|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
06-02-2007, 14:02 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yine yılın ikinci yarısında Sendikaya, Zonguldak’a ve Genel Başkan, aynı zamanda Türk-İş’in yeni Genel Sekreteri Şemsi Denizer’e karşı bir karalama kampanyası başlatılır. Büyük gazetelerde dizi yazılar hazırlanır. Bu sırada diğer kamu kuruluşlarında sözleşme görüşmeleri vardır ve Türk-İş, mücadelenin ve görüşmelerin doğrudan içindedir. Kuruma sahip çıkılmasını, ciddi bir işletmecilik yapılmasını, yatırımların yapılarak üretim işçisi alınmasını savunan Sendika, emekliliklerin hızlandırılması ve Kurum’daki düzenin daha da bozulması girişimlerine karşı yaptığı açıklamada şu düşüncelere yer verir. “Amaç, KİT’lere saldırıp özelleştirme, satma, kapatma, ülkemizi uluslar arası tekelci sermayeye peşkeş çekme önündeki en büyük engeli, mücadeleci maden işçilerini ve Zonguldak halkını aşabilmektir. Sonra sıra; Demir-çelikler, Türkiye Elektirk Kurumu, PTT ve diğerlerine gelecek, halkın yarattığı, ülkemizin, bağımsızlığının, geleceğinin teminatı olan varlıklarımız peşkeş çekilecektir. Bize, Zonguldak’a yapılan saldırının özünde bu zamanlama vardır” Bu doğrultuda yoğun bir çalışma içerisine giren sendika; işçiler, temsilciler, yöneticiler ve Zonguldak’taki kitle örgütleri ile sık sık toplantılar düzenler ve yapılmak istenenleri anlatır. Bu arada Çaydamar maden ocağından bazı işçilerin başka tarafa alınmak istenmesi üzerine işçiler eylem yapar. Korktukları başına gelir ve Çaydamar ocağı bir süre sonra terk edilir. TTK ve Strateji Tartışması Ülkemizde sadece Zonguldak’ta bulunan taşkömürü, koklaşabilme özelliği nedeniyle demir-çelik sanayimizin bağımsızlığımızın teminatı olduğu için stratejik bir üründür. Eğer bağımsızlık kavramına karşı olursanız söylenecek bir şey yoktur. O zaman ocakları kapatıp, koklaşabilir kömürü dışarıdan alabilirsiniz. Yada demir-çelik fabrikalarımızı da kapatıp ithalat yapabilirsiniz. Kapatılan bir maden ocağının yeniden açılmasının yıllar alacağını ve büyük miktarlarda paralar gerektireceğini bilirseniz, eğer tarihinize bakar yada başka ülkelerin üretim ve maliyet rakamlarını incelerseniz, daha da önemlisi bağımsızlık ve ulusal kimlik kavramlarını kabul ederseniz, uluslararası ilişkilerde pazarlık gücümüz olmalı ve ticareti dengeli yapabilmeliyiz derseniz, bugünkü dünya dengelerinin değişebileceğini düşünürseniz, o zaman kendi doğal kaynağınıza, hele hele sınırlı olan doğal kaynağımıza daha dikkatli bakacaksınız. 1990 yılından sonra dünyaya hızla yayılan, küreselleşme ve globalleşme politikalarının yansıması, Türkiye’de, Zonguldak ve TTK’da da kendini göstermiştir. Taşkömürü nedeniyle Zonguldak bölgemize kurulan, Karabük ve Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları bu noktadan itibaren, tıpkı diğer kurumlarda olduğu gibi ithalata ağırlık verirler. 1989 yılında üretimin % 54’ünü, 1990 yılında % 52’sini, Kardemir ve Erdemir Fabrikalarına, 71 ve 87 dolara satan TTK, aynı yıllarda Çatalağzı Termik Elektrik Santralına (ÇATES) üretiminin % 13’nü 26 dolardan vermektedir. Demir-Çelik Fabrikalarına verilen kömür sadece Zonguldak’ta bulunurken, ÇATES’e verilen kalitesiz kömürü, eğer Zonguldak yeterince üretemezse Türkiye’nin başka bölgelerinden de temin etmek mümkündür. TTK’nın ÇATES dışındaki diğer sektörlere yaptığı satış fiyatı da yüksektir. | ||
|
06-02-2007, 14:02 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Zararın patlama gösterdiği 1991 yılına gelindiğinde her iki demir-çelik fabrikasına satılan kömürün fiyatı 60 dolara düşürülür ve miktarı da azaltılır. (Toplam satışın % 32’si-850 bin ton) Bunun yanında ÇATES’e 27 dolara satılan kömürün miktarı artırılır. (Toplam satışın % 30’u-777 bin ton). Doğal olarak, Demir-Çelik Fabrikaları biraz daha fazla kömür ithal ederler. TTK’nın zararı ilk rekorunu kırarken, Türkiye’de ithalatla döviz kaybeder. Sonraki yıllarda bu tablo daha da bozulur. 1993 yılında, 55 dolara üretiminin % 26’sını Demir-Çelik Fabrikalarına satan TTK, üretimin % 46’sını 25 dolara ÇATES’e satar. Satış politikası ters döndükçe TTK’nın zararı rekor kırmaya devam eder. 1993 yılı zararı, 223 milyon doları finans gideri olmak üzere 670 milyon doları bulur. TTK göz göre göre batırılmaktadır. Aynı Bakanlığa, yani Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı olan ÇATES’e ucuz fiyatla kömür satılarak TTK’dan kaynak transferi yapılır. TTK ise açığını özel bankalardan yüksek faizlerle kullandığı kredilerle kapatmaktadır. Sabotaj bununla da kalmaz. Demir-Çelik Fabrikalarının ve ÇATES’in artan ihtiyacını karşılamak üzere, yatırım yaparak üretimi ve kaliteyi artırmak yerine, TTK’daki işçi sayısı azaltılır. 1989’da 35.492 olan işçi sayısı 1993’de 28.429’a indirilir. İşçi sayısını düşürerek zararı azaltacaklarını ve TTK’nın durumunu düzelteceklerini savunurlar. Kalitesiz kömür satışının artmasıyla, yükselmiş görülen satılabilir ürün rakamlarını verimlilik artışı diye gösterip, işçi çıkartılmasını meşrulaştırmaya çalışan dönemin siyasi kadroları, TTK’nın ve Türkiye’nin ekonomik krize sürüklenmesini hızlandırmışlardır. 5 Nisan Kararları Türkiye genelinde tüm KİT’lerde uygulanan batırma politikaları belirli bir noktaya gelmiş, kamuoyunda KİT’lerin gözden düşürüldüğüne inanılarak, yeni Başbakan’ın rüzgarıyla, son aşama olan satma, kapatma süreci başlatılmıştır. Zonguldak açık hedeftir. 5 Nisan 1994 Kararlarında; Amasra Müessesesi ve Armutçuk Müessesesi’nin özelleştirilmesi, özelleştirilemezse kapatılması. Karabük Demir-Çelik Fabrikası’nın özelleştirilmesi, özelleştirilemezse kapatılması. Ereğli Demir-Çelik Fabrikası’nın özelleştirilmesi. TTK’nın bütün üretim bölgelerine malzeme üreten Maden Makineleri Fabrikası’nın da özelleştirilmesi veya kapatılması istenir. | ||
06-02-2007, 14:03 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu arada Kozlu Müessesesi için de kapatmanın düşünüldüğü ancak grizu faciası sonrası içerde şehitler bulunduğundan, tepki almamak için vazgeçildiği öğrenilir. Zonguldak’ta, bu kararlar açıklanmadan önce TTK’da, zararı azaltma savunmasıyla, verimsiz olduğu iddia edilen bazı ocaklar kapatılmıştı. Ocak kapatma uygulamaları Dilaver ve Çaydamar İşletmelerinin kapatılması aşamasına geldiğinde, bu uygulamanın art niyetli olduğu ve buralarda kömür bulunduğu tartışmaları başlamıştı. Nitekim kısa bir süre sonra Dilaver İşletmesi’nin özel sektöre kiralanması sonrasında 5 Nisan Kararları’nın açıklanması, tüm yöre insanın kaygılanmasına neden olur. Sendikal Mücadele 1980 Askeri darbesine sözleşme sürecinde yakalanan ve sözleşme görüşmeleri askıya alınan Zonguldak maden işçileri, diğer kamu işçilerinden daha düşük bir ücretle çalıştırılır. 1983 sonrası, görünürde yapılan bazı düzenlemeler ve toplu iş sözleşmelerinde, ücretler yine baskı altında tutulur ve reel anlamda bir gelişme olmaz. Türkiye’de 1980-88 arasında işçilerin reel ücretleri % 55 dolayında gerilemiştir. 1979 yılında Milli Gelirden yüzde 33 pay alan, maaş ve ücretlilerin payı 1988 yılında yüzde 15’e gerilemiştir. Aynı dönemde tarım sektörünün payı yüzde 24’ten 16’ya gerilerken sermayenin payı % 43’den yüzde 69’a yükselmiştir. Bu şartlarda 1988 toplu iş sözleşmesini yapan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) grev kararı alır, ancak son anda sözleşme imzalanır. Sonuç yine tatmin edici değildir. 1990 yılında başlayan 14. Dönem TİS görüşmeleri de çetin geçer. 1989 yılında, ülke genelinde yükselen sendikal mücadele ve demokrasi mücadelesi, Zonguldak bölgesinde de yansımalarını bulmuştur. Dönemin siyasi sorumlularının uzlaşmaz ve tehdit dolu, tutum ve davranışları, GMİS yeni Genel Başkanı Şemsi Denizer ve yeni Yönetim Kurulu tarafından, önce Zonguldak sonra ülke kamuoyuna anlatılır. Siyasi iktidarın amaçları, uygulanan ekonomik politikalar ve TTK’daki gelişmeler teşhir edilir. Taşkömürünün ve Zonguldak’ın ülkemiz için önemi her ortamda dile getirilir. Tarihinden aldığı güçle, maden işçisi ve yöre halkı tek yürek tek ses olur. Türkiye demokrasi güçleri mücadeleye sahip çıkar ve ocakları kapatmaktan söz edenler başarılı olamaz. Az da olsa ücretlerde iyileşme sağlanmıştır. Daha önemlisi, taşkömürüne, maden ocaklarına herkes sahip çıkmıştır. Zonguldak gerçeğini tüm dünya öğrenmiştir. 1980 sonrası, IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı ekonomik politikaları rahatça uygulayabilen siyasi kadrolar, ekonomik programda önerildiği gibi, taşkömürü üzerinde rahatça oyun oynayamayacaklarını, dolayısıyla Demir-Çelik sektörünü kolayca kontrol altına alamayacaklarını görürler. 1990 sonrası daha sinsice planlar uygulamaya konulur. Yukarıda da ifade edildiği gibi göz göre göre batağa sürüklenen Türkiye Taşkömürü Kurumu içerden ve dışardan saldırılarla sürekli yıpratılır. | ||
06-02-2007, 14:03 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Siyasi kadrolarda değişme olmasına rağmen, IMF’nin ve Dünya Bankası’nın önerileri doğrultusunda politikalar izlenir. Yıpranmamış yeni iktidar tarafından TTK ve Zonguldak’a topyekün bir saldırı başlatılır. TTK, Kardemir ve Erdemir için son operasyonun tarihi, ‘5 Nisan 1994 Kararları’ dır. İl Temsilciler Kurulu Hükümetin henüz 5 Nisan Kararları açıklanmadan önce yaptığı çalışmalar Zonguldak’ ta duyulmuştur. Genel Maden İşçileri Sendikası öncülüğünde bir araya gelen tüm işçi ve memur sendikaları, meslek odaları düzenledikleri toplantıda hükümeti uyarırlar yapılan açıklamada; “Son günlerde TTK’ya ilişkin spekülasyonlar yeniden yoğunlaşmıştır. Başbakan, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı ve iktidarın yılardan beri sözcülüğünü yapan bazı köşe yazarları, Kurumu kapatma, küçültme kampanyalarına yeniden başlamışlardır.....4 Bakanla getirilen bir Genel Müdür, dört delegenin isteğiyle dört ayda görevden alınır, emekliliğine dört ay kalan bir kişi, sırf yandaş duygularıyla yöneticiliğe atanırsa kurum elbette zarara girer....Zonguldak üzerinde oynanan oyunları bozmak için sonuna dek tüm gücümüzle mücadele edeceğiz” görüşüne yer verilir. Demokratik Kitle Örgütlerine siyasi partiler, Belediye Başkanları, Muhtarlarda destek verir. Tepkileri daha organize olarak ortaya koyabilmek için Zonguldak Demokrasi Platformu oluşturulur. Demokrasi Platformu 9 Nisan 1994 günü, “Ocakların Kapatılması ve Özelleştirmeye Hayır” Mitinginin yapılması kararını alır. Toplantı sonrası; “ İlk yapılması gereken şey siyasilerin Kurum üzerinden ellerini çekmesi ve Kurumun özerk bir yönetime kavuşturulmasıdır. Kurum yönetiminde alınacak önemli kararlarda; çalışanlar adına sendika, meslek odası ve üniversite mutlaka söz sahibi olmalıdır. Bugünkü durumda; bütün uyarılara rağmen yanlışları sürdürenlerin, alacakları tek yanlı kararlarla, çalışanları ve Zonguldak halkını suçlu göstermesini kabul etmeyeceğiz. Dün 45 bin işçi çalışırken, küçülerek Kurumu iyileştireceklerini söyleyenlerin, bugün 23 bin işçi çalışırken aynı şeyleri söylemesi inandırıcı değildir. Asıl amacın küçülerek kapatmak olduğunu ortaya çıkmıştır...Zonguldak’ın suçlu ilan edilmesine, Türkiye’ye yanlış tanıtılmasına izin vermeyeceğiz.” açıklaması yapılır. Mitinge Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Memur Sendikaları ve Siyasi Partiler de destek verir. Karabük ve Bartın da Mitingler yapılır. Hükümetin ısrarlı davranışları üzerine Zonguldak ve Bartın illerinde; Belediyelerden-Muhtarlara, Sendikalardan-Meslek Odalarına seçimle görev almış olan herkesin çağrıldığı bir toplantı yapılır. Daha geniş kapsamlı ve organize karşı çıkış için, Zonguldak ve Bartın Temsilciler Kurulu oluşturulur. Bu kez; İller, ilçeler dahil, tüm siyasi kadrolar da yeni oluşumun içindedir. | ||
06-02-2007, 14:03 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bütün yöre Milletvekillerinin katılımıyla Ankara’da bir toplantı düzenlenerek gelişmeler anlatılır. Zonguldak halkının katılmadığı, tek yanlı alınan kararların uygulanamayacağı belirtilir. Temsilciler Kurulunun oluşturduğu bir heyetle Ankara’daki Siyasi Parti Genel Merkezleri, Başbakan Yardımcısı ve Başbakan ziyaret edilerek durum anlatılır. Cumhurbaşkanı ziyaret edilerek gelişmeler hakkında bilgi verilir. İstanbul’a gidilerek yazılı ve görsel basın ziyaret edilir, raporlar sunulur. 8 Kasım 1994 Karabük, 23 Kasım 1994 Zonguldak mitingleri büyük bir katılımla yapılır. Tüm halkın katılımıyla yörede hayat durur. 25 Kasım 1994 de, Hükümetin TTK konusunda herhangi bir tasarruf düşüncesi olmadığı, çalışmanın devam ettiği, Sendika’nın da görüşü alınarak karar verileceği açıklanır. 5 Nisan Kararlarının uygulanamadığı tek bölge Zonguldak olmuştur. Kardemir’de daha sonra farklı gelişmeler olmuş, Erdemir’i özelleştirme programı uzamış ve ocaklar kapatılamamıştır. TTK İnceleme Kurulu Raporu Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın’ın talimatı ve Başbakan Tansu Çiller’in onayıyla kurulan, Devlet Bakanı Önay Alpago Başkanlığındaki “ TTK İnceleme Kurulu” yaptığı çalışma sonrasında hazırlanan raporu kamuoyuna da açıklar. Taşkömürünün gerek enerji ve gerekse demir-çelik sektörü açısından stratejik bir hammadde olduğunu, TTK’nın kapatılamayacağını kabul eden İnceleme Kurulu’nda; Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı, DPT Müsteşarlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, TTK, MTA, Üniversite, Meslek Odaları ve Genel Maden İşçileri Sendikası temsilcileri vardır. Raporda şu tespitlere yer verilmiştir: “Taşkömürü, gerek enerji ve gerekse demir-çelik sektörü açısından stratejik öneme haiz bir hammaddedir. Ucuz ithal kömür ve ucuz ithal hurda demir gibi, bugün çok cazip görünen pazar koşullarına dayanarak kendi hammaddelerini değerlendirmekten uzaklaşan bir politikanın ülkemiz ekonomisine, hem bugün hem de gelecekte ciddi zararlar vereceği muhakkak görülmektedir..... 1970’li yıllarda 4.6 milyon ton seviyesinde olan satılabilir kömür üretimi, gerekli ve yeterli idame yatırımlarının yapılmaması sonucu 1990’lı yıllarda 2.8 milyon ton/yıla düşmüştür......Bazı işletmelerin Kurum dışına alınmasına ve giderek küçülen üretim hedeflerine bağlı olarak sürekli işçi azaltımı ile daha iyiye gitmenin mümkün olamayacağı da açıkça görülmektedir. Yatırım yapılmaksızın ve gerçekçi iyileştirme projelerine dayanmaksızın süren bu tür gelişmeler, maden işletmeleri için ‘kapanma’ anlamına gelmektedir. Buda ülke yararına bir sonuç olarak görünmemektedir..... TEK Çatalağzı Termik Elektrik Santralı, TTK’dan dünya fiyatlarının altında kömür almakta ve kar etmektedir. Çimento vb. sektörler için de benzer bir tespit yapılmıştır. TTK bu sektörlere satış fiyatlarını gerçekçi biçimde, dünya piyasalarına ve rekabetçi ortama göre belirlemeye gayret etmelidir.... | ||
06-02-2007, 14:03 | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İthal kömür ve briket fiyatları çok yüksek seyretmesine rağmen TTK, bürokratik yönden bağımsız olamadığı için, bu pazarlara girmekte çekingen davranmaktadır. Briketlenerek satılması halinde TTK kömürleri, gerek çevre kirliliği yönünden ve gerekse kalorifik değer üstünlüğü ile bu pazarda yer alabilir ve Kurumun satış gelirleri önemli oranda artabilir.” TTK’nın Kendiliğinden Kapanması Politikaları Hükümet bu raporda söylenen hiçbir öneriyi ciddiye almaz ve bilinen uygulamalarına devam eder. Zorunlu emeklilik uygulamasıyla, çalışan işçi sayısı 1994 yılında 23.967’ye geriler. 4.500 işçi emekli edilir. Uyarılara rağmen satış politikasındaki çarpıklık da sürdürülür. Üretimin %26 ‘sı 57 dolara demir-çelik sektörüne verilirken bu kez % 54.4’ü 21 dolardan Termik santrale verilir. Ortalama satış fiyatı son yılların en düşük seviyesi olan 38 dolara geriler. Azalan işçilikle, Zarar 670 milyon dolardan 515 milyon dolara iner, finans gideri rekor seviyeye 315 milyon dolara ulaşır. Zonguldak özelinde, 1990 yılında uygulanamayan IMF ve Dünya Bankası politikaları; taktik değiştirilerek, yani Kurum’u gözden düşürecek her uygulama hayata geçirilerek, 1994 yılı 5 Nisan Kararlarıyla yeniden gündeme getirilir. Bu kez de büyük bir tepki görürler ve yine amaçlarına ulaşamazlar. Bu noktadan itibaren, Kurum’un kendiliğinden kapanmasına gidecek bir süreci başlatırlar. Kurum yararına hiçbir amaç güdülmeksizin yapılan emekliliklerle istihdam dengesi bozulur. Önemli oranlarda, yeraltı üretim işçisi açığı meydana gelir. Bu kez, dünya madenciliğinde geçerli olan yeraltı-yerüstü işçilik oranlarını gündeme getirerek, işçi sayısını daha da düşürmek, yerüstü işyerlerini tasfiye etmek için kamuoyu desteği aranır. 4-5 milyon ton satılabilir kömür üretmek ve ürettiğinin büyük bölümü demir-çelik fabrikalarına verilen kaliteli ürün olmak üzere tesis edilmiş olan bu büyük Kurum, kapasitesinin yarısının altında bir oranla çalıştırılarak, göz göre göre zarara sokulmuştur. Madenci gözüyle ve onların dikkate aldığı açıdan bakıldığında 1974 yılında 8 milyon 545 bin ton tüvönan kömür üretimiyle rekor kırabilen bu Kurum 1996 yılında 3 milyon 320 bin ton tüvönan üretir duruma düşürülmüştür. İnceleme Kurulu’nun Raporunda, elektrik üretiminde kullanılan buhar kömürlerinin bazı ülkelerdeki fiyatları 1991 yılı için, ton/dolar olarak şöyledir. Türkiye- 11.45 Avustralya- 27.26 Portekiz- 47.06 İngiltere- 76.57 A.T- 33.37 OECD Avrupa-80.20 | ||
06-02-2007, 14:04 | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| OECD- 44.63 Türkiye’de, Türkiye Taşkömürleri Kurumu (TTK) ile Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) aynı Bakanlığa, yani Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlıdır ve bu fiyat uygulamasıyla TEK kar ederken TTK zarar ettiği için kapatılmak istenmektedir. Bu tablo, 5 Nisan Kararları sürecinde dönemin Bakanına sunulmuş ve satış fiyatının değiştirilmesi istenmiştir. ÇATES’e verilen kömürün fiyatı 1995 yılında 25 dolar, 1996 yılında 29 dolardır. İşçi sayısı 1996 yılında 20.425’e, 1998 yılında 17.496’ya gerilerken ÇATES’e verilen ürünün oranı, toplam satışın % 58.5’i ve % 73’ü olur. Öncelikle demir-çelik sektörü için kömür üretilen ve iki tane demir-çelik fabrikasının bu nedenle bölgeye kurulduğu gözardı edilerek bütün üretim ÇATES’e yönlendirilir. Yani taşkömürünü stratejik ürün yapan koklaşabilme özelliği yok sayılmaktadır. Bu satış politikasıyla gelinen önemli noktalardan birisi de, demir-çelik sektörüne verilecek kömürü zenginleştiren lavuarların devre dışı bırakılmak istenmesidir. Özellikle Zonguldak Şehir Merkezi’nde ve Liman kıyısında bulunan Zonguldak Lavuarı’nın yerine göz koyan rantiyeci çevrelerin desteğiyle, lavuarlama tekniği tamamen ortadan kaldırılarak önemli bir adım atılmak istenmektedir. Bu sistem de ortadan kaldırılırsa demir-çelik sektörünün tamamen dışarıya bağımlı hale gelmesi sağlanacak ve Zonguldak taşkömürünü ayrıcalıklı yapan özelliği ortadan kalkacaktır. Sonrasında, sadece ÇATES’e; 3300 Kalorili ve % 46 küllü ve linyit kömürü eşdeğerinde üretim yapan TTK, üretim maliyeti açısından linyit işletmeleri ile karşılaştırılabilir noktaya gelecek ve kapatılması her zaman gündeme getirilebilecektir. Demir-Çelik Sektörü ve TTK TTK’nın 1998 yılı içinde demir-çelik sektörüne yaptığı satışlar ve değişen satış politikasının, Kuruma ve ülkemiz ekonomisine yansıması şöyledir. Zonguldak’ta koklaşabilir taşkömürü üretildiği için bu bölgeye kurulan Kardemir ve Erdemir’in 1998 yılında TTK’dan aldıkları kömürün toplamı 200 bin ton civarındadır. Yani TTK’nın o yıl yaptığı üretimin yaklaşık %10’unu almışlardır. 1998 yılında; Kardemir A.Ş, 843 bin 478 ton, Erdemir ise 1 milyon 400 bin ton kömür ithal etmiştir. İki fabrikanın toplam ithalatı 2 milyon 243 bin tondur. TTK’nın toplam üretimi ise 2 milyon 305 bin tondur. Bu iki fabrika da dahil, Türkiye’nin sadece demir-çelik sektörünün kömür ihtiyacı 5 milyon ton civarında, toplam taşkömürü ihtiyacı ise yaklaşık 10 milyon tondur. Kardemir’den yapılan açıklamada 1998 yılı ithalatının; tonu yaklaşık 67 dolara, 430 bin 303 tonunun ABD’den, ve tonunun yaklaşık fiyatı 63 dolara, 423 bin 175 tonunun ise Avustralya’dan, yapıldığı belirtilmiştir. Her iki fabrikanın aynı yıl içinde yaptıkları ithalat için ödedikleri miktar yaklaşık 145 milyon dolar, TTK’ya ödedikleri ise 12 milyon dolar civarındadır. | ||
06-02-2007, 14:04 | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İhtiyaçlarının tamamını TTK’dan karşılayan her iki fabrikanın geldiği son nokta burasıdır. Demir-çelik sektörünün kömür ihtiyacı sürekli artarken, TTK’nın üretimi ise gerilemiştir. TTK’nın satış politikasını ÇATES’e yönlendirmesi ve demir-çelik sektörüne dönük üretim yapmaması, Kurumun zararını artırırken Türkiye’nin de döviz kaybını artırmıştır. Uluslararası kömür tekellerinin ve ithalatçıların da karları artmaya devam etmiştir. Önceki yıllarda, pahalı olduğu için TTK’dan kömür almayan demir-çelik fabrikaları, fiyatlar düşük kaldığı dönemlerde de Zonguldak kömürünün istedikleri nitelikte olmadığını savunmaya başlamışlardır. İthal edilen kömürün kalitesini denetleyecek ciddi bir sistem bulunmadığı gibi bu fabrikaların yerli kömür tüketmesini sağlayacak hiçbir yönlendirme de yapılmamıştır. Bu alan her zaman suistimal edilmeye açık bırakılmıştır. TTK açısından bakıldığında da ürün kalitesini artıracak bir çalışma içine girilmemiş ve gönüllü olarak üretim kapasitesi ve kalite düşürülerek ucuz fiyatla, ÇATES’e satış tercih edilmiştir. Yıllık olarak, demir-çelik sektörü için yaklaşık 4-5 milyon ton koklaşabilir taşkömürü ve diğer sektörler için de yine aynı oranlarda taşkömürü ithal edilerek, 500 milyon dolar civarında bir döviz kaybı söz konusudur. Dünyanın değişen fiyatlarına göre bu rakamın daha da yükselmesi büyük bir olasılıktır. Çünkü dünya doğal gaz ve petrol rezervlerinin, kömüre nazaran daha sınırlı olduğu ve geleceğin kömürden yana olduğu bilinmektedir. Ülkemiz açısından dövizin gerçek maliyetini de göz önünde bulundurursak, Zonguldak’ta bulunan 1.1 milyar tonluk kömür rezervinin nasıl büyük bir anlam ifada ettiği daha iyi anlaşılacaktır. | ||
06-02-2007, 14:04 | #19 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1999 Yılında Gelinen Nokta Özellikle 1990 sonrasında izlenen politikalarla kurumun nasıl bir ekonomik çıkmaza sokulduğunu ve 5 Nisan Kararları sürecinde istihdam düzeninin nasıl bozulduğunu gördük. 1999 yılı istatistik rakamları ile Kurumun kendiliğinden kapanması için oynanan her türlü oyunun ulaştığı noktaya bakalım. 1989 1999 İŞÇİ SAYISI 35.492 16.364 ZARAR 162 milyon D. 391.5 milyon D. FİNANS GİD. 73 “ 136 “ ORT.SATIŞ 59 Dolar 38 Dolar TÜVÖNAN ÜRT.6.314 bin ton 2.601 bin ton ÜRETİM(Satış) 3.039 bin ton 1.961 bin ton Demir-çelik( “ ) % 54 % 10 ÇATES ( “ ) % 13 % 73 Bu tablo, küçülerek kapanmaya giden rotayı açıkça ortaya koymaktadır. İşçi sayısı azaltılmış, üretim düşürülmüş ama zarar artmıştır. Zararın artması ve Kurumun herzaman tartışmaya açık olması için gereken uygulamalar yapılmıştır. TTK’ya Sahip Çıkmak 1- Anlayış değişmeli; Öncelikle devletin bir kömür politikası olmalıdır. Liberalizm maskesiyle kimse istediği gibi davranamamalı, genel hatlarıyla işleyen bir sistem kurulmalıdır. Ulusal kaynaklarımız en verimli şekilde değerlendirilmeli, mevcut düzeni verimli hale getirebilmenin yolları aranmalıdır. Dışarıda daha ucuz diyerek mevcut durumu daha da bozacak davranışlardan uzak durulmalıdır. Elbette ki işin ekonomik yanı olmalı ve ne pahasına olursa olsun yerli üretim mantığı yerine, ne kadar üretmeli de tartışılmalıdır. 2- Yer altı maden işletmeciliğinin; “Bugün dışarıda kömür ucuz, buraları kapatalım. Sonra gerekirse yeniden açarız” mantığıyla yapılamayacağı bilinmeli ve ocakların mutlaka açık tutulması gerektiği kabul edilmelidir. 3- Ülkemizde sadece Zonguldak bölgesinde bulanan ve koklaşabilme özelliğiyle demir-çelik sektörünün, yüksek kalorisi ile diğer sektörlerin vazgeçemeyeceği bir ürün olan taşkömürünün; ülkemizin geleceği açısından stratejik bir değeri olduğu kabul edilmelidir. 4- Jeolojik yapısı çok farklı olan, az sayıda ülke dışında, yer altı maden işletmeciğinin yüksek maliyetli bir iş olduğu ve devlet desteğiyle yapıldığı, buna rağmen ocakların açık tutulduğu bilinmelidir. 5- TTK’nın verimli bir duruma getirilmesi için, ciddi bir işletmecilik mantığıyla işletilmesi ve mutlaka siyasi müdahalelerin dışına çıkartılması şarttır. TTK en kısa sürede özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. | ||
06-02-2007, 14:04 | #20 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 6- Üretim politikası, taşkömürünün özelliği göz önünde bulundurulup, demir-çelik sektörü hedef alınarak belirlenmelidir. Yıllık 4-5 milyon ton koklaşabilir taşkömürü ihtiyacı olan demir-çelik sektörünün ihtiyacını, mümkün olduğunca Zonguldak’tan karşılamanın hesabı yapılmalıdır. 7- Öncelikle bölgede bulunan Kardemir ve Erdemir fabrikalarının ihtiyacının Zonguldak’tan karşılanması hedeflenmeli, bölgede bulanan ÇATES’in ihtiyacını karşılayacak düşük kaliteli kömür ile birlikte yeni bir üretim programı çıkartılmalıdır. Mevcut kapasitesi bölgenin ihtiyacını karşılayabilecek durumda olan TTK’ya zorunlu yatırımlar yapılmalı ve buna göre yeni işçi alınmalıdır. Mutlaka verimlilik artırılmalıdır. 8- Satış politikasının dışında, bugünkü olumsuz tabloyu yaratan etkenlerden olan, geçmiş dönemin yüksek faizli kredilerinden gelen finansman borçları kaldırılmalı ve TTK’nın kendi gerçeği ortaya çıkartılmalıdır. 391.5 milyon dolar olan 1999 yılı zararının % 28.3’ü yani 136 milyon doları finansman gideridir. Finansman dökümünde şu kalemler dikkati çekiyor. Sosyal Yardım Zammı: 3.935 trilyon lira Sosyal Yardım Gecikme Zammı: 7.742 “ “ Tasarruf Teşvik F. Gecik. Zammı: 4.784 “ “ Diğer giderler: 8.782 “ “ Toplam: 42.923 trilyon lira (115 milyon dolar) Bunun üzerine, o yıl emekli olan ve re’sen emekli edilen işçilere ödenen 16 milyon dolarlık kıdem tazminatını da koyarsak 131 milyon dolarlık bir ek gider vardır. 9- Kömür satış ve pazarlama politikası oluşturulmalı, dünya fiyatları ve iç piyasadaki fiyatlar izlenmeli, fiyat belirlemede etkin olunmalıdır.23 Şubat 2000 tarih 23973 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelikle, Maden Kanun Uygulanmasına dair Yönetmeliğin değişik 51. Maddesine 3 fıkra eklenerek, ithal edilen tüm maden ürünlerine % 10 Fon uygulanırken, ülkemizde sadece TTK tarafından üretilen metalurjik özellikte koklaşabilir taşkömürüne uygulanan fon sıfırdır. Tüm maden ürünlerinde olduğu gibi taşkömürü ithaline de fon uygulanmalıdır. Diğer ülkelerin ihracat desteği yarattığı durumlarda tek üretici olan TTK’ nın zarar görmesi engellenmelidir. 10- Yeraltı-yerüstü hizmetleri, bir zincirin halkaları olarak değerlendirilmeli ve en uyumlu çalışmayı sağlayacak koordinasyon kurularak, kalifiye elamanlardan ve mevcut kapasiteden faydalanılmalıdır. Mal ve hizmet alımını dışarıdan yapmak yerine dışarıya iş üretmenin olanakları yaratılmalı ve ekonomik katkı sağlanmalıdır. Aksi uygulamanın zararı artırıcı olduğunu zaman göstermiştir. 11- Armutçuk ve Amasra Bölgelerine düşünülen termik santraller kurulmalı, buralarda üretimi artırmaya müsait olan mevcut kapasiteden faydalanılmalıdır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |