![]() | |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
| | #11 | ||
| Guest
Mesajlar: n/a
| --Vaziyeti nasıl görüyorsunuz, nasıl bir tedbir tasavvur ediyorsunuz?..-- Vaziyeti nasıl gördüğümü ve kademe kademe nasıl tedbirler almak lazım geldiğini çoktan, bütün alakalılara bildirmiştim. Bütün bu müracaatlarımın cevapsız kalmasından hasıl olan bir teessür içinde alelfevr şu cevabı verdim: --Vaziyeti nasıl gördüğümü çoktan size iblağ etmiştim. Tedbire gelince: Bu dakikaya kadar çok müsait tedbirler vardı, fakat bu dakikada tek bir tedbir kalmıştır...-- --O tedbir nedir?-- --Bütün kumanda ettiğiniz kuvvetleri tahtı emrime veriniz, tedbir budur.-- Müstehzi bir cevap aldım: --Çok gelmez mi?-- --Az gelir!-- dedim. Telefon kapandı. Bundan sonra da uzun hikayeler var, en nihayet Anafartalar grubu kumandanlığının bana tevdii ve saire...-- (Altay, 1955:66-67). Bu ünlü öyküde dikkati çeken ögelerin başında, Mustafa Kemal'in girişkenliği ve sorumluluktan çekinmeyişi vardır. Onun ardından, zaten hoşlanmadığı yabancı komutanlar sorununa bir olumsuz yaklaşım görüyoruz. Bunlardan başka, Enver Paşa ile olan çekişmesinin izlerini de görmemek olanaksız. Son olarak da öyküyü bizzat anlatmasına dikkati çekmek isterim: Kendi karizmasını pekiştirmenin öğelerinden biridir bu olayı anlatması. Falih Rıfkı'ya bu anlattıkları Nutuk dışında kendi ağzından, kendi yaşamına ilişkin ikinci belgedir ve 1926 yılında, o yılların koşulları içinde değerlendirilmelidir. | ||
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |