Meyvecilik Kültürünün Tarihçesi | | . MEYVECİLİK KÜLTÜRÜNÜM TARİHÇESİ Türkiye birçok meyve türlerinin anavatanı ve meyvecilik kültürünün beşiğidir. Bugün, meyvecilik kültüründe önem kazanmış olan elma, armut, ayva, fındık, antepfıstığı, vişne, kiraz, erik, ceviz, badem, kestane, incir, üzüm ve nar gibi bir çok meyve türü bu topraklarda ortaya çıkmıştır. Kültürü yapılan meyve türlerimizden başka kuşLurnu, alıç, ivez, böğürtlen, muşmula, melengic, keçi boynuzu ve idris gibi bir çok yabani meyvelere de rastlamak mümkündür C Tablo 1). Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre 4-5 bin yıl önce Anadolu' da yukarıda anılan meyve türlerinin yetiştirildiği ileri bir meyvecilik kültürü vardı. Ayrıca bu cağlarda Hindistan'da manço, Çin'de portakal, şeftali, brabîon hurması ve Amerika' da avacado yetiştirildiği düşünül ursa;bu ülkelerin meyve türlerine büyük biir katkıda bulunmad^ı ancak kontrollü yetiştirme tekniğini ilerlettiği görülür. Türkler batıya yaptıkları sefer ve gezilerle, Doğu.Asya meyvelerini batıya taşıyarak Dünye meyvecilik kültürüne çok değerli hizmetlerde bulunmuşlardır. Alman tabiat tarihi bilimcilerinden Hehn, esk Yunanlılar ve Romalıların, Etiler ve Finikeliler zamanından sonraki meyvecilik kültüründen bahsederken "...bu memleketlerdeki yabani ormanların yerinde simdi içerisinde dokunun meyve ağaçları yetişen ağaçları kurulmuş ve halkı tabiatın yabani ve ilkel kaynaklarının av ve mer'a ürünleri yanında, doğunun kültür meyvelerinin ferahlatıcı sularından zevk almaya başlamışlardır..." demektedir. Buradan anlaşı1 iyorki, Dünyanın en eski ülkelerinden sayılan Yunanlılar bile, meyvecilik kültürünü Anadolu' dan almışlar ve sonradan Roma'ya ve oradan da Avrupa1 ya geçmiştir. İnsanlık tarihi kadar eski olan Bağ-Bahce ziraatı içindeki meyvecilik tarihide eskidir, önceleri göçebeler gördükleri yabani meyvelerin meyvelerini tüUetmeye başlamışlardır. Ancak taze meyvelerin kısa bir süre içinde görünüp kaybolmaları karsısında, bunları saklama gereğini duymuşlardır.öncelikle ağaç üstünde kuruyan ve yere dökülen ceviz, fındık, badem meyveleri toplamakla işe başlamışlar sonraları ise, kendileri kurutma ve saklama yoluna gitmişlerdir. Yabani olarak yetişen meyvelerden sürekli yararlanma istekleri ise göçebeleri bu meyvelerin oldukları yerlerde yerleşik hayat düzenine geçirmeye zorlamıştır. Bu nedenledirki çok eski zamanlarda Anadolu'da yabani meyve türlerinin cok fazla bulunduğu yüksek yaylalarla,kıyılar en eski kültür merkezleri konumundadırlar. Meyvecilik kültürünün sonraki gelişme periyodu ise; ormanlarda yetişen gene agac ve fidanların sökülerek evlerinin yakınlarına meyve bahçeleri kurmakla başlamıştır. Bu nedenle öncelikle <*yvar elma, armut,kızılcık, badem ve erik gibi meyve ağaçlarından kurulu*çi tler yapılmıştır. Daha sonraları ise yenilen meyvelerin atılan çekirdeklerden ve dip sürgünlerinden yeni bitkilerin oluşabildiğini gördükten sonra çoğaltma tekniğini öğrenmişlerdir. îleriki yıllarda ise iri «eyvelerin tohumlarından daha iyi meyve aldıklarını farkettikten sonra ise bir ıslah metodu olan seleksiyonla üstün özellikle yeni bireyler'elde etmişlerdir. Tabii bu durumu bitkinin vegetatif kışlalarından faydalanarak da yapmışlardır. Kesilen bitki parçalarının toprağa değdikleri yerde köklenmelerini ve yeşermelerini görmeleri ise bunlara çelikle çoğaltmayı; dalları kırılan ve -seyrek meyve araçlarındaki meyvelerin daha iri ve kaliteli olması budama ve terbiyp şekillerini? birbirine sürtünen ve sürtündükleri yerden iki dalın kaynadığının görülmesi gibi olaylar ise meyvecilign ileri bir teknlojisi olan asıyla çoğaltmayı öğretmiştir. Meyvecilik kültürünün daha ileri aşaması ise, doku kültürüyle çoğaltma, bitki fizyolojisi (hormonların ve bitki büyümeyi düzenleyici maddelerin, iyo-nize radyasyonun kullanımı gibi), kimya ve bitki ıslahı (me-lezlemels:-, kendilemeler ve mutasyonlarla üstün özellikli yeni bireylerin elde edilmesi) vb. alanlardaki gelişmelerle; hasat sonrası soğuk teknolojisindeki gelişmelerin meyveciliğe uygulanmaya başlandığı dönemleri oluşturur. |