|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
19-01-2007, 09:57 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
19 MAYIS’TA TÜRKİYE’NİN İÇİNDE BULUNDUĞU ŞARTLAR VE HALKI BÜTÜNLEŞTİRMEDEKİ ROLÜ MUSTAFA KEMAL'in SAMSUN'a ÇIKIŞI 1919 yılı başlarında İngilizler, Türklerin Pontusçulara karşı geliştirmiş oldukları direnişlerden rahatsız olmaya başlamışlardı. Damat Ferit Paşa, Sadrazam olduktan sonra sorunun çözümü için yollar aramaya başlamıştı. 30 Nisan 1919'da 9. Ordu Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal, Samsun'a, görev bölgesindeki iç huzuru sağlamak, silah ve cephaneleri toplamak, vatandaşlara silah dağıtılmasını engellemek ve bunu yapan kuruluşları ortadan kaldırmak üzere gönderildi. 16 Mayıs 1919'da Samsun'a hareket eden Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. İngilizlerin denetiminde olan Samsun'da milli mücadele hareketi için istediklerini gerçekleştiremeyeceğini anlayan Mustafa Kemal, 25 Mayısta Havza'ya geçti. Samsun'a çıkışını Mustafa Kemal, Nutuk'ta şu şekilde anlatmıştır: "1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve manzara : Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu durum, Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, Şartları ağır bir ateşkes Antlaşması imzalamış, Büyük Harbin uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir halde. Milleti ve memleketi Dünya Savaşı'na sokanlar, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını emniyete alabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir duruma razı, Ordunun elinde silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf Devletleri, ateşkes Antlaşmasının hükümlerine uymağa lüzum görmüyorlar. Birer vesileyle itilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da Adana vilayeti Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalya askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ve ajanlar faaliyette. Nihayet başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün önce 15 Mayıs 1919'da itilaf Devletleri'nin uygun görmesiyle Yunan ordusu İzmir'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafından Hıristiyan azınlıklar gizli, açık milli emel ve maksatlarını gerçekleştirmeğe, devletin bir an evvel çökmesine, çalışıyorlardı." Atatürk’ün Samsun’a Çıkmasından Sonra Samsun’a çıktıktan sonra Atatürk’ün Cumhuriyetle ilgili fikirleri daha belirli ve daha sistemli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ancak bu fikirler, Amasya, Sivas ve Erzurum Kongreleri kararlarında yer almıştır. Atatürk Milli Bağımsızlık Mücadelesinin başarıya ulaşabilmesi için yegane olumlu çözüm yolunu seçerek milletin azim ve kararını, milletin egemenliğini, milletin iradesini dikkate almış ve onu yeni kurulan devletin temel dayanağı yapmıştır. Milli egemenlik, Türk Milletinin kurtuluşu için bir dayanak, kendi meşru haklarını savunmak için bir kaynak olmuştur. Egemenliğin padişaha değil fakat kayıtsız ve şartsız ve doğrudan doğruya Türk Milletine ait olduğu zihniyetini devlet hayatımıza kazandıran Atatürk olmuştur. Büyük insan daha Anadolu’ya ayak basar basmaz bu fikri gerçekleştirmek azim ve kararıyla hareket etmiştir. MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE SAMSUN'A ÇIKANLAR 1.Kurmay Albay Kazım Dirik Müfettişlik Kurmay Başkanı 2. Kurmay Albay Mehmet Arif Ayıcı Kurmay Başkanı Yardımcısı 3. Kurmay Binbaşı Hüsrev Gerede Birinci şube müdürü 4. Binbaşı Kemal Doğan Müfettişlik Topçu Kumandanı 5. Dr. Albay İbrahim Tali Öngören Ordu Sıhhiye Başkanı 6. Dr. Binbaşı Refik Saydam Sıhhiye Başkan Yardımcısı 7. Yüzbaşı Cevat Abbas Gürer Müfettişlik Başyaveri 8. Üsteğmen Muzaffer Kılıç Müfettişlik ikinci Yaveri 9. Yüzbaşı Ali Şevket Öndersev Müfettişlik Emir Subayı 10. Üsteğmen Hayati, Kurmay Başkanı Emir Subayı 11. Yüzbaşı Mümtaz Tünay 12. Yüzbaşı İsmail Hakkı 13. Yüzbaşı Mustafa Süsoy Karargah komutanı 14. Üsteğmen Abdullah, İaşe Subayı 15. Birinci Sınıf Katip Faik Aybars Şifre Katibi 16. Dördüncü Sınıf Katip Memduh Şifre Katibi Yardımcısı 17. 3.Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bele 18. Üsteğmen Hikmet Gerçekçi Alb. Rafet Bey'in yaveri ATATÜRK'ün Gençliğe Söylevi'ndeki gibi; ulusun tüm tersanelerine girilmiş, tüm kaleleri zaptedilmiş, ordusu dağıtılmış ve silahları toplanmıştı. Halk yoksul ve perişan bir durumdaydı. Toprakları İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından paylaşılmış, en kötüsü ise Yunan askeri güçleri İzmir'den başlayarak Anadolu'nun içlerine doğru ilerlemekteydi. Mustafa Kemal böyle bir ortamda Türk Ulusunun bağımsızlığını yeniden kazanması için 19 Mayıs günü Samsun'a çıkarak, büyük savaşı başlatmıştı. Önce Amasya'da, ardından Sivas ve Erzurum'da toplanan kongrelerden sonra, Ankara'da kurulan Büyük Millet Meclisi ve yeni Türk Devleti'nin kuruluşu... 19 Mayıs, dünyadaki tüm ezilmiş ve sömürülmüş ulusların bir simgesidir. 19 Mayıs, zülme ve emperyalizme başkaldırışın sembolüdür. 19 Mayıs, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş müjdecisidir. 19 Mayıs, yenilenmedir, Türk insanının kendini bulması, ümmet yerine birey olma erkini kazanmasıdır. 19 Mayıs, özgürlük ve bağımsızlıktır. 80 yıl önce bugün, İstanbul'dan hareket eden ve her an batırılma tehlikesi içinde olan bir köhne gemi bir büyük insanı, bir önderi sessizce Samsun'a getirdi. Türk ulusunun bugünlere ulaşmasında bir başlangıç olan 19 Mayıs'ı Mustafa Kemal Türk gençliğine, Gençlik Bayramı olarak armağan etti. Bununla da kalmadı, Türkiye Cumhuriyetini çağ gerisine götürecek her türlü bedbahtlarla savaşması için görev verdi. ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE BAKIŞI VE GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİ Atatürk’ü yücelten bir yönü de toplumumuzda gençliğe verdiği değerdir. Memleketin geleceğimi oluşturan “gençlik” kavramı, Atatürk’te en güzel anlamını bulmuş, en yüce değer yargısına erişmiştir. Atatürk, daha Milli Mücadelenin başından itibaren köhlenmiş fikirlere, milleti geri götürmek isteyenlere karşı, yegane çarenin gençlikte ve genç fikirlerde olduğunu görmüş, çağdaş zihniyetle yetişecek kuşakların, gelecekte eserini daha da geliştireceğini, onu her türlü tehlikeden koruyarak ebediyen yaşatacağını hissetmişti. Onun içindir ki Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan ve büyük inkılapların başardıktan sonra, Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığı 19 Mayıs tarihini “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak Türk gençliğine mal etmiştir. Gençlik kavramı biyolojik anlamda kullanıldığı zaman şüphesiz ki belli bir yaş dönemini ifade eder. Bu dönem genellikle gençlikle, gençliğin yetişme devresinin iç içe olduğu çok önemli bir safhadır. Atatürk de gençliğin yetişmekte olduğu bu devreye çok önem vermiş, Türk gençliğinin bu devrede Cumhuriyeti yaşatacak bir ruhla beraber, mesleklerinde de iyi yetişmelerini ısrarla istemiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Atatürk’te gençlik kavramı, genel anlamda bu biyolojik dönemi kapsamakla beraber zaman zaman bu yaş sınırlarını aşarak, fikri bir anlam kazanmakta, bir diğer ifade ile fikrin yeniliği ile el ele gitmektedir.Atatürk’ün “ Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir” sözü bu anlamda kullanılmıştır. 42 yaşında Cumhuriyet’i ilan eden, 44 yaşında şapka ve kıyafet inkılaplarını gerçekleştiren, 48 yaşında Arap harfleri yerine yeni Türk harflerini koyan Büyük Atatürk, taşıdığı düşünce yeniliği, ruhundaki enerji tazeliği sebebiyle yaşamının her çağında genç idi. Ona göre genç olmanın ölçüsü sadece yaş değil, yaşın yanında koyduğu ilkelere, başardığı inkılaplara inanç ve bağlılık idi. Bu bakımdan Atatürk’ün “ Ey Türk Gençliği” hitabında bir anlamda yaş sınırlarını aşarak bir fikir gençliği, bir ideal gençliği aramak, bu gençliği görmek, bu gençliği düşünmek lazımdır. Çünkü Atatürk’e göre, ancak ilke ve inkılaplarına bağlı bir gençlik, kurduğu rejimin teminatı olabilir. İlkelerine bağlı, çalışkan ve vatansever bir gençlik, Atatürk’ün ideali idi. “gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” derken Türk gençliğine olan sarsılmaz güvenini dile getiriyordu. Bu bakımdan gençlerimiz Atatürk’ü gerçek anlamıyla kavramalı, onun istediği, ona layık evlatlar olmaya çalışmalıdır. Esasen kendisi “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir” demişti. Bu sebeple gençler için Atatürk’ü tanımak; ancak onun fikirlerini, düşüncelerini ve duygularını gerçekten iyi bilmek ve bunları benimsemekle mümkündür. Atatürk’e göre gençlik, milli şuura sahip ve modern kültürlü olarak yetişmelidir. Gençlerin sağlam ve olumlu bir karakter taşımaları bilhassa önemlidir. Atatürk’e göre gençler, almakta oldukları eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli mensubu olacaklardır. Gençler çağdaş eğitim ve öğretim içinde yetişecekler, müspet ilmin ışıklarıyla donanacaklardır. Atatürkçülükte vatanın bütün ümit ve istikbali genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.Zira, Cumhuriyeti yükseltecek ve devam ettirecek olan, gençlerdir. Bu sebepledir ki Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyetini sonsuza dek koruma görevi onlara emanet edilmiştir. Atatürk, gençliğin bu niteliklerle, bu duygularla yetişmesinde, bu kutsal ödevi yerine getirme şerefini özellikle Cumhuriyet öğretmenlerine bırakmıştı. Şu sözleri bu bakımdan büyük değer taşımaktadır: “Memleketin ilim, kültür, iktisat ve bayındırlık sahasında da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek lazımdır. Bu kutsal amaçları elde etmek için savaşan aydın kuvvetlerin arasında öğretmenler en mühim ve nazik yeri almaktadırlar. Atatürk’ün bu sözlerini asla unutmamalıyız. Onun ideallerini kendi mevcudiyetimiz için hararetle müdafa etmeli ve yerine getirmeye çalışmalıyız. Gençlerimiz ve her kuşak bilmelidir ki bu kutsal vatan , bu vatanda kurduğumuz Cumhuriyet yönetimi çok büyük fedakarlıklarla kazanılmıştır. Bu büyük başarının arkasında- bize bugünü rahat tenefüs etme imkanı veren- binlerce şehidin, binlerce gazinin harcı olduğu unutulmamalıdır. Bu bakımdan, gençliği yetiştirmekle görevli Türk öğretmeninden defalarca istediği ve Prof. Şemsettin Günaltay’a bir çalışma esnasında söylediği: “ Hocasın, Profesörsün! İsterim ki daima idealimi gençlere telkin ediniz ve daima korumak hususunda çalışınız!” sözleri Cumhuriyet çocuğu her Türk öğretmenine- gençliğin yetiştirilmesi hususunda- Atatürk’ün bir vasiyeti kabul edilmelidir. KAYNAKÇA Hamza EROĞLU, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk ve Atatürkçülük Dizisi 8, s.22 Utkan KOCATÜRK, Atatürk’te Gençlik Kavramı ve Atatürkçü Gençliğin Nitelikleri, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt II, Sayı. 4., 1985, s.21-24 www.atatürk.net/mmuc/samsun.html/-25.09.2001 www.byegm.gov.tr/yayınlarımız/ANADOLUNUN SESİ/152/AND43htm-25.09.2001 | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |