışlığın verdiği haykırmayla tekrar tribünde atak üstüne atağa geçersin... "Haydi Kartalım... Haydi Beşiktaşım..." diye yalvarırcasına bağırırsın...

Çünkü sen 12. Adamsın!

12. Adam asla yorulmaz, inancını yitirmez, hep pozitif olmak zorundadır, bu enerjiyi sahaya yansıtmalıdır. Giydiği 12 numaralı formanın hakkını verir. Akıttığı terden güneşte çay demler. Maçı Kartallar edasında koparır, kazandırır. İnönü'de maç oynanırken orada olamayan 12. Adamların gözleri açık gider ölüme.

12. Adamlar zor bulunurlar... Öldüklerinde İnönü'nün Beleştepe'sinde gömülmek için oranın kendilerine mezarlık yeri olarak ayrılmasını isterler ya da küllerini İnönü'nün çimlerine savrulmasını vasiyet ederler. Ama, ruhları asla ve asla ölmez! 12. Adam giydiği Kartal Baskılı ÇARŞI Formasını stad yapılırken İnönü'nün çimlerine çoktan ruhuyla birlikte gömmüştür. Şimdi o formanın üstünde gelecekteki başarılar ve zaferler özgürce yeşermektedir... Ve, artık sahada 12'ler savaşmaktadır.

Forma nerede mi gömülü? Eski açık tarafı ceza alanı dışındaki sağ iç köşede... '12.Adam Çarşı Forması'nı yaptığımız törenle mabedimize gömdük ve üzerine de şu dörlüğü yazdık:

İnönü'ye karanlık çöktüğü zaman

Dışarıda yağmurlar yağdığı zaman

Tibünlerde ÇARŞI coştuğu zaman

Haydi bastır Şanlı Karakartalım...

O forma Beşiktaşımıza ömür vermiş ve vermekte olan tüm Kartallara hitaben oraya gömülmüştür. Dünyada başka örneği varsa buyursunlar çıkarsınlar.

Bir ömür de bizden Kartalım... Bir ömür de bizden Beşiktaşım...
BİR günde görmüştüm SENİ

--------------------------------------------------- -------------------------------

Karısından ayrı yaşıyordu. Mahkeme onları bir celsede boşamıştı ve 11 yaşındaki delikanlı anneye verilmişti. Karısının, duruşma salonunda hakime anlattıkları, dudaklarında gülümseme, kulaklarında çınlama yapıyordu.

"Hafta içi basket, hafta sonu futbol maçlarına gider, bize hiç vakit ayırmazdı. Uykusunda hakem isimleri sayıklar, federasyonu istifaya davet ederdi. Evin içinde Beşiktaş'tan başka bir şey konuşulmazdı. Meğer bu adam benimle değil, Beşiktaşla evliymiş" sözleri; İnönü'nün bütün koltuklarına kazılıydı sanki.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi haftada bir gördüğü oğlu babasının elinden tutarken "Baba, beni maça götürme. Çünkü hakemler Beşiktaş'ı sevmiyor, ben de hakemleri sevmiyorum" dediğinde, dudaklarının arasından "Beşiktaş'ın Beşiktaş'tan başka dostu yok" mırıldanmaları ancak çıkabilmişti. 11 yaşındakiçocuğun bile sevgisinden yoksun bu hakemler, nefret bahçelerinde mi büyümüşlerdi acaba? Bu seferadaletli maç yöneteceklerdi.. En azından öyle umuyordu..

Ve çocuğuna söz vermişti hakemler adına.. Beyninde, karısının hakime söyledikleri vardı.. Yüreği ise inadına Beşiktaş diyordu. Çocuk, 12. dakikada verilmeyen penaltı sonrası babasına şöyle yandan bir bakış attı. Baba mahcup ama azimliydi, ses etmedi. 19. dakikada Ronaldo sahada, adam da çocuğunun yanında kıpkırmızı olmuştu. Çocuk aklıyla işi çözmüştü. Ama babasını kıramıyordu. Onu, en sevdiği tribüne "Kapalıya" getirmişti. Babasının omuzlarında ilk maça gelişi ve tribünün onu "Yavru Kartal" diye selamlamasını asla unutamazdı.

Babası, tribünle beraber iyice galeyana gelmişti. Futbolcu onur mücadelesi veriyordu. Beşiktaş ruhunu iyice hissetmeye başlamışlardı. "Hep böyle oynayın canımızı verelim" nidaları, 2-0'ın coşkusuyla tavan yapmıştı.

Adam çocuğunu kavrayarak "İşte bu ruh, bu onur mücadelesidir aşık olduğum. Ama annene bunu bir türlü anlatamadım" derken gözleri nemlenmişti. Aynı gece çocuğun annesi, baba ocağında TV'den Beşiktaş maçını izliyordu.

Yaşadıkları gözünün önünden film şeridi gibi geçmeye başladı.. Kocasını ilk gördüğü yer kapalı tribünün C kapısıydı. Şakır şakır yağmur yağıyordu ve delikanlı çubuklu bir forma giymişti. Birbirlerine aşık olmuşlardı..

Delikanlı, kutsal apoletli formayı oracıkta kendisine hediye etmişti.. Genç kadın, babasının şaşkın bakışları arasında o kutsal formayı üzerine giydi. Hayatın anlamını, iş işten geçtikten sonra anlamıştı. Volume tonlaması sonda olan TV'den Beşiktaş taraftarının sesi bütün odayı sarıyordu: "Bir anda tutuldum aşık oldum ben, hayatın anlamı siyah-beyazdı.."

Yağmurlu bir günde görmüştüm seni
Üstünde çubuklu formalar vardı
Bir anda tutuldum aşık oldum ben
Sevdanın anlamı Siyah Beyazdı
Ölümle yaşamı ayıran çizgi
Siyahla Beyazı ayıramazki
Her sevdanın sonunda zulüm olsada
Sevenleri kimse ayıramaz
__________________
ARKADAŞLAR SİZLERİ SALAK YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARILI OLAMADIM. FORUM YÖNETİMİNİ ENAYİ YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARAMADIM. SİZDEN DİLENEREK ALDIĞIM REPLERİ FORUM YÖNETİMİ SİLDİ. ŞİMDİ İSE BEN BUNA İSYAN EDİYORUM. BEN BİR MALIM!
Click the image to open in full size.
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 14:39   #3
pıηćıя
 
burock fun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

döktürmüşsün abi maşallah yaa
__________________
AzraiL geLsin ona biLe gider..ŞanLı KartaLım senin için değer..Hayat kadar güzeL işte Beşiktaş, Beşiktaş kadar güzeL işte hayat ...

~

burock fun Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 14:42   #4
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BENİM PENCEREMDEN BEŞİKTAŞLILIK

Bir felsefedir Beşiktaşlılık
baze 5 yaşındaki çocuğun hayata ilk isyanında saklıdır
bazen 14 yaşındaki yeni yetmenin ilk aşkında
siyahın eşsiz gizeminin yanına parlak bi ak olmaktır
özgürlüktür Beşiktaşlılık
kartalın kanatları her yürekte saklı olsa
ne farkımız kalırdı
Beşiktaşlılık bazen cılgınca sevınmek
bazense yureğin cıkıcak gıbı de olsa kafesinden
sırt sıvalazmaktır
koşulsuz koşullanmanın derinliğinde bir sevgi
aşkla başlayan sel karışır engin felsefeye
dürüstlük olur bazen,bazende kararlılık
en son duraksa delıkanlılık
tespıh sallamak kavga etmek değil bahsi-mevzu
herşeyi gözükara yaşamaktır kastim
işte boyledır bizim sevdamız
aşk bitsede bugun
uğramasamda mağbede
burnuma gelmesede kofte ekmek kokuları
varlıgımız karısmıs bir kere o engın denize
ne unutmak mumkun ne yenıden yasamak
gozumun onunde her sanıye bir film seridi misali
filmin ilk karesinde doktugum gozyası gozuktu
arman goğsumde
bayragın goklerde
sevdan dıllerde
yoklugun son nefesımde
ne mutlu Beşiktaşlıyım diyene


BeŞİktaŞ'li Olunmaz...beŞİktaŞli DoĞulur!...
1970'li yıllar... Beşiktaş'ın Türkiye Ligi'nde büyük krizler yaşadığı, büyük masraflarla meydana getirdiği güçlü kadrolara rağmen bir türlü şampiyonluğa ulaşamadığı, cileli yıllardayız...

Lig'de çok önemli bir Beşiktaş-Galatasaray maçı var... İnönü stadını haddinden fazla doldurmuş olan 40.000 seyirci, karşılaşmanın henüz başlamamasına rağmen, coşku ve heyacanla tezahürat yapıyorlardı.

Kapalı tribünün sol köşesiyle, deniz tarafındaki açık tribünün sağ köşesine sıkışmış, 3-4 bin Sarı Kırmızılı taraftar:

"Re-re-re...Ra-ra-ra...Galatasaray, Galatasaray Cim-Bom-Bom..." tekerlemesiyle takımlarına sevgi gösterisinde bulunurlarken en az 25-30 bin Beşiktaşlı taraftar da, adeta "Gök Gürültüsü" nü anımsatırcasına patlayarak: "Haydi Kartal" sloganı ile rakip taraftarlara mukabelede bulunuyorlardı...

"Basın Tribünü" nde bu ilginç sahneleri dikkatle izleyen ünlü bir Galatasaraylı yönetici dayanamamıştı... Etrafındakilere dert yanıyordu: "Bu işin sırrını çözemedim kardeşim? Biz Galatasaray olarak, son 10 yıldır Beşiktaş'tan daha başarılı bir grafik çizdik... Bu gerçeğe rağmen, renklerimize gönül bağlayan taraftarlarımız gıdım, gıdım artarken Beşiktaşinkiler çok daha süratle ve çığ gibi büyüyor!..

"TARAFTAR", bilhassa futbolda, takımın 12. adamı olarak gösterilir... Doğrudur... Hele bu tanımlama Beşiktaş Taraftarı için yapıldığında, tam isabet bir değerlendirme demektir...
Türkiye'de, seyircisiyle en sağlam diyalog kuran, bütünleşen tek kulüptür Beşiktaş... Başka bir deyimle, Siyah-Beyazlı seyirciler kadar, bilhassa kritik maçlarda takımı ile bütünleşen, adeta O'nu zafere doğru yönlendiren bir başka "Tribün" göstermek zordur.

"ÖLESİYE SEVMEK..." Yağmur, çamur, kar, kış demeden Tribündeki yerini sürekli dolduran Beşiktaş Taraftarlarının, sahadaki Beşiktaş'a gönül bağı ve bakış acısı budur...

Osmanlı Sarayı'ndan doğmuş olmasına ve aristokrat kökenine rağmen, "Halkın Kulübü" olabilmeyi başarmış bir cemiyettir...

"Kulüp Üyesi Olabilmek" ve "Yönetimde Görev Alabilmek" için belirli bir seviyeye gelmek, kariyer sahibi olmak şarttır ama, cemiyetin yapısı, halk kesimlerindeki her meslek sahibine değer vermeyi prensip sayar...

Bu yüzden Beşiktaş seyircisi de kulübün prensiplerini yansıtan bir ayna gibidir tribünlerde... Atraksiyonu, abartmalı davranışları, kaytarmayı ve egoizmi hiç benimsemez... Kendini bilmez bazı çatlak seslere, bu gibilerin zaman zaman küfürlü haykırışlarına rağmen, genelde, takımını desteklerken, en güzel sloganları, en nezih şovları üreterek, statları renklendirmesini bilir.

Bazı cemiyetler tarafından komplekslerinin tabii sonucu olarak "Değişik Hüviyetler" le ve çirkin "Lakaplarla" tanıtılmak istenmesine karşı, Türkiye'de sadece futbolla değil, sık sık birçok branşta "En Centilmen Kulüp" gösterilmiştir.

Futbolda, Futbol Federasyonu ve diğer yan kuruluşlar tarafından, son yarım asır içinde tam 19 defa "CENTİLMENLİK KUPASI" ile ödüllendirilmesi, Tribündeki Seyircisinin de genel davranışı, aralıksız performansı ile orantılıdır...

BEŞİKTAŞ'LI OLUNMAZ...

BEŞİKTAŞLI DOĞULUR!...

Haksızlığa uğradığı zaman, yumruğunu sıkan bir taraftar grubu vardır ama, sözde masum görünüşlü bazı rakip taraftarların uzun yıllar sürdürdüğü, "spora seks karıştıran hakaretlerine de peygamber sabrı göstermesi, onların olgunluğunu onaylatan en sağlam kanıttır... Açıkçası, Beşiktaş'ta "en büyük unsur" dur seyirci... Tribün, sahadan mert, dürüst ve cesur mücadele ister. Alın teri karışmış bir doksan dakikadan, bilek gücü ile elde edilmiş bir zafer bekler ve bu olgunun oluşabilmesi için, hiç durmadan takımını coşturarak, önemli ölçüde skoru kendisi belirler...

Sahadaki Beşiktaşlı ile tribündeki Beşiktaşlı, bir maçın tamamında aynı şeyleri hissettikleri içindir ki, sonuçta zafer kaçınılmaz olur... Bu Türkiye genelinde de böyledir... Beşiktaşlı için, "Ülkenin her yanında aynı anda, aynı şeyleri düşünen insanlar" denmesi, bu özelliğinden doğmaktadır...

BEŞİKTAŞ'LI için BEŞİKTAŞ, bu dünyada yaşanacak en büyük aşktır... Bu gerçeğin bilincinde olan TARAFTARLAR, siyah-beyaz camia, ne zaman bir krize girse, onu omuzlar, hatta sırtına alıp, düştüğü sıkıntı çukurundan çıkarıverir bir hamlede...

İşte 1970'li yıllarda, taraftarlarının (başarısızlık sonucu azalması bir yana) devamlı artması, Beşiktaş'ın tek şampiyonluğuna dahi tanık olmamış çok genç kuşakların Siyah-Beyaz renklere katılması, geçmişte nice zaferler görmüş, doğuştan Beşiktaşlı anne ve babaların, çocuklarını da ilk günlerden itibaren Siyah- Beyazlı yetiştirmeleri ile mümkün olmuştur.



İstanbul otogarı viyadüklerin çevrelediği bir örümcek ağıdır. Ağlarına yalnız bahtsızlar takılır. Parası olmayanların kaderleri değişmesede yerlerinin değiştiği bir başlangıç, yada sondur burası. Hele öğlen kalkan yada öğlen ulaşan otobüslerin yolcusuysanız bu hayata sarılma direncinizin ilk test yeri yine bu otogardır.

Öğlen ezanı okunuyordu.Nisandı ama hala kaşkollara sarılmış insanlar, ciğerlerinden çıkan havayı kaşkolun içine üfleyerek ısınmaya çalışıyorlardı. Artvin'e gidecek otobüs yolcuları sigaralarından son bir fırt çekip, otobüsün basamaklarını çıkıyorlardı. Muavin bagaj kapaklarını kapattı, peron görevlisi içerideki yolcuları sayıp, kafasını arka kapıdan uzatıp bağırdı.
"22 numara, 22 numara...". 22 numara yoktu. Tam o sırada bir ambulans yanaştı yan perona. Ambulanstan gözaltına kadar sakallı bir adam indi. Muavine el kol yapıp otobüsü durdurdu. "Bagaj var mı?" muavin. Adam "yok, ama cenazem var" dedi. Muavin yıkıldı. Çünkü ağzına kadar dolu bagajı indirip, tekrara yerleştirmek demekti bu. Peron zili çalıyor ama Artvin otobüsü hala bagajlarını topluyordu. Tabut orta kısma sürüldü, ambulans sessizce ayrıldı yan perondan. Yolcular cama dayanmış, efkarlı gözlerle izliyordu olan biteni. Terden pembeleşmiş yüzüyle muavin adamı buyur etti içeri, otobüs yola düştü.

22 numara yolcusunu merakla süzdü otobüs. Müsade isteyip yerine oturdu. Yanındaki yolcu merakını kustu hemen,
" Allah rahmet eylesin, yakının mıydı?"
Adam düşündü uzun uzun,
"Mehdi" benim neyim oluyor diye. İçini çekip,
" Kardeşim di" dedi. Otobüs köprü üzerinden geçiyordu. Adam içinden,
" Mehdi, son kez hisset boğazı" diye geçirdi. Uzun yol başlıyordu.

Adam kitabını açıp okumak istiyordu ama yanındaki yolcu kıpır kıpırdı. Sürekli içleniyor, vah vah çekiyordu.
" Kaç yaşındaydı" diye sordu yolcu. Adam,
"Tam olarak bilmiyorum, ama ben yaşlarındaydı"
"Yahu kardeşim diyorsun yaşını bilmiyorsun" diye hayret dolu çıkıştı yolcu.
"Kardeşim dediysem, öyle değil" dedi adam.
"Ya nasıl" dedi yolcu.
Uzun bir sohbet başlıyordu, Otobüs İstanbul sınırlarından çıkarken.

Mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dövüşürken gördüm. Alt koğuşlarda, *** fraksiyonunun koğuşlarında kalıyordu. Orada kavaga çıkınca bizim koğuşa postaladılar. *** fraksiyonu ile bizim koğuşun görüşleri ters olduğundan kimse yüzüne bakmadı Mehdi'nin. En dipte benim ranzanın sağ altına yatırdılar onu. Birkaç ay kimseyle konuşmadı. Yemek yaptı, topladı, çay dağıttı. Havalandırmada yalnız dolaşırdı. Koğuş eğitimlerimize katılmazdı, annamam öyle şeylerden der kenara çekıilirdi. Anladım ki fraksiyoncu filan değil. Bir harita metod defterine gazetelerden resimler kesip yapitırırdı geceleri. Her koğuş baskınında Jandarma o defteri bulur yırtardı. Bizim zulayı bilmediğinden her seferinde yeni defter bulur, bir dahaki baskına kadar çalışmasına devam ederdi. Bir sonraki baskın tiyosu geldiğinde haline acıyıp, defterini bizim zulaya attım. Jandarma döşek altını açıp defteri bulamayınca Mehdi hayretler içinde kaldı. Ona aldığımı söylemedim, merak ediyordum çünkü deftere neler yapıştırdığını. Herhalde karıkızresimleridir, hela için malzeme yapıyorudur diye düşünüyordum. Öyle ya Jandarma bulur bulmaz paramparça ediyordu defteri. Işıklar sönünce zuladan çıkardım defteri. Gözlerime inanamamıştım. Koğuşta kimsenin okumayıp bir kenara attığı, ziyaretlerde don, sigara sarılıp getirilen, iaşe sandıklarının üzerinde gelen ne kadar spor sayfası varsa ayıklanmış, içlerinden ne kadar Beşiktaş ile ilgili haber varsa kesilip bu deftere yapıştırılmıştı. Resimlerin kimilerinin üzerinde domates çekirdeği vardı, kimileri sonradan ütü vurulup düzleştirimiş buruşukluktaydı. Ama herbirinin altında tarihi düşülmüş, önemli yerlerinin altı çizilmişti. İlginç gelmişti bana Mehdi.

Bir sabah yoklamasında yanında durdum. Pantolunuma soktuğum defteri arkadan sıkıştırdım eline. Şaşırdı. Çocuk gibi sevindi. Teşekkür etmek istedi, konuşmadım onunla. Ajan damgası yiyebilirdim koğuşta. Havalandırmada yolumu kesti.
"Sağol" dedi. Sigara tuttum ona. Çömeldik.
"Kimsin, necisin, ne arıyorsun siyasilerin mapushanesinde"dedim.
"Vallahi bende bilmiyorum, neci olduğumu bende bilmiyorum" dedi Mehdi.
"Peki anlat o zaman" dedim.
"Kimseye demek yok ama, söz mü" dedi.
"Söz" dedim.

Eylül 80 yılıydı. Malum stad bir tane. Ülke bir savaş yaşıyor ama bizim derdimiz kapalıyı kaptırmama savaşı. Akşamdan yığıldık, sabahlıyoruz kapalının kapısında. Kimimizin koynunda şarap, kiminde emanet, kiminde yarım somun ekmek. Baskın yemeyelim diye üçer üçer erketeye çıkıyoruz Maçka tarafına, Dolambahçeye, spor sergiye. Ben gece üç gibi Maçkadayım. Motorcular geliyordu aşağıdan. Son seferinde karşıdan grup indirmiş, nümayiş yapacaklarmış dikkat et dediler. Bıçkın delikanlıyız o zamanlar, semtimizde nümayişe tahammülümüz yok elbet. Bir o sokağa dalıyorum, bir bu sokağa derken bir baktım, o grup duvara tezahürat yazıyor. Allah dedim, çektim emaneti üzerlerine yürüdüm. On kişiydiler, dayak yerim ama hiç olmazsa bir ikisini iyileştiririm dedim ama beni görünce öcü görmüş gibi kaçamaya başladılar, bende arkalarından. Meğer benim hemen arkamda Polis varmış, ben onları kovalıyorum, koşuyorum, polis hepimizin arkasından koşuyor. Girdik bir çıkmaz sokağa, çocuklar durdular, elleri havada, ben hala bana teslim oldular diye havalardayım, Polis arkadan ışık tutunca uyandım, elimde emanet, kolum havada, megafondan "at elindeki silahı" diye bağırıyor, ben kala kaldım. İçimden sıçtık şimdi dedim ama yırtarız. Çocuklar bilmem ne örgütünden, ben orada saf saf bir adam, polis minibüsünde Gayrettepeye vardık. Nezarete oturduk, geçmiş olsunlaştık. Çocuklar duvara yazı yazacakalarmış meğer, ben onları ne zannettim, güldüm kendi kendime, bir an önce salsalarda maça yetişsem diyorum hala. Nezarette çocuklardan ayrılıp duvara yaslandım, sabah oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. Uzandım aldım, hırsızmış, basılmış evde salak. Durumu anlattım güldü bana. Rakip takımı tutuyormuş, iyi beklememişsin maçı nasılsa koyacaz size dedi. Ağırıma gitti zırtapoz hırsızın lafı, koyum kafayı burnunun üstüne, dağıldı ağzı burnu. Apar topar çıkardılar dışarı. Tehditler savurdu bana. Hadi lan ikile, kodumun hırsızı dedim arkasından. Sabah dokuz gibi sorguya aldılar teker, teker. Sıra bana geldi. Klasik sorgu odası işte. İçim rahat, ifadeyi verip gideceğim maça. Aaa, bir baktım bizim hırsızıda aldılar odaya, oturdu karşımda. Burnu tamponlu, sargı içinde. Noldu lan yetmedi dedim. Koltuğunun altındaki silahı görünce yıkıldım. Sivilmiş meğer, nezaretten laf almaya karışmış, nasıl yedim bu numarayı diye kendi kendime kızdım. Diğer çocukları salmışlar mahkemeye kadar, ama bizim kırık burun davasından " memura karşı koyma ve darptan" kalakaldık. Maç gitti, ama asıl giden benim hayatımdı. Asker ertesi gün darbe yaptı. Memurun raporuna göre hala ben örgüt üyesi zanlısıydım. Darbenin ilk günlerinde kurulan mahkemelere çıkartıldım. Konuşturmadılar bile. Sonrası o koğuş senin, bu koğuş benim. Her koğuş derdimi anlattıkça bana ajan muamelesi yaptılar. Bende kimseyle konuşmamaya başladım. Dışarıda hala bizim tribünden avukat çocuklar uğraşıyormış ama yakalandığım grup çok sivriymiş, çok vukuatı varmış, yırtamaz demişler. Bende bir umuttur bekliyorum iki yıldır, ama şu gardiyanlara gıcık oluyorum, ne olduğumu bildiklerinden ne zaman maç kaybetse Beşiktaş abuk subuk hareket yapıyorlar, bende dalıyorum, sonrası jandarma dayağı, bıktım, ağzımda diş kalmadı.


Otobüs otobanı bitirmiş, yola döner dönmez, mola vermişti. Yolcuya kalsa hikayenin devamını dinlemek için altına işemeye razıydı. İkide bir vah, vah diyor, yorum yapmak istiyordu. Adam aşağı indi, bir sigara yaktı. Hava soğumaya başlamıştı. Bagaj sıcakmıdır, diye düşündü. Ölüler üşümezdi oysa. Çaylarla birlikte üst üste, hızlı, hızlı sigaralar içildi. Ananons yapıldı, otobüs mola yerinden ayrıldı. Meraklı kulaklar dikildi, VCD'de oynayan filmi kimse seyretmez olmuştu. Adam devam etti.

Mehdi'nin bir arkadaşı olmuştu artık. Ben. Okumamıştı, ama hayat onu yetiştirmişti. Bize katıl dedim ona. Anlamam o işlerden, sevmem o işleri dedi. Olsun vakit başka türlü geçmez, gel otur akşamları sende tartış bizimle dedim. Koğuş sorumlumuza durumu anlattım. Ajan olabilir dedi. Ben kefil oldum Mehdi'ye. Oturdu o akşam bizimle. Kısmetsiz Mehdi'nin ilk geceside şanssız başlamıştı aramızda. Okuma yapılacaktı. Zuladan kitaplar çıktı. Herkes harıl harıl okumaya başladı. Yan gözle Mehdi'yi seyrediyordum, okumak ne kelime, kitaba bakmıyordu bile, sonra harita metodunu soktu kitabının arasına, yine kendi dünyasına daldı. Ama onu bekleyen bir süpriz vardı ki, okunan kitabın bölümü hakkında tartışma yapılacaktı geceyarısı. Okuma bitti. Bölüm bölüm herkes koğuş sorumlusunun soruduğu sorulara yanıt veriyordu. Sıra Mehdi'ye geldi. Ben gözlerimi kapadım, çıkacak cümbüşü ve Mehdi'nin sorumluluğunun bende olduğunu düşünerek başıma gelecekleri düşünüyordum. Koğuş sorumlusu sordu " Mehdi, teoride yenilmek kişi benliğinde ideolojiyi zedelermi?" . Ben yer yarılsada içine girsem diye düşünürken Mehdi gırtlağını temizledi, konuşmaya başladı, kulaklarımı tıkadım.
" Bir harekete taraf olmak, eğer ona aşk ile bağlanmamışsan sana kaçacak çok fırsat bırakır. İnsanın kendi dünyası bencillik üzerine kuruludur. Benlik, bencillikten türemiştir. Teori diye tanımlanan hareket, insanın bencilliğini beslemezse kaybolur gider. İşte insanoğlu harekete saygını yitirmemek için aşkı doğurmuştur, beyninde aşk olmazsa benlik yada bencillik, teoriyi zorunluluk haline getirir. Teoride yenik düşmek, eğer teorinin insana salgıladığı aşk yoksa yenilmektir. Ben sevdalarıma hiç yenilmedim"


