|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
20-12-2006, 10:21 | #1 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 |
Sövülen adamı sevmek Güven Taner Vedran Runje topu oyuna sokması hariç, Cordoba’dan aşağıda bir kaleci değil. Cordoba ile verimi aynı. Sövülen adamı sevmek Vedran Runje topu oyuna sokması hariç, Cordoba'dan aşağıda bir kaleci değil. Cordoba ile verimi aynı. Aralarında bir biçimsel farklılıktan söz edebiliriz. O da Cordoba'nın zor topları karşılaması, rakiple bire bir kaldığındaki paniksiz karşı koyuşu 'biçimsel olarak' Runje'ye oranla daha görünüş güzelliği taşır. Tribüne heyecan verir. Karşılaştırmanın özeti şu ki 'verimlilikte önemli bir farklılıkları yoktur'. Runje kalesinde önemli hatalar yaptı. Tepkisini aldı. Ne var ki bu tepki sertti. Hata yapmış bir insana bunu söylemek ve düzeltmesini istemek erdemdir. Taraftar elbette bunu yapacak. Ama hatanın düzeltilmesini isterken, karşısındakini aşağılamak yanlıştır. Runje'yi aşağılayan bir kısım taraftar, Beşiktaş'ın kalesini koruyan adamın moralini düzeltmek, moralsizlikle Beşiktaş'a zarar vermesini önlemek için sonradan sevgi gösterisinde de bulundu. Onu tribünlere çağırıp alkışlamak istedi. Runje tribüne gitmeyi reddetti. Isınmaya çıktığı yerden el salladı. Bu kişilikli bir insan duruşu idi. Onun kaleciliğini olağanüstü bulmasam da kişiliğinin sağlamlığı karşısında saygımı takınıyorum. Ve bu saygım giderek artıyor. Çünkü adam, o aşağılanmalara karşı duruşunu değiştirmedi, bunlardan olumsuz etkilenmedi, giderek form tuttu. Birkaç maçtır öyle başarılı kurtarışlar yapıyor ki, Beşiktaş'ı ipten aldığı oluyor. Ve taraftar da artık onunla barıştı. O alaysı seslenişler son Rizespor maçında hiç yoktu. Runje bunu kendisi yarattı. Onu kutluyorum. Runje yarın yeniden form kaybına uğrayabilir. Şu sıralar onu alkışlayanlar, o zaman ne yapacaklarını şimdi daha iyi biliyorlar. Tigana da gelişiyor Kişi yaşadıkça ve bir iş yaptıkça kendini geliştiriyor. Tigana da bunlardan biri. Genç futbolcuları ve oluşmakta olan takımları alıp onlardan başarılı oyuncular ve olgun takımlar üretmekle ünlü. Ya da ününün bir kısmını bu özelliğinden alan Teknik Direktör Jean Tigana, bir yandan Beşiktaş'ı toparlamaya çalışırken bir yandan da kendini geliştiriyor. Beşiktaş'ta bazı oyuncu tercihlerini ve oyun yapısını değiştirmesi bunun önde gelen kanıtı. Tigana geç de olsa, Beşiktaş'ta çaylak ve eski formunu yitirmiş deneyimli oyuncularla kurduğu üçlü orta alanın başarılı olamayacağını, orta alan üçlüsü verimsiz olunca önlerinde oynattığı 'forvet arkası' adamın da veriminin buharlaşıp gittiğini gördü. 'Forvet arkasını' orta alan içine karıştırdı, 'orta üçlüyü, dörtlüye' , oyunun akışına göre beşliye, altılıya çıkardı ve Beşiktaş Türkiye standardında yılın önceki Beşiktaşlarına göre daha iyi verime yükseldi. Bu Tigana için bir yandan iyi bir yandan kötü not. İyi not, zira zararın neresinden dönerseniz o andan itibaren zarar durur kazanca geçersiniz, bunu bilerek dönüş yapmak olumlu davranmaktır. Kötü not, durumu çok geç kavramasınadır. Süper Ligin ilk yarısı biterken bunu göreceğine, beşinci hafta civarında gerçeği sezip değişime gitse idi, demek ki Beşiktaş şimdi zirveye yapışmış bir takım olacaktı. En basit örneği ile anımsatayım. Puan cetvelinin en altındaki üç takım Erciyes, Sakarya, Antalyaspor'a üç beraberlikle 6 puan kaptırdı Beşiktaş. Bu formdaki Beşiktaş o maçları kazanırdı. Rico şaşırttı Hem biraz daha kanım kaynadığı için içtenliğimden, hem de makinada 'Ricardinho' yazmak oldukça beni zorluyor ondan, bundan böyle, Ricardinho diye anılan Ricardo Luiz Pozzi Rodrigues'e, kısaca Rico deyip geçeceğim. Rico'yu Rizespor maçında izlerken zaman zaman küçük dilimi yutacaktım! Sizlere hep yazıyorum. Rico'nun deparı yoktu, adam bozmaya, top kazanmaya çalışmazdı, kafaya çıkmaz, baskı uygulamazdı ama bir özelliği vardı ki o olağanüstüydü. Onu, yüz binlerle Brezilyalı futbolcu arasından, peş peşe iki Dünya Kupası'nda Brezilya ulusal takımının kadrosuna taşıyan özelliği de buydu. Topu kullanmakta çok becerikliydi. Bu nedenle onun yalnızca top kullanma amaçlı görevlendirilmesi gerektiğini savunurum. Oynadığı takım, onun öteki işleri yapmamasından doğacak mücadele açığını kapayacak özellikleri taşımalıdır. Rizespor maçını izlerken 'acaba hata mı ediyorum?' diye düşündüğüm anlar oldu. Rico zaman zaman savaştı ve tam 8 top çaldı! Boş alana çıkarak top istemek için kısa deparlar attı. Baskı uygulamasına katıldı. 5 top kaybı ile oynadı ama bunların 4'ünü, fiziksel olarak tükendiği için 82. dakikada Tigana'ya 'beni çıkar' işareti verdikten sonra yaptı. Takımın en savaşçı adamı Serdar'ın 11 top çaldığını da anımsatırsam Rico'nun ne değerde bir katkı yaptığını daha iyi anlatmış olurum. Öteki sütunlarda anlattım. Tigana da değişip gelişiyor. Rico'yu böyle kullanmayı sürdürürse ve artık onu anlamaya başlayan takım arkadaşları bunu geliştirirlerse hepsi birden çok kazançlı çıkacak. Fenerbahçe'nin hakkı Fenerbahçe Kulübü, PFDK'nın bir ceza standardı bulunmadığını belgeleri ile ileri sürerken çok haklıydı. Aynı suçlara farklı boyutta cezalar olduğunu görebiliyoruz. Kimilerine verilen ya da verilmeyen cezalarda adaletten taşılmış, içine biraz duygusallık, öfke katılmış gibi. Fenerbahçe kulübü bunları ileri sürmekten geri kalmamalı. Ancak yanı sıra bir şeye de göz atmayı unutmamalı. Acaba aynı hatayı kendisi de yapıyor mu? TFF'yi karaladığı gerekçesiyle Aziz Yıldırım'a verilen "1 yıl" çok görülüyor; Fenerbahçe'yi karaladığı gerekçesiyle cezalandırılan Tahir Kıran'a 'ihraç' normal sayılıyor! Bir de bunları aynı teraziye koymalı. "Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar" TOLSTOY
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |