Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Hayvancılık ve Tarım (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=248)
-   -   Osmanlı Devletinde tarım Sektörünün Durumu (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=20289)

imparator 29-01-2007 11:22

ÇİZELGE (V) - (1) OSMANLI BORÇLARININ DAĞILIMI
1881-1914 (Milyon İngiliz Sterlini Olarak)

1881
%
1890
%
1898
%
1914
%
Fransa

45.0
34.3
44.6
37.6
53.4
42.2
75.3
53.0
İngiltere

43.5
33.2
27.4
23.1
22.6
17.9
19.9
14.0
Almanya

8.3
7.5
13.8
11.7
19.0
15.0
29.9
21.0
Belçika

6.6
5.0
10.3
8.7
14.4
11.4
12.0
8.4
Avusturya

7.9
6.0
7.7
6.5
7.5
5.9
Hollanda

7.0
5.3
5.3
4.5
3.5
2.8
5.1
3.6
İtalya

5.4
4.1
3.2
2.7
1.0
0.8
İmp. içinde tutulan

7.3
5.6
6.2
5.2
5.0
4.0
Toplam

131.0
100.0
118.5
100.0
126.4
100.0
142.2
100.0

KAYNAK: Pamuk, 1994:84.
Sonuç pek doğal olarak, yıkıma gitti. Muharrem Kararnamesi adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı borçlan birleştirildi ve "Düyun-u Umumiye" yönetimi de­nilen bir örgüt ile, 1881 yılında, bu borçların ödenmesi için imparatorluğun malî kaynaklarına el kondu. "Düyun-u Umumiye" yönetiminin kuruluşu, Osmanlıla­rın bütünüyle, yabancı denetimi altına girmesi demekti, örgüt, alacaklılar adına yedi temsilciden oluşuyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın başında, Osmanlı borçlarının durumu Çizelge (V) -(l)'de gösterilmiştir. 1909 yılında, alacaklılara Ödenen para, tüm devlet giderleri­nin yüzde 31.2'sine kadar yükselmişti (Eldem, 1970:244).
Başlangıçta, yalnızca, devlet tekellerinden ve gümrük vergilerinden gelen paralar "Düyun-u Umumiye" yönetimine verilmişti. Fakat, bir süre sonra, bu kaynak­lar, dış borçları ödemekte yetersiz kaldı. Bunun üzerine, doğrudan ve dolaylı baş­ka vergiler de, Yönetim'in denetimi altına kondu. Böylece, "Düyun-u Umumiye" Yönetimi, imparatorluğun gelirlerinin üçte birine el koymuş bulunan dev bir ör­güt niteliği kazandı (Eldem, 1970:265).
Pamuk, Düyun-u Umumiye İdaresi'nin kuruluşundan sonra, Osmanlı borçlarında ikinci dönemin başladığını söyler. Bu dönemin önemli özelliği, Batı ülkele­rinin imparatorluk üzerinde kurdukları güçlü denetim sayesinde net fon akımla­rının yönünün değişmiş olmasıdır.
"Bu dönemde yeni dış borçlanma yoluyla giren miktarın iki katından fazlası dışarıya aktarılmıştır. Yeni borçlanmalar yoluyla hazineye giren miktar yılda orta­lama 1.8 milyon sterlinde kalırken, toplam borç ödemeleri yılda ortalama 3.7 mil­yon sterline ulaşmıştır." (Pamuk, 1994:69)

imparator 29-01-2007 11:22

CARET: BAĞIMLILIĞIN TARİHSEL KÖKENÎ
Türkler, Anadolu'ya geldikleri zaman ticaret Bizanslıların denetimindeydi. Selçuklular, Anadolu'yu aldıklarında, Müslüman tüccarlar, Venedikliler gibi Hıristiyanlarla doğrudan ticaret ilişkileri kurduklarından, Bizans ve Anadolu, eko­nomik olarak zayıflamaktaydı (Akdağ, 1974a:431-432).
11. yüzyıl sonlarında Haçlılar, Suriye ve Antakya'yı alınca, Doğu Akdeniz ile Avrupa arasındaki ticaret, Bizans'ı dışarıda bırakan bir biçimde gelişti ve imparatorluğun ekonomik olarak çökmesine yol açtı (Goitein, 1970:55). Doğu Akdeniz'de küçük devletler biçiminde örgütlenen Haçlı kalıntıları, Batı'ya, Doğu ile doğrudan ticaret yapma olanakları sağlamıştı. Bu olanak 13. yüzyıl dolaylarında, Avrupa'da önemli ölçüde bir sermaye birikimine yol açtı,
Doğu'nun (Anadolu'nun) örgütlenmemiş tüccarları, "kredi mektubu" gibi ye­ni yöntemler kullanan Batılı tüccarlar tarafından sömürülüyorlardı.
13. yüzyılda Doğu ve Batı arasında ekonomik ilişkilerin ardında yatan belirleyici temel öğeler şöyle özetlenebilir: Papa, Mısır'a ve öteki Müslüman ekonomile­re karşı, Doğu Akdeniz ticareti üzerinde birtakım kısıtlamalar yapmıştı, İtalyan tüccarları sürekli olarak Doğu'dan (Bizans'ı da içeren bir biçimde) Batı'ya serma­ye aktarıyorlardı. Ekonomik sömürü düzeni son derece özenle, sağlam bir biçim­de kurulmuştu. Bu arada, Batı'da ortaya çıkmakta olan ulusal devletler, ticareti devlet eliyle de desteklemeye başladılar. Batı'nın sanayi merkezleri bakımından yoğun etkileşim, mamul maddeler ticareti bakımından Doğu'yu dışarıda bıraktı ve onu, bir hammadde üreticisi olarak, Avrupa'ya bağımlı kıldı (Akdağ, 1974a:439). Bütün bu öğelere ek olarak, Anadolu'nun Moğolların saldırısına uğraması, "Müs­lüman dünya"nın ekonomik kargaşalığını artırdı.
Osmanlılar, Anadolu'yu ellerine geçirdikleri zaman, yüksek göç oranı ve Türk­lerle Bizanslılar arasındaki yeni işbirliği, yarımadanın ekonomisini geçici olarak yeniden canlandırdı. Bu canlanma, savaş sonucu ele geçirilen malların Kümeliden Anadolu'ya aktarılması ile de bir süre için pekiştirildi.
Fakat, tarih içinde yerini şaşırmış denilebilecek bu canlanma bir süre sonra, zorunlu olarak sona erecekti. Çünkü bu canlanma Türklerin üstün yönetim yete­neklerinin bir ürünü olarak yapay bir biçimde gerçekleştirilmişti. Oysa, Doğu Ak­deniz, çoktan, "kapitülasyonlar denilen ayrıcalıklar biçiminde kurumlaşmış iliş­kilerle, Batı'ya bağımlı duruma gelmişti. Böylece, imparatorluğun her türlü sermaye birikimini engelleyici toplumsal ve siyasal yapışma ek olarak Akdeniz'de ve Anadolu'da çok önceden belirlenmiş olan ekonomik koşullar da, Batı'ya sermaye aktaran ticarî ilişkiler yoluyla, Osmanlı ekonomisinin kuyusunu kazıyordu. Eko­nomiyi zayıflatan bu süreç, Batı, yeni ticaret yollarını bulduktan, Yeni Dünya'ya ulaştıktan, oralardan altın ve gümüş getirdikten ve "merkantilist" bir siyaset izle­meye başladıktan sonra daha da hızlandı.

imparator 29-01-2007 11:22

ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR:
EKONOMİK BAĞIMLILIĞIN ONAYLANMASI
Bütün bu olumsuz ve köstekleyici koşulların varlığına karşın, Osmanlılar, Selçukluların ve Bizanslıların çöküşünün bıraktığı boşluğu, Anadolu ve Balkanlar üzerinde bir imparatorluk kurarak doldurdular. Aslında, sonradan imparatorlu­ğun çöküşüne yol açan ekonomik koşullar, başlangıçta oldukça olumlu ve yar­dımcı bir rol oynadı. Fakat Osmanlıların tımar düzenine dayalı yapısı dış dünya­nın ekonomik baskılarına sonsuza kadar karşı koyamazdı, imparatorluk, hem iç hem de dış öğelerin etkisiyle siyasal gücünü yitirmeye başladı. Siyasal gücü zayıf­ladığı oranda ekonomik baskılar arttı. Örneğin, 1774'teki Küçük Kaynarca Antlaşması'yla, Osmanlılar, Karadeniz'deki ticaret tekellerini Ruslara verdiler, impa­ratorluğun ekonomisi üzerindeki dolaylı Batı denetimi, uluslararası antlaşmalarla doğrudan doğruya somut bir nitelik kazanıyordu.
1838'de İngiltere ile yapılan ticaret antlaşması, ekonomik ilişkilerde, Venediklilerin, Hollandalıların ve Portekizlilerin oynadıkları rolü, İngilizlere verdi. Bu antlaşma, imparatorluk üzerinde uzun yıllar sürdürülen ekonomik sömürüyü, uluslararası alanda hukuksallaştırıyordu (Hourani, 1957). Antlaşmanın birinci maddesi şöyle diyordu: "Mevcut Kapitülasyonlar ve Antlaşmalarla Büyük Britan­ya'nın teb'asına veya gemilerine tanınan ve işbu sözleşmede özellikle değiştirilen­ler dışındaki bütün hak, imtiyaz ve muafiyetlerin şimdi ve sonsuza dek süresiz ta­ahhüt olunur ki, Bab-ı Âli tarafından herhangi bir diğer yabancı gücün gemilerine ve teb'asına şimdi bahşolunmuş veya ilerde bahşolunacak bütün hak, imtiyaz ve muafiyetler veya diğer herhangi bir yabancı Güç'ün gemilerinin ve teb'asının ya­rarlanmasına sunulan müsamaha, aynen Büyük Britanya'nın teb'asına ve gemile­rine de eşit biçimde bahşolunacak, uygulanacak, yararlandırılacaktır." (Ürünlü, 1975:15)

imparator 29-01-2007 11:22

Antlaşma, yalnızca eski "kapitülasyon"ları onaylamakla yetinmiyor, yeni ayrıcalıklar da tanıyordu. Madde 4, şöyle diyordu: "Eğer herhangi bir Türk üretim, imalat ve mamulü Britanyalı tacir veya onun mümessili tarafından ihraç edilmek üzere satın alınırsa, bu emtia herhangi bir gemiye yükleme yerine götürülecek ve emtia yüklendiğinde bütün iç vergiler yerine yüzde 9 oranında sabit bir ad valorem vergi ödemekle yükümlü olacaktır.
"Sonradan ihraç edildiğinde, şimdi mevcut olan yüzde 3 vergi ödenecektir. Fakat limanlarda ihraç için satın alınmış ve halihazırda dahilî vergisini limana girer­ken ödemiş bulunan bütün mallar sadece yüzde 3 ihracat resmi ödeyeceklerdir." (Ürünlü, 1975:16)
Böylece bütün imparatorlukta geçerli olmak üzere gümrük vergileri pek düşük bir düzeyde donduruluyor, bütün tekeller kaldırılıyor ve tüm Osmanlı ekonomisi İngiliz tüccarlarının denetimine veriliyordu (Bailey, 1970:119-128).Beklene­ceği gibi, öteki Avrupa ülkeleri de çok geçmeden, bu antlaşmanın hükümlerinden yararlanmaya başladılar.
Aslında, 1838 Balta Limanı Anlaşmasının etkileri, gerçekten çok derin yapısal sonuçlar doğuruyordu.
Örneğin, Pamuk şu sözleriyle, sonradan Düyun-u Umumiye'ye kadar gidecek olan bir dış borç sürecinin başlamasını da 1838 Balta Limanı Anlaşması'na bağlar:
"Ayrıca Osmanlı Devleti özellikle malî bunalım dönemlerinde başvurduğu önemli bir ek gelir kaynağını da kaybetmekteydi. Nitekim bir sonraki savaş döne­minde, Kırım Savaşı sırasında, dış ticaretten ek vergi alınamayacak ve bunun da etkisiyle Avrupa para piyasalarında borçlanmanın yolu açılacaktır." (Pamuk, 1994:18)

imparator 29-01-2007 11:23

OSMANLILARDA SANAYİ: DIŞA BAĞIMLILIĞIN YÜKSELİŞİ
Aslında bu antlaşma, uygulamada Osmanlı ekonomisine yeni boyutlar kazandırıyordu. Bütün yaptığı, ticarî ve ekonomik etkinliklere karşı geleneksel Osmanlı tu­tumunun doğurduğu, yüzyıllar süren uygulamalar sonunda ortaya çıkmış bulunan durumu, hukuksal güvence altına almaktı. Fakat yine de, imparatorluğun çöküşü­nü hızlandırdığına hiç kuşku yoktur. 1856'da Ubicini şöyle yazıyordu:".. Osmanlı İmpatorluğu'ndaki imalat sanayii, eskisine oranla çok gerilemişti. Bugün, Türki­ye'nin dışarı sattığı malların büyük bir kısmı, Avrupa'ya verdiği hammaddedir. Av­rupa, bu hammaddeyi daha sonra mamul madde olarak Türkiye'ye geri satmakta­dır. Eskiden, yalnızca imparatorluğun tüketimini karşılamakla kalmayan, aynı za­manda Doğu Akdeniz'in bütün bölgelerine ve Avrupa'daki kimi ülkelere de mal yollayan çok sayıdaki çeşitli imalatçılar artık ya çökmüş ya da bütünüyle yok ol­muşlardı." (Issawi, 1966:43)
Osmanlılarla, İngilizler arasındaki anlaşma, böylece, yeni doğmakta olan Os­manlı sanayiini de öldürmüştü. Emekleme döneminde olan sanayi, bu sıralarda, Batılılaşma akımı çerçevesinde girişilen çabalarla geliştirilmeye çalışılıyordu (Sarc, 1940). Fakat "merkantilist" hükümet yaklaşımını bilmeyen geleneksel Osmanlı Devleti karşısında, Batı'daki "sanayi devrimi" ve Batı'nın Osmanlılar üzerindeki ekonomik denetimi, imparatorluğun ekonomisine gelişme olanağı tanımadı. Os­manlı hükümetleri, başlangıçta "merkantilist" bir siyaset izlemeye istekli değillerdi. Son zamanlarda da böyle bir siyaseti izleyecek güçleri kalmamıştı. Böylece, Osmanlı pazarlarına mamul madde sürmek için baskı yapan ve buradan yün, pamuk ve tü­tün alan Avrupa, Osmanlı sanayisinin ortadan kalkmasına yol açtı.
Aslında, imparatorluğun sanayisi 16. yüzyıldan beri, Avrupa'nın başa çıkılmaz baskılarıyla karşı karşıyaydı. Türk-İngiliz ticaret antlaşmasından sonra, Batı'ya açılan bölgelerde etkinlik gösteren Osmanlı küçük üreticileri, bu baskılara dayanamayarak işlerini bıraktılar. Güçlü bir sanayi yokluğu, Avrupa'nın sert baskısıyla da pekişince, Osmanlı imparatorluğu bütünüyle Batı'nın denetimi altına girdi. Osmanlılar ile Batı arasındaki ekonomik ilişkiler, Ubicini'nin belirttiği gibi, Batı'ya hammadde satmak ve oradan işlenmiş ürün almak biçiminde belirlenmişti. Pamuk, olayın pamuklu tekstil dalındaki ayrıntılı çözümlenmesinde, yıkılışı tüm çıplaklığı ile ortaya koyar (Pamuk, 1994:124-150).

imparator 29-01-2007 11:23

SANAYİNİN YAPISI
Osmanlı sanayiinin genel nitelikleri şöyle özetlenebilir: imparatorlukta temel imalat etkinlikleri yoktu, örneğin bir maden sanayii kurulamamıştı, imalat etkin­likleri daha çok iç pazarlara tüketim maddeleri sağlamaya yönelmişti. Gıda üreti­mi ve ilgili etkinlikler, sanayiinin önemli bir kesimini oluşturuyordu. Ayrıca, sana­yi ile maden çıkarma ve tarım etkinlikleri arasında bir uyum yoktu. Bir başka de­yişle, tarım ve maden çıkarma etkinlikleri Avrupa ekonomisi bakımından gerekli olan işlevleri yerine getiriyordu. Bu nedenle de Osmanlı ekonomisine pek yararlı olmuyordu (okçun, 1970, IX-XI).
Yabancı sermaye kullanılması yoluyla kurulmak istenen imalat sanayii çabaları da yukarda kısaca değinilen nedenler sonunda başarıya ulaşamamıştı (okçun, 1972).

ÇİZELGE (V) - (2) OSMANLI SANAYİİNİN GENEL DURUMU (1915)
Sanayi Dalı
Kuruluş Sayı
Çalışan İşçi Sayısı ( 10.000 Kişi)
İmalat Değeri (Milyon Osmanlı Kuruşu Olarak)
imalat Değeri (Tümün Yüzdesi Olarak)
da Sanayii

239
8.1
1055
50
Toprak Sanayii

32
1.0
14
0.6
Debagat

21
2.0
87
4.0
Tahta Sanayii

29
1.0
14
0.6
Tekstil Sanayii

131
9.2
124
6
Matbaacılık, Kırtasiye

61
1.5
51
2
Kimya Sanayii

18
0.2
22
1
Madeni Eşya Deniz Tezgâhları, Sanayii

34
1.5
112
5
Demiryolu Atelyeleri

17
6.8
120
6
Suriye'de en az 10 işçi çalıştıran kuruluşlar

250
9.0
500
24
Toplam

835
40.3
2099
99.2

KAYNAK: Bidem, 1970:125'ten hesaplanmıştır.
Osmanlı sanayiinin genel durumu Çizelge (V) - (2)'de özetlenmiştir. Gıda sanayiinin egemenliği çizelgeden açıkça görülmektedir, öte yandan, Trakya bölgesindeki 264 işletmeden yalnızca 22'si devletindi (Okçun, 1970:13). Devlet işletmelerinin üretim içinde ancak yüzde 2 payı olduğu bir mülkiyet dağılımı, Osmanlı sanayiinde devletin sahip olduğu yerin, etkisiz ve önemsiz niteliğini belirler.
imalat etkinliklerinde bulunan işletmelerin sahipleri, genellikle gerçek anlam­da şirketler değil, daha çok özel kişilerdi.
Sanayi işletmelerinin sahipleri ile bu işletmelerde çalışan işçilerin etnik kökenleri Çizelge (V) - (3)'te gösterilmiştir. Çizelge, açıkça, Türklerin elinde sermaye biri­kiminin bulunmadığını ortaya koyuyor. Bu durum, yabancı denetimi altındaki Osmanlı ekonomisinin doğal bir sonucuydu, özellikle "kapitülasyon"lar, imparatorluğun Müslüman-Türk uyruklarına karşı olan son derece etkili bir silah olarak kul­lanılmıştı, örneğin, Müslüman olmayan pek çok tüccar, Osmanlı İmparatorluğu'nda doğduğu halde, bir yabancı konsolosluk yoluyla İngiliz ya da Fransız uyru­ğuna geçerek, "kapitülasyonlardan yararlanıyordu (Karpat, 1973a:97; Bağış, 1983:16).

imparator 29-01-2007 11:23

Aşağıdaki sözler Osmanlı ekonomisinin birtakım niteliklerini büyük bir açık­lıkla ortaya koymaktadır. "Osmanlı yönetimi sırasında, Yunan ticaretinin geliş­mesine yardımcı olan başka öğeler de vardı: Venediklilerin ticarî bakımdan Akde­niz'de egemen olmasıyla sonuçlanan Türk-Venedik çekişmesi, Karadeniz'in Os­manlı imparatorluğu dışındaki bütün gemilere kapatılması (1592-1774), Napolyon savaşları sırasındaki ekonomik ambargo, vb. bunların örnekleridir. Bu öğeler­den kimisi, yalnızca Yunanlılara değil, aynı zamanda Sırplar ve Bulgarlar gibi, başka uluslara da yardımcı olmuştur." (Mouzelis ve Attalides, 1971:166) "Kapitülasyon"lardan dolayı, imparatorluğun Müslüman halkı, yukarıdaki olanaklar­dan, öteki etnik grupların yararlandıkları oranda yararlanamıyordu.
ÇİZELGE (V) - (3) OSMANLI SANAYİ KESİMİNDE KAPİTALİSTLERİN VE İŞÇİLERİN KÖKENİ (1915) (Yüzdeler Olarak)
Etnik Gruplar
Kapitalistler
İşçiler
Türkler

15
15
Rumlar

50
60
Ermeniler

20
15
Yahudiler

5
10
Yabancı uyruklular

10

KAYNAK: Çavdar, 1970:115.

EKONOMİK ETKİNLİKLERE KARŞI TÜRKLERİN TUTUMU: DEVLETİN ENGELLEMESİ
öte yandan, hiç kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu'nun toplumsal ve ekono­mik yapısı da, Türklerin ekonomik etkinliklerde girişkenliği ellerine almasını en­gelleyici etkiler yapmıştı. "Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar, Osmanlı Türkü Türkiye'deki tüccarlar arasında yer almaz." (Issawi, 1966:122) sözü bu açı­dan, önemli bir gerçeği yansıtıyordu. Fakat Issawi'nin şu sözleri hiç de gerçeğe uygun değildi: "Hemen ve doğrudan doğruya amacına yönelik olan basit ve açık Türk kafası, uygulamalı gözlem yönetimine dayanan ve ince kâr hesaplarını için­de taşıyan kapitalist anlayıştan oldukça uzaktı." (Issawi, 1966:123) Aslında Türk­lerin ticarete karşı tutumları onların kişisel ya da doğuştan gelen kalıtımsal nite­liklerinin bir sonucu değildir. Bu nedenle durumu kişilik özellikleriyle açıklamaya çalışmak yanlış olur.
Türklerin ekonomik tutum ve davranışları, Osmanlı imparatorluğunun top­lumsal ve siyasal yapısı tarafından biçimlendirilmişti, inalcık bu konuda şöyle der: "Osmanlıların ekonomik anlayışı, Ortadoğu'daki devlet ve toplum hakkında­ki temel kavramlarla yakından ilişkilidir. Bu kavram, devletin son amacı olarak yöneticinin gücünün tümcü ve yaygın bir nitelik kazanmasına, bunun için de zengin gelir kaynaklarının ele geçirilmesine bağlıdır. Bu anlayış ise, üretici sınıfla­rın zengin edilmesine dayalıdır. Böylece devletin esas işlevi, bu koşulların sürdü­rülmesini sağlamaktır.

imparator 29-01-2007 11:23

"Toplum, devlet felsefesi olarak, üretimle uğraşmayan ve dolayısıyla vergi ödemeyen yönetici sınıfla, üretici olan ve dolayısıyla vergi ödeyen halk arasında bölünmüştü. Halk ise, ticaret ve sanayi ile uğraşan kentliler ve tarımla uğraşan köy­lüler olarak ikiye bölünmüştü. Ortadoğu devletlerindeki inanç, devletin barış ve zenginliğinin, her yurttaşın toplum içinde sahip olduğu yerde tutulmasına dayalı olduğuydu. Ortadoğu devletlerinde, alınacak bütün Önlemleri belirleyen gerçek yönetici küttab'ın kafasında egemen olan devlet ve toplum kavramı işte buydu. Bu kavram, toplumun geleneksel örgütlenme biçimini değişmeden alıkoyacak ve halkın refahını bozmayacak biçimde, devlet gelirlerim olanaklı olduğu ölçüde ar­tıran bir ekonomi ve bir ekonomik örgütlenme gerektiriyordu.
"Devlet, ticarî merkezleri ve yolları geliştirecek, ülke içinde ekim yapılan ala­nın genişletilmesi için halka yardım ederek ve sömürgeleri yoluyla uluslararası ti­careti destekleyerek, imparatorluktaki temel ekonomik işlevlerini yerine getiriyor­du. Fakat bütün bu çabalar, yöneticinin içinde yaşadığı siyasal ve toplumsal dü­zen çerçevesinde, çağdaş bir kapitalist ekonomi ilkelerine göre gerçekleştirilecek malî ve siyasal çıkarları ortaya koyamıyordu. Oysaki böyle bir düzenin bilgi ve ör­gütlenmesine sahip olan Avrupa, Osmanlıların Ortadoğu imparatorluklarına kar­şı büyük bir tehdit oluşturmuştu." (înalcık, 1970b:217-218)
İnalcık'ın sözlerinden de görüldüğü gibi, Osmanlı siyasal ve toplumsal yapısı, kapitalist ekonomik gelişmenin sağlanmasına uygun değildi. Bu nedenle, imparatorluğun ekonomisi cılız kaldı ve dışa bağımlı duruma geldi.
Özet olarak, Türkiye Cumhuriyeti, bölgede egemen olan tarihsel koşulların ve imparatorluğun toplumsal, ekonomik ve siyasal yapısının ürünü olan güçsüz ve dışa bağımlı bir ekonomi devraldı.

imparator 29-01-2007 11:23

1950 YILINA DEĞİN İZLENEN EKONOMİK UYGULAMA VE EKONOMİK KOŞULLAR
Bağımsızlık Savaşı kazanıldıktan sonra, ülkenin ekonomik görünümü son derece yoksuldu. Her ne kadar, "kapitülasyonlar, Lozan'da kaldırılmışsa da, barış antlaşmasının hükümlerine göre, yeni Cumhuriyet, gümrük duvarlarını, 1928 yı­lına kadar yükseltemeyecekti. Buna ek olarak, Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarının, yeni devletin topraklarıyla orantılı olan bir kesimini öde­meyi de kabullenmişti. Bu borç ödemeleri, devlet bütçesinin yüzde 7.56'sından (1924 yılında), yüzde 17.8'ine kadar (1930 yılında) yükselen bir orandaydı. Aynı dönemde, örneğin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi, bütçenin ancak yüzde 3 ya da 4'ü oranındaydı (Aydemir, 1968b:357).
Böylece, süren Batı sömürüsü, genç Cumhuriyet'in sırtında önemli bir ekono­mik yüktü. Dış ticaret, 1938 yılında yüzde 58.8 açık vermişti (Aydemir, 1968b; 458). Tarımsal üretim son derece düşüktü. Daha önce belirttiğim gibi, sanayi de hemen hemen yok denecek kadar güçsüzdü. Aslında, Türkiye Cumhuriyetinin ekonomisi, güçsüz oluşunun yanında, bütünüyle bir kargaşalık içindeydi.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, işte böyle bir ortamda ulusal ekono­mik etkinlikler için bir bilinç yaratmaya çabalıyorlardı. "Yeni Türk Devleti cihan­gir bir devlet değil, iktisadî bir devlet olacaktır". "Türk tarihi incelendiği zaman, bütün yükseliş ve çöküş nedenlerinin ekonomik sorunlardan başka bir şey olma­dığı anlaşılır," sözleri hep Atatürk tarafından söylenmişti. Böylece, askerî ve siya­sal başarısını, ekonomik kalkınma ile pekiştirmeyi amaçlıyordu.
Fakat sorun aslında çok önemliydi: Sağlıklı bir ekonomi, hangi ilkelere göre yaratılacaktı? Ulusal sermaye birikimi hangi yollardan sağlanacaktı? Yeni devletin ekonomik düzeni ne olacaktı? Hızlı bir ekonomik kalkınma için "liberalizmin" geliştirdiği çözümler mi kullanılacaktı, yoksa "kolektivist" yöntemler mi uygulanacaktı?

AyTeK54 29-01-2007 18:56

paylaşım için tşkler


Türkiye`de Saat: 06:57 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580