Sessizlik oldu. Kulaklarımı diktim sessizliğe. Felsefenin temel ilkeleri, bir adamın sözleri karşısında yenik düşmüştü. Işıklar söndü, herkes o gece öğretilen teoriyle aşkını koydu teraziye. Birkaç gece geçti. Koğuş sorumlusu Mehdi'yi istedi yanına. Ajan olup olmadığını dışarıdan sorgulamıştı. Hiçbir kayıt yoktu. Direk sorgu yapacaktı. Havalandırma sırasında ben, Mehdi'yi karşısına oturttu, hikayesini onada anlattı Mehdi.
"Peki, sen bunca felsefe kitabıyla boğuşup vardığımız yargıları, bir aşka bağlayıp nasıl sonladın Mehdi " dedi koğuş sorumlusu.
siz hiç Beşiktaşlı oldunuz mu ? diye cevap verdi Mehdi ve devam etti.
" Yaşadığımız bu hayatı nasıl yaşayacağımızı biz kitaplardan öğrenmedik veya şu doğrudur diye kimse bize destur vermedi. Hayatı eğrisiyle doğrusuyla yaşadık dibine kadar. Ve bizim yaşayışlarımızın bize gösterdiği doğrular oldu, yeri geldi bizim yanlışlarımızı doğru uygulaması için abi olduk. Bir felsefemiz oldu yalnız yaşanmışlıklardan. Şimdi siz başkalarının hayat deneyimlerinden türettiği felsefe ile değil kendinizinkini , bir ülkenin kaderini çizme yarışına giriyorsunuz. Peki kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan aşkınızı ne kadar biliyorsunuz. Veya bu coğrafyada yaşıyanlar sizin için ne ifade ediyor" diye konuştu Mehdi.

Ben yanılmıştım. Üniversiteler okumuştum, kitaplar yutmuştum, makalelerim çıkmıştı dergilerde ama Mehdi'nin Beşiktaşlılık üzerine yaptığı küçük bir yorum bile felsefemizin ne kadar kitaba ve teoriye bağlı olduğunu bana göstermişti. İleriki günlerde Mehdi o bize biraz sığ ve argo jargonu ile Beşiktaşlılığı anlattı. O zamana kadar sporu, hele hele futbolu küçük burjuva eğlencesi olarak, toplumun afyonu sayan bizler, Beşiktaşlılık felsefesi içinde fanatik bir taraftar olup çıkmıştık. Şimdi anlayabiliyorduk Mehdi'yi, bu kadar bir futbol takımını sevip, maçlardan, seyirden, gazetelerden, radyodan bu kadar uzak kaldığı halde Beşiktaş bu kadar sevebilmesini. Çünkü sahada oynanan oyun değil, taraf olmanın hazzı yakıyordu ve bağlıyordu beynini.

82 yılında duruşmalarımız hızlanmıştı. Kararı çıkan kendi memleketine yakın cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edeceğini düşünüyordu. Mehdi'ye yapışan örgüt davası çok dallanmış, hakkında ağır kararlar çıkar hale gelmişti. Çok idam vardı ve Mehdi hala suçsuzluğunu kanıtlayamıyordu. Bu arada çok uzun yıllardır şampiyon olamayan Beşiktaş şampiyonluğa koşuyordu. Akşam saat yedide herkes haberlere kulak kesmişken Mehdi bir an önce spor haberlerinin gelmesini bekliyordu.Yazadoğru karar çıktı, devlet düzenini değiştirmek amaçlı suç örgütüne üye olmaktan idamı istenmişti Mehdi'nin. Hakim daha önce işlenmiş suçu olmadığından hafifletici sebeblerle cezasını müebbete çevirmişti. Bu tam bir yıkımdı. Mehdi'yi sakinleştirmek için yanına gittim. Zaten sakindi ama hüzünlüydü.
"Şimdi olacak şey mi bu müebbet. Yani ben bir daha hiç Beşiktaş maçı seyredemeyecekmiyim şimdi?" dedi Mehdi ve devam etti.
"Birde benim sevdiğim vardı biliyormusun. O benim sevdiğimin farkımda bile değildi ama ben onu çok severdim, bir veda bile edemedim." Mehdi sevdiği kızı uzun uzun anlattı bana. Yüzünü anlattı, ellerini anlattı, gülüşünü anlattı, evini önünü anlattı, bakışlarını anlattı. Beynimde zehirli bir düşünce, o anlatırken, kızın resmini çizmişti gözümün önüne. Söyleyemedim ama bende aşık olmuştum o kıza, Mehdi'nin kızına.
Karara çıktıktan sonra temyiz istedi ama nafile. Artık buralarda kalmasının anlamı yoktu. Nakil istedi. Hemde kimselerin tahmin edemediği bir yere, Eskişehir'e. Ki en kötü şartlardaki cezaeviydi o dönemin. Ama Beşiktaş orada oynayacaktı, şampiyon olacağı maçı. İdare seve seve kabul etti, bir ilk yaz günü elinde bavul, ardında bizleri bırakıp çekip gitti. Giderken sanki mahpusluğa değil, İstanbuldan Es-es deplasmanına giden çocuklar gibi bir tebessüm vardı yüzünde.


Otobüs geceyarısı Samsun otogarına girdi. Uykudan ağırlaşmış gözlerde bir hüzün vardı. Bütün otobüs bu hikayeyi dinler olmuştu artık. Yemekler yenildi otogarın lokantasında, adam hürmet görüyordu ve şoförlerin masasındaydı artık. Biran önce otobüse dönüp Mehdi'yi dinlemek istiyorlardı.Oysa Mehdi bagajda kendi hikayesinden habersiz, öylesine cansız toprağa doğru seyrine devam ediyordu.

"Sonra ne oldu, görüşebildiniz mi?"diye sordu şoför.Adam kaldığı yerden devam etti.

Bizim koğuş az bir ceza ile yırttı bu işten. Üçer beşer yıl yatıp çıkacaktık. Bu sevince birde Beşiktaş'ın Eskişehiri 3-0 hükmen yenip şampiyon oluşuda eklenince, o gece hem Mehdi'yi anmak, hemde şampiyonluğu kutlamak için eğlence tertip ettik. Bir hafta sonra bende ayrıldım oradan.Bursa hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. Ama Eskişehir' den inanılmaz haberler geliyordu. Kıyım vardı, çok zor haber alabiliyorduk. Mehdi gelen sevklerle iyi haberlerini gönderiyordu, birde boncukçuluğa merak sarmış, çakmak kılıfıydı, anahtarlıktı, siyah beyaz hediyeler gönderiyordu bana. Ara sıra mektupta yazıyordu, ama yarısı yırtık, karalanmış ve silinmiş şekilde. Silinmeyen yerlerinde o kızdan bahsediyordu yine.Küçük bir isyan var diye duyduk Eskişehir'de. İçim içimden gitti Mehdi dedim. Birşey olmamış ama sürmüşler doğuda bir yere, heber gelmedi sonraları. Ben tahliye oldum. Mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. Eskişehirdeki isyanı o başlatmış. O yüzden gittiği yeri söylemiyorlardı. Avukatlar tuttum, işi kovaladım ama devir bizim devrimiz değildi. Çaresiz İstanbul'a döndüm. İçim içimi yiyordu. Mehdi'yi bulamıyordum. Arkadaşlarını buldum, Beşiktaş'ta. Onlarda kovalıyorlardı işi ama nafile. Birden karşıma o çıktı. O kız. Mehdi'nin sevdiği kız, Mehdi'yi sordu. Büyülenmiştim. Konuşamadım bir süre. Bir muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattım ona olup bitenleri. Ama içimin yağları eriyordu ona baktıkça. Sık görüşmeye başladık, bir süre sonra Mehdi'den çok birbirimiz hakkında konuşmaya başlamıştık.

Adam bunları anlatırken bir homurtu oldu otobüste, yapılır mı bu diyordu bir kısmı, diğer yandan niye olmasın diyordu arka taraftakiler. Otobüs Karadenize paralel virajları ala ala, saatler sabaha karşı Vakfıkebire ulaşmışlardı.Adam devam etti,

Onunla evlendim. Beşiktaş'ta ev tuttuk. Mehdi'den haber yoktu. İşsizdim. Zor geçiniyorduk. Özal zamanına çabuk uymuştu koğuş arkadaşlarım. Reklamcı oldular, gazetelerde yazar oldular, hepsi yolunu buldu. Mehdi geliyordu aklıma ve söyledikleri. Hani o benlik bencilliğe dönmesi, aşkı,sevdası. Nerede kalmıştı o yüce teoriler. Hepsini bir çırpıda silmişti mahpus dostlarım. Çocuğuz da oldu bu sıkışıklıkta, adını koymakta tereddüt etmedik. " Mehdi"

Onun alışkanlıkları bana geçmişti sanki. Tribün tayfası olmuştum, bir iş buldum sonraları.Kalem katipliği gibi birşey belediyede. Yıllar geçti, Mehdi'den haber yoktu. Kimileri gördüğüne yemin ediyordu, yeni açıkta. Ama ben görmedim. İzini sürmeyi bıraktım.Yıllar geçti aradan. Bu sene bir maçta yeni açıkta bayrağını siyahbeyaza çeviren partililerin arasında görür gibi oldum sanki . Saçları beyazlamış bir adam peşinden koştum, yetişemedim.O muydu, değilmiydi, çok kuşkulandım. Tekrar aklıma düştü Mehdi. Araştırmaya koyuldum ve buldum onu. Dosyasını çabuk çabuk okudum. Mardinde, Antepte, Bingölde yatmış. Hastalanmış. Yaralanmış. Önceden suç işlediği maddeler Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ortadan kalkmasıyla suçlarıda ortadan kalkmış, sonrada Rahşan Hanım affından salıverilmiş. Demek doğruymuş, oymuş. Sonra muhtarlıkları dolaşıp kaydını aradım. Bulamadım. Ta ki geçen haftaya kadar.

Uyku çökmüştü otobüse. Artvin gözüküyordu ama viraj, viraj, viraj. Ulaşılamayan bir kartal yuvasını andırıyordu Artvin. Adam yorgunluktan kısılan sesi ile bitiriyordu hikayesini.

Geçen hafta iki polis geldi evime. Polis gelince bir korku aldı beni , mahpusluktan kalma alışkanlıkla. Bir kağıt tutuşturdular elime. İstinye Devlet hastanesinden çağırıyorlardı beni. Ne için diye sordum, tesbit dediler. Ceketimi aldım çıktık. Hastanenin bodrum katına indirdiler beni. Morg odasına bir sürgü açılmış, beyaz bir çarşafın başında bekliyordu morg bekçisi beni. Çarşafı kaldırdı, yatan Mehdi'ydi. Öylesine yaşlanmış, saçları beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatıyordu sedyede.
"Başınız sağolsun, giriş kaydına sizin isminizi yazmış yakını olarak, kardeşinizmiş, Allah sabırlar versin"
Morg kadar soğumuştu damarlarımdaki kan. Yıllardır aradığım adam karşımdaydı, sarıldım ona çaresiz . Evrakları hazırladılar, işlemleri yaptırdım. Ben ve bir tabut gecenin yarısı başbaşa kalmıştık. Doğum yeri gözüme çarptı Mehdi'nin. Artvin. Ertesi gün onu Artvin'e götürüp gömmeye karar verdim.

"Peki kimi kimsesi kalmamış mı garibin İstanbul'da"dedi muavin.
"Yok, ölmüş hepsi, eniştesi de devlet memuru olduğundan başım belaya girmesin diye bulaşmadı cenazeye" diye cevap verdi adam.

Artvin otogarına girdi otobüs. Omuzlar üzerine alındı Mehdi. Yukarı mahallede bir camiye götürdüler. Otobüs yolcuları cemaat olmuştu. İmam sordu,
"Nasıl bilirdiniz?"
Hepbir ağızdan "iyi bilirdik" sesi yankılandı.
Yalçın bir kayalık gibi mezarlıkta, kartal yuvasında buluştu toprakla Mehdi.
Ama aşkı hiç ölmedi.



Küçük bir isyanla başladı benim Beşiktaşlılığım. Çünkü hep sarı kazanırdı
laciverti yada kırmızısı ortak olurdu sevinclerine. Ben hic siyahı görmedim cocukluğumda ,
Çevrem " seni gel fenerli yapalım " yada " seni cimbomlu yapalım " diyenler ile doluydu.
1982 yılında başladı bu feryat figan , sadece benim değil milyonların davasıymış meğerse..

Sevinmek icin sevmedik diyenlerin günüydü ogün. Yılların sessizliğine inat edercesine sokaklara
dökülmüş kucaklaşıyorlardı insanlar. Halaylar cekiliyor eğlenceler düzenleniyordu.. Koca bir karanlık devrin
bitip aydınlığa geçişini kutluyordu insanlar.

Gece sokağa çıkma yasağında bile stad kapılarında sabahlayanların , uğruna kilometrelerce
yol kat edenlerin , siyah ve beyazın aşkı için yanıp tutusanların , yıllarca siyasete
politikaya yenik düşmüşlüğün bir isyanıdı idi bu şampiyonluk. çünkü bu BEŞİKTAŞ'I BEŞİKTAŞ YAPAN
HALKIN ISYANIYDI ..

Şimdi yıllar geçti biz hala aynı halkız Siyaset hala aynı siyaset , politika hala aynı politika
değişmeyen , onurumuz gururumuz . Simdi daha fazlayız ve daha güçlüyüz fakat birlik değiliz .
Beşiktaşlı duruşumuzu , kartal penclerimizi , gücümüzü birleştirelim üzerimizde oynanan bu kirli
oyunlara dur diyelim. Pazarlıksız karşılıksız destekleyelim Beşiktaşımızı



GeceLer boyu esir aLdim Kendimi ELimde sigaram dü$ünür oLdum Simsiyah Bembeyaz a$kImI
Simsiyah Bir Gecem Bembeyaz Bir günüm oLsun istedim Hep GözLerim Ba$ka Rengi Görmesin IStedim
Bu Sevgi Nerden cIkti nasiL yüceLe$ti nasiL Beni bu haLe getirdi HaLa cözebiLmi$ degiLim.
dü$ünüyorum sürekLi bize yapILan HaksIzLikLarI caLinan $ampiyonLukLari BunLari dü$ünürken DiLimden DöküLen keLimeLer.
<<Ba$in Öne egiLmesin ALdirma KartaL aLdirma En büyük sen DegiLmisin ALdirma>> Bu yüce a$k'i Daha da AnLatabiLmesi Zor Duruma getiriyor.
Nitekim Hep Vefakar OLduk Hep KowaLadik Hep Be$ikta$ImIza Kar$i OLana Bizde Kar$iyiz Diye Dimdik yürüdük bu yoLda
Ugrunda Canlar verdik Yara aLdik Ama hiç bir zaman Pes Etmedik Her Zaman Her yerde KartaL edasInda yürümeyi Ucmayi üzüLmeyi biLdik.
AsLa sorun etmedik Kötü günLeri Cünki Biz Her Zaman Omuzomuzaydik.Iyi günde YanIndaydik Kötü Günde Daha bir FarkLiydik Cünki Be$ikta$LiLigin gerektirdigini YapIyor Daha SIkI
Daha içten Daha bir GönüLden TakImImIzi DestekLiyorduk
i$te bu duyguLar içinde Kimi Zaman Tribünde GirtLak yirtarcasIna bagIriken GözLerimizden ya$Lar AkIyordu
Bu Sevgiyi Haykirarak AcIga Vuruyorduk KimiLerinden aLki$ aLiyorduk KimiLerinden Tepki Bizim Için BunLar önemLimi degiLdi.Bizim için ÖnemLioLanBe$ikta$'dI
Her Zaman Be$ikta$i yükseLtmek için cabaLadik HaLa CabALiyoruz Ugrunda ÖLmeyen FenerLi oLsun Diyerek Bu Sevgiyi Biraz olsun AnlatabiLmek için Kendimizi Harap Ediyoruz.
BasIn bizi Seviyormu Biz Hep Günah Kecisimi KaLacagiz. Biz Hep Kötü CocukLar oLarakmI tanItaLacagIz büyümekte oLan cocukLara.
Bunu BiLmiyorum Ama üstüne gidiLecek Olan biri veya biriLeri Varsa Bu Kesin Biz degiLiz.
Unutmamak Lazim
Büyük Adam Tayip Erdogan DiyenLere Biz kar$iLik oLarak
TEK ADAM ATAM Dedik..
Ezikbahce Cumhuriyeti diyenLere
TÜRKIYE CUMHURIYETI'ne ho$ geLdiniz diye Cevap Verdik Daha bir cok BöyLe VeriLmesi Gereken CevapLari Verdik
Gerek Sahada Gerek Saha di$inda Ama asLa Sessiz KaLmadik..
HaksIzLiga $erefsizLige EyyamcILiga En güzeL CevabI vermesini her zaman biLdik.Bu yoLa CanImIzi Koyduk.Amaa
KendiLerini Padi$ah SananLar Bir numara SananLar Sagda SoLda Rüzgar YapanLar Bizi Kar$iLarinda görünce neden geri yapar.
Her Zaman KoLpaLik yapIp Beste CALip KendiLerini Büyük gören ezikLer Neden hiç dü$ünmezLer gün geLir devran Döner Bu yapiLanLarin HesabI KendiLerine SoruLur hiç dü$ünmezLer.
Dü$ünmesiLer BiLdikLeri gibi Okuyup BiLdikLeri gibi Calip biLdikLeri gibi oynasinlar YaLan SeneryoLarini..Biz ALi$tik Bu OyunLara Sadece güLüp geciyoruz artIk egLenmesinide biLiyoruz sayeLerinde.!!!

GencLigimin KatiLisin Be$ikta$ Varsin OLsun Senin için Gecsin $u Degersiz Ömrüm

Sensin Benim Tek a$kim
Sensin Gecemi gündüzüme katip HaykIrdigim
Kimi zaman Can yoLda$im kimi Zaman arkada$im
Sensin Benim Her$eyim Hayatim
Sensin Benim Tek a$kim
$anLi Be$ikta$im..
Ugrunda ÖLmeyen FenerLi Olsun
Güne$ üstüme SeninLe dogsun
$u Kalbimde bir tek yer vardi
DoLdurdun O yeri
Feda Olsun Sana Be$ikta$im.



Yaşları 20 ile 25 arasında değişen gençler, ite-kaka bindikleri halk otobüsünün arka tarafında kalabalık bir grup oluşturmuşlardı. Yaptıkları hararetli konuşmalara bakılırsa, biraz önceki toplantıları son derece başarılı geçmiş ve istikballeri için önemli bir merhale daha kat etmişlerdi. Gençlerden en uzun boylu olanı diğerlerinin tepesinden sağa sola bakınırken, otobüsün ortalarında oturan bir dedeyi görüp arkadaşlarının kulaklarına bir şeyler fısıldadı. Gürültü bir anda kesilmiş, yolcular da bu durum karşısında meraka kapılmıştı.

Dedeyi ilk gören genç, kalabalığı yararak ona doğru yaklaştı ve ceketini saygıyla ilikleyip:

- Müsaade ederseniz elinizi öpmek istiyorum hacı amca, dedi. içimden geldi de...

Yaşlı adam, Istanbul'daki yakınlarını eşiyle birlikte ziyaret eden bir Bektaşî dedesiydi. Başındaki beyaz sarık, büyük bir kısmı kapkara olan sakallarının aklaşan yan kısımlarıyla uyum sağlıyor, sırtındaki beyaz cübbesi ise, ayağındaki mest lastiklerle kontrast teşkil ediyordu.

Delikanlı, ihtiyarın şaşkın şaşkın uzattığı elini öptükten sonra sakalını da sıvazlamayı ihmal etmedi. Diğer gençler de aynı şeyi yapmak için bir anda dedenin çevresini sarıverdiler.

Yaşlı adam, olup bitenleri anlayamamasına rağmen yanındaki hanımına dönüp:

- Yahu hatun, diye söylenmeye başladı. Bir de bu gençleri beğenmiyordun. Ne kadar efendi ve saygılı olduklarını, dönünce konu komşuya anlatırsın.

Gerçekten de otobüs bir anda ulvi bir havaya bürünmüş ve ilk önceki "sakal sıvazlamalarının yerini "Sakal Öpmeler" almıştı. Bu arada otobüsteki kadın - erkek diğer yolcuların da işin ciddiyetini fark ettiği gözleniyordu. Herkes, hayatta bir kere görebilecekleri böyle bir "mübarek" karşısında içinden adaklar adamış ve kendilerinden geçerek yaşlı adamın sakalına doğru yönelmişti. Hatta yer yer ilahi sesleri bile duyuluyordu.

Çok uyanık biri olan şoför de, dikiz aynasından vaziyeti kavramakta gecikmedi ve otobüsü ilk gelen durağa çekildikten sonra, geçiş üstünlüğünden faydalanıp sakal ziyaretini hallediverdi. Yaşlı adam, kısa sürede bu işe alışmış ve gösterilen hürmetten ötürü tek kelimeyle "mesrur" olmuştu. Biraz sonra ineceği durağa geldiğinde hanımıyla birlikte kapıya doğru yöneldi ve araba durduğunda:

- iki cihanda da aziz olun evlatlarım, diye bağırdı. Ama merak ettim doğrusu, siz de mi Bektaşisiniz?

Otobüsteki gençlerden en iri kıyım olanı hemen lafa karışıp:

-Acayip yaklaştın be beybaba, diye cevap verdi. Bektaşi değil ama evvel Allah Beşiktaşı'yız. Yani anlayacağın Beşiktaşlı'yız. Siyah-beyaz sakalın ve o renklerdeki kıyafetin güneşle parıl parıl parlayınca, takımımıza karşı her zamanki görevimizi yapalım demiştik de...




Yahya, nam-ı diğer "Pişti", bütün hayatını Beşiktaş'a adamış bir taraftardı. Beşiktaş sevgisi ve Beşiktaş aşkı onun için kutsaldı. Geçimini kahvehane işleterek karşılıyordu. Beşiktaş'ın maçının olduğu günler, kahvehanesine Beşiktaşlılar dışında kimseyi almazdı. Maçı Beşiktaş kazanırsa, Pişti'nin keyfine diyecek olmaz, "hesaplar şirketteeeen" diye bağırır, maçın unutulmaz dakikalarını defalarca anlatmaktan da defalarca dinlemekten de sıkılmazdı.
Bir gün kendini pek halsiz hissetti, başı zonkluyor, boğazı ağrıyordu. Ağır bir gribe yakalanmıştı. Değil kahvehaneye gitmek, ayağa kalkacak hali yoktu. Rüzgarın deli gibi estiği, yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o gün, Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi maçı vardı. Büyük bir gayret gösterip, televizyonun karşısına geçti Pişti. Maçın başlangıç düdüğü çaldığında, başının zonklamasından, boğazının ağrısından eser kalmamıştı.
Fakat fırtına o kadar şiddetliydi ki, çatıdaki anten devrildi. "Bu maçı kaçıramam" diyerek ayağa fırlayan Pişti, hasta haliyle emekliye emekliye çatıya çıktı. Devrilen anteni düzeltmeye çalışıyor, bir yandan da hanımına "oldu muuu....?" diye sesleniyordu. İlk birkaç deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Bir kez daha deneyip, tekrar seslendi, "oldu muuu...?" Ancak daha yanıt alamadan ayağı kaydı, sağ eliyle antenin direğine tutundu can havliyle. O sırada eşinin sesini duydu: "Oldu, oldu çabuk gel hadi! Bak Beşiktaş bir gol attı."
Yüzünde bir tebessüm belirdi Pişti'nin... Sonra anten direğini tutan eli kaydı ve bir Kara Kartal hızıyla yere çakıldı... Hastaneye yetiştirdiler ama ne yazık ki, kurtarılamadı... Yaşarken de bir Kara Kartal olduğu halde kanatları olmayan Yahya, kanatlandı ve kanatlarını çırparak göğe uçtu...
Onun cansız bedenini görünenler, yüzündeki gülümsemenin Beşiktaş'ın attığı golün sevinci olduğunu anladılar. Gönül verdiği Beşiktaş ve Beşiktaşlı futbolcular, Yahya'ya olan son görevlerini yerine getirmiş, onu bir gol ile uğurlamışlardı son yolculuğuna.
Yahya ya da nam-ı diğer Pişti... O ölmedi aslında. Yüreğinde Beşiktaş aşkı olan bütün Beşiktaşlılar gibi kanatlanarak göğe uçtu ve bir Kara Kartal'a dönüşerek, yukarıdan Beşiktaşımızı izlemeye devam ediyor...



Daha henüz 18 yaşındaydı,
ama hayatının sonundaydı.
Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmıştı.
Kahır içinde eve kapamıştı kendini..
Sokağa çıkmıyordu.
Annesi..
Beşiktaş'ı
Bir de kendisi..
evının duvarları sımsıyah bembeyazdı
yatarken
formasıyla yatar
bazen o formayı hıc ustunden cıkartmazdı
dedım ya
annesı ve besıktası...
O kadardı bütün hayatı..
Bir gün fena halde sıkıldı,
dayanamadı,
attı kendini sokağa..
Cok sevdıgı Bırtanesı Takımının macını ızlemeye gıttı..
Cok Duyguluydu
Hayat Doluydu..
Mutluydu
sevgılısınle bulusucaktı
gıydı en guzel elbısesını
sıyah beyazdı
adeta bır kartaldı
ama yaralı bır kartaldı
cunku cok kotu hastaydı
yılmadı...
oda bılıyordu..
Ama bunların Hepsı Bır anlıktı
Herseye Ragmen Takımını yalnız bırakmadı
Atmosfere Hasta ve rahatsız olmasına ragmen
Ayak uydurmaya calısıyordu
Tek tuk bagarıyor bazen haykırıyordu
Rahat 2-3 dk oksuyordu..
Kotuydu....
HEMDE COK KOTU...
Ama ne engel olucaktı KARTAL askını ızlemesıne
Ne engel olucaktı..
Hayatı boyunca tek tad aldıgı sey Buydu
Ne bır kız sevdı
Nede baska bır seyden tat almıstı
Tek dusuncesı BESIKTASTI
Daha 18 yasındaydı
Hayatının baharındaydı..
Bagarıyordu
Haykırıyordu
Ama buna kalbı artık yetmemıstı
Cok sevdıgı tek askı olan Beşiktaş'ının evınde kalbıne yenık dustu
Belkı mutluydu
Son ıstegıde buydu belkı
Evet MUTLUYDU
Cunku evınde hayatını yıtırmıstı
Askına sarılamadı Doyasıya
onun kokusunu yasıyamadı Belkı doyasıya
Ama onun yolunda hayatını sona erdırdı..
.....
.Annesi ağlıyordu.
Cocugunu bırıcık evladını kaybetmıstı
Nerden bılıcektıkı oglunun hasta hasta maca gıttıgını
Bılse bıle ızın verırmıydıkı..
Cenazeden birkaç gün sonra,
anne oğlunun odasına girebildi sonunda..
Ortalığa çeki düzen vermeliydi.
Dolabı açtı..
Oraya atılmış bir yığın açılmamış paket gördü.
Paketleri aldı,
oğlunun yatağına oturdu
ve
bir tanesini açtı..
İçinde bir kağıtta yazılı bır yazı vardı..
bir de minik not.

''Biliyorum sana doyamadan senı tadamadan hayatım sona erıcek ama Allahıma and ıcıyorum kı son kez senın kucagında olecegım kartalım''
yazıyordu...





Ortaokul birinci sınıf öğrencisiydi Yıldıray. Sınıfın en uzun boylusu, en güçlüsü oydu. Durduk yerde kavga çıkarmaz ama kendisine ya da arkadaşlarına sataşanları da affetmezdi. Kısa zamanda herkes, onun kuvvetiyle boyölçüşülemeyeceğinianlamıştı. Meysem ise sınıfın en çalışkan, en sakin öğrencisiydi. Ancak Pazartesi günleri sanki kişilik değiştirir, o sakin, aklı başında çocuğun yerini arkadaşlarıyla kavgaya tutuşan ve sonunda hep dayak yiyen bir başka çocuk alırdı. Öğretmenleri ona, Pazartesi günleri neden arkadaşlarıyla kavga ettiğini sorarlar ama hiçbir zaman yanıt alamazlardı.
Oysa kavgaların nedeni futboldu. Hafta sonu oynanan maçlar, Pazartesi günü okulda enine boyuna tartışılır, sonunda kavga çıkar, dayak yiyen de hep Meysem olurdu. 60 kişilik sınıfta tek Beşiktaşlı oydu. Kavgayı hiç sevmemesine rağmen Beşiktaş söz konusu olduğunda aslan kesilir, takımına söz söyletmezdi. Ancak sınıflarındaki tek Beşiktaşlıya pek nazik davranmıyorlardı Galatasaray ve Fenerbahçeliler.
Yine bir Pazartesi sabahı okula giderken, sınıf arkadaşlarının hışmına uğrayacağını biliyordu Meysem. Çünkü Beşiktaş o hafta sonu yapılan maçta birbirinden güzel goller atarak, galip gelmişti... Az sonra yiyeceği dayağı değil, rakip takımın yediği golleri düşünerek girdi sınıfa. Çok geçmeden, 10-15 kişi etrafını çevirdi. Kötü sözler söyleyerek kızdırmaya başladılar onu. O kadar kişiyle başa çıkamayacağını bildiği halde, cevap vermekten geri durmuyordu Meysem...
Tam o sırada içeri giren Yıldıray, etrafındaki halka giderek daralmakta olan Meysem'le göz göze geldi. Takım tutmayan, maç muhabbetlerine de hiç karışmayan Yıldıray, çocuğun gözlerindeki çaresizliği görünce, o anda bir karar verdi... Kalabalığı bir hamlede dağıtıp, bir sıranın üzerine çıktı. "Meysem'i yalnız buldunuz, dövüyorsunuz.
Fakat haberiniz olsun, bundan sonra ben de Beşiktaşlıyım. Meysem'e yan gözle bakan, karşısında beni bulur" diye ba-ğırdı...
60 kişilik sınıfta çıt çıkmıyordu. Yıldıray daha sıranın üzerinden inmeden, onun bu sözlerini duyan tarih öğretmeni Hülya Hanım girdi sınıfa. Okulda sertliğiyle tanınan bu öğretmenin, Yıldıray'ı cezalandıracağını düşünerek, içten içe sevindi bazı çocuklar.
Fakat bekledikleri olmadı. Hülya Hanım, cezalandırmak bir yana, gurur duyarak baktı Yıldıray'a ve gözlerindeki yaşları silerken şöyle dedi: "Türkler tarih boyunca her zaman zayıfı korumuş, kollamış ve zayıfın yanında olmuştur. Çocuklar siz de her zaman Yıldıray gibi olun." Evet, Türk insanı gerçekten de her zaman zayıfın yanındadır. Türk Milli Takımı, Ümit Milli Takımı ile özel maç yaptığında, maçı izleyen seyircilerin Ümit Milli Takımı'nı desteklemeleri başka nasıl açıklanabilir ki?
Hikâyenin sonunda ne mi oldu? Hemen söyleyelim; Yıldıray'ın sınıfındaki Beşiktaşlı sayısı, her gün arttı. O yüzdendir ki Samandağ'da yüreği Beşiktaş sevgisiyle çarpan "Yürekli Beşiktaşlılar'ın" sayısı çok fazladır.




veya hic sevincten cilginlarca sevindiniz mi ?
ikisi de muhakkak olmustur,alin yazin o zaman..

Ama ben daha cok gulmekten,sevinmekten,herkesin yapabileceginden cok koyu asiklarin kendini tutamayip hissettiklerini anlatmak istiyorum bu seferligine..

BESIKTAS icin aglamak,hirstan aglamak,sevgin icin aglamak,ask icin aglamak...

3-0'lik Barcelona zaferinin ustunden sadece 6 gun gecmis...
Besiktas Leeds United deplasmaninda...macta istedigimiz hic bisey olmamis,sonucu hayalkirikligi ve buyuk bir hezimet olmus...6-0.

Macin bitis duduguyle yenilginin sokuyla gozlerimden dokulen yaslarla farkina vardim belki de ilk kez bu askin buyuklugune.
Sanki 11 adam sadece bir futbol karsilasmasi icin sahada degilmiste benim askimin birer simgesi olup o sahada savasiyorlarmis gibiydi..
Savas kaybedilebilirdi ancak hezimet ve farkli maglubiyetin hissettirdikleri bir cok galibiyetin hissettirdiklerinden bile daha ictendi,daha gercekti..
Takima "hadi be,6 tane de yenir mi" diyene kadar,"seviyorum lan ben bu takimi" denmesi lazimdi...
Hezimetin arkasindan aska daha da slkl tutunmak lazimdi belki de...

***

Tarih 25 Ocak 2004
Hayallerdeki Besiktas 51 mactir sahadaydi,cekemeyenlerin oldugunu gormek buyuk mutluluktu ta ki o maca kadar..
51 macta 1 kere yenilmisti bu takim...hani su yenilgisiz sampiyon olan takim,bunu ancak bu takim basarabilirdi zaten..

Ama o gun sahada artik bu seriye "zorla" son verdirmek isteyen insanlar vardi..art niyetliler...her faul,her kirmizi kart,her gecen dakika beni bir kez daha takimima,askima bagliyordu...
cekilemiyorduk,cekemiyorlardi...
her kirmizi kartta oyuncularimizin hakeme isyani birer gozyasi olmustu...
Ilhan'in bile bile,sinirden,hirstan,isyandan atildigi pozisyonda ise herkes sok icerisindeyken belki de bazilarimiz hungur hungur aglamaya baslamistik bile,kim bilir ?
Hayata,duzene karsi isyandi o gun sahadaki takim ve o benim askimdi...

***

17 Nisan 2005
Tarihi bir gorevde sahnedeydi Besiktas...Kadikoy'de terbiye isini toplam 14 takim yapamamisti,is yine basa dusmustu,askima !
Sahaya cikip "kartal" gibi buyuklugunu gosteren 11 kisi vardi,ama yine cekemeyenleri de barindiriyordu ayni yesil saha...
Gollerden sonra taraftarlariyla butunlesen bir takim,takimini yalniz birakmamis 1800 Besiktasli vardi stadda o gun..
ve tv basinda milyonlarca Besiktasli...

dakikalar 75 civarini gosterdiginde bazilari bazilarina avantaji vermek istiyorlardi,napacaklarini sasirmislardi...haksiz bir penalti ve kirmizi kart,kirmizi kart evet tanidik geldi dimi ?
alisilmisin disindaydi hersey..
bir oyuncu kaleye gececekti..
ama o da ne ?
3 oyuncu birden teknik direktorlerine kaleye gecmek istediklerini soluordu,haksiz duzene karsi isyan gozlerinde belirlenmisti...
o gozlerdeki isyan hirs benim gozlerimden suzulen yaslarla es degerdi..
gurur duymami sagladi o an takimimla,askimla...ne olursa olsun,6-7 de yesek,bu maci da kaybetsek bu sevda birakilmaz dedirtmisti o an...
askimi kuvvetlendirmisti...isyan duygumu kuvvetlendirmisti...

macin sonunda gozleri yasli sekilde guluyordum...aglayarak,hickira hickira,sevincten nereye vuracagimi sasirmis sekilde,askima kendimi kaptirmis sekilde,kendimden gecmis sekilde,kendimi ask'a,Besiktas'a kaptirmis sekilde..

***

3 degisik mac,3 degisik olay..birbirlerine baglantili ve iste ASK,gercek ASK,bitmeyecegine inanilan ASK,BESIKTASK

Birileri bulmus yine bu sozu..imzalarda,avatarlarda gormustum,cok hosuma gitti,bari yaziyi o cumleyle bitirelim tam olsun,su yazi sonunda da askimiz kalbimize sigmadigi icin kendimizden gecip aglayalim...

SENI SEVMEYI,SANA ASIK OLMAYI GECTIK,SENIN ICIN ÖLMEYI PLANLIYORUZ



GeceLer boyu esir aLdim Kendimi ELimde sigaram dü$ünür oLdum Simsiyah Bembeyaz a$kImI
Simsiyah Bir Gecem Bembeyaz Bir günüm oLsun istedim Hep GözLerim Ba$ka Rengi Görmesin IStedim
Bu Sevgi Nerden cIkti nasiL yüceLe$ti nasiL Beni bu haLe getirdi HaLa cözebiLmi$ degiLim.
dü$ünüyorum sürekLi bize yapILan HaksIzLikLarI caLinan $ampiyonLukLari BunLari dü$ünürken DiLimden DöküLen keLimeLer.
<<Ba$in Öne egiLmesin ALdirma KartaL aLdirma En büyük sen DegiLmisin ALdirma>> Bu yüce a$k'i Daha da AnLatabiLmesi Zor Duruma getiriyor.
Nitekim Hep Vefakar OLduk Hep KowaLadik Hep Be$ikta$ImIza Kar$i OLana Bizde Kar$iyiz Diye Dimdik yürüdük bu yoLda
Ugrunda Canlar verdik Yara aLdik Ama hiç bir zaman Pes Etmedik Her Zaman Her yerde KartaL edasInda yürümeyi Ucmayi üzüLmeyi biLdik.
AsLa sorun etmedik Kötü günLeri Cünki Biz Her Zaman Omuzomuzaydik.Iyi günde YanIndaydik Kötü Günde Daha bir FarkLiydik Cünki Be$ikta$LiLigin gerektirdigini YapIyor Daha SIkI
Daha içten Daha bir GönüLden TakImImIzi DestekLiyorduk
i$te bu duyguLar içinde Kimi Zaman Tribünde GirtLak yirtarcasIna bagIriken GözLerimizden ya$Lar AkIyordu
Bu Sevgiyi Haykirarak AcIga Vuruyorduk KimiLerinden aLki$ aLiyorduk KimiLerinden Tepki Bizim Için BunLar önemLimi degiLdi.Bizim için ÖnemLi oLan Be$ikta$'dI
Her Zaman Be$ikta$i yükseLtmek için cabaLadik HaLa CabALiyoruz Ugrunda ÖLmeyen FenerLi oLsun Diyerek Bu Sevgiyi Biraz olsun AnlatabiLmek için Kendimizi Harap Ediyoruz.
BasIn bizi Seviyormu Biz Hep Günah Kecisimi KaLacagiz. Biz Hep Kötü CocukLar oLarakmI tanItaLacagIz büyümekte oLan cocukLara.
Bunu BiLmiyorum Ama üstüne gidiLecek Olan biri veya biriLeri Varsa Bu Kesin Biz degiLiz.
Unutmamak Lazim
Büyük Adam Tayip Erdogan DiyenLere Biz kar$iLik oLarak
TEK ADAM ATAM Dedik..
Fenerbahce Cumhuriyeti diyenLere
TÜRKIYE CUMHURIYETI'ne ho$ geLdiniz diye Cevap Verdik Daha bir cok BöyLe VeriLmesi Gereken CevapLari Verdik
Gerek Sahada Gerek Saha di$inda Ama asLa Sessiz KaLmadik..
HaksIzLiga $erefsizLige EyyamcILiga En güzeL CevabI vermesini her zaman biLdik.Bu yoLa CanImIzi Koyduk.Amaa
KendiLerini Padi$ah SananLar Bir numara SananLar Sagda SoLda Rüzgar YapanLar Bizi Kar$iLarinda görünce neden geri yapar.
Her Zaman KoLpaLik yapIp Beste CALip KendiLerini Büyük gören ezikLer Neden hiç dü$ünmezLer gün geLir devran Döner Bu yapiLanLarin HesabI KendiLerine SoruLur hiç dü$ünmezLer.
Dü$ünmesiLer BiLdikLeri gibi Okuyup BiLdikLeri gibi Calip biLdikLeri gibi oynasinlar YaLan SeneryoLarini..Biz ALi$tik Bu OyunLara Sadece güLüp geciyoruz artIk egLenmesinide biLiyoruz sayeLerinde.!!!

GencLigimin KatiLisin Be$ikta$ Varsin OLsun Senin için Gecsin $u Degersiz Ömrüm

Sensin Benim Tek a$kim
Sensin Gecemi gündüzüme katip HaykIrdigim
Kimi zaman Can yoLda$im kimi Zaman arkada$im
Sensin Benim Her$eyim Hayatim
Sensin Benim Tek a$kim
$anLi Be$ikta$im..
Ugrunda ÖLmeyen FenerLi Olsun
Güne$ üstüme SeninLe dogsun
$u Kalbimde bir tek yer vardi
DoLdurdun O yeri
Feda Olsun Sana Be$ikta$im.
__________________
ARKADAŞLAR SİZLERİ SALAK YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARILI OLAMADIM. FORUM YÖNETİMİNİ ENAYİ YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARAMADIM. SİZDEN DİLENEREK ALDIĞIM REPLERİ FORUM YÖNETİMİ SİLDİ. ŞİMDİ İSE BEN BUNA İSYAN EDİYORUM. BEN BİR MALIM!
Click the image to open in full size.

Konu |RespecT Me| tarafından (25-11-2007 Saat 14:44 ) değiştirilmiştir..
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 14:43   #5
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
burock fun´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
döktürmüşsün abi maşallah yaa
saol ama besiktas icin parmakalrim feda olsun
__________________
ARKADAŞLAR SİZLERİ SALAK YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARILI OLAMADIM. FORUM YÖNETİMİNİ ENAYİ YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARAMADIM. SİZDEN DİLENEREK ALDIĞIM REPLERİ FORUM YÖNETİMİ SİLDİ. ŞİMDİ İSE BEN BUNA İSYAN EDİYORUM. BEN BİR MALIM!
Click the image to open in full size.
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 15:29   #6
tek aşkı beşiktaş
 
Asi_melek1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ya çok saol inan hiç bişey beni bu kadar mutlu edemezdi en derin saygılarımı sunuyorum sana kardeşimmmmm:
__________________


Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık
Anlaki yok Allah(c.c) tan başka yakınlık ....
Asi_melek1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 16:16   #7
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
tuba_hayat_bjk´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
ya çok saol inan hiç bişey beni bu kadar mutlu edemezdi en derin saygılarımı sunuyorum sana kardeşimmmmm:
sadece rica arkadasim..
__________________
ARKADAŞLAR SİZLERİ SALAK YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARILI OLAMADIM. FORUM YÖNETİMİNİ ENAYİ YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARAMADIM. SİZDEN DİLENEREK ALDIĞIM REPLERİ FORUM YÖNETİMİ SİLDİ. ŞİMDİ İSE BEN BUNA İSYAN EDİYORUM. BEN BİR MALIM!
Click the image to open in full size.
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 15:31   #8
Köyün Delisi
Guest
 
Köyün Delisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

denizinsesi naptın abi sen yaa.süpersin...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 16:18   #9
Banned
 
|RespecT Me| - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
kartal_mania´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
denizinsesi naptın abi sen yaa.süpersin...
saol fikrinden ve düsüncenden öturu çok tesekkürler asıl süper olan sizlersiniz saygilar hoscakalın...
__________________
ARKADAŞLAR SİZLERİ SALAK YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARILI OLAMADIM. FORUM YÖNETİMİNİ ENAYİ YERİNE KOYMAYA ÇALIŞTIM ANCAK BAŞARAMADIM. SİZDEN DİLENEREK ALDIĞIM REPLERİ FORUM YÖNETİMİ SİLDİ. ŞİMDİ İSE BEN BUNA İSYAN EDİYORUM. BEN BİR MALIM!
Click the image to open in full size.
|RespecT Me| Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 25-11-2007, 15:31   #10
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 12:45 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580