|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
20-12-2006, 12:12 | #1 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 |
İyice tadımız kaçtığı zaman sıkıntımızı toprakladığımız bir klişe var: "Abi Avrupa'da, ya da şurada böyle şeyler oluyor mu?" Oluyor tabii. Çünkü hiçbir kişi, kurum ve sistem kusursuz değil. Bir tek kendinde tanrısal bir güç olduğunu varsayan sistemler ya da kişiler mutlak kusursuzluk iddiasında: "Bizde olmaz! Olursa da mutlaka bölücüler, içimize sızan düşmanlar yapmıştır!" Totaliter rejimlerle demokrasiyi ayıran çizgi de burada... Totaliter sistem kendi kurallarını bütün toplumun kuralları haline getirir; iktidar ne derse, ne buyurursa doğrudur, o yanlış yapmaz, özür dilemez. Bunun dışına çıkanlar, karşı duranlar toplum düşmanıdır, yok edilmelidir. Farklı inanıştan, farklı ırktan, farklı düşünceden, cinsiyetten olmanız yeter katliniz için... Demokratik sistemler ise 'her şeye rağmen kusursuzluk' koşmaz. Önemli olan kusurlu bir durum ortaya çıktığında gösterilen tepkidir, sistemin ve toplumun bu kusuru karşılama biçimidir. Bu yüzdendir ki demokrasi, bütün bu tepkiler, bu mücadeleler sonucu kazanılmış bir değerdir. Bir toplum, ortak yaşantıya zarar veren kusurlara karşı tepkisini ne ölçüde etkin gösterebiliyorsa, bunlara karşı ne denli uyanıksa o ölçüde demokratiktir. Kimin dibi daha kara Futbol âlemimize bu açıdan bakalım şimdi... Taraftarın kulübüne olan bağlılığını istismar ederek yönetimler birer tanrısal krallık olmuş artık. "Bizim takım yaparsa doğrudur ve haklıdır, karşı takım yaparsa suçtur, adaletsizliktir!" Gözleri kör eden öznel kusursuzlukta Papa'yı bile geçiyor 'Başkan'lar... Papa eninde sonunda Katolik teolojisine uymak zorunda, başkanların ise kendi zaaflarını örtmekten başka bir dertleri yok. Bugün söylediklerinin tersini yarın söyleyebilirler. Kusurlarına ilişkin bir iddia mı ortaya atılıyor, bunu söyleyenler komplocudur, kıskançtır, kulübün düşmanıdır. Yıllarca yanınızda bulunmuş, transfer dahil bir sürü işinize aracılık mı etmiştir bunlar, o zaman o adamlar 'meczup'tur, 'akıl hastası'dır. Şaşırmayın, bizim başkanlar dünyanın sayılı psikiyatrları, nörologlarıdır aynı zamanda, meczuptan iyi anlarlar... Yönetimlerin hoşlarına gitmeyen bütün iddialar deli saçmasıdır, komplodur, kendi iddiaları ise kanıtlanmaya gerek olmayan mutlak gerçeklerdir. Binlerce, milyonlarca taraftarı bu doğrultuda kışkırtmaktan da geri durmazlar ama çok şükür aklı başında taraftarlar bu kışkırtmalara uymaz. Kusurlarınız gizlenemeyecek kadar göze mi batıyor? İlgisiz konuları gündeme getirerek dikkatleri başka tarafa çeviremiyor musunuz? O zaman yapacağınız şey size adil olmayan bir ceza verildiğini tartışma konusu yapmaktır. Böylece aynı kusuru bir kez daha işlememek için almanız gereken dersleri ve önlemleri bir kenara atarsınız. Aynı durumda başkalarına ceza verilmediğini, ya da az verildiğini kanıtlamaya çalışırsınız. Zamanında size verilen cezaların nasıl azaltıldığını, kuralların sizin için nasıl eğilip büküldüğünü hiç hatırlamazsınız. Başkasına az ceza verilmesi sizin kusurunuzu ortadan kaldırıyormuş gibi kendinizi mazlum ve masum konuma getirirsiniz... Bununla da yetinmez aldığınız cezadan, yani işlediğiniz suçtan bir kahramanlık hikâyesi çıkarır, bununla övünürsünüz... Herkese layığı... Futbol düzeni, her hangi bir kusur iddiasında hemen harekete geçeceğine ve konuyu sonuçlandırıp kamuoyunu aydınlatacağına, iddiaları iyice sulandıracak, boşta bırakacak,insanların kafasına daha da bulandıracak adımlar atar... Kulüp kongreleri dahil her yere karışan merkezi otorite "Ne yapalım, federasyon özerk" diye işin içinden sıyrılır. Federasyonun korunma kalkanları hazırdır. Ya 'zamanaşımı' denir, ya 'delil yok' denir, ya da 'başvuru yok' denir. Medya dahil her yerde bir 'seçme saçma' kol gezer: "Yargıya yansımış bir konuda konuşulmaz!" Oysa bir dava görülürken sanıkların suçluluğu hakkında yorum yapılmaz sadece. Davanın hakça görülmesini sağlayacak her türlü tanık ve delilin peşinde gitmek ise başta medyanın sorumluluğundadır... Kaldı ki açılan dava, "Hakkında konuşmayın" denen iddiayla da ilgili değildir! Sonunda, iddialar iddia olarak kalır. Gerçekle uydurma birbirine karşır. Söylentiler alır başını gider. Herkes konuşur ve herkes kendi söylediğini dinler. En çok bağıran kendisinin en haklı olduğunu zanneder. Öte yandan, futboldaki mevcut disiplin ve ceza mantığı, düzenin hakça işlemesini sağlamaktan uzaktır. Lig gibi 34 haftalık bir yarışmada saha kapama ve seyircisiz oynatma cezaları, aslında daha fazla adaletsizliğe yol açmaktan başka sonuç vermez. Hep yazdığım gibi, diyelim A takımıyla yaptığı maçtaki kusurları yüzünden B takımına seyircisiz oynama cezası verirsiniz. B takımı bu maçı A takımıyla çekişen C takımıyla oynar. O zaman konuyla ilgisi olmayan C takımına havadan bir avantaj sağlamış olursunuz. Böyle durumlarda en etkin ceza, yine anlatmaya çalıştığım gibi, puan silme cezasıdır... Federasyon sezon başında bu tür bir cezayı getirdi ama baktı ki uygulamak zorunda kalacak, kulüplerle anlaşıp sulandırdı... Gördünüz mü sistem kusurlarını nasıl örtüyor, kuralları kusura göre nasıl esnetiyor... Yöneticilere verilen hak mahrumiyeti cezası ise bu disiplin mantığının muhteşem bir şakasıdır... Hak mahrumiyeti alan yönetici ya da teknik adam bir tek federasyon genel kurulunda oy kullanamaz. Bırakın görevinin sınırlanmasını ya da görevden almayı bir de kahraman havalarına girer. Her işini, basın açıklamalarını, basın toplantılarını yapmayı sürdürür. Sonra da "Bak İtalya nasıl gitti bu işlerin üstüne" diye efkârlanırız. İtalya'da bu reaksiyonun nasıl gösterildiğini araştırmak işimize gelmez. Dahası, 'Gladio' gibi, 'P2 Locası' gibi derin örgütlenmelere karşı İtalyan toplumunun nasıl bir 'temiz eller' mücadelesi verdiğini, bu uğurda kaç hukuk ve medya insanının kurban gittiğini hiç düşünmeyiz. Evet, her topluluk layık olduğu sistemle yönetilir ama bunun her olayda doğrulandığını görmek bana acı veriyor.
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |