![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türkiye’de bir politik İşçi Hareketi, dolayısıyla Devrimci Demokrasi bulunmadığı için, bu alandaki bütün tartışmalar, gerici çözüm çerçevesinde yapılmakta, Burjuvazin ile bürokrasi arasındaki o kayıkçı dövüşü ve zımni uzlaşma teşhir edilememektedir. Bu gün mazlum rolü oynayan, politik İslam bayraklı Anadolu Burjuvazisi, hiçbir şekilde böyle bir tutarlı laikliği savunmamaktadır. Onun sorunu, devletin resmi İslam’ının kendi savunduğu İslam olmamasıdır. Tersinden Aleviler de, çoğu kez gerçek bir laiklikten ziyade, ya politik İslam'a karşı resmi İslamla ittifaka girmekte ve bürokrasinin yedeği olmaktadırlar ya da Aleviliğin de tanınması gibi gerici talepler ileri sürmektedirler. Halbuki gerçek bir laiklik programı, sadece Alevilerin değil, Ateistler, Eziciler, Hıristiyanlar gibi tüm diğer inançların da sorunlarını bir çırpıda ve kökten çözer. Sorun aynen ulusal sorunda da görülmektedir. Şimdi Kürtler “biz Asli unsuruz” diyerek aslında tıpkı, Alevilerin de gerçek bir laiklik yerine Sünnilerle aynı haklardan yararlanma politikasına benzer bir politika izlemektedirler. Yani devletin Türk devleti olmaktan çıkıp, Türk-Kürt devleti olmasını istemektedirler. Evet bu da bir “çözüm” olabilir, ama tıpkı Alevilerin diyanette yer alması gibi bir “çözüm”dür. Demokratik bir Cumhuriyet ile böyle bir talebin ilişkisi olmaz. Sorun devletin Kürt-Türk devleti olması değil, Türk devleti olmaktan çıkarılmasıdır. Demokratik bir Cumhuriyette, devletin nasıl dini olmazsa, din nasıl bütünüyle özel bir sorun olarsa, devletin dili, etnisi, soyu, tarihi de olmaz. Ulusun tanımı bunlarla değil, insan haklarıyla yapılır. Örneğin tüm dillerin ve kültürlerin eşitliği, herkesin ana dilinde eğitim hakkı. Böyle bir toplumda, her hangi bir dil ya da kültür imtiyazlı olmayacağından, her hangi bir etnik, kültürel ya da dilsel politik azınlık da olmaz. Tıpkı gerçek bir laiklikte devletin dini olmadığı için herhangi bir dinsel politik azınlık da olmayacağı gibi. Her hangi bir veya birkaç dilin, bir ortak konuşma dili olarak seçimi ise, teknik bir çözümdür ulusun tanımına ilişkin değildir. Bu dilin en büyük çoğunlukların, örneğin Türklerin ve Kürtlerin dili olması bile gerekmez, pek ala o ülkede hiç konuşulmayan bir dil, örneğin İngilizce bile seçilebilir. En devrimci demokratik eğilimleri dile getiren Kürt hareketi bile, hala sorunu kurucu asli unsur çerçevesinde tartışmakta; ulusun dile ve etniye göre tanımlanmasını sorgulamamakta; tutarlı bir devrimci demokrasi programını ortaya koyamamaktadır. Ama bu geri çekilişten dolayı Aleviler gibi Kürtler de suçlanamaz. Bunun baş suçlusu, böyle bir programı bayraklarına yazmayan sosyalistlerdir. Türkiye’de veya Orta Doğu’da ulusu dil, etni, din, kültürle tanımlamayı reddeden ve buna karşı mücadele eden gerçek bir Demokratik Cumhuriyeti savunan politik işçi hareketi olmadığı için, Kürt hareketi de kendi devrimci demokratik eğilimlerini ifade edememektedir. Görev, inancın, dilin, kültürün kişisel bir sorun olduğu, bütün dil, inanç, kültür ve dillerin eşit olduğu gerçek bir Demokratik Cumhuriyet’i savunacak devrimci demokratik bir politik akım, bir hareket ve politik bir örgüt ve güç yaratmaktır. Ancak böyle bir program ve çizgi, bu gün ortalığı kaplamış güçlerin,gerici ve uzlaşmacı niteliklerini görmeyi sağlayan bir mihenk taşı olabilir ve devrimci demokrasiyi daha tutarlı bir çizgiye çekebilir. 18 Ekim 2004 Pazartesi | ||
![]() |
|
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |