![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali serbestiyle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye gelmiş.... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete düçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyordum, bir muhakemei mantıkıye midir, yoksa sevki tabii ile midir, bilmiyorum, kaçan efrada: --Düşmandan kaçılmaz-- dedim. --Cephanemiz kalmadı-- dediler. --Cephaneniz yoksa, süngünüz var-- dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının --marş marş--la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır..-- (Mustafa Kemal, 1955:13-14), Aktaran: Uluğ İğdemir). Ayrıca, bir komutanın liderlik niteliklerine de sahipti. Sevr'in umutsuzluğunu toplumsal bir savaş heyecanına dönüştürecek ölçüde toplumsal liderlik niteliklerine sahipti (Ansart, 1981). | ||
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |