|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-02-2007, 12:05 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
Anadolu topraklarında önemli bir kavşak noktası olan Eskişehir ve çevresinde tarih öncesi çağlardan beri yerleşimler olmuştur.bölgede yapılan kazılarda bir çok arkeolojik eser ortaya çıkartılmıştır.Yapılan incelemelerde bölgede yerleşimin M.Ö 3000’lerde başladığını göstermektedir. Anadolu’da M.Ö 2000’lerden başlayarak hüküm süren Hititler bir takım küçük beyliklerden oluşuyordu.Eskişehir’in bugün olduğu gibi döneminde ticaret yollarının kavşağında bulunması dolayısıyla bir beylik olduğu düşünülmektedir. M.Ö 1200’lerde Trakya’dan gelip boğazları geçen Frigler önceleri göçebe kavimler biçiminde, Marmara bölgesi ve Sakarya Nehri çevresinde yaşamlarını sürdürdüler.Hititlerin bölgedeki egemenliklerinin azalmasıyla da Eskişehir çevresine yerleştiler.Frigler bölgede önemli tarihi eserler bıraktılar.Friglerin bölgedeki egemenliğine Kafkasya’dan gelen ve Anadolu’yu yıkıp yağmalayan Kimmerler son verdi.Bölge Lidya, Pers ve Roma imparatorluklarının egemenliği altına kaldı. M.S 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle birlikte de Anadolu toprakları, dolayısıyla Eskişehir ve çevresi Bizans İmparatorluğu’na bağlandı. Bu dönemde bölge gerek ticaret yaşamının önemi, gerekse sıcak suları dolayısıyla oldukça önem kazandı. Sekizinci yüzyılın başında güneyden gelen Arap kuvvetleri Eskişehir’e saldırdı. O zamanki adı Dorylaeum olan Eskişehir 708 yılında Arap komutan Abbas Bin Velid, 778 yılında ise Hassan Bin Kaktaba tarafından işgal edildi. Ancak Arap egemenlikleri kısa sürdü. 1071 yılında Anadolu’ya giren Türkler, 1074 yılında Eskişehir ve çevresine hakim oldular. 1182 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Aslan Eskişehir’i Selçuklu topraklarına kattı. Eskişehir Selçuklular zamanında da önemini hep korudu. Selçuklulardan günümüze kent merkezi ve ilçelerde bir çok eser kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun temelleri de Eskişehir çevresinde atıldı, 1289 yılında Osman Bey Selçukluların bölgedeki uç beyi oldu. Bölgede yaşayan Ahi şeyhi Edebali’nin kızıyla evlenerek siyasi gücünü de artırdı. | ||
|
12-02-2007, 12:05 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Anadolu topraklarında önemli bir kavşak noktası olan Eskişehir ve çevresinde tarih öncesi çağlardan beri yerleşimler olmuştur.bölgede yapılan kazılarda bir çok arkeolojik eser ortaya çıkartılmıştır.Yapılan incelemelerde bölgede yerleşimin M.Ö 3000’lerde başladığını göstermektedir. Anadolu’da M.Ö 2000’lerden başlayarak hüküm süren Hititler bir takım küçük beyliklerden oluşuyordu.Eskişehir’in bugün olduğu gibi döneminde ticaret yollarının kavşağında bulunması dolayısıyla bir beylik olduğu düşünülmektedir. M.Ö 1200’lerde Trakya’dan gelip boğazları geçen Frigler önceleri göçebe kavimler biçiminde, Marmara bölgesi ve Sakarya Nehri çevresinde yaşamlarını sürdürdüler.Hititlerin bölgedeki egemenliklerinin azalmasıyla da Eskişehir çevresine yerleştiler.Frigler bölgede önemli tarihi eserler bıraktılar.Friglerin bölgedeki egemenliğine Kafkasya’dan gelen ve Anadolu’yu yıkıp yağmalayan Kimmerler son verdi.Bölge Lidya, Pers ve Roma imparatorluklarının egemenliği altına kaldı. M.S 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle birlikte de Anadolu toprakları, dolayısıyla Eskişehir ve çevresi Bizans İmparatorluğu’na bağlandı. Bu dönemde bölge gerek ticaret yaşamının önemi, gerekse sıcak suları dolayısıyla oldukça önem kazandı. Sekizinci yüzyılın başında güneyden gelen Arap kuvvetleri Eskişehir’e saldırdı. O zamanki adı Dorylaeum olan Eskişehir 708 yılında Arap komutan Abbas Bin Velid, 778 yılında ise Hassan Bin Kaktaba tarafından işgal edildi. Ancak Arap egemenlikleri kısa sürdü. 1071 yılında Anadolu’ya giren Türkler, 1074 yılında Eskişehir ve çevresine hakim oldular. 1182 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Aslan Eskişehir’i Selçuklu topraklarına kattı. Eskişehir Selçuklular zamanında da önemini hep korudu. Selçuklulardan günümüze kent merkezi ve ilçelerde bir çok eser kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun temelleri de Eskişehir çevresinde atıldı, 1289 yılında Osman Bey Selçukluların bölgedeki uç beyi oldu. Bölgede yaşayan Ahi şeyhi Edebali’nin kızıyla evlenerek siyasi gücünü de artırdı. İstanbul’un fethinden sonra Eskişehir eski önemini kaybetti ve sakin bir Anadolu kenti haline geldi. Eskişehir, 19. yüzyıla gelindiğinde Hüdavendigar Vilayeti’ne bağlı Kütahya Sancağı içinde yer alıyordu. Bu yüzyılın son çeyreğinde demiryolunun da Eskişehir’e gelmesiyle şehir tekrar eski önemini kazandı ve hızlı bir gelişme sürecine girdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve o dönemin kargaşası Eskişehir’i de etkiledi. Ancak Cumhuriyetle birlikte çok önemli bir endüstri ve eğitim merkezi haline geldi. Eskişehir’in her alandaki önemi günümüzde giderek artmakta.Türkiye’nin önemli endüstri, ticaret ve eğitim kentlerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. Antik Çağda Dorylaion denen kentin geçmişi, İÖ 4000’e (Bakırtaş Çağı) kadar uzanmaktadır. Yörede İÖ 3000-2000 arasındaki İlk Tunç Çağı ile İÖ 2000-1500 dönemindeki Orta Tunç Çağından kalan yerleşim alanları bulunmaktadır. Bu dönemde, Asur tüccarlarının, yöre sınırlarına dek etkin oldukları bilinmektedir. Yörede yapılan kazılarda, Hitit İmparatorluğu dönemini de kapsayan Son Tunç Çağına ait (İÖ 1460-1200), az sayıda da olsa Hitit yerleşim merkezinin varlığı saptanmıştır. Hitit İmparatorluğu sonrasında, Frigler yörede güçlü bir devlet kurmayı başardılar. O dönemlerde Frigler’in Asurlular ve Urartular ile yakın ilişkileri vardı. Asurlular’la Urartular arasındaki toprak kavgaları Frigler’in bölgede kesin denetim kurmalarını sağladı. Ancak, İÖ VIII.yy’da güçlenen Lidya’nın baskısı ve ardı kesilmeyen Asur akınları sonucunda güçsüzleşen Frigya egemenliği VII.yy’da Kimmerler’ce yıkıldı. Eskişehir yöresi, İÖ 676-546 arasında Lidya yönetimi altında kaldı | ||
12-02-2007, 12:05 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı imparatorluğu Birinci Cihan Savaşında yenilince ihtilâf devletleriyle 30 Ekim 1918 tarihinde Mondoros mütarekesini imzaladı. Bu mütarekenin yedinci maddesine dayanan ingilizler, emniyetlerinin tehdit edildiğini ileri sürerek, diledikleri stratejik bölgeleri ve tren güzergâhlarını işgal ettiler. Tren yollarına el koydular. Haydarpaşa'dan itibaren İzmit, Eskişehir, ve Ankara istasyonlarını İngilizler idarelerine aldılar. Eskişehir'e bir takım Iskoçyalı askerleri yerleştirdiler. Ankara istasyonuna da Misler Vi-tol ve yüzbaşı Forbin kumandasında iki bölük İskoç askeri yerleştirdiler. Fransızlar da binbaşı Buazo kumandasında bir müfreze gönderdiler. Bu iki önemli şehir işgal edilmişti. Her iki vilâyetin valileri de padişahın adamları idi. 1920 yılında Ankara yirminci kolordu kumandanlığına tâyin edilen Ali Fuat Paşa (Cebesoy) derhal nizami bir alay teşkiline muvaffak oldu. Atatürk, 27 Aralık 1919 tarihinde savaştan Ankaraya geldi. Atatürk Ankara'dan Eskişehir'e giderek, İstanbul Mebusan Meclisi'ne gider, mebuslarla temas edecekti. Kendisiyle görüşen Ankara Müftüsü Rifat Börekçi, Paşaya : "- Paşam Eskişehir e gitmeyin, orada ingiliz kuvvetleri var. Belki sizi tevkif edebilirler. Biz Ankaralılar sizi bağrımıza basmaya and içdik..." Dedi. Atatürk Eskişehir e gitmekten vazgeçti. Ankara'da kaldı. Heyeti temsiliye karargâhı Ankara oldu. Bu sıralarda Ingilizler 16 Mart 1920 de resmen Istanbul'u işgal ettiler. Şehzadebaşı karakolunu basıp altı askerimizi şehit, onbeş askerimizi de yaraladılar. Bu olay üzerine İngilizler bir gece gizlice Ankara'yı terk edip, Eskişehir'e çekildiler. Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisini açmak teşebbüsüne girişti. | ||
12-02-2007, 12:05 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu olaylar Ankara'da olurken. Eskişehir İngilizlerin işgalinde idi. Bu tren kavşağını ellerinde tutuyorlardı. Yirminci kolordu komutanı Ali Fuat Paşa Atatürk'ü Seymen alayı ile tezahüratla kabul edince, İstanbul hükümeti Ali Fuat Paşa'yı vazifesinden azat edip, kendisini de idama mahkûm, ettikten sonra, yerine Kiraz Hamdi Paşa'yı yirminci kolordu komutanı tayin etti. Kiraz Hamdi paşa Eskişehir e geldi, ingilizlerle işbirliği etti. Sonradan Kıiraz Hamdi paça Ankara da idam edildi. Eskişehir Mutasarrıfı da Serez'i Hilmi Bey idi. Eskişehir halkı bundan nefret ediyordu. Rumlar ve Ermeniler şımarmış, müslümanlara yapmadıkları kalmıyordu. Mutasarrıf Hilmi halkın dileklerini yerine getirmiyordu. Bir Kuvayı Müliyeci gelerek tabanca ile Mutasarrıf Hilmi'yi öldürdü. Eskişehir'in içi kaynıyordu, İngilizlere mektuplar göndererek şehri terk etmeleri isteniyordu. Bir taburdan fazla İngiliz askeri ile Kıbrıslı Türklerden askere alınmış Lejyon askerleri de aralarında vardı. Kemal adında birisi de tercümanlık etmekte idi. 1920 yılında Eskişehir Belediye Reisi'ni Avukat Takyeddin Beydi. Bilgili ve vatansever bir insandı. Şeyh Şunusi Eskişehir'e uğradığı zaman, bu zatın evinde kalmıştı. Muhasebeci Sabri bey ve Takyeddin beyler, Kuvayi Milliye'ye hizmet ediyorlardı. Bu hali gören Kiraz Hamdi Paşa Istanbul'a kaçtı. | ||
12-02-2007, 12:06 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yeşil efendi Müdafaai Hukuk Cemiyetini kurdu. Eskişehirli Emim Sazak, Osman Işık beyler de bu cemiyete girdiler. Eskişehir zenginleri kese kese altınlarımı bu cemiyete senet almadan, gönül rızasıyla teslim ettiler. Bu paraları vatan kurtuluşuna terk ettiler. Bu cemiyet, kuvayi milliyeye girenlere otuzar lira verdi. Silâh ve at temim etti. Bir gün bu milis çeteler, şehirde nümayiş yaptılar. Hepsinin kıyafetleri pek garipti, çeşitli silâhlar ve külahlar giymişlerdi. Mahalleler arasında dolaştılar, ingilizleri tehdit, Türklerin de, maneviyatlarını yükselttiler. Bir müddet sonra, Kafkasya'dan Kızıl Ordu'nun gelmekte olduğu haberi yayıldı. Erzurum'a geldiler, bir müddet sonra Ankara'ya geldiler, havadisi duyuldu. Nihayet bir sabah, Eskişehir sokaklarında, başlarında kalpak, üzerinde kırmızı elbiseler göğüslerinde iki sıra fişek ve ellerinde mavzer, kızıl ordu askerleri caddelerden geçtiler. Çok görünmek için, bir geçtikleri yerden, tekrar tekrar, geçtiler. Sonradan bir yoldaşlar çetesi kuruldu. Bunların parolası bir ekmeğin yarısı senin, yarını benimdi. Yunanlı'lar Miler hattını açmışlar, Balıkesir ve Bursa üzerine harekâta hazırlanmışlardı. Bunlarla, Aydın efeleri ve Salihli'de Çerkez Etem kuvvetleri çarpışıyordu. | ||
12-02-2007, 12:06 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Eskişehir'den İngilizleri atmak lâzımdı. Bu ödevi üzerine Ali Fuat paşa (Cebesoy) aldı. 24. tümenin, 189 uncu piyade alayını, bir de 24 üncü tümenin kudretli dağ taburunu alarak 1920 yılında Eskişehir'de göründü. Aynı zamanda Ankara'da efelerden bir çete de Eskişehir'e hareket etti. Bu kuvvetler, Eskişehirin tepelerini tuttular. Ali Fuat Paşa topçu kuvvetini çok göstermek maksadiyle, soba borularını tepelere yerleştirdi. Uzaktan bütün tepelerin toplarla dolu olduğu zannedildi. Eskişehir in vatansever evlatları sevinç içinde kaldı. Halka : - Yeşil ordu geldi, diye bir haber yayıldı, İngilizler Yeşil Ordunun geldiğini zannettiler. Çünkü bütün tepeler topla dolmuştu. Hiç bir mukavemet göstermeden, bütün kuvvetlerini Eskişehir'den çektiler. Ertesi gün 189 uncu alay, Eskişehir'e girdi. Halk sevinç gözyaşlarıyla Millî kuvveti alkışladı. Yeni bir vali tâyin edildi. Derhal gençler Kuvayi Milliyeye girdiler. İngilizler Eskişehir'den kaçarlarken, Geyve köprüsünü attılar. Eskişehir e Yarbay Akif Bey mevki komutanı tâyin olundu. Hacı Hüseyin bey de Emniyet müdürü oldu. Bu sıralarda Çolak İsmail Hakkı bey Kütahya'da bir alay teşkil etti. Ayrıca teğmen Halil Nuri Yurdakul'da Eskişehir'de bir Mehter takımı kurdu. Bir müze açtı. Aynı zamanda (Azmi Millî) adlı bir müfreze meydana getirdi. Bayrağına (Müslümanlar beklediğiniz kıyamet bu günlerdir, birlesiniz kurtuluruz. 2 Temmuz 1920) yazılı idi. Gençler bu müfrezeye yazıldılar. Ayrıca Kuşcubaşı Eşref Bey de bir kuvvet kurdu. | ||
12-02-2007, 12:06 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ali Fuat paşa (Garp cephesi) komutanı tayin olundu. Ali Fuat Paşa kuvvetleriyle Geyve boğazı tepelerini tutarak, İngiliz, Rum çeteleriyle savaşa girişti. Bu sırada albay Mahmut beyi çerkez-ler Düzce'de şehit ettiler. Düşmanlara karşı hareket başlayınca, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) Eskişehir'e gelip cepheyi inceledi. Atatürk istasyonda bulunan bir binada kaldı. Kuvayi milliyenin en büyük kuvveti (Kuvayi Seyyare) adıyla Çerkeş Ethem'in idaresinde bulunmaktaydı. Ethem sık sık Eskişe-hir'e geliyordu. Ethem Düzce, Yozgat isyanlarını bastırınca şımardı. Emir dinlemez oldu. Memleketi nizami orduların değil, bir halk teşkilâtı olan Kuvayi Milliyenin kurtarabileceğime inandı. Bunu Sovyet Rusya da istiyordu. Bu emelini yerine getirmek isteyen Çerkes Ethem muharrirlerden Arif Oruc'a (Yeni Dünya) gazetesini çıkarttı. Gazetenin adı Yeni Dünya Seyyare idi. Gazete Eskişehir Tahıl pazarında Tahir Beyin matbaasında basılıyordu, yazarları Celâl, Alâaddin idi. Yeşil ordu cemiyetinin organı idi. Komünizm ihtilâlini tutuyordu. Bu zamanlar Ankara da (Türkiye Komünist Partisi) ve (Halk Istirakiyyun) partileri kurulmuştu. Bir de yeşil ordu cemiyeti vardı. Yeşil ordu Kızıl Ordu'ya mukabele edemedi. Fakat Atatürk hepsini kapattı. Yeni dünya gazetesinin makineleri Ankara ya nakledildi ve Hakimiyeti Milliye gazetesine verildi. | ||
12-02-2007, 12:06 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Garp cephesi komutanlığına Albay ismet Bey tayin edilince, Çerkeş Ethem isyan ederek, Yunanlılar tarafına geçti. Yunanlılarla, Birinci, ikinci İnönü savaşları oldu. Bundan sonra Yunanlılar ordumuzu Kütahya'da bozdu. Türk orduları Sakarya hattına çekildi. Fakat Yunanlılar 1921 tarihinde Eskişehir'i işgal ettiler. Kral Kostantin Eskişehir'e geldi. Eskişehir büyük zafere kadar işgal altında kaldı. Büyük zaferden sonra Eskişehir i yakarak kaçtılar. Milli mücadele yıllarının bir faaliyet merkezi olan Eskişehir, milli tarihimizde yeri büyüktür. Vatani ödevini hakkıyla yerine getirmişlerdir. Şimdi gelişmiş büyük şehirlerimizden biri olmuştur. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |