|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
01-03-2007, 10:59 | #21 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Öte yandan Gümrük Birliği’nin tamamlandığı 1996 yılından itibaren kaydedilen dış ticaret rakamlarının AB lehine bir ticaret dengesi yaratmasının, bu durumun Ortaklık Anlaşması ile belirlenen süreç çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi Türkiye, Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile 1973 yılında elde ettiği AB piyasasında sanayi mallarının serbest dolaşım hakkını, AB mallarına ancak 1996 yılında tanımıştır. Söz konusu iki tarih arasında 23 yıllık bir zaman olması dış ticaret rakamlarının dağılımını büyük ölçüde açıklamaktadır. Ayrıca Gümrük Birliği sonrası geçen dönemde meydana gelen ulusal ve uluslararası makro ekonomik gelişmelerin Türk dış ticareti üzerinde önemli etkileri olduğu da dikkate alınmalıdır. Avrupa Birliği’nin tercihli ticaret politikasına uyum zorunluluğu, eleştirilerde dile getirildiği gibi Türkiye’nin kendi dış ticaret stratejisi çerçevesinde serbest ticaret anlaşmaları gerçekleştirmesini engellemektedir. Ancak Avrupa Birliği ile tam entegrasyon sürecinin, Avrupa Birliği’nin kendi iç modeline uygun olarak ekonomik entegrasyon ile başlatılması Türkiye’nin 1963 Ortaklık Anlaşması’nda üzerinde ısrarlı olduğu bir tercihtir. Ekonomik entegrasyon çerçevesinde, Birliğin ticaret politikasına uyum sağlamak gümrük duvarlarının kaldırılmasının doğal sonucudur. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde, DTÖ bünyesinde yer alan, dinamik pazarlara sahip ülkelerle gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmaları, doğru müzakere edildiğinde Türkiye’nin kaybettiği pazarlar olarak değerlendirilen özelikle güney ve kuzey doğu komşularından çok daha güvenli pazarlar sunacaktır. Gümrük Birliği ile Avrupa Birliği ülkelerine gümrük duvarlarını kaldıran Türkiye, beklenenin aksine bir gelir kaybına uğramamış, hatta belirli oranlarda gelir artışı ile karşılaşmıştır. Gümrük Birliği’nin işsizliğe yol açacağı hususundaki eleştiriler Türkiye’de istihdam üzerine yeterli araştırma gerçekleştirilmemesi nedeniyle bilimsel verilere dayanmamaktadır. Ancak süreç tüm boyutları ile değerlendirildiğinde ancak orta ve uzun vadede yeni pazarlar, yüksek teknolojiye dayanan üretim ile nitelikli işgücü yaratarak istihdam üzerinde dengeleyici bir etki yapacağını söylemek mümkündür. Gümrük Birliği ulusal ve uluslararası düzeyde Türk sanayiinin üretim kalitesini nihai tüketicinin maksimum faydasını ön koşul olarak ele alıp yükseltmesi, böylece rekabet kapasitesini artırması yönünde gerekli çalışmalara bir çerçeve olmuştur. Bu yönde gerek kamu düzeyinde ilgili kuruluşlara gerek Türk sanayicisine, çalışmalara bir an önce başlamaları yönünde ivme kazandırmış, üretim kalitesi ve tüketici memnuniyetinin marjinal karın temel belirleyicisi olduğu yönünde zihniyet değişikliğine neden olmuştur. | ||
|
01-03-2007, 10:59 | #22 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türkiye’nin, Birliğe adaylığının daha geç teyit edilmesine rağmen Gümrük Birliği ile tam entegrasyonun ekonomik boyutuna yönelik alanlarında diğer aday ülkelerle kıyaslandığında ileri bir aşamadan mevzuat uyum çalışmalarına başladığı görülmektedir. Bu durum, AB yetkilileri tarafından da çeşitli platformlarda ifade edilmiş, müzakerelere başlandıktan sonra Türkiye’nin göreceli olarak hızlı ilerlemesinin beklendiği dile getirilmiştir. Türkiye’nin Gümrük Birliği süreci ile diğer aday ülkelerle karşılaştırıldığında kazanmış olduğu bir önemli ayrıcalık da mevzuat uyum çalışmalarının hazırlık aşamasına ilişkin bir yöntem pratiği edinmiş olmasıdır. Bu çerçevede Türkiye, diğer aday ülkeler gibi mevzuat hazırlama safhasına ilişkin olarak değil, mevzuatı uygulamaya yönelik bilgiye ihtiyaç duymaktadır. Ancak 1998 yılından itibaren Avrupa Birliği ile müzakere sürecine geçmiş olan diğer aday ülkelerin[1] önemli ilerlemeler kaydettikleri dikkate alınırsa Türkiye’nin sahip olduğu ayrıcalıklı durumu hali hazırda koruyamadığı ortaya çıkmaktadır. Müzakere aşamasında olmayan tek aday ülke olarak Türkiye’nin, Gümrük Birliği sürecinde uyum çalışmalarını gerçekleştirmek yönünde yakaladığı ivmeyi kaybetmemek için önümüzdeki dönemde çaba göstermesi gerekmektedir. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne yönelik gerçekleştirdiği çalışmaları değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli husus da, bu süreçte Avrupa Birliği’nin 1/95 sayılı OKK’den doğan mali yardım yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasıdır. Türkiye AB mevzuatına uyumun yanı sıra ilgili kurumlarda gerekli yapısal değişiklikleri gerçekleştirmek için belirli bir mali yükün altına girmiştir. Bu durum 1/95 sayılı OKK’de öngörülmesine ve söz konusu mali yükün AB’nin mali yardımıyla telafi edilmesine yönelik hüküm yer almasına rağmen, Yunanistan’ın vetosu ile işletilememiştir. 1996’dan bu yana geçen beş yıl içerisinde mali yardımlara ilişkin bir gelişme olmaması, 1/95 sayılı Gümrük Birliği kararında AB’nin taahhütlerinin kesin yaptırımlara bağlanmadığını ortaya koymakta öte yandan, Türkiye’nin Gümrük Birliği çerçevesinde hangi koşullarda yükümlülüklerini yerine getirdiğini gözler önüne sermektedir. Gümrük Birliği çerçevesinde karşılaşılan bu ve benzeri aksaklıkların dile getirilebileceği ve tarafların ortak çözümler üretebileceği kurumlar Gümrük Birliği çerçevesinde oluşturulmuştur. Türkiye’nin bu yöndeki en önemli eksikliği Gümrük Birliği’ne ilişkin karşılaştığı aksaklıkları bilimsel ve kapsamlı çalışmalara dayandırarak ilgili kurumlara iletmemesidir. Gümrük Birliği’nin işleyiş mekanizmalarının daha etkin hale getirilmesine yönelik olarak gerek AB gerek Türkiye’nin çabaları bu sürece önemli katkılar sağlayacaktır. | ||
01-03-2007, 10:59 | #23 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1996 yılında tamamlanan ve 1/95 sayılı OKK çerçevesinde yürütülen Gümrük Birliği’ni bir ekonomik işbirliği modeli olarak el alıp ne Türkiye-AB ilişkileri sürecinden ne de ulusal ve uluslararası gelişmelerden ayrı değerlendirmek ve bu sürece karşılık gelen tüm ekonomik sorunları Gümrük Birliği’ne bağlamak mümkün değildir. Gümrük Birliği’nin tamamlanmasını takiben geçen süreçte, gerek Türkiye ekonomisinde gerek dünya ekonomilerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu dinamik süreçte Gümrük Birliği’nin ihracat, yabancı yatırımlar, istihdam, üretim hacmi üzerinde etkiler yaratacak tek değişken, bu kapsamda dış ticaret açığının ve ticari işbirliğinin tek kaynağı olarak ele alınması bilimsellikten uzak bir değerlendirme olacaktır. Türkiye, makro ekonomik dengeleri sağlamlaştırdığı, yapısal reformları tamamladığı, yabancı sermaye ve teknoloji transferini gerçekleştirdiği takdirde Gümrük Birliği ortamından optimum faydayı sağlayabilecektir. Gümrük Birliği ilişkisi Türkiye’nin çağdaşlaşma yönünde en temel hedefi olan Avrupa Birliği tam üyeliği yolundaki önemli bir kilometre taşıdır. Bu noktada Türkiye açısından yapılması gereken, istikrarın sağlanamamasından kaynaklanan sorunlar ve ard arda yaşanan krizleri Gümrük Birliği ile açıklamak yerine, büyük oranda Gümrük Birliği nedeniyle AB norm ve standartlarına ulaşma yolunda kaydedilen mesafeyi iyi kullanmak ve özellikle adaylık süreci çerçevesinde Ulusal Programda yer alan hedeflere en kısa sürede ulaşarak AB tam üyeliğine doğru hızla ilerlemek olmalıdır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |