Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack (1) Seçenekler Stil
Alt 19-01-2007, 10:43   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
3. Selim

Osmanlı İmparatorluğu tahtının otuzuncu padişahı Sultan III. Selim, Sultan III. Mustafa'nın oğludur; 24 Ocak 1761 tarihinde Topkapı Sarayı'nda dünyaya geldi. Annesi Mihrişah Sultan şair Münib'in
Mihrişah Kadın o Hûrşid-ü Kamer kevkebe kim
Pertev-i şânı kadar gamkede-i âlem-i şen
Mehdi-i ulyâmi edüb refêti temdit-i sürûr
Kimsenin tıfl-ı derd ile olmaz şiven
diye tarif ve tavsif ettiği hassas, müşfik bir kadındı. İşte Selim, bu hassas ve müşfik annenin sinesinde büyüdü ve ondan tevarüs ettiği bu temiz ve saf duyguları sanatkârane bir edâ ve âhenk içinde terennüm edebilmenin sırlarına erdi.
Padişah babası onun öğrenimine özel ilgi göstermiş ilim, edebiyat ve sanatta bilgi sahibi olması için her türlü imkânı sağlamıştı. Yalnız hocalarının çabasını yeterli görmemiş, şehzâdenin devlet işlerine yabancı kalmaması için yönetimin içinde ve bütün inceliklerini öğrenerek yetişmesini istemişti.
XVIII. yüzyılın son yarısında, yukarıda çizilen panoramanın tam tersine, Osmanlı İmparatorluğu dış ilişkilerinde büyük gailelerle karşı karşıyaydı.
Şehzâde Selim, gençlik yıllarını bu gerçekleri, pek çok tarihi olayı görerek ve tanıyarak yaşadı. Avrupa-Osmanlı İmparatorluğu ilişkilerinde büyük bir yakınlaşma olmuş, her iki dünya birbirini daha yakından tanımaya başlamıştı. Batı'nın hızla ilerleyerek güçlendiğini, Osmanlı İmparatorluğu'nun ise günden güne gerilediğini görüyor, kafasında bir yenileşme gerçeği filizleniyordu. Edebiyat ve mûsikî ile uğraşmaya bu yıllarda başlamıştı.
Babasının ölümü üzerine amcası Sultan I. mahmud padişah oldu;yeğeninin yaşantısına karışmadı ve Osmanlı saray geleneklerinin tersine onu hareketlerinde serbest bıraktı. Amcasının saltanat yıllarında da devlet işlerinden uzak kalmayan Şehzâde Selim, olup bitenleri yakından izlemiş ve bazı Avrupa devletleri ile gizli haberleşmeler bile yapmıştı. Bu durum padişahın hoşuna gitmemiş, 1775 yılından itibaren gözetim altında yaşamıştı. Nihayet Sultan Selim, amcasının ölümü üzerine 1789 yılında Osmanlı tahtına oturdu. Büyük sorumluluklarla karşı karşıya olduğunun bilinci içinde bir yandan dış sorunları çözüme bağlamak, bir yandan da içişlerine eğilmek, bir fesat yuvası durumuna gelen Yeniçeri Ocağı'ndan yararlanamayacağını bildiğinden, yeni bir ordu kurma gereğini duyuyordu.
Avrupa'da sosyal hayatta büyük değişiklikler olmuş, Fransız İhtilâli onun padişahlığı zamanında patlamıştı. Bütün Avrupa ülkeleri ve Rusya gözünü Osmanlı topraklarına dikmişti. Bu noktadan hareket ederek önce (Nizam-ı Cedîd) adını verdiği orduyu kurdu. Selimiye kışlasını yaptırarak gerçek askerliği geliştirmek istedi. Bu teşebbüs Sipahi ve Yeniçeri ocaklarını tedirgin etmiş ve padişaha dişler bilenmeye başlanmıştı. Devletin üst düzey yöneticileri, yeniçerilerle işbirliği içinde olduğundan rüşvet almış, yürümüş, bu niyet onların da rahatını kaçırmıştı.
I. Napolyon, imparatorluğunu ilân etmiş, o zamanlar bir Osmanlı vilâyeti olan Mısır'a göz dikerek kısa süre sonra işgal etmişti. Felâketler birbirini izliyordu. Sarayda mahpus bulunan IV. Mustafa bir akıl hastası olduğu halde, taraftarları tahtı ele geçirmek için her türlü yola başvuruyordu. Sultan III. Selim'in çevresinde bir felâket ağı örülüyor, çenber gittikçe daralıyordu. Oysa biraz olsun yönetimi düzene koymuş, bayındırlık işlerine eğilmiş, bir milletin hayatında kültürün önemine inanmış bir insan olarak okumayı teşvik amacı ile matbaalar açtırmış, kitaplar bastırtmış, Yalova'da bir kâğıt fabrikası bile kurdurtmuştu. Türkçe'ye önem vermiş, yazılarında ve Hatt-ı Humayûn'larında kolay anlaşılabilir bir dil kullanmış, Vak'anüvislere(Resmi tarihçilere)sâde bir dil kullanmalarını ve yalandan uzak yazmalarını emretmişti.
Günün birinde Kabakçı Mustafa adındaki bir sergerde yangını ateşledi. Alemdar Mustafa Paşa İhtilâli bastırmak üzere Ruscuk'tan İstanbul'a geldi. Padişahı hiç tanımayan, fakat ona gönülden bağlı olan bu mert askerin hatâları, bu yumuşak huylu ve sanatkâr ruhlu padişahın gereksiz merhameti sonucu zamanında önlem alınmadı. III. Selim'in hayatı imparatorluk tarihinin en kanlı, tüyler ürpertici bir fâciası ile sona erdi. (29 Temmuz 1808). III. Selim cânilerin saldırışlarına, sarayın loş ve karanlık bir odasında, feryad ve tazallümlerini içine sığdırmaya çalıştığı Ney'leriyle mukabele etmişti. !
Öldüğü zaman hırkasının cebinde Nevres-i Kadîm'in:
Kendi elimle yâre açıp verdiğim kalem
Fetva-yı hûn-i nâhakımı yazdı iptidâ
beyitinin yazılı olduğu bir kâğıt çıkmıştı.
Edebi kişiliği:
Yirmi yıl süren hükümdarlığı esnasında yenileşme yolundaki teşebbüs ve gayretlerinden başka, mûsikî ve şiire karşı göstermiş olduğu derin ve hararetli ilgiden dolayı, edebiyat mûsikî tarihimizde kendisine mümtaz bir yer ayırmamız gerekir.
İçindeki saltanat hırs ve arzusunun siyah dumanlı alevi yerine, aşk ve heyecanının rengârenk kıvılcımları parlayan bu sanatkâr yaratılışlı, sanatkâr doğuşlu insan , bir manzûmesinde bakınız eskimiş, çürümüş, nankörlüğünü ve nihayet Cihan'ın da , saltanatın da gelip geçici şeyler olduğunu mütevazi, rind bir edâ ile ne güzel anlatıyor:
Bağ-ı âlem ıcre zâhirde safâdır saltanat
Dikkat etsen mânevi kavgaya cardır saltanat
Bu zamanın devletiyle kimse mağrur olmasın
Kâm alırsa adl ile ol dem becâdır saltanat
Kesbeder mi vuslatın bin yılda bir âşık ânın
Meyleder kim görse ammâ bîvefadır saltanat
Kıl tefekkür ey gönül çarhın hele devranını
Ki safâ ise velev ekser cefâdır saltanat
Bu Cihan'ın devletine eyleme hırs-ü tamâ
Pek sakın İlhamî zira bîbekadır saltanat
Fakat ne yapsın ki Allah bu tahtı, bu saltanatı mülkün bir perişan zamanında ona nasib eylemiştir.
Onun asıl hassas ve sanatkâr hüviyetini her türlü dünyevî, maddî emel ve endişelerden uzak, sanatı ile başbaşa kaldığı zamanların ilhamından yükselen feryadlarında, tazallümlerinde bulmak mümkündür. Fuzulî'nin büyük ve mübarek ızdırabı onun da gönlüne girmiş, onu da yakmış ve ağlatmıştır.
Şiirlerinden anlaşılacağı üzere "İlhamî" mahlasını kullanmış ve bir "Divan" tertip etmiştir. Döneminin ünlü şâiri ve Mevlevi Dede'si Şeyh Galip'le bir hükümdar gibi değil iki şair, iki tarikat yoldaşı gibi dostluk kurmuş, edebî sohbetler yapmış, bu yakın dostluk ölümüne kadar sürmüştür. Bu sanat ve anlayış arkadaşlığı o derece ileri gitmişti ki, Cevrî Dede'nin yazmış olduğu şiirlere şarkı formunda besteler yapmıştır.
Mûsikîşinaslığı:
Sultan III. Selim'in Topkapı Sarayı'nda sürdüğü yirmi senelik tac ve taht saltanatının yanı sıra, çocukluğundan beri bütün içiyle, ruhu ile bağlandığı bir de mûsikî saltanatı vardır. Sûzidilârâ fasıl ve âyininin bestekârı eski edebiyatımızın Şeyh Galipleri, Esrar Dede'leri ile çağdaş bir şairi, Mevlânâ dergâhının yumuşak gönüllü bir dervişi olan bu içli, hisli insan, şehid edilinceye kadar yaşadığı günleri, seneleri, Sadullah Ağa, Ârif Mehmed Ağa, Tanbûri İzak, Abdülhalim Ağa, Hamami-zâde İsmail Dede gibi büyük ustalarla geçirdi. Bu ustalar ses âlemine ibdâkâr kabiliyetleri ile yeni yeni şaheserler kazandırıyorlardı. III. Selim, devrinin bu güzide sanatkârlarını davet eder, gece gündüz bunlarla vakid geçirirdi.
Mûsikîye genç yaşında başlamış ve bu güzel sanatla en ziyade şehzâdeliği zamanında meşgul olmuştur. Tahta çıkınca saltanat gaileleri, hükümet işleri, yenilik teşebbüsleri onun bu meşguliyetine az çok mâni olmuşşsa da , vakid buldukça yine yeni yeni besteler vücûde getirmekten geri kalmamış ve kendisinin doya doya uğraşamadığı bu güzel sanat müntesiblerini dâima teşvik ve himaye etmiştir.
III. Selim'in mûsikî hocaları Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi ve Tanbûri Ortaköylü İzak'tır. Ahmed Kâmil Efendi'den usûl ve eser meşk etmiştir. İzak ise tanbur hocası idi. Bilhassa peşrev ve saz semaileriyle o devrin ünlü bestekârlarından biri olan İzak'a karşı padişahın fevkalâde hürmet ve teveccühü vardı. Yanına geldiği zaman ayağa kalktığı söylenir. Bürgün huzurda icra edilecek Küme Faslı'na geç kalan İzak'ı, harem ağaları içeri bırakmamışlar ve biraz incitmişler. Perde arkasından bu hali gören padişahın fena halde canı sıkılmış ve köleye, -Senin gibi binlerce köle bulurum;ama İzak gibi bir üstad bulamam-diye adamakıllı haşlamış. Böylece, padişahın da iyi bir mûsikîşinas olması ve bu sanatı, sanatkârları himaye ve teşvik etmesi sayesindedir ki bu devirde mûsikîmiz en feyizli, en verimli, en mükemmel bir merhaleye erişmişti.
Onun sanatla ve sanatkârlarla başbaşa geçirdiği zamanlar, hükümdar ve hükümdarlık otoritesinden ne kadar uzaklaştığını, sanatın ne kadar samimi ve hararetli bir müntesibi olduğunu şu fıkra bize anlatır:
. . . III. Selim bestelediği eserlerin tenkide şayan olup olmadığını öğrenmekten pek ziyade memnun olurmuş. Düşünülecek olursa mutlakiyetin ve istibdadın hüküm sürdüğü o devirlerde, hükümdar olan bir adamın eserlerinin bendeleri tarafından neşredilmesini istemesinden tabîi bir şey olamaz. Halbuki III. Selim katiyyen böyle düşünmez, eserleri okundukça etrafındaki mûsikîşinasların bîtaraf olarak mütala ve tenkidlerini bekler, hattâ bu hususta dalkavukluğa pek sıkılırmış. Padişak, Şevk-u Tarab makamında ve zencir usûlündeki beste'sinin zemin kısmında, hânelerin fahte usûlü ile nihayetinde asma bir karar verdikten sonra, çenber usûlü ile yeni bir melodik devreye başlamıştı. Bu durum ise zencir usûlünün kaidelerine hatırı sayılır derede aykırı idi. Her zaman olduğu gibi huzurda sual sorulunca, bu aykırılık ve yanlışlık için ne cevap vereceklerini düşünen mûsikîşinaslar, bir türlü hatâyı işaret etmeye kendilerinde cesaret bulamazlar. Nihayet o gece Şevk-ü Tarab faslının terennümü irâde edilir. Hanende ve sazendeler pür heyecan fasıla başlarlar. Beste okunur okunmaz, III. Selim durmalarını işaret eder. Zaten beklenmekte olan sual sorulur.
Bir dakika evvel ney, tanbur, keman ve hanendelerin sesleri ile inleyen salonu derin bir sessizlik kaplar, herkes göz ucu ile birbirlerine bakmaya başlar;kimse ağzını açmaya cesaret edemez. Nihayet padişahın ısrarı karşısında vardakosta Ahmed Ağa söze başlar ve Beste'nin usûl ile ilgili kusurunu açıkça anlatır. Buna karşılık III. Selim:
". . . -Doğrusu ben de farkındayım;lâkin nağmelerin başka bir şekle ifrağı mümkün olmamıştı. Yoksa usûl ve kaideye aykırı olduğu malûmdur. Bununla beraber ihtarınız mucibi memnuniyet olmuştur;ne ise devam ediniz, der. . . "
Onun ayrıca yeni yeni birleşik makamlar meydana getirmiş olması hassasiyetinin, zevkinin ve nihayet mûsikî bilgisinin enginliğine delâlet eder. Asırlardan beri işlene işlene en güzel eserlerin bestelendiği belli başlı makamlardan başka Isfahanek-i cedid, Hicazeyn, Şevk-i dil, Arazbar-bûselik, Hüseyni-zemzeme, Rast-ı cedid, Pesendide, Neva-kürdi, Gerdaniye-kürdi, Sûzidilârâ, Şevkefzâ makamları onun meydana getirdiği birleşik makamlardır.
Bu makamlardan muhtelif şekillerde eserler vücûde getirmiştir. Şarkı formundaki eserleri de ses sanatının her bakımından en veciz, en orijinal örnekleridir. Sûzidilârâ peşrevi ve bu makamdan iki beste, ağır ve yürük semâiler klâsik mûsikîmizin en güzel bir takımını teşkil eder.
Sultan III. Selim, küme fasıllarını genellikle annesi için yaptırdığı, Sultan Aziz döneminde tren yolunun yapılışı sırasında yıktırılan "Serdar Kasrı"nda icrâ ettirirdi.
Mûsikîmizde notanın ne büyük eksiklik olduğunu yakından hisseden bu hükümdar, bu yolda da çok çaba sarfetmiştir. Türk Mûsikîsi'nin bilimsel yönünü inceleyenlerle özellikle yakından ilgilenmiş, din ve milliyet göz etmeksizin herkesten yararlanmanın yollarını aramıştır. Bir yandan Hamparsum Limonciyan'dan bir nota bulmasını isterken, diğer yandan çağdaşı olan Ali Nutkî Dede ile Nasır Abdülbaki Dede'lerle dostluk kurmuş ve onlardan bu konuda yardım istemiş, teşvik ve iltifatlarını esirgememiştir. Bu sayede"Hamparsum Notası"bulunarak pek çok değerli mûsikî eserimiz unutulmaktan kurtulmuş;Nasır Abdülbaki Dede'de büyükbabası Nayî Osman Dede'nin bulduğu notayı geliştirmiş ve padişahın sûzidilârâ peşrevi ile daha bazı eserleri notaya alarak kendisine sunmuştur.
Tanbûri ve neyzen olan Sultan III. Selim aynı zamanda Mevlevi idi. Bu alçak gönüllü şahâne derviş, Galata Mevlevihânesi "Defter-i Dervişanı"na "Selim Dede"diye imza atmıştı. Bütün hayatı boyunca bu ilim ve sanat yuvasını korumuş, her türlü yardımı esirgememiştir. Mevlevi dergâhlarından yetişmiş olan sanatkârların sanat yolunda ilerlemesi için her imkânı sağladığı gibi, bizzat kendisi de bu sanata istidadı olduğunu gördüğü ya da duyduğu kimseleri mûsikîmize kazandırmıştır. Başta Hamami-zâde İsmail Dede, Basmacı Abdi Efendi, Suyolcu-zâde Salih Efendi, Dellâl-zâde ismail Efendi olmak üzere daha pek çok sanatkâr sayılabilir.
Batı Mûsikîsi'ne de kayıtsız kalmamış, fırsat buldukça bu mûsikîyi de tanımaya çalışmıştır. Tarihi kaynaklar onun, 1793 yılında Sadabâd dönüşü Topkapı Sarayı'ndaki Şevkiyye köşkünde hazırlanmış olan "Frenk Rakkasları"nı, 1797'de de "Opera Heyeti"ne temsiller verdirterek izlediğini belirtiyor.
Eserleri:
Dinî mûsikîmize ait âyin, durak, na't, ilâhi formundaki eserlerinden başka, din dışı mûsikîmizin en büyük formu olan Kâr'dan başlayarak beste, semâi, şarkı, köçekçe, peşrev, saz semâisi olarak altmış dört eseri biliniyor. Bazı ünlü bestekârlarla ortak fasıllar bestelemiştir. En çok kendi buluşu olan sûzidilârâ makamını kullanmıştır. Bestelemiş olduğu Mevlevî Âyini de bu makamdandır. Unutulan eserleri de vardır. Elimize bulunan eserlerinin on yedisi saz eseridir.
Mûsikîmize büyük hizmetleri geçmiş bu değerli insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. . .
Hazırlayan:Tâhir AYDOĞDU
Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi. . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP

Sultan 3.Selim'in Eserleri
Makam
Form
Eserin Adı
Usûl
Acem Aşiran
Şarkı
Dinle sözüm ey dil–ruba
Aksak
Arazbar
Şarkı
Oldu gönül sana mail
Ağır Aksak Semai
Bûselik
Şarkı
Bir pür–cefa hoş dilberdir
Aksak
Büzürg
Beste
Aşkınla havalandım bilaneliğim gel de gör
Hafif
Evcara
Beste
Mevc–ı atlas–ı felekte bu havadan geçtim
Muhammes
Hüzzam
Köçekçe
Bir gonca–ı nevres–fidan
Aksak
Hüzzam
Şarkı
Gönül verdim bir civane
Aksak
Mahur
Tavşanca
Ne ararsam sende mevcut
Sofyan
Mahur
Şarkı
Sen şeh–ı hüsn–ı bahasın
Ağır Aksak Semai
Mahur
Beste
Teşrif–ı kudümün gözetir şevk ile canım

Mahur
Şarkı
Gel açıl gonca–dehen zevk edecek günlerdir
Şark–ı Devr–i Revani
Muhayyer–Sünbüle
Şarkı
Bir yosma şuh–ı dil–ruba
Ağır Düyek
Muhayyer–Sünbüle
Ağır Semai
Dem o demlerdi ki edip hemdem–ı ülfet beni
Sengin Semai
Muhayyer–Sünbüle
Şarkı
Ey gonca–i nazik–tenim
Düyek
Nevâ–Bûselik
Şarkı
Çünki ey şuh–ı fedayi
Düyek
Nihavend
Şarkı
Olmasın mı mübtelası serseri
Ağır Aksak
Nihâvend–i Kebîr
Şarkı
Gel azm edelim bu gece Göksu'ya beraber
Ağır Aksak Semai
Pesendîde
Beste
Her ne dem sakıy elinden sagar–ı işret gelir
Çenber
Pesendîde
Yürük Semai
Yine gül safaya mecbur ne esir–ı dil–rübadır
Yürük Semai
Pesendîde
Ağır Semai
Ziver–ı sine edip ruh–ı revanım diyerek
Ağır Aksak Semai
Rast
İlahi
Andelib olmak dilersen ol güle
Nim Evsat
Rast–ı Cedîd
Beste
Çeksem o şuhu sineye hulyalarım gibi
Hafif
Saba
Şarkı
Bu dil üftade ol kakül–ı yare
Düyek
Suz–i Dilara
Şarkı
Gülşende yine meclis–ı rindane donansın
Curcuna
Suz–i Dilara
Şarkı
Nihal–ı kaametin bir gül–fidandır
Aksak
Suz–i Dilara
Yürük Semai
Ab–u tab ile bu şeb haneme canan geliyor
Yürük Semai
Suz–i Dilara
Beste
Çin–i giysusuna zencir–i teselsül dediler
Hafif
Suz–i Dilara
Ağır Semai
A gönül cur–a mıyız kar–ı penah eyleyelim
Ağır Aksak Semai
Suz–i Dilara
Beste
Kenan–ı aşkını çekmek o şuhun hayli müşkil
Darbeyn
Suz–i Dilara
Ayin
Dilberi vü bidili esrarı mast
Değişmeli
Şehnaz
Şarkı
Bir nevcivana dil mübteladır
Aksak
Şehnaz–Buselik
Şarkı
Bugün bi–aman gördüm

Şevk–Efza
Şarkı
Ey serv–ı gülzar–ı vefa niçin ettin bize cefa
Aksak
Şevk–i Dil
Ağır Semai
Aman aman yetişir bu edaların canım
Aksak Semai
Şevk–i Dil
Yürük Semai
Nive bir yakılayım tab–ı ruhun mehveşine
Yürük Semai
Şevk–u Tarab
Kâr
Der sipihr–ı sine–em dağ–ı muhabbet kevkebe
Ağır Hafif
Şevk–u Tarab
Durak
Girandır çeşm–ı dilde hab–ı gaflet ya Resulall
Durak Evferi
Şevk–u Tarab
Yürük Semai
Gönlüm yine bir gonca–ı nazik–tene düştü
Yürük Semai
Şevk–u Tarab
Şarkı
Kapıldım bir nev–civana
Aksak
Şevk–u Tarab
Ağır Semai
Lal–ı can–bahşını sun bezmde ey şuh emelim
Aksak Semai
Şevk–u Tarab
Beste
Perçem–ı gül–puşunun yadıyle feryad eylerim
Zencir
Tahir–Buselik
Şarkı
Güzel gel meclise tenha
Aksak
Zavil
Beste
O gülden nazik endamım dayanmaz nale vü
Muhammes
Zavil
Beste
Bezm–ı alemde meserret bana canan iledir
Ağır Çenber
Zavil
Yürük Semai
Olmuş nişan–ı tir–ı muhabbet cuvan iken
Yürük Semai
Aram–ı Can
Peşrev
Aram–ı Can Peşrev
Devr–i Kebir
Aram–ı Can
Saz Semai
Aram–ı Can Saz Semaisi
Yürük Semai
Arazbar
Peşrev
Arazbar Peşrev
Ağır Düyek
Arazbar
Saz Semai
Arazbar Saz Semaisi
Aksak Semai
Büzürg
Saz Semai
Büzürg Saz Semaisi
Aksak Semai
Büzürg
Peşrev
Büzürg Peşrev
Çenber
Dil–Nevaz
Saz Semai
Dil–Nevaz Saz Semaisi
Aksak Semai
Dil–Nevaz
Peşrev
Dil–Nevaz Peşrev
Fahte
Evc
Saz Semai
Evc Saz Semaisi
Aksak Semai
Evc
Peşrev
Evc Peşrev
Düyek
Evc–Bûselik
Saz Semai
Evc–Buselik Saz Semaisi
Aksak Semai
Evc–Bûselik
Peşrev
Evc–Buselik Peşrev
Devr–i Kebir
Evc–Kürdi
Saz Semai
Evc–Kürdi Saz Semaisi
Aksak Semai
Evc–Kürdi
Peşrev
Evc–Kürdi Peşrev
Çifte Düyek
Hicaz
Saz Semai
Hicaz Saz Semaisi
Aksak Semai
Hicaz
Peşrev
Hicaz Peşrev
Devr–i Kebir
Hicaz–ı Rumi
Saz Semai
Hicaz–ı Rumi Saz Semaisi
Aksak Semai
Hicaz–ı Rumi
Peşrev
Hicaz–ı Rumi Peşrev
Devr–i Kebir
Hicaz–Zemzeme
Saz Semai
Hicaz–Zemzeme Saz Semaisi
Yürük Semai
Hisâr Vech–i Şehna
Saz Semai
Hisar Vech–i Şehnaz Saz Semaisi
Aksak Semai
Hisâr Vech–i Şehna
Peşrev
Hisar Vech–i Şehnaz Peşrev
Fahte
Hüseyni
Saz Semai
Hüseyni Saz Semaisi
Aksak Semai
Hüseyni
Peşrev
Hüseyni Peşrev
Devr–i Kebir
Isfahanek
Peşrev
Isfahanek Peşrev
Ağır Düyek
Isfahanek
Saz Semai
Isfahanek Saz Semaisi
Aksak Semai
Muhayyer–Sünbüle
Peşrev
Muhayyer–Sünbüle Peşrev
Ağır Düyek
Muhayyer–Sünbüle
Saz Semai
Muhayyer–Sünbüle Saz Semaisi
Aksak Semai
Nevâ–Bûselik
Saz Semai
Neva–Buselik Saz Semaisi
Aksak Semai
Nevâ–Kürdî
Saz Semai
Neva–Kürdi Saz Semaisi
Aksak Semai
Nevâ
Peşrev
Neva Peşrev
Fahte
Nevâ–Bûselik
Peşrev
Neva–Buselik Peşrev
Darbeyn
Nihavend
Saz Semai
Nihavend Saz Semaisi
Aksak Semai
Nihavend
Peşrev
Nihavend Peşrev
Çenber
Pesendîde
Saz Semai
Pesendide Saz Semaisi
Aksak Semai
Pesendîde
Peşrev
Pesendide Peşrev
Hafif
Rast
Saz Semai
Rast Saz Semaisi
Aksak Semai
Rast
Saz Semai
Rast Saz Semaisi
Aksak Semai
Rast
Peşrev
Rast Peşrev
Çenber
Rast
Peşrev
Rast Peşrev
Düyek
Rast
Peşrev
Rast Peşrev
Hâvî
Rast–ı Sultani
Saz Semai
Rast–ı Sultani Saz Semaisi
Aksak Semai
Rast–ı Sultani
Peşrev
Rast–ı Sultani Peşrev
Çifte Düyek
Rehâvi
Saz Semai
Rehavi Saz Semaisi
Aksak Semai
Rehâvi
Peşrev
Rehavi Peşrev
Düyek
Saba
Saz Semai
Saba Saz Semaisi
Aksak Semai
Saba–Aşiran
Saz Semai
Saba–Aşiran Saz Semaisi
Aksak Semai
Saba–Aşiran
Peşrev
Saba–Aşiran Peşrev
Fahte
Sipihr
Saz Semai
Sipihr Saz Semaisi
Aksak Semai
Suz–i Dil
Saz Semai
Suz–i Dil Saz Semaisi
Aksak Semai
Suz–i Dil
Peşrev
Suz–i Dil Peşrev
Hafif
Suz–i Dilara
Peşrev
Suz–i Dilara Peşrev
Ağır Düyek
Suz–i Dilara
Saz Semai
Suz–i Dilara Saz Semaisi
Aksak Semai
Suz–i Dilara
Peşrev
Suz–i Dilara Peşrev
Devr–i Kebir
Şevk–u Tarab
Saz Semai
Şevk–u Tarab Saz Semaisi
Aksak Semai
Şevk–u Tarab
Peşrev
Şevk–u Tarab Peşrev
Devr–i Kebir
Şevk–u Tarab
Peşrev
Şevk–u Tarab Peşrev
Hafif
Tarz–ı Cihan
Saz Semai
Tarz–ı Cihan Saz Semaisi
Aksak Semai
Tarz–ı Cihan
Peşrev
Tarz–ı Cihan Peşrev
Düyek
Uşşak
Peşrev
Uşşak Peşrev
Devr–i Kebir


  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/tarih/18398-3-selim/
Mesaj Yazan For Type Tarih
Untitled document This thread Refback 27-02-2008 16:00

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 16:54 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580