|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
26-02-2007, 10:21 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
2001 YILINDA TÜRKİYE'DEKİ OTOMOTİV SANAYİİ Prof. Dr. Ercan TEZER Otomotiv Sanayii Derneği Genel Sekreteri Giriş 1998 yılının 2 inci yarısında başlayan ve 1999 yılını da kapsayan olumsuz siyasal ve ekonomik koşulların ortadan kalkması, otomotiv sektöründe 2000 yılını olağan dışı bir yıl haline getirdi. Bu yıl toplam pazar 659 bin adede ulaşarak 1993 yılındaki satış rekorunu da kırdı. Ancak pazardaki bu gelişme ile birlikte 1993 yılında % 25 dolayında olan ithalat pazar payının iki katına çıkarak % 52 ye ulaştığı da dikkat çekici. 2000 yılında otomobil pazarı 1999 yılına göre % 62 artmasına karşılık, yerli satışlar ancak % 32 artarken ithal satışlar ise % 97 artış gösterdi ve ithalatın pazar payı ise % 55 e kadar çıktı. Bu pazar payı 1997 ve 1998 yıllarında % 35 iken, 1999 yılında artarak % 45 olmuştu. Bu oran, 2000 yılı Ekim ve Kasım aylarında % 64 kadar yüksek olarak gerçekleşti. 1989/1993 yıllarındaki istikrarlı yükselen talep, 1994 yılındaki krizle % 50 dolayında azaldı ve 1996 yılından sonra yeniden artışa geçti. Aslında Türkiye'de potansiyel bir talebin varlığı biliniyor. Ancak istikrarsız ortamlarda bu potansiyel talep, gerçek bir talebe dönüşemiyor ve bu ortamda en önce taşıt araçlarına olan taleb erteleniyor. 1998 yılının ikinci yarısında da bu görüldü. Erken seçim tartışmaları içinde G.Doğu Asya krizinin dünyayı hızla saran etkileri karşısında yetersiz ve kararsız kalan siyasi irade, bu krizin Türkiye'de ek boyutlar kazanmasına da neden oldu. Hızla artan kamu iç borçlanma ihtiyacı ile aşırı yükselen reel faiz alternatif finansal yatırım olanakları sağlarken, kriz sonucu daralan ekonomi ve bütün bunlara eklenen deprem felaketi talebi geriletti. 1999 yılının son çeyreğinde oluşan uygun siyasal ortam yanında dış ilişkilerde yaşanan olumlu gelişmeler, ekonomide olumlu etkilerini gösterdi ve makro ekonomik dengeler istikrar ortamı içinde kurulmaya başlandı. 2000 yılında artmış gibi görünen talep aslında, 1998 ve 1999 yıllarında ertelenen alımların bu yıl canlanması ile gelişti. Özellikle 2000 yılındaki araç alımına son derece elverişli koşulların her an ortadan kalkabileceği endişesi, gelecekteki talebi de önemli oranda öne çekmiş gözüküyor. | ||
|
26-02-2007, 10:21 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2000 yılında aşırı talep ile birlikte ithalatın pazar payının da büyük hızla arttığı, diğer bir deyişle talep artışının ithalata yönelişle büyük oranda desteklendiğini belirtmek gerekiyor. Bunda hiç şüphe yok uygulanan ekonomik modelin beklenmeyen sonuçlarının büyük etkisi bulunuyor. Uygulanan model bir yanda döviz kurlarını üç yıl boyunca çok sıkı bir denetim altında tutmayı hedeflerken, öte yanda enflasyon öngörülen hedefleri aşdı ve bazı para birimleri Türk Lirası karşısında göreceli olarak ucuzladı. Bunun sonucu özellikle EURO bölgesinden yapılan ithalat büyük bir desteğe kavuşmuş bulunuyor. 2000 yılında EURO ve bağlı DM ve FFr gibi Avrupa para birimlerinin değeri % 14.1 artarken, TÜFE % 39.1 artış gösterdi. Buna göre EURO ve bağlı para birimleri % 18 dolayında değer kaybetmiş yada, bu paralar ile yapılan ithalat bu oranda ucuzlamış bulunuyor. 2000 yılının Kasım ayındaki ekonomik kriz ve onu izleyen Şubat 2001 krizi, 2001 yılında toplam pazarın % 70 gibi büyük bir oranda gerileyerek 196 bin dolayına inmesine neden oldu. Burada 1993 yılından sonraki çöküşe göre daha büyük bir çöküş yaşandı. Büyük bir talep ile genişleyen 2000 yılındaki pazar karşısında oluşan bu aşırı çöküş pazarda 100 bin dolayında yerli ve ithal stok aracın ciddi sorunlar yaratmasına neden oldu. 2000 yılında toplam 431 bin adet üretim yapıldı, bu 1999 yılına göre % 44 artışı gösteriyor. Otomobil üretimi ise % 34 artışla 297 bin adet oldu. Bu dönemde toplam üretimin % 22 sini oluşturan 104 bin adet araç ihraç edildi. Otomobil ihracatı ise 90 bin adet ile üretimin % 30 una ulaştı. Buna karşılık ithalat % 93 gibi çok yüksek bir oranda artarak, 336 bin adet oldu. TİPLER ARALIK AYI ÜRETİMİ 12 AYLIK ÜRETİM % DEĞİŞİM 2000 2001 2000 2001 ARALIK 12 AY 14.132 8.694 297.476 175.343 -38 -11 8.787 7.359 133.471 95.342 -16 -29 896 174 16.938 4.110 -31 -76 654 107 11.410 2.573 -84 -77 5.364 6.367 68.807 76.672 19 11 306 194 4.213 2.501 -37 -41 998 255 20.597 6.486 -74 -69 569 262 11.506 3.000 -54 -74 22.919 16.053 430.947 270.685 -30 -37 2001 yılında ise üretim % 37 azalarak 271 adet oldu. Otomobil ve kamyonet tip araçlarda toplam 192 adet ihracat üretimin daha da aşağıya düşmesini engelledi. Kamyon gibi araçlarda ise üretim % 77 gibi yüksek bir oranda daraldı. | ||
26-02-2007, 10:21 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2001 YILINDA TÜRKİYE'DEKİ OTOMOTİV SANAYİİ Prof. Dr. Ercan TEZER Otomotiv Sanayii Derneği Genel Sekreteri Giriş 1998 yılının 2 inci yarısında başlayan ve 1999 yılını da kapsayan olumsuz siyasal ve ekonomik koşulların ortadan kalkması, otomotiv sektöründe 2000 yılını olağan dışı bir yıl haline getirdi. Bu yıl toplam pazar 659 bin adede ulaşarak 1993 yılındaki satış rekorunu da kırdı. Ancak pazardaki bu gelişme ile birlikte 1993 yılında % 25 dolayında olan ithalat pazar payının iki katına çıkarak % 52 ye ulaştığı da dikkat çekici. 2000 yılında otomobil pazarı 1999 yılına göre % 62 artmasına karşılık, yerli satışlar ancak % 32 artarken ithal satışlar ise % 97 artış gösterdi ve ithalatın pazar payı ise % 55 e kadar çıktı. Bu pazar payı 1997 ve 1998 yıllarında % 35 iken, 1999 yılında artarak % 45 olmuştu. Bu oran, 2000 yılı Ekim ve Kasım aylarında % 64 kadar yüksek olarak gerçekleşti. 1989/1993 yıllarındaki istikrarlı yükselen talep, 1994 yılındaki krizle % 50 dolayında azaldı ve 1996 yılından sonra yeniden artışa geçti. Aslında Türkiye'de potansiyel bir talebin varlığı biliniyor. Ancak istikrarsız ortamlarda bu potansiyel talep, gerçek bir talebe dönüşemiyor ve bu ortamda en önce taşıt araçlarına olan taleb erteleniyor. 1998 yılının ikinci yarısında da bu görüldü. Erken seçim tartışmaları içinde G.Doğu Asya krizinin dünyayı hızla saran etkileri karşısında yetersiz ve kararsız kalan siyasi irade, bu krizin Türkiye'de ek boyutlar kazanmasına da neden oldu. Hızla artan kamu iç borçlanma ihtiyacı ile aşırı yükselen reel faiz alternatif finansal yatırım olanakları sağlarken, kriz sonucu daralan ekonomi ve bütün bunlara eklenen deprem felaketi talebi geriletti. 1999 yılının son çeyreğinde oluşan uygun siyasal ortam yanında dış ilişkilerde yaşanan olumlu gelişmeler, ekonomide olumlu etkilerini gösterdi ve makro ekonomik dengeler istikrar ortamı içinde kurulmaya başlandı. 2000 yılında artmış gibi görünen talep aslında, 1998 ve 1999 yıllarında ertelenen alımların bu yıl canlanması ile gelişti. Özellikle 2000 yılındaki araç alımına son derece elverişli koşulların her an ortadan kalkabileceği endişesi, gelecekteki talebi de önemli oranda öne çekmiş gözüküyor. | ||
26-02-2007, 10:21 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2000 yılında aşırı talep ile birlikte ithalatın pazar payının da büyük hızla arttığı, diğer bir deyişle talep artışının ithalata yönelişle büyük oranda desteklendiğini belirtmek gerekiyor. Bunda hiç şüphe yok uygulanan ekonomik modelin beklenmeyen sonuçlarının büyük etkisi bulunuyor. Uygulanan model bir yanda döviz kurlarını üç yıl boyunca çok sıkı bir denetim altında tutmayı hedeflerken, öte yanda enflasyon öngörülen hedefleri aşdı ve bazı para birimleri Türk Lirası karşısında göreceli olarak ucuzladı. Bunun sonucu özellikle EURO bölgesinden yapılan ithalat büyük bir desteğe kavuşmuş bulunuyor. 2000 yılında EURO ve bağlı DM ve FFr gibi Avrupa para birimlerinin değeri % 14.1 artarken, TÜFE % 39.1 artış gösterdi. Buna göre EURO ve bağlı para birimleri % 18 dolayında değer kaybetmiş yada, bu paralar ile yapılan ithalat bu oranda ucuzlamış bulunuyor. 2000 yılının Kasım ayındaki ekonomik kriz ve onu izleyen Şubat 2001 krizi, 2001 yılında toplam pazarın % 70 gibi büyük bir oranda gerileyerek 196 bin dolayına inmesine neden oldu. Burada 1993 yılından sonraki çöküşe göre daha büyük bir çöküş yaşandı. Büyük bir talep ile genişleyen 2000 yılındaki pazar karşısında oluşan bu aşırı çöküş pazarda 100 bin dolayında yerli ve ithal stok aracın ciddi sorunlar yaratmasına neden oldu. 2000 yılında toplam 431 bin adet üretim yapıldı, bu 1999 yılına göre % 44 artışı gösteriyor. Otomobil üretimi ise % 34 artışla 297 bin adet oldu. Bu dönemde toplam üretimin % 22 sini oluşturan 104 bin adet araç ihraç edildi. Otomobil ihracatı ise 90 bin adet ile üretimin % 30 una ulaştı. Buna karşılık ithalat % 93 gibi çok yüksek bir oranda artarak, 336 bin adet oldu. | ||
26-02-2007, 10:22 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| TİPLER ARALIK AYI ÜRETİMİ 12 AYLIK ÜRETİM % DEĞİŞİM 2000 2001 2000 2001 ARALIK 12 AY 14.132 8.694 297.476 175.343 -38 -11 8.787 7.359 133.471 95.342 -16 -29 896 174 16.938 4.110 -31 -76 654 107 11.410 2.573 -84 -77 5.364 6.367 68.807 76.672 19 11 306 194 4.213 2.501 -37 -41 998 255 20.597 6.486 -74 -69 569 262 11.506 3.000 -54 -74 22.919 16.053 430.947 270.685 -30 -37 2001 yılında ise üretim % 37 azalarak 271 adet oldu. Otomobil ve kamyonet tip araçlarda toplam 192 adet ihracat üretimin daha da aşağıya düşmesini engelledi. Kamyon gibi araçlarda ise üretim % 77 gibi yüksek bir oranda daraldı. Türkiye, Uluslararası Para Fonu ile 1999 yılında imzaladığı "Yakın İzleme Anlaşması" ile, bütçe, para politikası ve ekonomide yapısal reformlar konularında 2000-2002 yılları arasında temel makro ekonomik politikalarının izlenmesi konusunda görüş birliğine varmıştı. Buna göre uygulanacak Stabilizasyon Programının Temel Hedefleri aşağıdaki gibi belirlenmişti: Tüketici enflasyonunu 2000 yılı sonunda yüzde 25'e , 2001 yılı sonunda yüzde 12'ye ve 2002 yılında yüzde 7'ye indirmek, Reel faiz oranlarını makul düzeylere düşürmek, Ekonominin büyüme potansiyelini arttırmak, Ekonomideki kaynakların daha etkin ve adil dağılımını sağlamak. Kasım 2000 tarihine kadar Programın kur çapası ve konsolide bütçe açığı ile ilgili hedefleri başarıyla tutturulmuş ve faiz hadleri de kur artışına intibak ederek düşmüştür. Faizlerin gerilemesi taşıt araçları, dayanıklı tüketim malları ve özel yatırım malları talebini arttırmış, kurların reel olarak değer kazanması ise ithalat talebini artırarak cari işlemler açığını hızla büyütmüştür. Bu açık 2000 yılı sonunda 9,7 milyar ABD Doları düzeyine yükselmiştir. Bunun sonucu Kasım 2000 ve onu izleyen Şubat 2001 tarihlerinde ekonomi uzun sürecek ve derinliği daha önceki krizlerden çok farklı olan bir kriz içine girmiştir. Nedenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir: | ||
26-02-2007, 10:44 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Banka sisteminin sorunlu yapısı, Dış varlıkların ve para tabanı artış hızının, ekonomideki hızlı büyümeye paralel artış sağlayamaması, Cari işlemler açığı nedeniyle, dış borçlanma faizlerinin yükselmesi ve iç borçların dış borçla ikame edilme olasılığının azalması, Programın uygulanacağına ilişkin güvenin sarsılması, Yabancıların ellerindeki Türkiye Eurobond'larını satmaları sonucu, bankaların döviz ihtiyaçlarını artması ve ellerindeki kamu kağıtlarını satarak döviz talep etmeleri, Yüklü kamu kağıdı portföyü taşıyan bankalarda likidite sıkıntısının ortaya çıkması Sonuç olarak otomotiv sanayinde Aralık 2000 tarihinden bu yana motorlu taşıt araçlarına olan talep ortalama % 70 ve bazı ürünlerde % 80 e ulaşan oranlarda gerilemiştir. Otomotiv sanayii tarafından üretilen araçlar, otomobil ile yolcu ve yük taşıyan ticari araçlar olarak incelendiğinde ekonomik krizin talep üzerindeki etkileri görülebilir. Ekonomik kriz bireylerde gelirin reel anlamda azalmasına ve daralan ekonomi nedeni ile gelecek ile ilgili beklentilerde güven kaybına yol açmaktadır. Bu nedenle bireyler, tüketim ve yatırım harcamalarını kısarak ertelemekte ve geleceğin garantisi için döviz ve altın gibi diğer araçlara yönelmektedir. Bu bağlamda önce otomobil talebi büyük bir hızla gerilemekte ve bunu yatırım aracı olan ticari araçla izlemektedir. İhracat Hamlesi Yukarda özetlenen koşullarda otomotiv sanayiinde gerek araç üreticiler ve gerek aksam ve parça üreticilerinde önemli bir tahribat yaşandı. Sanayiinin rekabet gücünü olumsuz etkileyen koşullara rağmen sanayi ihracata yönelik projelerini ve yatırımlarını aksatmaksızın devam ettirdi. Aslında Gümrük Birliği öncesinde 1990 lı yılların başında yapılan stratejik planlama çalışmaları ve sanayiinin ihracata yönelik yeniden yapılanma süreci, ihracatta son yıllarda önemli kazanımlar sağladı. Şüphesiz iç pazarda yaşanan ard arda krizler nedeni ile ortaya çıkan aşırı talep değişiklikleri, bu kazanımların daha büyük boyutlu olmasını da engelledi. 2000 yılında ihracatın çoğunlukla EURO bölgesine yapılması nedeni ile ihracatta da önemli değer kaybı ortaya çıkmasına rağmen, otomotiv sanayii ihracatı % 6 artışla 2,4 milyar ABD Doları'na ulaştı. Sınai enflasyon endeksi 2000 yılında % 29,5 artarken, EURO ve bağlı para birimlerindeki değişim sadece % 14.1 oldu ve diğer deyişle ihracat fiyatlarına gerçek maliyet artışları yansıtılamadı. Bu durum sanayideki dış ticaret dengelerini büyük oranda olumsuz etkiledi. EURO'nun ABD Doları karşısında aşırı değer kaybı nedeni ile, aslında taşıt aracı ihracatı sayısında % 13 artış olmasına karşılık, ABD Dolar değerindeki artış düşük görülüyor. Uludağ İhracatçı Birlikleri'nin verilerine göre, sektör ihracatı 2001 yılında 2000 yılına göre % 43 gibi büyük bir artış göstererek toplam 3.4 milyar ABD Doları oldu. Taşıt aracı ihracatı % 65, aksam ve parça ihracatı ise % 26 arttı. | ||
26-02-2007, 10:49 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| OSD'nde temsil edilen firmalardan alınan bilgilere göre, 1999 yılında toplam 92,051 taşıt aracı ihraç edilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen ihracat 1998 yılına göre % 143 oranında artmıştır. 2000 yılında toplam 104,226 taşıt aracı ihraç edilmiş ve ihracat 1999 yılına göre % 13 oranında artmıştır. 2001 yılında ise % 94 artış ile ihracat 200 bin araç sınırını aşmış ve toplam 201,843 adet taşıt aracı ihraç edilmiştir. 2000 yılında 81,874 adet otomobil olmak üzere, toplam 90,688 hafif araç ihraç edilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen hafif araç ihracatı, 1999 yılına göre % 17 artmıştır. 2001 yılında ise 142,288 adedi otomobil olmak üzere, toplam hafif araç ihracatı 192,630 adet olmuştur. 2000 yılına göre 2001 yılında hafif araçların ihracatı % 112 oranında artmıştı Bu dönemde, Tofaş 54,152 adet otomobil ve 44,886 adet hafif ticari araç olmak üzere toplam 98,175 adet hafif araç ve O.Renault ise 87,725 adet otomobil ihraç etmiştir. OSD'nde temsil edilen firmaların 2001 yılı motorlu araç ve aksam-parça ihracatı % 62 artışla toplam 1.825 milyar ABD Doları oldu. 30 Milyon ABD Doları üstünde ihracat yapan firmalar aşağıdaki gibi sıralanıyor: 2001 yılında toplam üretim içinde ihracatın payı % 73, otomobilde ise % 81 gibi yüksek bir değere ulaştı. Bu dönemde iç pazar için üretilen otomobil 33,055 adet oldu. Bu üretim, 2001 yılı üretim kapasitesinin % 5 ini kapsıyor. Sınırlı sayıdaki ihracatla bile kapasitenin ancak % 25 ini kullanılabildi. Günlük otomobil üretim kapasitesi 2,300 adet otomobil olan sanayide: "iç pazara otomobil üretimi için yalnız 14 gün ve toplam otomobil üretimi için ise yalnız 76 gün çalışmak yeterli oldu". Bu veriler yaşanan krizin boyutunu gösteriyor. Bu olumsuz koşullara rağmen sanayide ihracat projeleri hızla devam ediyor. Özelikle otomotibl ve hafif ticari araçlardaki gelişmeler dikkat çekici. Bu alanda Tofaş ve O.Renault tarafından başlatılan ihracat atılımına 2002 yılında Ford-Otosan, Toyota ve son olarak Hyundai-Assan katılacak. Bu suretle 2002 yılında toplam 300 bin araç ve 4.5 milyar ABD Doları ihracat hedefleniyor. Sanayi bu suretle sektörler arasındaki sıralamada 2inci sırayı alacak. 2005 yılındaki hedef ise "500 araç ve 7 milyar ABD Doları" olarak belirleniyor. Mercedes Benz Türk ve MAN firmalarının otorbüs ihracatı yanında Uzel, BMC, Karsan ve Otoyol tarafından yapılan ihracatında bu yıl gelişmesi bekleniyor. Sonuç ve Değerlendirme Pazardaki aşırı ithalat ve yoğun rekabet ile ihracattaki değer kayıplarına ek olarak yaşanmakta olan ağır kriz ortamının yarattığı kan kaybına rağmen, Türkiye'deki otomotiv sanayii küreselleşme sürecindeki gelişmesine büyük bir gayretle devam ediyor. Ancak yaşanan krizin işgücü ve özellikle yan sanayimiz üzerindeki çok olumsuz etkilerinin ortadan kalkması hem zaman alacak hemde aşırı maliyete neden olacak. Çok iyi yetişmiş, üstün yetenekli insan gücü ile üretimde ulaşılan kalite süreci ve yüksek verimlilikle sağlanan maliyet üstünlüğü, Türkiye'yi küresel pazarlar için yeni bir üretim merkezi haline getirmiş bulunuyor. 