Herhalde dün gecenin en mutlu kişisi, hasta yatağından kalkıp, takımı  Ümraniye’de motive edip, mecburen evde televizyon başında öğrencilerini  seyreden Mustafa hocadır. Maç öncesi değil ama 90 dakika sonunda mutlaka  telefon açıp, ‘Alo.. Bravo..’ demiştir.   
Az sayıda seyircinin, çok sayıda gol gördüğü dişe diş mücadeleden, söke  söke üç puanı çıkartan Kartal’ı, özellikle ikinci yarıdaki oyunu için  tebrik etmeli. Gençlerbirliği taş gibi bir takım. Hem fizik olarak hem  psikolojik olarak rakibi yıpratıyorlar. Alanı da iyi kullanıyorlar,  boşluk bırakmıyorlar. Kahe’den başlayarak önde baskı yapıp, rakibi  uzakta kendi kalelerine yaklaşmadan oyalayıp yoruyorlar. Orta sahada çok  koşanları, sert basanları, boş kanatı iyi kullananları var. Bunların  ilk yarıda hepsini yapabildiler, Beşiktaş’ı zorladılar. Ernst’i de,  Fink’i de bozdular. Zaten arızalı olan Nihat ve Tello’yu da iyice  etkisizleştirdiler.    
Beşiktaş, başta Sivok ve İbrahim Üzülmez’in direnci, sonra Yusuf ve  Holosko’nun girişi, ilk düdükten itibaren tüm futbolcuların  gösterdikleri inanç ve direniş ile ikinci yarıda maçı döndürmeyi bildi.   
Yusuf ustalığı, Tabata’nın biraz kıpırdanması, Holosko’nun ‘ben  geliyorum’ sinyalleri, Bobo’nun bir vites daha yükseltmesi Kara Kartal’a  çok gerekli olan, tam da zamanında, üstelik de çok ve şık gollerle üç  puanı getirdi. Maç boyunca gösterdikleri tempoyu ve ikinci yarıdaki  doğru saha paylaşımını, göbek ve kenar çizgiye çektikleri hücum  zenginliğini devam ettirirlerse, hem hoca hem de Beşiktaş hasta  yatağından kalkar.    
				__________________     |''  Beşiktaş İçin Gerekirse Sahada Kanımı Bile Akıtacağım ''  R.Quaresma  |      |