Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > islam

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11-10-2009, 20:05   #2
 
Strike EagLe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ALLAH, ŞÜKREDENLERİN
NİMETLERİNİ ARTIRIR

Her insan, hayatı boyunca her anı için Allah'a muhtaçtır. Soluduğu havadan yediği yemeğe, elini ayağını kullanabilmesinden konuşabilmesine, barınabilmesinden, gülüp neşelenmesine kadar Allah'ın yarattıklarına ve kendisine bağışladıklarına muhtaç olarak yaşar. Ancak insanların büyük bir çoğunluğu acizliklerini ve Allah'a muhtaç olduklarını anlamazlar. Onlar herşeyin kendiliğinden geliştiğini veya sahip oldukları şeylere kendi çaba ve çalışmaları sonucunda ulaştıklarını zannederler. Bu, hem büyük bir yanılgı hem de Allah'a karşı büyük bir nankörlüktür. Kendilerine küçücük bir hediye alan bir insana bile nasıl teşekkür edeceğini bilemeyen bu insanlar, Allah'ın hayatları boyunca kendilerine verdiği sayısız nimeti görmezden gelerek yaşarlar. Oysa Allah'ın her insana verdiği nimet, sayarak bitirilemeyecek kadar çoktur. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

Buna rağmen, insanların büyük bir çoğunluğunu şükretmez. Bunun nedeni ise ayetlerde bildirilmektedir. İnsanları Allah'ın yolundan saptırmak için yemin eden şeytan, insanların şükretmelerini de engelleyeceğini söylemiştir. Şeytanın bu sözleri Kuran'da şöyle bildirilir:

"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım." (Araf Suresi, 17-18)

Müminler ise, sahip oldukları her nimet için ne kadar aciz ve muhtaç olduklarını düşünerek Allah'a şükrederler. Müminlerin Allah'a şükrettikleri tek nimet zenginlik, mal, mülk değildir. Herşeyin sahibinin ve hakiminin Allah olduğunu bilen müminler sağlıkları, güzellikleri, ilimleri, akılları, imanı sevmeleri, küfrü çirkin görmeleri, hidayet ehli olmaları, tertemiz müminlerle birlikte olmaları, anlayış, basiret ve feraset sahibi olmaları, güçleri dolayısıyla şükrederler. Gördükleri güzel bir manzara için veya işleri kolay hallolduğunda, istedikleri birşey gerçekleştiğinde, güzel bir söz işittiklerinde, sevgi ve saygı gördüklerinde ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok nimetle karşılaştıklarında hemen Allah'a şükreder, O'nun merhametini, şefkatini, Rahman ve Rahim olduğunu düşünürler.
Allah, onların bu ahlakına karşılık olarak Kuran'da bir sır bildirmiştir. Bu sır, Allah'ın şükredenlere nimetlerini artıracağıdır. Örneğin sağlığı ve gücü için şükredici olan bir Müslümanın Allah gücünü ve sağlığını daha da artırır. İlmi veya mülkü için şükredenlere Allah daha çok ilim ve mülk verir. Bu, onların Allah'ın verdikleri ile yetinen, sahip oldukları nimetlerle sevinen, samimi ve Allah'la dost insanlar olmalarındandır. Allah, bu sırrı Kuran'da şöyle bildirmiştir:

"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)
Şükredenlerden olmak, o insanın Allah'a yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a olan sevgisinin de bir göstergesidir. Şükredici insanlar, daima her olayda Allah'ın yarattığı güzellikleri ve nimetleri görebilme anlayış ve yeteneğine sahiptirler. İnkarcı veya nankör bir insan, en güzel ortamlarda dahi hep eksikleri, kusurları görür, onlarla mutsuz veya tedirgin olur. Allah'ın yaratışının bir hikmeti olarak da bu insanların karşılarına hep terslik gibi görünen olaylar, güzel olmayan görüntüler çıkar. Oysa güzel ve samimi bir bakışa sahip insanlar için de Allah, hep güzellikleri ve nimetleri artırarak gösterir.
Görüldüğü gibi Allah'ın şükredenlere nimetlerini artırması Kuran'ın sırlarından biridir. Ancak burada unutulmaması gereken, bu şükrün gerçek bir samimiyetle yapılması gerektiğidir. Samimi olarak Allah'a yönelerek, O'nun sonsuz şefkat ve merhametinin coşkusunu hissederek yapılamayan, sadece göstermelik olarak dile getirilen bir şükür ifadesi elbette son derece samimiyetsizdir. Ve sinelerin özünde saklı duranı bilen Allah, bu samimiyetsizliğin de şahididir. Böyle bir ruh hali içinde şükredenler, Allah'ın sinelerin özünde saklı duranı, insanların niyetlerini, gizlediklerini, gizlinin de gizlisini bildiğinin şuurunda değildirler. Rahat bir ortamda göstermelik ifadelerle şükreder ama zor bir anda rahatça nankörlük yapabilirler.
Şunu da unutmamak gerekir ki, samimi müminler, en zor koşullarda dahi şükredicidirler. Yüzeysel düşünen bir kişi, müminlerin sahip oldukları nimetlerde bir azalma görebilir. Ancak müminler her olayın ve ortamın nimet yönünü görebildikleri için bunda da bir hayır olduğunu bilirler. Örneğin Allah insanları biraz korku, açlık ve canlardan ve mallardan eksiltme ile deneyeceğini bildirmektedir. Böyle bir durumda müminler, bunlara sabrettikleri takdirde Allah'ın kendilerini cennet nimetleri ile mükafatlandıracağını umarak, sevinir ve şükrederler. Allah'ın kendilerine hiçbir zaman güçlerinin üzerinde yük yüklemeyeceğini bilir, bunun güven ve teslimiyeti ile sabreder ve şükredici olurlar. Bu nedenle her zaman şükredenlerden olmak belirgin bir mümin vasfıdır ve Allah, şükredenlere hem ahirette hem de dünyada nimetlerini artırarak verecektir.


KADERE TESLİMİYET
VE TEVEKKÜLDEKİ SIRLAR

Tevekkül, sadece güçlü bir imana sahip, Allah'ın gücünü takdir edebilen ve O'na yakın olan müminlere ait bir özelliktir. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve büyük nimetler vardır. Tevekkül, Allah'a ve yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güvendir. Allah, insanlar da dahil olmak üzere, canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Örneğin güneşin, ayın, denizlerin, göllerin, ağaçların, çiçeklerin, küçük bir karıncanın, daldan düşen tek bir yaprağın, masanızın üzerindeki tek bir toz zerresinin, yolda yürürken ayağınıza takılan bir taşın, on sene önce satın aldığınız elbisenizin, buzdolabınızdaki şeftalinin, annenizin, babanızın, akrabalarınızın, ilkokul arkadaşlarınızın, sizin, kısacası herkesin ve herşeyin Allah Katında, milyonlarca yıl önce belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah'ın Katında Levh-i Mahfuz isimli bir kitapta yazılıdır. Kimin ne zaman öleceği, hangi yaprağın ne zaman hangi hızla yere düşeceği, buzdolabınızdaki şeftalinin ne zaman, hangi noktasından çürümeye başlayacağı, taşın ayağınıza takılana kadar geçireceği aşamalar, kısacası küçük büyük her olay bu kitapta kayıtlıdır.
Müminler kadere iman ederler ve Allah'ın yarattığı kaderin en hayırlısı ve en güzeli olduğunu bilirler. Bundan dolayı da hayatlarının her anında tevekküllüdürler. Yani olayları Allah'ın belli bir hikmetle yarattığını ve şahit oldukları olay ne olursa olsun, Allah'ın bunda bir hayır dilediğini bilirler. Örneğin, ölümcül bir hastalığa yakalanmak, çok çetin ve acımasız bir düşman ordusu ile karşılaşmak, masum olmasına rağmen iftiralara uğramak veya insanın aklına gelebilecek en ürkütücü olaylar dahi, müminleri telaşa veya korkuya kaptırmaz. Onlar Allah'ın kendileri için yarattığını sabır ve metanetle beklerler. İman etmeyen bir insanın dehşete ve ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında onlar büyük bir zevk alırlar. Çünkü en ürkütücü görüntü ve konuşma dahi, Allah Katında önceden planlanmış ve insanın imtihanı için yaratılmıştır. Bunlara sabır ve tevekkülle karşılık verenler, Allah'a ve O'nun yarattığı kadere teslim olup güvenenler Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanacaklar, karşılığında sonsuza dek cennette yaşayacaklardır. Dolayısıyla, müminler hayatları boyunca tevekkülün konforunu ve imani neşesini yaşarlar. Bu, Allah'ın müminlere verdiği bir sır ve güzelliktir ve Allah Kuran'da tevekkül edenleri sevdiğini bildirir. (Al-i İmran Suresi, 159)
Tevekkül hakkında Kuran'da bildirilen bir başka konu ise, tedbirdir. Kuran'ın birçok ayetinde, müminlerin çeşitli konumlarda alabilecekleri tedbirler bildirilmektedir. Bununla birlikte Allah, tedbirlerin kendi takdirini değiştirmeyeceğini ancak bunların bir ibadet olarak kabul edileceğini de farklı ayetlerinde insanlara bir sır olarak verir. Hz. Yakup'un oğullarına şehre girerken tavsiye ettiği tedbirler ve bunun ardından tevekkülü hatırlatıcı olması bunun bir örneğidir. Konuyla ilgili ayet şöyledir:

Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)

Hz. Yakup'un sözlerinde de görüldüğü gibi, müminler mutlaka her konuda önlem alırlar. Ancak, Allah'ın kaderlerinde kendileri için dilediklerini değiştiremeyeceklerini bilirler. Örneğin,bir insan trafik kurallarına çok dikkat etmeli, arabasını tehlikeli bir şekilde sürmemelidir. Bu, kendisinin ve diğer insanların hayatı için önemli bir tedbir ve ibadettir. Ancak, eğer Allah bu insan için bir trafik kazasında ölmeyi yazmışsa, alacağı hiçbir tedbir onun ölümünü engelleyemez. Bazen bir insanın aldığı önlem veya yaptığı bir hareket onu ölümden döndürmüş gibi görünebilir. Veya bir insan, hayatında ani bir karar alarak, hayatının akışını tamamen değiştirebilir, bir başkası ölümcül bir hastalığa yakalanmışken, güç ve irade göstererek hastalığını yenmiş olabilir. Ancak bütün bunlar o kişilerin kaderlerinde olduğu için böyledir. Bazı insanlar bu tür olayları "kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi son derece mantıksız ve yanlış bir şekilde yorumlarlar. Oysa hiçbir insan, en güçlü ve azimli görüneni bile, Allah'ın kendisi ve başkaları için yazdığı kaderi değiştiremez. Hiçbir insan böyle bir güce sahip değildir. Aksine her varlık, Allah'ın yarattığı kader karşısında acizdir ve aslında doğal olarak kaderine teslimdir. Sadece birçoğu bunu kabul etmek istemez. Kaderin varlığını inkar etmek de onun kaderindedir aslında. Dolayısıyla, hastalıktan veya ölümden kurtulan, ya da hayatının akışı tamamen değişen insanlar, hepsi kaderlerinde olduğu için bunları yaşarlar. Allah, bu durumu ayetlerinde şöyle bildirir:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)

Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, insanın karşılaştığı her olay Allah Katındaki bir kitapta önceden tespit edilerek yazılmıştır. Ve Allah, bu nedenle insanın elinden çıkana üzülmemesi gerektiğini söyler. Örneğin büyük bir yangında veya girdiği ticaret hayatında tüm malını mülkünü kaybeden bir insan, bunu kaderinde olduğu için yaşar. Bunu engellemesi veya önüne geçmesi mümkün değildir. O zaman bunun için üzülmesi de anlamsız olacaktır. Allah, insanları kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
HER OLAYDA BİR
HAYIR VARDIR

Müminlerin tevekküllerini kolaylaştıran ve sağlamlaştıran bir başka sır ise, Allah'ın her olayı bir hayırla yarattığını bildirmesidir. Allah, Kuran'da, şer gibi görünen olaylarda dahi bir hayır olduğunu insanlara şöyle haber verir:

"… belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar." (Nisa Suresi, 19)

"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)

Müminler bu sırrı bildikleri için, karşılaştıkları her olayda hayır ve güzellik ararlar. Aksilik, zorluk veya eksiklik gibi görünen hiçbir olay onları üzmez, sıkmaz, telaşlandırmaz. Bu halleri büyük küçük her olayda süreklidir. Samimi bir Müslümanın yıllar boyunca çalışarak sahip olduğu tüm mallar elinden gitse bile, bunda bir hayır ve hikmet arar. Örneğin Allah'ın hayatını bağışlamasına şükreder. Allah'ın kendisini bir kötülükten, harama girmekten veya mal ve para hırsı yaparak Allah'ın yolundan şaşırıp sapmaktan korumuş olabileceğini düşünür. Buna da şükreder. Çünkü insan dünya hayatında ne kaybederse kaybetsin, bu kaybı ahiretteki kayıpla bir olmaz. Ahireteki kayıplar, insanın sonsuza kadar (Allah'ın dilemesi dışında) dayanılmaz bir azap içinde kalması demektir. Ahireti düşünerek yaşayan bir insan için dünya hayatındaki olayların her biri ahirete yönelik bir hayır ve güzelliktir. Böyle bir olay yaşayan insan aczini ve muhtaçlığını daha da iyi anlayarak, Allah'a dua ve tefekkürle daha çok yönelecek ve yakınlaşacaktır. Bu da insanın ahireti için çok önemli bir hayır ve güzellik demektir. Ayrıca böyle bir olaya tevekkül edip sabır göstererek Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olacaktır. Allah'ın hoşnutluğu ise herşeyin üzerindedir.
İnsanın sadece büyük ve önemli olaylarda değil, günlük hayatının her anında gerçekleşen olaylarda hayır ve güzellik araması gerekir. Örneğin büyük bir özenle hazırladığı yemeği yakan biri için, yemeğinin yanması birçok önlem almasına vesile olur ve ilerideki daha büyük bir kaza bu önlemler sayesinde engellenmiş olur. Genç biri istediği ve uğrunda çok çalıştığı okulu kazanamayabilir. Bunda da hayır olduğunu bilmeli, belki de Allah'ın onu o okuldaki bazı tehlikelerden, yaşamını olumsuz etkileyebilecek kişilerden veya çevrelerden koruduğunu düşünebilmeli, bu sonuca sevinebilmelidir. Veya Allah'ın her olayda kendilerinin bilmediği, hatta hayal dahi edemediği daha birçok hayır yaratmış olabileceğini düşünerek Allah'a teslimiyetin güzelliğini yaşamalıdır.
İnsan her zaman her olayın ardındaki hayır ve hikmeti göremeyebilir. Ancak, göremese bile mutlaka bir hayır olduğunu bilir ve Allah'ın kendisine olayların ardında gizlenen hayır ve hikmetleri göstermesi için dua eder.
Her olayın hayırla oluştuğunu bilen insanlar "keşke", "vah vah" gibi ifadeler de kullanmazlar. Hataların, eksikliklerin, unutkanlıkların, ters gibi görünen olayların hepsinde büyük hayırlar vardır ve hepsi insan için kaderin bir eğitimidir. Allah, herkes için ayrı ayrı yarattığı kaderde insanlara çok önemli dersler ve hatırlatmalar gösterir. Bunları akıl ve hikmet gözüyle değerlendiren insanlar için ortada eksiklikler, unutkanlıklar, terslikler değil, Allah Katından bir ders, eğitim, uyarılar ve hikmetler vardır. Örneğin -daha önce örneğini verdiğimiz- dükkanı yanan Müslüman vicdanıyla hemen nefis muhasebesi yapar ve belki de Allah'ın kendisini dünya malına ve hırsına karşı uyardığını ve denediğini düşünerek, daha da ihlaslı ve samimi olur.
İnsan dünyada hangi olayla karşılaşırsa karşılaşsın, o olay geçer biter. Her insan hayatındaki en zorlu veya en tehlikeli günü düşünse, bunun zihninde sadece bir anı olarak kalmış ve bitmiş bir hayal olduğunu görecektir. İnsanlar izledikleri film sahnelerini de aynı şekilde hatırlarlar. Dolayısıyla, insan için en önemli veya en "sarsıcı" gün dahi bir gün gelecek ve izlenen bir film karesi gibi bir anı, bir hayal olarak akılda kalacaktır. Ancak bu anıdan geriye tek birşey kalır ve o sonsuza kadar devam eder: O da, bu kişinin o zor anda gösterdiği tavır ve Allah'ın o kişiden hoşnut olup olmamasıdır. İnsan yaşadıklarından değil, yaşadıkları sırasında gösterdiği tavır, düşünce ve samimiyetinden sorgulanacaktır. Dolayısıyla, her olayda Allah'ın yarattığı hayır ve hikmetleri görmeye çalışmak ve ona göre bir tavır içinde olmak, müminlere dünyada ve ahirette büyük bir kazanç sağlar. Bu sırrı bilen müminler için dünyada ve ahirette korku ve hüzün olmaz. Hiçbir insan, hiçbir güç ve hiçbir olay müminlere korku, mutsuzluk, ümitsizlik gibi olumsuz haller vermez. Allah bu sırrı da Kuran'da şöyle bildirir:

Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Bakara Suresi, 38)

Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)
__________________

Türk gibi yaşar, gerekirse Türk gibi ölmesini bilirim
.

Ne bebek katilleri, ne yobazlar Ülkemi bölemeyecek.

Kan kırmızısı gökler, beni yakın sona doğru çekiyor.
Kanımın son damlasına kadar savaşmaya hazırım. Savaşarak batacağım.
Strike EagLe Ofline   Alıntı ile Cevapla
 

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 21:05 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580