1990'lı yıllarda sürdürülen teknoloji yenileme yatırımları yanında, ortalama kişi başına yılda 50 saate varan sistematik eğitim ile yönetim ve teknik yetenekleri çağdaş ölçülerde geliştirilen insan gücü ile sanayi bu düzeye ulaştı. Bu kapsamda otomotiv sanayiinin Gümrük Birliği sürecininin yarattığı koşulları diğer sektörlere göre kendisinden beklenenin çok daha iyi analiz ederek değerlendirdiğini de gözden uzak tutmamak gerekiyor. Özelikle uluslararası teknik mevzuata uyum çalışmalarındaki başarı bir çok sektöre örnek olacak nitelik taşıyor. İhracatta ortaya konan başarı bunun en iyi kanıtını oluşturuyor. Ancak iç pazarda gerekli istikrar oluşturulmadan yalnız ihracatla bu sanayiinin varlığını sürdürmesinin mümkün olamayacağı artık çok iyi anlaşılmalı. Otomotiv sanayii ulaştığı düzeyle, sadece bir üretim değil aynı zamanda sahip bulunduğu insan gücü ile bir Ar-Ge merkezi olma yolunda önemli adımlar atıyor. Ar-Ge uygulamasının varlığı yıllardan bu yana çok tartışılan bir konu iken bugün, birçok otomotiv sanayii kuruluşunda yoğun Ar-Ge desteği ile uluslararası pazarlar için araç ve komponentleri projeleniyor, uygulanıyor ve geliştirilen teknolojilerle ürün ve üretimde yeni başarılar sağlanıyor. Otomotiv sanayii, Üniversite-Sanayi işbirliğinde yeni ve verimli gelişmelere de önderlik ediyor. Yakın gelecekte özgün ürün ve teknoloji üretimine yönelik yeni hedefler tartışılıyor ve rekabet gücünün artık bu alanlarda da yoğunlaştırılması öngörülüyor. | ||
26-02-2007, 10:49 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türkiye'deki otomotiv sanayiinde pazardaki aşırı ithalatın yarattığı olumsuz koşullar yanında, yüksek ve dengesiz satış vergileri ile baskı altındaki talep, aşırı kapasite ve firma sayısından doğan yapısal sorunlar devam ediyor. Sanayiinin Hükümetlerimize sunduğu ayrıntılı raporlarda yer alan çözüm yollarının uygulamaya geçmesinin, otomotiv sanayiinin gelişme sürecini çok daha hızlandıracağı kesin. Olumsuz koşullara rağmen elde edilen gelişme hızı ve rekabet gücü ile küresel pazarlardaki başarıları bunun en önemli kanıtını oluşturuyor. Ancak sorunların çözümünde uzun yıllara varan gecikmeler ve aymazlıklar, gelişme sürecini de yavaşlatıyor ve maliyetini yükseltiyor. Teknolojinin ve sermayenin ülkeler ötesi şirketlerle yönetildiği bir dünyada, artık ulusal düzeyde üzerinde durulması ve özenle korunması gereken, üretimdeki "Katma Değer" in ülkede daha fazla oluşmasının sağlanması. Kısaca "Yerli Üretim" olarak tanımlanan "Katma Değer" in yurt içinde gelişmesi, daha çok üretim ve daha çok istihdam ile toplumsal refahın da temel kaynağını oluşturuyor. Bu nedenle otomotiv sanayii yaratacağı "Katma Değer" ile, her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de stratejik bir önem taşıyor. Türkiye'deki otomotiv sanayiinin sahip olduğu stratejik önem ve yüksek üretim potansiyelinin bu açıdan dikkatle ele alınması ve özenle geliştirilerek sürdürülmesi gerekiyor. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |