![]() |
İnşaat Sektöründe Finansal Kiralama Finansal Kiralama (Leasing) Kavramı ve Tarihsel Gelişimi Leasing, İngilizce “lease” kelimesinden gelemekte olup, sözcük anlamı taşınmaz, bir malın uzun vadeli olarak ve belirli bir kira bedeli karşılığında bir başkasına kullanılmak üzere devredilmesidir. İngilizceden gelen bu deyimi dilimiz dahil diğer tüm dillerde de aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak, ilgili yasal düzenlemede 1985 yılında (3226 sayılı yasa) “Finansal kiralama” deyimi ile kullanılmış, zamanla bu kavram leasing ile eş anlamlı olarak kullanılır hale gelmiştir. Bugün finansal kiralama kavramına taşınmaz mallar yanında, makine teçhizat gibi mallar da girmiş ve anlamı genişlemiştir (Uludağ, Arıcan, 1999, s.5). Son yıllarda dünya, araştırma ve buluşlar sonucu hızlı bir değişimin içine girmiş bulunmaktadır. Bu hızlı değişim nedeniyle birçok ürün, çok kısa süre içinde, geri teknoloji ürünü durumuna gelerek, daha ekonomik yaşamını doldurmadan demode olmakta yada teknolojik olarak verimliliğini yitirmektedir. Bu nedenle, özellikle teknoloji ve sermaye yoğun yatırım yapan girişimcilerin riski artmaktadır. Ayrıca, piyasada ürün çeşitlenmesi nedeniyle, birçok işletme, ürettiklerini satmakta güçlük çekmektedir. Büyük teknolojilere ve ileri donatılara dayalı yatırımda bulunmak ise, gerçekten yüklü bir parasal kaynağı gerektirmektedir. İşte tüm bu sorunların çözümlenmesinde başvurulan bir yöntem leasing yada ülkemiz uygulamasındaki kavramı ile finansal kiralama olmaktadır. Günümüzde büyük yatırımların büyük parasal kaynaklara gereksinim göstermesi nedeniyle girişimciler, kaynak bulma sorunu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sorunun çözümünde finansal kiralama, para bulma ve kaynak sağlama yöntemi olarak devreye girmektedir. Finansal kiralama yönteminin dünyada yaygınlaşmasının en büyük nedeni, bu noktada sağladığı kolaylıktır. Demode olma riskinden kurtulmak, ilerleyen teknolojiye ayak uydurmak, kaynak yaratmak isteyen girişimciler, finansal kiralama sözleşmesiyle bu isteklerine kavuşmaktadırlar. Finansal kiralama anlaşmasında, finansmancı (leasing veren), kullanıcı (leasingi alan) olmak üzere iki taraf ile finansal kiralamaya konu olan mal ve bu malın üreticisi söz konusudur. Çoğu zaman malın üreticisi devrede yer almaz. Genellikle kiralayan (finansal kiralama şirketi) ile kiracı (kullanıcı şirket), anlaşmayı oluşturur. |
Kiralayan (lessor), kendi malını kiraya verebildiği gibi, başkasından satın aldığı bir malı da kiraya verebilir. Birinci durumda, yani anlaşmaya konu olan malın kiralayanın kendisine ait olması durumunda, anlaşma daha kolaydır. Çünkü, anlaşmanın tarafları karşı karşıyadır. Kiralayanın başkasına ait bir malı kiraya vermesi durumunda, anlaşma süreci biraz daha uzamakta ve anlaşma kapsamı genişlemektedir. Uygulamada daha çok görülen ikinci durumda ise, kiralayan şirket ile mal sahibi şirket aynı olmamaktadır. Burada kiralayan, kaynak sağlama işlevini üstlenmektedir. Kiracı, gerçek yada tüzel kişi olabilir. Kiracı, belirli bir tutar karşılığında gerek duyduğu malı alır ve kullanır. Yapılan anlaşma türüne ve anlaşmaya konulacak bir maddeye göre, kiracı belirli süre sonunda kiraladığı malın sahibi de olabilir. Bunun için, malın tutarı olan parayı taksitler biçiminde öder. Bu taksitlerin kapsamı da faiz + anapara oluşturur. Böylece, kiracı sıkıntıya ve kaynak darlığına düşmeden, istediği malın yada tüm bir işletmenin sahibi olabilir 2. Finansal Kiralamanın Avantaj ve Dezavantajları 2.1. Finansal Kiralamanın Avantajları 2.1.1. Kiracının Avantajları 2.1.1.1. Az Formalite Finansal kiralama işlemlerinde kredi süreci banka kredilerine oranla daha kolay ve hızlı sonuçlandırılmaktadır. Bu sayede kiracı, enflasyon, kur artışı, faiz değişimleri gibi olumsuz faktörlerden korunmuş olmaktadır (Köteli, argun, 1991, s.46-48). 2.1.1.2. Esnek Ödeme Koşulları Genellikle kira sözleşmesi yapılırken kiralayanın ödeme gücü dikkate alınır ve buna göre ödeme şekli belirlenir. Bu durum kiracı bir işletmeye nakit akımı avantajı sağlamaktadır. Örneğin mevsimlik iş yapan satışları yaz veya kış aylarında canlanan bir işletmenin nakit girdileri bu aylarda daha fazla olacağından ödeme şekli bu aylara göre düzenlenebilir (Toroslu, Vefa, 2000, s.17). 2.1.1.3. Hızla Değişen Teknolojiye Uyumda Kolaylık Sağlanması Finansal kiralamanın bu yararının işleyebilmesi için geçerliliğini yitirmeye, demode olmaya başlayan teknolojinin yenisi ile değiştirilmesi işlevinin kiralayan firmaca üstlenilmesi gerekir. Bu durumda kiralamanın maliyetinin yükselmesi kaçınılmaz olacaktır kiracı firma açısından, teknolojiye uyumlu çalışmak içinde bulunduğu pazar yönünden yaşamsal bir önem taşıyabilir. Böyle bir durumda, kiracı firma, yükselen maliyet pahasına da olsa, teknolojinin demode olma riskini üzerinden atmayı yeğleyebilir (Erol, Ahmet, 1999, s.78). |
2.1.1.4. Riskin Daha Sınırlı Olması Yatırım için kullanılan malların, teçhizatların vb. satınalma alternatifine karşın kiralanması daha az risk taşımaktadır. Kiralamaya tabi mallar, teknik ömürlerini doldurmadan demode olduğu taktirde, risk unsuru makine ve teçhizatın sahibine ait olmaktadır. Kiralama faaliyet kiralanması ise bu taktirde sözleşmeye eklenecek bir madde ile kiralamaya tabi malın ihtiyacı karşılar durumda olmaması gibi durumlarda kiracıya makine değiştirilerek verilmesi hakkı sağlanabilir (Koç, Mehmet, 1999, s.13). 2.1.1.5. Teminat Verme Külfetinden Kurtarır Malın mülkiyeti kiralayanda kaldığından finansal kiralama işlemi kredilerde aranan ek teminatları gerektirmekte ve bundan dolayı kiralanan maliyeti daha düşük olmaktadır. Oysa yatırımların banka kredisi ile finanse edilmesi durumunda bankalar karşılaştıkları risk nedeniyle, yüksek oranda teminat istemektedirler (Kocaağa, Köksal, 1999, s.36). 2.1.1.6. Kiracının Kredi İmkanlarının Saklı Kalması Finansal kiralama işlemleri bir kredi türü olmadığı için bilançonun pasif kısmında yer almaktadır. Bu bakımdan finansal kiralama işlemi kiracının borç/özkaynak oranını etkilememekte ve kredi olanaklarını da kısıtlamaktadır. Ayrıca yatırımların finansal kiralama ile gerçekleştirilmesi sonucunda da özkaynaklardan son ayırma zorunluluğu kalkacağı için özkaynakların tükenmesi önlenebilmektedir (Koç, Mehmet, 1999, s.15). 2.1.1.7. Uygun Olmayan İşletme Yerinin Değiştirilmesine İmkan Verir İşyerinin satın alınılması durumunda kuruluş yerinin yanlış seçilmesinin sonuçlarına uzun süre katlanmak gerekebilirken, kiralanması halinde kira sonunda o yeri değiştirmek mümkündür (Kocaağa, Köksal, 1999, s.37). |
2.1.1.8. Yatırımın Başlangıcında Finansman Sağlanması Yatırıma yönelen firmalar, yatırımlarının %100’e yakınının dahi başlangıçta bu yöntemle sağlanabilmesidir. Halbuki yatırım bankalarının ve Dünya Bankası’nın sağladığı kredilerde yatırımların %50’sinin özkaynaklardan sağlanması gibi bir koşul bulunmaktadır (Koç, Mehmet, 1999, s.14). 2.1.1.9. Kaynakların Rasyonel Kullanımınaimkan Verir Finansman kaynaklarını daha etkin ve rasyonel biçimde kullanmaya imkan vermekte; bu kaynakları üretken alanlara kanalize ederek, sermaye birikimine önemli katkılarda bulunmaktadır. 2.1.1.10. Düşük Maliyet Finansal kiralama işlemlerinde ticari kredilerde olduğu gibi %5 Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi ile %3 (2001 yılında %6’ya yükselmiştir) kaynak kullanım destekleme fonu bulunmamaktadır.(Koç, Mehmet, 1999, s.15) 2.1.1.11. Teşvikten Yararlanma Yatırımcının sahip olduğu teşvik belgeleri finansal kiralama şirketine devredilebilmektedir. Bu sayede yatırımcı teşvik belgesinde öngörülen teşviklerden bunların kira tutarlarına yansıtılması sonucu dolaylı olarak yararlanabilmektedir(Köteli, Argun, 1999, s.54). 2.1.1.12. KDV Avantajı Genel KDV oranı %17 olmasına rağmen, finansal kiralama işlemlerinde bu oran %1 olmaktadır. Bu firmalara önemli bir maliyet avantajı sağlamaktadır(Kocaağa, Köksal, 1999, s.37). |
2.1.2. Kiralayanın Avantajları 2.1.2.1. Karlılık Oranını Yüksektir Sözleşme süresi sonunda kiracının hakkını kullanarak malı satın almaması durumunda kiralayan malı devralarak yeniden değerlendirme imkanını elde eder(Kocaağa, Köksal, 1999, s.38). 2.1.2.2. Teşviklerden Yararlanma İmkanı Verir Teşvik belgesine bağlanmış bulunan yatırımların tamamının veya bir kısmının finansal kiralama yoluyla gerçekleştirilmesi durumunda, kiraya veren kiracının teşvik belgesinde belirtilen ve satın alması halinde onun tarafından kullanılmasına hak kazanılan teşviklerden yararlanır. Böylece, kiracının yatırımı teşvik belgesine bağlanmışsa, yatırımcının teşvik belgesinde öngörülen teşviklerden kiralayan yararlanabileceği gibi, bunların kiralayan tarafından kira bedeline yansıtılması sonucu, dolaylı olarak kiracı da yararlanabilir(Koç, Mehmet, 1999, s.16). 2.1.2.3. Her Türlü Vergi, Resim ve Harçları Muafiyet Sağlar Kredi ve ipotek sözleşmeleri Damga Vergisi, Noter ve Tapu Kayıt Harcına tabi iken, finansal kiralama sözleşmeleri bu vergi ve harçlardan istisnadır. Satımda daha cazip bir hale getirilmesi amacıyla, finansal kiralama sözleşmesi her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulmuştur. Ayrıca bakanlar kuruluna dar mükellefiyete yabancı kiralama şirketlerinin finansal kiralama kanununun uygulamasından doğacak kazanç ve ücretlerinden vergi tevkifat oranlarını sıfıra kadar indirme yetkisi tanınmıştır (Kocaoğlu, Köksal, 1999, s.39). 2.2. Finansal Kiralamanın Dezavantajları 2.2.1. Genellikle Ekonomik Yönden Zayıf Firmalarca Tercih Edilir Büyük firmalar finansal kiralamayı alternatif imkanlarıyla birlikte değerlendirip bunlardan maliyeti en düşük olanını seçmektedir. Bu nedenle finansal kiralama genellikle orta ve küçük ölçekli işletmeler veya kredi imkanları tükenmiş olan firmalar yönünden çekici olabilmekte bu müşteri grubu ise belirli bir riski beraberinde getirebilmektedir. Bunun sonucu olarak riski artan kiralama şirketleri maliyetlerini de arttırma yoluna gitmektedir. Ayrıca menkul değerlerinin büyük bölümünü kiralama yoluyla sağlayan firmanın zaten zayıf olan kredibilitesini daha da zayıf duruma düşürür, istenen teminatlar karşılanamaz. Yani kredi bulma imkanı azalır(Kocaağa, Köksal, 1999, s.42). |
2.2.2. Kira Ödemelerinin Dövizle Yapılması Durumunda Kur Riski Hem kiracı, hem de kiraya veren açısından, söz konusu olabilecek bir diğer risk, enflasyonla birlikte ortaya çıkabilecek kur riskidir. Kiraya veren açısından kur riski, temin edilen fonların ödendiği para birimi ile kira ödemelerinin yapıldığı, para birimi; kiracı açısından ise kira ödemeleri için cari olan para birimi ile kiralanan malın sağladığı gelir için geçerli olan para birimi arasındaki farklılık nedeniyle ortaya çıkmaktadır(Toroslu, Vefa, 1999, s.20). 2.2.3. Kredi Darboğazına Sebep Olur. Büyük fonlara ihtiyaç duyan finansal kiralama şirketleri bu fonları sağlayabilecekleri kaynakların sınırlı olması nedeniyle önemli sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedirler. Örneğin önemli ölçüde banka kaynaklarına dayanan bir finansal kiralama şirketi kredi imkanlarının kısıtlı olduğu dönemlerde, yeterli seviyede ve uygun şartlarda kaynak temin edememe sorunuyla karşı karşıya kalabilir(Kocaağa, Köksal, 1999, s.43). 2.2.4. Uzun Vadeli Kiralamalarda Rekabet Şartlarını Bozar. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ihracatın yapısı genellikle düşük teknolojiyle üretilen tüketim mallarından oluştuğundan finansal kiralama işlemleri de daha çok ihracat değil, ithalat yönüyle işlerlik kazanmaktadır. Bu şekilde gerçekleştirilen ithalat ise kısa vadede finansman ve yatırım imkanı sağlarken, uzun vadede kiralanan malların niteliğinden kaynaklanan iki önemli sakınca ortaya çıkarmaktadır. Birincisi, kiralanan mallar çoğunlukla bilgisayar, tıbbi cihazlar, haberleşme araçları gibi teknolojisi hızla değişen ve gelişen mallar olduğundan yurt içi imalat sanayinin bu alanlarda dışarının rekabetine ayak uydurulabilmesinin ve gelişmesinin imkansız olmasıdır. İkinci sakınca ise bu yolla ülkeye modası geçmiş makine ve teçhizatın girmesidir(Kocaağa, Köksal, 1999, s.44). 2.2.5. Kiracının Kredibilitesinin Düşük Olması Bir işletmenin menkul değerlerinin büyük bir bölümünün kiralanmış olması o işletmenin finansman kurumları tarafından kredibilitesinin düşük olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurur ve kredi bulmasında sıkıntılara yaratır(Koç, Mehmet, 1999, s.17). |
3. Finansal Kiralama Türleri 3.1. Tam Ödemeli Kiralama (Full-Payout Lease) Sadece kira bedelleri toplamının, kiraya verenin kiralanan varlığı satın alış bedeli, yapılan yatırımın finansman maliyeti, yönetim ve diğer giderlerini karşıladığı ve kiraya verene uygun bir miktarda getiri sağladığı kiralamalardır. Kiralanan varlığın hurda değeri, hurda değerin miktarına ilişkin garantiler veya kiracıya varlığı kiralama dönemi sonunda satın alma imkanı veriyorsa, kiracıya satış bedeli hesaba katılmalıdır. Tam ödemeli kira sayılabilmesi için hesaba katılan kira bedellerinin iptal edilmeyen süredeki kiralar olması gerekmektedir. Bu tür kiralamanın kiracıya cazip gelebilmesi için (i) kiraya verenin vergi avantajlarının, kiracıya kiralamanın satın almadan daha ucuza gelmesi şeklinde yansıtılmış olması (ii) kiracının sermayesini bir başka yerde çok daha yüksek getiri sağlayacak şekilde kullanma olanağının olması (iii) kiracının varlığı satın alabilmek için bankalarda borç alabilme imkanının az olması, veya (iv) kiracının varlığa acil olarak ihtiyacının olması gerekmektedir(Uyanık, Senan, 1990, s.23). 3.2. Tam Ödemesiz Kiralama (Non-Payout Lease) Kira sözleşmesinin iptal edilmeyen dönemi içindeki kira bedelleri toplamının, kiralanan varlığın kiraya verene maliyetini karşılayamadığı kiralamalardır. Örneğin, kiraya veren A, değeri 10.000 dolar kira ile bir yıllığına kiralamıştır. Kiraya veren A’ya varlığın maliyeti üzerinden belirli bir sermaye maliyeti kullanılarak hesaplanan aylık eşdeğer maliyetinden, varlığın hurda değerinin aylık eşdeğer getirisi ve varlığa sahipliğin sağladığı vergi tasarruflarının aylık değeri çıkartılarak, hesaplanan miktar 400 dolardan daha az ise, kiralama kiraya verene yarar sağlıyor demektir. Kiracının fotokopi makinesini tüm ekonomik ömrü boyunca kiralamak niyeti yoksa bu tür bir kiralama tam ödemesiz kiralama sayılabilir. Kiracı için (i) kiralanan makinenin işletmenin faaliyetlerine uygunluğu konusundan belirsizlik söz konusu ise, (ii) varlığın satın alınmasına yetecek nakdi veya banka kredisi imkanı yoksa, (iii) gelecek dönemlerin kar tahminlerinde vergiye tabi gelirlerinin yetersizliği nedeniyle, vergi tasarruflarından faydalanması beklenmiyorsa, veya (iv) makineye ihtiyaç nakit temini için zaman vermeyecek derecede acil ise tam ödemesiz kiralamalar yararlı olabilir (Uyanık, Senan, 1990, s.23). |
3.3. Vergi Kiralamaları (Tax-based Lease) Vergi temelli kiralamalar, vergi kanunları ve işletmelerin vergi tasarrufu olanakları dikkate alınarak hazırlanan kiralama sözleşmeleridir. Kira bedelleri, yenileme veya satın alma koşulları, geçerli vergi kanunlarına göre kiracı veya kiraya veren maksimum masraf sağlayacak şekilde belirlenmiştir ( Güvenli, Orhan., 1998, s.41). 3.4. Net-Lease, Brüt Lease, Net-Net Lease Kiralanan varlığın kullanımıyla ilgili tüm giderler kiracıya ait ise ve kira bedelleri içinde varlığın bakım giderleri bulunmuyorsa, bu tür kiralamalar net kiralamalar (net-lease) olarak kabul edilir. Net-net kiralamalarda net-lease kiralamalarına ek olarak, kiralanan varlığın hurda değer garantisi de kiracı tarafından kiraya verene verilmektedir. Kiralama dönemi sonunda varlığın satış değeri kiralama sözleşmesi yapılırken kiracı tarafından garanti edilen miktardan düşük olursa, kiracı kiraya verene farkı ödemektedir. Brüt kiralamalar, kira bedelleri ile birlikte kiraya verene varlığın sigorta, bakım, parça giderleri ve gerekli vergilerinin ödendiği kiralama sözleşmeleridir. Kiraya veren, kiraya verdiği makinenin tüm bakım giderlerini kendi karşılamak durumundadır(Aydın, Filiz, 2000, s.20). 3.5. Kapalı-Uçlu Kiralamalar, Açık-Uçlu Kiralamalar Kapalı uçlu kiralamalar (closed-end veya walk away lease) kiralama dönemi sonunda kiralanan yatırımın kiraya verene devredildiği, hurda değerle ilgili tüm risklerin kiraya verene devredildiği, hurda değerle ilgili tüm risklerin kiraya verene ait olduğu ve kiracının yatırımına sahiplik olanağının bulunmadığı bilinen kiralamalardır. Açık uçlu kiralamalar (open-end lease) ile önceden bilinen bazı koşullara uyulması halinde kiralanan varlığın mülkiyetinin kiracıya geçtiği kiralamalar kastedilmektedir(Uyanık, Senan, 1990, s.24). |
3.6. Yüzde Kiralamaları (Percenlage Lease) Kiracıya kira bedellerine ek olarak, bir önceki dönem gelirlerinden belirli bir yüzde ile hesaplanan gelir payını kira olarak ödeme zorunluluğu koyan kiralamalardır. Genellikle kar payı, kiracının karları önceden belirlenen minimum bir miktarın üstüne çıkarsa kiracıdan talep edilir. Bu tür kiralamalar enflasyon riskine karşı korunmak isteyen kiraya verenler tarafından, uzun vadeli kiralama anlaşmaları için hazırlanır. 3.7. Değiş-Tokuş Kiralamaları (Swap Lease) Swap kiralamaları kullanmakta olduğu makinenin oldukça yüksek maliyetli onarım gerektirmesi nedeniyle kiracının elindeki makineyi yenisi ile değiştirmesi olarak tanımlanmaktadır(Aydın, Filiz, 2000, s.22). 3.8. Satış-Geri Kiralama (Sale and Leaseback) Satış ve geri kiralama, nakit sıkıntısı içinde olan bir işletmenin finansal yönden bir takım kolaylıklar sağlamak amacıyla, arazi, bina, makine ve teçhizat gibi sabit varlıklarını bir finans kurumuna satması ve aynı varlıkların kullanımına bir kira sözleşmesi çerçevesinde devam etmesidir. Satış fiyatı, genellikle piyasa değeri üzerinden gerçekleşmekte ve malın bedeli, kiracının eline nakit olarak hemen geçmektedir. Varlığın satıcısı ve kiracısı durumundaki işletme daha önce sahibi olduğu varlığın kullanımına devam ettiği gibi, bu şekilde sağladığı önemli miktardaki fonu, diğer faaliyetlerinin finansmanında kullanarak, sıkıntısını büyük ölçüde gidermekte veya likidite gücünü arttırmaktadır. Ancak, kiraya konu olan malın, mülkiyetinden yoksun olma ve kira süreci boyunca düzenli kira ödemelerinde bulunma zorunluluğu, işletmenin satış ve kiralamaya karar vermeden önce, ayrıntılı hesap yapmasını gerektirmektedir. |
Satış ve geri kiralama yöntemi, vergi avantajlarından yararlanmak için de kullanılmaktadır. Yatırım yapan bir şirket, yatırımdan dolayı vergi tasarrufu sağlanamayacaksa, yatırımın mülkiyetini bir leasing şirketine devreder ve geri kiralar Leasing şirketi, sadece vergi tasarrufu sağlamak için, malın sahibi görünümündedir. Malın gerçek sahibi ise kiracıdır. Aslında kiracı tarafından, kiraya verene devredilen malın kendisi değil, yatırım nedeniyle doğacak vergi tasarrufudur. Varlığın sahiplik unvanının kiraya verene devredilmesi karşılığında, bir miktar nakit varlığı satın alan tarafından belirli dönemlerde ödenmesi gereken senetler alınır. Aynı zamanda kiracı, varlığı sattığı şirketle, varlığı kiralamak üzere sözleşme yapar. Sözleşmeye göre, kiralama süresi boyunca, kiraya veren işletmeye, kira ödemeleri yapılacaktır. Kira bedelleri kiraya verenin imzaladığı senet bedellerinin miktarları ve ödeme tarihleri aynıdır. Bu nedenle, kira ödemeleri ve senet ödemeleri, sadece defterdeki kayıt işlemleriyle gerçekleşir. Kiracı ve kiralayan arasındaki tek gerçek nakit alımı sözleşme sırasındaki ödemedir (Uyanık, Senan, 1990, s.26). Varlığı satın aldıktan sonra kiraya verene “Satar”. Karşılığında bir miktar nakit ve “senet” alır. Varlığı bir miktar nakit ve senet vererek “satın alır”. Daha sonra kiracıya varlığı kiralar. Kira ödemeleri = senet ödemeleri’dir. KİRACI KİRAYA VEREN Kira Ödemeleri Senet Ödemeleri Vergi Avantajlarını kullanma hakkı Gerçek akım Gerçek olmayan akım NAKİT Şekil 1. Vergi Temelli Satıp Geri Kiralamada Kiracı Ve Kiraya Veren İlişkisi 3.9. Kaldıraçlı Kiralamalar (Leveraged Leasing) Kaldıraçlı kiralamalar dolaylı kiralamalar, kredili kiralamalar olarak da literatürümüzde yer almaktadırlar. Özellikle büyük sermaye harcamaları gerektiren projelere yönelik kiralama düzenlemelerinde uygulanmakta olup, çok basit olarak kiraya verenin kiraya verilecek varlığı satın alabilmek için gerekli fonlar, bir başka kredi kurumundan sağladığı finansal kiralamalar olarak tanımlanabilirler. Az miktarda kuvvet yani para harcanarak büyük miktardaki cisimlerin yani paranın harekete geçirilmesi diğer bir değişle yönetilmesi, böylece büyük miktarlarda karın elde edilmesi amacıyla işletmelerde faaliyet ve finansal kaldıraçlardan yararlanılmaktadır. Kiralama sözleşmelerinde de aynı amaçla finansal kaldıraç etkisi devreye sokularak kaldıraçlı sözleşmeler düzenlenmektedir. Kaldıraçlı kiralamaların özelliği, az miktarda parayı riske atarak, fazla maliyetli bir varlığın sahiplik haklarının elde edilmesidir. Varlığın değerinin tümünü vermeden tüm sahiplik hakları devralınmakta ve riske atılan miktarın çok üstünde bir vergi tasarrufu sağlanmakta, sağlanan tasarruflarla yeniden yatırım yapılması durumunda da büyük karlar elde edilmiş olmaktadır. Kiraya veren vergi tasarruflarından yararlanırken, borç verenler kira ödemeleri almakta, kiracının finansman giderleri borç olarak alınan miktarın azalması nedeniyle düşmektedir. Yatırım birden fazla yatırımcı arasında paylaştırıldığından kredi riski azalmakta, bu da kiracının finansman giderlerini düşük tutarak kiracının daha fazla tasarruf sağlamasına neden olmaktadır. |
Tipik bir kaldıraçlı kiralamada ortalama 6 grup taraf bulunmaktadır. Tarafların her birinin birden fazla finansal kuruluşun bir araya gelmesi ile oluşturulduğunu düşünürsek kaldıraçlı kiralamalarda oldukça fazla sayıda kuruluşun bulunduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu taraflar sermaye katılımcıları, borç verenler, üretici firmalar, kiracı, kiracının vekilleri, borç veren vekiller, garantörler, bankerler olabilir. Her kaldıraçlı kiralama anlaşması tarafların özelliklerine, yatırımın değerine ve içinde bulunulan koşullara bağlı olarak farklılık gösterir. Bu nedenle genellemelere gidilmesi oldukça zor olmaktadır. Şekil 2’de belirtilen taraflar ve aralarındaki ilişkiler gösterilmeye çalışılmıştır. Şekil 2. Kaldıraçlı Kiralamada Taraflar 3.10. Uluslararası Kiralama 3.10.1. Gümrük Muafiyetli Uluslararası Kiralama Uluslararası kiralamada, kira anlaşmasının tarafları farklı ülkelerde faaliyet göstermektedir. Yurtiçindeki kiralama şirketi, bu tür sözleşmelerde malı kiralayan değil, yaygın uluslararası muhabir ilişkileri nedeniyle, finansal aracılık hizmeti sağlayan bir kuruluştur. Müşteri, önce yurt içindeki kiralama şirketine başvurur. Kiralama şirketi sahip olduğu muhabir şirketler yardımıyla, yatırımcı için en uygun koşulları sağlayacak muhabir şirketle yatırımcı, ödemelerini döviz karşılığı TL olarak herhangi bir banka aracılığıyla doğrudan muhabir kiralama şirketine yapar. Ayrıca muhabir kiralama şirketinin gerekli göreceği teminatı, bu şirkete verir. Uluslararası kiralamada, yıllık asgari bedeli 25.000 dolar karşılığı TL’sı dır. Uluslararası kiralamada, yurtiçi kiralamaya ek olarak, Hazine Müsteşarlığı ilgili makam olarak ve bir muhabir kiralama şirketi de taraf olarak bulunurlar. |
3.10.2. Gümrük Muafiyetsiz Uluslararası Kiralama YATIRIMCI TEMİNAT 2 GÜMRÜK SATICI HM BANKA LEASING ŞİRKETİ LEASING ŞİRKETİ MUHABİR LEASING ŞİRKETİ 8. Teminat 9. Mal 10.b Teminat 5. Başvuru ve vize 4. Kira sözleşmesi kopyası ve tescil 9. Kira Ödemeleri (TL) 9. Kira Ödemeleri 5. Teminat Muhabirlik ilişkisi 3. Kira Sözleşmesi 7. Ödeme 6. Satış Sözleşmesi 2. Başvuru ve teklif Finansal kiralamanın önemli avantajlarından biri, teşvik belgesi olmayan yatırımların gerçekleştirilmesinde ortaya çıkmasıdır. İthal edilerek satın alınacak bir yatırım malı Gümrük muafiyetli uluslararası kiralama yoluyla kiralanabilir. Hazine Müsteşarlığı’nın vereceği “Tescil”de tahakkuk edecek gümrük vergisi, kira sözleşmesinin sona ereceği tarihe kadar ertelenir. Başka deyişle, kiralanan mal, gümrükten geçici gümrük muafiyet rejim esaslarına göre çekilecek, tahakkuk eden gümrük bedeli kadar teminat, gümrük idaresine verilir. Kira süresinin bitiminde, eğer mal sembolik bir bedel ödenerek satın alınacaksa, malın geçici gümrük muafiyeti esaslarına göre ithal edildiği tarihte tahakkuk eden gümrük bedeli ödenmelidir. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar veya gümrük tarifelerindeki değişiklikler ödenecek gümrük vergisini etkilemez. Eğer, kiralanan mal geri verilmişse, malın yurt dışına çıkarıldığı belgelenerek, verilen teminat geri alınabilir. Böylece yatırım malı için hiç gümrük vergisi ödenmemiş olur. Şekil 4. Gümrük Muafiyetsiz Uluslararası Leasing 4. BÖLÜM SONU NOTLARI -Aydın, Filiz Dokuzeylül Üniversitesi, İşletme Fakultesi, Lisans Tezi, 2000, İzmir - Erol, Ahmet Finansal Kurumların Denetimi ve Vergilendirilmesi, Mükellefin Dergisi, Mayıs 1999, Sayı: 77 -İktisat Bankası Dergisi İktisat Bankası , Şubat 1986, İstanbul, Sayı:2/86 - Güvenli, Orhan Yatırım Projelerinin Düzenlenmesi ve Değerlendirilmesi, İstanbul, 1998 - Koç, Mehmet Bütün Yönleriyle Finansal Kiralama, İstanbul, 1999 - Köteli, Argun Karşılaştırmalı Hukuk ve Türk Hukukunda Finansal Kiralama, İstanbul, 1991 - Kocaağa, Köksal Türk Özel Hukukunda Finansal Kiralama Sözleşmesi, Yetgin Yayınları, Ankara, 1999 - Toroslu, Vefa Leasing İşlemleri ve Muhasebesi, Beta Yayımevi, İstanbul, Ocak 2000 - Koç, Mehmet Bütün Yönleriyle Finansal Kiralama, İstanbul, 1999 - Uludağ, İlhan ve Erihşan Arıcan Finansal Hizmetler Ekonomisi, Beta Yayımevi, İstanbul, 1999 - Uyanık, Senan Proje Finansmanında Finansal Kiralamanın Rolü, TOBB Yayınları, Ankara, 1990 |
2. BÖLÜM: FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ 1. Tarihsel Gelişim Türkiye’de finansal kiralama ile ilgili çalışmalar, bilimsel incelemeler ve araştırmalar biçiminde 1983 yılında başlanmıştır. Bunu, finansal kiralama konusunu yasal bir temele oturtmak ve yasal bir çerçeveye bağlamak için tasarı hazırlık çalışmaları izlenmiştir. Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı, (DPT) Yabancı Sermaye Bakanlığı’nın ortak çalışmaları sonucu hazırlanan tasarı TBMM’ne sunulmuştur. TBMM’nin ilgili komisyonlarından geçen yasa tasarısı, Meclis Genel Kurulu’nda 10.06.1955 günü kabul edilmiş ve 28.06.1985 günlü, 18795 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu (FKK): Yasanın adı “Finansal Kiralama Kanunu” olmasına karşın, burada kullanılan “finansal kiralama” deyiminin tüm leasing türlerini kapsadığı konusunda kuşku bulunmamaktadır 2. Finansal Kiralama Sözleşmesinin Tanımı ve Unsurları 2.1. Finansal Kiralama Sözleşmesinin Tanımı Finansal Kiralama Kanunu finansal kiralama sözleşmesinin tanımını şu şekilde yapmaktadır: “Sözleşme; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın aldığı veya başka suretle temin ettiği bir malın zilyetliğini her türlü faydayı sağlamak üzere ve belli bir süre feshedilmemek şartı ile kira bedeli karşılığında kiracıya bırakmasını öngören bir sözleşmedir.” (Finansal Kiralama Kanunu Madde:4) Finansal Kiralama Sözleşmesi “üç köşeli ilişkiler mahiyetini” taşımaktadır. 1. Kiralama konusu malın üreticisi veya satıcısı gibi bir sıfata sahip kimliğiyle, kiralayan (leasing şirketi) arasında malın mülkiyetini veya Finansal Kiralama Sözleşmesinde kiralayan niteliği sağlayacak bir hukuki durumda olma imkanını veren satım sözleşmesi gibi bir ilişki, 2. Kiracı ile kiralayan (leasing şirketi) arasındaki Finansal Kiralama Sözleşmesinden kaynaklanan hukuki ilişkidir. |
2.2. Finansal Kiralama Sözleşmesinin Unsurları 2.2.1. Kiralayan Olarak Bir Finansal Kiralama Şirketinin Varlığı Finansal Kiralama Kanunu 10. maddesine göre “Kiralayan şirketler, yalnızca anonim ortaklık şeklinde kurulabilir.” Kuruluş ve şube açmaları Hazine müsteşarlığının bağlı bulunduğu bakanlıktan “Türkiye’de finansal kiralama işlemleri yapma izni” alması gerekir. Bakanlıkça yapılan incelemede, yeterli sermayeye sahip olup olmadıklarına bakılır. Finansal kiralama şirketleri, finansal kiralama işlemleriyle doğrudan ilgili olmayan faaliyetlerde bulunamazlar. Finansal Kiralama Şirket, Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine uymak kaydıyla tahvil, bono ve benzeri menkul kıymet ihracı suretiyle sermaye piyasasından kaynak sağlayabilirler. 2.2.2. Kiralayanın Finansal Kiralama Konusu Malın Zilyetliğini Her Türlü Faydayı Sağlamak Üzere Kiracıya Bırakılması Finansal kiralama sözleşmesi bu unsuru dolayısıyla kullanma ve yararlanma hakkı veren bir sözleşme niteliğine sahiptir. Sözleşmeye taşınır ve taşınmaz her çeşit mal konulabilir. Fikri ve sınai haklar bu sözleşmeye konu olamazlar. Finansal kiralama şirketi malı kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü kişiden satın alabileceği gibi, başkaca herhangi bir şekilde de temin edebilir. Finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayan şirkete aittir. Taraflar sözleşmede, finansal kiralama sözleşmesi sonunda kiracının malın mülkiyetini satın alma hakkına haiz olacağını kararlaştırabilir. Ancak, sözleşmede bu şekilde bir alım (iştira) hakkının tanınması sözleşmenin bir unsuru değildir. |
2.2.3. Kiracının Kiralayana Kararlaştırılan Kira Parasını Ödeme Borcu Altına Girmesi Finansal Kiralama Sözleşmesi ivazlı kullanma hakkı veren sözleşmelerdendir. Finansal kiralama bedeli ve ödeme dönemleri taraflarca belirlenir. Bu bedeller sabit veya değişken olabilir. Merkez Bankası’nca alım satımı yapılan cinsten döviz veya TL olabilir. 2.2.4. Kiralayan ve Kiracının Karşılıklı Anlaşması Finansal Kiralama Sözleşmesi karşılıklı borçlandırıcı sözleşme niteliğindedir. Bu anlaşmanın şekli ve tescili Finansal Kiralama Kanunu’nun m.8’de düzenlenmiştir (Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler 1.cilt, Doç.Dr.Cevdet Yanuz). 2.2.5. Sözleşmenin Belirli Bir Süre Feshedilmemek Şartı ile Yapılması Finansal Kiralama Kanunu 7. maddesine göre “sözleşmeler en az dört yıl süreyle feshedilemez.” Hazine Müsteşarlığı şu hallerde sözleşmenin dört yıldan kısa olabileceğini bildirmiştir. Teknolojik niteliği veya ekonomik yararlanma ve işletme süresi itibarıyla kullanımının dört yılda kısa olduğu Hazine Müsteşarlığınca onaylanan mallarda finansal kiralama sözleşmelerinin dört yıldan kısa olabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu çerçeve doğrultusunda; Bilgisayar kiralamalarına ilişkin finansal kiralama sözleşmelerinin turizm ve pazarlama şirketleri ile sürücü eğitimi vermek amacıyla sürücü kurslarının kiraladıkları otomobillere ilişkin finansal kiralama sözleşmelerinin ve kargo şirketleri ile bünyesinde dağıtım ve pazarlama birimi bulunan şirketlerin bu faaliyetleri için tahsis ettikleri maksimum taşıma kapasitesi 7 tonu geçmeyen otomobil, kamyon ve kamyonetlere ilişkin finansal kiralama sözleşmelerinin talep edilmesi halinde iki yıldan kısa olmamak üzere dört yıldan kısa olarak düzenlenmesi, bunlara ilişkin olarak daha önce düzenlenmiş olan finansal kiralama sözleşmelerinin talep edilmesi halinde sürerler iki yıldan az olmamak üzere değiştirilebilir (Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 02.06.1995 tarih 22925 sayılı yazısı). 3. Finansal Kiralama Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Finansal Kiralama Sözleşmesi kendine özgü yapısı olan (su: generis) bir sözleşmedir. Ancak yapısına uygun düştüğü ölçüde Borçlar Kanununda düzenlenen çeşitli sözleşmelere ilişkin hükümlerin uygulanacağı doktrinde savunulmakla birlikte, Finansal Kiralama sözleşmesinin kanunla düzenlenmesi, tipik sözleşme olması, finansman tekniğinin kötüye kullanılmasını önleyecek şekilde emredici hükümlerle düzenlenmiş olmasıyla öncelikle Finansal Kiralama Kanunu uygulanır. Finansal Kiralama Sözleşmesi, bir ivaz karşılığı kiralanan malda kiracıya kullanma ve yararlanma hakkı veren sözleşmedir. Dolayısıyla tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Finansal Kiralama Kanununun 31. maddesine göre Finansal Kiralama Sözleşmesinden doğan davalar ticari dava niteliğindedir 4. Finansal Kiralama Sözleşmelerinin Değerlendirilmesi 4.1. Finansal Kiralama Sözleşmelerinde Yatırım, Finansman ve Kiralama Nakit Akışı İlişkisi Finansal kiralamalar, kiracı firmanın iflası söz konusu olmadıkça iptal edilemeyen ve kiralanan varlığın ekonomik ömrünün önemli bir kısmı süresince devam eden kiralamalardır. Firmayı uzun vadeli bir yükümlülük altına soktuklarından, borçlanma yoluyla finansman sağlanmasına benzetilir. Finansal kiralamalar, firmanın faaliyetlerini yürütebilmesi için gerekli yatırımların yapılabilmesine bir finansman alternatifi oluştururlar ve finansman şekli olarak değerlendirilmeleri gereklidir. Faaliyet kiralamaları ise kısa süreli kiralamalardır ve kiracı firma tarafından iptal edilmeleri daha kolaydır. Bu tür kiralamalar firmanın uzun vadeli bir yükümlülük altına girmesi anlamına gelmez. Bu nedenle bir finansman yöntemi olmaları söz konusu değildir. Faaliyet kiralaması kontratları tamamen bir yatırım kararı gibi ele alınıp değerlendirilebilir. Bu nedenle değerlendirilmeleri sorun yaratmaz. |
Aynı şeyi finansal kiralama için söylemek zordur. Finansal kiralama yapmayı düşünen bir işletmeye önerilen kiralama kontratlarının değerlendirilmesi dışardan basit bir işlem gibi görünse de, birbirinden oldukça farklı konuları içermesi nedeniyle göründüğü kadar basit olmamaktadır. Gerçekten de leasing sözleşmelerini değerlendirmenin, finans teorisyenlerini uzun süre uğraştıran önemli özelliği vardır. Kiralama problemi, kişiyi belirsizlik koşullarında yatırım ve finansman kararlarını bir arada vermeye zorlar. Teoride, yatırım ve finansman kararları birbirinden bağımsız olarak kabul edilirler. Firma belirli bir finansman şeklini benimsemiştir ve yatırım kararı verilirken yatırımının daha önce belirlenen finansman şekline uygun olarak finanse edildiği varsayılarak analiz gerçekleştirilir. Oysa kiralamada hem yatırım önerisi, hem de yatırımın finansmanını firmaya aynı anda bir tek paket halinde sunulmaktadır. Kiralama yapılırken, yatırım ve finansman kararlarının aynı anda verilmesi gerekmekte, bu da finansal kiralamayı karmaşık bir karar türü haline sokmaktadır (Uyanık, Senan, 1990, s.61). 4.1.1. Yatırım ve Finansman İlişkisi Yatırımlar değerlendirilirken yatırım tamamen özsermaye ile finanse edilmiş mini bir firma olarak kabul edilir ve projenin vergi sonrası net nakit akışlarının tahmini yapıldıktan sonra risk durumu değerlendirilip, sermaye piyasalarında aynı riske sahip yatırımlardan yatırımcıların elde etmeyi bekledikleri getiri oranı, yani sermayenin fırsat maliyeti kullanılarak net bugünkü değeri hesaplanır. Böylece firmanın piyasa değeri bulunup, işletmenin tümüne katkısı hesaplanmaya çalışılır. Gerçek hayatta ise vergiler, ihraç giderleri, iflas giderleri ve diğer nedenlerle sermaye piyasalarının varsaydığı gibi mükemmel değildir ve finansal kararlarda, yatırım kararları gibi, bir firmanın değerinin arttırılması veya azaltılmasında etkili olabilirler. Sermaye maliyeti kavramı kullanılarak bir yatırım değerlendirilirken, yatırıma özgü finansman şekli tekrar dikkate alınmamalıdır. Yatırımın finansmanı neniyle ortaya çıkan faiz, kar payı gibi nakit akışları, bugünkü değerleri nedeniyle projenin net bugünkü değerini etkileseler bile analize katılmazlar. Firma bu bütün kabul edilerek, bireysel projeler firmanın tümü için hesaplanan ve değerlendirilecek projelerin hepsi için geçerli olacak bir sermaye maliyeti ile bugüne indirgenirler varsayım, projelerin finanse ediliş şeklinin, firmanın tümünün finansmanı olduğu şeklindedir. |
Sermaye maliyeti, bir makineye yatırım kararı verilirken pek sorun yaratmamakta ancak makinenin alımında bir de finansal kiralama alternatifi söz konusu ise, analiz yönteminin ne olması gerektiğine açıklık getirmektedir. Çünkü kiralama seçeneği belirli bir projeye özgüdür ve tüm firma için geçerli olabilecek özellikler taşımamaktadır. Sözgelimi IBM firması, ürünlerini kiraya verirken kiralama sözleşmesi koşulları sadece IBM’in ürettiği bilgisayarlar ve ofis cihazları için geçerlidir. Firmanın bir bütün olarak kabul edilmesi gerekliliğinden yola çıkan sermaye maliyetinin kullanılarak kiralama seçeneklerinin değerlendirilmesi, bu nedenle anlamlı sonuç vermez (Ceylan, Ali, 1995, s.91). 4.1.2. Yatırım ve Kiralama İlişkisi Sermaye piyasalarının mükemmel olmayışı, bir yatırım ve yatırımın finanse ediliş şeklinin birbirine bağlı kararlar almasına neden olmaktadır. Yatırım ve finansman kararları arasındaki bu ilişki, bir finansman şekli olan kiralamanın da yatırım kararlarına etkili olabileceğini ve yatırımların analizinde dikkate alınması gereğini açıkça ortaya koyar. Gerçektende diğer finansman yöntemleri ile firmada kullanılması karlı gibi görünmeyen bir yatırım, finansal kiralama ile karlı duruma geçirilebilir. Bir firma bir varlığa hizmetlerinden yararlanabilmek için yatırım yapar. Yatırım kararı verilirken birçok aday yatırım arasında seçim yapılması gerekir. Hisse senedi sahiplerine maksimum yarar sağlayacak yatırımların firma yönetimi tarafından belirlenmeleri ve gerçekleştirilmeleri gerekir. Bu ilke, finans yazısına, yatırımların net bugünkü değerlerine bakılarak seçilmeleri gerektiği şeklinde geçmiştir. Pozitif net bugünkü değere sahip yatırım teklifleri bir firma için ekonomik açıdan yararlı projelerdir. Uygun kiralama sözleşmeleri ile bu projeler firma için daha da çekici bir hale getirilebilir ve çekici olmayan yatırımların, yani negatif net bugünkü değerleri ile kiralama sözleşmesinin net bugünkü değerleri toplamı olumlu ise çekici yatırım projelerine dönüştürülmeleri mümkün olabilir. Böylece, kiralama alternatifi dikkate alınmadan değerlendirilip reddedilen bir yatırım, uygun bir kiralama sözleşmesi ile firmaya ekonomik açıdan yararlı hale getirilebilir. |
Sorun, kiralamanın bir finansman şekli olarak analize nasıl katılması gerektiğinin belirlenmesindedir. Kiralama sözleşmesi koşulları belirli bir yatırımla ilgili olarak geçerli olabilirken, bir başkası için geçerli olmayabilir. Bu da firmanın finansal yapısında kiralamanın sabi bir kalem olarak alınmasını, sermaye maliyeti hesaplamasına kullanılabilirliğini olanaksız kılmaktadır. Kiralama ile ilgili olarak, firma nakit akışlarında ortaya çıkması beklenen değişikliklerin bir başka şekle analize katılması gerekir (Uyanık, Senan, 1990, s.64). 4.1.3. Kiralamada Nakit Akışı Bir firma bir varlığın kullanımını kiralama yoluyla elde ettiğinde nakit akışlarında bir takım değişikliklerin olması beklenir. Bilindiği gibi sermaye bütçelemesi analizlerinde yapılması düşünülen yatırım nedeniyle sağlanacak nakit akışları birbirleriyle karşılaştırılır. Yani yatırımdan elde edilmesi beklenen ek nakit akışları değerlendirilerek yatırımın değeri belirlenmeye çalışılır. Kiralama kararı verilirken de, ilk olarak kiralamanın firma nakit akışında yaratacağı değişiklikler belirlenmelidir. Kiralama ile ortaya çıkacak nakit akışı farklılıklarını şöyle özetleyebiliriz. a) Varlığın satın alındığı taktirdeki maliyetine eşit bir nakit girişi olacaktır. b) Yatırım teşvik kredisinden vazgeçilerek, yani yatırım kredisi kadar bir nakit çıkışı olacaktır. c) Her dönemde eşit tutarlarda olması gerekmese de, kiralama dönemi boyunca kira ödemeleri yapılacaktır. d) Kira ödemeleri gider olarak gelirden düşülerek vergi tasarrufları sağlanacaktır. Yıllık vergi tasarrufu miktarı, vergi oranı ile kira bedelinin çarpımına eşit olacaktır. e) Kiracı firma, varlığın sahibi durumunda olmayacağından aşınma giderleri ile sağlanacak vergi tasarrufundan yoksun kalacaktır. Aşınma vergi tasarrufu da, aşınma için ayrılan miktar ve marjinal vergi oranının çarpılması ile bulunur. f) Varlığın kullanım dönemi sonunda firmaya kalacak vergi sonrası hurda değerinden vazgeçilmektedir. Bu da kiralamanın bir diğer nakit çıkışıdır. g) Satın alma ve kiralama durumlarında makinelerin bakım giderleri aynı olmayabilir. Bu tür faaliyet giderleri bazı kiralama tiplerinde kiracı tarafından, bazılarında ise kiraya veren tarafından üstlenilmektedir. Bu gibi farklılıkların analize dahil edilmesi gerekmektedir. |
Kiralamanın, firmanın borç kapasitesinde oluşturduğu değişikliklerle ilgili olarak ortaya çıkan diğer nakit akışlarını şu şekilde özetleyebiliriz; a) Kiralama firmanın borçlanabilmesini kısıtladığından alınamayan borcun faiz ödemeleri kiralama için bir nakit girişi oluştururlar. Çünkü kiralama ile, borç alıp faiz ödemek zorunluluğu ortadan kalkmaktadır. b) Faiz giderlerinin vergiye tabi kazançtan düşülmesi ile ortaya çıkan tasarruf, kiralama nedeniyle sağlanamamakta; dolayısıyla nakit çıkışı olarak adlandırılmaktadır. Kaybedilen faiz vergi tasarrufları, ödenmesi beklenen faiz miktarı ile firmanın vergi oranının çarpılması ile hesaplanır (Şevket, Alagök, 1985, s.72 ). |
3. BÖLÜM: DÜNYA’DA ve TÜRKİYE’DE FİNANSAL KİRALAMA 1. Dünya’da Finansal Kiralamanın Gelişimi Dünya’daki en eski fakat en ileri finansal kiralama sanayi ABD’de bulunmaktadır. ABD’de leasing’e konu olan teçhizatta yapılan yatırım miktarının 1993 yılı itibarıyla 160 milyar dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu gelişmenin altında yatan etken, 1980’li yıllarda Amerikalı iş adamlarının yatırımlarını geleneksel yolla temin edilen finansman ile gerçekleştirme yerine, daha sağlıklı bir alternatif olarak görülen finansal kiralamayı tercih etmeleridir (Apak, Sudi, 1999, s.142). ABD’deki leasing faaliyeti, uygulamalarındaki vergi politikalarından oldukça fazla etkilenmiştir. 1981 yılında çıkarılan kanun ile (Economic Recovery Tax Act) iş hayatındaki düzenlemelerin şekil ve yapısına yeni bir anlayış getirilmiştir. Mesela, kiralama işlemi; kiracıya, kira süresinin sonunda mantık dışı düşük bir miktarla teçhizatı satın almaya müsaade etmişse daha önceki dönemlerde yürürlükte olan vergi kanunu kiralayan tarafı cezalandırmaktaydı. Ancak yeni kanun ile kiralayan ve kiracıya müzakere için bir ortam yaratılarak bu durum çözüme kavuşturulmuştur (Erdoğan, Niyazi, 1993, s.200). Yeni kanunun bir diğer özelliği de kiralayan tarafın belirli vergi kazançlarını elde edebilmesidir. Ancak, kiraya konu olan teçhizat, ABD sınırları dışında kullanma verilmişse; kiralayan, vergi kazançlarından faydalanma hakkını kaybetmektedir (Şengezer, İskender, 1987, s.14). Finansal kiralama işlemleri Japonya’da 1960’lı yıllarda başlamıştır. Faaliyetlerin başlangıcında Japon kiralama şirketlerinin çoğu büyük bankacılık ve ticaret işletmeleri tarafından kurulmuştur. Kiralama kontratlarının hacmi Japon endüstriyel ve ekonomik gelişmesine bağlı olarak hızla büyümüştür. Japon kiralama firmaları, kiraladıkları malların üreticilerini kiracıyla aralarında bir aracı gibi kullanarak malların kiralama işleminde daha etkin olmayı amaçlamışlardır. Böylece başlatılan üretici programları adı verilen çalışmalarla kiralama firmaları özellikle büro araçları pazarında, büyük başarı sağlamışlardır. Kiralamanın az gelişmiş ülkelerdeki gelişimi, gelişmiş ülkelerdeki gelişimine kıyasla daha sınırlı olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerde kiralama firmaları genellikle küçük ve orta boy işletmelere yönelik faaliyette bulunmakta ve daha çok taşımacılık, iş ve büro makineleri, enerji, madencilik, tarım ve tarımsal sanayi alanlarında iş yapmaktadır. |
Dünya Bankası’nın bir yan kuruluşu olan ve özel sektör faaliyetlerinin geliştirilmesi için çalışmalar yapan Uluslararası Finans Kurumu (IFC) başlıca banka ve kiralama gruplarıyla birlikte gelişmekte olan ülkelerde kiralama firmalarının kurulmalarına öncülük etmektedir. IFC bu ülkelerde kiralamayla ilişkili olarak yerli sermaye, teknik bilgi veya sermaye sağlayacak yabancı ortaklar ve kamu otoritelerini bir araya getirip kurumlaşmaya yardımcı olmak, yeni kurulan kiralama firmalarının yabancı piyasalarda tanıtımını yapmak kiralamanın gelişmediği ülke yöneticilerine kiralama işlemlerinin düzenlenmesinde danışmanlık yapmıştır. Tablo 1. Gelişmekte olan ülkelerdeki kiralama firmalarının kuruluşlarına ait bilgiler Ülkeler İlk Kiralama Şirketinin Kuruluş Tarihi 1966 1978 1974 1983 1979 1973 1975 1982 1972 1974 1961 Gelişmekte olan ülkelerdeki kiralama firmalarının kuruluşlarına ait bilgiler Tablo 1’de görülmektedir. Avrupa Topluluğu, Topluluk içinde bankacılık sektörünü uyumlu hale getirmek için Merkez Bankalarını, finansal kuruluşları kapsayan talimat taslakları düzenlemektedir. Ancak özellikle leasing işlemleri için talimatlar düzenlenmiştir. Avrupa Topluluğu, bütün leasing şirketlerini kapsayan tek bir çalışma izni sistemi üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Böylece bütün leasing şirketleri kendi ülkelerinde aldıkları çalışma izinleri ile Avrupa Topluluğu’na üye ülkelerde işlem yapabileceklerdir. 2. Türkiye’de Finansal Kiralamanın Gelişimi Türkiye’de finansal kiralama, 28.06.1985 tarihli, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile meydana gelmiştir. Leasing ülkemize, ülkemiz finans sektöründe diğer ülkelere kıyasla oldukça geç girmiş olup, son yıllarda hızlı bir gelişme göstermiş bir finansal hizmet türüdür. Özellikle, ülkemizde yeterli ve sürekli orta vadeli kredi sisteminin bulunmayışı nedeniyle leasing bu konuda eksikliği giderici önemli bir sektör olmuştur. 3182 sayılı Borçlar Kanunu’na göre bankalar alacaklarından dolayı sahip oldukları menkul malları elden çıkarmak zorunda oldukları için doğrudan leasing hizmeti verememekte ayrı leasing şirketleri kurmaktadırlar. Türkiye’de leasing şirketleri sadece anonim olarak kurulmakta ve Hazine Müsteşarlığı’nın izni ile gerçekleşmektedir (Arıcan, Uludağ, 1999, s.45). |
Kiralamanın Türkiye açısından önemi, son yıllarda özellikle iç tasarrufun yatırımları besleyecek güçte olmaması ve işletmelerin son ihtiyaçlarını finansman sistemimizin yeterli düzeyde karşılayamaması nedeniyle artmış bulunmaktadır. Fonların kıt olması yanında, fiyatının, yani faiz oranlarının yüksekliği de yatırımları olumsuz yönde etkilemektedir. Böyle bir ortamda finansal kiralama ekonomiye bir canlılık getirecektir. Sanayinin, yapısal değişimi, yeni sınai yatırımlar, makine ve teçhizat gerektirmektedir. Türkiye’nin finansal gücü bu yatırımların iç ve dış para ihtiyacını karşılayabilecek yolda önemli aşamalar içerisine girmiş ve bu aşamada finansal kiralama yeni bir imkan olarak ortaya çıkmıştır. Sermaye birikiminde bu çeşit sorunları olan ekonomilerde, yatırım mallarının %100 finansmanının kiralama şirketleri tarafından karşılanması yararlı bir çözüm olarak görülmektedir. Kiralayan firmanın malın mülkiyetine sahip olması, kendisini kredi kuruluşlarından daha emin bir yere oturmaktadır. Böylece kredi vermenin riskli olduğu projelere kiralama firmaları mülkiyet hakkının sağladığı güvence ile daha rahat yaklaşabilmektedirler. Mülkiyet hakkının sağladığı bu güvence, kiralamanın genellikle hayli yüksek olan maliyetini düşürmektedir. Kredi mekanizmasında artan riskle birlikte istenen teminatlar da artmaktadır. Oysa mülkiyetin kiralayan firmaya ait olması, riski asgariye indirmekte böylece ek garantilerle maliyetin aşırı derecede artmasına engel olunmaktadır (Yetgin, Feyzullah, 2001, s.15 ). Türkiye’deki finansal kiralama uygulamasından çıkan bir başka sonuç da, pazarın daha çok orta ve küçük işletmeler arasından yaygınlaşmış olduğudur. Holdinglerin ve büyük şirketlerin fon sağlamada çok fazla güçlükle karşılaşmıyor olmaları bunda belirleyici olmaktadır. Ancak daha küçük işletmelerin de her zaman belirli bir risk faktörünü beraberinde getirdiği bunu da leasing şirketlerini olumsuz etkilediği belirtilmektedir. Her şeye rağmen ülkemizde finansal kiralama sektörü, gelişen karlı bir sektör olma özelliğine sahiptir. Finansal kiralama Amerika’da yatırımların finansmanında yaklaşık üçüncü sırada yer alırken, Avrupa’da ise yatırımların %20’si finansal kiralama ile karşılanmakta, bu oran, Türkiye’de %8 ile %10 seviyelerinde gerçekleşmektedir. |
Yatırımlar açısından önemli bir gösterge olan finansal kiralama işlemlerinin artması ülke ekonomisi için olumlu bir değişme olarak gözlenmektedir. Özellikle son yıllar dikkate alındığında 2001 yılı krizinden sonra sektörün büyüme trendine girdiği gözleniyor. 2002 yılında işlem hacmi 1,3 milyar dolar olan leasing sektörü bir önceki yıla göre dolar bazında %81 oranına büyüdü. 2003 yılının sadece ilk üç ayına bakıldığında işlem hacmi 346 milyon dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir (Ekonomist , 2003, s.27) finansal kiralamada meydana gelen bu artışlar aynı zamanda yeni iş alanı yaratarak, 2003 yılına eleman sayısında %5’lik bir artış meydana getirmiştir (Kapital, 2003, s.53). Tablo 2. Net Kira Alacaklarına Göre Leasing Şirketlerinin Sıralaması Sıra No Şirketin Adı Net Kira Alacağı (Bin $) Toplam İşlem Tutarı (Bin $) Tel Fax 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 KOÇ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. YAPI KREDİ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. İŞ GENEL FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. GARANTİ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. CITILEASE FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. BNP-AK DRESDNER FİN. KİRALAMA A.Ş. FİNANS FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. DIŞ TİCARET FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. TEB FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. VAKIF FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. SIEMENS FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. VAKID DENİZ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. HALK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. PAMUK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. ABD AMRO FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. TEKSTİL FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. ALTERNATİF FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. DENİZ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. SANKO FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. ŞEKER FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. DEMİR FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. A&T FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. DAİMLER CHRYSLER FİN. KİRALAMA A.Ş. TOPRAK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. DARİ FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. MNG FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. SÜZER FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. YALÇINLAR FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. KENT FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. TİCARET FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. MEKSA FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(*) ZİRAAT FİNANSAL KİRALAMA A.Ş. (*) ASYA FİNANS KURUMU (**) BAYINDIR FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(-) DAL FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(-) DSTEK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(-) İKTİSAT FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(-) KUVEYT TÜRK EVKAF FİN.KUR.A.Ş. (**) MERSAN FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.(-) 203.253 174.397 147.761 143.821 114.450 95.584 88.642 69.369 63.882 56.410 45.392 44.086 42.469 41.082 34.436 21.758 20.334 19.205 17.048 13.500 12.678 12.204 8.630 7.288 4.379 3.755 3.447 2.388 1.448 0.244 0 0 0 0 0 0 0 0 0 39.224 42.836 29.759 33.714 24.880 15.446 17.553 21.447 18.793 4.914 13.510 1.430 9.654 2.540 12.552 3.496 7.590 5.724 1.348 2.933 1.038 2.398 5.10 0.365 0.073 0.222 0 0.247 0 0 0 0 19.706 0 0 0 0 7.617 0 (0212) 266 62 62 (0212) 350 74 00 (0212) 335 11 00 (0216) 464 49 00 (0212) 317 53 00 (0212) 282 10 90 (0212) 345 01 60 (0212) 252 50 00 (0212) 473 59 00 (0212) 251 02 07 (0212) 473 57 57 (0212) 230 92 48 (0212) 347 34 00 (0212) 359 40 40 (0216) 489 97 50 (0212) 231 34 34 (0212) 292 29 80 (0212) 465 70 40 (0212) 358 42 92 (0212) 217 17 18 (0216) 445 57 01 (0212) 471 96 18 (0212) 356 18 90 (0216) 554 04 00 (0212) 244 62 42 (0212) 334 48 00 (0212) 639 08 23 (0212) 334 48 00 (0212) 236 11 61 (0212) 351 61 41 (0212) 286 18 28 (0216) 474 02 22 (0212) 336 32 50 (0212) 613 80 90 (0212) 325 25 50 (0212) 336 11 11 (0212) 354 13 21 (0212) 272 28 20 (0216) 554 12 13 (0212) 216 96 15 (0212) 350 74 99 (0212) 335 11 04 (0216) 410 13 38 (0212) 317 53 01 (0212) 282 10 42 (0212) 345 01 70 (0212) 252 55 01 (0212) 473 59 98 (0212) 252 02 07 (0212) 473 57 49 (0212) 230 46 69 (0212) 356 30 04 (0212) 359 40 50 (0216) 489 97 85 (0212) 231 50 12 (0212) 292 29 99 (0212) 465 70 50 (0212) 356 43 20 (0212) 211 21 27 (0216) 445 57 07 (0212) 471 96 19 (0212) 356 18 70 (0216) 554 04 01 (0212) 244 62 39 (0212) 334 45 66 (0212) 639 08 25 (0212) 334 45 66 (0212) 236 19 62 (0212) 351 61 06 (0212) 286 18 36 (0216) 474 02 63 (0212) 288 48 64 (0212) 613 80 99 (0212) 325 25 60 (0212) 356 13 12 (0212) 354 12 12 (0212) 272 28 24 TOPLAM 1,513,340 246,152 Not: Kaynak: Ekonomist Dergisi, 2003, (-) İşaretli şirketlerin verileri mevcut değildir. S.27, Sayı:2003/30 (*) Verilerin yayınlanmasını istemeyen şirketler (**) Özel Finans Kurumları Tablo 2’de net kira alacaklarına göre Türkiye’deki finansal kiralama şirketlerinin sıralaması gösterilmektedir. Tablo 3. Finansal Kiralama İşlemlerinin Mal Gruplarına Göre Dağılımı (Milyar TL) Sektörler Toplam fatura değeri (2002/12) Toplam kira alacağı Toplam fatura değeri (2002/3) Toplam fatura değeri (2002/3) Değişim (%) Toplam kira alacağı (2002/3) Toplam kira alacağı (2002/3) Değişim Hava ulaşım araçları Deniz ulaşım araçları İş ve inşaat makineleri Makine ve ekipmanlar Tıbbi cihazlar Tekstil makineleri Turizm ekipmanları Elektronik ve optik cihazlar Basın yayın ile ilgili donanımlar Büro ekipmanları Gayrimenkuller Diğer 312.331 9.807 27.718 155.688 441.484 67.0473 492.334 56.304 79.257 61.233 217.291 106.533 72.039 377.551 10.783 30.505 177.152 514.066 81.104 554.303 67.904 92.576 71.329 258.062 132.840 83.478 20.886 0 0 22.967 47.199 9.857 52.574 8.318 10.194 3.499 28.930 20.834 13.534 102.508 0 3.840 38.891 127.057 27.206 149.326 9.322 16.149 12.976 50.834 40.614 11.720 477 - - 69 169 176 184 12 58 270 76 95 -13 26.733 0 0 26.186 56.010 12.884 57.590 10.271 12.642 4.146 35.299 24.673 15.574 126.178 0 4.475 44.550 145.534 32.454 168.792 11.004 18.347 15.104 59.927 50.265 13.190 372 - - 70 160 152 193 7 45 264 70 104 -15 2.099.069 2.451.659 238.793 590.443 147 282.014 689.820 145 (Kaynak: Fider, Finansal Kiralama Derneği) Tablo 3’de Türkiye’de 2002-2003 yılları arasında finansal kiralama işlemlerinin mal gruplarına göre dağılımında meydana gelen değişim gösterilmektedir. |
. Türkiye’de Finansal Kiralamanın Yasal Çerçevesi 3.1. Türkiye’de Finansal Kiralama Kanunu Finansal Kiralama Kanunu’nun ilk maddesinde konunun amacı açıklanmaktadır. Bu maddede kanunun, yalnız finansman sağlamaya yönelik sözleşmelerin düzenlenmesini esas aldığı belirtilmekte ve diğer kiralama anlaşmaları kapsam dışında bırakılmaktadır. Madde 2’de kanunun kapsamı, Madde 3’de ise kanunda geçen terimlerin tanımı yapılmıştır. Madde 4’de finansal kiralama sözleşmesi tanımlanmaktadır. Buna göre, finansal kiralama sözleşmesinde, kiracının talebi ve seçimi üzerine finansal kiralama firması üçüncü bir kişiden satın aldığı veya diğer yollarla elde ediği malın kullanım hakkını, maldan her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedelleri karşılığında ve belirli bir süre feshedilmemek üzere kiracıya devreder. Sözleşmeye taşınır ve taşınmaz mallar konu olabilmekte, patent gibi sınai haklar uygulama dışı bırakılmaktadır. Yedinci maddede sözleşmenin feshedilmezlik süresinin en az dört yıl olacağı belirtilmiştir. Böylece finansal kiralamanın orta vadeli bir finansman yöntemi olması istenmektedir. Dört yıllık bu sürenin sözleşmenin imzası ile mi, yoksa ilk kira ödemeyle mi başlayacağı pek açık değildir (Altop, Atilla, 1991, s.147). Finansal kiralamada, kiracı malın ekonomik mülkiyetini elinde bulundurmakta, hukuki mülkiyet ise kiraya verende kalmaktadır. Medeni kanunumuzda iyi niyetli üçüncü kişilerin malik olmayan kişiden mülkiyet veya diğer sınırlı ayni hakları kazanmaları mümkün kılınmıştır. Böylece, kiracıdan malın üçüncü kişilerce iyi niyetli iktisabı her zaman söz konusu olabilecektir. Bu olasılığı ortadan kaldırabilmek için sicile tescil sistemi getirilmiş böylece kiralamanın kullananın ekonomik ilişkiler kurduğu üçüncü kişiler açısından tehlikeli sonuçlar vermesi önlenmeye çalışılmıştır. Kiracıdan mal almak isteyen bu sicili veya tapuyu incelemek suretiyle malın finansal kiralama konusu olup olmadığını öğreneceklerdir. Şayet sicili incelememişlerse, gerekli özeni göstermemiş sayılacaklar ve iktisapları geçerli olmayacaktır. Finansal kiralama firmalarının anonim şirket olması, kuruluş ve şube açma izinlerinin ve denetimlerinin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ödenmiş sermayelerin en az bir milyar lira olması Türkiye’de şube açacak firmaların ödenmiş sermayelerinin en az iki milyon ABD doları karşılığı Türk lirası zorunluluğu vardır. |
Madde 13’de itibaren kiralama sözleşmelerinin hüküm ve sonuçları düzenlemeye çalışılmıştır. Finansal kiralamanın anlamına uygun bir şekilde kiracının malın ekonomik sahibi olarak her türlü yararı elde etmesi hakkının olduğu belirtilmiştir. Malın bütün onarım ve bakımı da kendisine aittir. Ancak finansal kiralama firmasına ait olan söz konusu malın kullanımında, sözleşme koşullarına uyması ve gerekli özeni göstermesi zorunludur. Finansal kiralama sözleşmelerinin gerektirdiği gibi varlığın hasar görmesi riski kiracıya aittir. Madde 14’e göre kiralama varlığın hasar görmesi halinde de kiracı kiraya verene kira ödemelerini yapmaya devam edecektir. Ancak malın sigorta ettirilmesi zorunlu olduğundan, hasar halinde finansal kiralama firmasının hem sigorta tazminatı hem de kira bedellerini almak suretiyle haksız kazanç sağlamasını önlemek amacıyla, kiracının kira bedelleri ödeme miktarının, sigorta tazminatının karşılayamadığı miktar ile sınırlı olacağı belirtilmektedir. Varlığın kiraya verenin hatası yada ihmali yüzünden kiracıya teslim edilmemesi sorumluluğunu kiraya veren üstlenecektir. Bu ve bunun dışındaki nedenlerle varlığın tesliminin gecikmesi durumunda, Borçlar Kanunu’nun 106’ıncı maddesi hükümleri geçerlidir. Madde 17’de finansal kiralama şirketinin malın mülkiyetine sahip olduğu belirtilmektedir. Malın mülkiyetinin firmaya kalması, firma için bir teminat olmaktadır. Kiracının kira yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, kiraya verenin varlığı geri alma hakkı doğacaktır. Malın finansal kiralama firması için kiralamanın teminatı olması nedeniyle, kiraya veren tarafından sigorta ettirilmesi gerekmektedir. Sigorta primlerinin ise, kullanan, yani kiracı tarafından ödenmesi zorunluluğu bulunmaktadır (Altop, Atilla, 1991, s.148). Kiracının iflası ve icra talebine uğraması durumunda, kira konusu malın mülkiyetinin, kiralama firmasına ait olduğu gerekçesiyle bu malların iflas masasına girmeyeceği veya takip dışında tutulacağı madde 19’da hükme bağlanmıştır. Ancak, alacaklıların menfaatlerinin de korunabilmesi için iflas memurunun bu kararına yedi gün içinde itiraz edebileceği belirtilmektedir. |
Kiraya verenin iflası yada icra takibine uğraması durumunda ise, kiracının korunması için kiralama konusu malların sözleşme süresi içinde haczedilemeyeceği ve sözleşmenin, kararlaştırılan sürenin sonuna kadar geçerli olacağı belirtilmektedir. Finansal Kiralama Kanunu’nun 19. ve 20. maddeleri kiraya veren ve kiracının haklarını güvende altına alan önemli hükümlerdendir. Daha önceki yasal çerçeve içinde kiracının iflası halinde kiraya verene ait olan varlığın haczedilmemesi güvencesinin, kiraya verene verilmeyişi, finansal kiralama işlemlerinin ülkemizde kendiliğinden bir gelişme göstermeyişine neden olarak verilmekteydi. Böylece yeni düzenlemelerle kiracının iflası nedeniyle kiraya verenin uğrayacağı kayıplar azaltılmaya çalışılmıştır (Özsunay, Ergun, 1985, s.27). Finansal kiralama sözleşmesi kararlaştırılan sürenin dolamsıyla son bulur. Tarafların sürenin bitiminden en az üç ay önce bildirmek kaydıyla, anlaşılırsa sözleşmeyi uzatma hakları bulunmaktadır. Sözleşmenin uzatılması için tarafların anlaşmasının neden yeterli görülmediği ve üç aylık bir sürenin neden konduğu pek anlaşılamamaktadır. Finansal Kiralama Kanunu’nun dördüncü bölümünde sözleşmenin tabi olduğu hükümler belirlenmektedir. Finansal kiralama sözleşmelerine bu kanunda hüküm olmayan hallerde Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri sözleşmenin niteliğine uygun düştükleri oranda ise özel hükümleri uygulanır denmektedir. Sözleşmenin niteliği ile bağdaşmadıkları için medeni kanun’un ve Borçlar Kanunu’nun bazı maddeleri ve gayrimenkul kiraları hakkında kanun hükümlerinin finansal kiralama sözleşmelerine uygulanamayacakları belirtilmektedir. Made 28’de teşvik belgeli yatırımların finansal kiralama ile gerçekleştirilmeleri durumunda finansal kiralama firmasının yatırım teşviklerinden yararlanacağı hükmü yer almaktadır. Kiraya verenin yabancı olması durumunda; yatırımın gümrük muafiyetinden yararlanabilmesine ilişkin esaslar, madde 29’da yer almaktadır. Madde 30 ile finansal kiralama sözleşmelerinin her türlü vergi, resim ve harç’dan muaf tutulduğu hükmü getirilmektedir. Yetkili mahkemenin belirlenmesinde karışıklık olmaması için sözleşmelerden doğan davaların ticari davalar oldukları da Kanunun 31’inci maddesinde belirtilmektedir (Kuntalp, Erden, 1998, s.100). |
3.2. Kiralama İşlemlerinde Süre ve Sınırların Düzenlenmesi “Finansal Kiralama İşlerinde Süre ve Sınırın Tespitine Dair Yönetmelik” 28 Eylül 1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte finansal kiralamanın süresinin amortisman süresi veya ekonomik ömrü dört yıldan az olan mallar veya sözleşme süresi sonunda yeniden finansal kiralama konusu olan mallar dışındaki varlıklar için 4 yıldan daha az olamayacağı belirtilmektedir (Madde 1. Tebliğler Dergisi). Ayrıca kiraya verenlerin bir kuruluştan alacakları kira bedelleri toplamının a özkaynaklarının %25’ini geçemiyeceği, ancak kalkınma planı yıllık programlarında belirtilen sektörlerdeki işlerde, ihracata dönük faaliyetlerde ve yurtdışında müteahhitlik hizmetlerindeki kiralamalarda bu oranın %40’a ulaşabileceği ifade edilmektedir. Kiralama şirketlerinin kendi varlıklarının finansmanında çok fazla yabancı kaynak kullanıp, riskli hale gelmelerinin önlenmesi amacıyla bu şirketlerin toplam borçlarının, öz kaynaklarının 15 katını geçmemesi koşulu konmuştur. Kiralama şirketlerinin hisse senetlerinin ada yazılı olması, nakit karşılığı çıkarılması, menkul kıymetler borsasında kote edilmesi zorunlulukları da “Finansal kiralama işlemlerinde bulunacak şirketlerin kuruluş ve şube açmaları ile denetlenmelerine dair yönetmelik”te yer almıştır (Madde 3 Tebliğler Dergisi). Aynı yönetmeliğin 13. maddesinde eski, kullanılmış, yenileştirilmiş, kusurlu, izne tabi malların yurt dışından kiralanması Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın ön iznine tabi tutulmuştur. Kiralama şirketlerinin denetlenmesi amacı ile iç denetçi istihdam etmeleri, 3 ayda bir düzenlenen hesap cetvellerini, kiralama bildirim formlarını müsteşarlığa göndermeleri gerektiği de bu yönetmelikte yer almıştır (Madde 17 ve 18). Ayrıca kiralama şirketlerinin finansal kiralama işlemleri ile doğrudan ilgili olamayan faaliyetlerde bulunamayacakları da belirtilmektedir (Madde 20). |
3.3. Teşvik Vergi ve Gümrüğüne İlişkin Düzenlemeler 3.3.1. Teşviklerden Yararlanma Finansal Kiralama Kanunu’nun 28. maddesinde, teşvik belgesine bağlanmış bulunan yatırımların finansal kiralama yoluyla finanse edilmesi durumunda kiraya verenin, teşvik belgesinde belirtilen teşviklerden yararlanacağı öngörülmüştür. “Yatırımların Teşviki ve Yönlendirilmesi Tebliği 87/1 ve daha önce 86/1’de, madde 48’de belirtildiği gibi Finansal Kiralamada kiraya veren ve kiracı teşvik tedbirlerinden yararlandırırlar. Yasal olarak malın maliki durumunda olduğunda, yatırım teşvik tedbirlerinden kiraya veren yararlanabilecektir. Finansal kirama şirketi, uygun görülmesi halinde yatırım vergi indirimi, gümrük muafiyeti, orta ve uzun vadeli yatırım kredisi, kaynak kullanımını destekleme primi, yerli makine ve teçhizat alımlarında teşvik primi, kira sözleşmesi ile ilgili vergi, resim ve harç istisnasından yararlanabilecektir. Yatırım vergi indiriminden kiraya verenin yararlanabilmesi için birtakım koşulların sağlanabilmesi gerekmektedir. Bunlar Gelir Vergisi Tebliğ No 146’da belirlenmiştir. Buna göre, teşvik belgesine bağlanmış yatırımda, yatırım indiriminden yararlanabilmek için finansal kiralama konusu olan mallar yeni olmalıdır. Finansal Kiralama Kanunu’nun 5. maddesinde paent gibi fikri ve sınai haklar dışında her türlü menkul ve gayrimenkul finansal kiralamaya konu olabilir. Buna ek olarak kiraya verenin yatırım indiriminden yararlanabilmesi için kiralanan varlıkların yurt içinde veya yurt dışında hiçbir şekilde kullanılmamış olması gerekmektedir. Ancak, Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimliyle ilgili ek 3 maddesine göre, Devlet Planlama Teşkilatı’nca uygun görülen deniz ve hava araçlarının finansal kiralamaya konu olmaları halinde yeni olmaları gerekmemektedir(Mazlum, Mustafa, 1990, s.10). Ayrıca, finansal kiralamaya konu olmakla birlikte, personel lojmanları ve bu lojmanların tefrişinde kullanılan mallar, arsa ve arazi, yedek parça temini, esas proje dışında kalan ek tesisat, makine ve araç mübayaası için yapılan harcamalar yatırım indirimi istisnasına konu olamazlar. Kiraya veren için yatırım indirimi uygulaması, malı kiracının kullanımına bıraktığı anda başlar ve indirimden yararlanacak tutara ulaşıncaya kadar devam eder. Finansal kiralama sözleşmesinde kiraya veren şirkete kiralanan varlığı bir başka finansal kiralama şirketine devretme yetkisi tanınmışsa ve devir işlemi gerçekleşirse, yeni kiraya veren sadece bakiye yatırım indirimi istisnasından yararlanacaktır. Finansal kiralama sözleşmesinin, sürenin bitiminden önce şirketin sona ermesi, kriacının iflası, ölümü yada fiil ehliyetini kaybetmesi veya tasfiye etmesi gibi nedenler dışındaki nedenlerle feshedilmesi halinde, kiraya verenin teşvikler nedeniyle ödemediği vergiler cezalı olarak geri alınır. Ancak, teşvik belgesine bağlı finansal kiralama konusu olan malın, sözleşme süresi içinde ve yatırım bitmeden önce kiracıya satılması halinde, bakiye yatırım indiriminden kira konusu malı satın alan kişi yani kiracı yararlanacaktır. Finansal kiralama sözleşmesinin, kiracı şirketin sona ermesi, kiracının iflası gibi az önce belirttiğimiz nedenlerle feshedilmesi halinde, mal henüz kiracı tarafından kullanılmamışsa ve teşvik belgesine sahip bir diğer kiracıya kiralanması şartıyla kiraya veren yatırım indiriminden faydalanacak, aksi halde yatırım indirimi nedeniyle kendinden alınmayan vergiler cezasıyla birlikte kiraya verenden geri alınacaktır(Altop, Atilla, 1991, s.27). |
3.3.2. Gümrük Muafiyeti Teşvik belgesine sahip yatırımlarda, finansal kiralama şirketi yatırım indiriminden başka gümrük muafiyetinden de yararlanabilir. Yatırım teşvik belgesinde yatırımın gümrük muafiyetinin alacağı öngörülmüş ise ve kiraya veren olarak bir Türk finansal kiralama şirketi yurt dışından kiraya vermek üzere mal ithal ediyorsa, bu varlığın ithalinden gümrük vergisi alınmaz. Kiraya veren şirket yabancı bir şirket ise, Finansal Kiralama Kanunu’nun 29. maddesinde yer alan hükümler geçerli demektir. Buna göre, satın alma hakkı bulunmayan ve bu hak bulunsa bile teşvik belgesinde gümrük muafiyetinden yararlanması öngörülmemiş malların Türkiye’ye girişinden gümrük vergileri ertelenir. Bu şekilde Türkiye’ye getirilen mallar için ileride doğabilecek vergileri karşılayabilecek miktarda teminat alınır. Sözleşme süresi sonunda malın kesin ithalatının yapılmaması ve finansal kiralama konusu malların kiraya verene iade edilmek üzere yurt dışına çıkarılmak istenmesi halinde teminata bağlama işlemleri genel hükümlere göre çözülür. Sözleşme süresi sonunda finansal kiralama konusu malların kiracıya devri, yani kesin ithalatlarının yapılması durumunda, vergi ödeme mükellefiyetinin başladığı tarihteki cari kur ve normal fiyat üzerinden gümrük vergileri tahsil edilir. Böylece yabancı kiraya veren şirketlerde yapılacak kiralama sözleşmeleri gümrük vergileri ertelemesi sağlanarak teşvik edilmektedir. Özellikle teşvik belgesine sahip olmayan yatırımlarda yabancı bir kiralama şirketi ile işbirliğine gidilmesi kiracı açısından çok daha yararlı olacaktır. Böylece, teşvik belgesinde gümrük muafiyetine hak kazanamamış veya teşvik belgesi bulunmayan yatırımlarda finansal kiralama sözleşmesinin süresinin bitimine kadar gümrük vergisi ertelemesi hakkı sağlandığı gibi, süre bitiminde, ertelenmiş bulunan gümrük vergisi tahsil edilirken sözleşme konusu varlığın gümrüğe girmiş olduğu tarihteki cari kurlar esas alınmaktadır. 3.3.3. Vergi, Resim ve Harç İstisnası Harçlar Kanunu Genel Tebliği No 13’de her türlü vergi, resim ve harçtan istisna tutulması hükmünün, sadece sözleşmenin düzenlenmesinde değil, aynı zamanda bu sözleşmenin ilgili sicillere tescil veya şerh işlemlerini de kapsamakta olduğu belirtir. Bu nedenle, finansal kiralama sözleşmesinin; noterde tabi olacağı işlemler, tapu sicilinin beyanlar hanesine şerhi, gemi siciline şerhi işlemleri harçtan istisna olacaktır. Vergi, resim ve harçtan istisna olmak finansal kiralama ile oldukça önemli miktarlarda tasarruf sağlanmasına enden olabilir. Bu nedenle bu istisna ile de finansal kiralama işlemleri büyük oranda desteklenmektedir. (M. Üzeler ve D. Cansızlar,1987, s.91) 3.3.4. Katma Değer Vergisi Finansal kiralama konusu malların finansal kiralama şirketi tarafından alınışında ve kiraya verilmesinde ayrı ayrı %1 KDV ödenmesi gereklidir. Kiralam şirketi kiralayacağı varlığı teslim aldığında bedelinin %1’i oranında KDV vermesi gerekecek, kiracının elde ettiği kira bedelleri üstünden yine %1 oranında KDV tahsil edilip, gerekli indirimleri yaptıktan sonra kalan miktarı verdi idaresine ödeyecektir. Bir Türk şirketinin, Türkiye’de şubesi bulunmayan yabancı bir finansal kiralama şirketinden kiralama yapması durumuna, mükellefin yurt dışında bulunması nedeniyle kiracı vergi sorumlusu olacaktır. Ödemesi gereken KDV’yi ödeyeceği kira bedelleri üzerinden hesaplayıp ilgili vergi idaresine ödemek görevi kiracının olacaktır(M. Üzeler ve D. Cansızlar,1987, s.92) Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre kiralama ve satın alma işlemleri ayrı ayrı vergi konusu olacaktır. Kiralama süresinin bitiminde kiralanan varlık nominal bir satış bedeli ile kiracıya devredildiğinde, satış bedeli, hurda değerin piyasa değerinden oldukça düşük olduğundan Vergi Usul Kanunu’nun emsal bedele ilişkin hükümleri uygulanacak ve kiralama dönemi sonunda kiracıya devredilen malın piyasa değeri üzerinden katma değer vergisi hesaplaması yapılacaktır. İşletmenin kendi varlığını finansal kiralama şirketine satıp, daha sonra ondan geri kiralaması durumunda da, geri kiralanan varlığın satışı ile ilgili Katma Değer Vergisi’nin ödenmesi gereklidir. Ayrıca satış bedeli ile defter değeri arasındaki olumlu farkın faaliyet dışı gelirler kapsamına alınıp vergilendirilmesi gerekmektedir(Erdoğan, Niyazi, 1993, s.216). |
3.4. Vergi Usul Kanunnunda Yapılan Düzenlemeler Finansal kiralama işlemlerinde geçerli olan vergi uygulamaları 4842 sayılı yasa ile Vergi Usul Kanunu’nun 290.maddesinde yeni bir boyut kazanmıştır. Yapılan yeni düzenleme 1.07.2003. tarihinde yürürlüğe girmiştir. 290.maddede yapılan düzenleme ile 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na atıf yapılmaksızın yeni bir finansal kiralama tanımı yapılmış ve maddede sayılan dört kriterden en az birini karşılayan kiralamaların finansal kiralama olarak kabul edileceği belirtilmiştir. 290. maddede belirtilen kriteler: (i) İktisadi kıymetin mülkiyetinin kiralama dönemi sonunda kiracıya devredilmesi. (ii) Kiracıya kira süresi sonunda iktisadi kıymetin rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması. (iii) Kiralama döneminin iktisadi kıymetin ekonomik ömrünün büyük bir bölümünü (%80’inden daha fazla)oluşturması. (iv) Sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadi kıymetin rayiç bedelinin %902ından daha büyük olması. Genel Tebliğ’de bu kriterlerden herhangi birini karşılamayan finansal kiralamaların 3226 sayılı kanun kapsamında yapılmış olsa bile vergi uygulamaları açısından finansal kiralama kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. 3226 sayılı yasa kapsamında yapılmış ve 290.maddedeki kriterlerden en azbirini karşılayan finansal kiralamalarda kiracı kira bedellerini gider yazamaz.İktisadi kıymetlerini aktifleştirerek, yeniden değerleme yapmak ve amortisman ayırmak durumundaır.Ayrıca bu şartlardaki bir finansal kiralamada KDV oranı %1‘dir. Belirtilen değişiklikten önce, mevcut uygulama vergi kanunlarında özel bir düzenleme olmadığı için 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ve Borçlar Kanunu’ nun ilgili maddeleri ışığında yapılıyordu. Bu durum, Hazine aleyhine sonuçlar yarattığı gibi ;aynı zamanda finansal kiralama işlemleri ile ilgili sonuçlar mali tablolara yansımıyordu. Yapılan yeni düzenleme neticesinde Hazineyi zarara uğratacak durum ortadan kalktığı gibi, mali tablolarda finansal kiralama işlemlerinin sonuçları görülebilecektir. 4. Finansal Kiralama Hayat Eğrisi ve Türkiye Uygulamaları 4.1. Finansal Kiralama Hayat Eğrisi Finansal Kiralamanın bir ülkede ilk uygulamalarından itibaren evriminde, hayat eğrisi olarak genel kabul görmüş altı dönemi vardır. |
4.1.1. Finansal Kiralama Finansal kiralama bu fazda yeni yeni tanınmaya başlanır, rekabet yok denecek kadar azdır. Malın tüm bedeli kanuni süre içinde ödenmektedir ve sözleşmenin kanuni süresi dolmadan isteğe bağlı iptali mümkün değildir. Dönem sonunda malın mülkiyeti kiracıya geçmektedir. Bu aşamada satın alma bedeli, genellikle semboliktir. Finansal kiralama genellikle özendirici vergisel avantajları ve/veya yarattığı vergi kalkanı nedeniyle kullanılmaktadır. Kiracı kira bedellerini doğrudan gider olarak yazabilmektedir. KDV uygulamalarında oranlar teşvik amaçlı olarak düşük tutulmaktadır. Mali bilançosuna olan ve amortismanı kullanan ise kiralayandır. Finansal kiralama sözleşmesi kapsamındaki aylık ödemeler sabittir. Kiracı sigorta, ilgili vergiler ve bakım masraflarının tümünü ödemekle yükümlüdür. Yatırım projelerine %100 finansman sağlanmaktadır. 4.1.2. Esnek / Yaratıcı Finansal Kiralama Artan rekabete verilen yanıt olarak, bu faz gelişir. Ürün temelde aynı kalsa da, rekabet eden şirketler üründe farklılık yaratmanın gereğini fark ederler. Ürünü farklılaştırmanın bir yolu da, kiracının ödeme planını aylık net nakit gelirine göre müşteri odaklı olarak düzenlemek, yani yaratıcı finansal kiralama yapıları kurmaktır. Böylelikle nakit akışında dalgalanmalar yaşayan sektörlerdeki müşteriler finansal kiralama ödemelerinde zorlanmazlar. Yine sembolik dışında, belirli bir fiyattan dönem sonu satın alma opsiyonu yada finansal kiralamayı yenileme opsiyonları müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda sunulur. Sektör geliştikçe üreticilerin satışlarını desteklemek üzere kurulan finansal kiralama şirketleri sisteme girer. Muhasebe ve vergi mevzuatı operasyonel finansal kiralamaya hazırlık yapar şekilde yeniden düzenlemeye başlar. 4.1.3. Operasyonel Kiralama Giderek artan rekabet ve vergi ve/veya muhasebe mevzuatında yapılan ve finansal kiralamanın avantajlarını ortadan kaldıran düzenlemeler, kiralamayı operasyonele doğru doğal olarak iter. Bu aşamada, finansal kiralama şirketleri kredi riski yanında ilk kez gerçek mal riski de almaya başlarlar. Bu aşamaya geçmek için, kiralanan mal cinsleri için gelişmekte olan yada gelişmiş ikinci el pazarı gerekir. Kiralayan mal riskini yönetecek seviyede olmalıdır. Bu riskle başa çıkmak, sabit kıymet yönetimi ve yeniden kiralayabilmeyi pazarlama becerilerini gerektirir. Operasyonel kiralamaya başlamak için en kolay sektörler binek ve ticari araç sektörleridir. Değişen teknoloji nedeniyle yada spesifik veya dönemsel ihtiyaçları nedeniyle sabit kıymet kullanmak ve bunu da bilançoya yansımadan gider yazmak isteyen kiracıların artması, operasyonel kiralamaya geçişi destekler. Bu aşamada finansal kiralama firmaları da daha düşük maliyetlerle servis vermek durumundadır. 4.1.4. Yenilikçi Kiralamalar / Ürünler Finansal kiralama sektörü büyüdükçe, rekabet de artmaktadır. Rekabet arttıkça da, sadece alternatif finansal ürünlerde farklılaşmak yetmemekte, rakip finansal kiralama şirketlerinin ürünlerinden farklı ürünlerin pazara sunulması gerekmektedir. Sektörün genel olarak sermayesi artmalı ve yenilikçi, düşük maliyetli yeni enstrümanlar oluşmalıdır. Menkul kıymetleştirme, proje finansmanı, geli fonları vb. ürünler ilk önce maliyetlerin düşürülmesi ve ikinci olarak da sektördeki fonlamanın artırılmasını destekleyen ürünlerdir. İngiltere bu faza girmek üzeredir. |
4.1.5. Olgunluk Pazar, finansal kiralamaya doymaya başlar. Sunulan ürünler arasında hemen hemen hiçbir fark yoktur. Bu aşamada, finansal kiralama şirketleri daha iyi servis, kredi işlem prosedürünün basitleştirilmesi ve hızlandırılması, esneklik gibi ürüne katma değer yaratmaya çalışırlar. Olgunlaşmış sektörde, karlılığın korunması en önemli konu haline gelir. Fon maliyetlerinin düşürülmesi finansal kiralama profesyonellerinin temel güdüsü olarak karşımıza çıkar. Yenilikler için araştırmaya ve çalışanların teknik kapasitelerini artıracak eğitimlere daha çok para harcanır. Şirket evlilikleri ve satın almaları bu stepte doğal olarak gelişir. Bazı şirketler yeni pazarlara girmeye çalışırlar. Deniz aşırı pazarlara yönelmek, şirketlerin sürebilmesi için kaçınılmazdır. Amerika bu fazdadır. 4.1.6. Olgunluğun Ötesi Henüz bu aşamaya gelmiş bir ülke yoktur. İnternetle birlikte gelen bilgi çağı devriminden finansal kiralamanın etkilenmemesi mümkün değildir. Kağıtsız yada “Elektronik kağıt”la yapılarak internet üzerinden işlemler, finansal kiralama ürününe kolay ulaşılabilirliği sağlayacaktır. İnternette finansal kiralama şubeleri olması, hem kiralayan hem de kiracı açısından bürokrasiyi azaltacak ve zaman kaybını indirgeyecektir. 4.2. Türkiye Uygulamaları Amerika’nın ilk fazdan olgunluğa geçişi 120 yılı aşmıştır. İngiltere’de ise ilk fazdan dördüncü faza geçiş 30 yılda tamamlanmıştır. Türkiye’ye baktığımızda ise, ilk faza giriş tarihi olarak 1985 yılında finansal kiralama kanunun devreye girmesini takiben ilk finansal kiralama şirketlerinin faaliyete geçtiği 1986 yılıdır. Esnek/Yaratıcı finansal kiralama dönemi ise 1994’deki krize alternatif çözümler üretmek amacıyla başlamıştır. İlk onuncu yılın sonu olan 1995’de ise ilk satışa yardımcı finansal kiralama şirketi kurulmuştur. Bugün itibarıyla sektör on dokuzuncu yılını tamamlamıştır ve ikinci fazın sonunda olduğumuz göze çarpmaktadır. Ancak özellikle son üç dört yılı kasıp kavuran bilgi teknolojisi devrimini dikkate alırsak, fazların geçilmesi için Amerika yada İngiltere’nin sahip olduğu zaman lüksünün Türkiye için mevcut olmadığı nettir. |
Türkiye’de özsermaysi yetersiz olan firmaların finansal kiralama şirketlerinin yarattığı finansmanı her ne fiyatla olursa olsun satın alır olmaları yüksek fiyat nedeniyle yüksek riski de beraberinde getirmektedir. Riski ölçebilmemiz için de kredi risk modellerimizde yani şirketlerimizde yaptığımız derecelendirme modellerinde, malın ikinci el değerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Bu değerin tespiti ve ölçülebilir bir değere çevrilebilmesine ne kadar başarabilirsek, operasyonel kiralamaya geçiş o kadar hızlanacaktır. Aksi taktirde, olgunluk fazını tamamlamış ülkelerden bir rakip gelerek, bundan sonraki faza geçecek, bizdeki finansal kiralama ise ikinci fazda takılıp kalacaktır. Bu anlamda, finansal kiralama şirketleri kiraya verdikleri ekipmanları alıp yeniden kiralama için çalışmalara başlamalılar ve başta kredi ve pazarlama birimleri olmak üzere operasyon ve mali işler birimlerini bu konuda gerekli eğitim ve oryantasyonlardan geçirmelidirler. İkinci el pazarın gelişimi için altyapı hazırlaması da yine tüm finansal kiralama sektörünün üst düzey yöneticilerinin birlikte çalışmalarıyla mümkündür. Faaliyet gösterecekleri sektörlere ilişkin öncelikli pilot sektör seçilebilir, bu anlamda şirketler kurulabilir yada ikinci el satışı organize eden şirketlerle ortak çalışılabilir |
4. BÖLÜM: İNŞAAT TAAHHÜT İŞLETMELERİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ 1. İnşaat Taahhüt İşlerinin Unsurları İnşaat taahhüt işlerinin ana unsurlarını yapılacak inşaat, inşaatı yaptıran iş sahibi, inşaatın yapımını üstlenen müteahhit (yüklenici), müteahhit ile iş sahibi arasındaki ilişkiyi oluşturan taahhüt ve inşaatın yapımında müteahhide yardımcı olan taşeron oluşturur. 1.1. İnşaat 3194 sayılı İmar Kanunu inşaatı, yapı tabiri altında; “Karada ve suda daimi ve muvakkat (geçici) resmi ve hususi, yer altı ve yer üstü inşaatı ile bunların, ilave değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik (hareketli) tesislerdir” şeklinde tanımlamaktadır. Medeni Kanunumuzun 652/1 maddesine göre inşaat arsa-arazi üzerinde malzeme ve emek kullanımıyla inşa edilmiş ve düzenlenmiş varlıklardır. Medeni Kanunumuzun belirtilen 652/1.maddesine göre inşaatı iki grupta incelediği gözlenmektedir. 1.1.1. Menkul İnşaat Temellik kalmak şartı olmadan başka şahsın arsasına yapılan kulübe, baraka ve şantiye binası gibi hafif binalardır. Bu inşaatlar, inşa edenin mülkü olarak kabul edilmekte ve tapu tescilini gerektirmemektedir (Türk Medeni Kanunu madde 654). 1.1.2. Menkul Olmayan İnşaat Toprağa bağlı olarak, arazi-arsa üzerinde, sürekli kalmak üzere oluşturulan ve ekonomik değer taşıyan yapılardır(Artukmaç, Sadık, 1975, s.11) Menkul olmayan inşaat grubuna giren inşaatları, özellikleri, yapımlarında gerekli olan uzmanlık derecesi ve teknik nedenlerden dolayı üç ayrı grupta değerlendirmek gerekir. i) Konutlar: Ev, apartman v.b. ii) Ticari, Sınai, Sosyal ve Kültürel Yapılar: İşyeri, fabrika binası, otel, hastane, okul v.b. iii) Özel Uzmanlık İsteyen İnşaatlar: Yol, köprü, baraj, liman, havaalanı v.b. (Benligiray, Yılmaz, 1981, s.10) |
1.2. İnşaat (İş) Sahibi Kendisine ait belirli inşaat işinin yapımını, kararlaştırılan bedel karşılığında müteahhide yaptıran kişi ve kuruluşlardır. Özel kişiler, ticari-sınai işletmeler ve kamu kuruluşları inşaat sahipleri olarak nitelendirilebilir (Benligiray, Yılmaz, 1981s.10). 1.3. Müteahhit Kendi nam ve hesabına iş sahibine karşı sözleşmeli veya sözleşmesiz olarak inşaatların yapımını üstlenen gerçek veya tüzel kişilerdir (Derman, Suat). Müteahhit kişi işletmesi olabildiği gibi uluslararası boyutlarda faaliyet gösteren bir işletme de olabilir. Örneğin uzmanlık isteyen alt yapı inşaatları o konuda uzmanlaşmış firmalarınca yapılırken bazı özel durumlarda birden fazla müteahhit firmanın birleşerek oluşturdukları konsorsiyum ile inşaat yapım işlerini üstlenebilmektedir (Arıkboğa, Dursun, 1987, s.9). 1.4. Taahhüt Taahhüt bir edimin yüklemini ifade eder. Borçlar Kanunu’nun 355.maddesinde belirtilen istisna akdine örnek oluşturmaktadır. Bu maddeye göre; “İstisna bir akiddir ki, onunla bir taraf (müteahhit) diğer tarafın (iş sahibi) vermeyi taahhüt eylediği semen (bedel) mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.” Bu tanıma göre istisna akdinin dört unsuru vardır. i) Müteahhit ii) İş sahibi iii) Semen iv) Yapılacak iş Dolayısı ile hukuki yönüyle taahhüt sözleşmeden doğan bir borç bağlantısı olup müteahhit bir bedel karşılığın bir edimde bulunmayı borçlanmaktadır (Erden, S.Aziz, 1995, s.5). |
1.5. Taşeron Müteahhit yapımını üstlendiği bir inşaatın belirli bölümünü o konularda uzmanlaşmış firmalara yaptırabilir. Projenin belirli kısımlarını üstlenen ikinci derecedeki inşaatçılara taşeron denir. konularında uzmanlaşmış taşeronlar yüksek verimlilik ve düşük maliyetle işi tamamlayabilmekte bu da müteahhidi olumlu etkilemektedir (Erden, S.Aziz, 1985, s.6). 2. İnşaat Taahhüt İşletmeleri Taahhüt işletmeleri, belirli bir inşaat işini belirli proje, şartname ve fiyatlarla yüklendiği ve iş sahibinin kontrolü altında en iyi şekilde gerçekleştirip iş sahibine teslim eden işletmelerdir. İnşaatların değişik alanlarda yapılması birinin diğerinden farklı olması üretim ve yönetim sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle işletme yöneticileri veya sahipleri aşağıda belirtilen konularda karar varması gerekmektedir. - Her türlü inşaat taahhüdüne girişmeli mi, yoksa belirli alanda uzmanlaşmalı mı? - Bütün inşaat taahhütleri tek bir merkezden mi yürütülmeli, yoksa belirli bölgedeki taahhütler için ayrı bir şube mi kurulmalı? - Ayrı şube açmaya karar verilirse, makine ve teçhizat merkezde bulunan makine parkından mı karşılanmalı Üretime dönük faaliyetlerine bakıldığında ise dört safhadan oluştuğu gözlenmektedir. i) İnşaatın yapımı için gerekli olan işçi, malzeme ve makine-teçhizatı sağlamak ii) Bu üretim faktörlerini inşaat alanına getirmek iii) Söz konusu inşaatın yapımını bu elemanlarla tamamlamak iv) İnşaatın bitimiyle işçileri, arta kalan malzemeleri ile makine teçhizatı inşaat alanından geri geçkmek (Benligiray, Yılmaz, 1981, s.13). 3. İnşaat Taahhüt Sözleşmeleri İnşaat sözleşmelerini işin fiyatı açısından ele alındığında iki grupta toplanabilmektedir. i) Bedelin gerçekleşen maliyete göre belirlendiği (maliyet üstü) taahhüt sözleşmeleri ii) Bedelin önceden kararlaştırıldığı taahhüt sözleşmeleri |
3.1. Bedelin Gerçekleşen Maliyete Göre Belirlendiği (Maliyet Üstü) Taahhüt Sözleşmeleri Müteahhit, yaptığı işçilik malzeme giderleri yanında, daha önceden kararlaştırılmış olan ve genel yönetim giderleri ile birlikte karı da belirli bir yüzde ile taahhüdü yerine getireceği konusunda iş sahibi ile sözleşme yapar. Maliyetler üzerinden müteahhide belirli bir yüzde kar verilmesi, müteahhidin yaptığı her masrafın belirli bir yüzdesinin ücret olarak alması müteahhidi israfa özendirmektedir. Bu olumsuzluğa karşılık bu tip sözleşmeler için işin sahibine işin gidişatı, inşaatın yapımında uygulanan teknik ve yöntemlerle şantiyede gerçekleşen maliyetler hakkında ayrıntılı bilgi edinme hakkı tanır. İş sahibi gerektiğinde bu tip konularda müteahhide talimat verebilir. İş sahibi açısından iş sonu toplam maliyet tahmininin çok güç olduğu bu sözleşmeler uygulamada üç şekilde belirtilir. i) Maliyet (+) bir yüzde karlı sözleşmeler ii) Maliyet (+) sabit bir ücretli sözleşmeler iii) Hedef maliyetli sözleşmeler 3.1.1. Maliyet (+) Sabit Bir Yüzde Karlı Sözleşmeler Bu tip taahhüt sözleşmelerine konu olan taahhüt işleri; ya alanların hazırlanması ve diğer işlemlerin yerine getirilmesine uzun bir zaman harcanamayarak kadar acildir (savaş vb.) yada işin maliyeti, karşılaşılacak olan iş şartlarının zorluklarının ve bitim maliyetinin tespitinin saptanmasını olanaksız kılmaktadır (Yangın, sel sonrası çeşitli hasarların onarımı). Müteahhit genellikle proje tam anlamıyla hazırlanmadan herhangi bir maliyet ve ihtiyaç tahmini yapılmadan işe başlar. Müteahhit tüm uyguladığı metotları iş sahibinin faydasına sunarken, iş sahibi de aşırı kar elde etmediğini bilmektedir. Bununla birlikte uygulamada; inşaat maliyetinin tam olarak tahmin edilememesi, çalışanların ağır ve aşırı özenle iş yaptırılmaya itilmesi nedeniyle verimliliklerinin düşmesi gibi dezavantajları bulunmaktadır. Ayrıca müteahhit tükettiği her şey üzerinden bir yüzde aldığı için, maliyetler arttığı oranda karı da artacağından maliyet kontrolüne gereken önemi vermemekte ve israfa neden olmaktadır. |
Bu tip sözleşmelerin geniş uygulama alanı bulduğu projeleri belirtecek olursak; - Acil ilk yardım ve onarım işleri, - Taahhüt işlerine başlayıncaya kadar iş hacminin tahmin edilmediği eski bina onarımı ve deklarasyonu, - Çok yüksek kalitede iş yapılmasını gerektiren taahhütler, - Maliyetlerin önemli olmayıp iş sahibinin çalışma metotlarını tamamen kontrol etmek istediği taahhütler (Arıkboğa, Dursun, 1987, s.53). 3.1.2. Maliyet (+) Sabit Bir Ücretli Sözleşmeler Maliyet (+) sabit bir kar şeklindeki sözleşmelerin sakıncalarını minimize etmek projenin tahmini maliyeti üzerinden müteahhide sabit bir ücret ödemek amacıyla oluşturulan sözleşmelerdir. Bedelin gerçekleşen maliyete göre belirlendiği taahhüt sözleşmelerinin en yaygın olanıdır. Bu tip proje uygulamalarında işin yapısı ve doğası mümkün olduğu kadar iyi ve açık bir şekilde belirlenmeli ve görüşmeler esnasında uygun, geçerli bir maliyet tahmini yapılmalıdır. Taahhüt maliyetleri müteahhidin genel yönetim giderlerini kapsamadığından müteahhit sabit ücretini genel yönetim giderlerini ve karını dikkate alarak belirlemelidir (Arıkboğa, Dursun, 1985, s.30). 3.1.3. Hedef Maliyetli Sözleşmeler Hedef Maliyetli sözleşmeler oluşabilecek maliyetlerin azami düzeyde önceden belirlenmesi esas alarak iş sahiplerinin maliyetler konusundaki endişelerini ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu tip sözleşmelerde müteahhit projeyi planlara, şartnameye uygun inşa edeceğini ve belirlenen maliyeti aşmayacağını taahhüt eder. Proje için müteahhide genel yönetim giderlerini ve karını kapsayan sabit bir ücret ödenir. Maliyetler belirlenen düzeyi aştığı taktirde aşan kısım müteahhit tarafından karşılanır. Bu durumda müteahhit belirleyeceği azami maliyet değerini tamamlanan plan ve şartnamelere göre dikkatli bir şekilde tahmin etmelidir. (Erden, Selman, 1995, s.12-13). |
3.2. Bedelin Önceden Kararlaştırıldığı Taahhüt Sözleşmeleri Bu tip sözleşmede taraflar saptanan sabit fiyata göre yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışırlar. İş sahibi, işin gidişatı, uygulanan yöntemlerin ayrıntıları ve harcamalar konusunda kontrol imkanına sahip değildir. Bu tip sözleşmelerde iş sahibine toplam maliyeti çok iyi tahmin etme imkanı verir. Bu tip uygulamada iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. i) Götürü Bedelli Taahhüt Sözleşmeleri ii) Birim Fiyatlı Taahhüt Sözleşmeleri (Benligiray, Yılmaz,1981, s.32). 3.2.1. Götürü Bedelli Taahhüt Sözleşmeleri Teorik olarak en basit taahhüt sözleşmeleridir. Müteahhit işin yürütülmesi sırasında çok fazla güçlük ve problemle karşılaşırsa karşılaşsın, önceden belirlenen fiyat düzeyinde işi bitirmek durumundadır. Bu nedenle müteahhit “Götürü Fiyat” belirlerken projeyi, çizimlere ait ayrıntıları, şartnameyi ve işin yapılacağı şantiye şartlarını çok dikkatli değerlendirmek zorunda kalır. Götürü bedelli taahhüt sözleşmeleri iş sahibi açısından, işin neticesindeki maliyetin bilinmesi nedeniyle, oldukça cazip sözleşmelerdir(Erden, S.Aziz, 1995, s14). 3.2.2. Birim Fiyatlı Taahhüt Sözleşmeleri Birim fiyatlı taahhüt sözleşmelerinde birçok üniteden oluşan taahhüt işi için her ünitede birer sabit fiyat belirlenir. Müteahhit bu üniteleri tamamladıkça belirlenen fiyatı almaya hak kazanır. İş sahibi birim fiyatlardan hareketle tüm ünite fiyatlarını dikkate alarak projenin tümüne ait keşif bedelini hesaplar. Müteahhit ihaleye girerek keşif bedeli üzerinden belli oranda indirim yaparak veya keşif fiyatına eşit teklifte bulunur. İş sahibi ihaleye giren müteahhit firmalardan en düşük maliyeti veren ve işi özenle yapacağına inandığı firmaya projeyi ihale eder. Uygulamada yaygın olan bu yöntem, başta devlet ihaleleri olmak üzere, büyük inşaatların yapımında uygulanır. Türkiye’de her yıla ait birim fiyatlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından belirlenerek yayımlanmaktadır(Erman, Hasan, 1979, s.63). |
4. İnşaat Taahhüt İşlerinin Genel Düzeni Taahhüt yoluyla yapılan inşaat işlerinin belirli bir düzen çerçevesinde uygulanması için belirli yasalar, yönetmelikle ve teamüller oluşturulmuştur. Oluşturulan bu yasal çerçeveler temelde aynı olmakla birlikte ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. 4.1. İnşaat Taahhüdü ile İlgili Mevzuat Türkiye’de özel kesimde yer alan kişi ve işletmeler ile müteahhitlik işi yapanların aralarında yapacakları sözleşmeye ilişkin hükümler Borçlar Kanunu’nun 355-371.maddelerinde “istisna akdi” başlığı altında toplanmıştır. Yapılan sözleşmelerde yer almayan konularda Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulamayı yönlendirecektir. İnşaat sahibi özel kesimin, inşaat taahhüdü alanında sahip olduğu serbesti kamu kesiminde oldukça sınırlandırılmış durumdadır. Genel, katma ve özel bütçelerle idare edilen müesseselerle bunlara bağlı döner sermaye kuruluşları ve sermayesinin yarısından çoğu devlete ait olan kuruluşların inşaat ve onarım işleri 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve Bayındırlık İşleri Şartnamesi hükümlerine göre yapılmaktadır. Bu kuruluşların yaptıkları taahhüt işlerinde önce bu özel hükümler uygulanacak herhangi bir boşluk halinde Borçlar Kanunu’na müracaat edilecektir (Artukmaç, Sadık, 1975, s.12). 4.2. İnşaat Taahhüt İşlerinde İzlenen Süreç İnşaat taahhüt işlerinde izlenecek süreçler (sözleşme öncesi, sözleşmenin düzenlenmesi, işin yürütülmesi ve teslimi) özel kesim ve kamu kesimi arasında esneklik bakımından farklılıklar gösterse de genelde aynı yapıya sahiptir. Aşağıda, izlenen bu süreçler kamu kesimindeki düzen ve kurallara ağırlık verilerek belirtilmeye çalışılacaktır. |
Türkiye`de Saat: 21:28 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2