![]() | |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
| | #11 | ||
| Guest
Mesajlar: n/a
| Aynı olay, yine İlbay'ın ağzından tekrarlandığında, --Onu eğilmeye razı edemediğimizi gayet iyi hatırlıyorum. Ömrünün sonuna, kadar da eğilmedi.-- eklemeleri yapılmıştır (Gençosman, Banoğlu, 1971:36). Bu olayda da Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuştan getirdiği ve sonradan kazandığı özelliklerin bir belirtisi olan --eğilmezlik-- bir liderlik niteliği olarak vurgulanmaktadır. İşin ilginç yanı, Atatürk'ün bu niteliğinin bütün yaşamına egemen oluşudur. Örneğin, İttihat ve Terakki ile hem liderlik, hem de ordunun politikada yeri konusunda çatıştığı sıralarda Enver Paşa, onun --dikkafalı-- oluşundan yakınmaktadır. Bir başka tipik olay, İmparatorluğun çöküşünü durdurmak için yaptığı girişimler sırasında İttihat ve Terakki'nin önemli liderlerinden, Hariciye Nazırı Halil Bey ile görüşmek istemesi sırasında olur. Nazır, kendisini çok bekletince kızan Mustafa Kemal, uzun bir süreden sonra kabul edileceği haberini alınca, Nazır'ın muavini ile konuşmasını bahane ederek, odacıya: --Beklesinler! -- yanıtını verir (Aydemir, 1963:264-265) . --Eğilmezlik-- simgesi, Osmanlı'nın yıkıntısı üzerine Türk ulusçuluğunu yaratmaya çalıştığı sıralarda, kişisellikten çok, ulusal bir nitelik olarak da kullanıldı. Örneğin, Banoğlu'nun Enver Behnan Şapolyo'dan aktarma olarak, Cemal Granda'nın ise doğrudan tanık olduğu biçimde anlattığı şu ünlü fıkrayı hatırlayalım: Olay, İngiltere Kralı VIII'inci Edward'ın yurdumuza gelişi sırasında Dolmabahçe Sarayı'nda verilen bir şölende geçer: | ||
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |