|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
06-02-2007, 14:23 | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kömürün geleceği bir takım faktörlere bağlıdır. Bunların çoğu da kömür sanayinin kontrolü dışındadır. Ekonomi ve sanayide büyüme olduğu takdirde, belli başlı bütün kömür pazarları bu büyümeden olumlu olarak etkilenecektir. Aksi takdirde metalürjik kömür talebi hemen sabit kalacaktır. Ekonomik büyüme elektrik talebini de etkileyecektir. Ayrıca kömürün elektrik talebinin karşılanmasına ne gibi bir katkıda bulunacağı gelecekteki ulusal ve uluslararası enerji politikalarına bağlıdır. Elektrik üretimi ulusal ekonomik gelişmenin ayrılmaz bir parçası olduğundan, genellikle dolaylı veya dolaysız olarak ya hükümet iştirakleriyle veya kanunlarla düzenlenmektedir. 9.1. Nükleer Enerjiye Karşı Kömür Yeni elektrik üretimi kapasitesi yaratmak hem uzun bir zaman aldığından hem de muazzam bir yatırım gerektirdiğinden, kısa vadede yapılabilecek bir şey yoktur ve mevcut kapasite 2000’li yıllarda değişmeyecektir. Yine de talepteki değişmelere karşı, kapasitesini ihtiyacın üzerinde tutmak ve böylece ya yüklemede öncelik tanımak yada ikili/ikiden fazla yakıt ünitelerinde bir yakıttan diğerine geçmek suretiyle esneklik sağlamak şarttır. | ||
|
06-02-2007, 14:23 | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ekonomik faktörler ülkelere göre değişmekle beraber, kömür ve nükleer enerji ile çalışan santrallerin durumu aşağı yukarı aynıdır. Kömür kullanımı da bir takım çevre sorunlarına yol açmakla beraber bu sorunlar temelde nükleer santrallerin neden olduğu sorunlardan değişik mahiyettedir ve yararlılığı kanıtlanmış metotlarla çözümlenebilir. Çok masraflı olmakla beraber, kirlenmeyi kontrol altına alan uygun cihazları kullanmak suretiyle çevre kirliliği kabul edilebilecek bir düzeye indirilebilir. Diğer taraftan, nükleer enerjinin uzun vadede yol açabileceği tehlikeler hükümetler ve halk için daha büyük bir sorun teşkil etmektedir. 1970’li yıllarda nükleer enerji üretim kapasitesinde bir artış olmasına karşın, 1970’lerin ortalarında resmi hükümet kuruluşları tarafından ortaya atılan iyimser tahminler giderek azalmış, buna karşılık santrallerin kurulup faaliyete geçmesi için gereken süre uzamıştır. Dolayısıyla, elektrik üretiminde kömür-nükleer enerji dengesinin uzun vadede korunabileceği kuşkuludur. Kömürün petrole karşı sahip olduğu fiyat avantajı, gelecekte petrol fiyatlarında ne gibi gelişmeler olabileceğinin bilinmemesi ve ikmal güvenliği gibi mülahazalar büyük çapta enerji üretiminde kömürün petrole tercih edilmesine neden olabilir. Kömürün yol açtığı çevre kirliliğine mani olmak için tahmil olunan mali külfetler ağır fuel-oil için de aynen geçerlidir. Ayrıca, Uluslararası Enerji Ajansına (IEA) üye ülkeler tarafından kabul edilen bir karara göre, söz konusu ülkeler petrole dayalı yeni elektrik santralinin yapımını caydırıcı önlemler alacaklardır. Bu nedenle yerel petrol kaynaklarının bulunduğu bölgeler dışında elektrik üretiminde petrol giderek sadece azami yükle çalışan santrallerde kullanılacaktır. Aynı durum doğal gaz için de geçerlidir. Temiz ve kullanışlı bir yakıt olan doğal gazın tüketiminde gaz şirketleri ve hükümetlerin genelde iyi para getiren ısıtma yakıtı ve ticari piyasalara yönelmeleri nedeniyle, büyük çaptaki elektrik üretimi sektöründe doğal gaz kullanımı kısıtlıdır. | ||
06-02-2007, 14:23 | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Genellikle kömürün en azından elektrik sektöründe sahip olduğu % 35 oranındaki payını koruyacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte petrol ve gazın yerine giderek daha büyük miktarlarda başka enerji kaynaklarının kullanılması ihtimali vardır. Ancak kömür veya nükleer enerjinin bu değişimden ne ölçüde yararlanacakları hükümetlerin izleyeceği politikaya bağlıdır. 9.2. Çevre Sorunları Sınai buhar üretimi ve ısıtma yakıtı piyasalarında kömür petrol veya gazın yerini alabilir. Çimento sanayinde kömür kullanımının hızla artmış olması, enerji maliyetinin toplam maliyet içinde büyük bir paya sahip olduğu durumlarda şirketlerin rekabet güçlerini kanıtlamaktadır. Fosil yakıtların yanması sonucu meydana gelen çevre kirlenmesi ve bu yakıtların “asit yağmuru”nun oluşmasındaki katkılarını göz önüne alan birçok hükümet, fosil yakıtların neşrettiği kükürt oksit, nitrojen oksit ve makro parçacıkların miktarını sıkı bir şekilde kontrol etmeye başlamıştır. Duma gazının kükürtten arıtılması ve kömürün sıvıştırıldıktan sonra yakılması suretiyle ve ilave bir yatırım yapmak şartıyla, kömür gelecekte hükümetler tarafından tespit edilecek standartlara rahatlıkla uyabilecektir. İlk izlenimlerin aksine, çevre korunması ile ilgili mevzuata daha sert hükümler konulması kömürün lehine olabilir. Büyük çaptaki sınai pazarlarda kömürün bir numaralı rakibi olan ağır fuel-oil de aynı kısıtlamalara tabi olacaktır; ağır fuel-oil’in kükürt muhtevası uluslararası azarlarda satılmakta olan kömürünkine kıyasla daha yüksektir. Söz konusu kömür genellikle % 1’den a kükürt ihtiva etmektedir. Bu nedenle fuel-oil kullanan sanayiler ya çevre koruması ile ilgili mevzuata uymak için ilave yatırım yapmak, ya gaz gibi kükürt muhtevası düşük olan daha pahalı bir yakıt kullanmak veya petrolle çalışan mevcut tesislerini vaktinden önce hizmetten çekerek kömüre dönmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaklardır. | ||
06-02-2007, 14:24 | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kağıt hamuru ve kağıt sanayilerinde enerji talebinin azalmış olması ve son birkaç yıldır çevre korunması ile ilgili mevzuatın sıkı bir şekilde uygulanmasına rağmen, Japonya’nın kömür tüketimi 1973’den bu yana altı misli artmıştır. Bu da daha sıkı önlemler uygulanmasının kömürün piyasa potansiyelini pek fazla etkilemediğini göstermektedir. Kömürün sanayideki diğer rakibi doğal gaz temiz bir yakıt olduğundan, nitrojen oksitler hariç çevre korunması ile ilgili herhangi bir yatırımı gerektirmemektedir. Bu avantaja rağmen özellikle Batı Avrupa ülkeleri doğal gazı kazan yakıtı olarak kullanmaktan çok daha karlı olan kamu dağıtımı şebekelerinde kullanmayı tercih etmektedir. 1980 yılında yayınlanan Dünya Kömür Araştırması -Kömür- Geleceğe Köprü adlı yayına 1977 yılında 2, milyar ton kömür eşdeğerinde olan kömür talebinin 2000 yılında -7 milyar ton kömür eşdeğerinde yükseleceği, aynı süre içinde uluslararası kömür ticaretinin ise 3-5 misli artacağı tahmin ediliyordu. | ||
06-02-2007, 14:24 | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1981 yılına kadar birçok bölgede kömür talebi bu tahminlere uygun olarak artmıştır. Uluslararası ticaret ise tahmin edilen rakamın üst sınırına yakın gerçekleşmiştir. 1981’den bu yana kömür talebi aynı düzeyde kalmış, hatta bazı bölgelerde gerilemiştir. Dolayısıyla kömürün geleceğine artık eskisi kadar iyimser gözle bakılmamaktadır. Son zamanlardaki gelecekteki kömür talebi ile ilgili olarak yapılan tahminler birkaç yıl öncesine göre oldukça düşüktür. Bu nedenle WOCOL gibi araştırmalarda yer alan tahminlerin alt sınırı bile iyimser olarak kabul edilmektedir. 10. SONUÇ linyit kömürünün üretiminde istihdam edilen emek durumu hakkında devlet kesimi için sağlıklı bilgiler mevcut iken özel sektörün istihdam durumu hakkında kesin rakamlar saptayabilmek genellikle güçtür. Zira, Zonguldak kömür havzasında taşkömürü üretiminde işçiler yaklaşık olarak yarı yarıya ve genellikle birer ay nöbetleşe çalıştıkları halde Garp Linyit İşletmesi Müessesine bağlı linyit bölgelerinde yalnız daimi işçiler çalışmakta ve nöbet yöntemi bu işletmelerde uygulanamamaktadır. Bu durum, devlet kesimi linyit kömürü üretiminde çalışanların saptanmasını taşkömürüne göre daha kolaylaşmaktadır. Özel sektör işletmelerinin pek büyük bir çoğunluğu ise, üretimini yerel gereksinimlere göre ayarladıkları için çalıştırdıkları işçi sayısı devamlı olarak değişmekte, ancak az sayıda nitelikli işçi ve ustalar daimi işçi olarak işletmelerde kalmaktadır. Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre linyit üretiminde yaklaşık olarak 15 bin kişi görev almakta ve bu miktarın 9 binini niteliksiz işçiler oluşturmaktadır. | ||
06-02-2007, 14:24 | #46 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| * Türkiye’nin kömür potansiyeli tam anlamı ile açıklığa kavuşturulmalıdır. * Yatırımlar arttırılmalı, yatırımları teşvik edici amortisman ve vergi tedbirleri alınmalıdır. * Devlet sektöründeki işletmelerin, sermayeleri arttırılmalı, kanunlarla belirlenmiş fakat ödenmemiş sermayeleri ödenmelidir. * Özel sektör işletmelerinin sermaye noksanlığını giderecek bir kredi hacmi ve politikası saptanmalı ve uygulanmalıdır. * Kömürlerin standart ve kalitelerini düzeltici tedbirler alınmalı, bu konu ile ilgili yatırımlara öncelik verilmelidir. * İşletmelerin, rasyonel bir faaliyet gösterebilmeleri için idari, teknik ve diğer alanlarda organizasyon sağlanmalı, özellikle Ortak Pazar’a giriş düşünülerek modern işletmecilik tedbirleri alınmalıdır. * Nitelikli işçi yetiştirilmesine önem verilmeli, mühendislerle nitelikli işçiler arasında yer alacak modern teknisyenleri yetiştirilmeli. * Prodüktivitenin arttırılması için gerekli tedbirler alınmalı, bunu için de, üretim emniyeti sağlanmalı, malzeme sağlanması kolaylaştırılmalı, maden yatakları düzeltilmeli veya yenileri yapılmalıdır. | ||
06-02-2007, 14:24 | #47 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| * Bilimsel bir işletmeciliğe ve özellikle işletmeleri kontrol edebilmeye olanak veren yeni hukuki müeyyideler konulmalıdır. * Linyit kömürü üretimini ve tüketimini geliştirecek yeni üretim ve pazarlama tedbirleri alınmalıdır. * İşletmelerde, gerek yeraltı, gerekse yer üstünde, olanaklar ölçüsünde mekanizasyona gidilmelidir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/madencilik/21867-turk-linyit-yataklari/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 30-03-2008 19:59 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |